16
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/11 Fall 2014, p. 1-16, ANKARA-TURKEY İŞLEVSEL TEORİ BAĞLAMINDA YEMEK KÜLTÜRÜNÜN İLETİŞİMSEL YÖNÜ * Ali Osman ABDURREZZAK ** ÖZET İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan yemek yeme ile iletişim arasında kurulan ilişki, hayatın her evresinde yadsınamaz bir gerçek olan iletişim olgusunun insan hayatındaki önemini göstermektedir. Yemeği oluşturan sebze ve meyvelere şekil vererek, kültüre özgü hazırlanışının sonunda ortaya çıkan yemek çeşidi ve sunuluşu ile güç ve sosyal statü ilişkisinin varlığı önemli bir tespit niteliği taşımaktadır. Sosyal işlevinin temelinde paylaşılma özelliği bulunan yemek ile yemeği hazırlayan tarafından elde edilen güç ilişkisi günümüzde sosyo- ekonomik farklılıklar ile değişikliğe uğramıştır. Yemeğin kadın tarafından hazırlanışı evdeki hâkimiyet sınırlarını belirlemede kadına statü olarak üstünlük sağlamaktadır. Hangi yörede ne tür yiyecek yetiştiğini göstermek açısından, yörede yetişen besin maddesi ile yörenin özdeşleştirilmesi de kısa ama kapsamlı bir bilgi sağlar. Bunun yanında tek başına mizahi bir anlamı olmayan kavramlar bağlam merkezli olarak kullanıldığı ortama göre mizahi bir mana kazanır. Yemek türlerinin cinsiyet ile ilişkilendirildiği ve sembolik anlamlara sahip olduğu tespit edilmiştir. Farklı kültürlerdeki yemeğin iletişimsel boyutu da kültür vesikası olan yemeğin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada yemeğin iletişim boyutu içerisinde sosyo-kültürel işlevinin ne olduğu, yemek ve güç arasındaki ilişki, yemeğin kültürel bağlamda halk edebiyatı türlerinden şiir türüne olan yansıması, yemek- mizah ilişkisi, modern yaşam ile yaşanan değişimin yemek yeme alışkanlığına olan etkilerinin neler olduğu halk bilimsel açıdan değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: İşlevsel teori, yemek, iletişim, kültür, modern yaşam. * Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, El -mek: [email protected]

İŞLEVSEL TEORİ BAĞLAMINDA YEMEK KÜLTÜRÜNÜN …turkishstudies.net/files/1128383474_1AbdurrezzakAliOsman-sos-1-16.pdf · Yemek yeme alışkanlıkları, tüketilen besinler,

  • Upload
    others

  • View
    25

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014, p. 1-16, ANKARA-TURKEY

İŞLEVSEL TEORİ BAĞLAMINDA YEMEK KÜLTÜRÜNÜN İLETİŞİMSEL YÖNÜ*

Ali Osman ABDURREZZAK**

ÖZET

İnsanın temel ihtiyaçlarından biri olan yemek yeme ile iletişim arasında kurulan ilişki, hayatın her evresinde yadsınamaz bir gerçek olan iletişim olgusunun insan hayatındaki önemini göstermektedir. Yemeği oluşturan sebze ve meyvelere şekil vererek, kültüre özgü hazırlanışının sonunda ortaya çıkan yemek çeşidi ve sunuluşu ile güç ve sosyal statü ilişkisinin varlığı önemli bir tespit niteliği taşımaktadır. Sosyal işlevinin temelinde paylaşılma özelliği bulunan yemek ile yemeği hazırlayan tarafından elde edilen güç ilişkisi günümüzde sosyo-ekonomik farklılıklar ile değişikliğe uğramıştır. Yemeğin kadın tarafından hazırlanışı evdeki hâkimiyet sınırlarını belirlemede kadına statü olarak üstünlük sağlamaktadır. Hangi yörede ne tür yiyecek yetiştiğini göstermek açısından, yörede yetişen besin maddesi ile yörenin özdeşleştirilmesi de kısa ama kapsamlı bir bilgi sağlar. Bunun yanında tek başına mizahi bir anlamı olmayan kavramlar bağlam merkezli olarak kullanıldığı ortama göre mizahi bir mana kazanır. Yemek türlerinin cinsiyet ile ilişkilendirildiği ve sembolik anlamlara sahip olduğu tespit edilmiştir. Farklı kültürlerdeki yemeğin iletişimsel boyutu da kültür vesikası olan yemeğin önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada yemeğin iletişim boyutu içerisinde sosyo-kültürel işlevinin ne olduğu, yemek ve güç arasındaki ilişki, yemeğin kültürel bağlamda halk edebiyatı türlerinden şiir türüne olan yansıması, yemek-mizah ilişkisi, modern yaşam ile yaşanan değişimin yemek yeme alışkanlığına olan etkilerinin neler olduğu halk bilimsel açıdan değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: İşlevsel teori, yemek, iletişim, kültür, modern yaşam.

*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu

tespit edilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü, El-mek: [email protected]

2 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

COMMUNICATIONAL ASPECT OF FOOD CULTURE IN THE

CONTEXT OF FUNCTIONAL THEORY

ABSTRACT

Connection between eating function which is one of the basic needs of human beings and communication shows the importance of communication phenomenon which is an undeniable fact on man’s life. Kinds of food made at the end of preparation in cultural specific by giving form to vegetables and fruit, serving food, power and social status realation has an important determination quality. Relation between food has a sharing feature lying at the bottom of social function and the power gained by the food maker changes with socio-economical differents nowadays. The fact that woman prepares food outclasses to determine the dominance boundries at home. The privatization of the food substance in the region with the region provides with a short and comprehensive information in terms of in which region what kinds of food grows. In addition to this, concepts which don’t have a humorous meaning singly make sense according to the environment in the contextual based. It is determined that the food culture associated with gender and it has symbolical meanings. The communicational extent of food in the different regions reveals the importance of food which is the culture record. In this study especially, it is discussed that what the social function of food in communication process is, food and power factor, reflection of folk literatures on poem kind, its relation with humor, what the effects of change by the modern life on eating habit in terms of folkloristic.

Key Words: Functional theory, food, communication, culture, modern life.

Giriş

Fiziksel bir ihtiyaç olarak düşünülen yemek yeme ihtiyacı, kişinin iş bulma çabası, para

kazanma hırsı, bir aile kurma düşüncesinin temelinde ekmek parası kazanma ihtiyacı yatmakta olup doğrudan yemek yeme ihtiyacına vurgu yapılmaktadır. İşlevsel olarak biyolojik gereksinimlerin

yanında insana haz veren psikolojik bir özelliğe de sahip olan yemek yeme eylemi kültürel bir

yapıya da sahiptir. “Yiyerek bireyler, en özel alanları olan bedenlerine yabancı maddeler

almaktadırlar; bu nedenle yeme psikolojik olarak benliğin yapılandırılmasında önemli görülmektedir” (Belk ve diğerleri, 1996). Yemek yeme alışkanlıkları, tüketilen besinler, sunuş

biçimleri, sofra adabı, tarihsel süreç içerisinde gelişen ve değişen kurallar, endüstrileşme gibi

unsurlar yemek yeme kültürünü sosyal boyut içerisinde incelenme gereksinimini doğurmuştur. Coğrafi, etnik, ırksal farklılıkların yemek kültürüne olan etkileri yadsınamaz derecede önemlidir.

Bu farklılıkların temelinde kültür yatmaktadır. Kültürlerin farklılığını gösteren en karakteristik

ürün yiyeceklerdir (Dedeoğlu vd, 2005: 81). Türk kültürü, Yunan kültürü, Fransız kültürü vb diye adlandırılan çerçevede yemek kültürü, kültür içerisinde bir parçadan ibarettir. Yiyeceklerin seçimi,

hazırlanışı, yeme metodu, günlük öğün sayısı, yemek zamanı ve porsiyon ölçüsü oluşumu gelenek

ve pratiklerin rol oynadığı yemek kültürü ve genel olarak kültürel örüntülerle bütünleşiktir

(Fieldhouse, 1996: 1).

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 3

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

Somut bir maddenin yenilip içilmesi bireydeki fizyolojik değişikliklerin yanında manevi

ruhsal değişikliklere de neden olmaktadır. Gerçekleşen değişiklik bireyin doğrudan kendisinde görüldüğü gibi, sosyal bir ortamda da kendini gösterebilir. Yemek yeme isteği karın doyurmak,

manevi doyun sağlamak ve toplumsal saygınlık kazanmak olarak tanımlanmaktadır (Köksal, 1984:

71). Yemeğin manevi ve toplumsal özelliğinin kültürel açıdan yemek ve iletişim arasındaki ilişkinin sembolik bir dil kullanımı ile insan hayatındaki oluşumunu ortaya koymaktadır. Daha

samimi bir ortamda aile fertleri ile yenilen yemek ile daha resmi bir ortamda şirket elemanlarının

ya da aile büyüklerinin ağırlandığı yemek ortamlarında, mekândaki doku farklığının sosyal statüden gerçekleştiğini göstermektedir. Dış mekânlardan herhangi birinde yenilen yemeğin bireye

kattığı davranışsal etki mekânsal farklılıkla doğrudan ilişkilidir. Bu durum performans teorinin

üzerinde durduğu, bağlam merkezli yaklaşım ile örtüşmektedir. Diğer bir deyişle “bağlamda

meydana gelen bir değişiklik dokudaki bir değişikliği açıkça etkilemektedir” (Ekici, 2006: 74). Bu durum bireyin kimlik yapılanması ile de ilişkili olduğundan biyolojik bir ihtiyacın ötesinde

yemeğin sosyal davranışların da bir öğesi olduğu anlaşılmaktadır.

Yemek ile iletişim arasındaki bağın kuruluşu, kültürel bir sembol oluşu yemeğin yalnızca yenen ve insanların açlığını giderici bir madde olmadığını göstermektedir. “Yemek topluluk

düzeniyle, disiplin ve onurları da kuran bir vasıta ve sembol özelliği taşımaktaydı” ifadesi ile Ögel

(1982: 16) insan ihtiyacının bir parçası olan beslenme gerçeğine ve yemek olgusunun kutsallığına vurgu yapmaktadır.

Çalışmada ortaya atılan hipotezin, yemeğin sosyo-kültürel bir iletişim aracı olması

münasebetiyle, öncelikle Türk kültüründe ve sosyal yaşamında yemek olgusuna bakış açısı ile

diğer ülkelerdeki bakış açısı arasındaki benzer ve farklı yönleri karşılaştırmalı olarak ele almanın çalışmanın, evrensel bir işleve sahip olan iletişim ile bağının kurulması açısından önemli olacaktır.

Kültürün bir parçası olarak sembolik anlam ifade eden davranışlar olduğu için beslenme

alışkanlıkları ortaya çıkmış ve sürdürülmüştür. Yeme ve içme aynı zamanda bir araçtır ve bu yeme-içmenin sembolik özelliğinden kaynaklanmaktadır (Sceats, 2000: 92). Yemek kültüründen

bahsederken, bağlı olduğu diğer disiplinler ile olan ilişkileri üzerinde durmak, yemek kültürünün

basit bir kültürel değer olmadığını göstermek açısından önemlidir.

Nasıl ki sözlü gelenekte hiçbir halk edebiyatı türünün, değişmez donup kalmış, kuşaktan kuşağa böylece aktarılan bir metni veya biçimi yok ise, atalarımızdan öğrenilen yemeklerin

günümüzde yapılışı, sunuluşu, taşıdığı değerler ile yemeğin tüketilme biçimi ve belli başlı uyulması

gereken kuralların da durağan olmadığı, sürekli bir değişim içerisinde cereyan ettiği gerçeği ortaya çıkar (Başgöz, 2002:1). Dolayısıyla hiçbir kültürde kültürel olgular sabit olmayıp, sürekli hareket

halindedir ve bu durum iletişimi ve buna bağlı olarak diğer halkbilim unsurlarını da etkilemektedir.

Günümüzde yemek yeme ihtiyacını karşılayan restoranların tarihi süreç içersindeki işlevlerine bakıldığında prehistorik ve protohistorik çağlardan buyana büyük değişimler gösterdiği

anlaşılmaktadır. Sanayi devrimi sonrası “şehirde yaşayan kalabalık nüfusun beslenmesi önemli bir

sorun” olduğundan “restoran” adı verilen mekânlar “sağaltma amaçlı” kullanılan yerler olduğu

ifade edilmektedir (Uhri, 2011: 31). Günümüze yansıyan mekân işlevindeki farklılaşmaya göz önünde bulundurulduğunda yeme-içme kültürünün insan hayatının merkezinde ve basite

indirgenemeyecek bir yapıya sahip olduğuna anlaşılmaktadır. İşlevsel değişimin sürekliliği ile

geleneğin değişimine bakıldığında yemek kültürünün geleneğin bir parçası olarak değişimin merkezinde yer aldığı söylenebilir.

Yöntem

Sosyal davranışlara uyum sağlamak durumunda kalan sosyal bir varlık olan insanın sosyal ve kültürel normlar ile yaşama zorunluluğunda olması kabul gören ya da görmeyen davranışları

4 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

sergilemesi, birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması ve toplumsal değişmelere ayak uydurabilmesi

ile örgüt kültürüne sahip olmaları da zorunlu hale gelmiştir. Bu çalışmada kullanılan yöntemi bağlam merkezli yöntemlerden işlevsel kuram oluşturmaktadır. Bir diğer bağlam merkezli teori

olan performans teori ile de bütünleşik bir özellik taşımaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi

davranışın sosyal kurallara göre şekillenmesi için bağlamın önemli bir etkisi vardır. Bu da işlevin gerçekleşme yönünü etkiler. İşlevsel teorinin öncülerinden “Franz Boaz, R. Benedict, Margerat

Mead, Melville Herskovits, A. Reginaldradcliffe-Brown, R. Thurnwald” gibi sosyal bilimcilerin

yanı sıra işlevsel kuramın kurucusu B. Malinovski temel ihtiyaçların, belli başlı kültürel davranışları beraberinde getirdiğini ileri sürmektedir (Çobanoğlu, 2002: 223). Sosyal davranış

kuralları çerçevesi bireyin davranışlarını şekillendirdiği gibi toplumun davranış bütünlüğünü de

bireylerin oluşturduğu “toplumsal şeyler, içimizde taşıdığımız, doğuştan gelen veya sonradan

kazanılan düşüncelerin hayata geçirilmesinden, bu düşüncelerin insanlar arası ilişkilere eşlik eden farklı koşullara uygulanmasından başka bir şey” olmadığı ile açıklanabilir (Durkheim, 2014: 47).

Yukarıda bahsedilen işlevsel teori bağlamında insan ihtiyaçları ile ortaya çıkan kültürel olgular ile

sosyalleşen insan da kolektif alışkanlıklara sahip bir özellik taşımaktadır.

Malinowski, yemek yemenin ihtiyaçları gidermenin ötesindeki toplumsal işlevlerine yer

vererek; statü simgesi, dostluk, arkadaşlık ve iletişim, hediyeleşerek paylaşma, toplumsallaştırma

aracı olarak yiyecekler, ailenin yüceltilmesi, üstün tutulması gibi işlevlerden söz etmiştir. (akt. Tezcan, 2000: 15). “Jacobson ise iletişimle ilgili anlayışını çerçevesinde İletişim birimleri,

iletişimin yer aldığı ortam, iletişim biçimi, iletişim içeriği gibi iletişim unsurları” ile yemeğin

ilişkilendirilmesi açısından, iletişimin nasıl bir yol çizeceğini göstermesi bağlamında önem arz

etmektedir (Başgöz, 2002: 31).

“Claude Levi Strauss un söylediği gibi, yemek sadece karın doyurmaya değil, aynı

zamanda düşünmeye de iyi gelir. Beslenmenin eşsiz birleşik doğası (asimile etme), yemeyi kutsal

ve önemli sembol haline getirir. Grupla Tanrı arasındaki ilişki, cemiyet üyeleri arasındaki ilişki gibi rızkı paylaşma ve değişme halinde açıkça görülmektedir” (Goode, 205: 172).

Görüldüğü gibi yemeğin kutsal kabul edilmesinde biyolojik ihtiyacın yanında,

devamlılığının sağlanabilmesi için ilahi gücün varlığının kabul edilmesi ve birey olarak birlik,

beraberlik ve paylaşımın gerçekleştirilmesi yemeğin dinsel, kültürel ve sosyal yönüne vurgu yapmaktadır.

Bu bağlamda, yemeğin fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasının yanında sembolik olarak da

iletişim sağladığı açıkça görülmektedir. Hem insanlar arası iletişimin hem de Tanrı ile olan bağın sağlandığı bir araç niteliği taşımaktadır. Yemeğin çeşidi, sunuluşu, yemek yenilen ortam, insanlar

arası statü iletişim ile ilişkilendirilerek, insanı bir iş bulup çalışmaya iten, hayatını davam

ettirebilmesi için zorunlu kılan yemeğin sosyo-kültürel seviyeyi belirlemesi söylenmek istenenin sözsüz mesaj ile iletilmesi, yemek ile iletişim arasındaki bağı güçlendirmektedir.

Yemeğin Sosyal İşlevi

Türk mutfağı denildiğinde Türkiye'de yaşayan insanların beslenmesini sağlayan yiyecekler

ve içecekler, bunların hazırlanması, pişirilmesi, korunması; bu işlemler için gerekli araç gereç ve teknikler ile yemek yeme adabı ve mutfak çevresinde gelişen tüm uygulamalar ve inanışlar

anlaşılmalıdır. Murat Belge’nin (2008: 15) Levi Staruss’dan aktardığı bir toplumun yemek pişirme

yolu, bilincinde olmadan yapılarını tercüme ettiği bir dil gibidir sözünden de anlaşılacağı gibi, bilinç dışı, doğuştan aynı ana dilin öğrenilmesi gibi, yemek kültürünün kültürlere özgü bir yapıya

sahip olduğu belirtilmiştir.

Türk kültüründe mutfak kültürü, diğer kültürlerden farklı bir özellik taşımaktadır. Bu durumun “Türk misafirperverliği” ile olan ilişkisi etkili olmaktadır (Sürücüoğlu ve Akman, 1998).

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 5

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

Aslında dünyanın her millette yiyecek ve içecek ikramı alışılagelmiş bir mevzudur. Yapılan

ikramlar konukseverliğin bir ölçütüdür (Tezcan, 1993). Misafir anlayışı Türk kültüründe ise saygının, sevginin, birlikteliğin bir göstergesi konumundadır. Yemekli veya yemeksiz davetlerin

gerçekleştiği Türk kültüründe, iletişim ortamları misafirin varlığı ile değişiklik gösterir. Özellikle

yemekli davetlerde, bir masa etrafında toplu olarak yenilen yemek yeme geleneği oldukça eskilere dayanır. Bu toplantılarda geleneğe göre sofralar hazırlanır, yemekler çıkarılır, bütün oymak, boy

veya köy halkı birlikte yer, birlikte eğlenir veya acıyı paylaşır (Eröz, 1977: 158).

Bu gelenek içerisinde düğün, sünnet, cenaze, doğum günü, yeni yıl kutlamaları, dini bayram yemekleri önemli bir yere sahiptir. Pek çok insan belirli bir zamanda belirli yemekler

yiyerek grup kimliğini doğrular, aynı zamanda kendi geleneğini de yutar (Stoeltje, 2005: 162).

Günümüzde yemekli düğünlerin yapılması oldukça popüler hale gelmiştir. Yemekli düğünlerde

çeşit ne kadar çok olursa düğün sahibinin maddi gücününde aynı doğrultuda iyi olduğu anlaşılmaktadır. Yemekli yapılan bu merasimlerde gelen konuklara yemek menüsünün zenginliği

ile maddi içerikli bir mesaj verilmiş olur.

Yemeğin statü belirleyici iletişimsel özelliği içerisinde, bu tür adetlerin amacı misafirperverliği göstermenin yanında günümüzde daha çok maddi güç gösterisi halini almıştır. Bu

tür ortamlarda sofra adabı pek önemli olmamakla birlikte, ev veya bir toplantı ortamında sofra

adabı önem kazanmaktadır. Birçok kişinin bir arada iş yapabilmesi için toplumsallık her zaman ve kaçınılmaz olarak kural üretir (Belge, 2008: 360). Sofra adabının ortaya çıkması da birlikte yemek

yemenin getirdiği kuralların sonucunda ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yeme sırasındaki davranış

kalıplarını belirleyen sofra kuralları söz konusudur. Sofraya eller yıkanmadan oturulmaz (Araz,

1996: 21). Bunun yanında yemek yerken ağız şapırdatmak, diş karıştırmak, sofraya elleri silmek, ekmek kırıntısı dökmek gibi davranışlar görgü kurallarına aykırıdır.

Bunun yanında, Türk kültüründe önemli yeri olan belirli aylarda insanların yiyecek üzerine

yapmış olduğu hazırlıklar mevcuttur. Bunlar arasında ramazan ve aşure ayı yer almaktadır. Bu aylarda insanlar birbirlerine gelip gitmekte, en güzel yiyecekleri misafirlerine sunmaktadırlar. Bu

durum karşılıklı oturup sohbet etmekten ziyade yemek üzerine kurulu bir düzendir ve tek odak

noktası budur. Sadece fizyolojik ihtiyaç değil sosyal ihtiyacından giderilmesi için hazırlanmış bir

araç özelliği taşımaktadır. Aşure ayında da durum farksızdır. Ancak ramazanda iftar veya sahurdaki gibi yemek toplantısı yapılmaz. Komşuların, eş, dost, akrabanın birbirlerine bir kâse aşure ikram

etmesi ile başlar ve biter. Buradaki amaç aşurenin yenip yenmemesi değil sosyal bağın

kuvvetlenmesi, yardımlaşmanın gerçekleşmesi ve bunun içinde yemek ile iletişim sağlanması durumu söz konusudur.

Yemek ve güç ilişkisinde bireylerin besin temin sürecindeki rolü belirleyici olabildiği gibi

yöneten ve yönetilen ilişkilerinin de yemeğe yansıdığını görmek mümkündür (Beşirli, 2010: 162). Yemekte saygınlık ve güç, katılımcıların hizmet görme miktarı ile ölçülebilir. Saygınlık göstergesi

olarak bireyin sofradaki konumlanması da önemlidir. Bir sebze veya et yemeğinin en çok talep

edilen kısmı en saygın kişi için ayrılabilir. Yemeğin kısımlarının saygınlığa göre dağıtımı

Türklerde görülen bir unsurdur. Sofrada herkesin oturacağı yer belli olup kişinin ifa ettiği görevi ve rütbesi ile birebir alakalı idi.

Tarih çoğunlukla, statü eşitsizliklerini sembolik şekilde ifade eden bir mitolojiye dayanır ve

bu eşitsizliklerin yol açtığı egemenlik-tabiiyet ilişkilerini meşrulaştırır (Balandier, 2010: 80). Semboller sistemi, toplumların sosyo-kültürel yapısını oluşturmaktadır. Sofrada oturulan yer, statü

farkı gibi etmenlerin yanında bazı yiyeceklerin tüketim hakkının da belli kesimlere verilmesi de

güçlü olanın yani baskın olanın (iktidarın) yemek üzerindeki etkisini gösterir. Dışarıda yemek yendiğinde masaya hesap gelince erkekler hesabı masanın altında, kimseye göstermeden ödenmesi

durumu kalıplaşmış bir davranış göstermektedir (Yeşil, 2005: 118).

6 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

Burada bahsedilen iktidar kavramı resmi bir ortamın yanında aile içi bireyler açısından

bakıldığında ekonomik sorumluluklar açısından eşit olmayan bir durumu işaret etmektedir. Yaş ve cinsiyet farklılığı da etkili olmaktadır. Yemeğin paylaşım farklılıkları, tarım toplumu, çitçi aile ve

endüstriyel düzenlemelerde oldukça çoktur. Bu durum kent yaşamında eşitsizlikten çok aile içi

eşitliğe dönüşmüş olsa da, erkek egemen toplumlarda, kadın çalışsa dahi erkek son sözü söyleyen ancak ilk yemek servisi yapılan birey haline gelmiştir. Ekonomik gelişmeler ve diğer nedenler

kadının çalışma yaşamına katılmasını sağlarken, yemek yeme alışkanlıklarının ev dışına tasması,

daha kısa sürede yemek ihtiyacını giderme zorunluluğu gibi sonuçlar doğurmuştur (Güler, 2007: 23).

Sosyokültürel yapı gereği, kadın ve genç kızlar yemek yapıcı ve sunucu, yetişkin erkekler

ile genellikle erkek çocuklar yemek alıcı rollere sahiptirler (Özdemir, 2005: 179). Burada kadın ve

erkeğin eşit olmama, erkeğin ekonomik imkânları sağlayıcı, kadının ise erkeğin kazandığı ile aldığı malzemeleri veya eşyayı kullanarak kadının ev işlerinden olan yemek yapma eylemini

gerçekleştirdiği görülür. Buna ilaveten, ritüelsel yemekler görünmeyen varlıklar ile katılımcıları

birbirine bağlamakla kalmaz, onlar ciddi sosyal işlevlerde sergilerler (Mintz ve Bois, 2002: 107). Yemek yeme öncesinde yapılan hazırlıklar, yemeğin yenileceği kişi(ler) ile olan samimiyet ya da

mesafe, bu kişilere olan saygınlık, statü farklılığının olması, öğün farklılığı gibi etkenler ardından

gelecek iletişim için gerçekleştirilen ritüelsel bir faaliyettir.

Etnologlar insanoğlunun yiyeceklerle ayinler, semboller ve inanç sistemlerini nasıl

ilişkilendirecekleri üzerine yapılan çalışma için birden çok giriş noktası buldular (Mintz ve Bois,

2002: 107). Görünmeyen varlıklarla bağ kurulması, bolluğun ve doyumun şükran duygusu ile

tanımlanması, üretim ve bereketin kutsanması gibi durumlar insanın varlık nedeni arayışı ile başlayıp, günümüze kadar süregelen bir olgudur. Dinsel bağlamda yiyecek, insanlar ile onların

inançlarını yiyecek ve zihinleri arasındaki güçlü bağlarla bağlamaktadır (Feeley-Harnik, 1995:

567). Geçmişten bugüne sahip olunan öğretiler neticesinde kazanılan değerlere uygun davranışlar içerisinde, yiyeceğin kutsiyet sayılması ile yokluğunda yalvarışın, varlığında ise şükran duygusu

yer almaktadır.

Bunun yanında “eksikliğin giderilmesi için yemekli uygulamalara başvurulması (inanç-

yemek/eğlence birlikteliği) Türkler tarafından etkili bir biçimde kullanı” gösterir (Özdemir, 2005: 180). Örneğin; çocuk sahibi olamayan bir kişinin çocuğu olduktan sonra eşe, dosta, komşuya helva

dağıtması veya yemek vermesi gibi uygulamalar Anadolu’nun birçok yerinde uygulanmaktadır.

“Doğum, nişan, evlilik, sünnet ve hatta ölüm gibi geçiş dönemleriyle ilgili yemeklerin çok kere ilk sembolik yemeği tatlıdır” (Özdemir, 2005: 188). Çünkü tatlı ile birlikte ilişkilerinde aynı

doğrultuda olumlu olacağı aile, akrabalık ilişkilerinin kuvvetlenip ağız tadının bozulmayacağı

inanışı hâkimdir. Yukarıdaki doğum âdetinde de bu tür bir inanış olduğu düşünülebilir çünkü tatlı türü yiyecekler Türk kültüründe en son yenir ve bunun da manası tatlılığın devam etmesi, onun

üzerine bir şey yenmeden sofradaki yemek yeme işlemi bittiğini göstermektedir.

Yemek zamanı aile fertlerinin sosyal etkileşimi, aile aktivitelerinin koordinasyonunun

sağlanması, üyeler arasında bilgilerin paylaşıldığı, bireylerin şekillendiği rutin bir içeriğe sahiptir. Yemek, aile için sistem olarak ilave fonksiyonlara sahiptir. Yemek aileler için yaşamı sürdürme

fonksiyonu yanında statü farklılaşması ve iş bölümünün sürdürülmesini sağlamaktadır (Beşirli,

2010: 162). Statü farklını belirleme, inanç yönü, fizyolojik ihtiyaçlar gibi yemeğin yani, görünürde somut bir madde olan malzemelerden elde edilen ürünlerin aslında gözle görülemeyen, elle

tutulamayan bir yönünün olduğu açıktır. Ne yazılı, ne sözlü bir iletişim taşımamakla birlikte,

sembolik, kendine özgü belli işaretler ile insan hayatında yer ettiği görülür. Kendine özgü yani yemeğe özel işaretlerden kastedilen, yöreden yöreye seslendirilişi farklı olan şiirlerin türlerini

belirlemede temel unsurlardan biri olan ezgi gibi, yemek de kendine has ezgiyi bünyesinde

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 7

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

barındırmaktadır. Sofra adaplarının, yemek çeşitlerinin, sosyal yaşantıyı bile etkileyen yemek yeme

alışkanlıklarının toplumdan topluma farklılık gösterdiği açıktır. O halde yemek ve iletişim arasında, insanlar arasında köprü kurabilmesi açısından önemli bir bağ vardır.

Dahası, “yaren, erfane, ferfane, sıra toplantıları, sıra geceleri” gibi sosyal mekânlarda bir

arada bulunulduğu sürece yemek, yakacak, su, elektrik giderleri ortamı kullanan kişiler tarafından karşılanmaktadır (Özdemir, 2005: 191). Özellikle toplantıların ana kaynağı olarak birlikte yenilen

yemek dikkati çeker. Paylaşım ortamı içerisinde aşını arkadaşı, akrabası, komşusu ile bölüşen

topluluk üyeleri bazı durumlarda evde yapılan yemekleri bu tür ortamlarda birleştirerek topluca yemektedirler. Yemeğin bir işin ortaklaşa yapılmasını sağlaması, yemeğin birlik ve beraberliğin

oluşturulması özelliğine sahip olduğu görülür.

Türk kültüründe dışarıda yemek yeme kültürü çok yaygın değildir. Özellikle akşam

yemeklerinde evde yapılan yemeklerin yenmesine özen gösterilir. Kadınların yapmış olduğu günlerde de dışarıdan hazır yiyecekler yerine çoğu kadın kendi yapmış olduğu böreği, çöreği,

pastayı misafirlerine ikram etmek ister. Bunun bir nedeni temiz olması ama asıl konumuzu

ilgilendiren kısmı, beğenilme arzusudur. İkramların gösterişi, çeşitliliği misafire yiyecekler üzerinden verilen bir mesaj niteliği taşımaktadır. Özenle hazırlanmış aperatif yiyecekler karşı

tarafın önemsendiğini, değer verildiğini göstermektedir.

Özellikle kırsal kesimde yemek yeme işlemi toplu yapılsa da, yer sofrası ya da masa etrafında gerçekleşse de kent yaşamına göre daha hızlı olmak durumundadır. Çünkü genellikle tek

kaptan yemek yeme geleneğinin hâkim olduğu zamanlarda doymak için hızlı hareket etmenin

gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca iş sırasında yemekte fazla zamanı harcamayıp tarlada çifte

çubuğa bir an önce yetişmek, işi tamamlamak kaygısı da çabuk yemekte rol oynuyordu (Tezcan, 1982: 123).

“Yemek sofralarının iletişimsel sistemi” adeta konuşma dili gibi kendine özgü bir işlevi

vardır (Özdemir, 2005: 177). Sunulan yemekler, yemeklerin sunuş sırası ve şekli birer iletişimsel sembol niteliğindedir. Türk kültüründe önce çorbanın servis edilmesi ve ardından ana yemek, tatlı

ve çay ya da kahve sıralaması yemek yeme olgusunun önemli bir parçasıdır. “Çayın aksine kahve”

ikramı, iletişimsel anlamda toplantının uzun süreli olduğunun göstergesi olarak anlaşılabilir

(Özdemir, 2005: 197). Toplumda çay her zaman içilebilen, daha ucuz, daha hızla ikram edilen bir içecek olmasına rağmen, kahvenin hazırlık aşaması, ücreti ve çok sık tüketilememesi gibi farklarda

iletişim boyutunu göstermesi açısından önemlidir.

Kahve içmek statünün psikolojik olarak yükselmesini sağlamaktadır denilebilir. Hatırlı misafir olma, güzel ağırlanma, önemli konular konuşma gibi durumlar kahve içimi ile doğru

orantılıdır. Bu durumlarda çay da tercih edilir. Burada üzerinde durulan konu en çok tercih edilen

tüketim maddesini belirlemek değil, iletişimsel olarak yemek kültüründe kahvenin nasıl bir izlenim yarattığı ve insan üzerinde bıraktığı sosyal etkidir.

Yaren sohbetlerinde iki kez kahve ikram edilir. Birinci ikram yemekten önce ikinci ikram

ise yemekten sonra edilir. Sohbetin yapıldığı, orta oyunlarının oynandığı, müziğin dinlendiği yaren

meclisinde son kahve misafire kalkıp gitmesi için bir mesaj niteliği taşımaktadır. Bazı yörelerde “kalk git kahvesi” olarak adlandırılan bu ikram kapanış türküsü niteliğindeki “Cezatir havası”

eşilğinde sunulmaktadır (Mirzaoğlu, 2003: 118).

Ayrıca kahve ve kahvehane kültürü üzerine yapılan bir çalışmaya göre yapılan anketin bir bölümü neden kahve falına bakıldığı ile alakalıdır ki; bu durum özellikle kahvenin telvesine

bakarak gelecekten haber verilmesi/alınması için de içildiğini göstermektedir (Ulusoy, 2011: 165).

Halk inancı unsurlarından fala bakma yolu ile karşılıklı iletişim ortamı sağlanmakta olup, bu durum birbirini tanıyan ya da hiç tanımayan iki kişi arasında meydana gelen sosyalleşmenin bir

8 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

göstergesidir. “Sosyalleşme ve sosyal müeyyidelerle aile üyelerine diğer insanlarla iletişim kurma,

uygun değerlerin kabul edileceğini öğretilir. Bu anlamda yemek masası bir sosyalizasyon forumudur” (Beşirli, 2010: 167).

Bu bağlamda yemekli yapılan toplantıları göz önünde bulunduracak olursak, iki şirket

arasında bir ortaklaşma imzalanması durumu düşünelim. Yemekli değil de, her hangi bir toplantı salonunda oldukça ciddi bir atmosferde geçen toplantıda, insanların gerginliği ve resmiyeti hem

toplantının uzamasını hem de sonucun olumsuz sonuçlanabilmesine neden olabilir. Oysa yemek

eşliğinde yapılan bir iş toplantısında tarafların iletişimi daha samimi olabilir ve daha müspet sonuçların elde edilebilir. “Yeme-içme tarzı ve beslenme alışkanlığı, yemekle ilişkili pek çok

durum, sosyalleşme süreciyle yakından ilgilidir” ifadesi kültürün yaşanması ile başlayan sürecin

kültürün devamlılığını koruyarak devam ettirildiğini açıklamakta olup kolektif davranışların

oluşmasında önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir (Kılıç vd, 2012: 715).

Bunun yanında toplu yenen yemeklerde insanlar daha uzun iletişim kurabilirler, çünkü

doyma hissi daha uzun bir zaman dilimine yayılmıştır. Ancak tek başına yenen yemekte bir an önce

yemeği yiyip, yapılacak işe devam etme gibi bir düşünce oluşur. Ayaküstü yenen yemekler, fast-food türü yiyecekler de iletişimin kısa olmasına, konuşulacak konuların daha basit olmasına neden

olmaktadır.

Yemeğin Kültürel İşlevi

Doğan Kaya’nın (1990: 9) Halk Edebiyatında Yemek Destanları adlı çalışmasında, bu

destanların “Türklerde yemek yeme ve mutfak kültürü ile ilgili olarak bilgiler ihtiva ettiğinden bir

bakıma vesika niteliği” özelliğine sahip olduğunu belirterek, yemek yeme işlevinin sadece gündelik

ihtiyacın karşılanması dışında, etnolojik açıdan da geçmişten bugüne yaşamın kültürel, sosyal, ekonomik alanında da iletişim boyutu ile karşımıza çıktığı göstermektedir. Yemek kültürü

hakkında edebiyatın kullanımı ile bilgi verilmesi mesajın alıcıya şiir türlerinden destan yolu ile

gönderilmesi, yemeğin iletişim özelliği taşıdığının bir göstergesidir.

Bunun yanında, hangi yörede ne tür yiyecek ve içecek yetiştiğini göstermek açısından,

yörede yetişen besin maddesi ile yörenin özdeşleştirilmesi de kısa ama kapsamlı bilginin verilmesi

için yeterlidir. Amasya elması, Malatya kaysısı, Kahramanmaraş dondurması gibi kelime

guruplarına bakıldığında hangi yörede hangi besin maddesinin ön planda olduğu açıkça görülmektedir. Bu tür tamlamalarla, kelimenin gücü ile verilmek istenen bilgi, kısaca alıcıya

ulaşmış olur.

Dahası yörelerin özdeşleştirildiği besin maddelerinin reklamı yapılarak daha çok alıcı bulması sağlanır. Aşağıdaki örnekte, yemeğe nasıl başlanması gerektiği, yemek yapana ve yiyene

saygı ve hürmet gösterildiği, haddinden fazla yenmemesi, sofra adabına göre hareket edilmesi ve

tatlının Türk mutfağı için önemini göstermesi açısından önemlidir. Görüldüğü gibi şiirlerimizde de her konu gibi yemek ile ilgili dizeler bize yemek kültürü için bilgi vermektedir

Al kaşığı eline

Besmele getir diline

Küçük büyük efendiler sofra sizin buyurun

El evi cennete benzer karnınızı doyurun

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 9

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

Allah AllahAllah

Lokmalar kabul ola

Muratlar hasıl ola

Yiyene helâl ola

Yedirene delil ola

Cennet taamı ola

Armudu sapı ile

Üzümü çöpü ile

Pekmezi küpü ile

Arsız olup sofrada çok taam yeme sakın

Ayıplarlar seni bazen iki tarafa bakın

Baklavayı görmeden doyma

Bamyayı yedim sayma

Bunun yanında yöresel tatların neler olduğunu göstermesi açısından da aşağıdaki Kamber

Nar’a ait şiir önemli bir yere sahiptir.

Tadı Damağımda Kaldı

Köyümdeki yemeklerin

Tadı damağımda kaldı

Tandırdaki ekmeklerin

Tadı damağımda kaldı

İlk kez giydiğim urbanın

Yılda kesilen kurbanın

Soslu düğürcek çorbanın

Tadı damağımda kaldı

Kırda otlayan sürümün

Çökelekli bir dürümün

Kuzukulak, pürpürümün

Tadı damağımda kaldı

Tereyağlı eriştenin

10 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

Bazlama ile ketenin

Bulgurdan içli köftenin

Tadı damağımda kaldı

Haşıl sofrada baş tacın

Pilavdır senin ilacın

Babikko ile omacın

Tadı damağımda kaldı (Kaya, 1990: 58).

Türk kültüründe yer alan milli yemeklerimizin, bu yemekler arasında günümüzde artık

yapılmayan yemeklerimiz hakkında bilgi vermektedir. Aynı yemeklere yöresel farklılıklardan

kaynaklanan başka adlar verilmesi de Türk sözcük dağarcığı için önemli bir yere sahiptir. Türk

yemek kültürü açısından destan türündeki bu dizeler, yemek çeşitleri hakkında bizleri bilgilendirir. Yemek konusunda ders niteliği taşıyan destan bir bakıma geçmişe şahitlik etmekte ve bizim

ulutulmaya yüz tutan yemek kültürümüz hakkında pek çok yemek çeşidini de hatırlatarak, iletişimi

sağlamaktadır. İletişim sözlü ve yazılı olduğu gibi, yazılı kaynakların bizlere aktaracağı şeyler açısından da iletişimin yazılı kaynaklardan sağlanabileceğini söylemek mümkündür. Çünkü

Kamber Nar gibi pek çok ozanın, aşığın, şairin yazdığı bu tarz yazılı kaynaklar aslında mevcut olan

mesajı, bilgiyi sunmaktır. Geçmiş ile günümüzün bağını kuran iletişim gücüne sahip kültürel bir unsur olan yemek, halk kültündeki yerini ve unutulan değerleri hatırlatmayı hedefleyen yaşayan

kültürel bellek unsurudur

Dahası yemek konulu atasözleri de halk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. “Pişmiş aşa

su katmak”, “Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş”, “Emek olmadan yemek olmaz”, Aç aman bilmez çocuk zaman bilmez”, “Parasız yemek olmaz” gibi yemek ile ilgili bazı atasözleri de

yemeğin hem fizyolojik, hem toplumsal boyutunu ortaya koyması açısından kayda değer nitelik

taşımaktadır. Atasözlerinin ve deyimlerin de günlük yaşantıda kullanılması yemek üzerine söylenen ve iletişim kurmada kullanılan edebi türler olarak hayatımızda yer aldığını görmek de

iletişimi kolaylaştırıcı özellikleri açısından önemli bir yere sahiptir. Bunun yanında baharın gelişini

ve tabiatın yeniden uyanışının kutlandığı kışın bitip yaz mevsimine geçişin sembolü Hıdırellez

kutlamaları kapsamında pişirilen yemekler ve yemeğin yenme alanları mitolojik zamanın izlerini taşımaktadır. Bereketin gelişinin de temsili olan Hıdırellez kutlamalarında “kuzu etinden yemek,

yapıp yemek, kırlardan toplanan çiçekleri kaynatıp onların suyunu içmek, kırlardan toplanan

yenilebilir otlardan çörek ve bazlama yapıp yemek, Hıdırellez gecesi suya girip banyo yapmak, bir eşyaya dua okuyup gül dibine gömmek, yeşil çimenlerde yuvarlanmak, ateş üzerinden atlamak”

gibi pratiklere bakıldığında yemeğin eğlence bağlamında yenilmesinin arka planında mitik inanç

sisteminin de yansıması görülür (Bakırcı, 2010: 858). Asıl amacın sadece yemek olmadığı ve yemeğin dini-büyüsel uygulamalarda bir araç niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır. Yemek kültürel

bağlayıcı özelliğini taşımaktadır.

Yemeğin temel taşlarından birisi olan ekmek ise kültürlerarası farklı öneme sahiptir. Türk

kültüründe ise ekmek sosyal ve kültürel hayatta önem arz eder. Ekmeğin kutsallığı, ekmeğe duyulan saygı ekonomik bağlamda da insanın yaşama dair bağlılığının en önemli sembolüdür.

“Ekmek parası kazanmak” söylemi hayatı idame ettirmenin başında gelen Türk yemek kültüründe

kutsallaşan özel mahiyetteki ekmeğin temsili niteliğe sahip olduğunu gösterip, aslında tüm beslenme ürünlerinin de genel adı olma özelliğini taşır.

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 11

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

“Ekmek üzerine edilen yeminler (ekmek çarpsın…) ve anlamlı sözler de (ekmek aslanın

ağzında, ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver, ekmeğine yağ sürmek, ekmeğini kanına doğramak)” gibi ifadeler ile ekmeğin kültürel olgu içerisindeki kullanımına işaret etmektedir (Koca

vd, 2014: 37). Ekmeğin elde edilmesinin zorluğu ile hayat şartlarının zorluğu, olmayacak gibi

görünen işin bilerek ya da bilmeyerek gerçekleşmesini sağlama, kutsalın cezalandırabileceği işlevi gibi özellikler yüklenmektedir.

Yemek ile Mizahın İlişkilendirilmesi

Mizahın işlevselliği ile bulunduğu ortama, zamana göre bağlamsal çeşitliliği göz önüne alındığında kişinin hoşça vakit geçirmesi, stresten uzaklaşması, sosyo-ekonomik şartların getirdiği

gerilimi azaltması gibi özelliklere sahip mizah hayatın her evresinde karşımıza çıkabilmektedir.

“İnsan, Kültür, Mizah” adlı çalışmasında G. Öğüt Eker (2009) gülme, mizah, mizah kuramları,

kültür-din ve mizah, tüketim-medya ve Türk mizah geleneği gibi başlıklar altında mizah konusunu derinlemesine araştırarak gülmenin felsefi, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik işlevleri ile

disiplinler arası bakış açısı sağlamıştır. Yemeğin kültürel bellekte yaşıyor olması ve bulunduğu

toplum hakkında tarihi belge niteliği taşıması kültürden kültüre yemeğin değişiklik göstermesi, hayatın sürdürülebilirliği için kutsal bir öneme sahip olması, yöreden yöreye aynı malzemeler ile

farklı yemek çeşitleri ortaya konulması tarihi, coğrafi ve sosyolojik veriler sağlamaktadır. Yemek

adları ile mizahın bütünleşmesi de kültür yaratmalarına bir örnektir. Kısacası dinamik özelliğe sahip kültür çerçevesinde yer alan “mizahi veriler, geçmişi bugüne ve geleceğe aktaran kodlardır”

(Eker, 2009: 83).

Yemek aileler için yaşamı sürdürme fonksiyonu yanında statü farklılaşması ve

işbölümünün sürdürülmesini sağlamaktadır (Beşirli, 2010: 168). Statü farkı, cinsiyet farklılığının yansıdığı ortam, inanç yönü, misafirperverlik, birlik ve beraberlik, sözlü gelenek, “ yemek

kültürümüzün mizahi yönleri” gibi pek çok pencereden bakılabilecek yemek kültürü ve iletişimsel

boyutu özellikle üzerinde durulması gerekilen noktalardır. (www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-3283/turk-yemek-antropolojisi.html).

Kültür Bakanlığının internet sayfasında Türk yemek Antropolojisi başlığı altında Türk

yemek kültürümüzün mizahi yönlerinden bahsetmektedir. Örneğin; Kadınbudu köfte, dilberdudağı,

hanımgöbeği... gibi yemek isimleri kadına özgü olanın yemeğe sirayet etmesidir. Mizahi halk yaşantısından alınan bir örnek ise şu şekildedir:

“İzmir’de köfte, döner, adana ve şişten oluşan karışık ızgara et yemeğine ‘Vali’ deniyor.

Konaktaki bir lokantada ısmarladığı ‘Vali’nin bir türlü gelmemesi üzerine şef garsonu uyaran kişi şu cevabı aldı:

- Abicim sizin Vali’nin tayini çıktı, hemen geliyor... diyerek sosyal yaşamda mizahın

yemek üzerinden yapılması kültürel zenginliğin ve espri anlayışının bir göstergesi olsa gerektir.

Görüldüğü gibi, mizah unsuru olarak bir yemeğe verilen ad, hikâye konusu olabilmekte ve

halkbilim unsurlarından biri haline gelebilmektedir. Tek başına mizahi bir anlamı olmayan

kavramlar bağlam merkezli olarak kullanıldığı ortama göre mizahi bir mana kazanır. “Bir klişeyi

ait olduğu bir bağlamdan hiç alakası olmayan başka bir bağlama taşımak, her zaman çok sevilen bir teknik” olduğundan özelliğini kaybetmiş, sıradanlaşmış bir kavram ya da olgu yeniden anlamlı hale

dönüşür (Zijderveld 2010: 178).

Yemek Kültüründeki Değişim

Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, teknolojik gelişmelerin hız kazanması gibi

durumlar genellikle ataerkil bir topluma sahip olan Türk toplumunun değişmesine neden olmuştur.

Bu sayede, evde yemek yapan kadın, çalışan bir bayan rolüne bürünerek, yemeğin tek kadın

12 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

tarafından yapılmaması ve evde kadın-erkek arasında eşitliği sağlamıştır. Çünkü teknolojik

gelişmeler sayesinde ve çalışan kadınların artması durumu, yemek hazırlama işini de hızlandırmaktadır. Türk mutfağının zahmet gerektirecek pek çok yiyeceği artık yerini daha kolay

yapılabilen yemeklere hatta hazır yiyeceklere, fastfoodlara bırakmıştır. “Fastfood” kültüründe

kültürlerarası etkileşimin büyük payı vardır (Arslan, 1997: 29).

Yukarıda belirtildiği gibi, teknolojik gelişmeler, okuma yazma oranının, nüfusun artması,

köyden kentte göç gibi nedenlerden dolayı üretici toplumdan daha çok tüketici topluma geçiş ile

beraber, tarım toplumundan endüstrileşme çağında yaşan bireylerin kaçınılmaz kültürel etkilere maruz kalmasından dolayı Türk mutfağının değişmesi de kaçınılmaz olmuştur (Aktaş ve Özdemir,

2005: 27).

Bölgenin alt bölgelerinde yazarlar yiyecekleri kültürleşme, statü, saygınlık, kentleşme ve

diğer sosyal süreçlerin göstergesi olarak buldular. Dahası, ekonomi ve sosyal sistemlerdeki kesin değişiklikler yiyecek alışkanlıklarının değişimini beraberinde getirmiştir (Bennett; Smith;

Passin,1942: 647). Medyadaki reklamların ilgi çekici ve sürekli hale gelmesi de yemek kültürünün

değişmesinde önemli etkenlerden biridir. Bu bağlamda insan hayatında önemli bir yere sahip olan yemek, gereksinim duyulduğunda daha hızlı ulaşılma algısını güçlendirerek, yoğun kent yaşamına

ayak uydurmuş ve fastfood tarzı yiyeceklerin tüketilmesi kaçınılmaz olmuştur. Türk mutfak

gelenek ve göreneklerinde ve sofra adabında büyük değişiklikler meydana gelmiştir (Maviş, 2003: 63). Beslenme alışkanlığını değiştiren, bu tür yiyecekler batı kültürünün etkisidir. Özenle

hazırlanmayan, zamana karşı yarış halinde olan besin tüketimi, zamanın bağlayıcı özelliğini

ortadan kaldırmaya aday olarak görülmektedir. Geçmiş kültürümüz ile olan iletişimin

zayıflamasının önemli etkilerinden birisi zahmetsiz aş üretme sistemidir. Toplumsal ihtiyaçlar ve hayatı idame ettirebilmenin gerektirdiği koşullar doğrultusunda zamanın büyük çoğunluğunu

çalışarak geçiren birey statü kazanma, iş hayatında ilerleme gibi kendi ihtiyaçlarından başka

sosyalleşme ve toplumsal kabul görme gibi hedefler doğrultusunda üretken olarak görülmektedir. Ancak tüketim kültürünün bir parçası olarak maddi tüketimin yanında somut olmayan tüketim

kapsamındaki kültürel yozlaşma çarkının da dişlisi haline gelmektedir. Bu duruma örnek olarak

ülkemizde özellikle özel okullarda, üniversitelerde, yurtdışı bağlantılı eğitim kurumlarda kutlana

gelen ve kent ritüeli olarak da içselleştirilen “Cadılar Bayramı” etkinlikleri düzenlenmektedir (Çoşkun vd, 2014: 502). Cadılar Bayramı kapsamında yapılması gerekilen hazırlıkların öğretimi

uygulamalı bir şekilde öğretilerek kültürümüze aktarılmaktadır Yemek kültürümüzdeki hızlı

tüketim ürünleri ile aslında kültürel değerlerimizin tüketiminin gerçekleştiği gözden kaçırılmamalıdır. Özellikle ABD’ne ait kültürün Türkiye’de uygulanabiliyor olması yemek

kültürümüze “Hallowen Pastası” gibi bir kavramında geçmesine sebep olmuştur (Çoşkun vd, 2014:

502). Geleneğimizde yer almayan ve herhangi bir tarihsel geçmiş olmayan bu tür uygulamalar sömürgeciliğin kılık değiştirmiş hali olarak görülmekte olup her yıl düzenli halde kutlanması da

kültürel belleğin bozularak yeni kültürlere hazırlanması şeklinde yorumlanabilir.

Yemeğin Farklı Kültürlerdeki İşlevi

Türk kültüründe cinsiyet farklılığı, yemek seçiminde de etkili bir rol oynar. Erkeğin yediği ya da yiyebileceği yiyecekler kadınınkilerden farklıdır. Daha hafif yiyecek ve içecekler kadınlara

özgü gibi algılanırken, daha yağlı, ağır, sert yiyecek ve içecekler erkeklere özgü gibi algılanmaya

neden olur. Cinsiyete göre yemek çeşidi birçok kültürde görülür (Goode, 2005: 173).

Amerikan popüler kültüründe erkekler kırmızı et ve patates yerler ve beyaz et “quiche”

(içinde tatlı veya tuzlu dolgu maddesi bulunan poğaça benzeri yiyecek) lerden sakınırlar (Goode,

2005: 173). Kırmızı etin yenmesi erkeksi bir tavır olarak benimsenirken, tavuk eti ve poğaça ise erkekler tarafından tercih edilmeyebilir. Bunun yanında Türk toplumunda süt içmenin çocuksu bir

hareket belirttiği bilinmektedir. Çünkü Türk dilinde çocuk ve genç ayrımını belirleyen önemli

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 13

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

unsurlardan birisi de yiyecek ve içecek alışkanlığımızdır. Bu alışkanlıkta süt kuzusu, süt çocuğu

gibi adlandırmaları beraberinde getirerek, sütün çocuksu bir sembol olduğunu göstermektedir (Hazar, 2006: 251).

Bir başka kültür ile karşılaştırma yapılacak olursa, Çinliler özellikle eti çok kaynatmaz,

pişirmedikleri ve böylece “nesnenin özüne saygı” duyduklarına işaret etmektedirler. Çatal ve bıçak kullanarak da yemeği mıncıklamayı sevmezler. Bıçak kullanımını yemeğe karşı bir saygısızlık, bir

günah olarak düşündükleri belirtilmektedir (Belge, 2008: 15). Bizim kültürümüzde ise tam tersine

çiğ et yenmez ve uzun süre kaynatılır ve pişirilir. Burada yemek ile din ilişkisi de etkilidir. Çünkü çiğ etin, kanlı etin yenmesi doğru değildir. Çinliler elleri ile yemek yediklerinden önceden

yiyecekleri her şeyi küçük parçalara ayırırlar ve sonra yerler. Bizde ise yemek esnasında bu işlem

gerçekleşir. Çinlilerin her şeyi ayırma, küçük parçalara bölmesi ekonominin getirmiş olduğu bir

davranıştır (Belge 2008: 17). Bu nedenle tedbirli ve tasarruflu olma gerekliliğini yerine getirdikleri görülür.

Japonlarda ise yemeğin tadından ziyada görünüşü önemlidir. Diğer bir deyişle Japon

yemeğinde görünüş lezzetten önce gelir (Belge, 2008: 16). Yemeğe saygı, ekonomik etkenler, yemeğin görüntüsü gibi durumlar kültürlerin kendine has özellikleri arasındadır. Bu özellikler

kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Ancak ne olursa olsun, sadece yemeğe biyolojik

ihtiyaçların karşılanması için doyurucu bir madde olarak bakmak,

Yemeğin ayrı bir dili olduğunun fark edilmesini engelleyebilir. Yemeğe özgü bu dil,

kültürlerin konuştuğu dil ile dolayısıyla kültürü ile birebir ilişkilidir.

Sonuç

Sosyo-ekonomik süreç göz önünde bulundurularak yemeğin sosyal işlevinin temelinde paylaşılma özelliği olduğu konusu vurgulanmıştır. Bunun yanında yemeği genellikle kadının

hazırlaması kadının evde hâkimiyeti elinde tutmasının günümüzde değişikliğe uğradığına işaret

edilmiştir. Özellikle yemeğin iletişim boyutu içerisinde toplumsal işlevinin ne olduğuna, halk edebiyatındaki yansımasına, mizah ile olan ilişkisine, kültürel değişimin yemek yeme alışkanlığı ve

modern yaşamın yemek kültürüne etkilerinin neler olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Yemeğin günlük ihtiyaç gereği tüketilmesinin yanında kültürel bir sembol olduğu da ortaya

çıkarılmıştır. Geçmişten günümüze Türk mutfak kültüründe olduğu gibi dünyanın her ülkesinde kendi kültürleri çerçevesinde hayatın içerisindeki toplumsal bir simge olan yemeğin sosyal statüyü,

iletişimi, gücü temsil etmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Yemeğin kendine özgü sembolleri

içermesinden dolayı belli ritüeller de kültürün beslenme konusundaki önemi de ortaya konulmuştur. İletişim ve yemek arasındaki etkileşim sosyalleşme süreci göz önünde

bulundurularak açıklanmaya çalışılmıştır. Sosyal sınıfların olduğu ülkelerde yemekler sınıfları

oluşturmuştur. Tarımla uğraşan toplumlar ile endüstrileşmiş toplumlar arasında yiyecek tüketiminde farklılıklar vardır. Bu durum o toplumların ekonomik gelişmişlik süreçleri hakkında

bilgi verdiği ortaya konulmuştur.

Modern yaşamda yemek yeme kültürünün değiştiğine işaret edilmiştir. Fastfood tarzı

yiyecekler belli yemek ritüellerini ortadan kaldırmıştır. Yemek hazırlama evresinin ortadan kalkıp sadece topluk hissini gidermeye yönelik bir alışkanlık olan fastfood tüketimi, insanların zamanla

yarış halinde olduklarını, özentiyi, kendini farklı hissetme ve farklı gösterme gibi hareketlerin

ortaya çıkardığı tespit edilmiştir. Halkbilimi unsurlarından olan destanların yemek üzerine yazılması, halkın hayatındaki önemini vurgulaması açısından son derce önemlidir.

Bunun yanında, yemek ile ilgili mizahi unsurların da yer aldığı belirtilmiştir. İletişimin

sözlü, yazılı olmasının yanında sembolik iletişim olarak nitelendirebileceğimiz yemeğin, yemekteki

14 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

davranışların, olaylara yön verişinin, yenilen yemek ile bağlam arasındaki ilişkinin ortaya

çıkarılması, yemeğin kültürel bir vitrin olduğunun göstergesidir. Bu bağlamda, toplumların yemek çeşitlerinden, yemek yeme alışkanlıklarına, yemeğin sunuluşundan, yenilen yemeklerin sırasına ve

ortama göre değişen statü ve güç ilişkisine kadar pek çok sosyal ve kültürel içerikli etkenler

insanlar ve toplumlar arasında iletişimsel bir köprü oluşturduğu tespit edilmiştir.

KAYNAKÇA

AKTAŞ, A. ve Özdemir, B. (2005). Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi. Ankara: Detay Yayıncılık.

ARAZ, Nezihe. (1996), Tatlı Tatlı Yiyelim, Tatlı Tatlı Konuşalım”, Eskimeyen Tatlar: Türk Mutfak

Kültürü. (Editörler: Ersu Pekin, Ayşe Sümer). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı.

ARSLAN, P. (1997). Toplumun Geleneksel Yemek Kültürünün Değişimi-Hızlı Hazır Yemek

Sistemine (FastFood) Geçiş. Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları.

Yayın No: 20. s.29-34.

BAKIRCI, Nedim. (2010). “Hıdırellez ve Niğde’de Unutulan Bir Gelenek: Niğde Cumaları

/Hıdırellez And A Forgotten Tradition In Niğde: The Niğde Fridays”, Turkish Studıes-

International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkishh Or

Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 5/3, Summer 2010, Www.Turkishhstudies.Net, Doi Number :http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.1512, p. 855-864.

BALANDİER, Georges. (2010). Siyasal Antropoloji. çev. Devrim Çetinkasap, İstanbul. İş Bankası

Kültür Yayınları.

BAŞGÖZ, İlhan ve Azadovski, Mark. (2002).Sibirya’dan Bir Masal Anası İçinde. Ankara: Kültür

Bakanlığı Yayınları.

BELGE, Murat. (2008). Tarih Boyunca Yemek Kültürü. İstanbul: İletişim Yayınevi.

BELK, Russel W. ve Ger, Güliz, Askegaard, Soren. (1996). Metaphors of Consumer Desire. Advances in Consumer Research, 23, pp.368- 373.

BENNETT, John, Harvey, W. Smith ve Herbert L.Passin. (1942). Food and Culture in Southern

Illinois-A Preliminary Report, American Sociological Review, 7(5), pp. 645-660.

BEŞİRLİ, Hayati. (2010). Yemek, Kültür Ve Kimlik. Millî Folklor, C.11, (87), s.159-169.

COŞKUN, Çıblak, Nilgün ve Harika Zöhre (2014). “Küreselleşme Ve Tüketim Kültürünün

Yaygınlaşması Bağlamında Türkiye’de Cadılar Bayramı / Halloween In Turkey Within The Context Of Spread Of Consumption Culture And Globalization”, TURKİSHH

STUDIES- International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkishh

or Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 9/3, Winter 2014, www.Turkishhstudies.net, DOI

Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.6435. p.497-506.

DEDEOĞLU, Ö. Ayla; Savaşçı, İpek. (2005).Tüketim Kültüründe Beden Güzelliği ve Yemek

Yeme Arzuları: Kadınların Tüketim Pratiklerine Yansıması, Eğe Üniversitesi işletme

Fakültesi Dergisi, C. 5, (12), s.77-87.

DUNDES, Alan, (2006).Doku Metin ve Konteks, çev. Metin Ekici, Halk Biliminde Kuramlar ve

Yaklaşımlar I, Ankara: Geleneksel Yayıncılık, s.58-77

EKER, G.Ö. (2009). İnsan, Kültür, Mizah. Ankara: Grafiker yayınları.

İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü 15

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

ERÖZ, Mehmet. (1977). Türk Yemek Adetleri. Türk Kültürü Araştırmaları. İstanbul: Kutluğ

Yayınları.

FIEDLHOUSE, Paul. (1996).FoodandNutrition.CustomsAndCulture. London:

Chapman@HallPublishing.

GOODE, Judith. (2005). Yemek. (Çev: Fatih Mormenekşe).Millî Folklor, C. 9(67), s.172-176.

GÜLER, Sibel. (2007). Türk Mutfağının Değişim Nedenleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme.

I.Uluslararası Gastronomi Sempozyumu ve Sanatsal Etkinlikler. 4-5 Mayıs 2007,Antalya.

Cilt.18, Sayı: 2, s.18-28.

HARNIK Feeley G.(1995). Religion and Food: An Anthropological Perspective. Journal of the

American Academy of Religion, vol. 63, No. 3, Thematic Issue on"Religion and Food", pp.

565-582.

HAZAR, Mehmet. (2006). Türk Dilinde Çocuk ve Genç. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Sempozyumu. Ankara: 04-06 Ekim 2006, s.249-277.

KAYA, Doğan. (1990). Sivaslı Âşıklardan Yemek Destanları. Milli Folklor, C. 1(7), s.56-59.

KAYA, Doğan. (2007). Halk Edebiyatında Yemek Destanları. Motif, S. 48, s. 4-11.

KILIÇ, Sami ve Ali Bayraktar. (2012). “İslamiyetten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecekler” Food

and Drinks Before Islam Among Turks”, Turkishh Studıes- International Periodical for the

Languages, Literature and History of Turkishh or Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume7/2,Winter2014,www.Turkishhstudies.net,DOINumber:http://dx.doi.org/10.7827/T

urkish Studies.3336, p.707-716.

KOCA, Nusret ve Hakkı YAZICI. (2014). “Coğrafi Faktörlerin Türkiye Ekmek Kültürü Üzerindeki

Etkileri /The Impacts of Geographical Factors On The Bread Culture Of Turkey”, Turkishh Studıes- International Periodical for the Languages, Literature and History of

Turkishh or Turkic-ISSN: 1308-2140, Volume 9/8, Summer 2014,

www.Turkishhstudies.net, DOI Number :http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7297, p.35-45.

KÖKSAL, Orhan. (1984). “Psiko Sosyal Yönden beslenme, Ağız Tadı ve Tatlıların Sağlık

Yönünden Durumları”. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Geleneksel Türk Tatlıları

Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Başbakanlık Yayınevi.

MAVİŞ, F. (2003). Endüstriyel Yiyecek Üretimi. Ankara: Detay Yayıncılık.

MINTZ, W. Sidney ve Bois, M. DuChristine. (2002). The Anthropology of Food and Eating.

Annual Review of Anthropology, vol. 31, pp. 99-119.

MİRZAOĞLU, Gülay. (2003). Bir Tarihî Türkü: Cezayir. Türkbilig, C.6 s.117-126.

ÖGEL, Bahaeddin. (1982). “Türk Mutfağının Gelişmesi ve Türk Tarihi Gelenekleri”. Türk Mutfağı

Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Kültür Turizm Bakanlığı Araştırma Dairesi Yayınları, s.15–18.

ÖZDEMİR, Nebi. (2005). Türk Eğlence Kültürü. Ankara: Akçağ yayınları.

SCEATS, Sarah. (2000).Food, Consumption and The Body in Contemporary Women’s Fiction.

London: Cambridge University Press.

STOELTJE J. Beverly. (2005). Festival. çev: Petek Ersoy. Milli Folklor, C.9(67),s.160-169.

16 Ali Osman ABDURREZZAK

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 9/11 Fall 2014

SÜRÜCÜOĞLU, M. Saip ve Akman, M. (1998). Türk Mutfağının Tarihsel Gelişimi ve Bugünkü

Değişim Nedenleri. Standart Dergisi, Temmuz, Sayı 439, s. 42-53.

TEZCAN, Mahmut (1982), “Türklerde Yemek Yeme Alışkanlıkları ve Buna İlişkin Davranış

Kalıpları”, Türk Mutfağı Sempozyumu Bildirileri, 31 Ekim-1 Kasım 1981, Kültür ve

Turizm Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları: 41, Seminer Kongre Dizisi Bildirileri Dizisi: 12, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.

TEZCAN, Mahmut. (1993). Yemeklerin Toplumsal Fonksiyonları. Ankara: Türk Halk Kültürünü

Araştırma ve Tanıtma Vakfı. Yayın No:20,s.54-60.

TEZCAN, Mahmut. (2000). Türk Yemek Antropolojisi Yazıları. Ankara: T. C. Kültür Bakanlığı

Yayınları: 2515.

UHRİ, Ahmet. (2011). Boğaz Derdi- Tarım ve Beslenmenin Kültür Tarihi. İstanbul: Ege Yayınları.

ULUSOY, Kadir. (2011). Türk Toplum Hayatında Yaşatılan Kahve ve Kahvehane Kültürü. Millî Folklor, C.12(89), s.159-169.

YEŞİL, Nilüfer. (2005). Sözlü Kompozisyondan Listeye, Listeden StandUp’a Fıkranın Dönüşümü:

Türkleri Anlama Kılavuzu’na Eleştirel Bir Bakış. Milli Folklor, C.9(67) s.115-119.Kültür ve Turizm Bakanlığı. www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-3283/turk-yemek

antropolojisi.html(E.T. 25.07.2005).

ZIJDERVELD, C. Anton. (2010). Klişelerin Diktatörlüğü (Çev: Kadir Canatan). İstanbul: Açılım Kitapcılık.