100
YIL: 2 SAYI: 6 YAZ 2013 KDV Dahil: 7.50 TL ISSN 2146-8028 LICENSET IME MARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ Yine Yeni Yeniden © 2013 Pedigree Dolls and Toys Limited. Sindy is a registered trademark of Pedigree Dolls and Toys Limited. ®

License Time Yaz 2013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

License Time Marka, Lisans ve Medya Dergisi Yaz 2013 Sayısı

Citation preview

Page 1: License Time Yaz 2013

YIL: 2 SAYI: 6 YAZ 2013 KDV Dahil: 7.50 TL

ISSN 2146-8028

LICENSETIMEMARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

YineYeniYeniden

© 2013 Pedigree Dolls and Toys Limited. Sindy is a registered trademark of Pedigree Dolls and Toys Limited.®

Page 2: License Time Yaz 2013

© 2013 YUKO SHIMIZU / TACT.C.INC

Page 3: License Time Yaz 2013

© 2013 YUKO SHIMIZU / TACT.C.INC

© 2013 YUKO SHIMIZU / TACT.C.INC

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/134696 - Üsküdar, İstanbul - TÜRKİYE

T: +90 (216) 532 78 11 | [email protected]

LisansMedyabrand, media and licensing agency

3F Meiwa Bldg. 4-1-3 Hongo, Bunkyo-ku, Tokyo 113-0033, JapanT: +81-3-3815-7901 | [email protected] www.tact-com.jp

Angel Cat Sugar; melekler dünyasının prensesi,

utangaç ve sakin.

Müzik dinlemeyi, kitap okumayı veaçık hava aktivitelerini seviyor.

Ayrıca incinmiş duyguları iyileştirmek ve herkesi mutlu etmek gibi güçleri var.

ŞehrinYeni Kedisi

Angel Cat Sugar, ‘Hello Kitty’ karakterininçizeri Yuko Shimizu’nun yeni eseridir.

Angel Cat Sugar, ilk olarak 2002 yılındaJaponya’da tanıtıldı ve 2005’te Avrupa’ya,2010’da ise ABD’ye sunuldu.

Angel Cat Sugar tanıtıldığı günden bu yana,lisans dünyası üzerinde olağanüstü bir etkibıraktı ve kalplerin yeni kahramanı olmayı başardı.

Türkiye’deki Lisans Hakları ‘Lisans Medya’ tarafından verilmektedir.

Küresel pazarda, 40’tan fazla ülkede 30 milyon $’dan fazla satış,

Avrupa’da 30, dünya genelinde 80’den fazla lisansiye,

Çok geniş ürün yelpazesi,

Facebook’ta 15 bin hayran,

Twitter’da 12 bin takipçi,

Hedef KitleBebek ve Çocuklar,

Gençler, Genç Anneler, Yetişkin Bayanlar, Moda Takipçileri

Page 4: License Time Yaz 2013

EDİTÖRDEN

4

YIL: 2 SAYI: 6 YAZ 2013ISSN: 2146-8028YAYIN TÜRÜ: SÜRELİ YAYIN

BASkI Esen Ofset Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.Tel: +90 (212) 549 25 68

DAĞITIMDünya Süper Dağıtım A.Ş.www.dunya.com

İzzettinbey Cad. Atalar Sok. No: 15/1 34696 Üsküdar - İstanbul - Türkiye

+90 (216) 532 78 11 www.licensetime.com

LICENSETIMEMARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

İMTİYAZ SAHİBİ / OWNER

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

REDAKSİYON

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ İÇERİK EDİTÖRÜ

MARKA YÖNETMENİ

REKLAM VE PAZARLAMA MÜDÜRÜ

Lisans Medya Yayıncılık Reklam Pazarlama Dağıtım ve Dış Tic. Ltd. Şti. adına

[email protected]

[email protected]

[email protected] [email protected]

[email protected]

[email protected]

M.Esat YALVAK

M.Esat YALVAK

Kübra UÇAR

İhsan YALVAK Enes AYDEMİR

Ö. Özlem GÜLMEZ

Sezai ÜNYAL

LisansMedyamarka, medya ve lisans ajansı

İŞ ORTAKLARI

Yine, yeniden, yepyeni bir sayı ile sizlerle birlikteyiz.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan üzüntü verici olaylardan sonra tüm sektörlerde bir telaş almış başını gidiyor. Ekonomik ve politik dengelerin sarsılması özellikle Medyayı, akabinde de Markaları çok sarstı. Hani her sayımızda sıklıkla bahsediyoruz ya; sosyal medyanın, özellikle de viralin gücü anlaşılmaya başlandı. Önemi yüksek ancak “özgürlük” konusunda tartışılabilir bir ekosistemden bahsediyoruz. Çeşitli hakaret davaları boy göstermeye başlayınca insanlar artık sanal meydanları daha dikkatli kullanmaya başladı diyebiliriz. En azından bir kişiye atıfta bulunarak tweet atarken birkaç kez düşünüyoruz veya bir post okuduğumuzda kaynağını ve gerçekliğini araştırıp ona göre yorumda bulunuyoruz. Peki bu dijital ekosistemi “sınırsız özgürlük alanı” olarak algılayıp daha sonra neden “suçlu” haline getiriliyoruz?

Esasında bunun çok kısa bir tanımı var. “Kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter”.

Bu felsefi söz aslında bize şunu öğretiyor: Özgürlüğümüz başkasının hayatına, hakkına ve düşüncesine müdahale ediyor ya da zarar veriyor ise, burada özgürlüğümüzün sınırları kendini göstermeye başlıyor.

Gerçek dünyada da viral âlemde de bunun geçerli olduğunu görebiliyoruz. Her insan kendi özgürlüğünden sorumludur ve bu sorumluluğun bilinci ile hareket edip, yaşamamız gerekiyor.

İşte bu tür sarsıntıları yaşayarak gerçek olanı nihayet bu ekosistemde az çok anlamaya başladık.

Her sayıda olduğu gibi bu sayımızda da dolu dolu içerik ile sizlerle birlikteyiz. Özellikle lisans konusunda kapak dosyamız olan “Sindy” adlı karakteri sizlerle paylaşmaktan büyük haz duymaktayız. Evet yanlış duymadınız. Bugünkü annelerimizin yakından tanıdığı, bildiği ve sevdiği Sindy, artık yepyeni yüzüyle karşımızda. 50. Yıldönümüne özel yeni koleksiyonları ile birlikte trend olan giysi ve aksesuarlarla göz kamaştıran Sindy, yeniden doğdu diyebiliriz.

Çok değerli yazarlarımız ve içerik ortaklarımızla birlikte hazırladığımız bu sayımızda, ilginizi çekecek bir diğer konu ise çizgi film animasyonlarının yapım aşamaları. Ayrıca özellikle Markaların pazarlama stratejileri ile dijital dönüşüm ve sosyal medyadaki oluşumların önemini arz eden birçok haber ve makaleyi bulacaksınız.License Time yayın ekibi olarak sizlere keyifli okumalar diliyoruz.

Saygılarımızla,

Değerli License Time okuyucuları,

LICENSETIMEMARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

YAZ’

13

Page 5: License Time Yaz 2013
Page 6: License Time Yaz 2013

ANİMASYON TEKNİĞİ VEYAPIM AŞAMALARI

48 BAŞARILIYIM,HER AN İŞ DEĞİŞTİREBİLİRİM

6

İÇİNDEKİLER

TÜRKİYE’NİN E-TİCARET HARİTASI

PAZARLAMADA ‘DUYU’ ÇAĞI

DİJİTAL DÖNÜŞÜM MARKALARIN RAHATINI MI BOZUYOR?

SİCİLİ TEMİZ MARKALAR

HİZMET VERİRKENMÜŞTERİYİ KAYBETMEK

YİNE, YENİ, YENİDENSİNDY...

SOSYAL MEDYADA REKLAMVE PAZARLAMA STRATEJİLERİ

Önde gelen 39 siteden oluşan üye ağıyla e-ticaret sektörünün büyük bir kısmını temsil eden Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD), bir defa daha Türkiye’nin e-ticaret haritasını çıkardı.

Dijital dönüşüm ve etkisi her geçen gün artıyor. Bu durum markaları etkiliyor. Bu dönüşüme ayak uyduran markalar ayakta kalıp, güç kazanıyor.

Mümkün olduğu kadar çok tüketiciye ulaşmak için her dönemde farklı stratejiler geliştiren iş dünyasında markalar şimdi de müşterilerini görme, işitme, koku ve dokunma duyuları ile etkilemeye çalışıyor.

Karmaşık müşteri ilişkileri yönetimi süreçlerinde müşteri geri planda kalabiliyor.

Tüketiciler artık daha yeni, daha hızlı, daha temiz, daha açık ve daha duyarlı olan ‘Sicili Temiz Markalar’ istiyor ve köken ve tarihsel mirastan yoksun olan bu yeni markaları sevgi, ilgi ve güvene boğmaya hazır.

İngiltere’nin önde gelen oyuncak bebek markası Sindy, Pedigree Toys Ltd. tarafından geliştirildi ve piyasaya sunuldu.

İnternet ve sosyal medya üzerinden yapılan reklam ve pazarlama harcamalarında artış devam ederken, internet kullanım oranları ve internette geçirilen zaman aralığının da artmasıyla markalar sosyal medya da pazarlama yapmak adına yeni mecralara yönelmeye başladı.

10

26

12

50

40

62

94

66

18

88

74

70

YAZ’

13

PAZARLAMADAMECRA SEÇİMİ

LİSANSINI ALACAĞINIZ MARKA NE KADAR GÜVENİLİR?

Page 7: License Time Yaz 2013

Domo © NHK-TYO 1998–2013. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. Licensed by Big Tent Entertainment. © 2013 YUKO SHIMIZU / TACT.C.INC

© Copyright Withit Licensing 2013. All Rights Reserved. © 2013 Bean World e.K. All Rights Reserved.

Türkiye’deki Lisans Hakları ‘Lisans Medya’ tarafından verilmektedir.

Page 8: License Time Yaz 2013

Yeni yönetim kurulu üyeleriyle düzenlediği ilk basın toplantısında BMD’nin 10 yıllık projeksiyonunu anlatan Hüseyin Doğan: Ayak basmadığımız ülke kalmayacak, dünyada 20 milyar dolarlık Türk Markası kullanılacak!

DÜNYADA 20 MİLYAR DOLARLIKTÜRK MARKASI KULLANILACAK

Marka ekonomisinin yarattığı ivme ile BMD üyelerinin gelecek 10 yılda, ma-ğaza sayılarını 157 bine, istihdamı 715 bin kişiye, ciroyu ise 114 milyar dolara çıkaracağını açıklayan Hüseyin Doğan, 2023’te tüm dünyaya 20 milyar dolarlık markalı ihracat gerçekleştireceklerini söyledi. Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Baş-kanı Hüseyin Doğan, perakende sektö-ründe devrim niteliğinde hızlı bir dö-nüşüm yaşandığını vurgulayarak:

“3 yıl önce bin 175 olan yurt dışı mağa-za sayımızı yüzde 300’e yakın artırarak 3 bine çıkardık. Bunu yaparken gittiğimiz ülkelere know how’ımızı, insan kaynağı-mızı ve kültürümüzü transfer ettik. Yeni hedefimiz, Birleşmiş Milletlere üye 193 ülkede en az bir Türk markasının mağa-za açmasını sağlayarak 20 milyar do-larlık markalı ihracat gerçekleştirmek.” dedi.

Hüseyin Doğan, yeni yönetim kurulu üyeleriyle düzenlediği ilk basın top-lantısında BMD’nin projeleri hakkında bilgi vererek, sektördeki gelişmeleri değerlendirdi.

Perakende sektörünün 280 milyar do-lar ciro, 365 bin mağaza ve 3.8 milyon kişilik istihdamıyla Türkiye ekonomisi-nin en dinamik yapı taşı olduğuna dik-kat çeken Doğan, 2023’e giden 10 yılda çok büyük değişim ve dönüşümlerin yaşanacağını ifade etti.

33 Milyar Dolarlık Yıldızlar Topluluğuyuz

Hüseyin Doğan, 500’ün üzerinde mar-kadan oluşan BMD üyelerinin toplam cirosunun ise 33 milyar dolara ulaştı-ğını, 55 bin mağazada çalışan sayısının 315 bine çıktığını ifade etti. BMD mar-kalarının 10 yıl önce 8 milyar dolar ciro, 2 bin 500 mağaza ve 40 bin çalışanı bu-lunduğunu hatırlatan Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar hep bir ülkenin marka-ları kadar zengin olduğuna inanmış ve hedeflerimizi buna göre belirlemiştik. Artık Türkiye’nin dünya üzerinde yaygın-laşmış, dünyanın her ülkesinde hizmet verme yeteneğine ve deneyimine sahip markaları var. Türk organize perakende sektörü üç yıl önce de ifade ettiğimiz gibi gerçek bir yıldızlar topluluğuna dönüştü. Her geçen gün çok daha fazla parlayan, çevresini aydınlatan ve tüm dünyaya ya-yılan bu güç, Türkiye’nin prestijine prestij katıyor. 5 kıtada mağaza sayımızı 3 bine taşırken, sadece ürün değil, ‘Türk Pera-kende Modeli’ni de ihraç ediyoruz. Git-tiğimiz ülkelerde Türkiye’de edindiğimiz insan kaynağını, işletme modelini ve kül-türümüzü transfer ediyor, çok daha hızlı büyüyoruz. Örneğin LC Wakiki 2023’te Avrupa’nın en büyük 3 markasından biri

8

HABERYA

Z’13

Page 9: License Time Yaz 2013

olmayı hedefliyor. Ciroda, dünya marka-sı olarak bildiğimiz pek çok markayı geç-tiler. Yine Koton, Colin’s, Mavi, İpekyol, Damat gibi uzayıp giden bu listeyi 10 yıl sonra dünya markalarının arasında gö-rebiliriz. Tüm bu realiteler bize hedefleri-mizin doğruluğunu gösteriyor.” Ciromuzu 114 Milyar Dolara Çıkaracağız

BMD Başkanı Doğan, sadece 2013-2014 yılları arasında 70 AVM’nin açıla-cağını, gelecek 10 yılın sonunda 157 bin mağaza 715 bin çalışan ve 114 mil-yar dolar ciro hedeflediklerini aktardı. Türk perakende sektörünün bütünün-de 2023’te istihdam edilenlerin sayısı-nın 9 milyona çıkacağına işaret eden Doğan, şunları söyledi:

“Markalı ihracatın 2023’e giden süreçte göstereceği artışla, tasarımcı, yurtdı-şı pazarlama uzmanı, yetkin mağaza personeli gibi nitelikli pozisyonlara ih-tiyaç doğacak. Markaların bu ihtiyacını karşılamak için, ülkemizin perakende eğitimine yönelik politikalarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Hazırlayacağımız raporlarla hem resmi kurumlara yol gös-terici olacak hem de gençleri peraken-deye çekmeye yönelik hareket planları oluşturacağız.”

Türk markalarının daha şimdiden ulus-lar arası fonların göz bebeği olmaya başladığına dikkat çeken Doğan, pek çok global markanın zor günler geçir-diği ve alıcı aradığı bir dönemde Türk markalarının yıldızının daha da parla-dığını söyledi.

BMD’nin Projeleri 10. Kalkınma Planına Girdi

Kalkınma Bakanlığı’nca 2014-2018 yıl-ları arasında uygulanmak üzere hazır-lıkları yürütülen 10. Kalkınma Planı’na Türk markalarının yurtdışında mağaza-laşmaları ve markalı ihracat stratejisi-nin de dahil edildiğini bildiren Doğan:

“BMD’nin 2023 vizyonu olarak dile getir-diği Türk markalarının yurtdışında büyü-meleri, ‘Türk Malı’ yerine ‘Türk Markası’ kavramının yaygınlaştırılması, modern ticaretin payının yüzde 80’lere ulaşması ve Türk markalarına ait yurtdışı mağaza sayısının 20 bine çıkması gibi hususlar 10. Kalkınma Planı Hedefleri ve Stratejisi içine alındı. Böylece, BMD’nin akademik katkıları ve ısrarla dile getirdiği ekono-mik unsurlar, ilk kez Türkiye’nin kalkın-ma stratejisi açısından değerlendirilmiş oldu” dedi. İstanbul Moda ve Marka Merkezi Olacak

Hüseyin Doğan, global markaların üreticisi kimliğini üzerinden atan İstanbul’un artık moda ve marka mer-kezi olarak algılanmaya başlandığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Oluşumunda büyük emek harcadığı-mız İstanbul Shopping Fest’ten yine des-tek verdiğimiz İstanbul Fashion Week’e kadar pek çok organizasyon sayesinde İstanbul artık bambaşka bir kimliğe büründü. Türkiye gibi Türk markaları da büyük düşünüyor. İçinden çıktığımız kente değer katan projelerle sektörümü-

ze, markalarımıza ve bir bütün olarak ül-kemize karşı görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Geleceği doğru kurgulamak için kendi içimizde de bir takım düzenle-melere gidiyoruz. Tüm Alışveriş Merkez-leri ve Perakendeciler Federasyonu bu ihtiyaçtan doğdu. Şimdi artık taşlar yerli yerine oturdu. Federasyonu oluşturan derneklerde sinerjimizi çok daha efektif bir şekilde kullanacağız.” Sorunların Çözümünde Saydamlık Esas Olacak

Türk perakende sektörünü AVM ve markaların birlikte büyüteceğini vur-gulayan Hüseyin Doğan, sektör içinde yaşanılan sorunlar ve aksayan yönler karşısında ise dünyada uygulanan mo-deller çerçevesinde çözüm arayacakla-rının altını çizdi.

Hüseyin Doğan, örneğin AVM’lerdeki genel giderler konusunda adil şeffaf paylaşımı doğru bulduklarını, bu çer-çevede bir çözümün herkesin yararına olacağını belirtti.

BMD içinde yer alan komitelerin küçük birer dernek gibi çalışmalarını sağla-yacak modeli hayata geçireceklerini ifade eden Doğan, böylece derneği çok daha üretken ve aktif kılacaklarını söyledi.

Doğan, başta Tüm Alışveriş Merkez-leri ve Perakendeciler Federasyonu (TAMPF) olmak üzere İHKİB, TGSD gibi sektörel kurumlarla yakın işbirliği için-de çalışacaklarını sözlerine ekledi.

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

9

Page 10: License Time Yaz 2013

Önde gelen 39 siteden oluşan üye ağıyla e-ticaret sektörünün büyük bir kısmını temsil eden Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD), bir defa daha Türkiye’nin e-ticaret haritasını çıkardı. Harita, ETİD üyesi olan ve farklı kategorilerde hizmet veren e-ticaret sitelerinden elde edilen verilerle hazırlandı. Veriler arasında ilk göze çarpan sonuç kadın ve erkek kullanıcıların tercihleri…

Her sene yaklaşık yüzde 50’lik büyüme sağlayan online alışverişte, kitap satın almada kadın kullanıcıların ciddi oran-daki yükselişi dikkat çekti. Bunun yanı sıra erkek kullanıcıların daha niş alanla-ra da yöneldiği ortaya çıktı. Bilgisayar-elektronik gibi kategorilerin yanı sıra erkeklerin spor malzemeleri ve tamir aletleri gibi ürünleri de internet üzerin-den satın aldığı görüldü.

Alışverişlerin yüzde 50’ye yakını üç büyük ilden

İl bazında sıralama yapıldığındaysa İstanbul’un hâkimiyeti öne çıkıyor. Üç büyük il, Türkiye’deki online alışverişin yarısına yakınına hakim gözüküyor. İs-tanbul burada yüzde 28’lik oranıyla ilk sıraya yerleşiyor. Onu yüzde 13 ile An-kara ve yüzde 7 ile İzmir takip ediyor. Bunların dışında diğer büyük şehirler de online alışverişe alışmış görünüyor. Bursa’da internet üzerinden sipariş ve-renlerin oranı yüzde 6’yken, Adana’da bu oran yüzde 3 olarak ifade ediliyor. Bölgelere göre bir sıralama yapıldığın-da geçtiğimiz sene de en üst sırada yer alan Marmara Bölgesi’nin yerini koru-ması dikkat çekiyor. Marmara, yüzde 46’lık oranıyla en çok alışveriş yapan bölge oluyor. İç Anadolu Bölgesi yüzde 14 ve Ege Bölgesi yüzde 13’lük oran-larıyla online alışveriş pazarında yer alıyor.

Başkent ev aksesuarları alıyor

Geçen sene klima satışlarının yoğun olarak görüldüğü Ankara’da bu sene ise ev aksesuar satışlarında ciddi bir ar-tış gözlendi. Kitap satışları; elektronik, giyim gibi kategorilere açık ara fark attı. İstanbul’da ise her zaman olduğu gibi bilgisayar kategorisi ürünleri re-vaçta. Ardından giyim, mobilya ve ev aksesuarları geliyor. İzmir’in en çok sa-tın aldığı ürün ise, telefon. Onu giyim-aksesuar ve kitap satışı izliyor. Güzel-liklerine özen gösteren İzmirliler için internet üzerinden kozmetik alışverişi ise dördüncü sırada yer alıyor.

35 – 45 yaş arası niş ürünleri tercih ediyor

ETİD’in araştırması, yaş gruplarına dair ipuçları da verdi. Yüzde 16,5’lik bir ora-na sahip 18 – 25 yaş arası grubun en çok giyim ürünleri siparişi verdiği belir-lendi. Yüzde 50 ile çoğunluğu oluştu-ran 25 – 35 yaş grubunun ise her kate-goriye hakim olduğu ortaya çıktı.

35 – 45 yaş aralığının yüzde 24 ile en çok spor malzemeleri gibi ürünler ve kitap almaları da araştırmanın sonuç-larından oldu. 45 yaş üstünün ise ta-mir malzemelerini ve kitaplarını yüzde 11’lik oran ile internet üzerinden aldık-ları ortaya çıktı.

Araştırmanın sonuçlarına ilişkin bir de-ğerlendirme yapan ETİD Yönetim Ku-rulu Başkanı Hakan Orhun, e-ticaretin gün geçtikçe daha da benimsenmeye başladığını belirterek şunları söyledi:

“Genç nüfusumuz e-ticarete en başın-dan beri net bir şekilde entegre olmuş durumda. Burada dikkat çekici olan sonuç, artık 35 – 45 yaş ve 45 yaş üstü-nün de online alışveriş yapmaya gide-rek daha fazla odaklandığı… Bu da e-ticaretin daha niş alanlara doğru da gitmesine olanak tanıyor. Kısacası sek-tör geliştikçe herkes kendi ihtiyaçlarını internet üzerinden karşılayabilecek du-ruma geliyor. Daha önceleri kadınların karar vermesine rağmen erkeklerin daha çok harcama yaptığı görülüyordu. Buna da erkeklerin kredi kartının kullanılması neden oluyordu. Ancak artık kadınlar da kendi kartlarıyla alışveriş yapmaya baş-ladılar. Eminim ki bu trend gün geçtikçe daha da yükselecek ve teknolojik geliş-melere bağlı olarak sağlıklı bir şekilde şekillenecek ve e-ticaret bir hayat biçimi haline gelecektir.”

TÜRKİYE’NİN E-TİCARETHARİTASI

Kaynak: sosyalmedyaport.com

ARAŞTIRMA

10

YAZ’

13

Page 11: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

11

Page 12: License Time Yaz 2013

12

Mümkün olduğu kadar çok tüketiciye ulaşmak için her dönemde farklı stratejiler geliştiren iş dünyası, son zamanlarda duyuların gücüne inanmaya başladı. Markalar şimdi de müşterilerini görme, işitme, koku ve dokunma duyuları ile etkilemeye çalışıyor.

Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzin-de isimli kitabında tat, koku, görme, işitme, dokunma duyuları ön plana çıkar.

Proust, seneler sonra, çocukluğun-da yediği bisküvinin tadını hatırlar ve geçmişte yaşadığı anları tekrar yaşar, istediği gibi şekillendirir. Bir akşamüs-tü gezisinin kokusu; ya da bir akşam yemeğinin sesleri, hayatını yönlendirir.Edebiyatta her zaman önemli bir yere sahip olan duyuların gücü, son dö-nemde iş dünyası tarafından da yeni-den keşfedildi.

Mümkün olduğu kadar çok tüketiciye ulaşmak için her dönemde farklı stra-tejiler geliştiren iş dünyası, son zaman-larda duyuların gücüne inanmaya ve pazarlama faaliyetlerini bu yönde ge-liştirmeye başladı.

Örneğin McDonald’s’ın restoranların-da kullandığı kokular, sadece insanları içeri çekmekte etkili olmuyor, aynı za-manda, yemek yeme deneyimini de olumlu etkiliyor.

Erkekler tarafından kullanılan deodo-rant markası Lynx, reklamlarında “güç ve etki” hissi oluşturabilecek bir sese ulaşmak için oldukça ciddi çalışmalar yaptı. Hedef, sprey sesinin, kadınların kullandığı deodorantlardan daha güç-lü olmasını sağlamaktı.

Singapur Airlines da, kendine özel

koku kullanan markalardan birisi. Uçak görevlilerinin kullandığı parfüm, aynı zamanda uçakta dağıtılan buhar hav-lularında da kullanılıyor. Doğrudan duyulara hitap eden bu uygulamalar, insanların algılarını da harekete geçir-miş oluyor.

C-Lifleri

Unilever Ar-Ge bölümünden Prof. F. McGlone, insanların ürün seçerken ve kullanırken yaptıkları seçimleri anla-mak için duyular ve beyin üzerine araş-tırmalar yapıyor. İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nden bir grup bilim ada-mıyla birlikte çalışan Prof. McGlone, cilt üzerinde dokunuşlara karşılık ve-ren özel bir sinir sınıfı keşfetti. C-lifleri.

Nitekim Unilever, bakım ürünlerini tasarlarken, ambalaj tasarımı ile do-kunma duyusunu da etkilemeye özen gösteriyor. McClone’un Unilever’in in-ternet sitesinde yer alan yorumları şöy-le: “Tüketicilerimize bazen saç derisine

Didem Eryar Ünlü dunya.com

PAZARLAMADA‘DUYU’ ÇAĞI

MAKALEYA

Z’13

Page 13: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

13

değen bir şampuanın, bazen de avu-cuna dokunan bir ambalajın yarattığı hisle ulaşıyoruz.

Bu deneyimler birden fazla duyuya hitap ediyor, dolayısıyla duyu sistemi-mizin algımızı ve duygularımızı nasıl etkilediğini derinlemesine öğrenmek, araştırmalarımızın ayrılmaz bir parçası.

Bir ürünün duygusal ve duyusal un-surları o ürünün sadece yan özellikleri değildir; bunlar, çocuklardan yaşlılara kadar herkes için hayati önem taşır.”

Milyarca dolarlık endüstri

Uzmanlar duyuları temel alan pazarla-manın milyarlarca dolarlık bir endüstri haline geldiğini ifade ediyorlar. Çama-şır deterjanlarında kullanılan etkileyi-ci özellik ise koku. Hatta koku, marka bağlılığını güçlendiren çok önemli bir silah olarak değerlendiriliyor.

Örneğin otomobil üreticisi Toyota, kol-tuk başlıklarına titreyen uyarıcı sinyal-ler koymayı planlıyor. Bunun nedeni yapılan araştırmalarda, insanların baş-larından aldıkları uyarılara çok daha hızlı cevap veriyor olmaları. Yapılan araştırmalar, sadece markaların değil, kasapların bile bu yöntemi kullandığı-nı ortaya koyuyor. Birçok kasap, etlerin daha iyi gözükmesi için farklı floresan aydınlamalardan faydalanıyor.

Dijital dünyada da duyular ön plana çıkacak

Uluslararası reklam şirketi JWT, duyu-ların tüketici davranışları üzerindeki etkilerini araştıran Oxford Üniversitesi profesörü Charles Spence ile stratejik işbirliği gerçekleştirmiş. JWT, duyula-rın dijital dünyada da, önemli bir rol üstleneceğini savunuyor. Bu görüşü-nün başlıca nedeni, insanların büyük bir bölümünün, fiziksel dünya ile ilgi-sini koparmış hissetmesi. Dolayısıyla, müşterisi internete göç eden markalar, duyu temelli pazarlama stratejilerini dijital dünyada harekete geçiriyorlar. Örneğin müşterilerini etkilemek için yumuşak malzemeler kullanan ABD’li bir giyim markası, şimdi bu duyuları internet üzerinde harekete geçirecek araçlar geliştirmiş: Markanın internet sitesinde gezerken, fareyi ürün üzerin-de hareket ettirdiğinizde, malzemenin yumuşaklığını anlatan sesler duyuyor-sunuz. Hizmette ve yaratıcılıkta sınır yok yani!

Page 14: License Time Yaz 2013

Gün içinde hiç fark etmeden binlerce marka ile karşı karşıya kalıyoruz. Birlerce isim karşımıza çıkıyor. Kimileri aklımıza kolayca giriyor, kimilerini hatırlamakta zorlanıyoruz, kimilerini ise fark etmiyoruz bile…

MARKA İSMİKÖKENLERİ VE TÜRLERİ

Kötü de olsa iyi de olsa marka isimleri-nin kökenlerini ve konuluş hikayelerini hep merak etmişimdir. Bu isimleri kim koyar, isim nereden aklına gelmiştir, kimlere danışmıştır, hangi isimleri ele-miştir, öğrenmeye çalışırım. Zaman za-man elime geçen bu hikâyelerin en il-ginç olanlarını aşağıda okuyabilirsiniz.

Vakko: Vitali ve Alber Hakko kardeşle-rin isimlerinin baş harfleri ve Hakko so-yadının ‘kko’ kısmının birleştirmesiyle oluşan bir marka.

DYO: DYO adı, Durmuş Yaşar ve Oğul-ları Boya ve Vernik Fabrikaları A.Ş.’nin

kısaltılmışıdır. 1954 yılında kurulan DYO, Yaşar Holding Boya Grubu’nun ilk boya fabrikası.

KVK: K.V.K, Mehmet Emin Karameh-met, Murat Vargı ve Osman Kavala’nın soyadlarının baş harflerinin bir araya gelmesiyle oluştu.

YUMATU: Yusuf, Mahmut ve Tuncer kardeşlerin isimlerinin ilk hecelerinin bir araya getirilerek oluşturuldu.

Rodi: Ramazanoğulları Dikimevi

Akbank: Sabancı ailesinin geçmişi, Hacı Sabancı’nın memleketi Kayseri’ye uzanıyor. Aile iş dünyasındaki başa-rıyıysa Adana’da yakaladı. Adana ve Kayseri’nin baş harfleri birleştirilerek 1959’da Akbank kuruldu.

ENKA: Enişte ve kayınbirader unvanla-rının ilk heceleri birleştirilerek oluştu-

rulmuş. Enişte Şarık Tara, kayınbirader de Sadi Gülçelik.

Beymen: Boyner Grubu’na ait Beymen, Türkçedeki ‘bey’ ile küresel bir kimlik kazanmak için İngilizcede ‘adamlar’ anlamına gelen ‘men’ kelimelerinin bir-leştirmesiyle oluşturulmuş.

Mercedes: Fransa Nice kentinde ya-şayan Avusturyalı tüccar ve Avustur-ya Nice Başkonsolosu Emil Jellinek, Daimler fabrikasını ziyaret ederek bir otomobil satın aldı. Uluslararası finans dünyası ve aristokrasi ile iyi ilişkiler içinde olan Jellinek, Daimler otomo-bili ile Fransız Riviera’sında büyük ilgi topladı. Daha sonra Jelinek 1899‘da 23 beygir gücünde motorla donatılmış bir Daimler yarış otomobiline büyük kızı Mercedes ‘in adını vererek bu araçla Nice’de bir yarışa katıldı ve birinci oldu.

Bu başarısından sonra Jelinek, Daimler fabrikasına 36 otomobil sipariş verdi ve bu araçların “Mercedes” adını taşı-

Murat Şaylan markaisimleri.wordpress.com

ARAŞTIRMA

14

YAZ’

13

Page 15: License Time Yaz 2013

malarını şart koştu. (Mercedes İspan-yolca konuşulan ülkelerde kullanılan bir kadın ismidir ve İspanyolca anlamı ise mars gezegenidir.)

Gördüğünüz gibi markalar isimlerini çok farklı çıkış noktalarından alabiliyor. Tam da bu noktada beni bir merak sa-rıyor; Kaç tür isim koyma alternatifimiz var? Ticari varlıklara (kurum, ürün, hiz-met, model) verilen isimleri sınıflandı-rabilir miyiz?

Söyleniş, yazılış ve anlam açısından hapsi de birbirinden farklı olan isim-lerin birbirine benzer yanları da vardır. Benzerlikleri ve farklılıkları kullana-rak marka isimlerini sınıflandırmamız mümkündür. Bu alanda yaptığım araş-tırmalar sonucunda kapsamlı bir sınıf-

landırma bulamadım. Bunun üzerine ben kendi sınıflandırmamı yaptım. Umarım size mantıklı ve doyurucu ge-lir.

- Kurucunun veya kurucuların “Adı ve/veya Soyadı”nı tamamen veya kısmen taşıyan markalar: Adil Işık, Yves Saint Lourent, Tomy Hilfiger, Kenzo, Forbes, Boyner, Sabancı Holding, Harley-Devidson, P&G (Procter&Gamble), Levi’s, McDonald’s

- İnsan isimlerini kullanan markalar: Elif Cafe, İdil Bebe, Zeynep, Nergis Hol-ding, Yeşim Tekstil, Mercedes, Colin’s

- Canlı veya cansız nesnelerin adlarını kullanan markalar: Diesel, Puma, Ca-mel, Apple, Gold, Pardus, Zebra, Kristal Kola, Çilek Mobilya, Falcon Projesi - Kavramları, sıfatları isim olarak kul-lanan markalar: Capital, Kırmızı (Der-gi), Mavi Jeans, Referans Noktası, İyi Matbaa, Fark Yeri, Ören Bayan, Filli Boya, Hayal Kahvesi, Kristal Elma Ödülleri, Al-tın Portakal Film Yarışması

- İçeriği anlatan, vurgulayan marka-lar: Coca Cola, Internet Explorer

- Mesajları, vaatleri isim olarak kul-lanan markalar: Bonus, Advantage,

Speedy, ACL, Energizer, Die Hard (Akü), Pathfinder (Nissan), Akıllı Posta

- Uydurulmuş (anlamsız) isimler kul-lanan markalar: Kodak, Exxon, Sony, Aventis - İki kelimenin bileşiminden türe-tilmiş markalar: Avea (Aria ve Aycell), Novartis (Nova; yeni + artes; bilgi biriki-mi, başarma gücü), Swatch (Swizerland + Watch), Duracell (Durabale + cell), Eveready (Everytime + Ready), Linspire (Linux + Inspire), Veezy (Vestel + Eazy), Banvit (Bandırma Vitaminli Yem Sana-yi), Promat (“Profesyonel matbaacılık” sloganından türetilmiştir), Fenerium, Aviva

- Kelime kökünden türetilmiş marka-lar: “Excellent” kelimesinden türetilenler: Excellect, Excellerate, Excellex, Excellion. “Select” kelimesinden türetilenler: Selli-gence, Selexity, Selectria, Selectium

- İki kelimenin kombinasyonundan oluşan markalar: Demirdöküm, Medi-aCat, PowerBook, ProfitVision, Smart-Rent, HairPalace

- Kısaltma (baş harfleri) kullanan markalar: IBM (Internetional Business Machines), BMW (Bayerische Motoren Werke), HP (Hewlett-Peckard), P&G

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

15

Page 16: License Time Yaz 2013

(Procter&Gamble), HSBC (Hongkong and Shanghai Banking Corporation), CA (Computer Assosiation), HBB (Has Bilgi Birikim), TÜBİTAK (Türkiye Bilim Teknik Araştırma Kurumu), PO (Petrol Ofisi)

- Lokasyonların isimlerini kullanan markalar: Saturn (otomobil), Uludağ Gazozları, Avrupa-Amerika Holding, Trakya Peynirleri, Denizli Seyahat, Pa-mukkale Şarapları, Sultanahmet Köfte-cisi, Koska

- Ülke/ırk isimlerini kullanan marka-lar.: British Airways, French Connection, Cola Turka, Digitürk, Turkcell, AOL, BP, JTI, THY

- Sayıları isim olarak kullanan mar-kalar: 3M, 121, 212, 404, U2, C4, 4.Kat, Levi’s 501, BMW 330ci, Peugeot 206, TV8, Radyo 5, Chanel 5, CK One, Migros 3M

- Resmi ünvanlarını adında kullanan markalar: Borusan, Otosan, Emsan, Bisan, Yataş, Sütaş, Mepaş

- Celebrity isimleri kullanan marka-lar: Nicole Kidman (Chanel), Air Jordan (Nike), Radyo Tatlıses, Intimately Beck-ham (David Beckham Perfume), Tarkan pafüm/deodorant/jöle (Temsu Kozme-tik), Jlo (tekstil), Ken (tekstil)

- Yazımıyla başkalaştırılmış mar-kalar: Neremy (“Neremi” kelimesi-nin İngilizce’ymiş gibi yazımı), Deppo (Depo’nun farklı yazımı), Geay&Shmar

(“Giy ve Şımar” demenin bir başka yolu)

- Satış noktasının adını kullanan mar-kalar (private label): Tansaş, Migros markalı ürünler (un, deterjan, zeytinyağı vb)

- Taklit isimler kullanan markalar: Sunny (Sony), Armine (Armani), Nursage (Versage), Casper

- Ek verilerek oluşturulmuş alt mar-kalar: Mevcut ürüne/hizmete ek olarak piyasaya sürülecek yeni versiyon mev-cuttan farklıysa ekler kullanılır. Ör: Bo-nus Plus, Pepsi Max, Pentium 3, Pentium 4. Diğer popüler ekler: Premium, Gold, Platinium, XL, Min, Eko, Pro, Standart, Professional…

Gördüğünüz gibi 20 farklı isim türü sı-nıfı oluşturdum. Belki atladıklarım veya yanıldıklarım vardır. Ama bu sınıflan-dırma çalışması isim bulma çalışması yapanlara ışık tutacaktır diye düşünü-yorum. Başka sınıflandırmalar da yapı-labilirdi. Mesela isimleri hece sayısına göre de sınıflandırmak mümkün.

- Tek heceli markalar: PO, Lux, Gold, Zen

- Çift heceli markalar: Sony, Omo, Alo, Casper, Migros, Carrefour, Google, Ya-hoo

- Üç heceli markalar: Ariel, Elidor, Pega-sus, Benetton, Teknosa

- Çok heceli markalar: Electrolux, Gül-lüoğlu, Accessories,

- İki kelimeden oluşan markalar: Head&Shoulders, White Westinghouse, Eyüp Sabri Tuncer

İsimleri markanın karakteri hakkında ipucu verenler ve vermeyenler diye iki sınıfa da ayırabiliriz.

Marka isminin ürünle ilintili olması ge-rektiğini savunanlar, marka isminin en önemli unsur olduğunu, ürünün mar-kalaşma sürecinde belirleyici bir rolü olduğunu söylerler ve marka isminin, potansiyel müşterilere satın almadan önce ne aldıkları hakkında bir fikir ver-mesi gerektiğini ve satın alma kararla-rını daha kolay yapmalarını sağlaması gerektiğini öne sürerler.

Diğer görüş ise Coca-Cola, Pepsi, Go-ogle, Starbucks ve Yahoo gibi büyük markaların isimlerinin, markanın ka-rakteri hakkında hiçbir ipucu verme-diğini, tüm anlamı marka kişiliğinin yarattığını iddia ediyor. Markaya her-hangi bir ismi verebileceğinizi söylü-yor.

Mevcut isimlerin çıkış noktalarını anla-mak ve türlerini belirlemek bizlere isim bulma çalışmalarımızda kolaylıklar sağlayacaktır. Sizlerin de sınıflandırma-ları varsa, dinlemek isterim...

16

YAZ’

13

Page 17: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

11

Page 18: License Time Yaz 2013

18

Sosyal medya enflasyonunda markasına uygun mecrayı seçen markalar hedefi onikiden vuruyor…

PAZARLAMADAMECRA SEÇİMİ

Her zamanki sıkıcı rutininde geçmesi beklenen toplantının çehresi, takım el-biselilerin çoğunlukta olduğu toplantı odasının kapısı açılmasıyla birlikte bir-den değişti. Odaya kot pantolonları ve tişörtleriyle giren sosyal medya ekibi içerideki ağır havayı fark edip derin bir nefes aldılar. Önlerinde uzun ve yorucu bir toplantı vardı…

Dünyaca ünlü markanın yöneticileri ar-tık sosyal medyada aktif olmak istedik-lerini söylüyorlardı. Çok büyüklerdi ve burada da büyük oynamak istiyorlardı. “Her yerde biz konuşulmalı, her yerde olmalıyız… Bu alanda da liderliğimizi göstermeliyiz” diyen hırslı yöneticiye sosyal medya pazarlamasını anlatmak zorlu bir sınav olacaktı. ‘’Belli alanları seçmeliyiz.’’ diyen sosyal medya ekibi-ne ateş püsküren takım elbiselileri ikna etmek kolay olmadı ancak sosyal med-ya ekibi galip geldi… Sosyal medyanın adeta keskin bir bıçak olduğu şu gün-lerde hangi mecrayı nasıl kullandığınız giderek daha fazla önem kazanıyor. Niceliğin peşinde koşarak, her yerde olmak için çabalayan markalar giriştik-leri amansız yarıştan yorgun ayrılırken, nitelikli sosyal medya pazarlaması ya-panlar ise hedefi onikiden vuruyor.

Paylaşılan Marka Olmak

Sadece pazarlama iletişiminde değil, tüm yaşamımızda her şeyin “like” ile başlayıp bittiği bir dönemdeyiz. Nere-

deyse tüm iletişim Twitter, Facebook gibi sosyal ağlar üzerinden dönüyor. Facebook’ta ulaşılan hayran sayısı en popüler pazarlama mesajlarının başın-da geliyor. Başta uluslararası şirketler olmak üzere hazır giyimden turizme, fi-nanstan havayoluna kadar her sektör-den binlerce markanın önceliği önce beğenilen, sevilen, sonra da paylaşılan (hatta iletişim kurulan) marka olmak haline geldi. Aslında her dönem hızlı

bir değişim vardı. Ancak, son yıllarda teknolojideki akıl almaz ilerleme, ürün-lere ve pazarlama stratejilerine daha net yansımış durumda. ‘’Pazarlama ne-dir ?’’ sorusuna pek çok farklı cevap ve-rilebilir. Bu cevaplardan birisi de doğru yerde ve doğru zamanda markanızı tanıtmak olabilir. Evet, mecra seçimi kadar zaman seçimi de çok önemli pazarlamada. Sosyal medyanın bugün geldiği noktada ise kafalar karışık…

Sevda Yüzbaşıoğlu sevdayuzbasioglu.com

MAKALEYA

Z’13

Page 19: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

19

Başarısızlığa Sürüklenmeyin

Özellikle pazarlamanın sosyal medya tarafında birçok marka başarısızlığa sürükleniyor. Bu başarısızlığa sürüklen-menin temelinde ise ‘her mecrada var olmak‘ hırsı yatıyor. Markalar öncelikle kendilerine sosyal medyada neden var olmak istediklerini sormalılar. Aldıkları yanıt sadece satışları arttırmak ise han-gi mecranın bu durumu daha kolay şe-killendireceğini belirlemeleri ve buna göre strateji üretmeleri şart. Aldıkları yanıt müşteri ilişkilerini güçlendirmek veya müşterilere ait bilgilere ulaşmak ise tercih edecekleri sosyal ağın daha farklı odaklarla belirlenmesi gereki-yor. Pinterest’in satışları arttırmada, Twitter’ın ise müşteri ilişkilerinde güç-lü olduğu artık bir sır değil.

Doğru Kanalı Seçmek

Araştırma ve danışmanlık hizmet-leri veren TNS’in CEO’su Matthew Froggatt’ın dediği gibi “Yanlış kanal seçmek de, online dünyanın kakofo-nisine sadece yeni bir ses eklemek de markaların potansiyel müşterilere eri-şimini riske eder ve iş gelişimini olum-suz etkileyebilir. Örnek vermek gere-kirse Twitter, markanızla ilgili en yeni haberleri vermek, yöneticilerinizin sek-tör ile ilgili görüşlerini kısaca aktarmak için kullanacağınız bir mecra olabilir.

Diğer yandan Facebook, takipçileri-nizi sohbete daha fazla dahil edebile-ceğiniz, görsellerinizi, etkinliklerinizi paylaşabileceğiniz bir mecra olarak kullanılabilir. B2B şirketler daha uzun ve teknik paylaşımlarını düzenli olarak güncelleyecekleri bir blog üzerinden verebilir ve bu noktada Facebook ve Twitter üzerinden de paylaşarak tüm takipçilerine erişebilirler. Aynı şekil-

de Flickr, Thumblr ve SlideShare de şirketin kurumsal paylaşımlarını ya-pabileceği birer platform olarak dü-şünülebilir. Diğer yandan Linkedin de özellikle Türkiye’de gittikçe daha çok kullanılıyor ve tüketiciye erişmekten çok iş geliştirmeye yardımcı olacak şe-kilde, şirketinizi profesyonel bir biçim-de tanıtabileceğiniz bir mecra haline geliyor.

Taktiklerinizi Önceliklendirin

Pazarlama taktiklerini uygulayacağı-nız sosyal ağı belirlerken ürünün cinsi de oldukça önemli bir kriter. Örneğin Pinterest kullanıcılarının %22,8’i de-ğerli aksesuarları inceliyor. Dolayısıyla bu kategoride üretim yapan bir firma için Pinterest oldukça hedef odaklı bir sosyal ağ. Müşterilerinize ait bilgilere ulaşmak ve bu verilerle stratejinizi be-lirlemek istiyorsanız Facebook en doğ-ru seçim gibi görünüyor. Müşterilerini-zi demografik verilere göre segmente edebileceğiniz en doğru kaynak olan Facebook, insanların %55’inin aldıkları ürünleri paylaşmayı tercih ettikleri bir platform.

Şirketlerin tüm popüler ağlarda ol-masının zorunlu olmadığını kayde-den İletişim Danışmanı Itır Özdiker, “Öncelikle her şirket en popüler sosyal

medya platformunda ya da bütün sos-yal medya platformlarında bulunmak zorunda değil. Bir şirket sosyal medyayı mesajlarını iletmek için bir mecra olarak kullanacaksa ilk olarak erişmek istediği paydaşlarını belirlemesi ve o paydaşları iyi tahlil etmesi gerekiyor. Paydaşlarının hangi mecrayı hangi amaçla kullandığı-nı tespit etmek de önemli.” diyor.

Diğer yandan platformda paylaşılacak içeriğin niteliğinin de kullanacakları sosyal medya platformuna karar ver-mek için belirleyici bir etken olması gerektiğini kaydeden Özdiker, “Bunun için markaların pazarlama birimleri ileti-şim ve sosyal medya ajansları ile birlikte çalışarak doğru sosyal mecra karmasına karar vermesi gerekiyor. Geleneksel ileti-şim çalışmaları ile sosyal medya planla-malarını paralel bir şekilde ve eş zamanlı olarak yürüten markalar arzu ettikleri verimi alabilirler.” diye konuşuyor.

İçeriği İyi Belirleyin

Örneğin Kanadalı ev inşaat firması Martell Home Builders evleri için inşa-at malzemeleri alan müşterilerinin ihti-yaçlarına odaklanan ve müşterileri için faydalı içerikler paylaştıkları bir blog ile birlikte müşterilerinin inşa edilen evle-rini fotoğraf galerileri ile paylaşarak “ev inşa ettirme” deneyimini daha sosyal bir hale getirdi.

Page 20: License Time Yaz 2013

20

Böylece Martell Home Builders son kullanıcılarına direkt olarak ulaşmayı başardı.

Ford da birden fazla sosyal medya plat-formunu web sitesi ile entegre ederek kullanıcıları ve hayranları ile etkin bir iletişim kuruyor. Ford’un bloguna giri-len en son içerik ve fotoğraf, web site-lerinin ana sayfasına da çekiliyor. Oto-mobil söz konusu olduğunda görsellik de hayranlara ulaşmak için en güçlü araçlardan birisi olduğundan Ford, Flickr ve YouTube widgetlarını da kul-lanarak web sayfasını daha eğlenceli ve interaktif bir hale getiriyor. “Ben her mecrada varım” demek kulağa hoş gel-se de gerçeğe yansıması o kadar etkili ve hoş olmayabiliyor.

Bu durum da her alanda olduğu gibi sosyal mecralarda da niteliğin ön plana çıktığının kanıtı gibi. Doğru içeriklerle belirlenen doğru mecrayı yakalamak için ise iyi analiz yapmak gerekiyor.

Hedefi olmayan geminin hiçbir rüzgârı arkasına alması nasıl mümkün değil-se amacı belli olmayan aksiyon, gök kubbenin altında sadece hoş bir seda bırakmaktan öteye gidemiyor.

Doğru Sosyal Medyayı Seçmek İçin Ne Yapmalı?

- Eğer kitleniz profesyonellerden oluşu-yor veya işiniz B2B ise, LinkedIn’e göz at-manızda fayda var.

- Eğer eğlenceli bir tüketim ürününüz varsa, Facebook iyi bir seçim olabilir. Sosyal paylaşım, hayranlarınızın artma-sını da sağlayabilir.

- Stratejinizin bir parçası çalıştığınız en-düstrideki deneyiminizi ortaya koymak ve aramalarda daha fazla görünürlük kazanmak ise, sosyal paylaşım ikonları-nın da olduğu sürekli yenilenen bir blog işinizi görecektir.

- Bol görsel sağlayabileceğiniz (örneğin turizm) bir sektördeyseniz görsel odaklı Pinterest sizin doğal seçiminiz olacaktır.

- Hangi ülkede reklam hedefleniyorsa, o ülkede en çok kullanılan platformlar-da Sosyal Medya Pazarlama yapılmalı.

Örneğin Facebook Türkiye’de gayet et-kinken, Rusya’da Vkontakte.ru (Vk.com) etkili.

- Amacınız müşterilerinize ait bilgilere ulaşmak ve bu verilerle stratejinizi belir-lemek ise Facebook sizin için doğru bir mecra olabilir.

- Markaların, ürünün veya hizmetin du-rumuna göre bir sosyal ağ belirlemek önemli. Örneğin lüks ürünler satıyorsu-nuz, müşterilerinizin alım gücü yüksek ve sosyal medya ile satışlarınızı arttırmak istiyorsunuz. Şirketiniz B2C şirketi ise Pinterest yerine başka ağlara yönelmek odak noktanızı kaybetmenize ve verim-liliği düşürmenize neden olacaktır. B2B için durumun değiştiğini ve Linkedin’in ön plana çıktığını da söylemekte fayda var.

- İnsanların %68’i ürünü almadan önce ürünün videosunu görmek istiyor. O yüz-den Youtube gibi video paylaşım plat-formlarını unutmamakta fayda var.

- Yönteminizi doğru belirleyin. Örneğin sizin için doğru hedef kitle Facebook uy-gulamalarına itibar eden yaş aralığında değilse uygulama geliştirmeniz sizi he-deflediğiniz kitleye yaklaştırmayacaktır.

YAZ’

13

Page 21: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

21

Page 22: License Time Yaz 2013

22

MAKALEYA

Z’13

Uluslararası Rekabetçilik Ve İşbirliği Konferansı’nda konuşan Eczacıbaşı Holding İnovasyon Koordinatörü Ata Selçuk ne kadar inovatif olursa, o derece rekabetçi olacağını dile getirdi.

İnovasyonun ve rekabetçiliğin öne-mine değinen Eczacıbaşı Holding İnovasyon Koordinatörü Ata Selçuk, Türkiye’nin daha rekabetçi olması ge-rektiğini kaydederek, küresel rekabet-çilik sıralamasında 43’üncü sırada yer aldığını olduğunu belirtti. Selçuk, “Bu, ilk 10 ekonomi arasına girmek için pek parlak bir yer değil” dedi.

Uluslararası Rekabetçilik Ve İşbirliği Konferansı’nın ilk gününde düzenle-nen Rekabetçilik için İnovasyon konu-lu panelde Türkiye’nin 2023 hedefleri-ne ulaşma noktasında rekabetçiliğin, inovasyonun ve markalaşmanın yeri tartışıldı. Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın modera-törlüğünde düzenlenen panelde ‘Kü-resel Ticaret ve İnovasyonu Etkileyen Makro Trendler’ hakkında bilgi veren Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Başkanı Cengiz Ultav, bundan önceki yaklaşık 20 yıllık dönemde dün-yanın tüm inovasyon gücünün birkaç alana kısıtlandığını bildirerek önümüz-deki 20 yılda ise somutluklar dönemi-ne girildiğini kaydetti.

Somutluklar dönemi hakkında bilgi veren Ultav, örnek vererek, otomobilin içerisinde elektronik olarak, mekanik olarak, iletişim olarak her türlü tekno-lojinin bulunduğunu ancak, yollarda aynı durumun görülemediğini söyledi. Sağlıkta da benzer bir durumun görül-

düğünü ifade eden Ultav, “MR cihazla-rının içerisine her türlü teknoloji gö-

mülmüş durumda ama önleyici tıbba baktığınız zaman orada yaptıklarımız son derece sınırlı” dedi. Önümüzdeki dönemde, çok alanlı, çok kültürlü yep-yeni verimlilik ve kolaylık katmanları-nın hedefleneceğinin belirtildiğini kay-deden Ultav, “Dolayısıyla, Türkiye’nin bu somutluklar odağını kendi içerisin-de çok iyi kurması gerekiyor” dedi.

Geçmiş internet döneminin ‘büyük veri’ (big data) parçasının, bugüne yansıdığını bildiren Ultav, internetin yeni kolaylıklara ulaşabilmek adına el altında bulunduğunu belirterek “Fir-malar için baktığınızda bu büyük veri-nin önemini devrim olarak ele almakta büyük fayda var. Bu sistem internet teknolojilerinin evriminden daha öte

bir anlam ifade ediyor” dedi. Bu süreç-te Türkiye’nin neler yapabileceğini ak-

taran Ultav, “Büyük verilerin etrafında oluşacak iş modellerinde servislerde yüzlerce dijital cihazın olacağını görü-yoruz. Trafik lambalarının, cihazların üzerinde, her yerde olacak. Bu dijital cihazları üreten ve bunların servisleri-ni veren bir ülke olmamız için önemli bir adım olacağını düşünüyorum” dedi. Ultav, büyük verinin sağlık, eğitim, ta-rım gibi bütün sektörlerde yer alacağı-na işaret etti.

“Bambaşka analiz teknikleri biliyor olmalıyız”

Türkiye’nin odaklanması gereken bir başka noktanın yeni analitikler oldu-ğunu kaydeden Ultav, “Artık sistemler, ülkeler, toplumlar bağlantılı, bağımlı

DÜNYANIN İLK 10 EKONOMİSİ HEDEFİNE

REKABETÇİLİK ENGELİ

Özüm Örs dunya.com

Page 23: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

23

ve birbirine kilitli bir ortam içerisin-de” dedi. Kompleksitenin arttığı bir döneme girildiğini söyleyen Ultav, “Önümüzdeki dönem bu bağlantılı ve kompleks ortamları yönetmek istiyor-sak bambaşka analiz tekniklerini bili-yor olmamız lazım. Firmaların bir kaza anında veya bir kaotik durum için ne yapmaları gerektiğini çok daha önce-den senaryoların içine koyması gerek-tiği bir döneme giriyoruz.

Problemlerin çözümleri için en son bildiğiniz analiz mekanizmalarının yet-meyeceği ve bir takım konularda yeni ortaya çıkan bir takım analitik metotla-rını, firmaların kendileri içerisinde kur-maları gerekiyor” dedi. Bunun yanı sıra, inovasyonun kolay ortaya çıkmadığını bildiren Ultav, inovasyonun kolay ve akışken hale gelmesi, iş hayatının içine girebilmesi için inovasyon hatlarının iyi yönetilmesi gerektiğini söyledi.

“Türkiye’nin benzersiz bir potansiyeli var”

Frost & Sullivan Stratejik İşbirlikleri Direktörü Iain Jawad ise, Türkiye’de büyümenin önünde pazara erişim, fi-nansmana erişim, bilgiye erişim gibi sı-

kıntılar olduğunu kaydetti. Megatrend ve teknolojik gelişmelerin inovasyon ortamını sürükleyeceğini söyleyen Jawad, “Büyüme fırsatlarını iyi analiz etmek lazım. Kendinizi, inovasyon sis-temleri konusunda uluslararası kıyasla-manız gerek” dedi. Jawad, KOBİ’lerin ve yüksek büyümeli firmaların Türkiye’de büyümenin motoru olacağını söyleye-rek, Türkiye’de benzersiz bir potansi-yel bulunduğunu dile getirdi. Jawad, “Doğru strateji ve politika araçlarınız elinizde var, başarılar gelecektir” dedi.

“Ne kadar inovatif olursak, o kadar rekabetçi oluruz”

İnovasyon hakkında bilgi veren Eczacı-başı Holding İnovasyon Koordinatörü Ata Selçuk, Türkiye’nin daha rekabetçi olması gerektiğini belirterek “Küresel sıralamada şu anda 43’üncü sırada-yız. İlk 10 ekonomi arasına girmek için pek parlak bir yer değil” dedi. Selçuk, Türkiye’nin ne kadar inovatif olursa, o derece rekabetçi olacağını dile getirdi. Farklılaştırmaya konusuna da dikkat çeken Selçuk, Polaroid örneğini vere-rek “Eğer kendinizi farklılaştırmazsanız ne kadar büyük olursanız olun ömür bu kadar. Örneğin Polaroid, dijital tek-

nolojiye ayak uyduramadığı için bitmiş durumda” dedi. Marka olmanın da ye-terli olmadığını ve sürdürülebilir mar-ka olmak gerektiğini söyleyen Selçuk, bunun için inovasyon gerektiğini ifade etti.

Yerli otomobilde sürdürülebilirlik önemli

Marka olmanın önemine değinen Ata Selçuk, “Marka olmanın tek gerekliliği var; müşterinize tüketimde değer ya-ratmak. Değer yaratmak için yenilikçi, farklı bir şeyler yapmanız gerekiyor” diye konuştu. “Otomotivde yerli marka oluşturulmasını doğru buluyor musu-nuz?” sorusuna yanıt veren Selçuk, 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için daha yüksek katma değerli üretim yapmak gerektiğini bildirdi. Selçuk, “Otomotiv bunlardan biridir. Otomo-tivde bir Türk markası olabilir ama bu-nun bir modeli yarattık, 5 sene sonra ikinci modeli yaratamadık şeklinde olmaması gerek. Yaptım oldu, 5 sene sonra olmazsa olmaz gibi bir anlayış, bizi küresel pazarlarda bizi bir yere taşımaz. Küresel olarak bir yere getir-meyecekse de, olmayacak duaya amin demeye gerek yok” diye konuştu.

Page 24: License Time Yaz 2013

www.ajiahotel.com

Ahmet Rasim Paşa Yalısı Çubuklu Cad. No 27 34812 Kanlıca / İstanbul / TürkiyeTel: +90 (216) 413 93 00

Boğaziçi sahilinin en güzel mücevherlerinden eşsiz bir Osmanlı Yalısı. Modern iç mimarisi, yüzyıllık tarihi mimari yapısı ile A’jia, etrafına trend ve heyecan yayıyor. Detaylara gösterilen olagandışı ihitimam, özel

servis ve HIP yönüyle A’jia Hotel otelcilik anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor.

Page 25: License Time Yaz 2013

Şehrin tarihi ve kültürel merkezlerine kolay erişimi olmasına rağmen, A’jia nefes kesen Boğaz manzaralı 16 odasıyla misafirlerine gündelik hayatın stres ve koşuşturmasından uzak, çok özel bir kaçış olanağı sunmaktadır.

A’jia restaurant İstanbul’un gurme damak tadına hitap eden en güzide mekanlarından biridir. Benzersiz yaklaşımı, yaratıcı fikirleri ve mükemmel mönüleriyle A’jia Otel’de özel davetler ziyafete dönüşür.

A’jia, kendi teknesi ile misafirlerine Avrupa yakasından ücretsiz transfer servisi verirken, muhteşem manzara eşliğinde göz ziyafeti de sunmaktadır.

Birbirinden bağımsız olarak dizayn edilmiş her odasının en modern techizat ve konfor anlayışıyla 1800lerin sonsuz zerafetini harmanlayacak şekilde döşenmiş olması da değerli misafirlerine ayrı bir keyif verir.

Page 26: License Time Yaz 2013

26

Dijital dönüşüm ve etkisi her geçen gün artıyor. Bu durum markaları etkiliyor. Bu dönüşüme ayak uyduran markalar ayakta kalıp, güç kazanıyor. Uyum sağlayamayanlar ise tahmin ettiklerinden çok daha büyük bedeller ödüyorlar.

Akıllı telefonların ve tabletlerin hızla artması insanların internete daha ko-lay ulaşmasını sağladı. İnternet kul-lanım oranlarında ciddi artışlar oldu. İnsanlar dijitali daha etkin kullanmaya başladı. Daha fazla zaman geçirmeye başladılar.

Nielsen’in yaptığı bir araştırmaya göre, insanların %50’den fazlası bir ürün al-madan önce araştırmalarının tamamı-nı internetten yapıyor. Bu durum yeni bir yapının habercisi. Tam anlamıyla dijital bir devrim yaşıyoruz. İnsanlar dijitali çok daha etkin kullanıyorlar. Bu yapı ise hem markalarda hem de tü-ketici tarafından önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor.

Şimdi bu değişikliklere bakalım:

Rekabet arttı

Dijitaldeki gelişim rekabet yapısını önemli oranda etkiledi. Çünkü artık insanların ellerinde çok fazla alternatif var. İnsanlar aynı anda birçok markaya ulaşabiliyorlar. Onlar hakkında bilgi sahibi olabiliyorlar. Ürünleri hakkında

deyalı bilgilere ulaşabiliyorlar. Aynı zamanda rakiplerini inceleyebiliyorlar. Bir ürün almak istediklerinde iki farklı markanın ürünlerinin özelliklerini kı-yaslayabiliyorlar.

Tüm bu gelişmeler markaların kendi aralarındaki rekabeti arttırdı. Ayakta kalmak, var olabilmek eskisine göre daha zor. Bir markanın ayakta kalabil-mesi için kendini ve ürünlerini sürekli yenilemesi gerekiyor. Kendilerini yeni-leyemeyen, bu değişime ayak uydura-mayan markalar güçlerini kaybediyor-lar. Bazıları ise tarihin tozlu sayfalarında yerlerini alıyorlar.

Müşteriler Güçlendi

Dijital ile yaşanan hızlı dönüşüm saye-sinde müşteriler daha da güçlendiler. Bunun 4 temel nedeni var:

- Eskisine göre daha fazla alternatifleri var. Daha fazla araştırma yapıyorlar. Bir ürün almak istediklerinde hemen karar vermiyorlar. En iyisini, en uygununu ter-cih ediyorlar.

- Haklarını arıyorlar. Bir marka ile sıkıntı yaşadıklarında Sosyal Medya’da pay-laşıyorlar. Arkadaşlarına anlatıyorlar. Markaların Sosyal Medya’daki hesapla-

DİJİTAL DÖNÜŞÜMMARKALARIN RAHATINI MI BOZUYOR?

Bilal Temizer markafikirleri.com

MAKALEYA

Z’13

Page 27: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

27

rına bildiriyorlar. Kendilerini daha güçlü hissediyorlar.

- Sadık değiller. Markalar adına en zorla-yıcı olanı sadakat noktasındaki gelişme-ler. Tüketiciler eskisi kadar sadık değiller. Kendilerini sadık olmak zorunda his-setmiyorlar. Bir marka ile güçlü bir bağ kurmak için daha fazlasını istiyorlar. Bir marka beklentilerini karşılayamadığın-da ise bir başkası ile değiştiriyorlar.

- Tüketiciler daha hızlı organize oluyor-lar. Sosyal Medya sayesinde tüketiciler birbirleriyle hızla iletişime geçebiliyorlar. Bir marka hakkında olumlu ya da olum-suz bir durumu kısa sürede, çok sayıda insana ulaştırabiliyorlar.

Fiyatlar Şeffaflaştı

Yeni dönemin en temel özelliklerinden biri, şeffaflık. Fiyatlar da bu durumdan etkilendi. Şeffaflaştı. Artık bir ürünün fiyatına kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz.

Fiyat karşılaştırma siteleri sayesinde bir ürünün hangi sitede ne kadara sa-tıldığını öğrenebiliyorsunuz. Bu bilgi sayesinde tüketiciler almak istedikleri ürünün fiyatına kolaylıkla ulaşabili-

yorlar. Ayrıca sosyal medya sayesinde o ürünle ilgili yapılan yorumları takip edebiliyorlar. Ürün hakkında daha de-taylı bilgi sahibi oluyorlar.

Çalışan Sadakati Azaldı

Belki de yeni dönemde en büyük problem, insan kaynakları konusun-da olacak. Çünkü çalışanlar eskisine göre çok daha fazla bilgiye sahipler ve başka şirketlere çok kolay ulaşıyorlar. Nitelikli çalışanlara ise birçok şirketten teklif geliyor.

Çalışanlar şirketlerine kendilerini eski-si kadar sadık hissetmiyorlar. Eskiden bir şirkette uzun sure çalışmak önem-liyken, artık birçok şirkette daha kısa süreler çalışmayı tercih ediyorlar. Bu şekilde daha fazla tecrübe kazanacak-larını düşünüyorlar.

Çalışanlar daha özgür olmak istiyorlar. Girişimci olmak, kendi işlerini kurmak istiyorlar. Bir şirketten maaş almak yeri-ne kendi paralarını kendileri kazanmak istiyorlar. İş kurmak, girişimci olmak eskisine göre daha kolay. Bu yüzden nitelikleri çalışanları bulmak da, elde tutmak da eskisine göre daha zor.

Online İtibar Çok Önem Kazandı

Markaların itibarları artık Google’dan ve Sosyal Medya’dan soruluyor. Dijital-de hiçbir şey gizli kalmıyor. Markaların yaptıkları iyi işler de kötü işler de kay-dediliyor. Yani markaların online bir karnesi oluşuyor. Bunu Online İtibar olarak nitelendiriyoruz.

Online itibar bir markanın dijitaldeki izlerinin toplamından oluşuyor. Yapı-lan her yorum, yazılan her yazı, paylaşı-lan her fotoğraf bu itibarın bir parçası.

Online itibar çok önemli. Çünkü müş-terilerin satın alma kararlarında online itibar önemli bir etken. Bir markanın online itibarı iyi değilse, çoğu zaman ondan ürün almak istemiyorlar.

Online itibar markaların üstünde dur-ması gereken, yönetmeleri gereken önemli bir yapı. Aksi takdirde uzun va-dede ciddi sıkıntılar yaşayabilirler.

Dünya Büyük Bir Pazar Haline Geldi

Dijital sayesinde dünya büyük bir pa-zar haline geldi. Sınır ve mekan kavra-mı hızla etkisini kaybediyor.

Page 28: License Time Yaz 2013

28

Dünyanın başka bir ucundan istediği-niz bir ürüne ulaşabiliyorsunuz. Lojis-tik imkanlarının gelişmesi sayesinde o ürün birkaç günde elinizde oluyor.

Dijital pazarlama faaliyetleri sayesin-de istediğiniz ülkelere yönelik reklam ve pazarlama faaliyetlerinde buluna-biliyorsunuz. Hiç gitmediğiniz, gör-mediğiniz ülkelerden müşterileriniz oluşabiliyor. Onlarla güçlü iş bağlan-tıları kurabiliyorsunuz. Kendinizi iyi ifade edebilir ve ürünlerinizi iyi anla-tabilirseniz dünyanın her tarafından müşteriler kazanabiliyorsunuz.

Dijitalin müşteri ve markayı birbirine yakınlaştırması, aradaki sınırları orta-

dan kaldırması heyecan verici bir geliş-me. Markalar bu değişime ayak uydu-rabilir, iş şekillerini buna uyumlu hale getirebilirlerse çok önemli kazanımlar elde edebilirler.

Pazarlama ve reklamda birçok kavram değişti.

Pazarlama ve reklam konusunda çok fazla şey değişti. Birçok ön kabul yıkıl-dı. Daha önce hiç yaşanmayan birçok durum yaşandı. Dijitaldeki değişimin reklam ve pazarlamaya birkaç etkisi:

1. Mecra sayısı arttı. Takip edilmesi, stra-teji üretilmesi gereken mecralar çoğaldı. Ve bu mecralar her geçen gün değişiyor. Markalar bu yapıya uyum sağlamaya çalışıyorlar.

2. Reklamların etkisi daha çok sorgula-nıyor. Geleneksel reklamcılıkta reklam verilecek mecralar belliydi. Yapılan bir

kampanyanın hangi mecralarda yer alması gerektiği ve ne kadarlık bir etki oluşturacağı tahmin ediliyordu. Böyle olunca da reklamı yapıp, medya plan-lamasını yapmak yeterli olabiliyordu. Şimdi böyle değil. Mecra sayısı çok oldu-ğu için geleneksel reklamlar eskisi kadar etkili değil. Tüketicilerin dikkat düzeyleri düştü. Artık onları yakalamak daha zor.

3. Reklam ve pazarlama aynı zamanda eskisine göre çok daha güçlü. Kullanı-labilecek enstrüman sayısı çok fazla. Bu alanlardaki uzmanlar daha özgür. Eskisine oranla daha fazla seçenekleri var. Bu da yaratıcılığı daha önemli hale getirdi. Küçük bütçeler harcanarak yapı-lan reklamlar, çok büyük etkiler oluştu-rabiliyor.

4. Reklam ve pazarlama daha kolay ölçümlenebiliyor. Bu sayede yaptığınız çalışmaların sonuçları hakkında daha fazla bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Dijital sayesinde tüketicilerin tepkilerini ölçe-biliyor, yaptığınız her çalışmanın etkisi hakkında fikir sahibi olabiliyorsunuz.

5. Fokus grup kavramı da değişti. Sosyal Medya sayesinde çok farklı kitlelerden fokus gruplara sahibiz. Ürünler hakkın-da olumlu ya da olumsuz geri bildirimle-ri hızla alabiliyoruz. Müşterilerin beklen-tilerinden haberdar olabiliyoruz. Bu da doğru kullanabilen markalar için ciddi fırsatlar barındırıyor.

YAZ’

13

Page 29: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

21

Page 30: License Time Yaz 2013

30

Denizbank’ı satın alan Dexia’nın CEO’su ve İcra Kurulu Başkanı Axel Miller 2006 yılında devir işlemleri nedeniyle ülkemizde bulunduğu günlerde Denizbank’ın üst düzey yöneticileriyle yemek yediği akşam gazetecilerle sohbeti sırasında bir gazetecinin Denizbank’ın isminde bir değişikliğe gidecek misiniz? sorusuna: “İsim değiştirmek diye bir şey yok. Bakıyoruz, Türkiye’ye gelen başka bankalar isim dahil hemen birçok şeyi değiştiriyor. Satın almaya değer buldukları şeyi değiştiriyorlar yani. Biz bunu yapmayız. Kazanan bir markanın ismini değiştirmek aptallık olur” yanıtını vermişti.

PERFORMANSINI REKLAM EŞDEĞERİ İLE ÖLÇEN PR PROFESYONELİNİN, REKLAMA GÖRE BÜTÇESİNİN KÜÇÜKLÜĞÜNDEN ŞİKAYET ETME HAKKI VAR MIDIR?

Dexia’nın CEO’su Axel Miller’ın da altı-nı çizdiği gibi günümüzde markaların somut varlıkları gerçek değerlerinin çok küçük bir bölümünü oluşturmak-tadır. Bu cevap, günümüz dünyasında ürünler arasındaki farkın, somut fark-lılıklardan algısal farklılıklara kaydığını gösteren en güzel örneklerden biridir.

Marka değeri olarak ifade edebilece-ğimiz bu algısal farklar, ürün özellik-lerini kapsayan, ancak ürün özellikleri dışında tüketiciye güven, kendini ifade etme kazancı ve duygusal kazançlar

sağlayarak üründen çok daha fazlası-nı ifade eden bir değerler bütünüdür. Ürünler fabrikalarda, markalar ise müş-teri algısında ve talebinde yaratılabilir.

Bu yaratım sürecinde de reklam ve halkla ilişkilerin rolü çok büyüktür. An-cak gerek reklam gerekse halkla ilişki-ler, kullanım alanı ve marka değeri ya-ratım sürecine etkisi birbirinden farklı disiplinlerdir. Betül Mardin’in ifade et-tiği gibi satış reklamla yapılır, itibar ise halkla ilişkilerle oluşturulur. Reklam da halkla ilişkiler faaliyeti sonucunda yan-sıyan haber de aynı mecrada ve aynı yayında yer bulsa ve aynı mesajları içerse bile, yapılan araştırmalar her iki-sinin yarattığı etkinin farklı olduğunu göstermektedir.

Reklamda satın alınan alan, reklam de-netim kurumlarının koyduğu kurallar çerçevesinde istenildiği şekilde iste-nilen mesajlarla doldurulurken, haber yaratmak için servis edilen basın bülte-ni konusunda son karar sahibi gazete çalışanları olmaktadır.

Gazetede iletilen bir basın bültenin; bir kısmına, bazı mesajları öne çıkarılmış şekilde, imzalı haberlerde yorumlar eklenerek yer verildiği gibi bültenin ta-mamına olduğu gibi de yer verilmekte ya da iletilen basın bülteni hiçbir şekil-de kendine yer bulamamaktadır. Aynı şekilde, haberin yayın içindeki ve say-

fa içindeki konumunun ne olacağı ta-mamen gazetenin inisiyatifindedir. Bu durum yayınlarda haber olarak yer al-mayı ve istenen mesajlarla yer bulmayı zorlaştırırken, diğer taraftan haberin üçüncü bir ağızdan yapılması okuyu-cular nezdinde güvenilirlik yönünden habere reklamdan farklı olarak eşsiz bir değer atfetmektedir.

Reklam ve halkla ilişkiler arasındaki bu farklılığa karşın, yaptığı işin geri dönü-şünü reklam eşdeğeri ile ölçen halkla ilişkiler profesyoneli katma değeri ko-nusunda dış dünyayı nasıl ikna edebi-lir? Tabi bu noktada reklam eşdeğeri-nin ne olduğunu açıklamam gerekir.

Reklam eşdeğeri , ‘basında haberlerim-le yer aldığım alan kadar reklam ve-recek olsam ne kadar ücret ödemem gerekirdi’ prensibini temel alan, habe-rin yer aldığı yayının reklam tarifesi ile

Ufuk Aydın AVD Araştırma Kurucu Ortak

MAKALEYA

Z’13

Page 31: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

31

haberle kaplanan alanın çarpımından oluşan bir medya analiz ölçeğidir. En önemli özelliği haberlerle sağlanan faydayı para değeri üzerinden göster-mesidir. Harcama para olarak yapıldığı için getirinin de para değeri üzerinden ölçülmek istenmesi, reklam eşdeğerini firma üst yönetimi tarafından halkla ilişkilere harcadıkları paranın ne kadar verimli kullanıldığını görmek için baş-vurulan en temel medya analiz ölçeği konumuna ulaştırmaktadır. Ancak üst yönetimin istek ve baskısına rağmen, halkla ilişkilerin ruhuna uygun reklam-dan farklı ölçekler geliştirip uygulamak gerekmektedir.

‘Globalde de bu iş reklam eşdeğeri ile ölçülmüyor mu’ tezini getirebilirsiniz. Bir süre önce, bir medya analiz raporu siparişi aldığım uluslararası bir firma, hazırlanacak raporun globalde ortak olması gerektiğinden global raporla-rını benimle paylaşmıştı. Orada yan-sıyan haberlerin ölçümü konusunda Amerika’nın prestijli üniversitelerinden Columbia Üniversitesi’nin oluşturduğu bir katsayısı kullanılmıştı.

Columbia Üniversitesi bir dizi araştır-ma çalışması gerçekleştirmiş, bu çalış-malara göre de güvenilirlik açısından haber ve reklam arasında bir katsayı yaratmıştı. Columbia Üniversitesi’ne göre güvenilirlik açısından ortalama-da 1 haber = ortalama 3,9 reklam de-mekti. Global firma da etkinlik özelin-de yaptığı PR performansını ölçerken hazırladığı raporda, reklam eşdeğerini bu katsayıyla ağırlıklandırılmış şekilde iletiyordu. Sonuç olarak global firma, analiz olarak reklam eşdeğeri kullansa bile haberin reklama göre daha güve-nilirliğinden hareketle bir katsayı kul-lanarak yaptığı PR faaliyetini ayrıştırma yolunu seçmişti.

An itibariyle ülkemizde önde gelen fir-malar halkla ilişkiler ihtiyaçlarını ken-di içinde çözümler üreterek çözmeye

başladı. Dün PR ajanslarına işveren firmalar, bugün kendine özel PR şirket-leri ya da departmanları kurma eğili-mindeler. Haber sayısı, mürekkep payı, erişim, reklam eşdeğeri gibi haberin sadece niceliğini ölçüp, niteliğini (içe-riğinin okuyucularda yaratacağı algısal etkiyi) göz ardı eden ölçekler kullanıl-maya devam edildikçe, halkla ilişkilere ayrılan bütçenin gerçek geri dönüşü ölçülemeyecek ve PR bütçesini doğru yöneten iletişimcinin yaptığı iş de ha-vada kalmaya devam edecektir. Halkla ilişkiler sektörünün geleceği, yarattığı katma değeri doğru bir ölçümleme ile gösterebilmesinden geçmektedir.

Page 32: License Time Yaz 2013

32

Feminen özellikler sessiz ve derinden erkek egemen iş hayatına sızıyor.

Geçtiğimiz ay Financial Times’ta Lon-don Business School öğretim görevli-si Lynda Gratton’un yazdığı kadının iş dünyasını nasıl şekillendireceği üzeri-ne yazısı dikkat çekiciydi. Yeni çalışma-lar profesyonel çalışan kadınların yeni bir küresel elit grup oluşturduğunu göstermekte. Bu üst düzey kadın yö-neticiler yönetime feminen nitelikler taşıyorlar. Esneklik, empati ve her se-viyeden geribildirime açık olmak gibi feminen bir karakter önümüzdeki gün-lerde iş dünyasını değiştireceğe benzi-yor.

Kadın yöneticilerle ilgili yeni çalışma-lar profesyonel çalışan kadınların yeni bir küresel elit grup oluşturduğunu gösteriyor. Alison Wolf’un kaleme al-dığı ‘XX Faktörü: Çalışan Kadınlar Nasıl Yeni Bir Cemiyet Yaratıyor’ 464 sayfalık bir kitap. Bir diğer yeni yayın ise, John Gerzema ve Michael D’Antonio’nun yazdığı ‘Atena Doktrini: Kadınlar (ve kadın gibi düşünenler) Geleceği Nasıl Yönetecekler.

Faceboook’un Sheryl Sandberg’ünün ‘Lean in’ kitabının satışları henüz hız kesmemişken kadın yönünden çalış-ma hayatını ele alan iki çalışma kitapçı raflarında yerini alıyor: İlk kitap kadının iş hayatındaki konumunu sağlam ve-rilere dayandırarak gerçekçi bir resim çizmiş, diğeri yüzünü geleceğe çevire-rek daha yoruma dayalı bir yol izlemiş.

XX Faktörü – Bugünün İş Hayatında Kadının Yeri

Wolf’un XX Faktör’ünde bugünün iş kültürünü yakından tanıyoruz. 73 say-falık detaylı dipnotlardan yazarın klişe-leşmiş söylemlerin ve yüzeyselin ötesi-ne geçtiğini anlıyoruz. Wolf’un kitabı kadınların çalışma hayatındaki yerine ve etkilerine dair bir polemik değil. Wolf bugün sayıları dünya genelinde 70 milyona varan kadın çalışan eli-tin kayda değer başarılarını ele alıyor. Ekonomist kökenli Wolf aynı zamanda Londra King’s College’de kamu yöneti-mi alanında dersler veriyor, kadının iş hayatındaki yerini anlayabilmek için eğitim ve iş arasındaki ilişkiyi etüt edi-yor. Dünya genelindeki bu güçlü ka-dınlar eğitimli, kariyerlerinde belli bir hedefe ilerleyen, uluslararası medyayı yakından takip eden kişiler.

Wolf’un ana argümanı, çok eğitimli ka-dınlarla az eğitimli kadınlar arasındaki uçurumun açılması üzerine kurulu. XX Faktörü’nde anlatılan kadınların en bü-yük zorlukları yarattıkları yaşamlarda örnek alabilecekleri rol modellerinin olmaması. Diğer yandan, kitap kadın-

lara kurumsal dünyada nasıl öne ge-çebilecekleri konusunda bir el kitabı değil, ilerlemeleri için ne yapmaları veya yapmamaları konusunda tavsiye-lerde bulunmuyor. Wolf, elit bir kadın yönetici olmanın ne demek olduğunu analitik, akıllı, düşündüren ve detaylı bir araştırma haline getirmiş. Ayrıca, ne tür tercihler yapabilecekleri, bu tercih-lerin ne gibi sonuçlar doğuracağını da ortaya koyarak kadın yöneticilerin göz-leri bağlı geleceğe yürümelerine engel olmaya çalışıyor.

Efsaneleşmiş söylemler her zaman doğru değil…

1. Efsane: Kadın-erkek maaşları arasında eşitsizlik

Wolf araştırmasının sonucunda, alışıla-gelmişin dışında verilerle karşılaşıyor. Örneğin, kadınların aynı mevkilerdeki erkek iş arkadaşlarına göre daha az maaş aldığının gerçek dışı olduğunu yazıyor. OECD ülkelerindeki istatistik-lere göre, kadın-erkek için en yüksek

ZİRVEDE YER AÇINKADINLAR GELİYOR!

MAKALEYA

Z’13

Page 33: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

33

konumlarda maaşlar benzer. Daha az deneyim gerektiren pozisyonlarda ise maaşlar aynı. Bu elit çevrenin evlen-mesi konusunda da inanılan varsayım-ların üzerini çiziyor. Örneğin, hırslı elit adamların zengin koca parası yiyen çalışmayan veya gönüllü iş yapan ka-dınlarla evlenmesi genellemesini yan-lış buluyor. Bunun aksine, çoğu zaman elit erkekler aynı çevrenin insanı elit kadınlarla evlenip kendi sosyal çevre-lerinin içinde yetiştirdikleri elit çocuk-lar dünyaya getiriyorlar. Kariyerlerini yarım bırakmama adına elit kadınların birçoğu tam anlamıyla aile kurma yo-luna girmiyor.

İngiltere’de 1958 ve sonrasında doğan ve yüksek eğitim alan kadın ve erkek-lerin %30’u 40 yaşına gelip çocuğu olmamış. Wolf’un araştırmasına göre, elit kadınların bir veya iki çocuğu olu-yor. Bunun başlıca sebebi, geç çocuk sahibi olmak, çocuk bakımı, okul ve kolej ücretlerinin yüksek olması. İsta-tistiklere göre, az sayıda okumuş kadın iş hayatına ara veriyor, bilakis işlerini kaybetme veya şirket politikalarında söz sahibi olamama riskinden ötürü, kısa doğum izinlerinden sonra işlerinin başına dönüyorlar.

2. Efsane: Ev Erkeklerinin sayısı artıyor

Ev erkekleri de ev kadınları kadar kabul edilir bir yaşam biçimi. Hırslı kariyer ka-dınları prestijli işlerine devam ederken eşleri evde çocuklarına bakıyor. Bu sa-yede çocuklar bir ebeveynin sürekli ilgi ve sevgisini hissederken, en fazla maaş kazanan birey evin finansal ihtiyaçları-nı gideriyor.

Son dönemde ev erkeklerinin sayısının arttığına dair yazılıp çizilenler oldu. Wolf’un araştırmasına göre, hırslı ka-riyer kadınlarıyla evli ‘ev adamları’nın sayısında pek bir artış yok. Kariyer ka-dınları çoğunlukla çalışmayan ve ço-cuk bakan kocalar yerine gene kendi çevrelerinden kariyer adamlarını tercih ediyorlar. Anneler hem finansal hem de fiziksel ve manevi anlamda çocuk-larına tek başına bakmak istemiyorlar, eşlerinin iyi, güvenilir ve çözüm üreten babalar olmasını istiyorlar.

3. Efsane: Çalışan anneyim çocuğuma zaman ayıramıyorum

İnanılanın aksine evde kalıp çocuk büyüten kadınlarla karşılaştırıldığında

çalışan anneler ille de çocuklarına az zaman ayırmıyor. Belki ayırdıkları süre kısıtlı ancak sadece çocukla ilgilendik-leri kaliteli bir zaman aralığı. Bunun en temel sebebi, elit gruba dahil çalı-şan kadınların bilinçli anneler olması: çocuklarını iyi yetiştirmek için planlı, disiplinli ve özenli bir beraber zaman geçirme düzeni kuruyorlar. Amaç, ille de sabahtan akşama çocukla beraber olmak değil, beraber olunan zamanı en etkin şekilde geçirmek. Çoğu üst düzey yönetici kadın bu konuda Çin-li annelerden feyiz alan ‘kaplan anne’ modelini benimsemekte. Örneğin, bir Amerikalı anne Wolf’a çocuğunu Harvard’a sokmanın full-time iş oldu-ğunu söylüyor.

Kaplan anne kimdir?

Amy Chua, Kaplan Annenin Savaş Mar-şı (Battle Hymn of the Tiger Mother) adındaki kitabını 2011 yılında yayınla-masıyla dünya genelinde ses getiren kritikler yükselmişti. 2 kız çocuğu an-nesi olan Chua Amerika’da yaşayan Çin kökenli bir anne olarak, Çinli annelerin Batılı annelere göre çocuk yetiştirme-de çok daha iyi olduğunu iddia ediyor-du.

Neden Çinli Anneler Daha Üstündür? başlıklı Wall Street Journal makalesi ki-taptan alıntılar yaparak neden Çin usu-

Page 34: License Time Yaz 2013

34

lü çocuk yetiştirmenin daha başarılı ol-duğunun altını çizdi ve Batı basınında büyük yankı uyandırdı.

Chua sıkıyönetim edasıyla kızlarını he-men hiç özgürlük tanımadan yetiştir-diğini, bu sayede çok iyi piyano çaldık-larını, Harvard’a girdiklerini anlatıyor. Kitabın genelini ‘kendiyle alay eden bir anı’ gibi değerlendirse de, Çinli çocuk yetiştirme sistemini bir başarı hikâyesi ilan ederken, Batılıların tek önceliğinin çocuğun özgüvenini sağlam tutmak olduğunu söylüyor. Çinli aileler ço-cuklarının okulda çok başarılı olabi-leceğine inanıyor, eğer çocuk başarılı olamıyorsa bunu ailenin ebeveyn ola-rak görevlerini yerine getirmediğine bağlıyor.

Kendi anılarından verdiği örnekler-de küçük kızının bir piyano parçasını öğrenmede zorlanmasıyla ona nasıl yaklaştığını anlatıyor. En sevdiği oyun-cağını bir hayır kurumuna vermekten, yemek vermemeye savurduğu tehdit-leri, kızına tembel, korkak ve acınacak biri olarak itham etmesine kadar aşağı-layıcı ve zorlayıcı bir yol izliyor. Parçayı çalana kadar yemek yemesine, ara ver-mesine hatta tuvalette gitmesine bile izin vermiyor. Tüm bu işkence benzeri uygulamalar sonunda kız parçayı çal-mayı tamamlıyor.

Chua’nın yönteminin kimi zaman uç-larda olduğu kesin ancak her yöntem gibi alınacak dersler mevcut. Çocuğun

yeteneğini ortaya çıkarmak ve başar-ması için onu belli bir disipline sokmak anne-babanın görevi. Çocukların aklı kısa sürelerde bir konudan diğerine at-lıyor, çocuklar için belli bir süreklilikte ve azimle aynı şeyleri yapmak sıkıcı ve yorucu olabiliyor. Burada annelerin işe el koyması, gerekli yönlendirmeyi ve kimi zaman zorlamayı yapması gerekli.Çinlilerin otoriter modeli yaptırımlar üzerine kurulu, batılılar ise birçok izin verilen esnek bir modeli benimsiyor. Elit çalışan annelerin çoğu bu iki meto-dun kendilerine uygun sentezini yaka-layıp çocuklarıyla geçirdikleri zamanı hem nitelikli hem de eğitici hale getir-meyi hedefliyor.

Wolf’un Çıkardığı Sonuçlar

Wolf’un eğitimli kadınlar üzerine çıka-rımları şöyle özetlenebilir:

- Üst yönetimde kadınların oranı gele-cekte %30 ila 40 aralığında olacak ancak 50/50 kadın-erkek dağılımına erişme olasılığı düşük.

- Annenin de babanın da çalıştığı evler-de çocuk yetiştirmek annenin ana görevi olmaya devam edecek. Yakın gelecekte kadının bu rolünü değiştirmeye herhan-gi bir eğilimi yok.

- 1960’lardan sonra kadın özgürlüğü gelişmeye başlasa da, evlilik ve çekirdek aile eğitimli çalışan kadınların en önemli öncelikleri.

Atena Doktrini: Geleceğin Feminen İş Dünyası

2. kitap Atena Doktrini’nde çocuk bakı-mı gibi kadını yumuşatan veya geride tutan rollerin artık tam aksine kadını ofis yönetiminde üstlere çıkaracağına inanılıyor. Dünyada sosyallik, birbirine bağlılık ve açıklık gibi feminen değer-ler önem kazanıyor. Beraber çalışma, iletişim ve katılımcılık gibi değerler kla-sikleşmiş erkeksi çalışma biçimlerinin önüne geçiyor ve insanları daha esnek, ortak çalışmaya ve değer yaratmaya sevk ediyor. Kadın bu sisteme çok daha yakın bir doğaya sahip.

Argümanlarını desteklemek için ya-zarlar; veri uzmanı ve sosyal stratejist olan Gerzema ve gazeteci D’Antonio 13 ülkeden 64.000 kişinin katıldığı ça-lışmalarında katılımcıların %57’sinin ülkelerindeki erkeklerin davranışların-dan memnun olmadıklarını, %66’sının ise, erkeklerin kadınlar gibi düşünseler dünyanın daha iyi bir yer olacağını söy-lemişler.

Atena Doktrini’ne göre, analitik, ka-rarlı, agresif ve bağımsız gibi erkekle özdeşleşen nitelikler liderlik, başarı ve mutluluk için yegane sıfatlar değil. Artık feminen özellikler olarak nite-lendirilen önsezi, sadakat, esneklik, açık sözlülük ve empati kurmak da li-derlerin vazgeçilmezleri arasında. Ya-zarlar, İzlanda’dan Hindistan’a kadar Atena Doktrini’nin – Yunan Tanrıçası Atena’nın sahip olduğu yukarıda sözü-nü ettiğimiz feminen niteliklerin – yük-selişte olduğunu gösteriyor.

Kitaba göre feminen nitelikler 21.yüz-yılın lokomotifi olacak. Eğer bu öngörü doğruysa, derinden bir değişim bizleri bekliyor. Yazarların böyle bir değişimin başını çekmek için şirketlere tavsiyesi çalışanları içine katan bir karar alma mekanizması üzerinde çalışmalara başlamaları. Atena doktrini hayata ge-çecekse, yarınlar empati ve her seviye-den işbirliği üzerine kurulacak.

Kaynak: datassist.com.tr

YAZ’

13

Page 35: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

21

Page 36: License Time Yaz 2013

36

1. Türk Ticaret Kanunu’nda Pay Senetlerinin Bastırılmasıyla İlgili Düzenlemeler ve İlmühaberler:

Anonim şirketteki sermayenin bö-lünmesi sonucu oluşan birime “pay” denilmekte olup, bu şirket payları kıy-metli evrak niteliğinde senede bağ-lanmış ise pay senetleri olarak adlan-dırılmaktır. 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nda eski Kanundan farklı ola-rak “Hisse Senetleri” yerine “Pay Senet-leri” ifadesi kullanılmıştır.

Türk Ticaret Kanunu’nun pay senetle-rinin bastırılması ile ilgili 486. Madde-sinin 2.ve 3. Fıkraları aşağıdaki şekilde-dir:

(2) Paylar hamiline yazılı ise yönetim kurulu, pay bedelinin tamamının öden-mesi tarihinden itibaren üç ay içinde pay senetlerini bastırıp pay sahiplerine dağıtır. Yönetim kurulunun hamiline ya-zılı pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin kararı tescil ve ilan edilir, ayrıca şirketin internet sitesine konulur. Pay senedi bas-tırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygula-nır.

(3) Azlık istemde bulunursa nama yazı-lı pay senedi bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılır. ”

Dikkat edilirse, eski Kanundan fark-lı olarak hamiline yazılı pay senetleri

için bedellerinin tamamen ödenme-si tarihinden itibaren 3 ay içinde pay senetlerinin bastırılıp pay sahiplerine dağıtılma zorunluluğu getirilmiş bu-lunmaktadır.

Bedelleri tamamen ödenmeyen paylar için hamiline yazılı pay senedi çıkarı-lamayacağı ve çıkarılmışsa geçersiz olacağına ilişkin hüküm de ayrıca göz önünde bulundurulmalıdır. (Mad-de:484/2) Bu süre içinde pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarı-labilecek olup, bu ilmühaberlere nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler kıyasen uygulanacaktır.

Nama yazılı paylarda ise, ancak şirket-teki azlık (sermayenin en az onda biri-ni, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri) istemde bulu-nursa nama yazılı pay senedi bastırıl-ma zorunluluğu doğmaktadır.

Eski Türk Ticaret Kanunu’nda ilmüha-berler; hem nama yazılı hem de hami-line yazılı hisse senetleri için ayrıca bir madde (Madde:411) halinde düzen-lenmiş olup, hisse senetlerinin basımı için bir süre şartı getirilmediğinden bu ilmühaberler sürekli olarak kullanıla-bilmekteydi. Yeni Kanunda ise; sadece hamiline yazılı pay senetlerine ilişkin 3 aylık çıkarılma süresi içinde geçer-li olmak üzere ilmühaber çıkarılacağı belirtilmiş, nama yazılı paylarda ise ilmühaberlerden bahsedilmemiştir. 486. Maddenin 2. Fıkrasının ilk iki cüm-lesi hamiline yazılı paylara ilişkin olup, üçüncü cümlede ilmühaberlerden bahsedilmektedir.

Nama yazılı pay senetleri ise 3. Fıkra-da yer almaktadır. Buradan hareketle, nama yazılı paylar için ilmühaber çıka-rılamaz mı sorusu akla gelebilmektey-se de, kanaatimizce “2” Fıkradaki ilmü-

ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SENETLERİNİNBASTIRILMA ZORUNLULUĞUNUNVERGİSEL AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yunus Esmer Esmer Denetim

ÖRNEKTİRFİRMA ADIFİRMA ÜNVANI ANONİM ŞİRKETİ

MERKEZİ: FİRMA ADRESİ

Seri : A No : 00000 TİCARET SİCİL NO : 000000

Şirketin anasözleşmesi, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın izni ve İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce 000000 ticaret sicil numarası ile 01.01.2012 tarihinde tescil edilmiş ve 08.01.2004 tarih ve 5963 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde neşredilerek şirketin kuruluşu kesinleşmiştir. Şirket sermayesi, bedeli tamamen ödenmiş olan, her biri 25,00 Türk Lirası itibarî kıymetinde 80.000 adet nama yazılı hisseden ibarettir.

ESAS SERMAYE 2.000.000,00

TÜRK LİRASI DIR (TAMAMI ÖDENMİŞTİR)

NAMA YAZILI

PAY SENEDİ

BEHERİ 25,00 TÜRK LİRASI İTİBARİ DEĞERDE 4000 PAY SENEDİ KARŞILIĞINDA 100.000,00 TÜRK LİRALIK PAY SENEDİDİR.

Yönetim Kurulu Başkanı FİRMA ADI ANONİM ŞİRKETİ

PAY SAHİBİNİN ADI SOYADI : ADRES :

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

100.000,00TL

100.000,00TL

MAKALEYA

Z’13

Page 37: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

37

haberlerle ilgili cümlenin nama yazılı payları da kapsadığı şeklinde yorum-lamak maddenin amacına da uygun olacaktır.

6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yukarıdaki hükümleri 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yü-rürlüğe girmiş bulunmaktadır.

2. Vergi Yasalarına Göre Anonim Şirket Paylarının Ya da Pay Senetlerinin ve İlmühaberlerin Devrinde Vergi:

Anonim şirket paylarının ya da pay se-netlerinin devri ile ilgili vergisel düzen-lemeleri şu şekilde özetleyebiliriz:

2.1. Gelir Vergisi Kanunu’ndaki Düzenlemeler:

Gelir Vergisi Kanunu’nun Mükerrer 80.Maddesinin 1. Bendine göre; ivazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükel-lef kurumlara ait olan ve iki yıldan faz-la süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çı-karılmasından sağlanan kazançlar de-ğer artış kazancı olarak gelir vergisine tabidir.

Anonim şirket hisseleri pay senetleri-ne (hisse senetleri) bağlanmamış ise, menkul kıymetlerin vergilenmesi ile ilgili yukarıdaki hükümler yerine aynı Maddenin 4. Bendine göre (ortaklık

haklarının veya hisselerinin elden çı-karılmasından doğan kazançlar) elde edilen kazanç değer artış kazancı ola-rak vergilenecektir.

Maliyet bedeli endekslemesi ve varsa istisna uygulanması sonucunda kalan pozitif değer artış kazancı tutarı yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmektedir.

Dikkat edilirse, pay senetleri ivazsız olarak edinilmişse ya da edinildikten iki yıl geçtikten sonra satılırsa doğan kazanç gelir vergisine tabi olmayacak-tır. Buna karşılık pay senetlerine bağ-lanmamış olan anonim şirket payları-nın satılması halinde doğan kazançlara böyle bir avantaj tanınmamış olup bu paylar edinildikten sonra kaç yıl geçer-se geçsin (ortaklık haklarının ve hisse-lerinin elden çıkarılmasından doğan kazanç olarak) vergiye tabidir.

Bir başka farklılık da şu şekildedir; or-taklık haklarının veya hisselerinin el-den çıkarılmasında doğan kazancın yıllık olarak 8.800 TL sı vergiden istisna iken, menkul kıymetler (hisse senet-leri) için bu tutarı kazançtan indirme hakkı tanınmamıştır.

Bilindiği gibi; İMKB’de işlem göre pay senetlerinin elden çıkarılmasından do-ğan kazanç, yukarıdaki maddeye değil Geçici 67. Maddeye göre tevkifat yo-luyla vergilendirilmektedir. Dolayısıyla, bu kapsamdaki pay senetlerinin değer

artış kazancı olarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyanı söz konusu değildir.

2000 yılında yayımlanmış olan 232 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde his-se senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazancın vergilendirilmesiyle ilgili açıklamalara yer verilmiştir. Anılan genel tebliğde geçici ilmühaberlerle ilgili bölüm aşağıdaki şekildedir:

“Bilindiği üzere geçici ilmühaber-ler anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan menkul kıymetlerdir. Sahip-lerine genel kurul toplantılarına ka-tılmak, oy kullanmak, kar payı almak gibi pay sahipliği haklarını kazandıran ilmühaberler, ilgili anonim şirketçe hisse senetleri düzenlenip ortaklara teslim edildiği anda geçerliliğini kay-betmektedir.

Dolayısıyla ilmühaberlerin elden çı-karılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde, Gelir Vergisi Ka-nununun hisse senetlerinin elden çı-karılmasından doğan kazançların ver-gilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Buna göre, ilmühaberlerin; iktisap tari-hinden itibaren üç ay içerisinde elden çıkarılması halinde elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak gelir vergi-sine tabi olacak, iktisap tarihinden iti-baren üç aylık sürenin geçmesinden

Page 38: License Time Yaz 2013

38

sonra elden çıkarılması halinde ise elde edilen kazanç gelir vergisine tabi olmayacaktır. Ayrıca, ilmühaberlerin hisse senetleri ile değiştirilmesi dola-yısıyla alınan hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak ilmühaberlerin elde edil-diği tarih dikkate alınacaktır.”

Tebliğ zamanındaki mevzuatta “üç ay-lık” olarak belirtilen sürenin daha sonra “iki yıl” olarak değişmiştir.

Özetlersek; ilmühaberler gelir vergisi açısından pay senetleri ( hisse senetle-ri) olarak kabul görmektedir. Dolayısıy-la pay senetleri basılmamış olsa bile iki yıldan uzun süre elde tutulmuş ilmü-haberin devri halinde gelir vergisine tabi kazanç doğmayacaktır.

2.2. KDV Açısından:

Ticari faaliyet çerçevesinde yapılan teslim hizmetler KDV ne tabidir. Bu açıdan bakıldığında; ticari işletme aktifine kayıtlı bir anonim şirket payının ya da pay senetlerinin (hisse senetle-rinin) devri KDV’nin konu-suna girmektedir.

Ancak, KDV Kanunu’nun 17/4-g Maddesi ile hisse senedi teslimleri KDV den istisna edilmiştir. Hisse senetlerine bağlanmamış olan anonim şirket paylarının devrinde ise aynı Maddenin “r” bendindeki diğer bir istisnanın (en az iki tam yıl elde tu-tulmuş olan iştirak hisselerinin satışı) uygulanma şartı da mevcut değilse KDV hesaplanması gerekecektir.

Hisse senetleri yerine çıkarılan ilmü-haberlerin 17/4-g Maddesindeki istis-naya girmeyeceği, 232 No’lu Gelir Ver-gisi Genel Tebliğindeki düzenlemenin sadece gelir vergisi açısından değer taşıdığı, KDV açısından geçerli olmadı-ğı şeklinde görüşler ileri sürülebilmek-tedir. Ancak, Danıştay’ın ilmühaber devirlerinin KDV Kanunu açısından da hisse senedi devri olarak görülmesi ge-

rektiği yönünde kararı bulunmaktadır. (Danıştay 9. Dairesi’nin 9 Şubat 2011 tarihli 2011/281 sayılı Kararı). Kişisel görüşümüz de Danıştay kararıyla aynı yöndedir.

3. Vergiyle İlgili Düzenlemelerin Türk Ticaret Kanunu’nun Pay Senetleri Bastırılma Zorunluluğu İle İlgili Hükümleri Işığında Değerlendirilmesi:

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yü-rürlüğe giren hükümlerine göre; hami-line yazılı paylar için bedeli tamamen ödendiği tarihten itibaren 3 ay içinde pay senetlerinin bastırılması zorunlu hale gelmiştir.

İlmühaberler sadece bu 3 aylık süre için çıkarılabilecek ve dolayısıyla bu süre aralığında geçerli olabilecektir.

Bu hükümlere göre; 3 aylık bastırılma süresi geçtikten sonra ilmühaberlerin hukuken geçerliliğini kaybedeceği-ni düşünüyoruz. Bu süre geçmesine rağmen pay senetleri bastırılmamışsa, ilmühaberler de artık geçerli olma-yacağından Gelir Vergisi Kanunu’nun menkul kıymetler için öngörülen vergi avantajı sağlayan hükümleri ile KDV Kanunu’ndaki hisse senedi teslimlerin-de öngörülen istisna da uygulanamaz kanaatindeyiz.

Söz konusu hükümler 1 Temmuz 2012 de yürürlüğe girmiş olmakla birlikte, pay senetlerinin bastırılmasıyla ilgili zorunluluğun sadece bu tarihten son-raki kuruluşlarda ve bu tarihten son-raki sermaye artırımlarında mı geçerli olacağı, yoksa mevcut şirketlerin hali hazır sermaye paylarını da kapsayıp kapsamadığı hususu netliğe kavuştu-rulmalıdır.

Eğer sadece 1 Temmuz 2012 tarihin-den sonra kurulacak anonim şirketlere ve mevcut şirketlerin bu tarihten son-raki sermaye artışlarında uygulana-caksa söz konusu işlemlerde hamiline yazılı pay senetlerinin basımıyla ilgili düzenlemelere ve ilmühaberlerin ge-çerlilik süresine dikkat edilmesi sadece

Türk Ticaret Kanunu değil vergi kanunları açısından da önem arz etmektedir.

Ancak; yeni hükümler 1 Temmuz 2012 tarihi itiba-riyle mevcut şirket payla-rını da kapsıyorsa bu şir-ketlerin de anılan sürenin işlemeye başlamış olduğu-na dikkat etmeleri gerekli-dir.

Nama yazılı senetlerde ise, sadece azlık talepte bulu-nursa pay senetleri bastı-rılacaktır. Böyle bir talep gelmediği sürece pay se-

netlerinin basılma zorunluluğu bulun-madığında hamiline yazılı paylardaki gibi vergisel bir sorun da oluşmayacak görünmektedir. ( Yeni Kanundaki ilmü-haberlerle ilgili hükümlerin nama yazılı pay senetlerini de kapsadığı görüşün-deyiz ancak aksi söz konusu ise çok farklı vergisel sonuçlar da çıkabilir).

Pay senetlerinin şekli Türk Ticaret Kanunu’nun 488. Maddesinde belir-tilmiştir. Pay senetleri bastırılırken bu hükümlere uyulması zorunludur. Halka açık şirketlerin ise bu açıdan Sermaye Piyasası Kanunu ve bağlı mevzuatını uygulayacağı malumdur.

YAZ’

13

Page 39: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

21

Page 40: License Time Yaz 2013

Tüketiciler artık daha yeni, daha hızlı, daha temiz, daha açık ve daha duyarlı olan CLEAN SLATE BRANDS (SİCİLİ TEMİZ MARKALAR) istiyor ve köken ve tarihsel mirastan yoksun olan bu yeni markaları sevgi, ilgi ve güvene boğmaya hazır.

Günümüzün iş dünyası büyük bir de-ğişime sahne oluyor. Gücün el değiş-tirmesi olarak nitelendirebileceğimiz bu değişimin baş aktörleri, pazara yeni giriş yapan ve İş Dünyası 3.0 kuralları-na göre oynayan yeni nesil markalar. Bu markaların sıra dışı tavrı karşısında, geçmişte daha ziyade tanınmış, köklü markaları tercih eden tüketiciler, he-nüz kendini kanıtlamamış ve adı sanı duyulmamış bu markalara ilgi duyar oldu.

Tüketiciler için ‘tanınmış’ artık sıkıcı ve hatta nerdeyse kusurlu demenin bir başka şekli. Hal böyleyken, geleceğin CLEAN SLATE BRAND’lere ait olduğu-nu kabul etmek gerekiyor. Bu trendi tetikleyen faktörler:

1- Yeni Arzusu

Tüketim arenası tarihin hiçbir döne-minde ‘yeni’ kavramına bu derece ta-kıntılı olmamıştı. İnovasyona erişimde yaşanan demokratikleşme ve küresel-leşme sonucu (elbette girişimciliğin göklere çıkarılmasının da etkisiyle), şu an dünyanın dört bir köşesinde marka

ve bireyler, mevcutlarından gerçek-ten de daha iyi ve daha heyecan veri-ci yeni ürün ve servisler yaratmak ve piyasaya sürmek için gün boyu mesai harcamakta (giriş bariyerleri alçalmış durumda, özellikle online dünyada). İnovasyonun demokratikleşmesinin ‘kim tarafından ve kim için’ olduğunun altını çizecek şekilde, pazara katılan yeni oyuncuların, rekabet ettikleri ge-leneksel markalardan çok daha atik, çevik ve tüketicilerin (dünden ziyade)

bugün ne istediklerine çok daha kes-kin bir biçimde odaklanmış oldukları görülüyor. Böylece,‘yenilik’, şirketler tarafından (‘yeni ve şimdi daha da iyi’ benzeri söylemlerle) tüketicilere em-poze edilen bir şey olmaktan çıkarak tüketicilerin giderek artan bir yoğun-lukla, kendiliğinden talep ettiği bir şey halini aldı. Gerçekten de ‘daha iyi’ çıkan ‘yeni’ bir ürün ya da hizmetin yarattığı olumlu deneyimin tadını alan tüketici-ler daha fazlasına aç hale geliyorlar.

SİCİLİ TEMİZMARKALAR

ARAŞTIRMA

40

YAZ’

13

Page 41: License Time Yaz 2013

2- Anında Güven (Instant Trust)

‘Marka’ kavramı temel olarak, tüketici-lerin kendilerine sunulan alternatifler arasından seçim yapmalarına yardımcı olacak, yıllar içinde yerleşmiş, tanıma-sı kolay ve güvenilir sembollere ihti-yaç duyması fikrine dayanır. INSTANT TRUST (ANINDA GÜVEN) trendinin hü-küm sürdüğü günümüz iş ortamında* bu temel fikrin dahi geçersiz kaldığını gözlemliyoruz.

* Bu trend özellikle büyük şirketlere olan güvenin tarihteki en düşük seviyesinde seyrettiği gelişmiş dünya ekonomileri için geçerli: İngiltere’de büyük şirketle-re güvenen kesimin oranı sadece %28, Japonya’da %30, Avustralya’da %32, ABD’de %33 ve Kanada’da %34. Bunlara oranla gelişmekte olan ekonomilerde tü-ketici güven seviyeleri çok daha yüksek: Çin’de %83, Türkiye’de %72, Brezilya’da ve Hindistan’da %65 (Havas, Ocak 2013). Asıl soru şu: Büyük şirketler bu güveni ko-ruyabilecekler mi?

Tüketicilerin CLEAN SLATE BRANDS karşısında kendilerini anında rahat hissetmelerinin, hatta bu markaları geleneksel arkalara tercih etmelerinin arkasında dört tane itici güç var.

Anında BilmeTüketicilerin deneyimlerini sosyal ağlarda paylaşması ve yeninin de ye-nisi ürün ve hizmetlerin bile anında değerlendirilip, puanlanması saye-sinde tüketiciler artık THE F-FACTOR (F-FAKTÖRÜ) trendinin gücünden fay-dalanma şansına sahip. Böylece her

geçen gün daha fazla sayıda tüketici yeni ürün ve hizmetleri erkenden be-nimsemekte sakınca görmüyor.

Araştırma sonuçları, arkadaş ve aile üyelerinin tavsiyesine tüm reklam türle-rinden daha çok güvenenlerin oranının 2007’den bu yana %18 artarak %92’ye ulaştığını gösteriyor. Tüketicilerin mar-kalarla ilgili bilgi almak için başvurduğu güvenilir kaynaklar arasında ikinci sı-rada %70 ile internette yer alan tüketici yorumları geliyor. Bu oranda 2008’den bu yana %15 artış artmış. Televizyon reklamlarına güvenenlerin oranı sadece %47 ve 2009’dan bu yana %24 düşmüş. (Nielsen, Nisan 2012)

Doğuştan TemizCLEAN SLATE BRANDS dönemin ruhu-nu daha iyi yansıtmakta. Yeni kurulmuş olmaları, iş modelleri ve uygulamaları-na işlemiş – daha yüksek çevresel, etik ve sosyal standartlar gibi – ‘yeni’ ticari değerlere sahip olmaları anlamına ge-liyor. Bu yeni markaların yerel, hikayesi olan, sürdürülebilir, ilerici değerleri-nin, onlara yetişmekte zorlanan bü-yük işletmeler tarafından nasıl sürekli biçimde sahiplenilmeye çalışıldığına bakmak yeterli.

Milward Brown’ın BrandZ Top 100 Küresel Marka Raporu’ndaki ortala-ma marka yaşı 2006’da 84’ten sürek-li bir düşüşle 2012’de 68’e kadar indi. (Millward Brown, Mayıs 2012)

Basit GerçekCLEAN SLATE BRAND’lerin basit, zarif operasyonları (adil işgücü uygulama-larından, şeffaf tedarik zinciri ve temiz tasarıma kadar) kolay anlaşılabiliyor ve bu yüzden müşterilerin güvenini kaza-nıyor. Aşırı ‘karmaşıklığın’ neden oldu-ğu bir skandallar zinciri (finans ürünle-rinden at etine kadar) gündemdeyken, onları kim suçlayabilir?

Karar verme sürecini kolaylaştıran marka-ların müşterileri tarafından başkalarına tavsiye edilme ihtimali %115 daha fazla. (Corporate Executive Board, Mayıs 2012)

Geleceğe GüvenGünümüzde iş uygulamaları tamamen şeffaflaşmış durumda (olmayanlar da şeffaflaşma yolunda). CLEAN SLA-TE BRAND’ler bunun farkında. Tüke-ticiler de CLEAN SLATE BRAND’lerin bunun farkında olduğunun farkında. Bu durum tüketicilerin CLEAN SLATE BRAND’lerin, tanım itibariyle günahsız olduklarına (her şey bir yana daha he-nüz yeni ortaya çıkmışlar) ve gelecekte de doğru hareket edeceklerine inan-malarını açıklıyor.

Dünya çapında tüketicilerin %64’ü şir-ketlerin çoğunun yalnızca imaj kaygısıy-la sosyal sorumluluk projelerine destek verdiğini düşünüyor. (Havas Media, 2011)

Ya da başka bir şekilde söylersek, bir-çok ‘eski’ marka gizliliğin rekabette bir avantaj olarak görüldüğü ve hissedar-ların her ne pahasına olursa olsun kâr peşinde oldukları bir dönem olan sa-nayi kapitalizmi çağında ortaya çıktı. Günümüzde dünya değişti, ancak eski markalar kendilerini çağa uygun şekil-de yeniden konumlamak arzusunda olsalar bile bünyelerindeki derebey-likler, sarmal halini almış eski sistemler

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

41

Page 42: License Time Yaz 2013

ve şeffaf olamayan tedarik zincirleriyle boğuşmak zorunda kalıyorlar (söz ko-nusu büyük şirketlerden birinde çalı-şan okuyucularımızın birinci elden de-neyim sahibi olduğu bir konu...

3- Açık Operasyon

CLEAN SLATE BRAND’ler marka iletişi-minin iki yönlü, katılıma açık ve daha az resmi olduğu bir dünyada yaşıyor ve bu sayede eski markaların genellikle zorlandığı bir şey olan tüketici ile bağ kurmak konusunda oldukça başarılılar. Finansal kaynak sağlayarak, markanın operasyonuna yön vermesine yardım-cı olarak veya ürünün bizzat kendisine katkıda bulunarak (aşağıdaki Lockit-ron, Coffee Joulies ve Waze örnekleri-ne bakın), CLEAN SLATE BRAND’lerin müşterileri genellikle kontrolün kendi ellerinde olduğunu – temel bir insani arzu olan – ve markayla aralarında an-lamlı bir bağ olduğunu daha yoğun hissedebiliyorlar.

* Evet biz de tüketicilerin hepsinin ‘satın aldıkları markayla bir bağ kurmak iste-dikleri’ genellemesinden nefret ediyo-ruz. Birçok satın alma sadece işlevsellik nedeniyle yapılıyor ve öyle olmaya da devam edecek. Ama ev bakım ürünleri gibi tüketicilerin ‘düşük katılımlı’ katego-rilerde bile, güçlü hikayeleri ve kimlikleri olan CLEAN SLATE BRAND’ler başarılı olabiliyor. Örneğin Method‘un tasarıma önem veren, çevre dostu ürünleri P&G ve Unilever’inkiler karşısında başarı kaza-nabiliyor.

Heyecan Yaratan CLEAN SLATE BRAND’lerden Örnekler

Tüketiciler her daim yerel, otantik yi-yecek ve içecek markalarına ilgi duy-muştur. İşte yakın zamana ait inovatif birkaç örnek:

Coffee Joulies: ABD’li şirket üretimini Çin’e kaydırıp kaydırmama kararını tü-keticilere bırakıyor.

Aralık 2012’de, Coffee Joulies’in (sıcak içeceklerin daha uzun süre sıcak kal-masını sağlayan bir ürün) yaratıcıları, müşterilerinden, üretimi Amerika’daki mevcut fabrikadan daha hesaplı olan Çin’deki bir fabrikaya taşıyıp taşıma-mak konusunda oy vermelerini istedi. Tüketiciler alışverişte ABD ya da Çin kodu taşıyan indirim kuponlarını kul-lanarak üretim yeri kararına yön vere-biliyordu. Çin’in sunduğu düşük üre-tim maliyeti avantajını yansıtır şekilde Çin kuponuyla elde edilen indirim 10 dolarken, ABD kuponu için yalnızca 5 dolardı.

Wewi: Brezilya’nın Amazon guarana-sıyla yapılan ilk organik sodası.

Eylül 2012’de piyasaya çıkan Wewi Brezilya’da üretilen ilk organik soda.

Düşük kalorili alkolsüz içeceğin yapı-mında %100 organik Amazon guara-nası (küçük kırmızı meyveli, yüksek dozda kafein içeren tropik bir bitki türü), organik şeker ve gazlı su kulla-nılıyor, yapay tatlandırıcı ve koruyucu içermiyor.

CLEAN SLATE BRAND’lerin Yükselmesine Sahne Olan Sektörlerden Bir Diğeri de Ulaşım

W Motors: Orta Doğu yapımı lüks spor arabalar.

Hayır, CLEAN SLATE BRAND’ler her za-man daha temiz ya da daha yenilikçi (ilerici) olacak diye bir şey yok (ne ya-zık ki). Ocak 2013’de Beyrut merkezli W Motors Qatar Motor Show’da HyperS-port modelini ilk defa görücüye çıkar-dı. 750 beygirgücü motora sahip olan ve saatte 240 mil maksimum hıza ula-şabilen HyperSport 3.4 milyon USD sa-tışa çıktı.

Marka (Arap bölgesinin ilk lüks spor araba markası) bu ‘hiper arabadan’ yalnızca 7 tane üretmeyi planlamıştı ancak piyasa çıktığı hafta 100’ün üze-rinde sipariş aldı. Ultra zengin tüketici-lerin, tarihçesi ya da geleneksel özelliği olmayan bir CLEAN SLATE BRAND’e, her tür eko kaygıya koca bir ‘lanet ol-sun’ diyerek, ciddi anlamda para harca-yabileceğinin göstergesi.

42

YAZ’

13

Page 43: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

11

Page 44: License Time Yaz 2013

44

YAZ’

13

Waze: Crowd-source navigasyon uy-gulamasının kullanıcısı sayısı 2012 yılında 10 milyondan 36 milyona yük-seldi.

Tüketicilerin CLEAN SLATE BRAND’lerle daha fazla bilgi paylaşmaya gönüllü olduklarını anlamak için, kullanıcıların kişisel bilgilerini paylaşarak ortaklaşa düzenlenen haritalara katkıda bulun-masına dayalı, akıllı telefonlara yönelik bir trafik ve navigasyon uygulaması olan İsrailli Waze örneğine göz atmak yeterli. Kullanıcıların yakınması şöyle dursun, Waze’in bir önceki yıl 10 mil-yondan olan kullanıcı sayısı 2012’de 36 milyona çıktı. Bu durumun nedenlerin-den biri de yapılan paylaşımların daha iyi bir ürüne katkıda bulunuyor olması: haritalar sürekli güncelleniyor ve kulla-nıcı verileri sayesinde ‘gerçek zamanlı’ bilgileri yansıtıyor. Waze’in sosyal bir tarafı da var, kullanıcılar trafik ve pet-rol fiyatları ile ilgili bilgi paylaşmak için başka sürücülerle bağlantı kurabiliyor.

Yaşamlarında sürekli kolaylık arayan tüketiciler, ev yaşamlarını kolaylaştıran ürün ve hizmetlere kucak açıyor, hat-ta yuvalarını CLEAN SLATE BRANDS’e emanet etmekte dahi sakınca görmü-yor.

Lockitron: Akıllı telefon uygulamasıyla ev emniyeti.

Lockitron kullanıcılara uzaktan cep te-lefonu yardımıyla ev kapılarını açma, kilitleme ve erişim paylaşım imkânı tanıyan bir cihaz ve uygulama. İlk baş-ta Kickstarter tarafından reddedilen Lockitron, ön sipariş alarak fon yarat-mak adına kendi crowdfunding kam-panyasını başlattı. Hedeflenen 150,000 USD tutarına 24 saat içinde ulaşıldı ve kurulmasından beş gün sonra firma, ilk hedefinin %1,000 üzerinde sayıda re-zervasyonla 1.5 milyon USD toplamayı başardı.

SmartThings: Evdeki nesnelerin cep telefonu uygulamasıyle uzaktan ku-manda edilmesi.

SmartThings Eylül 2012’de Kickstar-ter platformu aracılığıyla 1.2 milyon USD’ın üzerinde kaynak toplamayı başardı. SmartThings fiziksel objeleri internete taşıyan akıllı telefon uygula-ması ile kullanıcılara kapı, televizyon, havalandırma, ışık, ısıtıcı ve dahasını uzaktan izleme, kumanda etme ve eveinsan ya da evcil hayvan girip çıktı-ğında haberdar olma imkânı sunuyor. SmartThings perakende kitleri satış noktalarında 299 USD’dan başlayan fi-yatlarla satılıyor.

CLEAN SLATE BRAND’ler tüketicileri ki-şisel finansal verilerini (henüz nakitleri-ni değilse bile) onlara daha iyi hizmet sağlamayı vaat eden servislere aktar-maya ikna ederek kişisel finans sektö-ründe de çığır açıyor.

Simple: Daha iyi müşteri hizmetlerine yoğunlaşan dijital bankacılık girişi-minin bekleme listesindeki kişi sayısı 125,000’i geçti.

Simple cep telefonu ve online uy-gulamalar aracılığıyla kullanıcılarına basitleştirilmiş ve kolay erişilebilir bankacılık hizmeti sunuyor. Simple, geleneksel bir bankanın tarihçesine ve fiziksel mevcudiyetine sahip olmama-sına rağmen, 2010’daki kuruluş ilanın-dan beri 125,000 kişiyi bulan bekleme listesini ele alarak ilk piyasa çıkışını Temmuz 2012’de gerçekleştirdi.

TransferWise: Crowd-source yönte-miyle çalışan döviz bürosu banka fiyat-larını kırıyor.

İngiltere merkezli TransferWise GBP ve EUR (ve Kasım 2012’den beri USD) takas etmek ve banka hizmet bede-li, yüksek komisyon ve/veya düşük kurdan kaçınmak isteyen müşterileri bağlantı haline sokan bir servis. Döviz genelde daha kötü olan geleneksel perakende bankacılık kurlarındansa,

Page 45: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

45

dünya genelindeki döviz piyasalarının bildirdiği ortak orta piyasa kurundan çevriliyor. Firmanın 2011’in Ocak ayın-da kuruluşundan bu yana kullanıcılar 10 milyonun EUR’nun üzerinde çeviri yaparak süreç içinde 500,000 EUR ta-sarruf etti.

Teknoloji dünyasında yaşanan değişimin baş döndürücü hızı, bir an yıldızı parlayan bir CLEAN SLATE BRAND’in bir sonraki anda yerini sıradaki markaya bırakabileceği anlamına geliyor.

2go: Güney Afrikalı cep telefonu mesaj servisi Nijerya’da Facebook’u alt etti.

Güney Afrikalı sosyal mesajlaşma site-si 2go‘nun kullanıcı tabanı 2012’de de büyümesini sürdürdü. Aslında servis Nijerya’da Facebook’u saf dışı bıraktı denilebilir (2Go’nun 10 milyonun üze-rinde kullanıcısı varken, Facebook’un ülkedeki kullanıcısı sayısı sadece 5 milyon). Nijerya’daki Facebook kullanı-cı sayısının Kasım 2012 ve Ocak 2013 ayları arasında 300,000’ün üzerinde düşüş gösterdiği bildirilirken, 2go ser-vislerine günde 50,000 yeni kayıt ek-lendiğini iddia etti.

Snapchat: Geçici fotoğraf paylaşım uy-gulaması patlama yaptı.

Snapchat kullanıcıların ‘kendi kendini yok etmeden’ önce sadece birkaç sa-niye görüntülenebilen resimler pay-laşmalarına imkân sağlayan bir uygu-

lama. Yazılımcılar 2012 Ekim ayında servisin günde 20 milyon görüntü işleme aldığını duyurdu. Aralık ayın-da bu sayı günde 50 milyona ulaştı. Facebook’un benzer ‘Poke’ (Dürtme) uygulaması ile yakaladığı başarı bu-nun yanında oldukça sınırlı görünüyor.

Tüketicilerin CLEAN SLATE BRAND’lere gitmek konusunda ekstra dikkatli olması beklenebilecek sağlık sektöründe bile yeni çıkan markalar dalgalanma yaratmayı başarıyor.

23andMe: Kişisel genetik firması müş-teri sayısını 1 milyona çıkartmayı he-defliyor.

‘Kişisel genetik’ DNA testi firması 23andMe 2012 Aralık ayında 50 mil-yon USD topladığını ve 180,000 kişi-den oluşan müşteri tabanını 1 milyon müşteriye çıkartmayı hedeflediğini ilan etti.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve sosyal işler de CLEAN SLATE BRAND fenomeninden nasibini alıyor. Tek bir örnek:

Who Gives A Crap: Tuvalet kağıdı mar-kası elde ettiği kârı gelişmekte olan ülkelerde tuvalet yapımına bağışlıyor.

Who Gives a Crap kârının %50’sini dünyanın gelişmekte olan bölgele-rinde tuvalet yapımına yardım etmek için bağışlayan Avustralyalı bir tuva-let kağıdı markası. Marka 2012 yılının Ağustos ayında crowdfunding sitesi Indiegogo’da 50 saatte 50,000 USD toplayarak yatırım hedefine ulaştı. 4 rulo tuvalet kağıdının satış fiyatı 20 do-lar. En ağırbaşlı ve ‘olgunlaşmış’ sektör-lerde bile CLEAN SLATE BRANDS’e yer olduğunun açık bir kanıtı.

“CLEAN SLATE BRAND’ler iş modelleri-nin ve uygulamalarının özüne işlemiş olan - daha yüksek çevresel, etik ve sosyal standartlar gibi - ‘yeni’ iş değer-lerine sahip.”

Sonuç ve Fırsatlar

Önce bir şeyi doğru anlayalım. CLEAN SLATE BRAND trendi, belirli bir geçmi-şi ve mirası olan markalara olan talebi tamamen ortadan kaldıracak diye bir şey yok.

Hala, en azından zaman zaman, gü-venilir, saygın markaların tanınmış ve kendini kanıtlamış ürünlerine yönelen tüketiciler olacak. Ya da geçmişi yüz-yıllar öncesine değilse de, birkaç on yıl öncesine uzanan, şöhretli markaları arzulayacaklar. Hiçbir trendin her za-man tüketicilerin tamamına aynı anda hitap edemeyeceğini unutmayın. An-cak CLEAN SLATE BRANDS trendi kay-nağını tüketici tercihlerinde meydana gelen köklü bir değişimden alıyor ve

Page 46: License Time Yaz 2013

sadece bu nedenle dahi girişimcilerin ağzının suyunu akıtacak, uyanık pro-fesyonelleri anında markalarının tavrı-nı, tonunu, yapısını ve yaklaşımını sor-gulamaya itecek bir potansiyele sahip.

CLEAN SLATE BRANDS safları daha zi-yade inovatif küçük şirketler ve yeni gi-rişimler tarafından tutulmakla beraber, başarılı bir CLEAN SLATE BRAND’in sa-hip olduğu karakteristik özellikler eski, büyük markalar da dahil olmak üzere herhangi bir marka tarafından kolayca benimsenebilecek şeyler:

CLEAN SLATE BRAND’lerin sahip ol-duğu heyecanı örnek alın ve bir şey-leri farklı yapma fırsatını yakalayın. Yeni ürünler (Nike’ın devrim niteli-ğindeki süper-sürdürülebilir ürünü Flyknit koşu ayakkabısı gibi) ve hatta tamamen yeni iş girişimleri (Kenya’lı cep telefonu operatörü Safaricom’un M-Shwari tasarruf hizmeti gibi) düşü-nün.

Karmaşayı azaltın: BMW’nin ‘We Only Make One Thing. The Ultimate Driving Machine.’ (Biz Sadece Bir Tek Şey Yapı-yoruz. Üstün Sürüş Makinesi.) kampan-yasını örnek alın, ya da ürün portföyü-nü ve şirket yapısını gözden geçirip daraltın.

Firma içi karar alma süreçlerini basit-leştirip hızlandırın ve tüketicilerin mar-kanız hakkındaki her şeyi daha kolay anlamaya başlamasını seyredin.

Sorumluluk alın: Patagonia gibi tanın-mış markaların üst düzey sürdürülebi-lirlik vaatleriyle (Footprint Chronicles girişimi gibi) sicillerini nasıl her daim temiz ve taze tutmaya özen gösterdik-lerine bakın.

Kendinize ait özgün bir ses tonuyla konuşun ve ilgi çekici şeyler söyleyin, büyük markalar tüketicilerle anlamlı bir bağ kurarlar. Whole Foods’un sağlık konusunda yardımcı bilgiler veren ve 3 milyon kişi tarafından takip edilen Twitter hesabını örnek alın.

Ve eğer markanızın CLEAN SLATE BRAND olmak için fazla büyük ve han-tal olduğunu düşünüyorsanız, neden bir ortaklık kurmayasınız ya da şirket satın alma yoluna gitmeyesiniz?

Telefonica’nın (Avrupa ve Güney & Orta Amerika kıtalarında 13 bölgede aktif olan bir şirket) Wayra Academy’sinden P&G ve General Mills’in crowdfunding portalı CircleUp ile yakın zamanda kur-dukları işbirliğine kadar bu, en büyük firmalar için bile CLEAN SLATE BRAND trendini yakalamak için harika bir yön-tem olabilir.

Kaynak: trendwatching.com

46

YAZ’

13

Page 47: License Time Yaz 2013

Cumhuriyet Mah. Libadiye Cad. Haminne Çeşme Sok. No:13 PK:34696 Üsküdar - İstanbul / Turkey T: (+90) 216 524 21 21 F: (+90) 216 520 24 90WWW.LICENSING.ORG/TURKEY

A PowerfulLicensingConnection. LIMA MEMBERSHIP BENEFITS

Power By AssociationKnowledge and networking, exposure and education will help you capture licensing’s limitless potential. Capitalize on emerging, global markets and achieve new levels of financial growth.

InformationLIMA members have access to a wide variety of print and electronic resources, filled with the information that licensing professionals need to succeed. To gather this caliber and scope of critical data on your own would be nearly impossi-ble-too costly and too time-consuming. Join LIMA, and you will be up to date and well informed with communication tools that include:• The LIMA Licensing Industry Database• LIMA Membership Directory• Annual Statistical Study of the U.S. Licensing Industry• LIMA’s BottomLine newsletter• Comprehensive global industry calendar, and more

EducationLIMA’s educational efforts ensure that you will have the brainpower to make the smartest business choices. As a LIMA member, you will be offered the opportunities to participate.

NetworkingLIMA also meets the networking needs of its support service members, including consultants, publishers, lawyers, design-ers, accountants and retailers. No matter where in the world you work-or want to work- LIMA membership will help you build the right relationships and make the best connections.

SavingsLIMA provides our members with three key components for success in the licensing industry: Commerce, Networking and Knowledge.

Our list of member benefits is extensive – and growing! – with a menu of programs designed to meet the specific needs of the industry.

For more information on our featured benefit or any of the member benefits listed below, please contact Regional Representatives Hakan Tungaç ([email protected])

COMMERCE.

NETWORKING.

KNOWLEDGE

“Where the worldwideLicensing Industry does business.”

Join LIMA from the linkhttps://www.licensing.org/join/online-form/

Page 48: License Time Yaz 2013

48

Yöneticiler, satış dışında ölçülebilir performans kriterleri koymakta zorlanıyorlar.

Eski zamanlarda bir kral, saraya ge-len yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuş saraya gelip gideni izleme-ye başlamış. Saray trafiği her zamanki gibi hareketliymiş. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler sabah-tan öğlene kadar. Hepsi kayanın et-rafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu yolun ortasında duran kayayla ilgili söylenmiş, hatta kralı yüksek ses-le eleştirmiş. Halkından bu kadar vergi almayı biliyor ama yolları temiz tutamı-yor diye şikâyet etmiş.

Sonunda bir köylü çıkagelmiş. Saraya meyve ve sebze getiriyormuş. Sırtında-ki küfeyi yere indirmiş, iki eli ile kayaya sarıldığı gibi ıkına sıkına itmeye baş-lamış. Sonunda kan ter içinde kalmış ama kayayı da yolun kenarına çekmeyi başarmış. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereymiş ki, kayanın eski yerin-de bir kesenin durduğunu fark etmiş. Açmış bakmış. Kese altın doluymuş. Bir de kralın notu varmış içinde. “Bu al-tınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir” diyormuş kral. Köylü bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almış.

“Her engel yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.”

Gerçekten de karşımıza çıkan her en-gel ve zorluk bize mücadele etmemiz ve kendimizi geliştirmemiz için yeni bir fırsat sağlar. Gerek iş gerekse özel hayatımızda kendimizi geliştirmemizi sağlayacak bizi başta zorlayacak ancak

sonunda farklı yerlere taşıyacak görev-lerin peşinden koşarız. Başarı başarıyı çeker, başarılı oldukça daha da zoru başarmak için azimle çalışırız. Tüm bu sözünü ettiğimiz süreçler yüksek per-formanslı kişiler için geçerlidir.

Kimdir bu yüksek performanslı kişiler?

Sorumluluk sahibi, çalışkan, üretken, başarılı profesyoneller. En kıdemliden en çömeze çalıştıkları şirkete değer ka-tan bireyler. Kısacası, şirketinizin üre-timini, markasını ve satışlarını iyileş-tirmeye çalışan yetenek ordusu. Sizce bu yüksek performanslı bireylerin şir-ketinize bağlılığı ne kadar yüksek? Düz mantık şunu diyor: Eğer başarılıysan, yaptığın işi, çalıştığın şirketi seversin, dolayısıyla yüksek bir bağlılık duygun olur. YANLIŞ!

Washington DC merkezli liderlik eğiti-mi üzerine faaliyet gösteren Leaders-hip IQ firmasının gerçekleştirdiği ça-

lışmaya göre, şirketlerin %42’sinde en iyi çalışanlar şirketlerine bağlılığı en az olanlar.

Performans ve Çalışan Bağlılığı Doğru Orantılı mı?

Bugüne kadar performans ve çalışan bağlılığı ayrı ayrı birçok çalışmada ele alınmıştır ancak Leadership IQ bu iki veriyi aynı çalışmada toplamış ve ara-larındaki bağlantıyı ortaya koymuş-tur. 207 şirketten edinilen verilerin incelenmesi ile ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır: şirketlerin %42’sinde en iyi performans gösteren çalışanların şir-ketlerine bağlılığı en az olanlar olduk-ları ortaya çıkmıştır.

Orta ve yüksek performansla çalışan personelin işlerinden kopuk hissettik-leri ve her gün işe gelme motivasyon-larının olmadığı vurgulanmıştır.

Bu önemsenmesi ve geliştirmek için üzerine düşünülmesi gereken bir veri.

BAŞARILIYIM,HER AN İŞ DEĞİŞTİREBİLİRİM

MAKALEYA

Z’13

Page 49: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

49

Yüksek performanslı çalışanlar işlerine sahip çıkmaktan ve yeni zorlukları aş-maktan keyif alırlar. Çalışma sonuçla-rındaki gibi, kopuk ve isteksiz hisseden çalışanları yüksek performanslarına rağmen işte tutmak zor olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, şirketlerin önce-liği yüksek performans gösteren ça-lışanlarını kaybetmemek olmalıdır. İK politikaları içinde iyi çalışanların şir-kete bağlılığını sağlamak ve bu bağ-lılığı sürdürülebilir kılmak önemlidir. Çalışanlar şirketin aynasıdır, dışarıda şirketi temsil eden elçilerdir. Müşteri-lerinize, potansiyel ortak ve çalışanlara sizin nasıl bir işyeri olduğunuz hakkın-da önemli bilgiler aktarırlar.

Eğer sıkılır veya kendilerine değer ve-rilmediğini hissederlerse, şirketleriyle ilgili iyi konuşmayı bırakır, konsantras-yonlarını başka bir iş bulmaya verirler ve zaman içinde rakip şirketler için ça-lışmaya başlarlar. Düşük performanslı çalışanlara gelince, şirketler bu çalışan-ların ya daha iyi sonuçlar almak üzere daha sıkı ve konsantre bir şekilde çalış-malarını veya iş değiştirmelerini ister. Etkin Performans Yönetimi Olmazsa, Çalışan Bağlılığı da Olmaz

Çalışmaya katılan şirketlerin üçte biri performans yönetimi açısından iyi yö-netilmemekte: en başarılı çalışanlar bile yaptıkları işle yakından ilgili değil, en başarısız görülen çalışanların ise, işlerini kötü yaptıklarına dair en ufak fikirleri yok. Çalışanlar işleriyle ilgili be-lirgin bir kopukluktan söz etmekte. Bu kopukluğun giderilmesi için patronla-ra ve yöneticilere büyük iş düşüyor.

Yönetim, beklentileri konusunda açık olmalı, hem çalışanların bireysel per-formansı açısından hem de şirketin hedefleri açısından. Performans stan-dartlarının net bir şekilde belirlenmesi ve çalışanlardan beklentiler konusun-da işverenin şeffaf olması gerekli.

Liderlik, yüksek performans gösteren-lerin düzenli bir şekilde takdir edilip, terfi ve zam ile ödüllendirilmesini ge-rektirir. Diğer yandan da, yöneticiler düşük performans gösteren çalışan-larla konuşmaktan kaçınmamalı, bu çalışanlarla neden işlerini daha iyi yapmadıkları ve nasıl daha iyi sonuçlar alabilecekleri konusunda düzenli bir şekilde konuşulmalıdır.

Aslında, problem şirketlerin net stan-dartlar koymada sıkıntı yaşamaların-dan kaynaklanıyor. Satış dışında ölçü-lebilir performans kriterleri koymakta zorlanıyor yöneticiler. Tam olarak ki-şilerin performansını ölçemediği gibi, kimin işinde iyi kimin kötü olduğunu somut verilere dayandıramıyor. Örne-ğin, hemşireleri veya operasyon mü-dürlerini düşünün. Onların işlerinde ne kadar iyi olduklarını basit metriklerle ölçümlemek zor. Burada yöneticilerin çalışanla iletişimi devreye giriyor.

Ne kadar güçlü bir iletişim varsa yö-netici ve çalışan arasında, performans seviyesini saptamak ve çalışanın mo-tivasyonunu arttırmak için gerekli ön-lemleri devreye koymak da o kadar kolay oluyor. Şirketin başarısını devam ettirmesi için başarılı çalışanların şirke-te bağlılığını arttırmak çok önemli. Dü-şük performans gösterip şirkete bağ-lılığı yüksek olan kişilerle performans

üzerine düzenli birebir görüşmeler yapmalı.

Düşük performanslılar neden şirkete daha bağlı?

Çalışmaya göre düşük performanslılar yüksek performanslılara oranla şirket-lerine daha bağlı, işleriyle ilgili daha motive ve işyerinde çalışmaktan daha memnun. Bunun anlamı nedir? Bu sap-tamadan birden çok sonuç çıkarmak mümkün.

1. Yönetim eksikliği: Düşük perfor-manslı çalışanlar orta ve yüksek per-formanslıların arasında kaynıyor. En basit en az sorumluluk gerektiren işler bu kişilere veriliyor. Yöneticilerin bu profesyonellerden beklentisi az oldu-ğu gibi, bu bireyler de fazla sorumlu-luk almadan minimum stresle işlerine devam ediyorlar.

2. Beklentileri düşük: Düşük perfor-mans gösteren çalışanların şirketle-rinden önemli bir kariyer beklentileri yok. Onlar zorlukların, kendilerini ge-liştirebilecekleri problemlerin arayışın-da değiller. Şirketlerinden beklentileri mesai saatleri içinde belli görevleri yerine getirip maaşlarını almak. Düşük performanslı çalışanlar şirketlerini ‘en iyi çalışılacak işyeri’ sıralamalarında en üste taşıyanlar.

3. Yüksek performanslılara daha çok görev düşüyor: Düşük performans-lıların yapmadığı, eksik yaptığı veya üstüne almadığı görevleri tamamla-mak yüksek performanslılara düşü-yor. Çoğu zaman geç saatlere kadar çalışmak, müşteriye gidecek raporları düzeltmek ve müşterilerin memnuni-yetinden emin olmak için ekstra çaba sarf etmek yüksek performanslıların işi. Bu durum artı iş yükü, stres ve belli bir süreden sonra başka işlere bakmak anlamına geliyor.

Kaynak: datassist.com.tr

Page 50: License Time Yaz 2013

50

Karmaşık müşteri ilişkileri yönetimi süreçlerinde müşteri geri planda kalabiliyor.

HİZMET VERİRKENMÜŞTERİYİ KAYBETMEK

Aracını servise götüren müşteri bir kaç gün sonra servisten bir telefon aldı. Müşteri temsilcisi, şirketin müşteri memnuniyeti anketini anlatıyor, ardın-dan da genel merkezden kendisine de-ğerlendirme için bir telefon geleceğini söylüyordu. Müşterinin yapması gere-kense oldukça basitti; 1 ile 5 arasında değerlendirilecek olan puanlar arasın-dan sorulan tüm sorulara 5 puan ver-mek... (çünkü verilen bilgiye göre 5’in altındaki tüm puanlar 1 sayılıyordu!) Müşteri bilgilendirme için teşekkür ederek kapattı. Birkaç gün sonra müş-teri temsilcisi ilgili müşteriyi yeniden aradı ve konuyu tam olarak anlayıp an-lamadığını teyit etti. Müşteri bu sefer biraz gergindi...

Aynı konuda üçüncü telefonun ardın-dan oldukça sinirlendi ve genel mer-keze şikâyette bulunacağını, bu konu-nun giderek ‘taciz’ boyutuna vardığını söyledi. Gerçekten de genel merkeze bir şikâyet mektubu yazdı. Mektubun-dan bir süre sonra konuyla ilgili ola-rak telefonla arandığında şikâyetinin dikkate alındığını düşünerek sevindi. Ancak arayan genel merkez değil, ge-nel merkez tarafından görevlendirilen bağımsız bir araştırma şirketiydi ve müşterinin rahatsızlığıyla ilgili hiçbir bilgileri yoktu. Karşısındaki ses, bekle-diği özür yerine kendisi ile bir ‘anket’ yapılacağını söylüyordu ve soracakları sorulara 1 ile 5 arasında puan vermesi isteniyordu.

Durumu telefonda bir kez daha detaylı olarak anlatmasına rağmen karşısında-ki robotik ses, müşterinin kaygısını ve rahatsızlığını anlamaktan tamamen uzak bir biçimde konuyu not aldığını söylüyor ve ardından anket sorularına cevap vermesini istiyordu...

Yukarıdaki olay bugün dünyanın en büyük otomobil firmalarından biri olan Nissan ile müşterisi arasında ya-şandı. (Marka bildirmekte bir sakınca görmüyorum zira bizzat başıma gel-di ve derslerle dolu.) Bugün müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) konusunda teknolojinin de gelişimi ile büyük de-ğişimler yaşanırken müşterinin soru-nunu anlamak yerine ‘kitabına uygun’ yaklaşımlar sergilemek marka değerini zorluyor.

Müşteri ikinci plana düştü

CRM denilince tüketiciyi 7/24 arayan ve not isteyen çağrı merkezleri, SMS ile “doğum günü kutlamaları”, ya da bankaların bitmek bilmeyen kampan-yaları akla geliyor. Bütün bu karmaşık iş süreçlerinin arasında müşterinin ger-çeklerinin ikinci planda kalmaya başla-dığını gösteren örneklerse gitgide ço-ğalıyor. Oysaki müşterinin ‘gerçeklerini’ unutmadan geliştirilecek uygulamalar, onların hayatlarını bilmekten geçi-yor. Bugün bu konuda 20 yıl öncesine oranla çok daha şanslı bir noktadayız.

Öyle ki kendini çok daha fazla ortaya koyan müşteriyi sosyal medyadan izli-yor, onunla arkadaş oluyor, onu dinle-yebiliyoruz.

Sevda Yüzbaşıoğlu dunya.com

MAKALEYA

Z’13

Page 51: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

51

A.T Kearney’in raporuna göre, tüke-ticilerin yüzde 68’i sosyal medyada seslerini duyurabildiklerini hissediyor. Raporda firmalarla iletişime geçmek isteyen kesimin ise yüzde 65’inin sos-yal medyayı çağrı merkezlerine tercih ettikleri bilgisine yer veriliyor. Bunlar çarpıcı rakamlar.

Analitik CRM ile müşteriyi tanımak

Analitik CRM, Günlük hayatımızda bu-lunan birçok veriden anlamlı bilgiler elde edebilmek, bu bilgiden üretilen tahmini modelle karar vermek ve aksi-yona geçebilmek anlamına geliyor. Bu sayede müşteriyi analiz etmek ve daha iyi anlamak mümkün. Analitik CRM’e başarılı bir örnek ABD’li DVD kiralama şirketi Netflix oldu…

Dünyada ilk defa “en iyi teklif” (next best offer) uygulamasını başlatan Netf-lix sayesinde müşteriler aylık sabit bir üyelik ücreti ödüyor, istedikleri kadar video kiralayabiliyorlardı.

Netflix örneği şirkete “sabit bir üyelik ücreti alınıp da, ondan sonra her işlem ücretsiz olursa sık alış veriş yapan müş-terinin verimli olmayacağını” gösterdi. Akıllı şirket, teslimatlarda daha az vi-deo talep edenlere öncelik tanımaya başladı. Buradan müşterinin davranış-sal analizi ve kurumun lojistik deneyi-minin, verim hesaplamada çok önemli olduğu öğrenildi.

Müşteri odaklı olmak yetmiyor

Müşteri odaklı olmanın altyapı ve biri-kim gerektirdiğini söyleyen pazarlama uzmanı Uğur Özmen, öncelikle, kurum içinde “müşteri odaklı” bir anlayışın ol-ması gerektiğini ancak bunun yeterli olmadığını söylüyor. Özmen şöyle de-vam ediyor: “Bu koşul, gereklidir ancak yeterli değildir. Altyapının da “müşteri odaklı” olması gerekir. Veri ambarınız, operasyonel sistemlerin bir türevi ol-maktan çıkıp, “müşteri merkezli” duru-ma getirilmemişse; müşteri ile temas edilen noktalarda müşteri taleplerine bir kerede en çabuk yanıtları vermeyi kolaylaştıran “müşterinin tekil görüntü-sü” (single customer view) ekranı oluş-turulmamışsa; müşterinin daha önceki temaslarını izleyebilecek bir şikâyet yö-netim sistemini hayata geçirmemişse-niz, isteseniz da yeterince müşteri odaklı olamazsınız.”

Bankaların, yazılım firmalarının, seya-hat acentelerinin, organizasyon yapı-

larını Kurumsal, Ticari, KOBİ, Bireysel diye ayırmalarının da, onların “müşteri odaklı” olduğu anlamına gelmediği-ni anlatan Özmen; “Bu aslında pazar koşullarının zorlamasıyla yapılan bir organizasyonel değişim. Aynı yapı altın-da (örneğin Ticari Bankacılık müşterileri içinde) bulunan müşterilere ayrı teklifler sunabilecek ve bu teklifleri oluştururken veri madenciliği ve istatistik yöntemle-rinden yararlanmış bir yapı yoksa gerçek anlamda müşteri odaklı olamazsınız.” diyor.

Sosyal CRM hala anlaşılıyor

Bugün birçok şirket kullandıkları ya-zılımlar ve CRM uygulamaları ile müş-terileri hakkında veriler elde edip bu verileri işlemeye çalışıyor. Facebook ve diğer sosyal mecralar ise bu bilgilerin güncellenmesini sağlıyor. Araştırma şirketi Gartner’a göre, “Sosyal CRM” sis-temlerine 2010 yılında 625 milyon do-lar ayrılırken, 2012 sonunda bu rakam 1 milyar dolara ulaştı. Egon Zehnder’in “Digital Marketing Trends in Turkey” başlıklı çalışmasına göre ise Türk şirket-lerinin sadece yüzde 31’i, sosyal med-yadan elde edilen verinin geleneksel CRM süreçlerine destek olduğunu düşünüyor. Kısacası sosyal CRM”in an-laşılmasında Türkiye’de gidilecek çok yol var.

Bugün Türkiye’deki şirketler, sosyal CRM çalışmalarını çoğunlukla ajanslar ya da kendi bünyelerinde çalıştırdıkla-rı sosyal medya uzmanları aracılığıyla sürdürüyor. Bu noktada akıllı yazılımla-rın da önemi giderek artıyor.

Page 52: License Time Yaz 2013

52

Mevcut müşterilerinizin ürün ve hizmetlerinize nasıl yak-laştığını bilmek ilginç olabilir, ancak bu konuya kendi gö-zünüzden bakmak yerine, onların gözünden bakarak ilk etapta müşterinizi genel hatlarıyla tanımak, anlamak, nasıl bir hayatı olduğunu bilmek, kısacası kendinizi her yönüyle müşterinizin yerine koyduktan sonra onun ihtiyaçlarına kar-şılık verecek doğru ürün ve hizmetleri müşterinize sunmak size çok daha büyük bir başarı getirecektir.

Burada anahtar olacak yaklaşım, yalnızca kendi ürünlerinize ve müşterinizin o ürünlere nasıl yaklaştığına odaklanmayıp, her yönüyle direkt olarak mevcut ve potansiyel müşterile-rinize odaklanmanızdır. Ancak bu bakış açısı sizin mevcut

müşteri portföyünüzü kemikleştirmeniz ve yenilerini ekle-menize olanak tanır. Bu yaklaşımı şirketinizin CRM vizyonu olarak belirlemek ve en üst mevkiden en alta kadar tüm ekibinizin bu vizyonu benimsemesini sağlamak, sizi doğru CRM yönetimine götürecek rota olacaktır.

İstatistikî bilgiler analiz yapmanız için son derece yararlıdır ancak yazının başındaki örnekte yaşandığı gibi, müşteri-nizin bir birey olduğunu unutup, onu sadece istatistiksel raporlarınız için bir rakamsal veri olarak görmeye başladı-ğınızda, artık müşterinizi kaybetmişsiniz demektir. Unutma-yın ki, her müşteriniz birbirinden bağımsız birer bireydir ve herkes özel olduğunu hissetmek ister...

Sosyal CRM için Twitter önerileri:

• Şirket hakkındaki yorumlara cevap ve-rirken ve markanızı tanıtırken kişisel pro-filinizi kullanmayın. Şirket adı ve logosu taşıyan bir profil oluşturun.

• Müşterilerinize cevap vermek dışında, işiniz ve kampanyalarınızı da tanıtan tweetler kullanın.

• Kurumsal dil yerine daha samimi bir dil olan sosyal medya dilini kullanın.

• Sadece takipçilerinize özel indirimler sunun ve sektörünüzdeki gelişmeleri tar-tışın.

• Konuşma içeriklerinizi takip edin. Şir-ketinizle ilgili anahtar kelimeler belirle-

yip arama uyarıları ayarlayın, insanların size soru sormasını beklemeyin. (En basi-ti Google Alert kurun)

• Müşterilerinize hızlı çözümler ve yanıt-lar sunun. Şirketinizin ürün ya da hiz-metleriyle ilgili bir tweet alırsanız hızla cevap verin.

• Eğer sizden kaynaklı bir sıkıntı yaşan-dıysa, müşterinize yaşattığınız durum için özür dileyin ve durum hakkında daha fazla bilgi vermesini isteyin.

• Online müşteri hizmetlerini yönetme-nize yardımcı olan araçları kullanın. Gerçek zamanlı arama sonuçları ve hesabınızın günlük etkisini ölçmek için Monitter ve Twitalyzer gibi araçları kul-lanın. Twitter hesabınızı sadece müşteri şikâyetleri ile ilgili kullanmak yerine po-tansiyel müşterilerinizi de etkilemek için kullanın. Tavsiye, indirim ve haberleri paylaşmayı ihmal etmeyin.

YAZ’

13

Page 53: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

53

Büyük veri gündemde

Eğer veriyi anlamlandırmayı biliyor-sanız, “büyük veri” (big data) sizin için karmaşa değil, müşteriyi daha iyi ta-nımanızı sağlayan bir fırsatlar demeti sunuyor. Eğer veriyi bilgiye dönüştür-meyi öğrenememişseniz, giderek ha-yatınız daha da zorlaşacak demektir.

1980’lerde ürünün çok daha önemli ol-duğu zamanlarda, şirketlerin asıl amacı belirli bir ürünü üretmek ve müşteriye ulaşımını sağlamaktı. Bir zaman sonra doygunluğa ulaşıldığında “benim için doğru müşteri kimdir?” sorusunu sor-maya başladı, CRM sistemlerinin do-ğuşu da bu soruyla başladı diyebiliriz. CRM’ in asıl ilgilendiği nokta; “Doğru

ürün ya da hizmeti, doğru müşteriye, doğru fiyatla, doğru yerde ve zamanda sunmaktır.” Yani artık ürüne göre müş-teri değil, müşteriye göre ürün devri başlamıştır.

Çağrı merkezi yerine sosyal medya tercih ediliyor

Danışmanlık firması A.T Kearney’nin İngiltere’de sosyal medya üzerin-den iletilen şikâyetlere ilişkin yaptı-ğı araştırmaya göre, firmalar sosyal medya üzerinden kendilerine gelen şikâyetlerin yüzde 70’ini dikkate almı-yor ve cevap vermiyor.

İngiliz tüketicilerin yüzde 36’sının (yaklaşık 18 milyon kişi) firmalara şikâyetlerini dile getirmek için sos-yal medyayı kullandıklarını bildiren A.T. Kearney, bu oranın 8 ay öncesine oranla yüzde 19 artış gösterdiğini de aktarıyor. Çalışmaya göre, tüketicilerin yüzde 68’i sosyal medyada seslerini duyurabildiklerini hissediyor.

Raporda firmalarla iletişime geçmek isteyen kesimin ise yüzde 65’inin sos-yal medyayı çağrı merkezlerine tercih ettikleri bilgisine yer veriliyor. Sosyal medyanın müşteri hizmetlerine bü-tünleşik olarak çalışmamasının bu sonucu getirdiğini vurgulayan AT Ke-arney yetkilileri, İngiltere’de müşteri

şikâyetlerinin yüzde 20’sinin sosyal medya üzerinden gelmeye başladığını bilgisini de veriyor.

Yapılan 10 CRM hatası

1. Bir CRM çözümünü seçerken son kulla-nıcıları düşünmemek.

2. Satış temsilcisi -örneğin mobil- dostu olan bir CRM çözümünü seçmemek.

3. Ölçeklenemeyen bir CRM çözümünü seçmek.

4. Sosyal medya entegrasyonu eksikliği veya sosyal medyanın bir CRM aracı ola-rak görülmemesi.

5. CRM sisteminizi diğer anahtar sistem-lerle entegre etmemek.

6. İş süreçlerinin eksik tanımlanması.

7. İstikrarsız sınıflandırma; hesaplara nasıl başvurulacağına dair rehber olma-ması

8. Çok fazla alanda kaybolmak.

9. Aşırı hırslı olmak ve müşteriyi boğmak.

10. Başarının ölçümü için ölçütler oluş-turmamak.

Page 54: License Time Yaz 2013

54

İşinizi ne kadar seviyorsunuz? Sevip sevmediğinizi düşünmeden mi yapıyorsunuz? Bazen ayaklarınız geri geri mi gidiyor toplantılara girerken?

Maalesef çoğumuz işsizliğin yaygın ol-duğu bir dönemde yaşıyoruz. Meslek seçiminin bilinçli ve özgürce yapılma-dığı bir sistemin içinden çıkıp iş ha-yatına atılmak durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla, birçoğumuz için gerçekten sevdiği ve yeteneklerinin örtüştüğü bir işe denk gelmek pek de kolay olmuyor. İşi yaparken ise, kendimizi bir kısır dön-günün içinde buluyoruz: İşinizi sev-meden yapmak başarınızı engelliyor, kendinizle çelişerek, kendi yarattığınız değeri sorgulayarak kendinize haksız-lık etmenize sebep oluyor.

İşinizi sevmediğiniz gibi daha iyi per-formans göstermek, meslektaşlarınız-la rekabet etmek veya terfi almak için pek istekli görünmüyorsunuz. Sonuç olarak, şartlar uygun olup da iş değiş-tirmediğiniz sürece kendi kendinizi bir

kariyer hapishanesine mahkûm etmiş oluyorsunuz. Bir de üstelik işini severek yapan çalışma arkadaşlarınızla perfor-mansınız kıyaslandığında geride kalı-yorsunuz. İşini severek yapan insanın yaptığı işle sevmeden yapan insanın çıkardığı iş arasında büyük farklar olu-yor. Alanında çok başarılı olan insanları bir gözünüzün önüne getirin. İlle Steve Jobs, Angela Merkel, Steven Spielberg veya Fazıl Say’dan bahsetmemiz ge-rekmiyor. Düğün resimlerinizi çeken fotoğrafçıdan beraber çalıştığınız sa-tış temsilcisine, her gün demli çayınızı masanıza getiren çaycıdan çocuğunu-zun yuva öğretmenine her alanda işini severek yapan insan göze çarpıyor. İşi-ni geliştirme isteğinden, sorunlara yak-laşımına, kendini müşterilerinin yerine koymasına ve çalışma azmine bakarak bu insanın o iş için doğru kişi olduğu-nu görebilirsiniz.

İşim için doğru insan mıyım?

İşinizin size uygun olup olmadığını an-lamak için bazen kendinizi dinlemek, tipik bir gününüzü gözden geçirmek ve birkaç basit soruya cevap vermek yeterlidir.

İnsanlar uzmanlığına başvurmak için sizi arıyor mu?

Eğer şirketinizde hatta sektörünüzdeki profesyoneller sizin alanınızdaki geliş-melerle ilgili kapınızı çalıyorsa, doğru

pozisyonda olduğunuza dair önemli bir işarettir. Daha da net bir değerlen-dirme yapmak istiyorsanız kendinize şunu sorun: ‘İnsanlar size zorunlu ol-dukları için mi geliyorlar? (Çünkü amir sizsiniz) Yoksa konuyu etraflıca anla-mak istediklerinden uzman görüşü al-mak için mi?

Müşterileriniz sizi tavsiye ediyor mu?

Herkesin doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olduğu müşterileri vardır. Ge-niş bir tanımdan yola çıkarsak müşteri-yi sizin işinizi en iyi şekilde yapmanıza güvenen insanlar olarak nitelendire-bilirsiniz. Muhasebe veya insan kay-nakları alanında çalışıyorsanız ağırlıklı olarak müşterilere yani çalışma arka-daşlarınıza hizmet verirsiniz. İç veya dış müşterilerin sizin hakkınızda olum-lu düşünceleri, işinizi yapış biçiminiz ve yeteneklerinizle ilgili övgü dolu sözleri işinizi iyi yaptığınızın en büyük göster-gesidir. Kişi bir diğerini tavsiye ederken kendi itibarını da ortaya koyar, sizin iyi iş çıkaracağınıza kefil olur.

İşinizle ilgili ne hissediyorsunuz?

Bazen hisler her şeyin önünde gelir. Bir işin sizin için doğru olup olmadığını bilirsiniz. İşin cinsi, amacı, sektörün di-namikleriyle kendi yaşam felsefeniz ve yetenekleriniz arasında bağ kurarsınız. Bu bağ ne kadar güçlüyse işle uyumu-nuz o denli yüksek olur.

İŞİNİZ SİZİN İÇİNBİÇİLMİŞ KAFTAN MI?

MAKALEYA

Z’13

Page 55: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

55

İşinizi yapmak için kendi karakteri-nizden veya doğrularınızdan ödün vermenize gerek olmaz. Aynı şekilde işin bilgi, deneyim ve yeteneklerinizle örtüşmesi de çok önemlidir. İşinizin yapabilirliklerinizin çok altında olma-sı sıkılmanıza, çok üstünde olmasıysa zorlanmanıza neden olur. İş ve profes-yonelin uyum içinde olması kişiyi tat-min eder, işin en iyi şekilde yapılması-na olanak tanır.

Öğrenmeye istekli misiniz?

Hangi sektör, meslek veya eğitim se-viyesinde olursanız olun ‘Bilinmesi gereken ne varsa biliyorum’ diye bir söylem yapmak mümkün değildir. İş dünyası, iş tanımları, teknoloji sürekli değişmekte ve gelişmektedir. Kişinin kendini geliştirmesi ve işini hakkını ve-rerek yapabilmesi için sürekli okuma-sı, yenilikleri takip etmesi, değişmeye istekli olması gerekir. İşinizi daha iyi yapabilmeniz için her zaman öğrene-bileceğiniz şeyler, geliştirebileceğiniz yetenekleriniz mevcuttur. Önemli olan öğrenme isteğidir. Öğrenme isteğiniz yoksa doğru işte olup olmadığınızı sor-gulamalısınız.

Aldığınız paradan memnun musunuz?

Herkes daha çok para kazanmak ister ancak önemli olan hak ettiğinizi alıp almadığınızdır. Maaşınızın pozisyonu-nuz ve içinde bulunduğunuz sektörde-ki maaşların altında olması moralinizi bozacaktır. Bir yandan ihtiyaçlarınızı karşılamada zorlanmanız, diğer yan-dan da yaptığınız işin karşılığını alma-dığınızı düşünmeniz performansınıza etki edecektir.

İşiniz imajınızı yansıtıyor mu?

İnsanoğlu karmaşık bir canlı. Öncelik-leri istekleri birbirinden farklı olabi-liyor. Kariyerde tek amaç, daha fazla para kazanmak değil. Birçoğumuz prestiji, gücü, saygı duyulmayı paraya tercih ediyor. Yani, nüfus sahibi olmak kazançtan daha önemli olabiliyor. Ki-mileri için ise, büyük ofislerde çevre-sindekilere emirler yağdırmak iyi ge-liyor. İşiniz kariyer beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı karşılamasa bile, kendi-nizi görmek istediğiniz yere ulaşmanız için doğru yönü göstermeli.

İşiniz için müteşekkir misiniz?

İşinizi bulduğunuz, belli bir süredir bu pozisyonda çalıştığınız için şükrediyor musunuz? Müteşekkir olmanız işini-zi sevdiğinizi, en iyi şekilde yapmaya çalıştığınızı gösterir. Siz işinizi yaptığı-nızdan bu denli memnunsanız, büyük ihtimalle müşterileriniz ve çalışma ar-kadaşlarınız da sizinle çalışmaktan aynı ölçüde memnundur.

Her şeyin başı ‘kendini tanımak’

Sizin için ideal işin ne olduğunu bilme-niz için kendinizi tanımanız önemlidir. Seçeneklerin sınırsız olduğu, her iste-diğinizi yapabileceğiniz bir ortamda olduğunuzu hayal edin. Ne iş yapmak isterdiniz? Bu cevabı verebilmek için kendinizi doğal yetenekleriniz, yaşam görüşünüz ve kişisel hedefleriniz açı-sından ölçüp biçmeniz, doğru değer-lendirmeniz gerekir. Bazen insan ailesi ve çevresindekilerin yönlendirmesiyle, önüne çıkan fırsatlarla bambaşka yön-lere itilir, meslek hayatı kendi kendine şekillenir.

Bir kere kükre

Anne koyun, annesi avcılar tarafından avlanmış bir aslan yavrusunu kendi kuzusuyla birlikte emzirmeye başlar. Kuzu ile birlikte süt emen aslan bü-yümeye başlar, aslan olduğundan kuzudan biraz daha hızlı büyümekte-dir. Koyun sütüyle birlikte koyunluk karakterinin kendisine geçmesinden dolayı mı bilinmez, aslan büyüdükçe hareketleri aslandan çok koyuna ben-zer. Yalnız kendisine süt emziren ana, devamlı olarak kendisinin kuzu değil, bir aslan yavrusu olduğunu, aslan gibi davranması gerektiğini söyler durur küçük aslana. Tabiatı gereği aslanlar gibi kükremeli, ormanda yaşayan tüm hayvanlara gözdağı vermelidir. Bu söz-leri koyun anasından duyan aslan her seferinde ben aslan değil koyunum der. Anne koyun ise ne olur bir kere kükre bak göreceksin herkes senin as-lan olduğunu anlayacak diye ısrar eder. Aslan anne koyunun hatırını kırmaz ve bir aslan gibi kükrer. Aslan kükrer kükremez ormandaki bütün hayvan-lar hizaya girerler ve korkularından ne yapacaklarını şaşırırlar. Aslan da kendi çıkardığı sesi duyunca şaşırır, annesine döner: ‘Meğer gerçekten aslanmışım ben’ der.

Bazen kendimizi tanımamız ve doğa-mızı keşfetmemiz için birinin bize ger-çek potansiyelimizi göstermesi gerekir. Davranışlarımız ve yaptığımız işin çev-remizdekiler tarafından takdir edilmesi de bizi işimize daha çok bağlar, çalışma azmimizi perçinler. İş ki aslanın aslan olduğunu fark ettiği gibi siz de gerçek doğanızı fark edin ve yetenekleriniz doğrultusunda bir işle uğraşın.

Kaynak: datassist.com.tr

Page 56: License Time Yaz 2013

56

MAKALEYA

Z’13

İş dünyası bugüne kadar birçok büyük başarıya şahit olduğu gibi olağanüstü başarısızlıklara da tanıklık etti. Dünyaya mal olmuş şirketleri neredeyse bir hiç haline getiren, milyarlarca doları yok eden tepe yöneticilerle karşı karşıya kalındı. Aslına bakarsanız, böylesine büyük şirketlerde, böylesine büyük kaynaklarla ve nitelikli işgücü ile olağanüstü ve şaşırtıcı bir başarısızlığa imza atmak özel bir takım kişilik özellikleri gerektiriyor.

Tıpkı büyük başarılara imza atmış olan kişilerin olduğu gibi büyük başarısızlık-lara imza atmış olanların da ortak özel-likleri var. Yapılan araştırmalara göre, erken uyarı işaretlerini algılayabilme yeteneği, başarılı ve başarısız organi-zasyonları birbirinden ayıran en net özelliklerden birisi.

Potansiyel risklerin ve zayıf yönlerin farkında olan yöneticiler, bu içe bakış sayesinde dikkatlerini acil müdahale etmeleri gereken noktalara çevirebili-yor ve yakında meydana gelebilecek felaketleri önleme yolunda girişimler-de bulunabiliyorlar.

İster kamu kurumlarında ister özel işletmelerde kariyer yapmak isteyin, başarı için sadece teorik bilgiler yeterli olmuyor. Öfke kontrolü, stres yönetimi, zaman yönetimi, proje yönetimi, mü-zakere becerileri gibi eğitim başlıkları yetkinliklerin geliştirilmesinde büyük önem taşıyor.

Bu yazımda yönetim alanında önemli bir isim olan Tuck School of Manage-ment Öğretim Üyesi, “Why Smart Exe-cutives Fail?” (Zeki Yöneticiler Neden Başarısız Olurlar?) kitabının da yazarı Prof. Sydney Finkelstein’ın önerilerini paylaşmak istiyorum. Prof. Sydney Fin-kelstein gerçekleştirdiği uzun araştır-

malar sonucu, başarısız insanların yedi alışkanlığını ortaya koymuş. Araştırma kapsamında çok önemli tespitlerde bulunulmuş ve bu yolda yürüyenlere oldukça hayati uyarılar yapılmış. Bu uyarıları dikkate almak gerekiyor. Çün-kü Finkelstein’ın da belirttiği gibi “Bu insanların yok etme kapasiteleri, kimi zaman sıradan insanların kavrama gü-cünü aşıyor.”

1) Çevrelerine hükmettiklerini düşünürler

Bu alışkanlık, en sinsi zarar vereni. Yö-netici tabi ki hırslı olacak ancak çevre-ye hâkim olduğunu düşünen liderler, değişen şartların insafına kaldıklarını unutmaya meyilli olurlar. Kontrol ede-bilecekleri olayları abartarak, şansın ve

çevrenin başarılarındaki etkisini düşük tahmin ederler. Başarısız olan yönetici-ler, üstünlük illüzyonu yüzünden de-ğer kaybederler. Bu liderler, insanları kullanılacak enstrümanlar, kalıba so-kulacak maddeler olarak görürler. Ken-dilerini merkez olarak görerek hedef kitlelerinin son derece şanslı olduğunu düşünürler ki bu da başarısızlık için en iyi reçetedir.

2) Bütün cevaplara sahip olduklarına inanırlar

Yıllardır takdir edilmesi gereken bir yönetici imajı zihinlere yerleşti. Dina-mik, bir dakikada onlarca karar veren, anında birçok krizle uğraşabilen, ken-disi dışındakileri günlerce sersemle-ten durumlarda bile kendisini kolayca

YOK EDİCİ BİR LİDER OLMAMAK İÇİN

ÖĞRENMENİZ GEREKENLER

Tuba İlze dunya.com

Page 57: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

57

konumlandırabilen lider. Ancak bu tip yöneticiler, olayın bütün dallarını kavrayamadıklarından fırsatları ve teh-likeleri de idrak edemezler. Daha da kötüsü, bu liderler bütün cevapları bil-diklerini düşündükleri için yeni cevap-ları öğrenmek gibi bir fırsata da sahip olamazlar.

3) Yüzde 100 arkasında olmayan herkesi acımadan elerler

Yöneticilerin başarı için, herkesin ko-şulsuz ve şartsız desteğine ihtiyacı yoktur. Aslında görüş ayrılıklarını or-tadan kaldıran yöneticiler, kendilerini en iyi seçenekleri görme ve hatalarını düzeltme şansından mahrum etmiş olurlar. Bir süre sonra, organizasyonun tamamında bir öğütme sürecine girilir.

4) İmaj takıntılı, mükemmel konuşmacılardır

Bu yöneticiler, halkın gözü önünde-dirler. Genellikle karizma ve kendine güven sergilerler. Kamunun önünde büründükleri kimlik, insanlar üzerinde rahatlatıcı bir etki ve güven yaratır. Bu-radaki problem, medya çılgınlığının ve övgülerin orta yerinde bu liderlerin yö-netim için harcadıkları güç son derece yüzeysel hale gelebilir. Bu yöneticiler,

halkla ilişkiler çalışmaları ile uğraşırken bazı detayları atlarlar.

5) Engelleri tahmin edemezler ya da önemsemezler

Tepe yönetici olmanın en cezbedici taraflarından bir tanesi, vizyon belirle-me fırsatının olmasıdır. Ancak kendisi vizyonun en büyük hayranı olursa ona ulaşmaya çalışırken önüne çıkabilecek olan engelleri gözden kaçırır. Böylece vaktinde fark edildiğinde kolaylıkla çözülebilecek bir sorun, hayatı cehen-neme çevirir. Hareketlerini yeniden de-ğerlendirmeye de yanaşmazlar çünkü hatalı olduklarını kabul ederlerse gü-venilmez hale gelebilirler.

6) Kendilerini şirket ile o kadar bütünleştirirler ki kişisel ilgi alanları ile kurumun ilgi alanları arasında belirgin bir sınır kalmaz

İnsanlar, kendilerini tamamıyla şirket-lerine adamış liderler beklerler. Ancak olağanüstü başarısızlıklar incelendi-ğinde, başarısız olan yöneticilerin şir-ketleriyle kurdukları bağın çok güçlü olduğu görülür. Şirketi geliştirmeleri gereken girişimler değil de kendileri gibi görürler. Bir krallık kurma düşün-cesine sahiptirler.

Bu zihniyete yenik düşen yöneticiler, çoğunlukla şirketlerini kendi kişisel tutkuları için kullanırlar. En tehlikelisi, şirket fonlarını kişisel amaçları için kul-lanabilme eğilimlidirler. Uzun zaman-dır görevde bulunan bir CEO, bu süreç-te şirkete çok fazla para kazandırdığına inandığı için, kendisi için yapacağı har-camaların bu kazançlara kıyasla çok da önemli olmayacağını düşünebilir.

7) Geçmişte başarıyı getirmiş olan “şey” e inatla tutunurlar

Birçok yönetici, denenmiş ve doğru olarak nitelendirdikleri metotlara tu-tunarak şirketin gerilemesine neden olurlar. Yaşam eğrisini tamamlamış bir ürünü piyasaya sürmeye devam eder, yeni şartlara uyum sağlamalarına yol açacak fırsatları değerlendirmek yerine sahip oldukları kariyeri kendilerine re-ferans olarak kullanırlar. Sıklıkla görü-len bu alışkanlığa sahip olan CEO’ların kariyerlerini “belirleyici bir an”a bağla-dıklarıdır.

Bu belirleyici an, kayda değer bir başa-rı ile sonuçlanmış bir seçimdir. Burada problem, bu belirleyici anı yaşayan kişinin, kariyerinin geri kalanında ken-disini hep bu şekilde ifade etmesi ve tanımlamasıdır.

Page 58: License Time Yaz 2013

SPORA İLGİ HER GEÇEN GÜN ARTIYORSağlıklı yaşamın en önemli gereklerinden birisi de hiç kuşkusuz spor... Element Sports’un sahibi Ersoy Kaplan ile sporun günlük hayatımızdaki önemi ile ilgili bir söyleşi yaptık...

Öncelikle bize spor salonunuz hakkında bilgi verir misiniz?

Element Sports İstanbul Büyükçek-mece ilçesinin Mimaroba semtinde bulunan spor tesisidir. Daha öncesin-de Body-Fitness-Karate-Kickbox ve Pilates hizmetleriyle kendisini çevre-sinde duyurmuş olan spor salonumuz şu anda sadece Fitness ve Body spor-cularına hizmet vermektedir. Bu hiz-metlerimizin içeriği olan fizyoterapi, kişisel zayıflama ve vücut geliştirme antrenörlüğü hizmetini özel olarak müşterilerimizle görüşerek kendileri-ne sunmaktayız.

Salonumuz yılların vermiş olduğu tecrübe ile Mimaroba halkının spor alışkanlıklarına uygun olarak, spor makineleri ve spor aletleriyle hizmet vermektedir. Şu anda spora önem ve-ren birçok Mimaroba’lı sporcuya ulaş-tığımızı düşünmekteyiz. Bu nedenle kendi sporcularımız olarak gördüğü-müz sporcularımızla gerek sporsal ge-

rekse sosyal alanlarda beraber aktivi-teler yaparak yakın dostluk içerisine girmiş bulunmaktayız. Salonumuza gelen tüm insanlara müşteri olarak değil bir sporcu olarak yaklaştığımız için birçok müşterimizin spora olan ilgisinin sürmesini sağlayarak uzun yıl-lar spor yapmalarına yardımcı olmaya çalışmaktayız.

Müşterileriniz neden sizi tercih etmeli?

Bu soruya aslında bizim için iki farklı sporcu tipine göre cevap vermeliyiz.

İlk Sporcu Tipimiz: Daha önceden bi-zimle tanışmış ve hizmetimizden yararlanmış sporcularımızdır. Bazı nedenler dolayısıyla spora ara vermiş-lerdir ve tekrar spor yapmaya karar verdiklerinde bizimle spor hayatlarına devam etmektedirler. Bu sporcuları-mızın bizi tercih etmelerinin nedeni hem bizimle kurdukları arkadaşlık ve dostluktan memnun olmaları hem de

salonumuzun onlar için gerçekten ye-terli olduğunu düşünmeleridir.

İkinci Sporcu Tipimiz: İlk defa bizlerle tanışan ve spora yapmayı düşünen kişilerdir. Biz yılların vermiş olduğu tecrübemizle Mimaroba’ da yaşayan sporcuları çok iyi anladığımızı düşünü-yoruz. Mimaroba kendi bölgesel ko-numundan dolayı çoğu iş sektörüne uzak mesafededir. Biz de Mimaroba’da yaşayan halkın birçoğunun çalışma or-tamına uzak kaldığını düşünmekteyiz.

Spor yapmak isteyen her insan, yaşa-dığı zaman içinde, spora belli saat di-limlerini ayırabilmektedir ve genellikle bu saat dilimleri iş bitimlerinden son-ra olan hafta içi akşamlarıdır. Durum böyle olunca spora fazla zaman ayır-maları mümkün olmamaktadır. Bu ne-denle sporcunun spora ayıracak vak-tini başka aktivitelerle kafa karıştırıcı bir ortama sokmamak için sadece bir alanda en iyi hizmeti vermeyi amaç-lamaktayız. Müşterilerimize birçok

58

RÖPORTAJYA

Z’13

Page 59: License Time Yaz 2013

aktiviteyi alıp kullanamayacakları bir spor salonu yerine, hedefleri olan vü-cut geliştirme veya zayıflama alanında alabilecekleri hizmeti uygun fiyata ala-bilmelerini sağladığımız için bizi tercih etmektedirler düşüncesindeyiz.

Hizmetleriniz nelerdir?

Şu anda sadece fitness & body – kilo alma & zayıflama alanında hizmet al-mak isteyen sporculara hizmet ver-mektedir.

Müşteri memnuniyetini nasıl sağlı-yorsunuz?

Belirlediğimiz periyotlar içinde gerekli gördüğümüz makine ve spor aletleri-mizi yenilemekteyiz. Bunların dışında tüm salon dekorumuzu da yeni ve te-miz tutmaktayız. Gelen sporcularımıza bilgili ve sporu fiili olarak yapan antre-nörlerle hizmet vermekteyiz. Fiyatla-rımızı ve sporcuların hizmet kalitesini dengeli şekilde yürüttüğümüzü müş-terilerimize hissettirmekteyiz. Hiçbir zaman çok ucuz fiyatlarla kalitesiz hiz-met verme düşüncesi içinde bulunma-yı düşünmemekteyiz. Bunların dışında tüm sporcularla zaten arkadaşlık içeri-sindeyiz. Bu arkadaşlığımız bizi tercih etmeseler bile sohbet etmek için spor salonumuza uğramalarıyla diğer müş-terilerimizi de iyi yönde etkilediği dü-şüncesindeyiz.

Salonunuzda nelere önem verirsiniz, olmazsa olmazlarınız nelerdir?

Temizlik çok önemlidir. Temiz olmayan bir ortamdan sağlık beklenemez. Salo-numuz sabah ve akşam kapanışlarında anti-bakteriyel ürünlerle temizlenmek-tedir. Aynı zamanda kısa periyotlarla

boya ve dekor değişiklikleriyle sporcu-larımızı yeni bir ortamda spor yapıyor-larmış hissi uyandırarak onları sıkılma-maları için motive etmekteyiz.

Siz bir spor salonuna gittiğinizde ne ararsınız, nelere önem verirsiniz?

Temiz mi? İstediğim hizmeti alabilecek miyim? Fiyat çok yüksek mi? Bunlar kafamdaki ilk sorular olacaktır. Bir de broşürde birçok hizmet yazıldıktan sonra gidildiğinde gerçeği tam yan-sıtmadığını görmek hoş olmayacaktır. Örnek vermemiz gerekirse bir havuz hizmeti yazılan broşürde spor merke-zine gidildiğinde çok ufak bir havuzla karşılaşmak sporcu için güzel bir izle-nim yaratmayacaktır. Buna paralel ola-rak sauna hizmeti dendiğinde kimse-nin rahatsız olmayacağı, steril bir alan hazırlanmalıdır düşüncesindeyiz. Eğer bunlar sağlanılmayacaksa bu hizmet-lerin varlığı bir spor merkezine yarar sağlamayacaktır ve yürüttükleri diğer kaliteli hizmetlerin önüne negatif ola-rak yansıyacaktır.

Türkiye de spora ilginin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her geçen gün arttığını mutluluk-la söyleyebiliriz. Ülkemiz her yaştan gruplarıyla bizlerle tanışmakta ve spo-ra ciddi olarak ilgi göstermektedirler. Bu artış bizim de çalışmalarımızda daha da motive olarak sporcularımıza hizmet vermemizi sağlamaktadır.

Ne zaman hizmete başladınız tarih ve hizmet anlayışı nedir?

2006 yılında hizmet vermeye başladık. Hizmet anlayışımız ilk başlarda birçok alanda sporculara ulaşmaktı. Bu ne-

denle ilk başlarda Body-Fitness-Karate-Kickbox ve Pilates gibi spor alanlarına hizmet verdik. Fakat ilerleyen zaman-da salonumuzun birçok alan için yeter-li hizmeti veremeyeceğini düşündük. Bu nedenle Karate ve Kickbox hizme-timizi bırakarak Body&Fitness hizmeti-mizle yolumuza devam etmekteyiz. Pi-lates hizmetimizi de dönemsel olarak sporcu taleplerine göre vermekteyiz.

Salon hizmet saatleri ne şekildedir?

Salonumuz hafta içi 10:00 - 23:00, Cu-martesi 10:00 – 21:00 ve Pazar 11:00 – 17:00 saatleri arasında hizmet ver-mektedir.

Ücret politikanız nasıl?

Ücret politikamızı, uygun ve alınan hizmeti kötü şekilde etkilemeyecek bir fiyat çalışmasıyla hazırlamaktayız. Ele-ment Sports olarak uzun vadede spor yapan sporcularımızla ayrı olarak ilgi-lenmekteyiz ve onlara özel olarak 3 ay-lık, 6 aylık ve 12 aylık özel kampanyalı fiyatlar hazırlayarak bütçelerine çok daha faydalı imkânlar sağlamaktayız.

Üyelik koşulları nelerdir?

Öncelikle üyelik formumuzun doldu-rulması ve imzalanması (sporcu eğer 18 yaşını henüz doldurmamışsa üyelik formunun ailesinden 18 yaşının üze-rinde olan biri tarafından imzalanması) gerekmektedir. Ayrıca sporcunun ge-lirken temiz bir ter havlusu ve temiz bir salon spor ayakkabısı getirmesi üye-lerimizden zorunlu olarak yapmasını istediğimiz şartlardır.

Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

59

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Page 60: License Time Yaz 2013
Page 61: License Time Yaz 2013

www.dormengiyim.com.tr

Page 62: License Time Yaz 2013

İngiltere’nin önde gelen oyuncak bebek markası Sindy, ilk kez 1963 yılının Eylül ayında 100 yıllık bir oyuncak üretim geçmişine sahip Lines Bros Ltd. firmasının kardeş firması olan Pedigree Toys Ltd. tarafından geliştirildi ve piyasaya sunuldu.

YİNE, YENİ, YENİDEN...SINDYSindy’nin Hikayesi

O yıllarda “Sindy Kızları” olarak adlandı-rılan hayranları ve kendilerine rol model edindikleri en iyi arkadaş ve moda ikonu olan Sindy, içinde bulunduğumuz 2013 yılında 50. yıldönümünü kutladı.

İlk zamanlarda Sindy bebekleri, o günle-rin moda akımını yansıtan giysi ve akse-suarlardan oluşan gardırobuna sahipti. Yıldönümü özel koleksiyonu ise günü-müzün moda trendleri ve yeni gençliğin giyim kuşam kültürü baz alınarak tasar-landı. Sindy’nin piyasalara girdiği ilk on yıl içerisinde, Sindy ile birlikte modadaki yenilikler daha önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar büyük bir değişim ser-gilemişti. İlk zamanlardaki giysiler yetiş-

kinlere yönelik olmasına rağmen, Sindy bunları genç kızlara uyarlamada çok et-kili rol oynadı.

1960’ların modası, mini etek, orta boy ve uzun elbiseleri, sonrasında şort gibi birçok uç trendi beraberinde getirmişti. İngiltere’de bunların izlerini en iyi göre-bileceğiniz uluslararası genç moda iko-nu şüphesiz Sindy idi.

Bu dönemlerde Sindy’nin birçok farklı koleksiyonlarından bazıları ise şunlar ol-muştur: İkonik Weekender başta olmak üzere, Sleepy Time, Undie-World, Dream Date, Lunch Date, Skating Girl, Shopping in the Rain, Pony Club ve Country Walk.

50. Yıldönümü koleksiyonunda ise 14 farklı ve mükemmel konseptte bebek tasarımı yer alıyor. Bunlar: Great British Sindy, Style Blogger, Shopping Spree, Festival Sindy, Ice Dancer, PJ Party, Sindy’s Got Talent, Pool Party, Garden Party, School Prom, Winter Fun, Country Life, Animal Print ve Swinging 60s mo-delleridir. Yeni koleksiyonundaki “son trend” cadde modasını yansıtan tüm dış giysiler, yeni nesil “Sindy Kızları”nın be-ğeni ve ilgisinden ilham alınarak tasar-landı.

Pedigree firması 10 inçlik (yaklaşık 27cm) ilk Sindy Moda koleksiyonunu çıkardı-ğında, o günkü modanın her detayının Sindy elbiselerin üzerinde yer almasına özen göstermişti. Önceleri Tuffin & Foa-le, sonra da Mary Quant adındaki ünlü

62

HABERYA

Z’13

Page 63: License Time Yaz 2013

moda tasarımcıları, Sindy’nin gardı-robundaki koleksiyonların gerçek vü-cut ölçülerinde hazırladılar ve bunları Pedigree firmasının kendi tasarımcısı Valerie Saunders bebek ölçülerine uy-durarak minyatürize etti. İlk on yıldan sonraki dönemde ise Sindy koleksiyo-nu giysi ve aksesuar olarak gelişti ve hatta Paul adında bir erkek arkadaşı, Patch adında küçük bir kız kardeşi, Vic-ki, Mitzi, Poppet ve Betsy adında arka-daşları oldu. Bunlarla birlikte Sindy’nin bir scooterı, şahane bir yatak odası ta-kımı, banyosu, kamp seti, atı, ütü seti, süs ikonu, kurutma askısı, hatta çama-şır ipi ile mandalları dahi oldu.

1968 yılına gelindiğinde, Sindy ar-tık komşu kızı konseptinden ziyade, modaya ayak uyduran, doğal bir “film yıldızı” duruşu ve saç stili ile genç ve bilgili bir görüntü kazandı. Birkaç farklı renkte uzun ipeksi saçları, uzun kirpik-leri, her yana kolaylıkla dönebilen bir beli, daha yumuşak ve bükülebilen ba-cakları oldu.

70’lerde ise, mükemmel uyumlu kont-rast kumaşlar ve tasarımlarla “Lovely Lively Sindy” modeli piyasaya çıktı. Ori-jinal kalıplarına sadık kalınarak, yüzü yeniden modellendi, her yöne rahat hareket kabiliyeti kazandırmak üzere, boyun, omuz, dirsek, bel, kalça ve diz gibi kısımlar vücut üzerine eklemli ola-

rak tasarlandı. Parlak saçları ortalandı ve bandaj takıldı, hatta vücudu hafifçe bronzlaştı.

Sindy bebek üretiminde bir dönüm noktası olan 1975 yılında, Pedigree fir-ması en çok satan modelini, tamamen eklemli “Active Sindy”yi satışa sundu. Bu modelin Ballerina versiyonunda ufak bir yüz yenilemesi ile 15 tane ek-lem bulunuyordu.

1980’lerde, özellikle Mark ve Marie adındaki iki arkadaşının Sindy’nin dünyasına katıldıkları 1986 yılında, Sindy birçok değişiklik daha gördü. Dallas dizisinden alıntı yapıla-rak tasarlanan “Southfork” modelinde, Sindy’nin kendi evi, arabası, spor salonu ve buz pisti yer alıyordu. 1987’den itibaren Hasbro yöneti-minin ulusla-rarası marka genişletme planı çer-çevesinde, geniş elbise ve aksesuar seçenekleriy-le birçok yeni ve renkli bebek çeşitleri eklendi.

Hasbro’nun Amerika’da yürüttüğü Sindy pazarlama planına uygun olarak 90’lı yıllarda çok güzel görünüşlü, göz-de ve popüler bir Sindy ortaya çıkmış-tı. Yeni yüzyıl için yeni bir makyaj ile Sindy’nin ten rengi açılmıştı ve yetiş-kin görünüşünden kendi orijinal genç görünüşüne geri dönüyordu. Sindy Petite modeli “Sindy, tıpkı benim gibi!” sloganıyla sunulmaya başlandı.

© 2

013

Pedi

gree

Dol

ls a

nd To

ys L

imite

d.

Sind

y

is

a re

gist

ered

trad

emar

k of

Ped

igre

e D

olls

and

Toys

Lim

ited.

®MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

63

Page 64: License Time Yaz 2013

50. yıldönümü olan 2013 yılında ise,”Peri Masalları”nı geride bırakan Sindy, artık gençlik modasına ayak uy-duran ve orijinal görüntüsüne geri dö-nen bir bebek olarak karşımıza çıkıyor.

70-80’li yıllardaki orijinal kalıplarıyla birlikte, çeşitli giysi ve akse-suarlarıyla piyasaya çıkmaya hazırla-nıyor. Bunlarla birlikte orijinal ve doğal güzelliğini ortaya çıkaran yeni yüz ifadeleriyle de herkesi hayran bırakacak gibi.

1963 yılında, hiç kimse Sindy’nin İngiltere’de son 50 yılın en çok sevilen ve en çok satan genç bebek markası olabileceğini tahmin edemezdi. Bu-gün yenilenen yüzü ve koleksiyonuyla belki de her zamankinden daha gör-kemli bir Sindy’yi görüyoruz!

Sindy’nin Yeni Yüzü!

Sindy, uzun yıllar milyonlarca genç kı-zın en iyi arkadaşı, moda ikonu ve rol modeli oldu ve hâlâ da modayı seven ve takip eden 4-8 yaş grubu genç kız-ların hayat tarzlarını ve giyim-kuşam zevklerini yansıtmaya devam ediyor.

Yıldönümüne özel yeni koleksiyonda, orijinal ve klasik doğal güzelliğini or-taya çıkaran yeni yüz ifadesi, her yöne rahat hareket edebilen bir vücudu ve gelecek yılın trendi olacak giysi ve ak-sesuarlardan oluşan gardırobu ile göz kamaştırıyor.

Sindy’nin orijinal vücut kalıbı ve yüz hatları ve yüz çizimleri eşsiz ve çok özel niteliktedir. Genç, hayat dolu, eğlence-li ve masum, Sindy’yi en iyi tanımlayan kelimelerdir.

Bunlar birçok firmanın bebek markala-rı için tanımladıkları ancak kalite olarak gerçekte ulaşamadıkları değerlerdir. İşte Sindy, tam olarak bu kavramların, görüntüsü ve doğal güzelliği ile örtüş-tüğü en güzel oyuncak bebek marka-sıdır. Sindy’nin gözleri sağ tarafa bakar, geleneksel olarak derin mavi gözlerin-deki ışıltıyı yayan beyaz noktalı büyük ve siyah gözbebekleri vardır.

Sonuçlara baktığımızda, yıllardır Sindy’nin aşırı genç duruşundan ziya-de, kendinden emin görünüşü ile her-kesi kendine çektiği görülmektedir.

Piyasada Sindy bebeklerinin saçları or-tadan ayrılır, saç rengi seçenekleri so-luk sarı, koyu kestane ve siyahtır. Uzun kirpikleri ise her zamanki gibi siyahtır.

70’li yıllarda ve 80’lerin başında Sindy’nin yüz kalıbında ve saç kısım-larında değişiklikler yapılmıştı. İşte o zaman değişen bu stil ve klasik yüzü, 2013 yılında yıldönümü koleksiyonun-da kullanılmak üzere seçildi. Sindy’nin yeni yüz çizimi ve hatları, kalıba tama-men günümüze uygun bir görünüm kazandırıyor, yeni saç stilleri de göz ka-maştırıcı bir görünüm veriyor.

Bugünün Sindy’si, tüm dünyadaki “Sindy Kızları” için, onu 1 numaralı oyuncak markası yapan her şeyi içinde barındırıyor.

Sindy ‘nin İlkleri

- İlk kez 1963 yılında sarışın, esmer ve kestane rengi saçlarla üretildi. Talepten dolayı sarışın Sindy, esmer Sindy’den daha zor bulunuyordu.

- Mini etek ve şort tasarımlarımın çoğu-nu ünlü tasarımcı Mary Quant hazırladı.

- Sindy’nin ilk arkadaşının adı Paul, bu adı o zamanki ünlü müzik grubu Beatles’ın üyelerinden Paul McCartney’den aldı. Kurgu olarak Sindy, Paul ile bir dansta tanışır.

- Önceleri Sindy bebekleri kapalı am-balajlarda satılıyordu, 1969’dan sonra müşterilerin içerisindeki Sindy’yi, giysi-lerini ve aksesuarlarını net görebileceği saydam pencereli kutu içerisinde satışa sunulmaya başlandı.

Türkiye’de Sindy

2013 yılında, 50. Yaş Gününü kutlayan Sindy’nin moda konsepti, koleksiyon-ları ve dizaynları yeniden tasarlandı ve bu yıl içerisinde büyük global bir

64

YAZ’

13

Page 65: License Time Yaz 2013

marka ve lisans programı ile çıkış ya-kalayan Pedigree Dolls & Toys firması, Türkiye’de de LİSANS MEDYA YAYINCI-LIK REKLAM PAZ. DAG. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ. ile anlaşarak, lisans acenteliği an-laşmasını imzaladı.

Sindy Türkiye lisans acentesi olan Li-sans Medya firması, yakın zamanda İngiltere, Avrupa, Türkiye, Orta Asya ve Orta Doğu’da, orta vadede ise Amerika ve diğer bölgelerde Sindy markasının büyük reklam ve tanıtım faaliyetleri ve pazarlama yatırımları ile güçlü bir ticari sıçramanın olacağını ve yeni yüzüyle, göz alıcı konseptleriyle ve aksesuarla-rıyla Sindy bebeklerinin artık tüm raf-larda yer alacağını müjdeledi.

Hâlihazırda Türkiye’de 4 firmanın Sindy lisanslarına sahip olduğunu ve tüm marketlerde onlarca ürünlerinin bu-lunduğunu ifade eden firma yetkilileri, yılbaşında lisansiye sayısının en az 10 olmasını beklediklerini ifade ettiler.

2013 yılı ve sonrasında, Sindy mar-kasının Türkiye’de çok güçlü bir ivme

yakalayacağını belirten Lisans Med-ya yetkilileri, hem perakendede, hem lisanslamada hem de dijital alanda Sindy markasının çok güçlü şekilde yer alacağını, ciddi reklam ve tanıtım yatı-rımlarının yapılacağını kaydetti.

Özellikle sosyal medyada Sindy marka-sının arkasında duracaklarını, devamlı Sindy hayranları ile iletişimde ve etkile-şimde bulunacaklarını belirten Lisans Medya genel müdürü M.Esat Yalvak, aynı zamanda lisansiyelerle düzenli iş-birliği ile yakın temas halinde olacakla-rını, perakende tanıtımlarına ve dijital medya planlamasına ağırlık verecekle-rini ifade etti.

Karşılıklı güvene ve inanca dayalı iş-birliğine her zaman açık olduklarını belirten M.Esat Yalvak, marka ile ilgile-necek lisansiye firmalarla uzun vadede Kazan-Kazan prensibi ile çalışmak iste-diklerini belirtti.

Son olarak Lisans Medya firması olarak yeni dönemde birçok ürün kategori-sinde lisans vermeye hazır olduklarını

ve çok güçlü perakende tecrübesi ve finansal yapısı olan üretici firmaları, işbirliği yapmak üzere beklediklerini söyledi.

© 2

013

Pedi

gree

Dol

ls a

nd To

ys L

imite

d.

Sind

y

is

a re

gist

ered

trad

emar

k of

Ped

igre

e D

olls

and

Toys

Lim

ited.

®MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

65

Page 66: License Time Yaz 2013

Günümüzde lisans pastasının büyük bölümü dünya devleri arasında paylaşılırken, son dönemde daha küçük ölçekli firmaların da lisans piyasasında boy göstermeye başladığını görüyoruz. Lisansa veren markanın büyüklüğü ile lisans alana getireceği kar orantılı olabilir. Peki, markanın güvenilirliği de büyüklüğü ile orantılı mıdır? Lisans alan yerli firmaların mutlaka dikkat etmesi gereken noktalar nelerdir? Kenaroğlu Avukatlık Bürosu’ndan Av. Yasemin Kenaroğlu, “Markanın şöhretinden ve getireceği kardan önce, markanın Türkiye’de kime ait olduğunun ve mülkiyetine ilişkin bir ihtilaf bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir” diyor.

LİSANSINI ALACAĞINIZ MARKANE KADAR GÜVENİLİR?

Girişimciler bir marka üzerinde lisans almaya karar verirken hangi aşamalardan geçiyor?

Bugüne kadar gözlemlediğimiz kada-rıyla, Türkiye’de girişimciler lisans ko-nusunda iki farkı eğilim gösteriyorlar. İlk grupta yer alanlar henüz yerli piya-saya girmemiş, duyulmamış, genellikle yeni ürün ya da hizmet gruplarına iliş-kin ve yüksek kar getireceğine inandık-ları yabancı markalara yöneliyor. Bu-rada girişimci henüz duyulmamış bir ürün ve markasını yerli piyasaya soka-cağı için daha büyük risk alıyor ama kar beklentisi de çok daha yüksek oluyor.

İkinci grupta yer alan girişimciler ise dünya çapında tanınmış, şartları sağla-yan hemen her girişimciye lisans veren

ve karlılık oranları ve getirisi belli ve neredeyse garantili dünya devir firma-lardan lisans almayı tercih ediyorlar. Bu alternatifte risk ve lisans ücretleri dola-yısıyla da karlılık göreceli olarak daha düşük oluyor.

Hukuki açıdan hangi grup daha riskli bir adım atmış oluyor derseniz, bizim için hiçbir genellemede bulunmak mümkün değil. Her bir markayı ve her bir lisans ilişkisini kendi içerisinde, di-ğerlerinden bağımsız olarak değerlen-dirmek gerekiyor.

Lisans alan yerli girişimcilerde gözlemlediğiniz en yaygın hata nedir?

Biz hukukçular bir resme baktığımızda hep nerede bir eksiklik, hata ya da aykı-rılık var diye düşünürüz ve önce olum-suz noktalara odaklanırız. İyi ve güzel olanları ancak olumsuzlukları aştıktan sonra görebiliriz. Ticaretle uğraşan in-sanlarda ise bunun tam tersi bir yak-laşım görüyoruz. Parlak bir iş fikri ile karşılaştıklarında öncelikle olumlu, kar getirebilecek noktalara ve sonuca en hızlı ulaşacakları yöntemlere odakla-nıyorlar. Böyle olunca fikir aşamasında karşılaşıp, üstesinden gelebilecekleri ya da almak istemeyecekleri risklerle projeye dahil olduktan sonra yüzleşi-yorlar. Bu sıkıntıyı en çok yaşadığımız alanlardan biri de lisans sektörü.Parlak, kar marjı yüksek, kısa sürede çok yol alınabilecek bir marka keşfe-

den girişimci, bu keşfin verdiği heye-canla finansal açıdan analiz ettiği mar-kayı, hukuki açıdan değerlendirmiyor. Oysa finansal beklentilerinizin gerçek-leşmesi, ancak sorunsuz bir hukuki alt yapı ile mümkündür. Lisans alan ya da almayı düşünen girişimcilerin aldığı en büyük risk ya da en sık yaptıkları hata da markanın hukuki durumunu analiz etmemeleri.

Markanın hukuki durumunu analiz etmeden yola çıkmak, lisans alan tarafa en fazla ne kaybettirebilir?

Sahip olduğu her şeyi kaybetmesine yol açabilir. Her şey kavramını burada bilinçli olarak kullanıyorum. Hukuki anlamda riskli bir markanın lisansını alır ve bu markayı taşıyan ürünlerin veya hizmetlerin ticaretini yaparsa-nız, en iyi niyetli tahminle elde etmeyi umduğunuz kardan olursunuz. Daha-sı yaptığınız yatırımdan, harcadığınız tüm zamandan olmanız da ihtimaller arasında. En kötüsü ise, kendinizi “suç” teşkil eden bir eylemin içinde bulma-nız ve ciddi cezai yaptırımlarla karşılaş-manızdır.

Lisans alan bir kişinin kendisini suç teşkil eden bir eylemin içinde bulması nasıl söz konusu olabilir?

Bildiğiniz gibi markalar üzerinde de, tıpkı menkul ve gayrimenkul mallarda olduğu gibi, mülkiyet hakkı söz konu-sudur. Biz buna fikri mülkiyet diyoruz.

66

RÖPORTAJYA

Z’13

Page 67: License Time Yaz 2013

Yürürlükte olan marka mevzuatımız uyarınca, bir başkasına ait markanın, onun izni olmaksızın kullanılması, hu-kuka aykırıdır, dahası suçtur.

Marka üzerindeki mülkiyetin kime ait olduğu iki şekilde belirlenebilir. Eğer marka tescilliyse, tescil sahibi, marka üzerindeki her türlü hakkında sahibi-dir. Tescilli olan tüm markalar bu gruba girer. Ancak tescilli olmayan markalar da vardır. Bunların mülkiyeti markayı yaratan, piyasada ciddi biçimde kul-lanan ve belirli bir bilinirliğe, maddi değere kavuşturan kişidir. Her iki du-rumda da, gerek tescilli, gerek tescilsiz marka üzerinde sahip olunan haklar, sadece ilgili ülkede geçerlidir.

Örneğin Almanya’da bilinen ve yine Almanya’da tescilli olan bir hazır giyim markasının sahibi olan Almanya men-şeli X firmasının, söz konusu marka üzerinde Türkiye’de hiçbir hakkı olma-yabilir. Hatta bu markanın Türkiye’de bir başka firmaya ait olması dahi müm-kündür. İşte karşılaşılabilecek en bü-yük sorun da budur.

Şöyle düşünelim; Almanya’da bir fuar-da gördüğünüz ve çok beğendiğiniz marka üzerinde lisans almaya karar verdiniz. Marka sahipleriyle görüştü-nüz. Gerçekten de Almanya’da çok sayı-da perakende satış mağazaları, yüksek kapasiteli üretim merkezleri ve hatırı sayılır bir müşteri kitleleri var. Marka-yı Türkiye’ye getirmeye karar verdi-niz ve lisans anlaşması imzaladınız.

Türkiye’de büyük reklam harcamaları yaparak markanın lansmanını da ger-çekleştirdiniz ve ilk satış mağazalarını-zı açtınız. Ancak markanın Türkiye’de de Almanya menşeli X firmasına ait olup olmadığını araştırmadınız. Açılış sonrası ilk gün, markanın Türkiye’deki tescil hakkı sahiplerinin avukatlarını mağazanızda arama el koyma işlemine nezaret ederken bulabilirsiniz.

Zira lisansını aldığınız marka, Türkiye’de sizin lisans aldığınız firmadan başka bi-rilerine aitse, ki bu sık karşılaşılabilen bir durumdur, o markayı taşıyan ürün-leri Türkiye’de satmanız, marka tecavü-zü teşkil eder. Hem para, hem de hapis cezasına tabi bir suçtur. Yani lisanslı ürün satma hayali ile yola çıkıp, taklit ürün satanlarla aynı kefeye konulabi-lirsiniz. Bu durumda maddi kayıplara, itibar kaybı ve iş kaybı da eklenecektir.

Dolayısıyla, lisans almayı düşünen herkesin yapması gereken ilk şey, mar-kanın, lisanslı ürünü üreteceği/üretti-receği ve satacağı ülkelerde, kime ait olduğunu araştırmaktır. Bazen sadece tescilli olup olmadığını kontrol etmek-te yeterli olmayabilir. Tescilin yanı sıra, tescil üzerinde hak iddia eden, örneğin lisans vereni dava eden başka firmalar olup olmadığına dahi bakmak gerekir.

O halde lisans alınacak markanın dünyaca tanınmış bir marka olması daha az risk taşır diyebilir miyiz?

Aslında bu sonuca varmak mümkün

değil. Aksine dünya devi, tanınmış markalar yerli piyasada daha çok dik-kat çekiyor. Pek çok dünya devir mar-ka Türkiye’de yerli kişi ya da firmalarca kendi adlarına tescil ettiriliyor. Bu du-rumda dünyanın en meşhur marka-larından birinin, Türkiye’deki hakları, yaptırılan tescil hükümsüz kıldırılınca-ya kadar, o yerli kişi veya firmaya ait oluyor.

Yani lisans hakkını almayı düşündü-ğünüz çok ünlü bir markanın da Tür-kiye’deki haklarının bir başkasına ait olması mümkündür. Bu anlamda bir genelleme yapmamak ve markanın büyüklüğünü bir kenara bırakarak, Türkiye’de kime ait olduğunu mutlaka ve çok iyi araştırmak gerekir.

Lisans alma aşamasında dikkat edilmesi gereken başka önemli riskler var mı?

Lisans sözleşmesinin çok iyi analiz edilmesi gerekir. Sözleşme ile verilen hakların kapsamı nedir? Hangi coğraf-ya için geçerlidir? Süre sınırı var mıdır? Marka sahibinin, aynı ülkede başka firmalara da lisans vermeye devam et-mesi mümkün mü ve bu durum lisans alan için kabul edilebilir mi? Markaya üçüncü kişilerce herhangi bir tecavüz söz konusu olur ise, lisans alan doğru-dan müdahale etme hakkına sahip mi, yoksa marka sahibinden izin mi alması gerekiyor? Tüm bunlar oldukça önemli ve iyi analiz edilmezse büyük hayal kı-rıklıklarına neden olabilecek hususlar.

67

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Page 68: License Time Yaz 2013

PwC’nin yıllık ‘Küresel Eğlence ve Medyaya Bakış 2013-2017’ raporu yayınlandı. Eğlence ve Medya sektöründeki tüketici harcamalarında yakın vadede geleneksel medya hakimiyeti devam edecek. Dijital tüketimi dijital gelire dönüştürme çabaları artarak sürecek. 2012 yılındaki dijital içerikli toplam tüketici E&M harcamasının %9’u 2017 yılında ancak %16’ ya ulaşabilecek.

PwC’nin yıllık “Küresel Eğlence ve Medyaya Bakış 2013-2017” raporuna göre, dünya çapında, tüketicilerin Eğ-lence ve Medya sektörü (E&M) içerik ve deneyimlerine erişimi gittikçe ar-tan internet erişimi ve akıllı cihazlara sahip olanların sayısının hızla artma-sıyla, küresel olarak demokratikle-şiyor. Türkiye’de ise son yıllarda çift basamaklı büyüme oranları yakalayan E&M sektörünün aynı eğilimi devam ettirmesi bekleniyor. 2012 yılında Türkiye’de 10,2 milyar doların üzerinde büyüklüğe ulaşan sektörün, 2013’ün sonunda’ 11,6 milyar dolara, önümüz-deki 5 yılda ise yıllık ortalama % 11,4 büyüme ile 2017 yılında yaklaşık 17,5 milyar dolara ulaşması öngörülüyor.

PwC tarafından yayınlanan rapora göre; önümüzdeki beş yılda dünya-da, dijital olmayan medyaya yapılan harcamalar hakim olacak ancak dijital olarak ulaştırılan medya ile ilgili harca-malar gittikçe büyüyecek. Dijital alan-daki teknolojik yenilikler sektörün yeni çalışma ruhsatı haline geldikçe, E&M işletmeleri müşteri anlayışı ve iş mode-li ve işletme kıvraklığı açısından oyunu bir adım öteye götürmeye devam ede-cekler. Raporun kapsadığı 2013-2017 dönemi boyunca; Çin, Brezilya, Hindistan, Rus-ya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Meksi-ka, Endonezya ve Arjantin toplam E&M gelirlerindeki paylarını yaklaşık iki ka-

tına kadar yükselterek bu alandaki en büyük büyümeleri gerçekleştirecekler. Bu pazarların ortalama yıllık bileşik bü-yüme oranı (YBBO) bütün olarak 2017 yılında öngörülen toplam küresel E&M gelirlerinin %22 sine, yani 2008’deki %12’lik oranın neredeyse iki katına denk gelecek. Kuzey Amerika, Batı Av-rupa ve Asya Pasifik’teki daha olgun ve teknoloji açısından daha üstün pazar-lar ise, küresel değişimi E&M hizmetle-rinin dijital tüketimine yönlendirmede etkili olacak. Türkiye çift basamaklı büyümesini sürdürecek Türkiye’de son yıllarda çift basamaklı büyüme oranları sergileyen E&M sek-

törü önümüzdeki 5 yılda da bu büyü-me eğilimini sürdürecek. 2012 yılında Türkiye’de 10,2 milyar doların üzerinde büyüklüğe ulaşan sektörün, 2013’ün sonunda’ 11,6 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Sektörün önümüzdeki 5 yılda ise yıllık ortalama % 11,4 büyüme ile 2017 yılında yaklaşık 17,5 milyar do-lara ulaşması öngörülüyor. PwC Türkiye Eğlence ve Medya Sek-törü Lideri Murat Çolakoğlu sonuçları şöyle değerlendirdi:

“Hızlı büyüyen birçok pazarda olduğu gibi Türkiye’de de, altyapının geliştiril-mesinin yanı sıra eğlence ve medya de-neyimi için para harcamaya eğilimli ve hızla gelişmekte olan orta sınıf tüketici-

TÜRKİYE’NİN EĞLENCE VE MEDYA SEKTÖRÜ2017 YILINDA 17,5 MİLYAR DOLARA ULAŞACAK

68

HABERYA

Z’13

Page 69: License Time Yaz 2013

nin artması büyüme oranlarını destekli-yor. bazı kilit segmentlerde genel büyü-me oranlarını destekliyor.” Türkiye’ye ilişkin diğer sonuçlar Türkiye’deki internet erişimi piyasası önümüzdeki beş yıl içinde patlama yaşarken, gelirler 2012 yılındaki 2,72 milyar dolar seviyesinden 2017 yılında 7,25 milyar dolar seviyesine doğru bü-yük bir artış gösterecek. Mobil internet hizmetleri ise uygun fiyatlı akıllı tele-fonların büyük oranda elverişli olması ve nispeten düşük sabit-geniş bantlı giriş nedeniyle büyümenin başlıca iti-ci gücü haline gelecek. Bu sektörün gelirleri 2012 ila 2017 yılları arasında %36,5 düzeyinde bir CAGR artışıyla 4 milyar dolara ulaşırken, abonelikler bu dönem boyunca %27,9’luk bir CAGR artışıyla 47,1 milyona yükselecek. Nispeten hâlâ sağlam durumda olan gazete yayıncılığında, 2008 yılında 558 milyon dolar düzeyinde olan ve 2012 yılında 618 milyon dolara ulaşan rek-lamcılık gelirinin 2017 yılı sonuna ka-

dar %6,5’luk bir CAGR ile 848 milyon dolara çıkması bekleniyor. Reklamcılık, 2010 yılında başıca gelir kaynağı olarak kopya satışlarını geride bıraktı. Genç ve teknoloji meraklısı nüfus, gazete yayıncılığındaki dijital büyümedeki en önemli gücü oluşturuyor. Türkiye’deki hane halklarının %41’i geniş bantlı eri-şime sahip ve bu rakamın 2017 yılına kadar %52’ye çıkması öngörülüyor. Gazeteler kendi çevrimiçi varlıklarını arttırmak suretiyle yanıt veriyor, fakat kendi başlıklarının internet versiyonla-rını para olarak tedavüle koymak başka yerlerde olduğu gibi Türkiye’de de zor-luk teşkil etmeye devam edecek. Türkiye’de 2012 yılında 420 milyon dolar büyüklüğe ulaşan filme alınmış eğlence sektörünün değeri %6,2’lik bir CAGR artışıyla seviyesinden 2017 yılında 568 milyon dolara ulaşacak. İnternet üzerinden çalışan televizyon sistemiyle (OTT) film yayını hizmetleri-nin geliri, beş yıllık dönemde %77,0’lık CAGR artışıyla 39 milyon dolara yükse-lerek en güçlü büyümeyi sergileyecek. 2012 yılındaki bu rakam sadece 2 mil-

yon dolar düzeyinde gerçekleşti. Hem Robert Redford’un kurduğu ödemeli televizyon Sundance Channel hem de 100’den fazla ülkede talep üzerine vi-deo hizmetleri veren İsviçre merkezli Viewster, Türkiye’de VOD platformları-nı piyasaya sürme yönündeki planları-nı duyurdular.

Sinema gişesi de 2012 ila 2017 yılları arasında oldukça güçlü bir performans sergileyecek. Türkiye’deki gişe geliri 2012 ila 2017 yılları arasında %5,4’lük bir CAGR artışıyla 288 milyon dolara yükselecek. Giriş ücretleri %1,9 düze-yinde bir CAGR artışıyla 46 milyon do-lara çıkarken, bilet fiyatları aynı beş yıl-lık dönem boyunca %3,5’lik bir CAGR artışıyla 6,26 milyon dolara yükselecek. Dünyada fırsatlar ve zorluklar piyasalara göre farklılık gösteriyor Dünyada dijital yenilikler ve büyüme E&M sektörünün görünümüne hakim olmaya devam ederken önümüzdeki yıllarda yeni trendlerin ortaya çıkması öngörülüyor.

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

69

Page 70: License Time Yaz 2013

Mega Oyuncak adını özellikle lisanslı ürünleriyle sık sık duymaya başlayınca neler olduğunu merak ettik ve bizi güzel bir röportaja götüren bir ziyarette bulunduk. Mega Oyuncak Genel Müdürü Hakan Yeşilbağ’ın yoğun programından biraz çaldık ve röportajımızı gerçekleştirdik.

TALKING FRIENDS ÇILGINLIĞIŞİMDİ TÜRKİYE’DE...

Hakan Bey, Mega Oyuncak yeni bir firma değil ancak özellikle son dönemde başarılı işlerle adını çok sık duymaya başladık. Mega Oyuncak’ta neler oluyor?

Mega Oyuncak 2007 yılından itibaren ithalatçı kimliğiyle özellikle markalı pazarda oyuncak sektörüne hizmet vermektedir. Türkiye oyuncak sektörü hızla büyüyen ve içinde barındırdığı değişken dinamikleriyle olumlu yön-de gelişen bir pazar. Mega Oyuncak olarak benimsediğimiz vizyon, oyun-cak sektörüne dünyada marka olmuş,

popüler, kalite güvencesi altındaki oyuncakları halkımızla buluşturmak ve markalı oyuncak pazarında büyük oyuncular arasında aldığımız yeri daha da yukarılara taşımak. Bu amaç doğrul-tusunda yoğun pazarlama çalışmaları-na devam edeceğiz.

Bununla birlikte geçtiğimiz dönemde markalı ürünlerimizle pazarda önemli başarılara imza attığımızı söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle ülkemizde, Blazing Teens Yo Yo ve Flash&Dash’te, yayınlanan çizgi diziler ile birlikte güç-lü pazarlama destekli aktiviteler ger-çekleştirerek yurtdışında birçok Avru-pa ülkesine emsal gösterildik.

Mega Oyuncak olarak misyonumuz, büyüyen markalı oyuncak pazarındaki yatırımlarımıza devam ederek sektö-rün gelişimine olumlu yönde etkide bulunmaktır. Gelecek dönemde çizgi dizi, sinema filmi ve güçlü pazarlama destekli, yeni markalı ürünlerimizi pa-zara sunacağız. Özellikle 2013 yılının ikinci yarısında çok ciddi yatırımları-mız olacak. Bu doğrultuda amacımız çocukların zevkle oynayacakları, oy-narken becerilerini geliştirebilecek-leri ve en önemlisi onların diledikleri oyuncaklarla buluşmalarını sağlamak olacaktır.

Mega Oyuncak’ı bundan sonra daha sık duyacağız galiba… Talking Friends’i soracak olursak, nedir bu Talking Friends çılgınlığı? Mega Oyuncak’ın bu marka ile ilgili çalışmalarından, hedeflerinden bahseder misiniz?

Talking Friends, Mega Oyuncak ve sek-törümüz adına bizi çok heyecanlandı-ran önemli projelerimizden birisidir. Nisan ayı itibariyle Talking Friends’in Türkiye distribütörlüğünü ve tüm li-sans haklarını almış bulunuyoruz.

70

RÖPORTAJYA

Z’13

Page 71: License Time Yaz 2013

Kısaca belirtmem gerekirse bu kadar ciddi ve büyük bir projenin tüm lisans ve oyuncak dağıtım haklarının Mega Oyuncak üzerinden yürütülmesi bize büyük bir gurur ve heyecan veriyor. Doğru yürütülen her işin sektörümü-ze de olumlu katkıları olacağından ve Mega Oyuncak olarak yaptığımız pro-jelerin bu anlamda da değer taşıdığını düşündüğümüz için ayrıca mutluluk duyuyoruz.

Talking Friends, dünyada ve ülkemizde iPhone ve Android uygulamalarından dolayı bilinirliği ve popülerliği çok yük-sek olmakla beraber oyun değeri açı-sından yaş sınırı da bulunmamaktadır. Bu da ürünün talebi açısından oldukça geniş kitlelere ulaşmamızı sağlamakta-dır.

Talking Friends’i pazara sunduğumuz andan itibaren çok ciddi satış ivmesi yakaladığımızı söylemeden geçeme-yeceğim. Bu ivmede ürünün tüketici tarafından büyük bir heyecanla bek-leniyor olması ve biraz önce ifade et-tiğim üzere yaş sınırının bulunmaması büyük bir etken. 4 yaşındaki bir çocuk da 70 yaşındaki bir yetişkin de Talking Friends’e aynı heyecanla yaklaşıyor. Talking Friends severlere güzel bir ha-berimiz de, gelecek dönemde animas-yon çizgi dizisiyle yayında olacağıdır.

Talking Friends adı altında 14 karak-ter bulunmaktadır. Bu sene öne çıkan karakterlerimiz Tom Cat, Angela, Ben, Ginger, Pierre ve Gina olacaktır. Önü-müzdeki dönemlerde diğer karakter-ler, oyuncak mağazalarında tüketiciyle buluşmak üzere raflardaki yerini ala-caktır. Peki, Talking Friends nereden geliyor ve nasıl karakterlerden oluşuyor?

Konularında uzman 7 mühendisin Outfit 7 şirketi adı altında geliştirdiği Talking Friends’in ilk aplikasyonu Tem-muz 2010’da piyasaya sürüldü.

Bugün itibarı ile Talking Friends’in 230 ülkede, 600 milyonun üzerinde apli-kasyonu indirildi, aylık 120 milyon aktif kullanıcısı var ve her ay Youtube’da 25 milyon ziyaretçisi bulunmaktadır. Ay-rıca Talking Friends adı altında bugün itibariyle 14 adet karakter bulunmakta.

Mega Oyuncak olarak hedeflerinizden bahsettiniz. Mega Oyuncak hedeflediği bu yolda mı ilerleyecek yoksa farklı açılımlar da olacak mı?

Daha önce de bahsettiğim gibi sektö-rün bu kadar hızlı ve dinamik olduğu ortamda bizlerin değişmeden kalması

düşünülemez. İşimize ve sektöre ciddi yatırımlar yapmaya devam edeceğiz. Mega Oyuncak olarak insan kaynak-larına yönelik yatırımlarımız da de-vam ediyor. Bu yıl pazarlama ve satış departmanlarımıza ağırlık vererek organizasyonumuzu genişletiyoruz. Hedeflerimiz arasında, büyüyen ekibi-miz ve dağıtım kanallarımızla markalı ürünlerimizi tüketiciyle her mecrada buluşturabilmek olacaktır.

71

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Page 72: License Time Yaz 2013

Markalı oyun ve oyuncak sektörünün en büyük lisansörlerinden biri olan Hasbro, markalar ve lisans dünyasındaki zenginlik ve yeniliklerini 11 Haziran’da Kanyon sinemasında düzenlenen toplantıda lisansiyerleri ve müşterileriyle paylaştı.

DÜNYA OYUNCAK DEVİ HASBROİŞ ORTAKLARIYLA BULUŞTU

Hasbro, dünyanın en büyük lisansörlerinden biri

Markalı oyun, oyuncak ve eğlence devi Hasbro, toplantıda bahsedilen “franc-hise marka” vizyonuyla bu markalarda sadece oyun ve oyuncaklar sunmakla kalmıyor; markalarını, sinema filmleri, çizgi diziler, televizyon programları, lisanslı ürünler, dijital dünyaya uyarla-nan versiyonlar ve etkinlikler ile des-tekleyip sevenlerini 360 derece saran bir eğlence dünyası yaratıyor.

Amerikan License! dergisinin her yıl dünya çapında hazırladığı en bü-yük 125 lisansörün yer aldığı listede, 2012’de 12. sıradan 7. sıraya yükselen Hasbro; giyim, aksesuar, ayakkabı, ev tekstili ve tekstil, çanta ve kırtasiye, gıda, yayın, dijital oyunlar gibi katego-rilerdeki lisanslı ürünlerini iş ortaklarıy-la geniş kitlelere ulaşıyor.

Hasbro Türkiye, güçlü iş ortaklarıyla lisans sektöründe de büyüyor

Türkiye’de de Hasbro sayılı lisansör firmalar arasında yer alıyor. Hasbro Türkiye Lisans Departmanı, Hasbro markalarının lisans programlarını yü-rütürken markaların pazardaki gücünü ve payını büyütmesine katkıda bulu-nuyor. Oyuncakların yanı sıra My Little Pony’nin nevresim takımları, pike ve battaniyeleri Taç kalitesi ile çocukların odalarını süslüyor. My Little Pony’nin yanı sıra Transformers ve Furby yatak takımları da Taç-Zorluteks Tekstil tara-fından üretiliyor.

Yaygan Çanta ise Transformers okul çantaları ve kırtasiye ürünlerini yeni-leyerek okul sezonunda çocuklarla bu-luşturuyor. Ayrıca bir sonraki sezonda My Little Pony okul çanta ve malzeme-leri Yaygan kalitesi ile üretilmeye baş-lanacak.

Ceren Kırtasiye, Play-Doh ve Littlest Pet Shop Minişler kırtasiye grubu ve okul çantalarını; Egmont ve Aventura Yayıncılık, Transformers, Play-Doh ve My Little Pony dergi ve kitaplarını; Kes-kin Color ve Gıpta Kırtasiye, Littlest Pet Shop ve Transformers kağıt kırtasiye gruplarını; Ege Bal, Transformers ve My Little Pony ballarını; Prestij Saat, Nerf güneş gözlüklerini çocukların beğeni-sine sunuyor. Daha pek çok lisansiye/iş ortağı ile her marka için farklı çalış-malar yürütülerek çocukların yaşam alanlarında Hasbro markaları yerlerini alıyor. Hasbro Türkiye, pek çok tüketici kampanyası ve etkinliğine iş ortakları-nı da dahil ederek karşılıklı işbirliğini geliştiriyor ve güçlendiriyor.

72

HABERYA

Z’13

Page 73: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

23

TALKING FRIENDS TÜRKiYE TEK lisansiyesidir.

Adres : Maltepe Mah. Cevizlibağ Mevkii Mevlevihane Yolu Cad. No:7 Topkapu Zeytinburnu / İSTANBUL

Telefon: 0212 653 56 13e-mail : [email protected]

Page 74: License Time Yaz 2013

1963’ten beri İngiltere’de ve tüm dünyada bir fenomen haline gelen ve bu yıl 50. Yaşgünü kutlanan SINDY oyuncak bebek markasının sahibi Pedigree Dolls & Toys firmasının yetkilisi Denise Deane ile SINDY markasının geçmişine ve günümüzdeki marka-lisans planlarına ilişkin kısa bir söyleşi yaptık.

SINDY “TIPKI SİZİN GİBİ”

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Sindy markasının İngiltere’deki mer-kez ofisinde Uluslararası Marka ve Lisans Müdürü olarak görev yapmak-tayım. Hem İngiltere hem de Türkiye bölgeleri ile Sindy’nin 50. yıldönümü programına yönelik başlıca hedef böl-gelerdeki lisanslama programından sorumluyum.

SINDY markasının tarihçesinden kısaca bahseder misiniz?

Sindy, ilk kez 1963 yılında İngiltere pa-zarında en çok sevilen oyuncak bebek markası olarak tanındı ve sonrasında hem İngiltere’de hem de diğer birçok ülkede milyonlarca Sindy Kızı’nın kal-bini kazandı. 70, 80 ve 90’lı yıllarda tekrar Hasbro’nun satışları sayesinde İngiltere ve Avrupa’da en çok satan oyuncak unvanını elde eden Sindy Be-bekler bugüne kadar 150 Milyon ade-tin üzerinde sattı.

Sadece bebek satışlarından yıllık orta-lama 100 Milyon Dolar ciroya ulaşıldı ve Amerika piyasasında da Sindy be-beklerinin lansmanına başlandı. Ancak sonrasında, Mattel firmasının Hasbro firmasını tartışmalı olarak satın alma teklifi Sindy’nin Amerika pazarına giri-şini engelledi. Ancak yine de Sindy’nin Amerika pazarına girme potansiyeli hala mevcut.

Sindy’nin hitap ettiği yaş grubu nedir ve onu dünyadaki diğer oyuncak bebeklerden ayıran farklar nelerdir?

Sindy özellikle 4-9 yaş grubuna hitap etmektedir. Onu farklı kılan özelliği ise milyonlarca kıza hiç değişmeyen pozi-tif bir rol model olması ve tıpkı onlar gibi doğal bir güzelliğe sahip olması-dır. Doğal görünüşü ve duruşu hiç bo-

Denise DEANE - Uluslararası Lisans MüdürüPedigree Group Ltd., UK

74

RÖPORTAJYA

Z’13

Page 75: License Time Yaz 2013

zulmadan “tıpkı senin gibi” sloganıyla yarım asırdır kızların en iyi arkadaşı ol-mayı başaran Sindy, günümüzde hâlâ hedef kitlesi olan hayranlarının bek-lentilerini ve ilgisini mükemmel şekilde yansıtmaktadır.

Sindy hayranları için yeni haberleriniz var mı? Devam eden herhangi yeni bir global pazarlama ve lisans programınız mevcut mu?

2013 yılında 50. yaş gününü kutlayan Sindy’nin Eylül 2013’ten itibaren 1 yıl boyunca birçok içerik, yenilik ve etkin-likle birlikte bu özel yılı daha özel ve ka-lıcı hale getirmeye çalışacağız. Bu yeni-likler ve etkinlikleri şöyle sıralayabiliriz:

- Yeni ve gelişmiş tasarım katalogu ve web sitesi ile yeni marka konumlandır-ması ve desteği,

- Vintage Sindy hayranları için Eylül 2013’ten Ocak 2014’e kadar sürecek olan, Londra’daki Moda ve Tekstil Müzesinde çok özel ve etkili bir Vintage Sindy sergisi.

- Ünlülerin yer alacağı bir kokteyl partisi,

- 50. Yıldönümüne özel websitesi,

- Sindy koleksiyonerleri için Tonner fir-masının tasarladığı özel Sindy nostalji bebekleri,

- Vintage Sindy yeni ticari ürün serisinin lansmanı,

- Pedigree firması olarak 50. Yıldönümü programı ile bu harika etkinliği pekiştir-mek adına nostaljik içerikli www.vinta-gesindy.com web sitesini yakın zamanda açıyoruz. Yakın zamanda tüm dünyada-ki Sindy hayranları bu sitede Sindy’nin tarihi ile birlikte Sindy hayranlarının on yıllardır bize gönderdikleri çeşitli hikaye-leri, hatıraları ve fotoğrafları da bulabi-lecekler. Bunların yanında Eylül 2013 ve Eylül 2014 dönemleri arasında yani 1 yıl boyunca birçok yenilik, çeşitli tanıtımlar, aktivite ve eğlenceli içerikler hayranlarıy-la buluşuyor olacak.

- 50. Yıldönümüne özel, birçok organi-zasyonla ortak çalışmalar ve projeler için anlaştık. Göğüs kanserine dikkat çekmek için Pink Ribbon Yardımlaşma Derneği ile anlaştık.

- Ayrıca Sindy Güneybatı İngiltere bölgesi için bir sembol haline geldi ve aileler için tüm ilgi çekici tatil yerlerini keşfediyor.

75

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

Page 76: License Time Yaz 2013

ve oraları tanıtan bir turizm elçisi oluyor. Bu tatil yerlerinin kendi web sitelerinde, bloglarında ve sosyal medya hesapların-da daima tatilcilerle etkileşimde oluyor. Sindy, yıl içerisinde başka birçok sosyal etkinlikte ve tanıtımda yer alacak, güzel ve yeni haberlerle gündemde olacak.

Türkiye’de Sindy için marka konumlandırması ve ticari faaliyetleri geliştirmeye yönelik planlarınız nelerdir?

Geçmişte Türkiye’nin Sindy ürünlerinin satıldığı başlıca pazarlardan biri oldu-ğunu biliyorduk. Türkiye’de hâlâ Sindy ürünleri için iyi bir potansiyel, aşırı ilgi ve büyük talep olduğuna inanıyoruz. Zaten şu ana kadar kaydedilen satış ra-porları bunları doğruluyor. Bu neden-lerle, Türkiye’de son zamanlarda aldığı-mız bir kararla, ticari lisans haklarının dağıtılması için bir lisans acentesi ile çalışmaya karar verdik.

Acentelik konusunda Türkiye’den bir-kaç büyük firmadan çok ciddi talepler geldi. Görüşme ve değerlendirmeleri-mizden sonra, Lisans Medya Yayıncılık Reklam Paz. Dağ. Ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile çalışmaya karar verdik ve geçtiğimiz

günlerde acentelik anlaşmamızı imza-ladık.

Halihazırda Türkiye’de farklı kategori-lerde Sindy ürünü üretip dağıtan 4 li-saniye firmamız bulunuyor.

Furkan Group çadır, bisiklet, scooter, ev oyuncakları ve rol model setleri gibi bir kısım plastik oyuncak grubunun haklarını,

SGM firması Sindy Dergisi’nin hakları-nı,

İstikbal Mobilya nevresim takımı, yatak örtüsü, yastık kılıfı ve uyku seti gibi bir-kaç ev tekstili grubunun haklarını,

Keskin Color firması da defter, defter kabı, resim defteri, tebrik kartı, çıkart-ma ve kaplama kağıtları gibi bir kısım kağıt grubunun haklarını elinde tutu-yor.

Lisans Medya lisanslama ve dijital marka tanıtımı ve marka geliştirme konularında tecrübeli bir ekibe sahip ve kendi yayınları olan License Time dergisi ile tanıtım yönünden kuşkusuz büyük bir desteğimizin olacağını bili-

yoruz. Bu ortaklıkla, Türkiye’de birçok yeni ve özel ürün grubunda üretim ve dağıtım yapacak güçlü lisansiyelerimi-zin sayısını artırmayı ümit ediyoruz.

Tanınmış ve çok güçlü bir oyuncak bebek markası olması münasebetiyle, öncelikli olarak Türkiye’de Sindy be-bek satışlarının başlayıp piyasada bu ürünlerin dağıtılıp raflarda yer alma-sını hedefliyoruz. Bu bağlamda, Sindy bebeklerini en iyi şekilde temsil edebi-lecek, onları etkin pazarlama ve geniş dağıtım kanalı ile dağıtabilecek güçlü finansal yapıya sahip bir distribütör aradığımızı belirtmek isterim.

50. yıldönümünü kutladığımız bu kök-lü markayı yeniden zirveye taşıyacak olan Sindy oyuncak bebekleri, piyasa-larda diğer ticari ürünleri de arkasın-dan sürükleyecek lokomotif ürün ga-mımız olacaktır. Halihazırda Türkiye’de tekstil-giyimden kırtasiyeye, çanta-ak-sesuar grubundan kitaplara, kozmetik-ten gıda ve meşrubat grubuna kadar birçok ürün kategorisinde lisans hak-larının müsait olduğunu söyleyebiliriz.

Röportajımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

76

YAZ’

13

Page 77: License Time Yaz 2013

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

2013_scf_AD_219x283_eng.pdf 1 13. 5. 27. 오후 3:48

Page 78: License Time Yaz 2013

Amerika ve Avrupa’da hızla yayılan ve gençler arasında en çok sevilen ikonik karakter Domo şimdi Türkiye’de!

Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com

Page 79: License Time Yaz 2013

Amerika ve Avrupa’da hızla yayılan ve gençler arasında en çok sevilen ikonik karakter Domo şimdi Türkiye’de!

Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com Domo © NHK-TYO 1998 - 2010. Domo Animation © Domo Production Committee. All rights reserved. www.domonation.com

LisansMedyabrand, media and licensing agency

Bir yumurtadan çıktığına inanılan

Domo’nun Japonya’da 400’den fazla TV reklamı çekildi.

Domo, 6 milyondan fazla takipçisi ile

“Global Sanal Süperstar” oldu.

Japonya’dan çıkan ve internette hızla artan

hayran kitlesi Domo’yu kucaklıyor ve onu istediği

gibi kişiselleştiriyor.

Izzettinbey Cad. Atalar Sok. No:15/1 34696 - Uskudar, Istanbul - TURKEY

T: +90 (216) 532 78 11www.lisansmedya.com

5 West 19th Street (2nd Floor North)New York, N.Y. 10011

T: 212.604.0064 | F: 212.604.0044www.bigtent.tv

Türkiye lisans hakları

LiSANS MEDYA tarafından verilmektedir.

Page 80: License Time Yaz 2013

Oyuncak endüstrisinin dünya lideri olan Nürnberg’deki oyuncak ihtisas fuarının organizatörü ve servis sağlayıcısı Spielwarenmesse eG, Türkiye’nin Orta Doğu için bir merkez olduğunun farkında ve bu yüzden Türkiye’ye oynuyor.

OYUNCAK ENDÜSTRİSİBOĞAZ’DA BÜYÜYOR

Olağanüstü coğrafi ve stratejik ko-num Yakın ve Orta Doğu’daki iş bağ-lantılarının gelişmesine büyük katkı sağlayacak. Spielwarenmesse eG, Haziran ayında Orta Doğu Temsilciler Toplantısı’nı İstanbul’da gerçekleştir-me fırsatını yakaladı. Başta Mısır, Fas, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlik-leri, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Rusya, Azerbaycan, Ermenistan, Kaza-kistan, Moldova olmak üzere bölgenin önemli ülkelerinden gelen temsilciler, Spielwarenmesse eG ekibi ile birlikte şubesi olan Spielwarenmesse Middle East Fuarcılık Ltd. Şti. ekibiyle bir araya geldiler.

Temsilciler İstanbul’da geçirdikleri iki gün boyunca Nürnberg’deki Spielwa-renmesse ve Toyzeria ile ilgili konu-larda detaylı olarak bilgilendirildiler. Toplantının ardından, temsilciler 31 Ekim 2013’te başlayacak olan Toyzeria ve 29 Ocak 2014’te başlayacak olan Spielwarenmesse için hazırlıklarına hız verdiler. Oyuncak ve lisans, her iki sek-töre de kazanç getiren işbirliğinin baş-lamasından bu yana bu iki fuar, lisans endüstrisinin de ana etkinlikleri haline gelmiştir.

Spielwarenmesse eG Toyzeria ile gelişen Türkiye‘de

Yeni kurulan Spielwarenmesse Middle East Fuarcılık Ltd. Şti. Toyzeria Oyun-cak Fuarı‘nı organize edecek. Toyzeria İhtisas Fuarı 31 Ekim - 3 Kasım 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirile-cek. Ayrıca Boğaz’daki canlılık oyuncak endüstrisine parlak bir bakış açısı öne-riyor.

Spielwarenmesse eG, oyuncak üretici-lerinin gün ışığına çıktığı büyük pazara öncü olarak girmektedir. Nürnberg’de fuar ve pazarlama servis sağlayıcı-sı olan Spielwarenmesse eG, 1 Ocak 2013 tarihinde Spielwarenmesse Middle East Fuarcılık Ltd. Şti.’ni kurdu ve Toyzeria’yı devraldı.

Şimdi Türkiye‘deki şirketi, 31 Ekim - 3 Kasım tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde 6. defa düzenlenecek olan Toyzeria İhtisas Fuarı‘nın organi-zatörü oldu. Toyzeria’nın alınmasıyla Akdeniz’in genişleyen pazarında ben-zersiz bir fırsat güvence altına alınmış oldu.

Middle East Fuarcılık Ltd. Şti. Genel Müdürü Fatih Ciğerlioğlu, “Türkiye’nin mükemmel coğrafi ve stratejik konu-mu, Yakın ve Orta Doğu’daki oyuncak endüstrisine ulaşabileceğimiz anlamı-na gelmektedir. Bu durum kurumsal faaliyetlerimizi jeostratejik bir altyapı üzerinde geliştirebilmemize olanak sağlamaktadır. Spielwarenmesse Toyzeria’nın uluslararası nitelik kazan-masının sinyallerini görmektedir ve Toyzeria ile bölgenin büyüyen potan-siyelini katılımcılar için ulaşılabilir hale getirebiliriz ve tüm ziyaretçilere gele-cekte dünya çapındaki markaları suna-biliriz.” dedi.

Geçen yıl 100 katılımcı firma Toyzeria’da yer aldı ve İstanbul Fuar Merkezi’nde 13.500 m²’lik alanda gerçekleştirilen ihtisas fuarına 28 ülkeden 9.993 ziya-retçi geldi. Ayrıca Toyzeria Oyuncak Fuarı, TSE - Türk Standartları Enstitüsü ve OYDER - Oyuncakçılar Derneği tara-fından desteklenmektedir.

80

HABERYA

Z’13

Page 81: License Time Yaz 2013

Spielwarenmesse eG’nin CEO’su Ernst Kick, deneyimli Türk fuar orga-nizatörünün şirket ailesine katılımını memnuniyetle karşılamakta ve “Fatih Ciğerlioğlu ve ekibi Toyzeria’nın geli-şimini başlangıcından bugüne getir-miştir ve hem katılımcıların hem de ziyaretçilerin güvenini kazanmışlardır. Toyzeria’nın deneyimli ekibinin, kendi kurdukları işlerine Spielwarenmesse Middle East olarak devam ediyor ol-malarından son derece memnunuz.” dedi.

Daha fazla bilgiye www.toyzeria.com internet sitesinden ulaşabilirsiniz. Toy-zeria ile ilgilenen firmalar Spielwaren-messe Middle East Fuarcılık Ltd. Şti. ile direk olarak bağlantı kurabilirler.

Lisanslar Spielwarenmesse 2014’te buluşuyor

Oyuncaklar, lisans endüstrisinin önemli gelir kaynaklarından biridir. Bu sebeple 29.01–03.02.2014 tarihleri arasında düzenlenecek olan Spielwa-renmesse hem lisans firmaları hem de

üreticiler için ziyaret edilmesi gereken bir organizasyondur. 2.700’den fazla katılımcı, 70.000 inovasyon içeren 1 milyon ürünle vitrine çıkacaktır. Başka hiç bir oyuncak fuarı, Nürnberg’deki dünya lideri fuarın büyüklüğü ve kap-samını sağlayamamaktadır.

Katılımcıların ve ürünlerin devasa boyutlardaki çeşitliliği, fuarı küresel oyuncak endüstrisinin bütüncül bir yansıması haline getirmektedir.

Bunun yanında oyuncaklar için uygun olan lisansların çeşitliliği, lisans yaratı-cıları ve oyuncak üreticileri için pek çok eğlence materyali sunmaktadır. Lisans yaratıcıları Nürnberg’de ilgili bütün bağlantıları ile buluşup yeni ürün ve trendleri keşfederler. LicenseGuide li-sansçıların, katılımcıların ve ziyaretçile-rin lisanslı ürünleri kolayca bulabilme-lerine yardım eder. Uluslararası Lisans Seçkisi, perakendecilerin ve satınalma-cıların gelecek yılın en sıcak lisans te-malarını hazırlamalarına olanak sağlar. Ayrıca License Time bu yıl, Uluslararası Trend Seçkisi’nde Türkiye’den en yeni lisans trendlerini temsil eden medya partneri olmuştur.

Lisans trendleri, bu pazarı diğer pazar-lar üzerinde fırtına gibi yayılan bir hale getirmektedir.

Uluslararası Trend Seçkisi’ni inceleyen perakendeciler, diğer ülkelerde hangi ürünlerin en popüler olduklarını anla-yabilmektedirler. Aynı zamanda Ulus-lararası Trend Seçkisi, kültürler arası farklılıkları da göstermektedir. Nürn-berg’deki Spielwarenmesse bütün bir pazarı temsil ettiğinden ve en önemli içeriği lisanslı oyuncaklardan oluştu-ğundan bu yana pazara girecekler için, lisans profesyonelleri ve perakendeci-ler için, diğer ülkelerdeki gelişmelerle kendi pazarlarını karşılaştırabilmek açısından son derece önemli bir fırsat-tır.

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

81

Page 82: License Time Yaz 2013

ARAŞTIRMA

82

YAZ’

13

İş dünyasında gittikçe yaygınlaşan e-imza uygulaması ile imza yetkisi olan müdürler ofis dışında olsa bile iş süreci yavaşlamadan ve aksamadan devam edebiliyor. Bundan yola çıkan elektronik bilgi güvenliği şirketi E-Güven, Türk iş dünyasındaki e-imza alışkanlıklarını araştırdı.

“E-imza kullanım alışkanlıkları” adlı araştırma önemli verileri gözler önüne seriyor. E-imzanın Türkiye’deki kulla-nım alanlarını ve iş sektörlerine fayda-larını inceleyen araştırma, 12 Nisan-3 Haziran tarihleri arasında 320 kullanıcı arasında gerçekleştirildi. Araştırma so-nucunda normal imza prosedürleriyle üç gün süren iş süreçlerinin e-imza ile bir saate indiği tespit edildi.

Araştırma, e-imza kullanıcılarının en fazla MERSİS, EKAP, UYAP gibi kamu projelerinde bu yönteme başvurdukla-rını ortaya çıkardı. Katılımcıların %53’ü bu projelerde e-imza ile işlem yapar-ken e-Devlet işlemleri listede %49’luk işlem oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Üçüncü sırada ise %14’lük oranla ban-kacılık işlemleri yer alıyor. Sonuç olarak kullanıcıların e-imza işlemlerini en faz-la hukuk alanında kullandıkları ortaya çıkıyor. E-imzaya başvuran kullanıcılar bu yöntemi iş süreçlerinin kesintisiz yürümesi adına bir zamandan tasarruf olarak görüyor.

Kullanıcıların %63’ü e-imza ile işlemle-ri 1 saatten az sürede bitirebildiklerini belirtiyorlar. Ayrıca e-imzanın kağıt kullanımını azalttığını ve böylelikle maliyetin de azaldığını söyleyen kulla-nıcıların oranı %78’e varıyor. Böylelikle e-imza hem maliyet, hem zaman, hem de iş gücü açısından oldukça faydalı görülüyor.

Ayrıca e-imza ile azalan kâğıt tüketimi-nin çevreyi koruduğunu düşünen kul-lanıcıların oranı da %88’i buluyor.

Sonuç olarak Türkiye’nin ilk kapsam-lı e-imza alışkanlıkları araştırması bu uygulamanın iş dünyasında hızlıca benimsendiğini ve iş hayatına önemli faydalar sağladığını vurguluyor.

Hem iş süreçlerinde verimlilik sağlayan hem de maliyeti azaltan e-imza uygu-lamasının Türkiye’de gitgide daha fazla önem kazandığını ve yaygınlaştığını söylemek mümkün.

TÜRK İŞ DÜNYASININE-İMZA KULLANIM ALIŞKANLIKLARI

Duygu Arslan sosyalmedya.co

Page 83: License Time Yaz 2013

ORTADOĞU PAZARI İÇİN BENZERSİZ OYUNCAK FUARI: TOYZERIA!

İstanbul Fuar Merkezi 9. ve 10. Salonlar! 13.500 m2! 100’den fazla katılımcı! Yepyeni ürünler ve teknolojiler!

31 EKİM – 03 KASIM 2013

Şimdiye kadar olduğundan çok daha profesyonel ve uluslararası bir fuar olan Toyzeria Türkiye’den ve tüm Ortadoğu’dan oyuncak profesyonellerinin mutlaka yer alması gereken bir fuardır.

Toyzeria’nın deneyimli ekibi, Dünya lideri oyuncak fuarı organizatörü Spielwarenmesse eG ile birlikte uzmanlığını yüksek kalitede birleştiriyor.

Fuar, 28’den fazla ülkenin üst düzey ziyaretçilerine ve sizlere 6. defa kapılarını açıyor. 100’den fazla katılımcı ürün yeniliklerini sergileyecek ve aynı çatı altında görülebilecek.

Bu şansı kaçırmayın ve Türkiye’deki bu rakipsiz organizasyonda yeni iş bağlantıları kurup başarınız için sayısız fi kirler bulun.

Toyzeria’da yerinizi aldığınızdan emin olun.

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR.

[email protected]: +90 216 321 06 26Faks: +90 216 321 06 28

www.toyzeria.com

RZ_TZR_Anzeige.indd 1 03.06.13 14:59

Page 84: License Time Yaz 2013

84

Sosyal medya sosyal hayatta gitgide artan bir güç oluştururken, iş süreçlerinde hangi adımı nasıl attığınız her zamankinden daha kritik.

Dev gıda şirketinin Ar-Ge uzmanları yeni formüle ettikleri özel çikolata ile ne kadar övünseler azdı… Test grup-larından en yüksek puanlar toplanıyor, pazarlama ekibi de reklam kampanyası için hazırlıklarını sürdürüyordu. Ancak düşünmedikleri bir şey vardı… Çiko-latanın içinde sadece belli bölgelerde üretilen özel bir yağ vardı ve bu yağın toplanma şekli o coğrafyada yaşayan orangutanların yaşamını tehlikeye atı-yordu. Öyle ki hayvanların nesli tüken-me tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirdi. Bunu fark eden dünyanın en büyük çevre örgütü harekete geçti. İzlerken insanın tüylerini diken diken eden bir viral video hazırladı. Şirket önce geri adım atmadı, derneği tehdit ile yola getirmeye çalıştı. Olmadı. Facebook sayfasını hayata geçirdi, milyonlarca insana ulaştı. Şirketin hisseleri değer kaybetmeye, itibar barometresi baş aşağı inmeye başladı… Sonunda bu gidişe bir dur demenin vakti gelmiş-ti. Şirket pes etti ve tedarikçisini de-ğiştirme kararı aldı. Bu anlattığımız hikâye geçtiğimiz yıllarda dünya devi Nestle’nin başına geldi…

Öyle görünüyor ki sosyal medya bu-gün, “yalnızca yeni bir pazarlama ve markalaştırma aracının” çok ötesine geçecek şekilde evrimleşti. Şirketlerin sürdürülemez uygulamalarının önün-

de bir set çekme isteyen sosyal bilinç sahibi tüketiciler seslerini ve satın alma güçlerini kullanıyor. Bu kitle, giderek büyüyen bir güç haline gelirken, iş sü-reçlerinde hangi adımı, nasıl attığınız her zamankinden daha kritik…

Sürdürülebilirlik için dayanışma

Belli ki önümüzdeki yıllarda, sosyal medya şirketlerin tavırlarını etkilemek ve onları daha fazla sosyal sorumlulu-ğa yönlendirmek, kapitalizmin daha sürdürülebilir bir uygulamasına geçiş amacıyla tüketicilerin agresif biçimde kullanacakları güçlü bir araca dönü-şecek. Güçlü bir sosyal dönüşüm me-kanizması olan Facebook, Twitter ve

YouTube gibi araçların yalnızca gerek-siz bilgi alışverişi için kullanılan geçici modalar olduğunda ısrar eden pek çok eleştiriye rağmen, son 5 yıl bu yanılgıyı tekrar tekrar kanıtlıyor. Sosyal medya araçlarının ciddi politik reformlar ve insani yardım kampanyaları için kulla-nıldığı etkileyici örneklere tanık olduk. Twitter ve Facebook, tüm Arap bahar-larının iletişim ve politik organizasyo-nun hayati birer öğesiydi. Aynı zaman-da, dünyanın dört bir yanındaki doğal afetlere yönelik yardım çalışmalarında da hayati birer rol oynadı. Türkiye’de de son 20 gündür iletişim damarları kesilen bir kitleye can verdikleri aşikâr. Ortak değerler etrafında buluşmak için Sosyal medyanın vatandaşlara sağla-

Sevda Yüzbaşıoğlu dunya.com

SOSYAL DÖNÜŞÜMÜNSOSYAL MEDYASI

MAKALEYA

Z’13

Page 85: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

85

dığı güç ve etki, iş dünyasına da hızla yayılıyor. Bilinçli tüketiciler, etkin hare-ketler oluşturmak üzere ortak değerler etrafında organize olmak için sosyal medyayı kullanabileceklerini fark edi-yor. Sosyal medya, onlara hem fikirleri-ni paylaşabilecekleri bir ortam, hem de şirketlerin davranışlarını cezalandırabi-lecekleri bir araç sağlıyor.

Bu hareketlerin ilk örneklerinden biri, yukarıda bahsettiğimiz Nestlé’nin Ma-lezya’daki yağmur ormanlarının yok

edilmesine karşı Greenpeace’in önder-lik ettiği Facebook protestolarıydı; de-vamı geldi… Diğer yandan, tüketiciler sosyal medyayı sosyal konularda ken-dileriyle diyaloga girmek için kullanan şirketlere de göz kırpıyor.

Bu durumun iyi bilinen örneklerinden biri, Pepsi’nin bağışlarını nereye yapa-cağını belirlemek için kitlelerden görüş aldığı Pepsi Refresh Projesi.

Bilişsel tepki dönemi

“Burada önemli olan, sosyal medyanın yalnızca markalar ve tüketiciler arasında yeni bir pazarlama diyalogu yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda da şirketlerin neden artık kurumsal davranışlar için yeni standartlar benimsemeleri gerek-tiğini anlaması” diyor Avustralyalı Uni-versity of Technology Öğretim Üyesi Prof. Timothy M. Devinney.

Yalnızca elde edilecek karı değil, daha yüksek amaçları da gözeten bir anlayışı talep eden müşterileriyle ortaklık yap-ması gerektiğinin de ortaya koyuldu-

ğunu anlatan Devinney, “Artık, sosyal medyanın tüm dünyadaki milyonlar-ca insanı bir araya getirebilme, görüş oluşturma ve değişime yönelik geniş çaplı hareketler için gereken “bilişsel tepkiyi” teşvik etme kapasitesi var. Bu durum tüketicilerin şirketlerden gelen etik dışı, sahte veya sorumsuz davra-nışlara verdiği tepkiyi gerçekten güçlü hale getiriyor.” diyor.

Dil, din, mekân değil

Görebilen şirketler ve markalar için çok büyük fırsatlarla dolu bir yol bu. Nerede yaşadıkları ve hangi devletin vatandaşı olduklarına bakılmaksızın ortak değerler ve sosyal sorumlu dav-ranışlar ekseninde markaya inanan ve güvenen tüketicileri kazanmak sanıldı-ğı kadar da zor değil.

Bu markalar, bir markayı yüceltme veya yok etme gücünü kazanmış olan Twitter, Facebook, FourSquare vb.’nin güvenini kazandıkları ölçüde tüketici-lerini de birer marka elçisine dönüştü-rebilirler…

Page 86: License Time Yaz 2013

86

Yakın gelecekte, tüketicilerin baş-lattığı pek çok protesto, boy-kot ve satın almama örnek-lerinin arttığını göreceğiz gibi görünüyor. Kısa bir süre sonra da, tüketi-cilerin diğer insan-lara, canlılara karşı sorumlu davranma-yı reddeden şirket-leri boykot etmek için sosyal medya tabanlı ve geniş çaplı protestolar başlatması standart bir uygulama haline gelecek. (Ancak gözü-müzde haber değerini hiç yitirmeyecek!)

Belli ki ayrıca, kar odaklı işlet-meleri, amaca odaklı kurumlara dönüştürmek için tüketicilerle işbirliği yapma fırsatının farkına varan yeni bir iş kolunun yükselişine de tanıklık ede-ceğiz. Bu iş kolu sosyal bilince sahip olan ve şirketlerin daha iyi bir dünya inşa etmek konusunda ciddileşmesini isteyen bu sosyal bilinç sahibi tüketici-lere ve özellikle de Y-Z kuşağına çekici gelecek bir iş kolu olacak. Kısaca ge-lecek, -iş yapış biçimlerinizde- karınca yuvalarına daha dikkat etmenizi ön-görüyor. Yoksa yağmur ormanlarında-ki orangutanların hışmına uğramanız işten değil…

Palm Yağı Nestle’ye ağır geldi

18 Mart 2010’da dünyanın en büyük gıda şirketi Nestle, Greenpeace’in sos-yal medya protestosuyla sarsıldı. Nest-le, “KitKat” markalı ürününde palm yağı kullanıyordu. Yoğun olarak Malez-ya ve Endonezya’da üretilen palm yağı ağacının meyvelerinin toplanma şekli, orangutanların yaşam alanının yüzde 90’ını yok ediyor, Bu nedenle her yıl 5 bin orangutan ölüyordu.

Greenpeace tüm bu nedenlerle KitKat’ta palm yağı kullanımı konu-sunda Nestle’ye savaş açtı, ve sosyal medyada bir video yayınladı. Ertesi

gün Nestle telif hakları gerekçesiyle Greenpeace’ten videoyu yayından kal-dırmasını istedi. Devreye sosyal medya girdi. Nestle, Facebook’ta kullanıcı yo-rumlarını beklediklerini ancak şirketin üzerinde oynanmış ‘Katil Nestle’ gibi logolarının Facebook’ta profil resmi olarak kullanılmaması ricasını yayın-ladı. Dakikada 500 tweet gelmeye başladı. Saat 13.00’de konu tüm ulus-lararası kanal ve Web sitelerinde yer al-mıştı bile. 19 Mart Nestle’nin hisseleri 1,60% değer kaybetti. 20 Mart’ta video tam bir milyon kez tıklanmıştı. Nisan 2010’da Nestle tedarikçisini değiştir-meye karar verdi.

Vergisini ödemeyen mercek altında

Geçtiğimiz yıllarda kemer sıkması iste-nilen İngilizler bu ekonomik reformla-ra karşı tepkisini göstermek için Lond-ra sokaklarını karnaval yerine çevirdi.

Sloganlar ve ideoloji bir idi “Alternatif bir yol var!”. Halkın alternatif yoldan kastı ise çok açıktı; İngiltere’de faali-yet gösteren büyük firmaların kaçır-dıkları vergilerini, ödemeleri. Şirketler

ödemeleri gereken vergiyi aşağı çeken bu büyük firmalar top-

lamda 25 Milyar pound az vergi ödedikleri ortaday-

dı. Firmalar arasında sırf Vodafone tek başına 6 Milyar pound az vergi veren bir firma ola-rak başı çekiyordu. Eylemciler, Arcadia Grubun alt firması Topshop’un önün-de, grubun sahibi Philip Green’in vergi

ödemekten kaçındı-ğı gerekçesiyle pro-

testo düzenledi. Kul-lanıcı sayısı internette

gün geçtikçe artan Twitter sitesi aracılığıyla buluşan

eylemciler, protestolar sırasın-da “Green, vergini öde” sloganları

attı. Oxford Circus istasyonu yanında bulunan Topshop mağazasının cam-ları atılan cisimler nedeniyle çatlarken boydan boya çeşitli renklerde boyalar ile saldırılara maruz kaldı.

Tüketici alışkanlıklarını değiştirmeye razı

Dünyanın en büyük PR şirketlerinden Edelman’ın 6000 tüketiciyle 10 ayrı ül-kede gerçekleştirdiği, şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine ilişkin yürüttü-ğü faaliyetleri tüketici gözüyle incele-yen göre;

- Tüketicilerin yüzde 68’i kazan- kazan durumundan memnun. Tüketici kısaca ‘‘ Kazanın ama yeter ki bağışlayın, des-tekleyin’’ diyor.

- Tüketicilerin %83’ü (eğer daha iyi bir gelecek sağlayacaksa) tüketim alışkan-lıklarını değiştirmeye razı.

- %82’si sosyal sorumluluk projelerine destek olmanın kendilerini iyi hissettir-diğini söylüyor.

- %65’i, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket eden şirketlere daha çok gü-veniyor. (Referans: Edelman.com)

YAZ’

13

Page 87: License Time Yaz 2013

Türkiye’deki Lisans Hakları ‘Lisans Medya’ tarafından verilmektedir.

Page 88: License Time Yaz 2013

Lisans sektörünün en önemli argümanı elbette ki çizgi filmler. License Time ekibi olarak çizgi filmlerin üretim aşamalarını, animasyonlarının teknik altyapısının nasıl oluşturulduğunu merak ettik. Bu uzun ve yorucu süreci, yeni kurulmasına rağmen önemli işlere imza atan Animarka Ajans kurucusu ve animasyon yönetmeni Ahmet Yetgindağ’a sorduk. Dile kolay, akla zor bilgiler öğrendik.

ANİMASYON TEKNİĞİ VEYAPIM AŞAMALARI

1- Planlama: Öncelikle animasyon yapımının ne şekilde uygulanacağı, konuyla ilgili olarak sahnelerde kullanılacak objelerin liste-sinin çıkartılması işlemi ve ekipte iş bölümünü yapılır.

Sahneler netleştirilerek ‘storyboard’ yapımına uygun senar-yo hazırlanır.

2- Storyboard: Animasyonun her bir aşamasının kâğıt üzerinde çizilmesi denilen ‘Storyboard’ aşaması gerektiği takdirde çizilen storyboard çalışması 3d bloklandırılır veya videoboard olarak yapılır.

Bu çizimlerle kamera açıları ve sahnede ihtiyaç duyulacak objeler belirlenmiş olur. Gereksiz iş yükünden kurtulur.

3- Modelleme: Animasyonlarda kullanılacak her bir objenin 3 boyutlu hale getirilmesine modelleme denmektedir. Film boyunca kulla-nılacak tüm objelerin listesi çıkarıldıktan sonra animasyon-ların tarzına uygun olarak ayrı ayrı modellenir.

4- UV ve Texture (Dokulandırma):Modellenen objeler binlerce noktanın birleştirilmesinden oluşmaktadır. Poligon denilen bu noktaların tek bir düzle-me getirilerek dokulandırılmasına UV açma ve Texture aşa-ması denir.

Renklendirme olarak da adlandırılan bu işlem, objenin han-gi malzeme ile yüzeylendirileceğinin belirlendiği aşamadır. Örneğin ağaç, plastik, kumaş vs.

ARAŞTIRMA

88

YAZ’

13

Page 89: License Time Yaz 2013

5 - Rigging ve Skinning (İskelet sistemi ve deri giydirme):‘Rig’leme filmde hareket etmesi istenen objelerin hareket ettirilebilmesini kolaylaştırmak için animasyon edebilir hale getirilmesidir. İnsan karakterlerine bu bölümde iskelet sis-temi giydirilerek harekete hazır hale getirilerek ‘rig’leme iş-lemi gerçekleştirilir.

İskelet sistemi yapıldıktan sonra karakterin giydirilmesi yani ‘Skinning’ işlemi yapılır.

6 - Animasyon:Bu bölüm film boyunca hareket eden bütün objelerin izle-yicinin göreceği hale getirilmesini kapsar. Karakterlerin ha-reket ettirilmesi, kameranın açıları, karakterlerin kullandığı veya karakterlerden bağımsız çevredeki diğer objelerin ha-reketlerini kapsar.

7 - Dinamik Animasyonlar:Gerçek hayatta normal olarak karşıladığımız rüzgar, yerçe-kimi gibi özelliklerin animasyonlarda kullanılacak olan ob-jelere etkisidir. Kumaş objelerinin tamamında bu özellikler kullanılır. İp, halat veya benzeri objelerde veya birbirine sabitlenmesi gereken, asılı durup sallanması gereken obje-lerde kullanılması gereken tekniklerin filmin içine katıldığı aşamadır. Particle (parçacık) simülasyonlarında da sıklıkla kullanılan bir tekniktir.

8 - Efektler (FX):Duman, yanma, kızarma, parlama gibi etkilerin görüntü üzerinde veya objesel bazda kullanılmasıdır.

9 - Render:Bütün animasyonlar bittikten sonra birleştirme ve kurgu ya-pılabilmesi için çalışmanın 3 boyutlu animasyon yazılımın-dan çıktısının alındığı aşamadır.

10 - Compositing (Birleştirme): Render alma işleminden sonra birleştirme yazılımında sah-nelerin ayrı ayrı son haline getirilmesidir.

11 - Kurgu:Bütün animasyonların arka arkaya eklenmesi ve son haline getirilmesi işlemidir. Bu işlemden sonra son çıktı alınır.

Animasyon stüdyosundaki yolculuğunu tamamlayan çizgi filmlerin sıradaki durağı dublaj yani seslendirme stüdyosu-dur. Burada sesiyle ve müzikleriyle buluşan çizgi filmlerin renkleri ile oynandıktan sonra artık Lisans dünyasının en önemli materyali hazır hale gelmektedir.

Çizgi film ve animasyon üretiminde kullanılan bilgisayar programları:

Autodesk 3ds MaxAutodesk MayaAdobe PhotoshopAdobe After EffectsAdobe PremiereFinal Cut

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

89

Page 90: License Time Yaz 2013

90

MAKALEYA

Z’13

Sosyal medya, online platformlar aracılığıyla her sektörün hem var olan müşterileri hem de potansiyel kazanılacak müşterileri ile iletişim kurmaya, etkileşim sağlamaya aracı bir kanaldır. Bu yazımda örnekleme olarak hizmet sektöründen restoranların, sosyal medyada pazarlama planlarına yönelik ipuçlarına yer vereceğim.

Restoranlar, sosyal medya kanalları ile güçlü bir çevrimiçi etkileşim süreci sağlamaktadırlar. Bu oluşum zamanla mevcut ve potansiyel müşterileri ile marka arasındaki iletişimi sürekli, sa-mimi ve sadık kılar. Restoran için hazır-lanan sosyal medya pazarlama planın-daki amaçlardan biri, markanın kendi ürünlerini ve hizmetlerini; Facebook, Twitter, Instagram , Pinterest, Foursqu-are gibi sosyal ağlar üzerinden tanıt-maya ve satmaya yöneliktir. Bu ağlar çevrimiçi ortamda etkileşim, diyalog geliştirirken kullanılan görsellerle mar-kanın akılda kalıcılığını sağlar. Başarılı bir sosyal medya pazarlama planı için bilinmesi gereken 4 adım:

1. Hedef kitle2. İçerik3. Fikir ya da Konsept4. Rekabet

Bu 4 maddenin etkili bir şekilde plan-laması yeni müşteri kazanımını arttıra-caktır.

Hedef kitlenizi tanıyor musunuz?

Sosyal medyada pazarlama planınızı kim için oluşturuyorsunuz? Bu sorunun önemi, bütün sosyal medya pazarlama planınızı etkileyecek olmasıdır. Çünkü her sosyal platformda milyonlarca kişi bulunuyor. Peki, sizin kitleniz iş çıkışı dışarıda takılanlardan mı? Yoksa sade-ce hafta sonu ailesi ile dışarıda geçi-

renlerden mi? En basit soruya verece-ğiniz en basit cevap ile kim için strateji geliştireceğinizi bulmalısınız.

Sosyal medyada yayınlanacak içeriğiniz nedir?

Hedef kitlenizi tanımladıktan sonra, o kitleye hitap edecek en uygun iletiyi, sesleniş biçimini bulmanız gerekiyor. Eğer sizin hedef kitlenizi oluşturan kişiler öğle yemeklerine düşkünse, o zaman hafta içi günlük öğle yemeği spesiyallerinin ve önerilerinin içerikte yer alması doğru olacaktır. Böylelikle hedef kitlenizi her öğlen restoranını-za davet etmiş olacaksınız. Eğer hafta sonu daha çok iş yapmayı planlayan bir işletmeyseniz, o zaman cuma ve hafta sonları atacağınız iletileri çoğaltmanız gerekir. Tabii sürekli kendi restoranı-nıza dair ürün bilgileri dışında; yemek tarifi, gastronomi alanından bilgiler, ilgi çekici yemek tasarımları, hedef kit-lenizin yaşam tarzını yansıtan video, fotoğraf, etkinlik gibi içerikler, strateji-nizin planında önemli yer kaplar.

Restoranınızın konsepti nedir?

Çok lüks bir restoran mısınız? Yoksa öğ-rencilerin okuldan çıktıktan sonra aya-

küstü atıştırmaya geldikleri bir mekân mısınız? Trend misiniz? Yoksa daha hip-pi bir tarzınız mı var? Kendi işletmenizi ne kadar tanıdığınıza dair bu sorular çoğaltılabilir. Önemli olan kendinizi hedef kitlenize nasıl tanıttığınız ve ne şekilde bir geri dönüşüm aldığınızdır. Örneğin, sizin kitleniz ‘happy hour’ ola-rak adlandırılan hem bir şeyler içmeyi hem de sohbet etmeyi seven bir kitle ise, üreteceğiniz içerikte ‘mutluluk’ te-masını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Hele bu kitlenin yaşı 30-50 arasında ise, iletide paylaşacağınız cümleye, tona ve kelimeye çok dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü her yaş gru-bunun ya da kitlenin kendine has bir etkileşimi ve dili var.

Restoranınızın rakipleri kimler?

Rakip işletmeler hangi sosyal ağları kul-lanıyor? Onların iletilerini sosyal ağları üzerinden hiç takip ediyor musunuz? Bu soruların cevabı evet olmalı. Çünkü rakibiniz, sizin kendi sosyal medya pa-zarlama stratejinizi ve tekniğinizi oluş-turmanızda size kolaylık sağlayacak ve yardımcı olacaktır. Rakip analizinde bi-rebirde elbette ileti kopyalamayın ama esinlenin, geliştirin ve kendi konsepti-nize farklı bir şekilde uygulayın.

SOSYAL MEDYADA SEKTÖRE GÖRE PLANLAMA

NASIL YAPILIR?

Berna Ekim sosyalmedyaport.com

Page 91: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

21

Page 92: License Time Yaz 2013

IAB Avrupa’nın yıllık AdEx Benchmark Araştırması, Barcelona’da düzenlediği Interact 2013 Konferansı’nda açıklandı.

AVRUPA’DA HANGİ ÜLKEDİJİTAL REKLAMIN LİDERİ?

Connected Vivaki Business Intelligen-ce ‘in yayınladığı AdEx Benchmark Araştırması’na göre dijital reklam; 2012 yılında %11.5 büyümeyle, tüm reklam sektörü içinde en iyi performansı gös-teren mecra oldu. Avrupa’da devam eden makro ekonomik değişkenliğe rağmen, dijital reklamcılıkta çeşitlilik; bu yükselişe büyük katkı sağladı.

Medya kullanma modellerini takip eden, etkili dijital rek-lam harcamaları, bütün bu büyümenin temelini oluş-turdu. 2012 yılında % 50.6 büyümeyle yaklaşık 661,9 milyon €’ya ulaşan online video reklamcılığına artan talepler, reklamverenler için önemli bir cazibe yarattı. Böylece Avrupa’da online video %12,9’a sıçrayarak, ilk defa çift basamaklı pazar payı elde etti.

Mobil reklamcılık da % 78,3’lük artışla toplamda 392 milyon € değere ulaşa-rak büyümesine devam etti. Bu rakam-la mobil reklamcılık Avrupa’daki bütün online display yatırımlarının %5’ini oluşturuyor. IAB Avrupa AdEx Benc-hmark çalışması, dijital reklam pazarını 3 segmente ayırıyor: Display, Classified and Directories (ilan sayfaları reklam yatırımları) ve Paid for Search (ücretli sıralama yatırımları). Mobil cihaz kulla-nımları ve değişen tüketim alışkanlık-

ları, bu dijital reklam formatlarındaki büyümenin temelini oluşturuyor. 2012 yılında, Display Reklam pazarı, % 9.1 artışla 7.8 milyar €’ya ulaşarak benzer nitelikte bir büyüme yaşamıştı. Büyü-medeki en büyük etken mobil ve on-line video olmuştu. Daha güvenilir he-def kitle metrikleri, daha iyi kampanya ölçümlemeleri, endüstri tarafından online reklam mecrasının satın alımı-nın otomasyonu ve basitleştirmesi; pa-zarlamacıların dijitale olan güvenlerini arttırdı.

İlan sayfaları reklam yatırımları 2012 yılı market değeri 4.5 milyar €’ya ve bu artışta ilan sayfalarının basılı mecradan dijitale kaymasının büyük etkisi oldu. Sektörün giderek devam eden sağlam-laşması, ilan sayfaları sitelerinin değe-rini arttırarak bu mecraları reklamve-renler için daha ilgi çekici hale getirdi. İskandinav ülkelerindeki İlan Sayfaları Reklam Yatırımlarının mevcut duru-mu Avrupa pazarının canlanmasında önemli rol oynadı. Bahsi geçen bölge-

deki göze çarpan artış Danimarka’da %20, İsveç’te % 23.9 olarak görüldü.

Ücretli Sıralama Reklam Yatırımları, %15.5 büyümeyle ve 11.9 milyar € pazar değerine ulaşarak benzeri bir artış yaşadı. Bu noktada Rusya’nın % 44.9 oranında büyümesi etkileyici bir faktör oldu. Bununla birlikte Avru-pa’daki Almanya ve İngiltere gibi bazı büyük ve gelişmiş “Arama Pazarları”nın büyümeye devam etmesi “Arama Reklamları”nın artışına önemli katkıda

bulundu. Küçük ölçekli reklam-verenlerin reklam yatırımları-nın artması ve akıllı telefon ve tabletlerin mobil arama özel-likleri de bu ivmeye etki eden önemli destekçilerden oldu.

Bu yıl Rusya 5. sıradan 4. sıraya yükselerek İtalya’yla yer değiş-tirirken Top 10 listesi aynı kal-dı. En büyük Pazar payı artışı % 34’e Rusya’ya ait olurken, Rusya’yı % 30.4 ile Türkiye ta-kip etti.

Top 10 Sıralaması

1. İngiltere – 6.6 milyar€2. Almanya – 4.6 milyar €3. Fransa – 2.8 milyar €4. Rusya – 1.5 milyar €5. İtalya – 1.4 milyar €6. Hollanda – 1.2 milyar €7. İspanya – 0.9 milyar €8. İsveç – 0.8 milyar €9. Norveç –0.6 milyar €10. Danimarka – 0.6 milyar €

YAZ’

13

Bahadır Çakar sosyalmedyaport.com

ARAŞTIRMA

92

YAZ’

13

Page 93: License Time Yaz 2013
Page 94: License Time Yaz 2013

94

İnternet ve sosyal medya üzerinden yapılan reklam ve pazarlama harcamalarında artış devam ederken, internet kullanım oranları ve internette geçirilen zaman aralığının da artmasıyla markalar sosyal medya da pazarlama yapmak adına yeni mecralara yönelmeye başladı.

Markalar internetin değerini kavra-dıkça ve yüksek geri dönüşüm oran-larını ölçümledikçe Sosyal Medya ve İnternet Reklamlarına ayrılan bütçeler de bununla doğru orantılı olarak artış gösteriyor.

Sosyal Medya Nedir? sorusu ile artık neredeyse her gün karşılaşırken, inter-net artık bireylerin ayrılmaz bir parçası oldu. Öyle ki son araştırmalar bir inter-net kullanıcısın ortalama 1,5 dakikada bir sosyal medya hesaplarını ziyaret et-tiğini ortaya koyuyor. Dünya’da mobil olan kişi sayısı her geçen gün artıyor ve alışkanlıklarımızda bu yönde değişiyor.

Arabada, evde, gemide, uçakta, so-kakta her yerde artık akıllı telefonlar sayesinde paylaşımda bulunabiliyoruz. Mobil cihazları bir kenara koyarsak, bil-gisayarlar, tabletler ve Smart TV’lerde artık hayatımızda. Kısacası hayatımızın her anında internetle iç içeyiz.

Son 2 yılda markaların internet reklam-larına ayırdığı bütçeler %30’dan fazla artış göstermiş. Yani artık markalarda işin farkında ve tüketicini karşısına ner-de ve nasıl çıkacaklarını çok iyi biliyor-lar. Tüketiciler her gün reklam bombar-dımanı ile karşı karşıya kalıyorlar.

Bir taraftan sosyal medya reklamları, diğer tarafta display, adwords, ban-ner, mobil derken gün içerisinde kaç markanın reklamına maruz kaldığımızı sanırım sayamayız. Hal böyle olunca markaların bu konudaki rekabeti de gi-derek artıyor ve yarışın kuralları baştan yazılıyor sanki. Bundan bir kaç yıl önce offline reklamlar için büyük bütçeler harcayan markalar internet ve sosyal

medyayı keşfettikten sonra tüm pazar-lama stratejilerini değiştirmek zorunda kaldılar. Değişim devam da edecek gibi gözüküyor. Zira mobil gümbür gümbür geliyor.

Sosyal medya ve internete verilen reklamların ölçülebilir olması, ayrıca çift yönlü bir iletişimin sağlanması markaların hem analizlerinde hem de stratejilerinde etkin rol oynuyor. Marka tarafında bunun iyi değerlendirilmesi lazım. Zira yıllardır tek taraflı ve ölçüm-lenemeyen bir mecra olan offline için ciddi bütçeler harcandı.

Markalarda durum böyleyken ajans ta-rafında farklı bir panik ve koşuşturma

Serdar Tezgüler sosyalmedya-tr.com

SOSYAL MEDYADAREKLAM VE PAZARLAMA STRATEJİLERİ

MAKALEYA

Z’13

Page 95: License Time Yaz 2013

MARKA, LiSANS ve MEDYA DERGiSi

95

söz konusu. Klasik ajanslar pazardaki yerini kaybetmemek ve sektörün ge-risinde kalmamak için uğraşırken, yeni jenerasyonda bu konudaki bilgi ve etkinliğini kullanmak için yeni sosyal medya ve dijital ajanslar kuruyorlar.

Öyle ki yalnızca 2013’ün ilk üç ayında açılan dijital ajans sayısı 2012 yılının tamamına eşit nerdeyse. Sektöre yeni katılan sosyal medya ajanslarının yük-selişi de bu yönde devam ediyor. Hal böyle olunca bilgi kirliliği ve karmaşa devam ediyor. Sektörün oturması ve markaların bu anlamda bilinçlenmesi biraz daha zaman alacak gibi gözükse de her şey çok hızlı gelişiyor ve tüke-niyor.

Peki, bu kadar markayı ve ajansı peşin-den koşturan internet ve sosyal med-ya reklamları neden bu kadar önemli? Hiç düşündünüz mü? İşte bu sorunun cevabı olabilecek çok yeni bir raporu sizlerle paylaşıyorum.

Araştırma ve analiz şirketi IAB tarafın-dan hazırlanan rapora göre dünya ge-nelinde 2012 yılında internet reklamla-rına toplam 36,6 milyar dolar harcandı. Bu rakam bir önceki yılın yaklaşık %15 fazlası, ayrıca internet reklamı harca-malarının tarihinde gördüğü en yük-sek rakam.2011 yılındaki verilere göre pazardaki payını en çok artıran reklam kategori-

si ise mobil oldu. Mobil reklam payını %149 artırmayı başarırken 2012 yılın-da mobil reklamlara toplam 3,4 milyar dolar para harcandı.

Her ne kadar arama motoru reklamcı-lığı da sahip olduğu paydan %1 kay-betmiş olsa da toplamdaki yükseliş iv-mesine uyarak 2012’yi %14’lük kazanç ile tamamladı. 16.9 milyar dolar hacme ulaşan arama motoru reklamcılığını 12 milyar dolarlık display/banner reklam kategorisi takip ediyor. Raporda ayrıca 2012’nin dördüncü çeyreğinde 9 milyar dolarlık internet reklamı harcaması yapıldığı ve bu ra-kamın bir önceki yılın aynı dönemine göre %14,9’luk artış gösterdiği de be-lirtiliyor.

Yukarıda ki rakamlardan anlayacağınız gibi internet reklamları sürekli yük-seliş içerisinde, tabi kendi içerisinde sosyal medya reklamları, mobil reklamlar, display reklamlar gibi birçok kategoriye ayrılsa da genel olarak bakıldığında 2013 yılının sonunda bu rakamların yaklaşık %50’lik bir artış göstereceğini tahmin ediyorum.

Doğru strateji ve reklam politika-

ları markaların elini kolaylaştırdığı gibi tüketicinin de daha fazla talep göster-mesine sebep oluyor. Eğer bir marka sahibiyseniz ve internette ya da sosyal medyada reklam vermek istiyorsanız işi uzmanına bırakmanızda fayda var. Zira bu rekabet ortamında yapacağınız tüm harcamaların çöpe gitme ihtimali-de söz konusu. Tabii iş reklam vermekle bitmiyor! Sos-yal Medya Pazarlamasında doğru stra-teji işin en önem teşkil eden tarafıdır. Doğru tanımlanmış hedef kitle ve kul-lanılacak iletişim araçlarının belirlen-mesinin ardından doğru mecralarda gösterilecek reklamlar ile hedefi tuttu-rabilirsiniz. Bu konu da işinizi kolaylaş-tırmak için bir Sosyal Medya Ajansı ya da Sosyal Medya Uzmanı‘na danışabi-lirsiniz.

Page 96: License Time Yaz 2013

96

Blog ve blog yazma kavramı günümüzde bireyler ve şirketler tarafından tercih edilen hem iletişim hem de marka bilinirliğinin arttırılması yönünde etki yaratıcı olgulardır.

Kurumsal blog, bir şirketin kendi müş-terileriyle iletişimini sağlayabildiği, bağlılığı arttırdığı ve yeni müşteriler kazanma yolunda adımlar attığı mec-radır.

Bir Kurumsal Blog u yazarken önce-likle, kurum kültürünün bilinmesi ve hitap edilen kitlenin tanımlanması ön koşuldur. Blog’u web sitelerinden ayı-ran ise daha güncel, dinamik, canlı bir yapıya sahip olması ve yazılan konula-rın çeşitliliğidir.

Yani bir Kurumsal Blog’ ta kurumla ilgi-li haberler, kampanyalar yer alabildiği gibi, her türlü güncel konu, içerik de paylaşılabilmelidir. Böylece her daim hedef kitleye güncel bir içerik sunul-muş ve okunulabilitesi yüksek bir Sos-yal Mecra oluşturulmuş olur.

Kurumsal Blog ’u oluştururken doğru yazar, doğru strateji, doğru içerik ve is-tenen hedeflere ulaşma gibi etmenler temeldir. Böylece şirketin müşterile-riyle olan bağlılığı artacağı gibi, marka bilinirliği de, günümüz Sosyal Medya ‘sında yeni müşteriler kazanma ve oku-yucu çekme yolunda artmış olacaktır.

Kurumsal bir bloğun tasarımı önemli-dir ancak temel faktör içeriktir. Kurum-sal bloğumuza mümkün olduğunca

her konuda güncel içerik sağlamamız önemlidir. Böylece okuyucu kitlesin-den gelebilecek feed-back’ler daha fazla olacaktır ki bu feed-back’lerin de doğru eliminasyondan geçirilip, cevaplanması, müşteri sadakati açısın-dan çok önemli bir unsurdur.

Temelde anlatmak istediğim, burası bir güncel dergi formatında, marka strate-jileri ve uygunluğu doğrultusunda her alanda yazılar yazılabilecek ve feed-back’ler alınabilecek bir Sosyal Mecra olmalıdır.

Tabi ki bir Kurumsal Blog ’u Sosyal Ağ-lar ‘da doğru ve müşteriyle direkt ilişkili bir biçimde konumlandırmak gerekir.Facebook, Twitter, Linkedin, vb Sos-

yal Ağlar ‘da açılacak hesaplarla şirket hakkında bilgiler verilmeli ve Kurumsal Blog yazılarının bu mecralarda duyu-rulması sağlanmalıdır.

Kurumsal Blog ’un performansı da ta-kip edilir olmalı, bu ölçümlerin doğru yapılması önemlidir. Böylece blog say-fasına gelen trafiğin nerelerden, hangi kaynaklardan geldiği tespit edilebilir, belirlenen hedefe ulaşılıp, ulaşılama-dığı hesaplanır ve stratejiler ona göre belirlenebilir.

Her markanın web sitesi olduğu gibi ayrıca kurumsal bir blog sayfasının da olması gerektiğini düşünenlerdenim. Kurumsal bloglar şirketler için tam an-lamıyla interaktif bir iletişim aracıdır.

KURUMSAL BLOGKAVRAMI

Emre Guldas sosyalmedyaport.com

MAKALEYA

Z’13

Page 97: License Time Yaz 2013

www.licensetime.comwww.lisansmedya.com

TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK SEKTÖREL

MARKA, LİSANS & MEDYADERGİSİ

LICENSETIMEMARKA, LİSANS & MEDYA DERGİSİ

ABONEOLMAK İÇİN

LÜTFEN İNTERNET SİTEMİZİ

ZİYARET EDİNİZ

Page 98: License Time Yaz 2013

PROMOTURK28. Uluslararası Promosyon Ürünleri Fuarı19 - 22.09.2013İFM - İSTANBUL

IBC 2013Uluslararası Yayın, Görüntü

ve TV Teknikleri Fuarı13 - 17.09.2013

AMSTERDAM - HOLLANDA

FUARTAKVİMİ

98

PURE LONDONUluslararası Moda Fuarı

04 - 06.08.2013LONDRA - İNGİLTERE

NEW YORK INTERNATIONAL

GIFT FAIRUluslararası

Hediyelik Eşya Fuarı17 - 20.08.2013

NEW YORK - ABD

TRADEXPO PARIS Paris Uluslararası

Ticaret Fuarı08 - 12.09.2013

PARİS - FRANSA

ICECF114. Çin İthal ve İhraç

Malları Fuarı15 - 19.10.2013

GUANGZHOU - ÇİN

SEOUL CHARACTER & LICENSING FAIR

2013 Seul Karakter ve Lisans Fuarı

17 - 21.07.2013SEUL - GÜNEY KORE

TOYZERİA6. Toyzeria Oyuncak, Lisans, Oyun ve Oyun Ekipmanları Fuarı31.10 - 03.11.2013İFM - İSTANBUL

PRIVATE LABEL 2013Özel Markalı Ürünler ve Market Markaları Fuarı05 - 08.09.2013İFM - İSTANBUL

BAYİM OLUR MUSUN?11. Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı 12 - 15.09.2013İFM - İSTANBUL

İEF 201382. İzmir Enternasyonel Fuarı29.08 - 08.09.2013İZMİR FUAR ALANI

COMPEX 201338. Uluslararası Gamex /Compex Bilgisayar ve Dijital Oyun Fuarı 05 - 08.09.2013ICEC - İSTANBUL

YURTİÇİ FUARLAR YURTDIŞI FUARLAR

YAZ’

13

Page 99: License Time Yaz 2013
Page 100: License Time Yaz 2013

İSTANBUL LÜTFİ KIRDAR