23
EGITiM! DERGiSi 2003, 12,29-51 KUR' AN' A Doç.Dr. Muhsin SUMMARY The thinkers who demand to change Quranic judgements in co un ter of necessisites of modem life objective attitudes and speculative deductions in psychological atmospher which restruchted iritellectuel activities. But the above mentioned ideas new translation methods which take Quran to understandings which has not been yet defined enoungh, framed and tested when it was applied to Quran as the method. Essentially it is true that Qur'an address to specific history in general history. clear that it's message is univer- sal in spite of Quranic speech has tended to history that has used histoncal speech due to hu- man obligation. Therefore has to maket hat Muslims have to constitute a life model which match to !heir by benefiting from flexibility of Quranic judgements instead of prac- tising anather methods that unfamiliar with our culture. Because has not been given to hu- man talents that develope projetes which might pass over the time. A.Kavram bir kelime olan "modern" yeni ve Bu sözcükten türeyen "modernite" yenilik ve yeni olma "modernizm " yenilikçilik, ilericilik yani ile gelen zihinsel ortaya· ideoloji ve biçimini savunma ifade etmektedir. Etimotojik olarak kökten gelen "modernist" ise yeniden yana, ilerici, insana insan biçimci ve insan merkezci bir dünya taraftan olan ifade eder 1 Dinsel bir zemine zaman da modem, dinde yenilik taraftan olmak 2 , dini ilerlemelerini göz önüne alarak yeniden de- mektir. Buna göre· modemizmi genelde pratik her olma, özelde ise dinsel muhtevalarda bir tecdid ve faaliyeti olarak Islah kelime itibariyle bir gidermek, bir Demir, Ömer-Acar, M., Sosyal Bilimler Ankara 1997, s. 160. Saraç, Tahsin, Türkçe Büyük Ankara 1976, II, 847.

Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

  • Upload
    others

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

DİN EGITiM! ARAŞTIRMALARI DERGiSi Yıl: 2003, Sayı: 12,29-51

KUR' AN' A MODERNİST YAKLAŞlMLAR

Doç.Dr. Muhsin DEMİRCİ

SUMMARY

The thinkers who demand to change Quranic judgements in co un ter of necessisites of modem life objective attitudes and speculative deductions in modemisı psychological atmospher which restruchted iritellectuel activities. But the above mentioned ideas alıout new translation methods which take Quran to histoıicist understandings which has not been yet defined enoungh, framed and tested when it was applied to Quran as the method. Essentially it is true that Qur'an address to specific history in general history. İt's clear that it's message is univer­sal in spite of Quranic speech has tended to history that has used histoncal speech due to hu­man obligation. Therefore ıt has to maket hat Muslims have to constitute a life model which match to !heir histoıies by benefiting from flexibility of Quranic judgements instead of prac­tising anather methods that unfamiliar with our culture. Because ıt has not been given to hu­man talents that develope projetes which might pass over the time.

A.Kavram Fransızca bir kelime olan "modern" sözcüğü yeni ve çağdaş anlamın­

dadır. Bu sözcükten türeyen "modernite" yenilik ve yeni olma özelliğini, "modernizm " yenilikçilik, ilericilik yani Aydınlanma çağı ile gelen zihinsel dönüşümün ortaya· çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimini savunma manasını ifade etmektedir. Etimotojik olarak aynı kökten gelen "modernist" sözcüğü ise yeniden yana, ilerici, egemenliği insana özgüleştiren, insan biçimci ve insan merkezci bir dünya görüşü taraftan olan ahlamını ifade eder1

• Dinsel bir zemine taşındığı zaman da modem, dinde yenilik taraftan olmak2

, dini anlayışı çağın ilerlemelerini göz önüne alarak yeniden şekillendirmek de­mektir. Buna göre· modemizmi genelde pratik hayatın her alanında yeniliğe açık olma, özelde ise dinsel muhtevalarda bir tecdid ve ıslah faaliyeti olarak algılayabiliriz. Islah kelime anlamı itibariyle bir şeyden fesadı gidermek, bir

Demir, Ömer-Acar, M., Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ankara 1997, s. 160.

Saraç, Tahsin, Fransızca Türkçe Büyük Sözlıik, Ankara 1976, II, 847.

Page 2: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

30 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

şeyi düzeltmek ve iyileştirmek3 demek olduğuna göre, bu anlamdaki modernizmi asli kaynakların anlam yönünden tahrifi sonucunda ortaya çıkan yozlaşma, toplumsal kötülükleri dÜzeltme ve ahlaki değerleri yüceitme ihtiyacına yönelik bilinçlenmeyi hedefleyen bir aktivite olarak değerlendir­mek, bu bağlamda modernisti de söz konusu aktiviteyi gerçekleştirmeyi amaçlayan kişi diye nitelendirmek isabetli bir yaklaşım olur. Modemist bir düşünce ile Kur'an'a yaklaşma söz konusu olmasından dolayı böylesi bir eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir inanç ve arneller pratiği olan Kur'an'ın, bütün zamanlarda geçerli olduğunu iddia ederek onun yaşanılan dönemde (modern) uygun yöntemlerle açıklan­masını ifade eder.

B. Amaç İslamiyet, insanların gerek yaratıcılanyla gerekse diğer insanlarla ve ta­

biatla olan dünyevi ilişkilerini düzenleyen ilahi ilkeler bütünüdür. Bunlar, sosyo-ekonomik adalete ve insan haklan eşitliğine dayalı ahlaklı bir toplum kurmayı hedefleyen, doğası gereği özelde müslümaniann genelde ise bütün insaniann sorunlarına çözüm ilietebilecek ilkelerdir. İslam'ın ilk dönemler­den itibaren insan hayatına yeni bir canlılık ve dinamizm getirerek kısa bir sürede Arabistan bölgesinden üç kıtaya yayılmasının arka planında yatan ana sebep de budur. Ama ne yazık ki, bilgiyi ve rasyonel tefekkürü insanın en ulvi ve şerefli bir eyleini sayan İslam'ın bu kudreti ve ihtişamı, müslümaniann temsildeki zayıflıklan ve yöntem hatalan yüzünden giderek yerini durgunluğa ve donukluğa bırakmıştır. Bu durum, Batı'nın Doğu'ya meydan okuması, Doğu aleyhine zaferler elde etmesi ve İslam ülkelerinin önemli bir kısmını işgal ederek sömürge haline getirmesiyle de zirve noktaya ulaşmıştır. İşte bu mağlubiyetler, uzun zamandan beri ilim ve fikir hayatında bir durgunluk ve donukluk yaşayan İslam dünyasında gittikçe canlanan ve derinleşen bir uyanışa ve hareketliliğe sebep olmuş; bu tiyaniş çerçevesinde alimler, düşünürler ve fikir adamlan harekete geçerek söz konusu durumdan

. . 4 . kurtulmanın yollarını aramaya başlainışlardır . Onlann -dolayısıyla modernİst tefsirin- bu husustaki amacı, İsH1m'in ilk zamanlanndaki saflık ve dinamizmini yeniden hayata geçirerek, müslümanların yaşaritılıinna anz olan durgunluğu, geriliği, zayıflık ve meskeneti ortadan kaldırmaktır.

C. Yaklaşım Bilindiği gibi XIX. asırda bazı İslam bilginleri biraz önce ifade etmeye

çalıştığımız amaç doğrultusunda hareket ederek inançlan, düşünceleri ve hayat tarzlan ile eskiyi olduğu gibi devam ettirmek isteyen ve içtihadı pek

3 İbn Manzür, Lisiimı '1-arab, Beyrut ts., ll, 516. 4

Karaman, Hayrettin, "Modemist Proje ve İçtihad", lsliim ve Modernizm, Fazlur Ralıman Tecnibesi Sempozyımıu, İstanbul 1997, s. 156.

Page 3: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 31

tasvip etmeyen muhafazakar eğilime karşı bir ihyacılık hareketi başlatmış­lardır. Önceleri klasik anlamda ortaya çıkan bu yaklaşım tarzı, ortaya koy­duğu değerlendirme, anlama, yorumlama ve yeni çözüm metodolojisi ile daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Böylece ilk etapta klasik modernist bir görüntü ile ortaya çıkan tefsir, bir müddet sonra eskisine göre daha çağdaş bir nitelik kazanarak İslam modernizmi, (Neo-İslam Modernizmi) adı altında yeni bir seyir takip etmeye başlamıştır. ·

1. Klasik Modernİst Yaklaşım ·Bu yaklaşımın izlerine ilk olarak Hindistan ve Mısır'da rastlanmaktadır.

Hindistan'daki temsilcileri Seyyid Ahmet Han (ö.1316/1898i ve Seyyid Emir Ali (ö.1347/1928)6dir. Bunlara "Hind İslam modernistleri" denilmek­tedir. Mısırdaki temsilcileri ise Cemaleddin Efgani (ö.13 15/1 897), Muham­med Abduh (ö.l323/1905) ve Muhammed Ebı1 Zeyd'dir. Bu üçlüyü de . . "Mısır Islam modernislieri" adı altında ele almak mümkündür.

a. Hind İslam Modernİstleri Yukanda da belirttiğimiz gibi Hindistan'da İslami modernizmin temel­

lerini atanlann başında Seyyid Ahmed Han gelmektedir. Seyyid Ahmed Han' ın ilk zamanlar Şah V eliyyullah ed-Dihlevi ( ö. ll 7 6/17 62) 'nin etkisinde kaldığı; ancak daha sonra bu çizgiden aynlarak modernİst bir düşünce yapısı içerisine girdiği ileri sürülmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak Ahmed Han, İslam'ın akılla uzlaştığını kabul ederek Kur'an'ı aklın ışığında açıkla­maya çalışmış; "Tefsfru'l-Kur'an" adıyla yayınıladığı -Kur'an'ın baştan .on yedinci cüze kadar olan kısmını içeren 6 ciltlik- tefsirinde hep bu çizgiyi korumuştur. Ona göre kainatta sebep-sonuç prensibi hakimdir. Allah tabiat kanunlannı yaratmış ve onlan yürürlüğe koymuştur. Bu yüzden kainatta bu ·kanunlara aykın hiçbir şey cereyan etmemektedir. Söz konusu anlayıştan hareket eden Ahmed Han, peygamberlerin mucizelerini ve velilerin keramet­Ierini kabul etmeyip bunlarla ilgili naslan tabiat kanunianna uygun bir biçimde yorumlamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki onun, miracı gerçekte vuku bulmamış bir olay olarak izah etmesi, aynca parçalara aynlmış ölü kuşların Hz. İbrahim'in çağırmasıyla nasıl dirilip kendisine geldiğini anlatan el­Bakara2/260. ayetteki hadisenin fiilen vuku bulmarlığını söyleyip, bunun sadece bir rüyadan ibaret olduğunu iddia etmesi bu anlayışın bir neticesidir7

Denilcliğine göre Seyyid Ahmed Han Batı rasyonalizmine olan hayran­lığından dolayı kendisini ona öyle kaptırmıştır ki, neredeyse beş duyu ile

Hayatı ve fikirleri hakkında geniş bilgi için bkz. Ahmed, Aziz, Hindistan ve Pakistan 'da Modernizm ve ls/iinı, (tre. Ahmet Küskün), istanbul 1990, s. 48; Öz, Mustafa, "Ahmed Han, Seyyid", DlA., is­tanbul 1989, II, 73-74.

Hayatı ve eserleri için bkz. Ahsan, Abdullah, "Emir Ali, Seyyid", DİA .• İstanbul 1995, XI, 123-124.

Binşık, Abdulhamit, Hind Altkıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, İstanbul 2001, s. 340.

Page 4: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

32 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

algılanmayan her şeyi reddedecek duruma gelmiştir. Melekleri, insandaki sezgisel biliş, sudaki akışkanlık ve taştaki katılık gibi yaratılmış nesnelerin hususiyetleri; cinleri şer, hastalık ve diğer olumsuzluklann projeksiyonlan8

;

şeytanı da "nefs-i em are" (kötülüğü emreden n efi s) gibi insanlarda bulunan bir kuvve9 olarak yoruınlaması onun, rasyonalizme olan hayranlığından kaynaklanmaktadır10• Bu sebepledir ki, Seyyid Ahmed Han peygamberlerin vahyi melek vasıtasıyla değil, sahip olduklan kabiliyetlerle işitme neticesin­de aldıklannı ileri sürmektedir1 1

• Çünkü ona göre meleklerin gerçekte bir varlığı yoktur. Böyle olunca onların konuşmalan da söz konusu değildir. Bundan dolayı el-Bakara 2/34. ayette zikredilen Allah ile melekler arasında­ki konuşma, tıpkı Allah'ın göğe ve yere "İsteyerek veya istemeyerek buyru­ğuma gelin" demesi üzerine onlann da "isteyerek geldik"12 demeleri gibi gerçekte vuku bulmayan mecazi bir konuşmadır13 • '

Geçmişte İslam aliınierinin tartıştıklan siyasi, iktisadi, hukUk! vb. mese­lderin sonraki nesillere İslam'ın kendisiymiş gibi sunulduğunu söyleyen Ahmed Han, bunun da müslüman topluluklan fikri donukluğa sürüklediğini ifade etmektedir. Ona göre İslam ümmetinin içinde bulunduğu bu durumdan çıkanlması, onların taklid engelinden kurtulmalanna bağlıdır. Bu da ancak içtihad fikrinin yayılması ve geliştirilmesiyle mümkündür. Şayet böyle yapılmazsa o zaman taklitçilik devam eder ve insanlar daha önceleri olduğu gibi kendilerinden evvelki alimierin görüşlerini kutsallaştırarak din şeklinde algılarlar; böylece Hz. Peygamber'in yanında yeni peygamberler, Kur'an'ın yanında da yeni Kur'an'lar icat etıniş olurlar14

Seyyid Ahmed Han, İslam'ın ilk üç asnnda insanlar tarafından çok fazla hadis uydurulduğunu bundan dolayı hadisin Kur' an derecesinde güvenilir bir kaynak olmadığını ileri sürmektedir. Ona göre Sahabe ve onlann halefieri naklettikleri hadislerde bizzat Hz.Peygamber'in kullandığı lafızlan kullan­mayıp, kendi ifadeleriyle rivayet etınişler; böylece hadis metinleri kitaplara son riivinin ifadesiyle girmiştir. Bu sebeple söz konusu riiviye kadar Hz. Peygamber'in kendi ifadesinin ne kadar korunduğunu tesbit etmek çok güçtür. Hal böyle olunca hadisleri, akıl ve dirayet yoluyla sabit olmadıkça kabul etmek mümkün değildir15 • .

8 Öz, Mustafa, "Ahmed Han, Seyyid", DİA .• s. 74. 9 Binşık, Abdulhamit, Hind Altkıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s. 334. 10 Öz, Mustafa, "Ahmed Han, Seyyid", DlA .. s. 74. 11 Öz, Mustafa, "Ahmed Han, Seyyid", DİA., s. 74. 12 ei-Fussilet 41/1 1. 13 Binşık, Abdulhamit, Hind Altkıtası Düşünce ve Tefsir Ekolleri, s. J35. 14 Şimşek, M. Said, Günümüz Tefsir Problemleri, yy., ts., s. 203. 15 Öz, Mustafa, "Ahmed Han, Seyyid", DlA .. s. 74.

Page 5: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 33

Kur' an naslannı akılcı bir yöntemle yorumlaması, hadislerin anlam yö­nünden ancak akıl ve dirayetle tesbit edilebileceğini söylemesi, Seyyid Ahmed Han'ın XIX. yüzyıl determinist tabiat felsefesinden etkilendiğini

göstermektedir. Öyle anlaşılıyor ki, onun Batı medeniyetine olan aşın hay­ranlığı ve her şeyi bir sebep-sonuç ilişkisine bağlaması da bu etkilenmenin sonucudur.

Hindistan modemist tefsir ekolünün ikinci önemli şahsiyeri de Seyyid Emir Ali'dir. Seyyid Emir Ali böyle bir hareket içerisinde yer almasını şu sözleriyle açıklamaktadır: İslam, hiçbir zaman bilimsel gelişmeye engel değildir. Bu yüzdendir ki, Hz. Muhammed rasyonel tefekkürü insanın en ulv1 ve şerefli bir eylemi olarak kutsamıştır. Peygamber'in marifet ve bilgiyi kutsaması onu, diğer tüm insanlık öğreticilerinden üstün kılan önemli bir vasıftır. Esasen bu özelliği onu modem düşünce dünyasına da yaklaştıran bir

' belge durumundadır. Ancak ne yazık ki, bizim medrese alimlerimiz ve onlarm kölelik derecesindeki taklitçileri bu türden bir tefekküre dayanınayı hata ve sapıklık olarak yorumlamışlardır. Halbuki İsHim, güzergahı boyıınca nerede kültür ve estetik değerleri olan gelişmiş bir toplum bulmuşsa, ilerle­me yolundaki yürüyüşünde bunu özürusemek için sürekli muhafaza etıniş ve yönünü cesaretle medeniyetten yana çevirerek dine değer ve cazibe kazan­dırmıştır1 6•

Görüldüğü gibi Seyyid Emir Ali bu sözleriyle, İslam'ın öz itibariyle ha­yatla ve onun gereği olan medeniyede hiçbir zaman çelişmediğini ileri sürerek, geçmişte müslümanlarm taassup derecesine varan bir taklit yüzün­den nasıl geri kaldıklarını vurgulamak istemektedir. Her fırsatta İslam'ın rasyonalist bir din olduğunu, Hz. Peygamber'in de aklın sınırlan dışına çıkmarlığını söyleyen Emir Ali 'ye göre müslümaniann üzerine düşen, taklidi bir kenara bırakıp içtihfıda yönelmek, böylece Kur'an'ı geçmiş anlayışlarm içerisine hapsetmek yerine konjöktürü esas alarak onu pratiğe sokmaktır. Bu rasyonalist düşünceden hareketle Erp:ir Ali de tıpkı Seyyid Ahmed Han gibi miracı maddi bir olay ularak yorumlamış, çok evliliğin kaldınlmasını sa­vunmuş ve İslam'ın siyasi bir sistem olarak demokrasiden yana tavır aldığını ileri sürmüştür17• Goldziher, "İslam Tefsir Ekolleri" adlı eserinde onun İslam Dini hakkındaki görüşünü şu satırlarla nakletmektedir: Tüm asırlara ve her ulusa . uyum sağlayan İslami emirlerin hayret verici elastikiyeti ve bu emirlerin, insanlığın ilk devirlerinde revaçta olan mitlerin (öykü) ve cahill hislerin izdüşümü olan mitolojik ögelerden tamamen armdınlmış olması; İslam'ın insan tabiatındaki dini tekfımül sürecini oluşturan aşamaların en

16 Ali, Emir, The Spirit ~~Islam and the Teachings of Molıammed, Calcutta 1902'den naklen, Goldziher, Ignaz, İslam Tejsir Ekolleri, İstanbull997, ss. 340-341.

17 Ahsan, Abdullah, "Emir Ali, Seyyid", DlA., XI, 124.

Page 6: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

34 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

sonuncusunu ve en mükemmelini ortaya koyduğunun delilidir. Onun bazı emirlerinin tarihi önemini inkar eden kimseler, bu emirlerin katı uygulamala­rından yansıyanlara bakarak, onda düşüneeye katkıda bulunmak için modem çağ hakkında görüş açıklama yetkisini görmemekte, bu yüzden de bir dünya dini sayılan İslam'ı tüm haklarından dışlamak istemektedirler18

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi realist bir çizgi takip etmesi ve modemist yaklaşımlan sebebiyledir ki Seyyid Emir Ali, İslam modernizminin her iki merkezi Hindistan ve Mısır' daki Batı yanlısı aydınlar üzerinde önemli derecede etkili olmuştur19 •

b. Mısır İslam Modernisileri Yukanda da ifade ettiğimiz gibi Mısır İslam modernizminin ortaya çıkı­

şı, Hindistan'da olduğu gibi XIX. Asrın başlarına rastlamaktadır. Kaynakla­nn belirttiğine göre bu hareketin ilk temsilcisi Cemaleddin Efgani'dir20

Efgani, İslam dünyasının parçalanmışlığı, bunun zaaf ve mağlubiyetlere sebep oluşu, nihayet sömürgeci Batı 'nın İslam dünyasını taksime karar vermesi karŞısında tek çarenin birlik ve dayanışma olduğunu ileri sürerek, kapsamlı bir faaliyetle İslam birliğini kurma çabası içerisine girmiştir. Çün­kü ona göre İslam dünyasının üzerine adeta bir kabus gibi çöken bu durgun­luk, donukluk ve zafiyetin sebeplerinden biri de, müslümaniann ilim ve içtihattan uzaklaşarak önceki alimierin yorum ve tercihleriyle yetinmeleridir. Halbuki Kur' an, insani meselelerden dünyanın oluşumu, büyük patlama, gök cisimleri arasındaki ilişkiler gibi kozmolojik meselelere kadar pek çok konu hakkında açık veya kapalı, geniş veya özet halinde genel yahut özel bilgilere yer vermektedir. Bunları doğru anlamak için aklın ve ilmin kesin verilerine uygun olarak açıklamak gerekmektedir. Taklidin peşinde gidilirse bunun hayata geçirilmesi nasıl mümkün olacaktır. Kaldı ki, içtihad kapısı asla kapanmaınıştır. Esasen Arapça bilen, siret, hadis, icma ve kıyas konulannda yeterli bilgiye sahip bulunan aklı başında herkes içtihad yapabilir. Büyük müçtehidler kendi zamanlannda yapılması gerekenleri yapmışlar ve başanlı da olmuşlardır; ancak Kitap ve sünnetten çıkanlabilecek bilgi ve hükümler yanında onlarınki denizden damla .kadardır. İşte içtihad ·konusundaki bu yaklaşımıyla Efgani, fiilen bu işin içerisine girmiş, bir anlamda görüşünü örneklendirrnek için kadınlann örtünme şekli, riba-faiz ilişkisi, cihadın çeşitli anlamlan, uygulamalan ve banş gibi konularda kendine has yorumlar yapmışnr 1 •

18 Goldziher, lgnaz, "İs Iii m Teftir Ekol/eri ", s. 34!. 19 Ahsan, Abdullah, "Emir Ali, Seyyid", DlA., Xl, 124. 20 Hayatı ve fikirleri hakkında bilgi için bkz. Karaman, Hayrettin, "Efgani, Cemaleddin", DİA., istanbul

1994, X, 456-466. 21 Karaman, Hayrettin, "Efgani, Cemaleddin", DİA., X, 461.

Page 7: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR'AN'A MODERNİSTYAKLAŞıMLAR 35

Bir Kur'an tefsiri yazmamalda birlikte farklı konulardaki görüşleri, ö­zellikle müslümanları içinde bulunduklan derin bir uykudan uyandırma konusunda göstermiş olduğu gayretlerinin -birçok meseleyi teori ve pratikte çözmüş olmamasına rağmen- bazı düşünce ve projelerin gün ışığına çıkma­sına zemin hazırlaması, Efganl'nin pek çok ilim ve fikir adamı üzerinde etkili· olmasına· yol açmıştır. Ondan etkilenen şahsiyetlerden biri de Mu­hammed Abduh'tur. Anlaşıldığı kadarıyla Abduh da tıplq üstadı Efgan! gibi, kaybolmuş birliğe ve toplumsal hayatı düzenieyecek güce kavuşmanın ancak Kur-' an ve sünneti doğru yorumlamakla mümkün olacağına inanıyordu. Ona göre çağın muhtaç olduğu kurallar ve ilkeler üzerinde ittifak eden, düşünce­nin önceliğini benimsemiş, dürüst ve güvenilir insanlar yetiştirmeden ideal İslam toplumunu oluştunnak hayall bir düşüncedir. Çünkü İslamiyet aktif tarihi bir kurumdur; dolayısıyla onun canlılığını asırlar önce göçüp gitmiş bir takim ravilerin hatınna feda edip zaman tünelinde dondurmak asla doğru değiidrrı2 •

Hindli öncülerin tarzında olduğu gibi Abduh çizgisinde de taklide karşı şiddetli bir tavır söz konusudur. Çünkü o da İslam dünyasını donukluğa sürükleyen yegane unsurun, taklit olduğıınu iddia etmektedir. O halde sürekli yenilenen hayatın ortaya çıkardığı yepyeni sonınlarla baş edebilmek için içtihad gereklidir. Zira İslam Dini "içtihiid" ve "el-as lah" (en iyi olanİ gözetıne) gibi iki önemli ilkesiyle bütün zaman ve mekanlar için geçerli olan bir dindir. Bu yönüyle o, nassa aykın da olsa her türlü zaruret halinde insa­nın yarannı ve o anın gereğini gözetınektedir23 •

Mısır modemist tefsir ekolü içerisinde ele alacağımız bir diğer alim Muhammed Ebu Zeyd'dir. 1930-1931 senelerinde Mısır'da yazmış olduğu "el-Hidaye ve'l-irfanfi tejsfri'l-Kur'ani bi'l-Kur'an" adlı eserinden anlaşıl­dığına göre o, Abduh gibi mutedil bir modemİst değil, determinist bir te'vilcidir. o yüzden peygamberlerin mucizelerini hep bu anlayışla yorum­lainıştır. Çünkü Ebu Zeyd'e göre Allah'ın Peygamberlerine destek mahiye­tinde vermiş olduğu mucizeler, yaratılışa ve evrene hakim kılınan yasalarla (Sünnetullah) çelişmemektedir. Yani evrende meydana gelen her şeyde bir sebep-sonuç ilişkisi vardır. o halde mucizeler dahil hiçbir şey bu ilişkinin dışında cereyan etınemektedir. Bu ai:ılayıştan hareket eden müellif, "Biz de: Ey ateş! İbrahim 'e serin ve esenlik ol, dedik"24 ayetini Allah'ın, Hz. İbra­him'i ateşe düşmekten kurtarması; aynı sürenin "Davud'a dağları ve kuşları boyun eğdirdik, onunla beraber tesbih ediyorlardı "25 ayetinde yer alan

22 Goldziher, Ignaz, Hisilim Tefsir Ekolleri", s. 354. 23 Goldziher, lgnaz, "İslfmı Tefsir Ekol/eri", s. 356. 24 el-Enbiya 21169. 25 el-Enbiya 21/79.

Page 8: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

36 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

"Tesbih ediyorlardı" sözünü de, savaş sanatında kullandığı silahlan dağdaki madenierden yapan Hz. Davud' a blJ. ma denlerin görünmesi şeklinde yorum-lamıştıi6. - ·

Ebu Zeyd' e göre "Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgliri da Süleyman 'a (onun emrine) verdik'127 ayeti, telgraf ve telefonların radyolink hatlarına, "Bir gece, kendisine ayetlerimiz­den bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu M escid-i haram 'dan, çevresini mübarek kıldığımız M escid-i aks li ya götüren Allah noksan sıfat­Iardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir "28 ayeti de Peygambe­rimizin Mekke'den Medine'ye hicretine işaret etmektedir9

Yaptığımız bu kısa açıklamalarda da görüldüğü gibi Hind ve Mısır modernistleri, pozitivizmin etkisinde. kalarak peygamberlere yönelik hanku­lade olayları, melek ve cin gibi deney alanına girmeyen görünmez varlıklan te'vil veya inkar yoluna gitmişlerdir. Aynı şekilde Kur'an'daki siyaset, hukuk, ekonomi vb. pratik hayatla ilgili emir ve yasaklan ve bu yasaklan işleyenler hakkında belirlenmiş cezaları; ayrıca İslam'ın mevcut beşeri sistemlerle uyuşmayan bazı yasak ve emirlerini ya ilahi tavsiyeler olarak algılamışlar ya da tarihsellikle izah etmeye kalkışmışlardır. Öyle görünüyor ki, onların sergiledikleri bu tavırların arka planında -İslam'ın belli bir yöne­tim şeklini öngörmediği tezinden hareketle- dini toplum hayatından uzaklaş­tınp bireysel hayata indirgeme isteği yatmaktadır.

\

2. Çağdaş Modernist (Tarihseİci) Yaklaşım a. Fikri Alt Yapısı Klasik modernist yaklaşımın ardından ondan biraz daha farklı bir zemi­

ne oturtulan başka bir tefsir yönteminin ortaya çıktığını görmekteyiz ki, bunu da çağdaş veya neo-modernİst yaklaşım olarak tavsif etmek mümkündür .. Bu yaklaşımın ilk temsilcisi Pakistanlı bilgin Fazlur Rahman'dır. Fazlur Ralı­man önce klasik modernizmi eksik yanlarından, kusurlanndan anndırmalda işe başlamış sonra da yeni bir modern proje üretme yönünde çaba harcamış­tır. Maksadı, İslam'ın temelleri olan Kur'an ve onun pratik yori.ımu sünneti yeniden yorumlayarak aktüelleştirmek yani hayatın içerisine sokmaktır. O, bu husustaki yaklaşımını, "Kur'an· tarihsel bir metin olarak ele alınmalı, geliştirilen yeni bir tefsir metodolojisiyle de müslümanların modern dünya-

26 Fehd er-ROmi, ltticdhdtu 't-tefsir, III, 1091 'den naklen Şimşek, M.Sait, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 210.

27 Se be' 34/12. 28 el-lsra 17/1. 29 Fehd er-ROmi, ltticdhdtu 't-tefsir, III, 1091 'den naklen Şimşek, M. Sait, Gıinümüz Tefsir Problemleri,

s. 210.

Page 9: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 37

daki sorunlarını çözebilecek ve bu alandaki ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir tarzda yorumlanmalı ",tezi üzerine kurmaktad~0•

Fazlur Rahınan'a göre Kur'an hem lafızlarının kaynağı hem de içeriği i­tibariyle tarihsel bir metindir. Çünkü Kur'an, vahyin Peygamber'in zihninde ve toplumsal ş~rtlarda "rengini aldığı" bir takım tezahürlerdir. Yani Pey­gamberliğin tarihselliği içinde oluşmuştur. Böyle olunca başka tarihsellikler söz konusu olduğıında Kur'an, başka şekillerde ifade edilebilir veya uygu­lamaya dökülebilir. Esasen o, ilahi de olsa ebediyen geçerli tek dışavururo olarak kastedilmiş olamazdı31 • Yani Kur'an metni ya açıkça Hz. Peygamber tarafından yazılınıştır; ya da kalbinde vukıı bulan ilham ve yansımalar onun tarafından yazıya geçirilmiştir. İlhanılar ona ait olmasa bile, lafız Peygam­ber'e aittir ve onun dil bilgisi ve ifade gücünün bir ürünüdür. Dil kültüre ait olduğundan Kur'an metninde tarihsel bir durum belirleyici rol oynamaktadır. Böyle olunca Peygamber kendi bilgi, dil, eğitim düzeyi ve içinde yaşadığı sosyal çevre ve bu çevrenin kendisine sunmuş olduğu şartiann yani tarihsel durumun etkisiyle bu metni meydana getinnişti22 • Metni oluşturan kabuk kısınını tarihsel kabul eden Fazlur Ralıman Kur'an'ın içeriğini de tarihsel olarak nitelendirmektedir. Çünkü ona göre içerik de, Hz. Peygamber'in mücadelesi sürecinde meydana çıkan sorun ve durumlara verilen cevaplar­dan, özellikle onun zamanında ticaretle uğraşan Mekke toplumunun sorunla­nın çözücü naslardan oluşmaktadır33 •

Yukanda da belirttiğimiz gibi Kur'an'ı, hem lafız hem de anlam itiba­riyle tarihsel bir perspektife yerleştiren Fazlur Rahman, onun anlaınını

ortaya çıkarma noktasında yeni bir tefsir metodolojisi geliştirmiştir. Bunu, biri yaşanılan tarihsel ortamdan Kur'an'ın indirildiği zamana gitmek, diğeri de oradan yaşanılan tarihsel ortama geri dönmek şeklinde iki yönlü hareket olarak tanımlamak mümkündür. Çünkü ona göre biraz önce de ifade ettiği­miz gibi Kur'an, Hz. Peygamber'in yaşadığı tarihsel ortamdaki ahiakl ve toplumsal durumlara gönderilen ilahi bir cevaptır. Bu yüzden Kur' an, çoğun­lukla somut tarihi olaylar içerisinde karşılaşılan belli sorunlara cevap teşkil eden ahlaki, dini ve toplumşal açıklamalan içermektedir. Bir anlamda Kur'an'ın söyledikleri tarihe aittir; belli bir tarihte yaşayan insanların sorun­lannı çözmüştür. İşte ilk hareket, Kur'an'ın nazil olduğu çevre ile birlikte bunu kuşatan daha geniş bir muhitin din, adet ve kurumlar yönünden araştı-

3° Fazlur Rahman, lsliim ve Çağdaş/ık: lsliim Eğitim Tarihinde Fikri Bir Geleneğin Değişimi, (tre. Hayri Kırbaşoğlu), Ankara 1990, s. 71.

31 Fazlur Rahman, Ana Konıılarıyla Kur'iin, (tre. Alpaslan Açıkgenç), Ankara ı 987, s. ı86. 32 Çapan, Ergün, "Kur'an'ın Evrenselliği ve Tarihselci Yaklaşım", Yeni Unıit Dergisi. Sy: 58, 2002, s.

~~~ . 33 Fazlur Rahman, lsliim ve Çağdaş/ık, (tre. Alpaslan Açıkgenç-M. Hayri Kırbaşoğlu), Ankara ı 990, s.

73.

Page 10: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

38 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

nlması demektir. Buradaki arka plan araştırmasımn yaşamlan tarihsel zama­na aktanını da, yukanda ifade ettiğimiz hareketin ikinci aşamasım oluştur­maktadır. Buna göre tefsir metodolojisi için önerilen iki hareketten ilki, özelden genele yani Kur'an'ın bazı ayetlerinden onun genel ilkelerinin, değerlerinin ve uzun vadeli gayelerinin ortaya çıkanlıp sistemleştirilmesine; diğeri de genelden özele doğru yapılan bir hareketle formüİe edilen şimdiki durumun uygulanmasına yöneliktir. Entelektüel bir çabayla çıkanlan söz konusu ilke de şu andaki somut-tarihsel ortamla uyum sağlayacak bir şekilde birleştirilmelidir. Bu da tabiatıyla tarihsel durumun çok iyi bilinmesini ve onu oluşturan çeşitli unsurlann çok iyi tahlil edilmesini gerektirir. Çünkü mevcut durumu değerlendirmek ve gereken değişiklikleri ancak böyle bir yolla yapmak mümkün olabilir34

Neo-İslam modemizmi projesi içerisinde Fazlur Ralıman'ın tefsir teori­sinden sonra üzerinde durduğu ikinci önemli mesel e de "yaşayan sünnet" tir. Bu, onun "içtilıdd" görüşünün dayandığı temel niteliğindedir. Yaşayan sünnet, Fazlur Ralıman'a göre Hz. Peygamber'in söz ve fiilennden daha çok, onun nebev1 sünnetine dayarnlarak cemaat tarafından geliştirilen yorumlan ve uygulamalan ifade etmektedir. Bilindiği gibi bu konuda vanlan konsen­süsler "icmd" olarak kavramlaşmıştır ki, esasen yaşayan sünnetle kastedilen de budur35

Ancak şu da bir gerçek ki Fazlur Ralıman hem Kur'an'ın yorumunda hem de yaşayan sünnetle temel olarak içtihadı esas almakta; onu kapsamlı, sistematik ve uzak hedefli bir aktivite olarak görmektedir. Çünkü o, içtihad faaliyetini imtiyazlı bir zihnin her konudaki nihai ve yamlmaz bir çabası değil, düşünen kafaların çoğulcu bir tercihi olarak nitelendirmektedir. Fazlur Ralıman'a göre bu yapılmadığı takdirde Kur'an'daki pek çok önemli hüküm yanlış yorumlanacak ve bundan dolayı da müslümanlar sıkıntı içerisine gireceklerdir. Mesela, son derece hassas vicdan sahibi pek çok müslüman samimi olarak Kur'an'ın, her türlü banka fazini ebediyen yasakladığına inanmakta ve bundan uzak durmaktadır. Oysa Kur'an'da tarihsel olarak ifade edilen "ribd" kavramının ne olduğu, Kur'an'ın onu niçin kaba bir sömürü şekli olarak tavsif edip yasakladığı ciddi bir şekilde araştınlmış olsa, bunun günümüzdeki banka faiziyle ilgili olmadığı anlaşılacak; böylece doğacak pek çok sıkıntı ve zarar ber taraf edilecektir. Çokevlilik, kadınlann şahitliği, miras, zekat ve bir çok konuda da durum bundan farklı değildir36•

34 Fazlur R.ahman, Kur'an'ı Yorumlama, (tre. Osman Taştan), ]AD., 5. Sayı, Ankara 1987, s. 100-101 'den naklen Katan, Şevket, Kur'an ve Tarilıselcilik, s. I 75.

35 Fazlur Rahman, Tari/ı Boyunca isliimi Metodoloji Sorunu, (tre. Salih Akdemir), Ankara 1995, ss. 17-18.

36 Fazlur Rahman, Allalı 'ın Elçisi ve Mesajı, (tre. Adil Çiftçi), Ankara 1997, ss. 95-I 03.

Page 11: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 39

Çağdaş modernizmin bir başka temsilcisi de Fransız asıllı bilgin Roger Garaudy'dir. Garaudy, Efgan! ve Abduh gibi klasik modernistlerin yolundan giderek, çağımızın problemlerine -özünden hiçbir şey kaybetmeden- cevap verebilmesi için İslam'ın uyanışı nasıl olmalıdır? şeklindeki kaygısım dile getiren temel soruyu sorup37, arkasından da Kur'an'ın ihtiva ettiği "öz" ün neliğiı:ıi tesbit etmeye yönelrniştir. Görebildiğimiz kadanyla Garaudy de Fazlur Ralıman gibi çağın ihtiyaçlarını çözmede, Kur'an'ın tarihsel okunu­şunu esas almaktadır38 • Çünkü ona göre ancak bu yaklaşım tarzı ile Kur~an'ın hakiki anlamını tesbit mümkün olabilir. Genelde Neo-İslam modemİstlerinin savunduğu ve aynı söylemleri paylaştığı için Garaudy'nin de benimsediği görüşün kısaca özeti şöyledir. Kur'an'ın adeteve örfe bina edilen alıkarn ve muamelata dair bütün hükümleri, özellikle zaman ve coğ­rafya farklan söz konusu ise değişebilir. Çünkü bu konularla ilgili olan Kur'an ayetlerinin bir kısmı tarihsel veya yerel özellik arzetmektedir39•

Mesela, Kur'an'ın ilk muhataplan araplar değil de "zihar" uygulamasının bulurunadığı bir toplum olsaydı, doğal olarak Kur'an metninde "zihar" yer almazdı40. Aynı şekilde Kur'an, harp namazım tarif ederken o günün savaş tekniklerini göz önünde bulundurmuş4ı, tüketim ve yaşantı biçiminden bahsederken42 nazil olduğu dönemin insanım dikkate almıştır. Aynca kadın­lardan söz eden ayetlerinde Kur'an, erkeklerin kadınlardan bir derece üstün olduğunu43 ve onlann kadınlar üzerinde bir otoriteye sahip bulunduklanm44,

en ufak bir sadakatsizlik durumunda erkeklerin kadınlan dövebileceklerini4s, iki kadının şahitliğinin ancak bir erkeğe denk olabileceğini46, mirasta kadı­mn, erkeğin aldığı hakkın yansım alabileceğini47 ifade etmiştir. Bütün bun­lar, bir coğrafyanın ya da bir devrin tarihine aittir. Dolayısıyla onlan, bulun­duklan lafızlarla/formlarla evrenselleştirip günümüze ve tarihin bütün zaman birimlerine taşımak, Kur'an'ın özüne ters düşebilir. Çünkü Kur'an-ı Kerim

37 Garaudy, Roger, İsliim ve İnsanlığın Geleceği, (tre. Cemal Aydın), İstanbu11990, s. 51. 38 Zira ona göre Kur'an 'ı tarihsel bir metin olarak görmenin geçerli nedenleri söz konusudur. Öncelikle

bu düşünceyi insana Kur'an vermektedir. Ayetlerin bazı sebeplere bağlı olarak indirilmesi, hüküm­lerin tedricen açıklanmış olması ve gerektiği zaman bazılannın neshedilmesi gibi durumlar bu dü­şüncenin kaynağını oluşturmaktadır. Bkz. Garaudy, Roger, Entegrizm. Kültürel İ ntihar, (tre. Kamil Bilgin Çileçöp), İstanbul1992, ss. 96-97.

39 Zeyveli, Hikmet, "Kur'iin 'ın Aktüel Değeri Üzerine", ss. 276-277. 40 Özsoy, Ömer, Sünnetullalı, Ankara 1994, s. 20. 41 en-Nisii 4/102. 42 en-Nahl 4/102. 43 ei-Bakara 2/228. 44 en-Nisii 4/34. 45 en-N isa 4/34. 46 ei-Bakara 2/282. 47 en-Nisii 4111.

Page 12: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

40 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

birçok ayetinde48, ister erkekler ister kadınlar söz konusu olsun Allah'ın sadece iyilik yapanlarla kötülük yapanlar arasında bir ayının yaptığım ha­tırlatmaktadıf49. Buna göre asıl ohin, lafızlara bağlı kalmaksızın Kur'an bütünlüğü içerisinde temel ilkeleri tesbit edip onu evrensel kılmaktır ki, bu­rada da söz konusu mahiyetieki temel ilke, Yüce Allah'ın ancak iyilik ya­panlarla kötülük yapanlar arasında bir ayının yaparak, üstünlüğü, fazileti her iki cins için iyilik yapmada görmesidir. Buna göre denilebilir ki, kadınlarla ilgili biraz önce sıralanan hükümler tamamen zaman ve mekanla kayıtlı yerel unsurlardır. Evrensel olan ise, bütüncül bir yaklaşım sonucu bu naslardan ortaya çıkanlan sözünü ettiğimiz "temel ilke" dir. Çünkü Kur'an'ın kadınla ilgili serdettiği hususlar, o günün arap toplumunda yerleşmiş olan örtlerden başka bir şey değildir. Bunlar da, kadını daima erkeğin gerisinde gören "ataerkil" Yahudi-Hıristiyan geleneğin söz konusu· toplumdaki ha­kimiyetinin bir eseridir. Tabiatıyla bu durumda dört bin yıllık ataerkil gele­neğin hakim olduğu bir toplumun örf ve adetlerini yansıtan Kur'anilafızları evrenselleştirmek doğru bir davranış olamazso.

Garaudy'nin bu konuda söylediği bir başka şey de şudur. İlk devir müslümanlan Kur'an'ın hakiki manasından haberdardılar. Fakat daha sonra­lan onun bu .anlamı unutulmaya yüz tuttu. Hakiki anlamın unutulinasında Abduh'un, "kitabın lafzıyla yelinip kalanlar" diye suçladığı müfessirlerin büyük payı vardır. Zira bu müfessirler, bir taraftan lafızcı yaklaşımlanyla Kur'an'ı mekanik bir ibadetler bütününe indirgemişlersı, diğer taraftan da tenkitçi aklı öldürerek düşünme aksiyonunu kötürümleştirmişlerdir. Böylece hem kitleleri sürüklemek için geçmiş üzerinde demogojiyle spekülasyon yapmışlar hem de Kur'an'ın evrensel manasını kazanmasına ve yeni tarihsel­liklerde hayat bulmasına engel olmuşlardır52• Bunun için esasen yapılması gereken şey, Muhammed İkbal 'in de dediği gibi tenkitçi aklın yani içtihadın yeniden devreye sokulmasıdır. Çünkü içtihad, Kur'an mesajının ortaya çıkartılarak aktüelleştirilmesinin ve yeni durumlara uygulanmasının kaçınıl­maz şartıdır53 • Bu yapılmadığı takdirde müslümanlan taklitçilik hastalığın­dan kurtarmak mümkün olmayacaktı.r54.

48 Bkz. Al-i lmran 3/94; en-Nisa 4/124; er-Ra'd 13/23; el-İsrii 17/40; el-Mü'min 40/40; ez-Zuhrüf 43/16.

49 Garaudy, R., Biogreplıie du XX. eme Siecle, Paris 1985, ss. 334-335. 50 Garaudy, R., Biogreplıie du XX. eme Siecle, ss. 334-335. sı Garaudy, Roger, isliını ve Insanlığın Geleceği, s. 46. sı Garaudy, Roger, Entegrizm. Kültürellnti/ıar, s. !Ol. sJ Garaudy, Roger, isliını ve lnsanlığzn Geleceği, s. 64.

s4 Garaudy, Roger, Entegrizm. Kültürel lntilıar, s.I03.

Page 13: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 41

Kur'an'ı doğru yorumlamanın öncelikle onu tarihsel olarak okumalda mümkün olduğunu, bunun da ancak içtihad ve akıl yürütme ile gerçekleşe­ceğini ileri süren Garaudy, içtihacim temelinde de ilah! maksadın ortaya çıkanlma niyetinin yer almasını gerekli görmektedir. Ona göre böyle yapılır­sa Kur'an'dan her zaman bir hayat modeli çıkanlabilir. Aksi halde onu aktüelleştirmenin imkanı yoktur. Bu bakımdan tamamen Hz. Peygamber dönemindeki Araplann tarihsel temayül ve şartianna göre şekillenmiş bulu­nan Kur'an ahkamını, her devir ve şartta geçerli kılmak ve şeriatı

uy~luyorum diye mesela hırsızın elini kesmek, ayetleri indirildikleri tarih­sel ortamdan soyutlayıp bu ayetlerle "İlahi kanunu, birbirine kanştırmak demektir. Bu ise, İslam'a kötülük yapmaktan başka bir şey değildir55 •

Çağdaş modernizmi veya tarihselciliği savunanlar içerisinde yer alan düşünürlerden biri de Muhammed Arkoun'dur. Arkoun Kur'an'ı, dinamik bir 'tarih içerisinde ve gündelik hayatın alışkanlıklan arasında ortaya çıkmış bir kitap olarak tanımlamaktadır56 • Onun tarihsellik anlayışı, Kur'an'ı Allah tarafından inditilmiş boyutundan uzaklaştırma biçiminde kendini göstermek­tedir. Çünkü Arkoun, Kur'an'da geçen bütün kıssalann, bütün mucizelerin birer sembolik anlatım biçimi olduğunu söylemektedir. Hatta ona göre bunlar, VII. Yüzyıldaki müslüman bilinç haritasını ortaya çıkaran ve bugünle pek alakası olmayan tarihsel birer tablodan ibarettir. Bu yüzden Arkoun, bütün çalışmalannda Kur'an'ın sosyolojik, antropolojik ve arkeolajik olarak okunmasını tavsiye etmektedir57

Tarihselciliği, Kur'an'ın anlaşılmasında tek yöntem olarak görenler içe­risinde belki de en radikal söylemleresahip olan düşünür Hasan Hanefı'dir. Kur'an'a antropolojik olarak yaklaşınayı teklif eden Hasan Hanefı, tarihsel­liği sadece vahyedilmiş metinlerin değil, Allah hakkındaki tasavvurlann da bir özelliği olarak görmektedir. Ona göre insanlar her zaman nasıl bir Al­lah'a ihtiyaç duymuşlarsa, zihinlerinde onu üretrnişlerdir. Bağımsızlık iste­diklerinde Allah'ı bağımsızlık imajı olarak tasvir etmişler, ırkçılığa kanşı mücadele ederken onu bir müttefik olarak algılamışlar; aynı şekilde kendile­rine zulmedenlere karşı Allah'ı intikamcı, felaketiere uğrama durumunda koruyucu, günalılardan sakınınada ise bağışlayıcı olarak telakki etmişlerdir58 • Yani Hasan Hanefı, Kur'an'ın tarihselliği bir yana, onun içerisindeki ilah! sıfatlan bile belli bir düşüncenin Kur'an1 yansımalanndan ibaret olarak görmektedir. İlk muhataplan itibariyle düşünüldüğü zaman da söz konusu düşünce sahipleri Araplardır. Bu anlayışa göre ilahi sıfatlar dahil

55 Garaudy, Roger, Entegrizm, Kültürel İntilıar, s.69. 56 Harb, Ali, "Muhammed Arkoun, beyne nassihi ve saıihihi" Nakdıı'n-niis, Beyrut 1993, s. 65. 51 Arkoun, Muhammed, Kur'iin Okumaları, (tre. Ahmet Zeki Ünal), İstanbul1995. 58 Katan, Şevket, Kur'an ve Tarilıselci/ik, lstanbul2001, s. 251.

Page 14: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

42 . DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Kur'an'daki her şey tarihsel bir olgunun kesin izlerini taşıyan ifadelerden başka bir şey değildir.

Kısaca ifade etmemiz gerekirse diyebiliriz ki, özellikle çağdaş İslam modernİstleri Kur'an'a tarihselci bir anlayışla yaklaşmaktadırlar. Hepsinin buluştuğu ortak nokta şudur: Kur'an, belli bir tarihte belli bir coğrafyada yaşayan insanlara yol göstermek amacıyla indirilmiş yerel nitelikli naslardan oluşan bir kitaptır. Onu yaşadığı!11fz tarihe, olduğu gibi değil de ilahi yasa­manın amaçlan doğrultusunda hareket ederek ilkelerini tesbit etmek suretiy­le taşımamız gerekmektedir ki bu da, önce Kur'an'ın nüzül ortamına gitmek sonra da yaşanılan tarihe geri dönmekle mümkündür. Nüzül ortamına git­mek, Kur'an'ın nazil olduğu çevre ile birlikte bunu kuşatan daha geniş bir muhitin. din, adet ve kurumlar yönünden araştınıması demektir. Buradaki arka plan araştırmasının yaşanılan tarihsel zamana aktanını da, daha önce de ifade ettiğimiz hareketin ikinci aşamasını oluşturmaktadır. Buna göre tefsir metodolojisi için önerilen iki hareketten ilki, özelden genele yani Kur'an'ın bazı ayetlerinden onun genel ilkelerinin, değerlerinin ve uzun vadeli gayele­rinin ortaya çıkanlıp sistemleştirilmesine; diğeri de genelden özele doğru yapılan bir hareketle formüle edilen şimdiki durumun uygulanmasına yöne­liktir. Entelektüel bir çabayla çıkanlan söz konusu ilke de şu andaki somut­tarihsel ortanıla uyum sağlayacak bir şekilde birleştirilmelidir. Bütün bunlar ilk bakışta doğru bir yaklaşım gibi gelebilir. Ancak konu incelendiği zaman özellikle Kur'an tefsirinde tarihselciliği savunanlann bir takım problemlerle karşı karşıya kaldıklan görülmektedir.

b. Problemleri Şurası muhakkak ki, tefsirde neo-modernist, başka bir ifade ile tarihseki

bir anlayışı savunanlar Kur'an alıkarnının güncelleştirilmesi konusunda da hermenötik bir yaklaşımı teklif etmektedirler. Bundan dolayı bu düşünce sahiplerini tarihselci-hermenötikçi olarak tavsif etmek aslında daha doğru bir yaklaşım olabilir. Çünkü onlar Kur'an'ı önce tarihsel bir zemine çekip sonra da hermenötikçi bir yaklaşımla yorumlamayı; böylece hüküm ifade eden naslann içini gayr-i İslami pratiklerin ortaya koyduğu yöntemle doldurmayı hedeflemektedirler. Öyle anlaşılıyor ki çağdaş İslam modernistleri, klasik modernizmin de çıkış noktası olan tarihı;elcilikten etkilenerek, Kur'an'ı

böyle bir yaklaşımla ele almayı uygun bulmuşlardı. Ancak sözünü ettiğimiz bu çıkış noktası itibariyle temel bir yanılgıya dikkatleri çekmememiz gerek­mektedir ki o da, şudur. Yeni çağda Batı, İslam dünyası karşısında mağlubi­yetler tadarken bunun faturasını kiliseye ve onun temsil ettiği geleneğe çıkarmıştı. Bu da rönesansla birlikte kiliseyle bir hesaplaşmayı başlatmış ve onu mağlup etmeyi başarmıştı. Bu dönemde Kutsal Metnin ''bilimsel" bir okumasına girişilmiş, bununla metnin nesnel iç anlamının ortaya çıkarılması

Page 15: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 43

hesaplanmıştı. Bilimsel okuma Kutsal Metindeki olağanüstü anlatımlann akıl-dışılığını ilan ediyordu. Bu aynı zamanda, dini düşüncede bir laizin meydana gelmesine de neden olmuş ve din! bağlan zayıflatınıştı. Bu durum karşısında iHihiyatçılar, tarihselliğe vurgu yaparak mitolojik olarak değerlen­dirdikleri akıldışı şeylerden tabir yerindeyse Kutsal Kitabı kurtarmaya ça­lışnıışlardı59. Aydınlanma hareketiyle birlikte Batı'da ortaya çıkan bu anla­yış, yaklaşık bir asır sonra İslam dünyasını da etkisi altına almaya başlamış ve bunun sonucunda müslüman alimler, tarihselciliği Kur'an metni için de söz konusu etmişlerdir. Batı' daki bu tarihsellik yaklaşımı ile İslam! modernizmin tarihselliği arasında büyük oranda paralellik görülmesi bunun açık bir kanıtı sayılabilir. Çünkü Hıristiyan ilahiyatçılar dinin selameti açısından Kutsal Metindeki "akıldışı" şeyleri sorun olarak görüp bunu tarihseilikle akllleştirmeye çalışırken, İslam modernİstleri ise, Kur'an'daki ahkamla ilgili naslan sorun olarak görerek aynı yöntemle onlan akllleştinne yoluna gitmiş ve sorunun çözümü için allimm değişmesini talep etnıişler­di60. Maksatlan, özellikle hadler gibi Kur'an'ın ceza-i müeyyide öngören naslannı ve kadınlarla ilgili düzenlemelerini, konjöktüre göre yorumlayarak güncelleştirmek yani uygulandığı zaman çağdaş toplumlann tepkisini çek­meden hayata ve modern insan anlayışına uyumlu hale getirmektir. Çünkü tarih! İslam'ı o haliyle insanlığa sunmak fayda sağlamayacaktır. O yüzden onu günün şartlanna göre yeniden yorumlayıp mesajı çağdaşlaştırmak ge­rekmektedir.

Başlangıç itibariyle kulağa hoş gelen böyle bir amaç, iyi niyetli bir dü­şüncenin ürünü olabilir. Ancak şunu unutmamak lazım ki, Batı'da Kutsal Metnin "akıldışılığını" ve bunun sonucu olarak da "bilimle olan uyuşmazlı­ğını" ber taraf etmeye yönelik bir tarihsekilik anlayışını, Kur'an metni için düşünmenin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Çünkü Kur'an'da ne akıldışılık ne de bilimle uyuşmazlık söz konusudur. Bu durumda tabii ki, Kur'an'ın alıka­nıını sorun olarak görmek de yersizdir. Böyle bir sonuç haliyle tarihseki anlayışı öne çıkarmadaki maksadın da isabetli olmadığını göstermektedir. Bu da, Kur'an'ı tarihseki bir yaklaşımla okumanın daha başlangıçta temel bir yanılgı olduğu ve bizi önemli bir sorunla karşı karşıya bırakması anlamına gelmektedir. · .

Bu temel tesbitten sonra şunu hemen belirtelim ki, ilahı dinler ancak kutsallık düşüncesiyle hayat bulur ve yaşarlar. Kutsal birer kaide olan dini alıkamın topyekün değiştiTileceği düşüncesi ise, dine ve onun kurallanna karşı bir _güvensizliği beraberinde getirebilir61 .

1 Bu nedenledir ki, Kur'an 'ı

59 Kotan, Şevket, Kıır'tin ve Tarilıse/cilik, s. 314. 60 Kotan, Şevket, Kıır'tin ve Tarilıselcilik, ss. 314-315. 61 Ko tan, Şevket, Kıır 'tin ve Tarilıselcilik, ss. 342-343.

Page 16: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

44 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

tarihselcililde yorumlamaya kalkışmak, onu hem güven sorunuyla karşı

karşıya bırakacak hem de dinsel anl~mda bir kriz ortamına zernin hazırlamış olacaktır. Çünkü müslümanlann, zaten bir uygulanma ortarnı bulunmayan fıkıhlannı tartışmaya açmak, onlann kendi kozmolojik anlayışlannda sarsın­tılara sebebiyet verebilir. O halde aslında zarardan başka pratikte hiçbir müsbet sonuç doğurmayacak böylesi tartışmalara girerek insanlarm kafalan­nı kanştırmanın ne anlamı vardır?

Kur'an metnini tarihseki bir okuma yoluyla anlamlandırmaya kalkış­mak, aslında mucize olan Kur'an metnini bağlamının dışına çıkarmak gibi bir başka probleme de zemin hazırlamaktadır. Çünkü söz konusu anlayışa göre Kur'an metninin oluştuğu bit çevre ve sosyo-kültürel bir ortam vardır. Ancak bu ortam zamanla değişmiştir. Hal böyle olunca Kur'an lafızlannın doğrudan yöneldiği ve hitap ettiği çevre de ortadan kalkmıştır. Kur'an'ın içerdiği anlam boyutu yani belli sosyal ve maddi çevre şartlanyla sınırlı oluşu da onun literal anlamının değil, ilkelerinin evrenselliğini göstermekte­dir. Bu durumda tabii ki, yukanda da belirttiğimiz gibi söz konusu anlayış sahipleri, dili pek çok açıdan mucize olan Kur'an 'ın bu mücizeliğini ve evrensel olan manasının döküldüğü kalıplar hükmündeki lafzi evrenselliğini önemsemem~kte belki de kabule yanaşmamaktadırlar. Kur'an 'ın mucizevi olan lafzını bütünüyle tarihsel görerek onun lafzından bağımsız genel ilkele­re ulaşmayı hedeflemek, sonuç itibariyle Kur'an'ı bütünüyle devre dışı

bırakmak anlamına gelebilir. Çünkü böyle bir yaklaşım, metne bağlı kalmak­sızın Allah'ın maksadını tesbit etmeye çalışarak ortama uygun özel hükmün insan tarafından konulmasını teklif etmek yani adalet, şefkat, hakkaniyet vb. ilkelerin mahiyet ve çerçevesini, uygulanış keyfiyeti ile ilgili naslan bir kenara bırakarak, onlan dönem dönem kişilerin anlayışına göre uygulamaya yol açmak demektir. Bu durumda, Kur'an'da hükmü açık ve kesin olup yoruma meydan bırakmayan ayetlerin hükümleri ve metnin getirdiği özel hükümler bir kenara bırakılarak, keyfi yorumlama ve hüküm koymaya kapı açılmış olmaktadır62 • .

Daha ~nce de ifade ettiğiıniz gibi neo-modernizm anlayışına göre Kur'an'ın söylemleri tarihe aittir yarii tarihin belli bir zaman diliminde yaşayan insaniann ihtiyaçlarına cevap verıniştir; böylece her şey olup bit­miştir. Görüldüğü gibi bu yaklaşım, neredeyse Kur'an'ın tamarnını bir anlamda mensuh gibi görmektedir. Böyle bir geneliernenin ise nastan delili yoktur. O halde bu yaklaşımın dayanağı nedir? Hemen belirtelim ki, bunun delili tamamen aklidir; yani ilahi çözümlerin beşeri çözümler gibi değerlen­dirilmesine, ilerleınicilik teorisine ve buradan hareketle eski çözümlerin, yeni ve farklı sosyo-kültürel ve ekonoınik ihtiyaçlan karşılamasının imkan-

62 Çapan, Ergün, "Kur' lin'ın Evrenselliği ve Tarihselci YaklaŞım", Yeni Omit Dergisi, s. 39.

Page 17: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN• A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 45

sız olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Halbuki burada söz konusu olan kelfu.n (söz) iHihldir, Allah tarafından vahyedilmiştir. Her ne kadar belli bir zaman ve mekanda yaşayan insanlara kendi dilleri, üslupları ve şartıanna uygun olarak gönderilmiş olsa da, onun ilahi oluşu çok önemli ve hiçbir zaman ihmal edilemez bir unsurdur. Aynca Allah değişen tarih ve coğrafya­larda yeni kitap· göndermeyeceğini, bundan sonraki zamanlarda ortaya çıkan sorunların çözümlerinde kıstasın Kur'an olduğunu bildirmiştir. Hiç kuşkusuz bu beşeri bir metin ve düzenleme olsaydı evrensel olan kısmı yok denecek kadar az olurdu. Metin ve düzenleme Yüce Allah'a ait olup bütün zamanlar­da ve mekanlarda yaşayan insanların ondan yararalanınalan istenince, onda -ilke olarak- "geçerliği ve işlediği belli bir zamana ait" anlamında bir tarih­sellik değil, evrensellik hakim unsur olmalıdır63 •

, Tarihsellik iddiasını ileri sürenler özellikle sosyal kururnlara ait emir ya­sak ve cezaları tarihsel olarak görmekte; Kur'an'ın ibadet ve ahiakla ilgili naslannı ise evrensel kabul etmektedirler. Halbuki Kur'an içerdiği naslarda aynı dili kullanmaktadır. Bu durunıda hangi ölçü kullanılarak böyle bir yola girilmiştir? Hatta ahlaki prensipleri huk:üki prensiplerden ayıracak net bir ölçüt bile mevcut değilken bu neye göre yapılmaktadır? Doğrusu bunu anlamak güçtür. Yoksa Batı normları evrensel kabul edilerek Kur'an bunlara mı uydurolmak istenmektedir?64

Tarihselci söylemin gözden kaçırdığı çok önemli bir mesele de Kur'an'ın, içerdiği hükümlerin arnaçianna yaptığı vurgu kadar, hatta ondan daha çok hükmün kendisine vurgu yapmasıdır. Mesela kısas, cinayet suçu­nun cezasını öngörmektedir. Ama aynı zamanda kısas, diğer bütün hükümler gibi Allah'ın bir başka hükmünü de içermekte ve bu hükme bizzat vurgu yapılarak onda insanlar için bir hayat olduğu bildirilmektedir65

• Bu da kısas gibi tarihsel olarak değerlendirilen bir öneriye evrensel bir değer atfetmek demektir. Kısasa böyle bir değerin atfedilmiş olması da, ona tarihsel bir değer atfetmeyi zorlaştırmaktadır66•

Aynca üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, Kur'an'ın ceza­larla ilgili koymuş olduğu hükümlerin içerikleridir. Bu nokta araştınldığında görülecektir ki Kur' an, bir fiilin suç olduğunu bildirdiği zaman bazen bunun ceza-i müeyyidesini belirlerneyerek insana bırakmış, bazen suçla birlikte cezayı da zikretmiş, bazen de alternatif cezalar koyarak tercihi insana havale

63 Karaman, Hayrettin, "Tefsirde Eski Yeni Tartışması", Yeni Ümit Dergisi, s. 21. 64 Şimşek, M. Sait, Günümüz Tefsir Problemleri, s. 271. 65 ei-Bakara 2/178-179. 66 Kotan, Şevket, Kur'ôn ve Tarilıselcilik, s. 299; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukiik-i lslônıiyye ve

Istılôlıôt-ı FıklıiyyeKamusu, lstanLu11988, III, 261-287.· 66 ei-Bakara 2/178-179.

Page 18: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

46 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

etmiştir. Bu tablo bize göstermektedir ki, bazı cezalann belirlenmeyerek insana bırakılınasına karşın, diğer. bazı cezalann belirlenmiş olması hem onların değiştirilmeyeceğini hem de alternatiflerinin bulunmadığını göster­mektedir. Durum böyle iken Allah tarafından cezalan öngörülen ve değişti­rilmeleri noktasında insana hiçbir tercih hakkı verilmeyen birtakım cezalan keyfiolarak değiştirmeye kalkışmak ne derece doğru olabilir?

Burada şunu da belirtelim ki, aslında Kur'an'ın öngördüğü suçlara veri­lecek . cezalardan maksat insanlan suç işlernekten caydırmaktır. Eğer Kur'fm'ın ceza-i müeyyidesini bizzat zikrettiği suçlardan uzaklaştırmak için caydıncılık yönü daha ağır basan cezalar varsa, herhalde onlan uygulamada bir sakınca söz konusu olmasa gerektir. Mesela, hırsızlık suçu işlemiş bir kimseye Kur' ani cezadan daha caydıncı bir ceza verilir ve gerçekten bu ceza da o insanı hırsızlıktan men ederse, bu durumda söylenecek bir söz yoktur. Çünkü Kur'an'ın hedeflediği amaç yerine getirilmiştir. Ama -insan hayatına kastetmeden- Kur'an'ın öngördüğü cezadan daha caydıncı bir ceza vermenin imkanı yoksa, o zaman Kur'an'ın belirlediği cezaya razı olmak bir zorunlu­luk değil midir?

Çağdaş modernistlerin tarihselliğe meşru bir zernin bulmak maksadıyla öne sürdükleri delillerde bile -delil olma bağlamında- problem söz konusu­dur. Zira, bilindiği gibi tarihseki eğilim, et-Tevbe 9/60, ayetinde Müellefe-i kuluba zekattan bir fon tahsis edilmişken, İslam'ın güçlendiği iddiasıyla Hz. Ömer'in onlara bu hisseyi vermemesini.67

; aynca el-Maide 5/38. ayete rağ­men kıtlık senesinde hırsızıara had uygulamamasını68 modern İslam tarihsel­liği için temel dayanak olarak kabul etmektedir. Halbuki tarihi veriler gerek ilk dönemdeki müslümaniann gerekse sonrakilerin, Kur'an alıkarnının ancak çeşitli zamret hallerinde ve bazı arızi durumlarda geçici olarak uygulamadan kaldınlacağı görüşünde olduklannı göstermektedir. Hatta şu da bir gerçekki, baştan itibaren İslam fıkhı bu anlayış üzerine bina edilmiştir. Buna göre geçici olarak yürürlükten kaldınlan bir hükmün uygulama alanı bulduğu ortam tekrar oluşursa, o hüküm de yeniden uygulamaya sokulabilir. Nitekim söz konusu, anlayışın bir sonucu olarak Hz. Ömer tarafından artık devrini tamamladığı gerekçesiyle askıya alımi.n Müellefe-i kuh1b'a zekattan hisse verilmesi hükmü, daha sonra Ömer b. Abdulaziz tarafından tekrar yürürlüğe konulmuştur69 . Buna göre diyebiliriz ki, Hz. Ömer'in et-Tevbe 9/60. ayetle ilgili içtihadı, hükmün menatını yani hükmün üzerine bina edildiği özelliği

67 es-Serahsl, e/-Mebsıit, İstanbul 1403/1983, lll, 9. 68 El malı lı, Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kıır'fm Dili, İstanbul 1971, III, I 673. Hz. Ömer'in el­

Maide 5/5. ayetinin öngördüğü iffetli olan Ehl-i kitap hanımlanyla evleome iznine rağmen, Hüzeyfe (ö.36/656)'nin yahudi bir hanımla evlenmesine izin vermemesi de bu hususla ilgili bir başka örnektir. Bkz. el-Cassas, Alıkômıı '1-Kıır 'ôn, (thk. Muhammed Sadık Kamhavl), Beyrut ts., lll, 323.

69 İbn Sa'd, Muhammed, et-Tabakôtıı'l-lalbrô, Beyrut ts., V, 350.

Page 19: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 47

tesbit edip hülanü ona göre uygulamasına yöneliktir. Bu da naslardan hüküm çıkarma adına çok önemli bir delil niteliği taşımaktadır. Çünkü yapılan bu uygulama, ayetin iktiza ettiği anlam gereğince gerçekleştirilmiştir. Yoksa içinde bulunulan şartlara göre ayetin hükmünün iptal edilmesi veya Kur'an hükümlerinin tarihsel olduğu anlamında değildir.

Hz. Ömer'in hırsızın elini kesmemesi de aynı şekilde Kur'an'ın tarihsel­liği ile alakah olmayıp şartlada ilgili bir olaydır. Bilindiği gibi el-Maide 5/38. ayete göre şartlar oluştuğunda hırsıza el kesme cezası tatbik edilir70

Ancak zaman zaman bu cezanın uygulanınasına engel olabilecek bir takım anz! durumlar ortaya çıkmakta ve böylesi durumlarda bu ceza uygulamadan kaldırılmaktadır. Kıtlık yılında . yapılan hırsızlık da, kocanın hanımının

malından, babanın oğlunun malından çalması gibi haddi düşüren arız! du-11lll1lardan biridir71

• Çünkü herkesin sıkıntı ve ihtiyaç la karşı karşıya kaldığı böyle bir zamanda infak görevinin gereği gibi yapılamayacağı düşüncesiyle, her birey esasen sıkıntı içerisinde olmasa bile, zaruret şüphesi içerisindedir72

Bilindiği üzere Hz. Peygamber (sav): "Gücünüz yettiği kadar hadleri şüphe­ler/e düşürünüz "73 buyurmaktadır. Bu da görüldüğü gibi ayeti tahsis eden bir sözdür. İşte bu sebepledir ki, Hz. Ömer kıtlık yılında hırsızı cezalandırma­ınakla haddi veya nassı terk etmiş değil, uygulanınası belli şartlara ve gerek­çelere bağlı olan bir nassın hükmünü, şartlar oluşmadığından dolayı uygula­mamıştır. Yani hem anz! bir durum olan kıtlık konusunu infakla irtibatlandırarak yapılan hırsızlık fıiline şüphe ile bakınış hem de söz konusu ayeti tahsis eden hadise göre hareket ederek cezayı düşürmüştür. Dolayısıyla onun bu tatbikatı ne ayete muhaliftir; ne de tarihsel kabul edilebilecek bir nitelik taşımaktadır. Çünkü bu uygulamaya mesned teşkil eden durumun tahakkuku her zaman ihtimal dahilindedir.

Bütün bunlardan sonra şunu ifade edelim ki, Kur'an'ın belli bir tarihte ve belli bir tarihsel ortamda inzal edilmiş olması ve bazı naslarının çeşitli sebeplere bağlı, çeşitli soru ve sorunlara cevap olarak vahyedilmesi onun, bir tarihin izlerini taşımasını ve formel olarak tarihsellik karakteri arz etınesini zOrunlu kılmaktadır. Ancak buradan yola çıkarak Kur'an'ı tamamen tarihsel bir kitap olarak değerlendirmek doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Çünkü Kur'an indirilmeden önce Levh-i mahfuz'da bir bütün olarak mevcuttu. "Hayır, hayır! Kur 'an onların iddia ettikleri gibi beş er sözü değildir. O, Leviı-i mahfuz'da olan pek şerefli bir Kur'an 'dır"74 sözü buna deialet etınek-

70 Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukıik-i İsliimiyye ve !stıliilıiit-ı Fıklıiyye Kamusu, İstanbul 1988, lll, 261-287. 71 el-Bilti, Said Ramazan, Davabitıl"l-mas!alıafi "ş-şeri 'ari '1-İsliimiyye, Suriye 1992, s. 132. 72 Elmalılı, Hak Dini Kur "iin Dili, lll, 1673. 73 Ebil Davild, SaHl.t, 1 14; Tirmizi, Hudild, 2. 74 el-Bürilc 85/21-22.

Page 20: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

48 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

tedir. Görüldüğü gibi bu da, Kur'an'ın indiği dönemde vuku bulmuş olayıa­nn yada o dönemin toplumsal şaJ1larının Kur'an'ı belirlemediği anlamına gelmektedir. Levh-i mahfuz'da bir bütün olarak bulunan Kur'an ayetlerinin bir kısmı belli olaylara ilişkin olarak indirilmişse bu, tarihsellikle değil aksine Yüce Allah'ın takdiriyle izah edilmelidir. Kaldı ki Kur'an'ın, ilk muhatap toplumun ihtiyaçlannı, gelenek ve göreneklerini kültür ve algılama­lanın dikkate alarak özel ve yerel uygulamalar içerdiğini varsaysak bile, yine de bu bizim Kur'an'ı, bir bütün olarak tarihselci gözle okumamızı gerektirılıez. Çünkü böyle bir yaklaşım, Kur'an'ın çoğuuluğunu teşkil eden evrensel naslannı, az sayıdaki mahalli-yerel mislanna feda etmek demektir. Bu sebeple belki sadece Kur'an'ın söz konusu yerel nitelikli naslannı -uygulama imldinı olmadığı için- tarihsel kabul etme gibi bir yola girilebilir. Zihar gibi bazı örfe dayalı ayetlerle, köle ve cariyelikle ilgili muamelelerden söz eden, aynca Hz. Peygamber'in şahsı ve aile hayatıyla ilgili özel dü­zenlemeleri içeren ayetler yanında, sunulan herhangi bir genel prensipten sonra Kur'an'ın örnekleme pozisyonunda getirdiği bir kısım naslan7s burada misal olarak gösterebiliriz. Buiılardan bazılan mealen şöyledir:

"İçinizden zıhCır yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadın/ardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Kuşkusuz Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. Kadınlar­dan zıhCır ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenZerin karıla­rıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size . öğütlenen budur. Allalı yaptıklarınızdan lıaberdardır. (Buna imkan) bulama­yan kimse, hanımıyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur. Bu (hafijl.etme) Allalı 'a ve ResUlüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allalı 'ın hüküm/eridir. Kafirler için acı bir azap vardır''76,

"Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde ·bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükii.tebe yapın ... "77

15 Mesela; ei-Ahzab 33/59. ayeti "örtünme emri"ni zaman ve mekana göre değişmez bir emir olarak koyduktan sonra "cilbab" uygulamasıyla da ömeklendirmiştir. Şayet "cilbab" belli bir elbise tarzın­da anlaşılırsa, o takdirde Kur'an'ın bunu, arap örfilnü dikkate alarak zikrettiği bir örnek şeklinde te­lakki etmek mümkündür. Bu durumda da "cilbiib", söz konusu iidetin bulunmadığı milletleri bağlamaz. (Bkz. İbn Aşür, Makfisidıı'ş-şeri'a, s. 91). Aynı durum ei-Enfiil 8/60. ayette yer alan "ve min ribiitı'l-hayli =bağlanıp beslenen atlar (hazırlayınJ" cümlesinde de söz konusudur. Çünkü bu cümle de bir örnekten ibarettir.

76 el-Mücadele 58/2-4. 77 en-Nür 24/33.

Page 21: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 49

" ... Bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere ·hibe eden mürnin kadını, diğer müminlere değil sırf sana mah­sus kılmak üzere (heltil kı/dık} ... "7s

" •.. Sizin Allah Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımları­nı niktıhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir gü­nah}ttr''79.

"Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu kon~şmanızdan önce bir sadaka veriniz ... "so

"Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sor­mayın. Eğer Kur'an indirilirken.onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklan­madığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarma­yın). Allah çok bağışlayıcıdır, acefeci değildir"111 •

• Görüldüğü gibi bu naslann içerikleri ya belli bir coğrafyanın örf, adet ve

uygulamalanna dayalıdır; ya da tamamen hususi bir anlam ifade etmektedir. Onun için bunlar tarihsel kabul edilebilir. Bu da Kur'an'ın ilahi bir kitap olmasının doğasına aykın değildir.

Hüküm bakımından değişebilirlik bağlamında mahalli-yerel naslardan başka illeti örfe dayanan naslan da tarihsel kabul etmek mümkündür. Ta­mamen bu espriden hareketle olmalı ki, bir kısım İslam hukukçusu, genel çerçeve ve özle ilgili olmayan bazı cüz'i hükümlerin zamanla değişebilece­ğini ileri sürmektedir. "Ahkam, bazen zamanın değişmesiyle değişebilir "82

düşüncesinin bir prensip olarak ortaya atılması da bu görüşün doğal bir neticesi olsa gerektir. Her ne kadar bazı kimseler bu prensibe dayanarak hükmün değişebilirliğini zamanın değişmesine bağlamış olsalar da, mı1tedil yaklaşıma göre hükmün değişmesi zamanın değişmesine değil, ilietin değiş­mesine bağlıdır. Bu noktada aynca hükmü değiştirilmek istenen nassın, bağlayıcı veya devamlı olmadığını gösteren bir karinenin bulunması da gerekmektedir83

• Ancak yukanda da ifade ettiğimiz gibi tarihsellik anlamın­daki değişme, daha çok örf ve adet gibi fer'i deliliere dayalı hükümlerde olabilir. Fakat bunun için de öncelikle Kur'an'ın evrensel sabitelerini, İslami yasamanın amaçlannı ve genel ilahi düsturlannı iyi belirlemek; ardından da hükmü değiştirilecek olan nassın illetini doğru bir şekilde tesbit etmek

78 ei-Ahzab 33/50. 79 ei-Ahzab 33/53. 80 el-Mücadele 58/12. 81 ei-Maide 5/1 o ı. 82 Zeylai, Fahruddin, Osman b. Ali, Tebyinu'/-Jıakôik şerlııı kenzi'd-dekôik, Beyrut ts., V, 125. Geniş

bilgi için bkz. Erdoğan, Mehmet, lsliim Hukukunda Alıkiimın Değişmesi, istanbul 1990, ss.2, 102 vd. 83 Erdoğan, Mehmet, Alıkiimın Değişmesi, ss. 256-257.

Page 22: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

50 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

gerelanektedir. Şartlar tahakkuk edip alıkamın değiştirilmesi gündeme getirildiğinde de naslann mefhılmvy mantılku arasında bir irtibat kurulmalı­dır. Çünkü hülanün değiştirilmesi durumunda bu irtibata yer verilmezse o zaman naslann zahiri ve batıni anlamlan arasında bir uyumdan söz edilemez. Anlam yönünden lafızla bir bütünlük, bir uyum ·sağlamayan yorumda ise keyfilik var demektir. Keyfıliğe dayanan bir yorum neticesinde de zamanla dinden bir eser kalmayacağı açıktır.

E. Sonuç Modernizmin etkisiyle ortaya çıkan tefsir anlayışı ilk olarak XIX. asırda

kendini göstermiştir. Bu anlayışın temsilcileri; Hindistan' da Seyyid Ahmed Han ve Seyyid Emir Ali, Mısır' da Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve Muhammed Ebu Zeyd' dir. İsimlerini saydığımız ·bu bilginierin ortaya koymuş olduklan görüş ve düşünceler klasik bir mahiyet arzetmektedir. Ancak bu anlayış giderek daha çağdaş bir zemine taşınarak günümüzde Neo­İslam modemizmi yani kısaca tarihselcilik adı. altında büyüme ve gelişme imkanı bulmuştur. Bu istikamette hareket eden söz konusu çağdaş modemist tefsir savunucuları ise Fazlur Rahman, Roger Garaudy, Muhammed Arkoun ve Hasan Hanefi gibi modemistlerden oluşmaktadır.

Klasik grup, bir taraftan müslümanları geleneksel görüş ve düşünceleri taklid hastalığından kurtararak onlara, konjöktüre göre düşünme ve içtihadda bulunma niteliği kazandırma, diğer taraftan da Kur'an'ın naslannı İsHimi yasamanın amacına uygun bir biçimde ybrumlamak suretiyle geçmişte

olduğu gibi İslam'ı yeniden yaşayan bir din olarak hayatın içine çelane gayreti içerisinde hareket etmiştir. Çünkü onlara göre bu, bilgiyi ve rasyonel tefekkürü insanın en yüce bir eylemi olarak gören İslam'ın en temel hakkı­dır. Ancak ne yazık ki, müslümanların temsildeki zayıflıklan ve yöntem hataları yüzünden bu durum giderek yerini durgunluğa ve donukluğa bırak­mıştır. Dolayısıyla İslam'ın ilk zamanlanndaki dinamizmini yeniden hayata geçirerek, müslümanların yaşantıianna arız olan bu durgunluk, gerilik, zayıflık ve meskenetin ortadan kaldırması gerelanektedir.

Çağdaş' grub ise, benimsedikleri doğruların hayata geçirilmesi noktasın­da proje üretmek gibi kendilerince kutsal olan bir çaba içerisinde hareket etmiştir. Bazı farklı biçimlerdeki özgün yanlarına rağmen bir konuda muta­bakat içinde olduklan görülmektedir. Bu da, Kur'an'ı tarihsel bir metin olarak görüp, anlamının belirlenmesinde öznel değil nesnel-evrensel bir yorum metodolojisi takip etmektir. Çünkü bu anlayışa göre Kur'an, kendile­rine özgü bir kültür, medeniyet, örf, adet ve algılama biçimleri olan ve belli bir coğrafyada yaşayan muhataplara, onların dilini kullanarak belli bir tarihe hitap etmiştir. Dolayısıyla o, bütün bu özellikleri nedeniyle yerel bir kültür mirasının izlerini taşımaktadır. Kısacası, modemist İslam tarihselciliği,

Page 23: Pages from D01239s12y2003isamveri.org/pdfdrg/D01239/2003_12/2003_12_DEMIRCIM.pdf · 2015. 9. 8. · eğilimin neticesine de modernİst tefsir denilebilir ki, bu da vahyedilrniş bir

KUR' AN' A MODERNİST Y AKLAŞIMLAR 51

modernizmin zihni faaliyetleri tutuklayan psikolojik atmosferi içerisinde hareket ederek, objektivist bir tutum ve spekülatif bir akıl yürütme yönte­miyle Kur'an hükümlerini, modem hayatın zorunluluklan karşısında değiş­tirmeyi talep etmektedir.

Ancak şu da bir gerçek ki, bu yeni okuma biçimi henüz yeterince tanım­lanm~Ş, çerçevesi çizilmiş ve usfıl olarak Kur'an'a uygulandığında ne türden sonuçlar vereceği test edilmiş değildir. Esasen Kur'an'ın tarih içerisinde "bir tarihe" hitap ettiği doğrudur. Bununla beraber doğru olan bir başka şey daha vardır ki o da, Kur'an'ın hitabını bir tarihe çevirmesine ve beşeri zorunluluk gereği tarihsel bir dil kullanmasına rağmen içerdiği mesajın evrensel olması­dır. Bu sebepten dolayıdır ki, aslında boş bir gayret olarak nitelendirilmesi gereken, modem hayatm zamretlerini çözmek maksadıyla evrensel bir kitapm naslarını yorumlama yolunda gösterilen gayretler değil, zaten evren­sel olan bir metni, kültür dokumuzla uyuşmayan bir yöntem (tarihsellik­hermenötik) kullanmak suretiyle konjöktüre uygun hale getirmeye çalışmak­tır. Bunun içindir ki, ithal bir düşüneeye sanlarak geliştirilen bir yöntem sonucunda pek çok probleme de kapı aralanmakta; böylece kaş yapalım derken göz çıkanlmaktadır. Çünkü bu okuma biçimi bir başka kültür dünya­sının temel problemini çözmek üzere geliştirilıniş bir yöntemdir ki o da, daha önce de belirttiğimiz gibi her biri birer tercüme olan tarihi İncillerin akılla çelişen taraflarını makul ölçülere getirme amacına yöneliktir. Halbuki Kur'an tarih-üstü bir kitaptır. Bu yüzden onun mesajı bütün tarihlere yansı­maktadır. Dolayısıyla bu noktada yapılması gereken şey, Kur'an'ı bir tarihin içensme hapsetme yerine, onun tarih-üstü niteliğini koruyarak müslümaniann söz konusu kitaptan kendi tarihselliklerine denk düşecek bir hayat modeli çıkarmaktır. Çünkü insana zamanın üstüne çıkıp tarih-üstü projeler geliştirecek yetenekler verilmiş değildir.