26
TMMOB AFET SEMPOZYUMU 57 MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ÇALIŞMALARI VE HUKUKSAL SORUNLAR Dr. Hayriye Şengün 1 SUMMARY Turkey has met much more deaths and very important economical loss at outcome of natural disasters particularly earthquake because of whether geographical location or progression of urban development. Outcomes have not been removed at a little earthquake even due to having been applied politics of urbanization and planning for many years. The approaches which dealing with taking up disaster management process and application have a role in coming into existence of this outcomes. While Marmara Earthquake has caused a huge damage which was being described as one of the severe disasters in the last century. It caused to face the same mistakes which has been repeated in many times. The effect of social and economical destruction were removed in a short time, although all resources were mobilized, the conclusions were criticized. Though problems causing the body of current law on study which forming data for process calling as a improving study were protested, because expectations were not met, many administrative prosecution sued in related to applications. In this study, the law struggle of people has being exposed to earthquake which couldn’t be responsed by Ministry of Public Works and Settlement is examined and the approach of Ministry of Public Works and Settlement is discussed. ÖZET Türkiye, gerek coğrafi konumu gerekse kentsel gelişmesi süreci nedeniyle doğal afetler ve özellikle de depremler sonucunda çok sayıda can kaybına ve önemli boyutlarda ekonomik kayıplara uğramaktadır. Yıllardır uygulanan kentleşme ve planlama politikaları yüzünden en ufak bir yer hareketinde sonuçlar giderilemez hale gelmektedir. Bu sonuçların oluşmasında afet yönetim sürecinin ele alınış ve uygulanışı ile ilgili yaklaşımlar rol oynamaktadır. Marmara Depremi geçtiğimiz yüzyılın afeti olarak nitelendirilebilecek boyutta hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden oldu. Ortaya çıkan ekonomik, toplumsal yıkımın etkilerinin kısa sürede giderilmesi için bütün kaynaklar seferber edilmesine karşın sonuçlar eleştirilere uğradı. İyileştirme çalışmaları olarak adlandırılan sürece veri oluşturan çalışmalarda mevzuattan kaynaklanan sorunlara itiraz edilmesine karşın beklentilerin karşılanamaması uygulamalara ilişkin çok sayıda idari davanın açılmasına neden olmuştur. Bu çalışmada, afet yönetimi sürecinde birinci derecede sorumlu Bayındırlık 1 Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Kamu Yönetimi Uzmanı,

MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

  • Upload
    others

  • View
    15

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 57

MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ÇALIŞMALARI VE HUKUKSAL SORUNLAR

Dr. Hayriye Şengün1

SUMMARY

Turkey has met much more deaths and very important economical loss at outcome of natural disasters particularly earthquake because of whether geographical location or progression of urban development. Outcomes have not been removed at a little earthquake even due to having been applied politics of urbanization and planning for many years. The approaches which dealing with taking up disaster management process and application have a role in coming into existence of this outcomes. While Marmara Earthquake has caused a huge damage which was being described as one of the severe disasters in the last century. It caused to face the same mistakes which has been repeated in many times. The effect of social and economical destruction were removed in a short time, although all resources were mobilized, the conclusions were criticized. Though problems causing the body of current law on study which forming data for process calling as a improving study were protested, because expectations were not met, many administrative prosecution sued in related to applications. In this study, the law struggle of people has being exposed to earthquake which couldn’t be responsed by Ministry of Public Works and Settlement is examined and the approach of Ministry of Public Works and Settlement is discussed.

ÖZET

Türkiye, gerek coğrafi konumu gerekse kentsel gelişmesi süreci nedeniyle doğal afetler ve özellikle de depremler sonucunda çok sayıda can kaybına ve önemli boyutlarda ekonomik kayıplara uğramaktadır. Yıllardır uygulanan kentleşme ve planlama politikaları yüzünden en ufak bir yer hareketinde sonuçlar giderilemez hale gelmektedir. Bu sonuçların oluşmasında afet yönetim sürecinin ele alınış ve uygulanışı ile ilgili yaklaşımlar rol oynamaktadır.

Marmara Depremi geçtiğimiz yüzyılın afeti olarak nitelendirilebilecek boyutta hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden oldu. Ortaya çıkan ekonomik, toplumsal yıkımın etkilerinin kısa sürede giderilmesi için bütün kaynaklar seferber edilmesine karşın sonuçlar eleştirilere uğradı. İyileştirme çalışmaları olarak adlandırılan sürece veri oluşturan çalışmalarda mevzuattan kaynaklanan sorunlara itiraz edilmesine karşın beklentilerin karşılanamaması uygulamalara ilişkin çok sayıda idari davanın açılmasına neden olmuştur. Bu çalışmada, afet yönetimi sürecinde birinci derecede sorumlu Bayındırlık 1Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Kamu Yönetimi Uzmanı,

Page 2: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 58

ve İskân Bakanlığı’nın uygulamaları nedeniyle itirazlarına karşılık alamayan depremzedelerin başvurdukları hukuk mücadelesi ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın bunlara ilişkin yaklaşımları irdelenecektir. 1.GİRİŞ

Tarihin her döneminde doğal olaylarla yüz yüze kalan bir coğrafyada yurt tutmuş

bulunmak ülkemiz insanı için değişmez bir yazgıdır. Ancak doğal olayın afet haline dönüşmesine neden olan dışarıdan bir müdahale söz konusudur.

Genel olarak afetlerin ve özel olarak da depremlerin, insan toplulukları üzerindeki olumsuz etkileri, fiziki çevrenin oluşturduğu risklerden kaynaklanmaktadır. Doğal olaylar karşısında insan yaşamının güvenceye alınması, bu fiziki çevrenin oluşumunu belirli kurallara bağlamak, bunlara uyulmasını sağlamak ve bu kuralları gelişen koşullara koşut olarak yenileyerek, daha verimli hale getirebilmeyi gerektirir. Doğal olmayan ise, insanların bu doğal olay karşısında yaşamlarını, sağlıklarını, mallarını, gelecek umutlarını kaybetmelerinin önüne geçilebilecekken, yeterince çaba gösterilmemesi, yasal ve yönetsel sorunların giderilememesi, bu konuda toplumun her kesiminin yeterince eğitilmemesidir.

Devlet, kamu düzenini sağlamak amacıyla genel objektif kurallar koyar, bu kuralları uygular, bu kurallara uyulmasını sağlar.2 Devletin var olma nedenleri ve işleyiş ilkeleri arasında öncelikli olanlardan biri de, insan yerleşimlerini, sanayi yatırımlarını belirli bir düzen içinde ve insan sağlığını tehdit etmeyecek biçimde düzenlemektir. Önemli unsurlardan bir diğeri de, doğal afetlere karşı gerekli önlemleri mevzuat ve uygulama düzeyinde almak, afet nedeniyle zarar görmüş olanların zararını gidermek ya da giderilmesini sağlamak ve en azından afet olmadan önceki yaşam ölçünlerine ulaşmalarını veya daha iyi bir düzeye erişmelerini sağlayacak koşulları oluşturmaktır. Ancak, kentlerin emanet edildiği belediyelerin ve devlet ve siyaset kadrolarının görev alanlarında kendilerinden beklenen sorumluluk duygusuyla davranmadıkları açık bir gerçektir.3

Marmara Depremi, afet yönetimi anlayışında bir dönüm noktası olmuştur. Çok sayıda yasal ve yönetsel düzenleme yapılmasının yanı sıra yeni kurumsal yapılanmaların da oluşması, bu değişim anlayışının yansımasıdır. Ancak, bütün bu düzenlemeler, ortaya çıkan önemli sorunların gerektiği gibi çözülmesini sağlamaya yetmemektedir.

Kentlerde plan yapma sorumluluğunun ve plan uygulama görevinin tümüyle yerel yönetimlere bırakılmış olması ve planlamayla ilgili denetimlerin dağınıklığı, doğal ve teknolojik risklerin azaltılmasına ilişkin ilkelerin uygulanmasını da güçleştirmektedir. Bu duruma kentlerde kamunun elinde bulunan arsa ve arazilerin satışı da eklendiğinde, doğal afetlere karşı dirençli kentleri oluşturmak için plan yapmak ve geleceğe güvenle bakmak giderek zorlaşmaktadır. Doğal afetlerin günden güne çeşitlenerek, günlük yaşamda etkili hale gelmesi, yönetimlere, bu konuda yapılması gerekenleri vakit

2 Betül Şengezer, Hatice Kansu, “Afetler İmar Mevzuatı Hukuki Sorunları”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayını, 2000, s. 5. 3 Ayşegül Mengi, Ruşen Keleş, İmar Hukukuna Giriş, Ankara, İmge Kitabevi, 2003, s. 13.

Page 3: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 59

geçirilmeden yapmaları, en üstün değer olan insan canının korunması ve mal güvenliğinin sağlanması yönünde bir zorunluluk yüklemektedir.

Anayasa’nın 56. Maddesinde, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir” denmektedir. Bu maddeden de anlaşıldığı gibi, yaşanabilir kentleri ve çevre değerlerini oluşturmak ve kalıcılığını sağlamak tek başına yönetimlerin değil, yurttaşların da sorumluluğu içerisindedir.4

Anayasal ve diğer mevzuat hükümleri, halkın yaşam koşullarını daha iyi düzenlemek, toplumsal düzenini sağlamak, huzur ve barış ortamını sürekli kılmak ortak amacına göre düzenlenmektedir. Bu amaçla doğal afetlerle ilgili, zarar azaltmayı ve hazırlıklı olmayı amaçlayan ama daha çok yıkım ve hasarın etkilerini gidermek üzere yapılan düzenlemelerde, bugüne kadar bu amacın yeterince gerçekleştirilemediği ortadadır. Sorunların giderilememesinde mevzuatın günün koşullarını ve değişen gereksinimleri karşılar nitelikte olmaması da önemli gerekçelerden biridir.

Afetler konusunda Türk hukuk sisteminde kapsamlı mevzuat düzenlemelerinin olduğunu, Marmara Depremi sonrasında da buna yenilerinin eklendiğini söyleyebiliriz. En iyi şekilde yazılmış bir yasa bile eğer doğru uygulanmıyorsa varlığının bir anlamı yoktur. Hâlâ bir doğal afet olduğunda insan yaşamı tehlikedeyse, büyük oranda ekonomik değer kayıpları söz konusu olabiliyorsa, bu oluşumlarda uygulamadan kaynaklanan sorunları da irdelemek gerekmektedir.

2.AFET YÖNETİMİNİN SORUNLARI 2.1. Mevzuattan Kaynaklanan Sorunlar

Marmara Depremi’yle de bir kez daha ortaya çıkan sorunların başında, her afette

yeni bir yasal düzenlemeyle sorun çözmeye çalışma mantığı gelmektedir. Bu durum hem mevzuatta, hem de örgütsel yapılardaki karmaşanın nedenidir. Afet yönetimi ile ilgili her kesimde en çok yakınılan konulardan biri, afet olduğunda karşılaşılan yetki karmaşasıdır. Afetle ilgili kurumsal yapıların sayısal fazlalık ve bu yapılar arasında görev paylaşımının iyi yapılmamış olması ve bunların dışında yeni kurumsal örgütlenmeler bu dağınıklığı besleyen unsurlardır.

Genel olarak bütün doğal afetler ve özel olarak da depremler konusunda, son yirmi yıldır yürürlükte olan yönetmeliklerin neredeyse hiç uygulanamaması, adeta yok sayılmasının nedenleri arasında; (i) Yeterli yasal zorlama bulunmaması, (ii) konuyla ilgili uzmanların özellikle de mühendislerin bu konuda iyi eğitilmiş olmamaları, (iii) sayıca ve nitelik bakımından yeterli teknik eleman bulunmaması, (iv) Konuyla ilgili yetkili kişilerin yeterli sorumluluk anlayışı taşımamaları, (v) düzeni çarpıtıcı yöntemlerin (rüşvet vb) etkin oluşu gibi birçok neden sıralanabilir.

Marmara Depremine kadar, Türkiye’de afet zararlarının, afetler olmadan önce yapılacak çalışmalar ve alınacak önlemlerle düşük düzeyde tutulması politikaları yerine, afetler olduktan sonra yara sarma politikalarına önem ve öncelik verilmesi anlayışı hâkimdir. Bunun doğal sonucu olarak, gerek yasal düzenlemeler gerekse bu düzenlemelerin öngördüğü örgütlenmeler afet olduğu zaman ve sonrasındaki kısa ve orta vadeli çalışmaları kapsamakta, afet öncesi zarar azaltma ve önceden hazırlık

4 Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, ,Ankara, İmge Kitabevi, 9. Baskı, 2006, s. 713.

Page 4: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 60

çalışmalarına gereken önemi vermemekteydi.5 Bu depremden sonra bir anlayış değişikliğinin yaşandığını söylemek olanaklıdır. Zorunlu Deprem Sigortası ve eksiklerine karşın Yapı Denetimi Kanunu ile henüz tasarı halindeki Afetler Kanunu örnek niteliği taşıyan yasal düzenleme çalışmalarıdır. Afet zararlarının azaltılmasının afet olmadan önce alınacak önlemlerle ilgili olduğu artık kamuoyunun da gündemine girmiştir.

Yapı yapmak yalnızca bireylerin konut sahibi olmalarını ilgilendiren bir eylem değildir, konut sahibi olmanın ötesinde kamuyu da ilgilendiren bir eylem olarak ortaya çıkmaktadır. Kamuyu ilgilendiren böyle bir eyleme başlamakta herhangi bir sakınca olmadığına kamu yönetiminin izin vermesi gerekir.6 Bu da İmar Kanunu hükümlerinin yerinde uygulanmasıyla sağlanır.

Toplumu tehdit eden afetlerin oluşması halinde, yapılacak ilk iş en hızlı ve en etkili biçimde afet bölgesine ulaşmak ve afetzedelerin yanında olmaktır. Ulaşım sorunları ilk anda aşılması gereken en önemli sorundur. Toplumun gereksinim duyacağı hizmetleri tam anlamıyla yerine getirmek ise afetlerden önce oluşturulacak sürekli ve deneyimli kadroların işidir. Süresi ne olursa olsun, geçici görevli ve deneyim sahibi olmayan bireylerden oluşan komiteler/komisyonlar eliyle etkin hizmet sunmak ve bu hizmetin olanaksızdır. Kaldı ki afet öncesinde ve sonrasında yapılacak pek çok iş ve işlem vardır.7

Afetlerle ilgili mevzuatın gereklerinin yerine getirilmesi farklı örgütlenmeleri de beraberinde getirmektedir. Afet yönetiminin birçok mevzuat metinlerinde düzenlenmesinde karşılaşılan önemli bir sorun da, farklı düzenlemelerin afetlerde görev alacak kurum ve kuruluşların yetki, görev ve sorumluluklarında belirsizliğe yol açmasıdır.

Toplumun bütün kurum ve kuruluşlarının, görev alanlarına giren konularda olası bir depremde neler yapacaklarına, nasıl davranacaklarına ilişkin gerçekçi ve güncel planlarının olması gerekir. Örneğin; ulaşım planının olmaması, yolların tıkanmasına, müdahale yapacak araçların afet bölgesine ulaşmasının engellenmesi nedeniyle can kayıplarının artmasına yol açacaktır. Marmara Depremi’nde can kayıplarının artmasında, ulaşımın gerektiği gibi planlanmamasının, ulaşım yollarının yönetilememesinin çok önemli etkisi olduğu bir gerçektir. Birçok yetersizliklerin yanında, depremden alınan derslerle gerek kriz yönetiminin örgütlenmesinde, gerekse arama-kurtarma ve ivedi müdahale çalışmalarında daha iyi sonuçlar alınabilecek çalışmalar Sivil Savunma Genel Müdürlüğünce örgütlenme yapısına yansıtılmıştır.8

5 Oktay Ergünay,”Afet Yönetimi Nedir? Nasıl Olmalıdır?”, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, Ankara, TÜBİTAK, 15–16 Şubat 1996, s. 270. 6 Mustafa Yılmaz, İmar Yaptırımları ve Yargısal Korunma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2002, s. 84–85. 7“Genel Hayata Etkili Afetlerde Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun Tasarısı’na Ait Görüşlerimiz”, Sivil Savunma Dergisi, Ankara, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Yayını, Yıl: 33, S. 123, Ocak-Şubat-Mart-1991, s. 27. 8 Barış zamanında afet sonrası kurtarma ve ilkyardım çalışmalarında etkin görevler yüklenmesi beklenen sivil savunma teşkilatının� 2000 yılı Ekim ayı itibariyle ilçelerde bu hizmetleri yürütmekte görevli personel istihdam durumu şu şekildedir: 849 ilçenin 260’ında İlçe Sivil Savunma Müdürlüğü, 141’inde İlçe Sivil Savunma Memurluğu

Page 5: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 61

Geçmişte yaşanmış olan depremlerde eksikliği duyulan konuların bilinmesi, geleceğe yönelik düzenlemelerin etkili ve işlevsel olmasını sağlayan en önemli veri olarak düşünülmelidir. Afetler olmadan önce, olduğu sırada ve afet olduktan sonra geçen süre içinde görülen eksikliklerin bilinmesi, sağlıklı ve etkili bir afet yönetiminin gerçekleşmesi için önemli bir veri kaynağıdır.

Yerel yönetim yasalarındaki değişiklik ve afetlere karşı yerel yönetimlerin sorumluluğunun arttırılması önemlidir; ancak yönetimlerin görevleriyle orantılı gelir kaynaklarına sahip olmaları gereklidir. Buraya kadar yapılan mevzuat değişiklikleri ve tüm bu çalışmaların amacı mevcut yapıdaki aksaklıkları gidermek ve deprem sonrasında yeniden inşa sürecinin hız ve etkinliğini artırmaktır. Ancak, bir konuda çok sayıda düzenleme yapılmış olması karmaşa yaşanmasına da kaynaklık etmektedir.

2.2. Uygulamadan Kaynaklanan Sorunlar

Uygulamadan kaynaklanan sorunları; eylemsizliğin, ya da yanlış eylemliliğin

neden olduğu ve afetin oluşumunu izleyen süreçteki uygulamaların yarattığı sorunlar olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Yönetimlerin düzenli kentlerin oluşması için imara ilişkin düzenlemeleri, sağlam yapı yapılamasını denetlemek, yapması gereken işlerdir. Kaçak yapıları ve gecekonduları imar afları ile yasal hale getirmek yanlış yapılan işlerdir. Plansız kentlerin oluşumu, gecekondulaşma, yanlış arazi kullanımı, yanlış yer seçimi, imarla ilgili yasa ve yönetmeliklerin gereğince uygulanamaması ve uygulamanın denetlenememesi, kentlerin rant’a teslim olması, uygulamadan kaynaklanan sorunların başında gelmektedir.

Kentlerin planlı, sağlıklı ve yaşanabilir olmasını sağlamak üzere çok sayıda düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak, mevzuatın var olması yeterli olmamakta, bu mevzuatın çağdaş, yaşanılır mekânlar oluşmasını sağlamak için uygulanıyor olması gerekmektedir. Ülkemizdeki sorunlar, mevzuatın düzenlenmesi, şartnamelerin yazılması veya geliştirilmesi değil bunların uygulanmasında yaşanmaktadır. Afet zararlarının azaltılması için ülkemizin karşısında duran en büyük sorunlardan bir tanesi, bina stokunun afet etkilerine, özellikle deprem etkilerine daha dayanıklı hale getirilmesidir.9

Marmara Depremi ile ilgili afet yönetimi uygulamalarından kaynaklanan sorunları birkaç ayrı başlık altında inceleyebiliriz. Bunlar; bugünkü kriz yönetiminin genel sorunları, ulaşım hizmetlerinde yaşanan sorunlar, altyapı sorunları, kurtarma ve tahliye sorunları, güvenlik ve asayiş sorunları, insani yardım malzemelerinin kabulü, kaydı, depolanması ve dağıtımı ile ilgili lojistik sistemin kurulmasında yaşanan sorunlar, mühendislik açısından yaşanan sorunlar,10 geçici barınma ve kalıcı yerleşim sorunlarıdır.

kadrosu bulunmakta, bunlardan 185’inde İlçe Sivil Savunma Müdürü, 141’inde ise İlçe Sivil Savunma Memuru bulunmaktadır. 9 Polat Gülkan, Türk-Yunan Ortak Mühendislik Seminerleri- 2, TMMOB –İnşaat Mühendisleri Odası Yunanistan Teknik Odası Ortak Etkinliği, 21-22 Eylül 2006 İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi Ayazağa Yerleşkesi, İstanbul, 28-29 Eylül 2006 Atina. http://www.imoistanbul.org.tr/ist-bulten/sayi86/yunan (10-15).pdf (22.04.2007). 10 Kasım Esen, “17 Ağustos 1999 Marmara, 12 Kasım1999 Düzce Depremleri Işığında Olası Benzeri Depremlerde Kullanılması Gereken Tecrübeler”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 72, S:428, Eylül 2000, s. 31-49.

Page 6: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 62

Bu sıralananlar, afet yönetimi sürecinin her evresinde birden fazlası aynı anda çözüm bekleyen sorun kümelerini oluşturmaktadır. Bu sorunların çözümü için gereken yasal ve kurumsal düzenlemelerin etkinliği ve verimliliği, sorunlara ne denli kısa sürede çözüm üretilebilecek olmasıyla denenir.

Söz konusu kurumsal çok başlılığa, afetlere müdahale etmek için gerekli altyapı olanaklarının hemen hiçbir yerde bulunmaması, afet planlarında gösterilen araç-gereç ve altyapının zaten afetten birinci derecede etkileneceği gerçekleri de eklenince, kriz merkezleri işlevlerini yerine getirememekte ve afet bölgesi tamamen dışarıdan yardım bekler hale getirmektedir.11 Marmara Depremi bu kurumsal çok başlılığın yaşandığı en önemli laboratuar olmuştur.

Afetlerden sonra kriz yönetimi çalışmalarında yararlanmak üzere merkezden gönderilen geçici personelin gelişigüzel seçilmesi, merkezi örgüt yapısınca karşılanamayan eleman yetersizliğini gidermek için geçici olarak istihdam edilenlerin deneyimli bireyler olmaması, önemli sorunlar yaşanmasının başka nedenidir. Bu gönderilen personelin en az bir hafta kendilerine yetecek araç-gereç, giyecek, yiyecek ve çadırları ile birlikte gönderilmemesi bölgede sorun olmuştur. Sorun çözmek amacıyla gönderilmiş personelin kendisi sorun kaynağı haline gelebilmektedir.12

Marmara Depremi ölçeğinde olmasa bile genel yaşama etkili her afette, afet hizmet gruplarının13 eşgüdümlü çalışamadığı, aralarındaki haberleşmenin çok yetersiz kaldığı, bu nedenle afet hizmetlerinde özellikle ilk günlerde karmaşa yaşandığı, emir-komuta ilişkisinin aksadığı görülmektedir.14

Yurttaşların deprem konusunda yeterli bilinç düzeyine olaşmamış olmaları, bu nedenler arasında en etkin olanıdır. Bu konuda sıkça dile getirilen eleştirilerden birisi; yurttaşların, yeni bir ev alırken lavabonun rengine, musluğun kalitesine gösterdikleri ilgiyi, yapının deprem dayanımına da göstermelerinin sorunu önemli oranda çözümleyeceğidir. Oysa yönetmeliklerini gereği gibi uygulanamamasında mühendis de binayı (yapan da, denetleyen de, satıcı da) aynı oranda kusurludur.15 Bu durumda alıcı da bu kusuru paylaşmaktadır.

Kurtarma ve ilk yardım çalışmaları konusundaki yakınmaların başında, var olan örgütlülük yapısı içerisinde bir afet olduğunda, bu çalışmaları yürütmekte görevli yerel yöneticilerin kendilerinin de afetzede konumunda bulunmaları ve/veya afet yönetimi konusundaki deneyimsizlikleri çalışmaların verimsiz olmasına yol açmaları gelmektedir. Marmara Depreminden sonra Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün yeni örgütlenme yapısı bu olumsuzluğu gidermeye yöneliktir. Kurtarma ve ilkyardım

11 Hasan Canpolat, “Tabii Afetlerin Yönetimine Değişik Bir Yaklaşım”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:5, S:2, Mart – 1996, s. 9. 12Kaya Şenyurt, “Erzincan Depremi ve Değerlendirilmesi Toplantısı”, Sivil Savunma Dergisi, Yıl:35, s. 132, Nisan-Mayıs-Haziran-1993, s. 12. 13 Haberleşme, ulaşım, kurtarma ve yıkıntıları kaldırma, ilkyardım ve sağlık, ön hasar tespit ve geçici İskân, güvenlik, satın alma ve binalara el koyma, dağıtım, tarım, elektrik, su ve kanalizasyon grupları. 14“Dinar Depremi İle İlgili Mülkiye Müfettişleri Raporunun Öneriler Bölümü”, s. 22. 15Tuğrul Tankut, “Deprem Zararlarının Azaltılmasında Yurttaş Eğitiminin Önemi,” Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları Bildiriler Kitabı, Ankara TÜBİTAK, 15–16- Şubat 1996, s. 335-336.

Page 7: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 63

aşamasında yapılan çalışmaların daha düzenli olmasını sağlayacak bölgesel düzeyde hazırlıklı ve eğitilmiş uzman ekipler bulunmamakta, ülke genelinde bir afet ağı oluşturulmamaktadır.16

Marmara Depreminin dönüm noktası olarak tanımlanmasını sağlayan bir diğer özellik de, o zamana değin hiç olmadığı kadar, arama kurtarma çalışmalarında görev yapan sivil toplum kuruluşlarının, sisteme katılmış olmalarıdır. O zamana kadar devletin birincil işlevi olarak sivil savunma ekiplerince yapılan arama ve kurtarma çalışmaları, AKUT gibi birçok gönüllü ve uzman kişilerden oluşan örgütsel yapılarca gerçekleştirilmiştir. Ancak, bu sivil yapılanmaların büyük çoğunluğu şu anda çalışmalarını devam ettirememektedirler. Bu devamlılığın sağlanması için kamu desteğine gereksinim vardır. Marmara Depremi’ndeki uygulamalar sırasında iyi örgütlenmemiş olmaları, kendilerinden beklenen hizmetleri sunamamalarına neden olmuştur.

Her afet olayından sonra arama ve kurtarma çalışmalarında insanların enkaz altından iş makineleri ile çıkartıldığıü; kiminin kolunun, kiminin bacağının iş makinelerinin dişlileri tarafından koparıldığı gazete haberlerine ve televizyon ekranlarına yansımıştır.17 Bu gibi trajik olayların ortaya çıkmasının ana nedeni şudur: Enkaz kaldırma ile enkaz altından canlı kurtarma çalışmaları birbirinden farklı faaliyetlerdir ve her ikisinin gerektirdiği uzmanlık ve donanım farklıdır. Oysa, Türkiye’de afetlerden sonraki kurtarma çalışmalarında bu iki tür faaliyet birbiri ile karıştırılmaktadır.

Depremlerde yıkılan binaların enkazının kaldırılması çalışmalarını etkinleştirecek olan moloz döküm alanları Çevre Bakanlığınca afet olmadan önce saptanmadığı için, her afet sonrasında Bakanlık ve yerel kriz yönetimleri arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla da, doğal yaşamı tehdit eden, kıyıların, dere yataklarının doldurulması gibi, çevre kirliliği yaratan yanlış kararlar alınmıştır.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın (B.İ.B) deprem sonrası uygulamalarından biri olan geçici yerleşim alanlarıyla ilgili olarak dile getirilen en önemli yakınma, bu konutların yapım biçimleri ve teknolojileri gereği, aile yaşamının gizliliğini zedeleyecek özelliklerde olmalarıdır. Bu durum, birçok ailenin aile içi ilişkilerinin bozulma nedeni olarak araştırmalara yansımıştır.

Marmara Depremi sonrasındaki çalışmalarda yerel yönetimlerin yeterli teknik eleman istihdam etmemeleri ve merkezi yönetimin de uzman personel göndermemesi nedeniyle, afet sonrasında hasar tespit çalışmaları teknik ve bilimsel anlamda ayrıntılı çalışmalar yerine basit gözlemlerle gerçekleştirilmektedir. Böylesi gözlemler sağlıklı değerlendirmeler yapılmasına engel olduğu gibi; kişisel düşmanlık, kayırmacılık gibi olumsuz uygulamalara da yol açmaktadır. Çok sayıda bina ile ilgili olarak az hasarlı binalara ağır hasarlı, ağır hasarlı binalara oturulabilir raporu verildiği yazılı ve görsel basına çok defa yansımıştır.

16 Nuray Karancı, Bahattin Akşit, Haluk Sucuoğlu, “Dinar’da Afet Yönetiminin Psiko-Sosyal Boyutları”, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 15-16 Şubat 1996, s. 281. 17 “Devlet Enkazı Kaldırdı”, Cumhuriyet Gazetesi, 7.06.2000.

Page 8: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 64

Marmara Depremleri sonrasında yargıya başvurulmasına yol açan binlerce olay gerçekleşmiştir. Yargıya yansıyanların dışında binlerce dilekçe ile de uygulama sonuçlarına itiraz edilmiştir. 2.2.1. Yeniden Yapım Sürecine (Kalıcı konutların yapımı) İlişkin Sorunlar

Türkiye’de yerleşim yerlerinin doğal felaketlerle yıkıma uğramasının, binlerce

yıllık geçmişi vardır.18 Genel yaşama etkili doğal afetlerle sık sık karşılaşan bir ülkedir Türkiye. Başta depremler olmak üzere, meteorolojik kökenli ve diğer afetler kentlerde ve köylerde çok sayıda binanın yıkılması sonucunda can ve mal kaybına ve büyük hasarlara neden olur.

Çok sayıda konutun yıkılması, barınma sorununa da neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda ortaya çıkan zararların giderilmesine çalışmak; konutları yıkılmış, açıkta kalmış yurttaşlara acele konut yaptırmak veya konut yapımında kendilerine yardımcı olmak devletin başta gelen görevlerindendir.19

Türkiye’de afetleri izleyen dönemlerde barınma üç aşamada ele alınmaktadır. Bunlar; acil yardım aşaması (çadırkentler), iyileştirme (rehabilitasyon) aşaması (geçici konutlar, kira yardımı vb.), yeniden yapım aşamasıdır.

Afet sonrası barınma yaklaşımı; afetzedelerin gereksinimlerini aşamalı olarak karşılamakta ve ülke kaynaklarını kullanmakta yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, bu üç aşamalı yaklaşımın her aşamasında yönetsel- yasal ve sosyo - psikolojik sorunlar, yer seçimi- yerleşim, birimlerin tasarım- uygulama ve kullanımı, altyapı ve maliyet, sürdürülebilir olmama gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Bu sorunların kaynağına inildiğinde; geçmiş afetlerden ders çıkarılmadığı, afet sonrasında yaşanan barınma sorunlarının ortaya konmadığı, sorunları giderecek yeni bir yaklaşımın geliştirilmediği, atılması gereken adımlarla ilgili kararların afet sonrasına bırakıldığı ve bu durumun afetlere karşı hazırlıklı olmayı engellendiği görülmektedir.

Acil Yardım aşamasında barınmaya ilişkin yönetsel sorunlar şu şekilde özetlenebilir. Önceden hazırlıklı olunmaması, örgütlenme eksikliği, yer seçimi, yerleşim sorunları, arsanın bulunma zorluğu, yerleşimlerin kentsel yaşama eklemlenememe sorunu ve birimlerin gelişigüzel yerleştirilmesidir. Acil barınma birimlerinin (çadır ve geçici konutların) sorunları da, bölge ve iklim özelliklerine uyumsuzluk, kullanım alanı yetersizliği, güvenlik sorunu, yalıtım sorunu (ısı, ses, nem, yangın), komşuluk ilişkileri ve mahremiyet sorunları olarak öne çıkmaktadır. Bunların dışında maliyet sorunları; ulaşım maliyetleri, geri kazanılabilir olmamaları, kullanım süresinin uzaması sonucu ve bir sonraki afette kullanılamayacak hale gelmeleri diğer olumsuz özellikleridir.20 Altyapı sorunları ise temel altyapı yetersizliğinden doğan aydınlatma, şebeke suyu, kanalizasyon, su baskınları sorunlarıdır. Sosyo- psikolojik sorunlar olarak, afetzedelerin sağlıksız koşullarda ve yalnız bırakılması, sosyo-kültürel- ticari yaşamın düşünülmemiş olması, afetzedeyi etkin kılabilecek bir sistemin yaratılmamış olmasıdır.

18Murat Balamir, “İstanbul Deprem Master Planı Çalışmalarının Kapsam ve Niteliği”, Mimarist, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul, Y: 3, S: 9, s. 55. 19 Anayasa Mahkemesi, E: 1973/12, K: 1973/18; 9.8.1973 Tarih ve 14640 Sayılı Resmi Gazete 20 Sevgül Limoncu, “Afet Sonrası Acil Yardım Aşamasında Barınma: Sürdürülebilirlik- Sistem Yaklaşımı”, Mimarist, Y: 6, S: 20, 2006, s. 36.

Page 9: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 65

İnsan yaşamının korunması, doğal afet politikalarının gereği gibi uygulanmasını gerektirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, bu sorunlar ekonomik gelişme düzeyleriyle yakından ilişkilidir. Doğal afetlerden en iyi korunma, ekonomik olarak yaşanabilir bir ülkeye ve güçlü demokratik kurumlara sahip olmakla sağlanır.21

Geçici konutların çoğu birinci sınıf tarım alanlarına, tarlalara inşa edilmiştir. Konutların tabanına, uyarılara rağmen dökülen betonlar, tarla haline dönüşe engel oluşturmuştur. Halen su basman düzeyindeki enkazları temizlenememiştir. Hangi kurumun bu işlemi yapacağı da belli değildir.

Depremde harap olan kentlerin, bütün olarak başka bir yere taşınmasının yüksek maliyeti karşısında, kentsel gelişmenin güvenli bölgelere doğru yönlendirilmesi22 riskli bölgelerdeki önemli sanayi tesislerinin zaman içinde deprem riski daha az olan bölgelere taşınması, kaldırılan enkazdan boşalan alanların da yeşil alan olarak düzenlenmesi gerektiği öneriler arasında yer almaktadır.23

Yeniden yapım surecinin en önemli bölümlerinden birini, yeni yapının görülür kısmını, fiziksel boyutunu oluşturan kalıcı konut yapımı ya da başka bir deyişle kent yenileme çalışmaları oluşturmaktadır. Yeniden yapımın bu boyutu genel olarak depremin hasar yarattığı kentlerde tamamen yıkılan, ağır hasarlı yapıların ortadan kaldırılması, yerine yenilerinin yapılması, hasar görmüş olanlarının onarılması ve güçlendirilmesi ve genel anlamda kentin hasar gören tüm unsurlarının tamamen yenilenmesini anlatmaktadır.

Marmara Depreminden sonraki kalıcı konut uygulamalarında da benzer yakınmalar olmuştur. Yargıya da yansıyan davalardan da anlaşıldığı gibi, bu uygulamalar insanları mutlu edememiştir. Oysa ki, çok büyük alanlar olarak planlanan yeni kalıcı konut alanlarının gerek planlamasında gerekse konutların mimari tasarımında ve kullanım şekillerinde, doğru ve kullanıcıları mutlu edecek çözümler bulunabilirdi.

Yeni konut yerleşimlerinin bir "yer" tanımlamaktan uzak olmaları en çok eleştirilen yanlarıdır. Yeni konut gruplarının çevre ile ilişkileri zayıf olduğundan kötü komşuluk birimleri ortaya çıkmaktadır. Komşuların belirlenmesinde daha önce birlikte, aynı yerde yaşamış olmak ölçütler arasında değildir. Toplumsal statü ve alışkanlıkları farklı olan kullanıcıların, komşuluk ilişkilerindeki farklı anlayışları çok ciddi gerginliklere neden olmaktadır.

Kalıcı konut alanında, var olan kent merkezinden daha iyi örgütlenmiş canlı bir kentle ve yaşam tarzlarına uygun şekilde düzenlenmiş, yeni çevreye memnuniyetle ayak uydurabilmiş kişilerle karşılaşılması beklenir. Ancak, bu alanlara varıldığında, büyük bir bölümü yerleşilmiş olduğu halde, karşılaşılan manzaranın, ıssız, boş ve donuk olması, akıllarda yerleşimin genel tasarımı, düzeni, işleyişi hakkında çeşitli soruların canlanmasına neden olmaktadır.24

21 Poul K. Freeman, “Preparedness for Natural Disasters: An Overview”, The Role of Local Governments in Reducing the Risk of Disasters, İstanbul, Beta Basın Yayım Dağıtım, s. 195. 22 Cevat Geray, “Son Depremlerin Düşündürdükleri”, Mülkiye, XXIII, S: 219, s. 179. 23www.worldbank.org.tr/ECA/Turkev.nsf/ECADocBvUnid/D93CC0219379023F85256BFBO 006F44A4/$FILE/Marmara%20Earhguake%20Assessment.pdf (17.3.2004). 24 Hülya Yürekli, Sara Selin Saylağ, “17 Ağustos ve 12 Kasım Depremi Sonrası Geçici ve Kalıcı Konutlar Yoğunluk Problemi”, Mimarist, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul, Y: 3, S: 9, s. 69-70.

Page 10: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 66

Konut birimleri düzenlenirken, bölgede canlı bir kent yaşamının oluşmasına olanak verecek bir yoğunluğa ulaşmak hedeflenmiş midir? Burada yaşayan halkın toplumsal yaşamı, alışkanlıkları, önceki hayat tarzları yeterince düşünülmüş ve tasarım ölçütlerine yansıtılmış mıdır? Planlanan yerleşimdeki toplumsal donatılar, kamusal alanlar, karşılaşma ve kesişim noktaları dinamik ve canlı bir toplumsal yaşamı sağlayacak nitelikte midir?25 Bütün bu soruların hepsine olumlu yanıt vermek oldukça zordur.

Kalıcı konut alanlarında yapılan gözlemler sorunların aşağıdaki noktalarda yoğunlaştığını ortaya koymaktadır.

Kalıcı konut alanlarının oluşumunda katılım mekanizması söz konusu olmamış, kullanıcıların görüşleri alınmamıştır. Ulaşım bağlayıcı değil bütünlüğü bozan niteliktedir. Yer bölümleri ve adalar arasındaki ulaşım yolları yerleşim alanlarını birbirine bağlamak yerine ayrıştırıcı bir işlev üstlenmiş gibidir.

Konut tasarım süreci; kullanıcının yaşam tarzına uygun mekânların belirlenmesi, mekânlar arasındaki ilişkilerin önem sırasına göre ortaya konması ve mekân boyutlarının saptanmasıyla başlar. Günümüzde egemen olan bu yaklaşımın ülkemizin konut üretimini de etkilediği, izlenen politikalarda konut niceliğinin ön plana alınarak niteliğinin göz ardı edildiği, bu durumun özellikle deprem sonrasında yapılan kalıcı konutlar üzerindeki etkisi görülmektedir. Uygulamada, yönetmeliğin bir şablon gibi kullanılması sonucu, kentlerin geleneksel özellikleri, fiziksel koşulları, toplumsal ve ekonomik yapıları ne olursa olsun, birbirinden farklı olmayan kentler ortaya çıkmasında etken olmuştur. Depremden sonraki uygulama örneklerine bakıldığında, bütün kalıcı konut alanlarının birbirinin aynı olduğu hemen göze çarpmaktadır.

Genel olarak sokak düzeninin olmadığı yerleşimlerde, açık alandaki insanların azlığı, mekânların kullanılıyor olması, sessiz, ıssız ve kasvetli bir havanın varlığı dikkat çekmektedir. Bu da kullanıcıların toplumsal yaşamını ve birbirleriyle olan ilişkilerini doğrudan etkilemektedir. Dışarıda karşılaşma imkânları az olduğundan, insanların toplumsallaşması, birbirleriyle tanışması ve depremden önceki yaşamlarında alışık oldukları beraberliği yakalamaları olası gözükmemektedir. Kentliler, eylemler yoluyla belli mekânları özel kıldıklarından, tanımsız boşluklar, süreksiz yapılaşma ve belirli bir kent dokusunun olmayışı bu yerleşimin işleyişini kesintiye uğratmaktadır.26 Kocaeli, Adapazarı, Yalova, Bolu ve Düzce'de yapılan konut yerleşimlerinin birbirinden ayırt edilemediği; aynı plan-mekân özelliklerine sahip oldukları, kendilerine özgü bir kimliklerinin bulunmadığı görülmektedir.

Ayrıca bu konut alanlarının planlamasında işyerlerinin konumlanması da başka bir sorundur. Dünya Bankası’nın önerileri doğrultusunda Proje Uygulama Birimi tarafından planlanan bu işyerlerinin kalıcı konut bölgesine göre değişen, % 10-30 doluluk oranı ile bu kentsel alanların toplumsal ve ekonomik yaşamın örgütlenmesinde kötü uygulama örneği oldukları gözle görünür bir gerçek ve en çok yakınma konusudur. Büyük bir kaynak savurganlığı anlamında da gelen bu uygulamada depremden önce yapılan işin türü, ya da kentsel yaşam gereksinimleri dikkate alınmamıştır.

Bununla birlikte, özellikle bölgedeki kalıcı konutlar ve toplu konutlar konusunda kullanıcıların olumlu eleştirileri, bu yerleşim alanlarının depreme dayanıklı, altyapıları tamamlanmış bazı toplumsal olanaklara sahip toplu konut alanları olmaları

25 A.k., s. 70. 26 A.k., s. 70.

Page 11: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 67

konusundadır. Sakarya- Karaman konutlarında yapılan incelemede ise en büyük yakınma konusu, orada yaşayanların vakitlerini değerlendirecekleri bir toplumsal olanağın olmaması, ekonomik altyapının oluşturulamamasıdır.

2.2.2. Yer Seçimi ile İlgili Sorunlar

Deprem nedeniyle yeniden kurulması gereken kentsel alanlar sağlam zeminler

üzerinde, kentin eski yerleşim alanının dışında, çoğunlukla tarım arazileri üzerinde kurulmaktadır. Bu alanların seçilmesinde başlıca etmenler, kentlerin yönünü sağlam zeminli alanlara doğru çekmek ve eski kentsel alanların yoğunluğunu azaltmaktır. Ancak, bu yer seçim kararları, doğal afet etkisiyle oluşan rant olgusunu karşımıza çıkarmaktadır.

Rant yaklaşımının yarattığı kentler, bir depremle yerle bir olmasının dışında, yeniden yerleşim sürecinde de yeni rant alanlarının oluşumuna kaynaklık etmektedir. Global ölçekte, toprağın sunduğu olanaklar, konumun özellikleri, ulaşım ve pazar olanakları, ülke ölçeğinde hızlı kentleşmeye ve yığılmaya neden olmakta; dolayısıyla da toprağa olan talebi artırmakta ve rantın artışına etki etmektedir. Yerel ölçekte ise yerel yönetimin aldığı her karar, gerçekleştirilen her altyapı, sunulan her hizmet rantın artışını doğurmaktadır.27

Doğal olayı afete dönüştüren eylemler içerisinde, yer seçimi kararları, arazi yapısı bakımından riskli alanların (tarım arazileri ile kıyı şeritlerinin) imar ve iskâna açılması; inşaatlarının denetiminin hemen hemen hiç yapılmaması, belirli yapı standartlarının hiç incelenmemesi; sürekli olarak aşağı yukarı on yılda bir çıkarılan imar afları nedeniyle çarpık ve kaçak yapılaşmanın teşvik edilmesi; kaçak olarak oluşan mahallelere su, elektrik, yol ve hatta doğal gaz gibi alt yapı hizmetlerinin salt oy kaygıları nedeniyle götürülmesi gibi, çok çeşitli nedenler rol oynamaktadır.

3. Marmara Depremi Sonrasındaki Uygulamadan Kaynaklanan Hukuksal Sorunlar

Bilimsel çalışmalar Marmara Bölgesi’nin önemli bir deprem riski altında

bulunduğunu, çeşitli araçlarla, çok uzun yıllardır ortaya koymaktadır. Depremlerin önlenemezliği gerçekliğine karşın, her türlü doğal afet olaylarının öngörülmezlik ve kaçınılmazlık unsurlarına kadercilikle yaklaşan Türk toplumu, kurallara uymak yerine, kuralsız yaşamayı tercih etmesi nedeniyle, doğal afetlerden en çok düzeyde zarar görmüştür.28

Marmara Depremi, Türkiye’nin afet yönetimi sisteminin en ciddi şekilde denendiği ve sonuçları ile çok geniş bir toplumun etkilendiği uygulamaların gerçekleşmesine neden olmuştur.

Konut kullanıcıları ile konutları arasında bazı uyumsuzluklar olduğu bölgede yapılan çalışmalarla tespit edilmiş bulunmaktadır. Bu uyumsuzluklar konut açığının niteliksel açıdan değil niceliksel açıdan karşılanmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır.

27 Betül Şengezer, Hatice Kansu, a.g.k., s. 17. 28 Oğuz Özkan, “İdari Yargı Uygulamasında Doğal Afetler”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları, s. 123-124.

Page 12: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 68

7269 sayılı Afetler Kanunu gereği, afetin hemen arkasından bina hasarlarının belirlenmesi Bayındırlık ve İskân Bakanlığının (Afet İşleri Genel Müdürlüğü) teknik ekiplerince ivedilikle yapılmaktadır. Marmara Depremi’nde olduğu gibi, teknik ekiplerin yetersizliği halinde diğer kurumlardan yeterli sayıda eleman görevlendirilmektedir. Hasar tespit çalışmalarını yapmak üzere görevlendirilen 1200 teknik personel, 20 günde 334 bin konut ve işyerinin hasar tespitini yapmıştır. İlk belirlemelere göre; konut ve işyerlerinin 77.345’inin yıkık ya da ağır hasarlı, 77.169’unun orta hasarlı, 89.872’sinin az hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Yapılan hasar tespitlerine itiraz için depremzedelere bir haftalık süre tanınmış ve 27.9.1999 tarihinde itirazlarla ilgili hasar tespit çalışmalarına başlanmıştır. İtiraz sonuçları ilan edilmemiş iken, 12.11.1999 tarihinde Düzce depreminin meydana gelmesi deprem bölgesindeki illerde yeni yıkımlara neden olduğu için, itiraz süresi tüm illerde 7.12.1999 tarihine kadar uzatılmış, Yalova, Sakarya ve Kocaeli’nde 3.2.2000 tarihinde tamamlanabilmiştir. Bu üç ilde hasar tespit raporlarının tabloda da görüldüğü gibi, yaklaşık üçte birine depremzedeler tarafından itiraz edilmiştir. Bu itirazların Kocaeli'nde % 86'sı, Sakarya’da % 50’si, Yalova’da % 42’si kabul edilmiştir (Tablo:1).29

Sakarya Kocaeli Yalova

Hasar Tespiti Yapılan Bina ve İşyeri Sayısı

188 102 110 179 96 300

HasarTespitlerine Yapılan İtiraz Sayısı

39 500 38 300 25 200

Kabul Edilen İtiraz Sayısı

29 000 19 489 10 675

Tablo 1: Hasar Tespitlerine Yapılan İtirazlar Kaynak:http://www.sayistay.gov.tr/rapor/perdenrap/2002/20023deprem/marmaradep.pdf

Hasar tespit çalışmalarının sonuçlarına karşı çok sayıda itiraz olması ve sonradan

bu itirazların büyük bir bölümünün ikinci incelemelerde haklı bulunması, ilk hasar tespitlerinin sağlıklı yapılmadığını ve gerçekleri yansıtmadığını göstermektedir. Hasar tespitleriyle ilgili böyle bir sonucun ortaya çıkmasında Düzce depreminin de etkisi olmakla beraber, hasar tespit çalışmalarına katılan personelin büyük bir bölümünün deneyimli olmaması, bu personelin önceden yeterince eğitilmemesi ve hasar tespitlerinde kullanılan ölçütlerin ve formların yeterli olmaması da sonuçları büyük ölçüde etkilemiştir. Gerek itirazlar gerekse dava açılma nedenleri, barınma sorunun giderilmesi isteminin yanında, dava dosyalarının incelenmesinden de anlaşıldığı gibi, rant kaybı kaygısını da taşımaktadır. Birden fazla konutu olanlardan konutlarından birinin sağlam olması halinde hak sahibi olma hakkını yitirmesini önlemek için hasar derecesini azaltma ( daha az derecede hasarlı veya hasarsız gösterme) eğilimi hakimdir.

29 Sayıştay Başkanlığı’nın “Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Faaliyetleri Hakkında Performans Denetim Raporu”. Basılı Metin; s.31-36.http://www.sayistay.gov.tr/rapor/perdenrap/2002/20023deprem/marmaradep.pdf (20.02.2006).

Page 13: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 69

3.1. Marmara Depremi İle İlgili Afet Yönetimi Sürecinde Açılan İdari Davalar Afetler mevzuatın içeriğinden kaynaklanan veya uygulamaların yol açtığı

sorunların çözümünde en önemli araçlardan birisi de yargı yoluna başvurulmasıdır. Hukuk devleti ilkesi,30 yönetimin, hem hukuka uygun hareket etmesini, hem de

hukuka aykırı davranışlardan kaçınmasını içermektedir. Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen Cumhuriyetin temel niteliklerinin “…demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti…” ilkesi, bütün yurttaşların eşit şekilde gönencinin sağlandığı toplumun oluşturulması için temel dayanağı oluşturmaktadır. Devlet yönetiminde ve yönetimin işlevinin başında “hukuk devleti” olmanın gerektirdiği ilkelere uymak zorunluluğu gelmektedir.

Devletin bütün organlarının hukuka bağlı kalması ve tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devleti olmanın vazgeçilmez niteliklerindendir. Bu nedenle, yönetimin, hukuka aykırı davranışlardan doğan zararları karşılaması, hukuk devleti anlayışının doğal bir sonucudur.31

Yürürlükteki Anayasa'nın 125. maddesinde “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” şeklindeki düzenlemeyle, idarenin eylem ve işlemlerine yönelik olarak hukuk yolunun açık olması güvenceye alınmıştır.

Genel olarak, yargı yerlerinde dava açabilmek için, bir hakkın ihlal edilmesi gerekir. Hizmetin geç işlemesi, ya da yavaş işlemesi gibi hizmet kusurları da dava açılması için gerekçe oluşturmaktadır.32 Bir hizmetin yapılmaması ya da eksik yapılması bir zarar oluşturabilir. “Zarar bir kimsenin mal varlığında, iradesi dışında oluşan bir azalma”33 olarak tanımlanmaktadır. Zarar ile zararı doğuran davranış arasında doğrudan doğruya bir neden sonuç ilişkisi olmalıdır. Bu zarar doğurucu davranışın yönetime bağlanması, başka bir deyişle, zararı doğuran tutum ve davranışın, yönetim adına, ya da yönetim tarafından yapılmış olması gerekir.34 Yönetimin faaliyet alanının ve yaptığı hizmetlerin nitelik ve sayıca artması, kişilerin bu faaliyetlerden zarar görme ihtimalini arttırmıştır. Hukuk açısından zarar söz konusu olduğunda, sorumluluk ve bunun yaptırımı gündeme gelmektedir.35

Deprem nedeniyle “idarenin hukuki sorumluluğu için bir zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte olması, zararla eylem arasındaki nedensellik bağının bulunması yeterlidir.36

30 “Hukuk devleti, hukukun üstün olduğu; hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere herkesi ve her kuruluşu bağladığı, kişilere hukuk güvenliğinin sağlandığı devletin tanımıdır.” http://www.memurlar.net/haber/11221/ (20.01.2007). 31 Mithat Sancar, Tartışmalar, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları, s. 99. 32 Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, 13. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 1999, s. 291. 33 A.k., s. 317. 34 A.k., s. 317. 35 Ramazan Çağlayan, İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2001, s. 105. 36Celal Erkut, “Deprem ve İdare’nin Sorumluluğuna Danıştay’ın Yaklaşımı”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları, 2000, s. 44.

Page 14: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 70

Deprem nedeniyle uygulamaya konu olan davaların çoğunluğu iptal davalarıdır. İptal davasının konusu olan yönetsel işlem Danıştay’ın iptal kararı vermesi üzerine, kesin olarak ortadan kalkmaktadır. “İdari işlemlerin yargı mercilerince iptal edilmesi üzerine yönetimin bu iptal kararına uygun olarak işlem yapması gerekeceği yönetim hukukunun esaslarındandır.37

Afetlerin olumsuz etkilerini azaltmak söz konusu olduğunda, hemen odaklanılan konuların başında, barınma sorununun çözümü için gereken iş ve işlemler gelmektedir. Afetin, merkezi yönetim ve doğrudan afetle ilgili kurum ve örgütlenmelerce duyulmasının hemen arkasından, merkezi ve yerel düzeyde, hasarın ne olduğu hakkında bilgi toplamak üzere, hasarın belirlenmesi çalışmalarını yapacak olan teknik ekip afet bölgesine giderek, görevine başlamaktadır. Afet bölgesinde yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda binalar için belirlenen hasar dereceleri 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun (Afetler Kanunu)’na göre yapılacak yardımlardan yararlanıp yararlanmamayı da belirleyecek ön çalışma ve temel ölçüttür.

Deprem bölgesindeki binalarda oluşan hasarın belirlenmesinin ardından yardımdan yararlanabilmenin en önemli koşulu olan hak sahipliğinin belirlenmesi süreci başlamaktadır. Hak sahipliği sürecini, borçlanma, yeniden yapım çalışmalarının inşaat süreci ve sonrasında da bu yeniden yapılan konutların dağıtımı izlemektedir.

Marmara Depremi, yirminci yüzyılın en büyük ve etki alanı en geniş doğal afeti olarak her alanda neden olduğu sorunlar yanında, binlerce davanın açıldığı ilk afet olma özelliğini de taşımaktadır. Bu davaların büyük çoğunluğu, deprem olduktan sonraki uygulamalara ilişkin davalar olmasını yanında, depremin hemen arkasından başlayıp birbirini izleyen yönetsel işlemler, dava çeşitlerinin sayısal ve zaman açısından yoğunluğunda belirleyici unsurdur. 17 Ağustos’u izleyen ilk günlerinden başlayarak, hasar tespit çalışmalarının açıklanan sonuçlarıyla ilgili olarak Sakarya İdare Mahkemesine 10 dava açılmıştır. Aynı konuda, Sakarya, Bursa, İstanbul ve 2003 yılından sonra, yeni kurulan Kocaeli İdare Mahkemesine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı aleyhine açılan davalardan 944’ü ile ilgili olarak Bakanlığın savunması istenmiştir. Doğal afetler öncesi zarar azaltma çalışmalarının iyi yürütülememesi nedeniyle ortaya çıkan can ve mal kayıplarından idarenin sorumlu olduğu düşünülerek, tazminat talebiyle bu kadar dava açılması, afet yönetimi tarihinde bir ilktir. 1992 Erzincan Depremi’nde lojmanı depremden yıkılan bir hakim’in açtığı ilk davadan öncesi yoktur.

Hasar tespit çalışmaları tamamlanıp, hak sahiplerinin belirlenmesi işlemleri de verilen sürelerin tamamlanması, hak sahibi listelerinin açıklanmasının ardından dava konusu işlemlere yol açmıştır. Hak sahipliği belirleme çalışmalarının sonuçları konusunda en çok dava 950 dosya ile 2000 yılından başlayarak Sakarya İdare Mahkemesinde açılmıştır. Davalı olarak Bayındırlık Bakanlığının söz konusu olduğu, hak sahipliği konusundaki işlemlerin sonuçları hakkında açılan 1149 dava dosyasına savunma yapılmıştır. Bu davaların sonuçlanması yaklaşık olarak iki yıl almıştır. Hasar derecelerinin belirlenmesi ve hak sahipliğine ilişkin işlemlerin mahkeme kararlarına bağlı olarak sonuçlanması da uzun zaman almıştır.

İdari dava konusu işlemlerin yoğunlaştığı diğer bir konu da, Afetler Kanunu gereği kendilerine konut yardımı yapılan şahısların kalıcı konutların anahtar teslimi yapıldıktan sonra, iki yıl içerisinde geri ödemelerin başlangıç tarihinin ihtilaf nedeni olması ve hak

37 Şeref Gözübüyük,, a.g.k., s. 246.

Page 15: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 71

sahiplerinin bankalarla karşı karşıya kalmaları olmuştur. Nitekim bu konuda, araştırma yapılan tarih aralığında, Bayındırlık Bakanlığı aleyhine çoğunluğu ortak dilekçelerle açılmış 2693 dava belirlenmiştir. Bu davaların bu denli çok açılmasında, konuyu irdeleyen hukukçuların yönlendirmelerinin etken olduğu yapılan görüşmeler ve dava dilekçelerinden anlaşılmaktadır.

Marmara Depremi nedeniyle açılan davalar içerisinde bir başka dava açma nedeni olarak, deprem olmadan önce merkezi ve yerel yönetimlerin görev ve sorumluluklarını yeterince yerine getirmemelerinden kaynaklanan yıkımların neden olduğu kayıpların tazmin edilmesine ilişkin talepler oluşturmaktadır. Dava yoğunluğu açısından 190 dava ile dördüncü olarak, en yoğun dosya çeşidini oluşturmaktadır.

Marmara Depreminin ortaya çıkardığı sorunlarının çözümü nedeniyle başvurulan yargısal denetim, imar konularıyla da yakından ilgilidir. İdari yargı kanunlarının yürürlüğe girdiği 1982 tarihinden bu yana imar konularında yargı denetimi gerektiren olay sayısı onbinlerle ifade edilecek boyuttadır. Bölge İdare Mahkemelerinin ve Danıştay’ın konuyla ilgili dairesinin bir yılda incelemek zorunda kaldıkları dosya sayısı bir önceki yıldan devredenlerle birlikte yüzbinleri bulmaktadır.38 Bu dosya sayısının sayısal çoğunluğu ve imar ve afet konularının iç içe geçmiş, özel bir birikim gerektiren uzmanlık içeren konular olması bu iki konuyla ilgili olayları çözüme kavuşturacak İmar ve Afet İhtisas mahkemelerinin gerekliliğini gözler önüne sermektedir.

Yukarıda belirtilen ve hukuk yoluyla çözüm arama çabaları, kira yardımı alamama, bina yıkımı, konutun tahliyesi, sigorta bedeli, konut kurasıınn iptali istemi, onarım, kamulaştırma bedel artırımı vb. konularda yoğunlaşmaktadır. Biçimsel koşullar (dilekçe red), idari işlemin ilgili makamlarca düzeltilmesi nedeniyle dilekçenin işlemden kaldırılması gibi işlemler davanın mahkemelerde kalma süresini azaltsa da, bu araştırmanın Bayındırlık Bakanlığı’nın davalı olma konumuyla sınırlı olan çerçevesi içerisindeki sadece idari davalar yaklaşık 5300 adet dosyadır.

Tablo 2: Marmara Depremi Nedeniyle Açılan Davaların Yoğunlaştığı Konular ve Yoğunlaştığı Yıllar

38 Örneğin; 1997 yılında, bir önceki yıldan devreden ve yeni açılan davalarla birlikte toplam 112 502 dosya incelenmiştir. Ayrıntılı bilgi için bakınız. Polat Gülkan, Murat Balamir, Ahmet Yakut, “Afet Yönetiminin Stratejik İlkeleri: Türkiye ve Dünyadaki Politikalara Genel Bakış”, Afet Yönetiminin Temel İlkeleri, JICA Yayını, Ankara, 2006, s. 34.

1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 Hasar Tespit Davaları 51 349 304 97 83 32 18 10 Hak Sahipliği Davaları 65 141 300 388 159 51 47 Tazminat Davaları 49 81 7 10 7 5 6 25 Kredi Geri Ödemeleri 842 1851 Kamulaştırma Bedeli

60

Page 16: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 72

Kocaeli Barosu’nca yapılan sonuçları kesinleşmemiş bir araştırmaya göre; depremin ardından açılan yaklaşık 2100 davadan 1800'ü, çeşitli nedenlerle cezasız kalarak sonuçlanmış, geriye kalan 300 davanın 150'sinde yargılama süreci bitmiş, bu dosyalardan 120'sinde ise sanıklara verilen cezaları ertelenmiştir. Işık’a göre; "30 kadar dosyada ceza çıkmıştır. Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Düzce gibi kentlerde 150'ye yakın dosya da zaman aşımına girmiştir.”39 Sembol haline gelen davalardan bazıları şöyle sonuçlanmıştır: Sakarya: 695 davadan sadece 5 kişiye ceza verilmiş, diğer davaların tamamı zaman aşımına girmiştir.40

Yargıtay temyiz konusu edilen bazı davalarda, suçun oluştuğu tarih olarak, depremin gerçekleştiği değil, binanın yapıldığı tarihi esas almak suretiyle, zaman aşımı gerçekleşmiş ve dava sonuçlarını ortadan kaldırılmıştır.41 Ancak, Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu ise suçun oluştuğu süreyi depremin olduğu tarih olarak belirleyince zaman aşımı süresi 2007 Şubat ayına kadar uzamış,42 bu davalar süresinde sonuçlanamayınca, suçlu olarak yargılananlar, gizli bir af olarak düşünülebilen zaman aşımı faktörüyle yine kurtulmuşlardır.43

3.2.Afet Zararlarını Azaltma ve Afete Hazırlık Evrelerine İlişkin Tazminat Davaları

Anayasa’da tanımlanan sosyal hukuk devleti tanımının içeriği, yurttaşlarının

sağlığını ve gönencini güvence altına almak sorumluluğunu taşıyan bir devlet yapılanmasını tanımlamaktadır. Marmara Depremi ve sonraki tarihlerde yaşanan diğer depremlerde ortaya çıkan yıkımların en önemli nedeni, devletin, yurttaşlarının gönencini bir bütünlük içinde düşünen, sosyal hukuk devleti olmanın gereklerini yeterince yerine getiremeyen bir devlet anlayışından kaynaklanmaktadır. Marmara Depreminden sonra ortaya çıkan sorunların büyüklüğü, toplumun her kesiminin çok zor günler geçirmesine neden olmuş, çok ağır bedeller ödenmiştir.

Afet olmadan önce devletin afetler konusunda yapması gerekenlerin başında, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla alınması gereken önlemleri araştırmak, bu konudaki temel gereksinimlerle hedef ve politikaları belirlemek, ülke içindeki bilimsel, teknik ve idarî çalışmaların eşgüdüm içerisinde yürütülmesini sağlamak, ortak sonuçları tüzük, yönetmelik, genelgeler gibi yasal araçların yanında, eğitim yoluyla uygulamaya aktarmak ve denetlemektir. Afet zararlarının azaltılması amacıyla ulusal ve uluslararası işbirliği, proje ve programları oluşturmak, elde edilen sonuçları uygulamaya aktarmak; afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı veya ikamet için yasaklanmış afet bölgelerini belirlemek ve duyurmak; afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini ve projelendirme esaslarını belirlemekte yapılması gerekenler arasındadır. Bu sayılan çalışmalar yapılmadığında, afetin sonradan ortaya çıkardığı tablo çok ağır olmaktadır. Yönetimlerin insanın canını

39 Ersayın Işık, Kocaeli Baro Başkanı, “Adaletin Olmadığı Yerde Suç Başlıyor”, Radikal Gazetesi, 21.02.2007. 40 Gökçer Tahincioğlu, “Deprem Davası İsyan Ettirdi”, Milliyet Gazetesi, 17.02.2007. 41 A.k. 42 A.k. 43 2004 yılında savcılık evresinde 129 bin 533, mahkemelerde 409 bin 26, Yargıtay'da 7 bin 772 olmak üzere toplam 546 bin 843 dosya zamanaşımı nedeniyle düşmüştür. Gizli Af: Zaman Aşımı Raporu. Ankara Ticaret Odası (ATO), 01.03.2006.

Page 17: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 73

ve malını, toplumun huzur ve gönencini doğrudan ilgilendiren ve doğal afetlerin çok yoğun yaşandığı ülkemiz coğrafyasında, ihmal edilmemesi gereken kamu hizmeti alanları olarak öncelikli yerlerini korumaktadır. Yaşanabilir sağlıklı kentlerin oluşturulmasında, afetler olmadan önce alınacak önlemlerin önemi ortadadır.

Marmara Depremi olmadan önce, Bölgenin I. Derecede deprem bölgesi olduğu bilinmesine karşın, sayılan bu önlemlerin yeterince alınamamış olması, bu sorumluluğu taşıyan yönetimlerin gereği gibi davranmamaları, sorumluların cezalandırılmaları konusunda kamuoyunda duyarlılık oluşturmuştur. Yönetimin, toplum yararı için, hukuka uygun olan tutum ve davranışlardan, kimi kez, bireyleri etkileyen özel nitelikli zararlar da doğabilmektedir. Bu gibi zararların yönetimce karşılanması, başka bir deyişle, toplumca karşılanması, sosyal devlet anlayışı ile açıklanabilir.44

Bursa İdare Mahkemelerine açılan davaların bir kısmı, imar hizmetlerini denetlemekle ve afet hizmetlerini yürütmekle sorumlu olan45 Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Başbakanlık aleyhinde ve tazminat talep edenlerin zarara uğradıkları, yıkımın gerçekleştiği il veya ilçe belediyelerine karşı açılmıştır.

Tazminat davalarının daha çok Yalova ili ve ilçelerindeki zarara uğrayanlarca açılmış olmasında, depremin etkilediği diğer kentlere oranla bu kentte yaşayanların eğitim düzeyinin yüksekliği ve bu konularda uzman savunmanların (avukat) mağdur olmaları ile açıklanabilir. Bu kentte, İstanbul ve diğer kentlerde yaşayan üst düzey bürokratların sahip olduğu ikinci konutlar (yazlık) önemli sayılara ulaşmaktadırlar.

Bursa İdare Mahkemesi, Yalova ili Çınarcık ilçesinde depremde konutunun yıkılması nedeniyle tazminat istemiyle açılan davada verilen kararda; İdarenin, afet zararlarının azaltılması ve kayıpların önlenmesi konusunda alması gereken önlemleri alması gerektiği vurgulanmaktadır.46

Gerek merkezi gerekse yerel yönetimlerin doğal afetler öncesi gereken önlemleri almadığı yaygın bir kanıdır. Bu gerekçeyle deprem zararlarının tazmini istemiyle, Bursa 2. İdare Mahkemesi’nde Yalova Belediye Başkanlığı ve Başbakanlık aleyhine açılan örnek davada, uğradıkları zararın nedeni olarak, ilgili kurumların yasa ve yönetmelikler doğrultusunda görevlerini gereği gibi yapmamaları sonucunda deprem nedeniyle ciddi kayıplara neden olduğu savunusu yer almaktadır. Tazminat istemiyle açılan bu davaların ortak istemi, depremin oluşturduğu zararın bir ölçüde karşılanması için tazminat ödenmesidir.47

Bunun yanında, Danıştay 6. Dairesi; “…deprem olgusunun doğal bir olay olarak ortaya çıkmasının yanında, idarece gerçekleştirilecek uygulamalarla doğabilecek zararların önlenmesi hatta ortadan kaldırılmasının mümkün olduğu, depremin, yeri, zamanı, koşulları vs. bakımından yapılacak değerlendirmelerden sonra “mücbir sebep” olarak değerlendirilebileceği, öngörülemezlik ölçütünün uygulanabilmesi için yer ve zaman olarak öngörmenin mümkün olmadığı fakat önlenemezlik ölçütü bakımından tedbirli ve öngörülü bir idareden beklenen özeni göstermesi sonucunda öngörülemeyen doğal olayın yaratacağı zarardan kısmen veya tamamen kaçınma olanağının mümkün

44 Şeref Gözübüyük, a.g.k. , s. 284. 45 180 Sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın Teşkilatı ve Görevleri Hakkında KHK, 14.12.1983 Tarih ve 18251 Sayılı Resmi Gazete. 46 Ayrıntı için bakınız. Bursa İdare Mahkemesi E: 2005/484 K: 2007/981. 47 Bursa 2. İdare Mahkemesi, E. 2005/252, K: 2007/506.

Page 18: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 74

olduğu, bu zarardan kaçınmak için idarenin gerekeni yapmaması durumunda ise hizmet kusurundan sorumlu olacağı…” yargısına varmıştır.

Deprem nedeniyle, yaşamını yitirenlerin yakınları tarafından açılan manevi tazminat davalarında da idari mahkemeler ve Danıştay yukarıda sayılan gerekçelerle, idarenin gerekli önlemi almamaktan dolayı kusurlu olduğuna ve sonucunda da çeşitli miktarlarda manevi tazminata hükmetmiştir.48

3.3. Enkaz Kaldırma Çalışmaları İle İlgili Davalar

Enkaz kaldırma çalışmaları, çeşitli şirketlere ihale ile verilmiştir. Bu işi yapan

firmalar bu konuda yeterince deneyim sahibi olmamaları nedeniyle birçok kazaya neden olmuşlardır. Kazalar sonucunda yakınlarını kaybedenler, konutları yıkılanlar ve zarar görenlerin, işin muhatabı kurum olarak Bayındırlık Bakanlığı aleyhine açtıkları davalarında, tazminat ve kayıplarının giderilmesi gerekçelerini, Anayasa’nın 125. maddesiyle düzenlenen “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmüne dayandırmışlardır. Öğretide de, “idarenin hukuki sorumluluğu, kamu hizmetlerinden doğan zararların karşılanıp giderilmesini amaçlayan hukuki durum olarak tanımlanmaktadır.”49

Genel yaşamı etkileyecek afetlerde kurtarma faaliyetleri kamu hizmeti olarak tanımlanmış,50 bu hizmetin kurulması ve işletilmesi idarenin görev alanı içerisinde düzenlenmiştir. İdarenin sorumluluğunun anayasal dayanağı yürürlükteki Anayasanın 125. maddesine dayandırılmaktadır. İdarenin yürütmekle görevlendirildiği kamu hizmetinin kurulması (teşkilatlandırılması- yapılandırılması) ve/veya işletilmesinden kaynaklanan kusurlar nedeniyle doğacak zararların, idarece karşılanması gerekmektedir. Hizmet kusuru, idarenin görev alanı içindeki hizmetin hiç ya da gereği gibi yapılmaması veya geç yapılması olarak nitelendirilebilir.51 Ancak, idarenin tazmin sorumluluğunun doğabilmesi için zararın, idarenin üstlendiği kamu hizmetinin doğrudan yerine getirilmesine ilişkin bir eyleminden doğmuş olması ve bu zararın hizmetin kuruluş veya işleyişindeki kusurdan kaynaklanması zorunludur.

Danıştay 6. Dairesi, depremde yıkılan veya hasar gören binaların enkazını kaldırma çalışmaları sırasında yaşamlarını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetse de, kanımızca, Danıştay bu kararlarıyla, kamu hizmetlerinin neo-liberal politikalar doğrultusunda giderek yaygınlaşan özel kuruluşlar eliyle, piyasa koşullarının insafına terk edilmiş olarak yapılmasına hoşgörüyle yaklaşmıştır.

Kamu hizmetlerinin doğru ve gereği gibi yapılmasının denetlenmesi de yönetimin sorumlulukları arasındadır. Bu olayda olduğu gibi nedensellik bağı kurulamamış ta olsa, bu hizmetin insan yaşamının en değerli varlık olduğu gerçeğinin ihmal edilmesini sağlayacak bir anlayışla yürütülmemesi gerekmektedir.

48 Danıştay 6. Dairesi, E: 2003/5112, K: 2003/2013 49 Şeref Gözübüyük, İdari Yargı Usul Kanunu, s. 11. 50Danıştay 11. Dairesi, E: 2005/5962, K: 2003/2027 19.12.2005 günlü karar. www.danistay.gov.tr/kerisim/ (11.05.2007). 51 A.k.,

Page 19: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 75

3.4. Hasar Tespit Çalışmalarına İlişkin Davalar Hasar tespitleri B.İ.B Afet İşleri Genel Müdürlüğünün hasar tespit birimi

tarafından oluşturulan teknik heyetler tarafından yapılmakta ve hasar oranları bu birimlerce değerlendirilmektedir.

Hasar durumunun dava yoluyla değişmesi beklentisi, ağır hasarlı olarak belirlenen binaların, orta hasarlı olarak işlem görmesi konusunda yoğunlaşmaktadır. AİGM arşivlerinde bu konuda istatistikler bulunmamasına karşın deprem sırasında bölgede yapılan çalışmaların bu yönde olduğu gözlenmiş ve yetkililerce de bu görüş desteklenmiştir. Bu eğilimin fazla olmasında belirleyici neden, hasarlı konutun nasıl değerlendirildiği ile ilgilidir. Genellikle ağır hasarlı olarak belirlenen konutun hasar derecesinin orta hasarlı olması nedeniyle yapılan itirazlarda ve açılan davalarda rantı kaybetme kaygısı veya kira getirisinden yoksun kalma endişesi yatmaktadır. Genellikle bu tip konutlar kent merkezlerindeki konutlardır. Hasar türünün az ya da orta hasar olması, kent merkezlerindeki konutlarını veya işyerlerini kullanmalarını sağlayacak avantajlı bir durumdur. Hasar türünün daha az belirlenmesi istemli itirazlar ve davalar bu nedenle büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Davaların geç sonuçlanması halen bölge kent merkezlerinde bile çok sayıda ağır hasarlı konutun tehlikeli olarak varlığını sürdürmesine ve içinde oturuluyor olmasına yol açmaktadır. Hasar tespit oranlarının değişmesine ve idari işlemin durdurulmasına ilişkin davalar sonrasında hak sahipliğinin durumunun da değişmesi gerekmektedir. Afetler Kanunu’nun 14. maddesinin gereği gibi uygulanmaması da bu tehlikeyi devam ettirmektedir.

3.5. Hak Sahipliğine İlişkin Davalar

Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmeliğinin 3.

maddesine göre; haksahibi; afetzedelerin, yıkılan veya ağır hasar gören yapılar ile olan mülkiyet ilişkilerini ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat izinlerini ifade eder: Dolayısıyla, hak sahibi olmanın koşulları; ilgilinin afetzede olması, afetzedenin yasal koşulları yerine getirmek için “Talep ve Taahhütname” vermesi, komisyonlarca belirlenen hak sahipliği listesinde afetzedenin adının yer alması ve hasarlı taşınmazla olan mülkiyet ilişkisinin kanıtlanmasıdır.52

Hukuk devletinde, yönetimin belli kurallara göre hareket etmek zorunda bulunduğu tartışmasızdır. Hak sahipliği işlemleri için süresinde başvuru yapmayanlar açısından Afetler Kanunu’nun 28. maddesinde belirtilen sürenin “hak düşürücü süre olarak benimsendiğine ve bu süre içerisinde başvuru yapmayan afetzedelerin hak sahibi kabul edilmeyeceğine ilişkin Danıştay 6. Dairesinin kararları ile kesinleşmiş İdare Mahkemesi kararlarının yanında, “depremin yarattığı toplumsal koşulların hak sahipliği için başvuruyu zorunlu kılan sürenin, hakkaniyet çerçevesinde düşünülmesi gerektiği” şeklindeki kararı53 hak düşürücü sürelerde toplumsal koşulların belirleyici olduğunu ve bu koşulların dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Danıştay 6. Dairesi bu kararıyla hukuk yaratmıştır.

52 Danıştay 11. Dairesi İstişari Kararı; E.2001/79, K.2001/90 Karar Tarihi; 06.07.2001. 53 29.05.2002 gün ve 5370 sayılı B:İ.B. Hukuk Müşavirliği yazısı

Page 20: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 76

Hukuk kuralları yorumlanırken vatandaş lehine yorumlanması yaklaşımını İdare Mahkemeleri kararlarında görmekteyiz.54 Danıştay’ın hak sahipliği başvurularında, işlemlerin gerçekleştirilmesi için yasal olarak belirlenen sürelerin zaman aşımı nedeniyle idare mahkemelerince, idari işlemin hukuka uygunluğuna ilişkin olarak verilen kararları temyiz mercii olarak değerlendirirken sosyal hukuk devleti ilkelerini söz konusu ettiği kararlar zaman zaman farklılaşmaktadır55.

Hak sahipliğinin kabulüne ilişkin yapılan itirazlarda sürekli mevzuat değişikliğinin önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Başlangıçta Afetler Kanunu’na ve ilgili Yönetmeliklere göre işlem yapılmıştır. Daha sonra, bölgenin kentsel gelişme hızı ve kooperatiflerin yoğun olarak bulunması, ortaya çıkan ekonomik kaybı gidermek amacıyla kooperatif üyeliklerine de hak sahibi olma koşulunun sağlanması, ortaya kooperatif inşaat seviyelerinin belirlenme sorununu çıkarmıştır.

3.6. Borçlandırma ve Kredi Geri Ödemelerine İlişkin Davalar

Doğal afetlerin yol açtığı bina yıkımları, afetin olduğu bölgede önemli barınma

sorunu ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde doğal afet zararlarının azaltılması ya da önlenmesi konusundaki mevzuat düzenlemeleri, yıkılan veya oturulamaz hale gelen konutlara, hak sahibi olmak koşulu ile çeşitli biçimlerde kredi yardımı yapmak şeklinde gerçekleşmektedir. Halen uygulamada olan “İhale”, “Evini Yapana Yardım56” veya “Evini Alana Yardım” yöntemlerinden herhangi birini kullanmak isteyen hak sahiplerince, bu kredileri konutu teslim aldıktan iki yıl sonra yirmi yıl eşit taksitler halinde geri ödemeleri yasa gereğidir. Faizsiz olarak geri ödenen bu krediler, enflasyonist dönemlerde, faizlerin çok yüksek oluşu nedeniyle, geri ödeme taksitlerinin kısa sürede değer yitirmesine, bu nedenle kredi yardımının kamuoyunda karşılıksız yardımmış gibi algılanmasına neden olmaktadır. Bu durum “nasıl olsa yıkılan konutumu devlet yapar” gibi bir düşüncenin yaygınlaşmasını sağlayarak, doğal sigorta gibi işlev görmektedir. Diğer bir bakışla evini sağlam yapanı cezalandıran bir yöntem haline dönüşür.

Marmara Depremi’nin ardından geçici barınma sonrasında hemen yer seçimi çalışmalarıyla başlayan kalıcı konut yapım süreci farklı zamanlarda farklı bölgelerde başlamıştır. Bu konutların yapılışı ve hak sahiplerine teslim süreleri de her bir ilde veya bölgede farklı zamanlarda gerçekleşmiştir.

Kanun gereği, borçlandırma bedelleri, “…konut, konut inşası, arsa, vs. yardımlarda 20, dükkân ve fırın gibi yerler için yapılan yardımlarda ise, 10 yılda ve yıllık eşit taksitler halinde, tahsil…” edilerek Genel Bütçe içindeki Afet İşleri Genel Müdürlüğünün kullanımına ayrılmış “Afet Tertibi” hesabına yatırılır. Bu geri ödemeler, konutlarda faizsiz, işyerlerinde yıllık % 4 faizlidir.

Dava konusu işlemlerde söz konusu olan ilk taksit geri ödemeleri ihaleli ve emanet işlerde inşaatın bitirilip hak sahiplerine tesliminden itibaren, Evini Yapana Yardım usulü ve kredili işlerde ise hak sahibine ödenen son kredi diliminden itibaren, orta hasarlı konut ve işyerlerinde ise onarımın bittiği tarihten itibaren iki yıl sonra başlamaktadır. Ancak, ön borçlanma, teslim ve kesin (ipotekli) borçlanma tarihlerinin

54 Sakarya 2. İdare Mahkemesi, E:2002/339 K:2003/159 55 Danıştay 11. Dairesi, 2003/2079 E, K:2004/1688. 56 İlk kez Marmara Depremi sonrasında uygulanmıştır.

Page 21: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 77

farklı olması, geri ödeme tarihlerinin de farklı olmasına yol açmıştır. Konutların teslim tarihinden bir anlamda kullanıma başlamasından iki yıl sonra başlayacak geri ödemeler, 4 veya 6 yıla çıkmıştır.

Afetler Kanunu’na göre, afetzedelere açılan kredilerin vadelerinin uzun ve faizsiz olması kredi geri dönüşümlerinin az olmasına, enflasyon nedeniyle uzun vadelerde paranın değerinin düşmesine neden olmaktadır. Kredi borcunun bir defada tümüyle kapatılması desteklenerek geri dönüşümlerin enflasyona yenik düşmeden tahsil edilmesi amaçlanmaktadır. Marmara Bölgesinde 1999 depremleri nedeniyle yapılan kalıcı konutlar, bu yöntemle satılarak el değiştirmiştir. Bu şekilde satılan konut sayıları kesin olarak bilinmemekle beraber bazı yerlerde % 30’lara ulaştığı yetkililerce belirtilmektedir.

3.7. Sigorta İşlemlerine İlişkin Davalar

Doğal afetten dolayı konutu yıkılan veya ağır derecede hasar gören hak sahibine

devletçe yapılan yeni konutların nasıl verileceği Kanun’da belirtilmiştir. Hak sahipliği kesinleşen kişi bedelsiz borçlanma yapmış olmak, daha sonra kesinleşen bedel üzerinden bu konutu ipotek ettirmek durumundadır. Yıkılan veya hasar görmüş olan konutunu özel sigorta sistemi ile sigortalayan hak sahibinin, sigorta şirketinin bu zararın giderilmesi için ödediği prim miktarının borçlandırma bedelinden düşülerek kalan miktar üzerinden borçlandırma işleminin yapılması, bu durumdaki hak sahiplerince haksız işlem olarak görülmesi nedeniyle sigorta bedellerinin düşülmesi işlemi birçok davaya konu olmuştur.

Afetler Kanunu’nun hak sahipliğini düzenleyen 29. maddesinin son fıkrasında “Bina veya işyeri sigortalı ise yapılacak yardımdan sigorta tutarı indirilir.” denilmektedir. Ancak, 4864 sayılı Kanun’la bu fıkra şu şekilde değiştirilmiştir. “Hasarlı bina veya işyeri sigortalı ise yapılacak yardımdan sigorta tutarı indirilmez.”

Sakarya 2. İdare Mahkemesi, 4864 sayılı Kanunun 3. maddesiyle57 değişen fıkra metnine rağmen sigorta bedelinin hak sahiplerine ödenmemesi nedeniyle açılan davalarda, Mahkeme bu konuda İdareye başvurusunun olup olmamasına bakılmaksızın, yatırılan paranın Afet tertibi hesabından alınıp hak sahibine verilmesine hükmetmiştir.58

Evlerinin sigortalı olması nedeniyle sigortadan alacakları primle kalıcı konutlardan hak sahibi olamayacakları biçimindeki yanlış bilgilendirmeler sonucunda süresi içinde hak sahipliği işlemlerinin yapılması için başvurmayan afetzedelerin yargı yoluna gitmeleri ve Sakarya 2. İdare Mahkemesi’nin verdiği kararında, değişen madde metni doğrultusunda hak sahipliği için, hak düşürücü süre olarak belirlenen iki aylık sürenin geçerli olmayacağına karar vermiştir. 59 Ancak, sigorta bedelinin geri ödenmesine hükmeden mahkeme, bu paraya Fon’da kaldığı süreye ilişkin faiz işletilmesi talebini uygun bulmamıştır.

57 06.06.2003 tarih ve 25130 sayılı Resmi Gazete 58 Sakarya 1. İdare Mahkemesi, E: 2004/550, K: 2005/315. 59Sakarya 2. İdare Mahkemesi, E: 2003/1418, K: 2004/272.

Page 22: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 78

4. SONUÇ Afet yönetimi sisteminin işleyişini belirleyen mevzuatın dayanağı yürürlükteki

Anayasa’dır. Hiçbir yasa Anayasa’ya aykırı olmayacağı gibi, Anayasa ile güvenceye alınan hakların yasa ve yönetmeliklerle ayrıntılı olarak düzenlenmesi, hukuk devleti olmanın zorunlu ve doğal bir sonucudur.

Afet yönetimi ile ilgili olarak zarar azaltma amaçlı düzenlemeler, değişik yasalara dağılmasına karşın, yürütmenin bir bütünlük içerisinde bu yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasını denetleme mekanizmaları vardır. Yönetimin en önemli ayaklarından birisi planlama ise diğeri de denetimdir. Denetimin idari makamlarca yeterince yerine getirilememesi, çeşitli yasa dışı yolların uygulanmasını kolaylaştıracağı gibi, afet olduğunda da binlerce insanın yaşamına mal olacak sonuçları olmaktadır.

Marmara Depremi, doğal afetler konusunda yürürlükteki mevzuatın denendiği ve gerek mevzuattaki eksikliklerin gerekse bunun uygulamada ortaya çıkardığı sorunların olumsuz sonuçlarını açığa çıkardığı bir afet olma özelliği kazanmıştır. Ülkemizde Cumhuriyetin kurulduğundan bu yana, afetler olduktan sonra yara sarma ve bu zararların giderilmesi için mevzuatta düzenlemelere gidilmesi yaklaşımı Marmara Depremi’nde de izlenen yöntem olmuştur.

Türkiye’nin imalat sanayii, ağır sanayi üretim tesisleri, petrol rafinerilerine, kentsel alan ve nüfus yoğunluğuna sahip bu bölgesinde, deprem olduktan sonra hemen müdahale edilememiştir. Depremin ilk saatlerinden başlayarak, haberleşme ve ulaşım yollarının yönetilememesi nedeniyle arama kurtarma çalışmaları yetersiz kalmıştır. Afetin boyutunun büyüklüğü ve bu konuda yeterince hazırlıklı olunamaması can ve mal kayıplarını arttıran olumsuzlukların başında gelmektedir.

Depremin ilk saatlerinden itibaren ortaya çıkan sorunların başında, barınma sorunu gelmektedir. Önce çadır kentler, arkasından prefabrike ve geçici konut alanlarının seçimi ve kalıcı konutların yapım süreci, ülkenin bütün kaynaklarının bu işlerin çözümü için kullanılmak üzere seferber edilmesini gerektirmiştir.

Bina hasarlarının tespit edilmesi, barınma sorununun niceliksel olarak tahmin edilmesi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının sorumlu olduğu ve teknik ekiplerince yürüttüğü çalışmaların başında gelmektedir.

Hasar tespit çalışmalarına yapılan itirazların birçok nedeni olduğu belirlenmiştir. Konutu ağır hasarlı olarak tespit edildiği için itiraz edenlerde çoğunlukla kentsel alandaki konutunun yıkılmasıyla rant kaybetme kaygısı hakimdir. Bu parasal kayıp kaygısının giderilmesi, afetzedeleri, hak arama yolu olarak hukuk yollarını kullanmaya yönlendirmektedir.

Marmara Depremi, uygulama sonuçlarına ilişkin olarak açılan dava sayısı ve çeşitliliği açısından bir ilktir. Ancak, bu depremin kamuoyunda yarattığı etki, bu etkinin medya aracılığıyla güçlendirilmesi nedeniyle olası bir depremde de bu gibi davalara örnek oluşturacağı söylenebilir.

Depreme ilişkin tazminat istemiyle açılan davalarda verilen kararlarda, mahkemeler; afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla alınması gereken önlemlerin araştırılmasında, bu konuda temel gereksinimlerle hedef ve politikaların belirlenmemesinde, bilimsel, teknik ve yönetsel çalışmaların eşgüdüm içerisinde yürütülmesinden ve bunların mevzuata aktarılmasında yetersiz kalındığını vurgulamaktadır. Halkın bilinçlendirilmesinin sağlanmaması, bu konuda eğitim çabalarının yetersiz kalması, yapı yasaklı alanların belirlenmemesi, bunların haritalara

Page 23: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 79

işlenmemesi ve imar planlarında dikkate alınmaması yetersiz kalınan diğer konuları oluşturmaktadır.

Bu davalar göstermiştir ki, sadece kişileri ilgilendirebilecek uygulama sonuçları değil, bir bütün olarak afet yönetimi sistemi, dava konusu olabilmektedir. Danıştay’ın, afet zararlarının önceden alınacak önlemlerle azaltılması, kentlerin imar yasası ve kentsel planlamayla ilgili diğer mevzuata uygun gelişmelerinin sağlanması, yapı denetimi, yer seçimi, alan kullanımı gibi çalışmaları gereği gibi yapmamalarından yönetimlerin sorumlu olduğu kararına varması ve tazminata hükmetmesi, gerek merkezi gerek yerel yönetimlerin çalışmalarında bir yaptırım uygulanması anlamına gelmektedir.

Yargı kararlarının kesinliği ve benzer davalarda emsal oluşturması bu gibi davaların başka doğal afetlerde de tekrarlanacağını, bu sonuçla yönetimleri bağlayıcılığının, suiistimalleri azaltacağı beklenmektedir.

Hak sahipliği konusunda açılan davalarda, hak düşürücü süre olarak kanunen belirlenen iki aylık sürenin, depremin yarattığı koşullar dikkat alındığında, hak sahipliği işleminin yapılmasını durduramayacağına, afetzedenin diğer koşulları yerine getirilmesiyle hak sahipliği işleminin yapılması gerektiğine karar vermesi, Danıştay’ın görülen bir dava nedeniyle hukuk yaratması olarak yorumlanabilir. Mevzuatın da, yapılacak bir düzenlemeyle bu yargı kararıyla uyumlu hale getirilmesi gerekir.

Afet yönetimi uygulamalarında yargısal denetim yolunun bu denli yoğun kullanılması, mevzuatla ve mevzuatın uygulamaya yansıyan boyutuyla ilgili sorunların varlığını göstermektedir. Toplumun her bir bireyinin gönenç içerisinde, huzurlu, afetlere karşı dirençli kentlerde yaşaması, yaşamlarının ve mallarının güvencede olması, sosyal devlet olma sorumluluğunun zorunlu bir sonucudur. Anayasal güvence altına alınmış bu sorumluluğun gereği gibi yerine getirilmesi kamu yönetimlerinin sorumluluğundadır.

Marmara Depremi’nden sonra yapılan mevzuat değişiklikleri ile afet olduktan sonraki uygulamalara yönelik anlayışın değişimine ilişkin çabalar, aradan geçen yedi yıla ve bu arada çeşitli tarihlerde oluşan diğer depremlere karşın, gözlenmemiştir. Depremi izleyen günlerde başlayan Afet İşleri Genel Müdürlüğü teknik ekiplerince yapılan hasar belirleme çalışmaları, bu çalışmalara dayanılarak sürdürülen hak sahipliği çalışmaları ve yer seçimlerinin kalıcı konut uygulamaları, sisteme Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) katılımı dışında, değişmeden sürmektedir.

Buradan çıkan sonuçla, olası depremlerde bu çalışmalar benzer şekilde devam edeceğine göre, Marmara Depremi sırasında yaşanan sorunlar ve bu sorunların çözümü için yargı yolunun kullanılması da sürecektir. Bu durumda, yargı makamlarının yoğun olan yükünün artmasına ve yargıya iletilen sorunların kısa zamanda çözümlenmesini sağlayacak yeni bir yapılanmaya gerek duyurmaktadır. Bu gereklilikle İmar ve Afet İhtisas Mahkemeleri’nin kurulması önerilmektedir.

Öncelikle Türkiye’de siyasetler üstü, sadece bilimsel gelişmelere göre değişen bir ulusal afet politikasının belirlenmesi ve deprem izleminin (strateji) kurulması zorunluluğu vardır. Bu izlemi biçimlendirecek olan da, etkin kurumsal ve yasal düzenlemelerdir. Her değişen hükümet veya bakanla farklılaşan afet politikasının verimliliğinden söz edilemez.

Afet yönetimi sürecine ilişkin davaların niceliği ve çeşitliliği bu mahkemelerin, sorunların kısa sürede çözümüne ve uygulamaların doğru ve güvenilir bir şekilde yürütülmesine, bunun yanında mevzuatta yapılması gereken düzenlemelere ilişkin katkıları da söz konusu olacaktır. Ayrıca bilirkişi kurumunun değişken ve zaman zaman yargıda çözümün uzamasına neden olan sonuçlarını da ortadan kalkacaktır.

Page 24: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 80

KAYNAKÇA 1. Cumhuriyet Gazetesi, “Devlet Enkazı Kaldırdı”, 7.06.2000. 2. “Dinar Depremi İle İlgili Mülkiye Müfettişleri Raporunun Öneriler Bölümü”,

s. 22. 3. ATLI, Ayhan Afet Yönetim Kapsamında Deprem Açısından Japonya ve

Türkiye Örneklerinde Kurumsal Yapılanma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, A.Ü. SBE. 2005.

4. BALAMİR, Murat, “İstanbul Deprem Master Planı Çalışmalarının Kapsam ve Niteliği”, Mimarist, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul, Y: 3, S: 9.

5. CANPOLAT, Hasan, “Tabii Afetlerin Yönetimine Değişik Bir Yaklaşım”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, S:2, Mart – 1996.

6. ÇAĞLAYAN, ,Ramazan, İdari Yargı Kararlarının Sonuçları ve Uygulanması, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2001.

7. ERGÜNAY Oktay,”Afet Yönetimi Nedir? Nasıl Olmalıdır?”, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, Ankara, TÜBİTAK, 15–16 Şubat 1996.

8. ERKUT, Celal “Deprem ve İdare’nin Sorumluluğuna Danıştay’ın Yaklaşımı”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları, 2000.

9. ERSAYIN, Işık, Kocaeli Baro Başkanı, “Adaletin Olmadığı Yerde Suç Başlıyor”, Radikal Gazetesi, 21.02.2007.

10. ESEN, Kasım “Yalova Ekonomisinin Deprem Sonrası Durumu” Türk İdare Dergisi, Yıl: 72, S. 426, Ankara, 2000.

11. ESEN, Kasım, “17 Ağustos 1999 Marmara, 12 Kasım1999 Düzce Depremleri Işığında Olası Benzeri Depremlerde Kullanılması Gereken Tecrübeler”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 72, S: 428, Eylül 2000.

12. FEYZİOĞLU, Turhan, “İdarenin Kaziye-i Mahkemeye Riayetini Temin Hususunda Vatandaşın Büyük Millet Meclisine Müracaat Hakkı, Bir Müeyyide Olabilir mi? Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ankara, AÜ SBF Yayını, C.IV. S: 22.

13. FREEMAN, Poul K., “Preparedness for Natural Disasters: An Overview”, The Role of Local Governments in Reducing the Risk of Disasters, İstanbul, Beta Basın Yayım Dağıtım.

14. GERAY, Cevat, “Son Depremlerin Düşündürdükleri”, Mülkiye, XXIII, S: 219. 15. GÖZÜBÜYÜK, Şeref, Yönetim Hukuku, 13. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi,

1999. 16. GÜLKAN, Polat, Murat Balamir, Ahmet Yakut, “Afet Yönetiminin Stratejik

İlkeleri: Türkiye ve Dünyadaki Politikalara Genel Bakış”, Afet Yönetiminin Temel İlkeleri, JICA Yayını, Ankara, 2006.

17. GÜLKAN, Polat, Türk-Yunan Ortak Mühendislik Seminerleri- 2, TMMOB –İnşaat Mühendisleri Odası Yunanistan Teknik Odası Ortak Etkinliği, 21-22 Eylül 2006 İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi Ayazağa Yerleşkesi, İstanbul, 28-29 Eylül 2006 Atina. http://www.imoistanbul.org.tr/ist-bulten/sayi86/yunan (10-15).pdf (22.04.2007).

18. KARANCI, Nuray, Bahattin Akşit, Haluk Sucuoğlu, “Dinar’da Afet Yönetiminin Psiko-Sosyal Boyutları”, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin

Page 25: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 81

Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 15-16 Şubat 1996.

19. KELEŞ, Ruşen, Cevat Geray, Cahit Emre, Ayşegül Mengi, Kentsel Toprak Rantının Kamuya Kazandırılması, Ankara, Türkiye Kent Kooperatif Merkez Birliği Yayını, Ocak 1999.

20. KELEŞ, Ruşen, Kentleşme Politikası, ,Ankara, İmge Kitabevi, 9. Baskı, 2006. 21. KORKMAZ, S. Nevzat, Ali Gündoğdu, “Afetler Acil Yardım Planı Gereğince

Kurulan Kurtarma ve Yardım Komiteleri”, Türk İdare Dergisi, Yıl:66, S. 402, Mart 1994.; Deprem Sonrası Erzincan, Ankara, Erzincan İli Merkez İlçe ve Köylere Hizmet Götürme Birliği Yayını, Yayın No: 2, 1996.

22. LİMONCU, Sevgül, “Afet Sonrası Acil Yardım Aşamasında Barınma: Sürdürülebilirlik- Sistem Yaklaşımı”, Mimarist, Y: 6, S: 20, 2006, s. 36.

23. MENGİ, Ayşegül, Ruşen Keleş, İmar Hukukuna Giriş, Ankara, İmge Kitabevi, 2003.

24. ÖZKAN, Oğuz, “İdari Yargı Uygulamasında Doğal Afetler”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları.

25. SANCAR, Mithat, Tartışmalar, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999), İstanbul, İstanbul Barosu Yayınları.

26. SAPMAZTÜRK, Mustafa, “İlçelerde Milli Seferberlik ve Sivil Savunma Konularında Yapılacak Hazırlık ve Planlamalar”, Türk İdare Dergisi, Yıl:46, S. 353, Mart-Nisan 1975.

27. ŞENGEZER, Betül Hatice Kansu, “Afetler İmar Mevzuatı Hukuki Sorunları”, Deprem ve Hukuk (Yuvarlak Masa Toplantısı 13 Kasım 1999) , İstanbul, İstanbul Barosu Yayını, 2000.

28. ŞENGÜN, Ahmet Bumin, “Depremlerde Kurtarma Faaliyetleri”, Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları Bildiriler Kitabı, Deprem Sempozyumu, 15-16 Şubat 1996, Ankara, TÜBİTAK.

29. ŞENYURT, Kaya, “Erzincan Depremi ve Değerlendirilmesi Toplantısı”, Sivil Savunma Dergisi, Yıl:35, s. 132, Nisan-Mayıs-Haziran-1993.

30. TAHİNCİOĞLU, Gökçer, “Deprem Davası İsyan Ettirdi”, Milliyet Gazetesi, 17.02.2007.

31. TANKUT, Tuğrul, “Deprem Zararlarının Azaltılmasında Yurttaş Eğitiminin Önemi,” Erzincan ve Dinar Deneyimleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları Bildiriler Kitabı, Ankara TÜBİTAK, 15–16- Şubat 1996.

32. YILMAZ, Mustafa, İmar Yaptırımları ve Yargısal Korunma, Seçkin Yayınları, Ankara, 2002.

33. YÜREKLİ, Hülya, Sara Selin Saylağ, “17 Ağustos ve 12 Kasım Depremi Sonrası Geçici ve Kalıcı Konutlar Yoğunluk Problemi”, Mimarist, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yayını, İstanbul, Y: 3, S: 9.

34. Ulusal Deprem Konseyi, "Deprem Zararlarını Azaltma Ulusal Stratejisi Raporu", 6 Mayıs 2002, http://www.belgenet.com/deprem/udkrapor02.html (01.05.2005).

35. Sivil Savunma Dergisi, “Dinar Depremi İle İlgili Mülkiye Müfettişleri Raporunun Öneriler Bölümü”, Ankara, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Yayını Yıl: 37, S.142, Ekim-Kasım-Aralık-1995.

Page 26: MARMARA DEPREMİ’NDE BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI ... · hasara neden olurken, yılların yanlışlarıyla bir kez daha acı bir şekilde karşı karşıya gelinmesine neden

TMMOB AFET SEMPOZYUMU 82

36. Sayıştay, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Faaliyetleri Hakkında Performans Denetim Raporu. Basılı Metin; s. 31-36. http://www.sayistay.gov.tr/rapor/perdenrap/2002/2002-3deprem/marmaradep.pdf (20.02.2006). 37. Sivil Savunma Dergisi, “Genel Hayata Etkili Afetlerde Alınacak Tedbirlerle

Yapılacak Yardımlara Dair Kanun Tasarısı’na Ait Görüşlerimiz”, Ankara, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Yayını, Yıl: 33, S. 123, Ocak-Şubat-Mart-1991.

38. T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı Malzemesi ve Deprem Araştırma Genel Müdürlüğü, Büyük Depremlerden Önce ve Sonra Merkezde ve İllerde Uygulanması Gereken Kurtarma, Acil Yardım ve Geçici Barındırma Çalışmaları Hakkında Rapor, Ankara, Ocak 1984.

39. Ankara Ticaret Odası (ATO)Gizli Af: Zaman Aşımı Raporu, 01.03.2006. 40. Tabii Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Alt Yapı Hasarına Uğrayan Belediyelerin

Yapmaları Gereken İşlemler Hakkında Tebliğ, 29 Mart 2006 Tarihli 26123 Sayılı Resmi Gazete

41. Anayasa Mahkemesi E:2000/35 K: 2001/90 17.01.2002 Tarih ve 24643 sayılı Resmi Gazete

42. Anayasa Mahkemesi, E: 1973/12, K: 1973/18; 9.8.1973 Tarih ve 14640 Sayılı Resmi Gazete

43. Danıştay 11. Dairesi İstişari Kararı; E.2001/79, K.2001/90 Karar Tarihi; 06.07.2001.

44. Danıştay 11. Dairesi, 2003/2079 E, K:2004/1688. 45. Danıştay 11. Dairesi, E: 2005/5962, K: 2003/2027 19.12.2005 günlü karar. 46. Danıştay 6. Dairesi, E: 2003/5112, K: 2003/2013 47. Bursa 2. İdare Mahkemesi, E. 2005/252, K: 2007/506. 48. Bursa İdare Mahkemesi E: 2005/484 K: 2007/981. 49. Sakarya 1. İdare Mahkemesi, E: 2004/550, K: 2005/315. 50. Sakarya 2. İdare Mahkemesi, E: 2003/1418, K: 2004/272. 51. Sakarya 2. İdare Mahkemesi, E:2002/339 K:2003/159