59
PSİKİYATRİ HEMŞİRELİĞİ DERGİSİ JOURNAL of PSYCHIATRIC NURSING CİLT/VOLUME 3 SAYI/ISSUE 2 YIL/YEAR 2012 PSİKİYATRİ HEMŞİRELERİ DERNEĞİNİN YAYIN ORGANIDIR ISSUED BY THE PSYCIATRIC NURSES ASSOCIATION PSİKİYATRİ HEMŞİRELİĞİ DERGİSİ JOURNAL of PSYCHIATRIC NURSING CİLT/ VOLUME 3 SAYI/ ISSUE 2 YIL/ YEAR 2012 ISSN 1309-3568 Meme Kanseri Olan Evli Kadın Hastaların Eşler Arası Uyum ve Baş Etme Biçimleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi The Analysis of the Relationship Between Marital Adjustment and Coping Strategies in Married Women with Breast Cancer Ayaktan İzlenen Psikiyatri Hastalarında İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı Internalized Stigma and Self-Esteem in Outpatients with Psychiatric Illness Antipsikotik İlaç Kullanan Bir Grup Yatan Hastada İlaç Yönetimi Eğitiminin Değerlendirilmesi Assessing Medicine Management Education in Psychiatric Inpatients Who use Antipsychotic Medicine Alkol Bağımlılarının Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi Investigation of Factors Affecting The Process of Psychotherapy of Alcohol Dependents İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü The Effects of Infertility on Women’s Mental Health and Role of Psychiatric Nursing Depresyon Tanılı Birey ve Hemşirelik Yaklaşımı Individual with a Diagnosis of Depression and Nursing Approach Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale: Olgu Sunumu Developmental and Situational Crisis Intervention: A Case Study Türk Psikiyatri Dizini, Türkiye Atıf Dizini, Index Copernicus ve Gale/Cengage Learning’de dizinlenmektedir. Indexed in Turkish Psychiatry Index, Turkish Citation Index, Index Copernicus, and Gale/Cengage Learning. KARE YAYINCILIK n

PSHD 2012-2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

The Psychiatric Nursing Journal is a publication issued by the Psychiatric Nurses Association. The publication is a refereed journal aiming to cover studies relating to psychiatric nursing practices, training, management, and researches on the basis of scientific, theoretical and philosophical approaches within the range extending from primary care services to rehabilitation. The journal is published in Turkish and English.

Citation preview

Page 1: PSHD 2012-2

PSİK

İYAT

Rİ H

EM

ŞİRELİĞ

İ DER

GİSİ • JO

UR

NA

L of PSY

CH

IAT

RIC

NU

RSIN

GC

İLT/V

OLU

ME 3 • SA

YI/ISSU

E 2 • YIL/Y

EA

R 2012

PSİKİYATRİ HEMŞİRELERİ DERNEĞİNİN YAYIN ORGANIDIR

ISSUED BY THE PSYCIATRICNURSES ASSOCIATION

PSİKİYATRİHEMŞİRELİĞİDERGİSİJOURNAL of PSYCHIATRIC NURSINGC İ LT / V O L U M E 3 • S AY I / I S S U E 2 • Y I L / Y E A R 2 0 1 2

ISSN

13

09

-35

68

Meme Kanseri Olan Evli Kadın Hastaların Eşler Arası Uyum ve Baş Etme Biçimleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesiThe Analysis of the Relationship Between Marital Adjustment and Coping Strategies in Married Women with Breast Cancer

Ayaktan İzlenen Psikiyatri Hastalarında İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı Internalized Stigma and Self-Esteem in Outpatients with Psychiatric Illness

Antipsikotik İlaç Kullanan Bir Grup Yatan Hastada İlaç Yönetimi Eğitiminin Değerlendirilmesi Assessing Medicine Management Education in Psychiatric Inpatients Who use Antipsychotic Medicine

Alkol Bağımlılarının Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesiInvestigation of Factors Affecting The Process of Psychotherapy of Alcohol Dependents

İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin RolüThe Effects of Infertility on Women’s Mental Health and Role of Psychiatric Nursing

Depresyon Tanılı Birey ve Hemşirelik YaklaşımıIndividual with a Diagnosis of Depression and Nursing Approach

Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale: Olgu SunumuDevelopmental and Situational Crisis Intervention: A Case Study

Türk Psikiyatri Dizini, Türkiye Atıf Dizini, Index Copernicus veGale/Cengage Learning’de dizinlenmektedir.

Indexed in Turkish Psychiatry Index, Turkish Citation Index, Index Copernicus, andGale/Cengage Learning.

KARE YAYINCILIKn

Page 2: PSHD 2012-2
Page 3: PSHD 2012-2

EDİTÖRLER KURULU / EDITORIAL BOARDEDİTÖR / EDITOR IN CHIEFNurhan ERENNazmiye KOCAMAN YILDIRIM

YARDIMCI EDİTÖRLER / ASSOCIATE EDITORSHülya BİLGİNSelma DOĞANPerihan GÜNER KÜÇÜKKAYA

İSTATİSTİK DANIŞMANI / STATISTICAL CONSULTANTRian DİŞÇİ

ULUSAL DANIŞMA KURULU / NATIONAL SCIENTIFIC ADVISORY BOARDFiliz ADANAEbru AKGÜN ÇITAKGülsüm ANÇELBerna ARİFOĞLUHülya ARSLANTAŞNesrin AŞTIAysun BABACAN GÜMÜŞLeyla BAYSAN ARABACIAyşegül BİLGENihal BOSTANCI DAŞTANKadriye BULDUKOĞLUSevim BUZLUSibel COŞKUNOlcay ÇAMZekiye ÇETİNKAYA DUMAN

Fatma DEMİRKIRANSelma DOĞANŞeyda DÜLGERLERFatma EKEREsra ENGİNNevin GONCA ONANAyça GÜRKANÖzlem IŞILSongül KAMIŞLISemra KARACAGülseren KESKİNMeral KELLECİYasemin KUTLULeman KUTLULeyla KÜÇÜK

Fahriye OFLAZAyşe OKANLIFatma ÖZAyşe ÖZCANNeslihan ÖZCANGönül ÖZGÜRÇaylan PEKTEKİNGülcem SALA RAZIGülay TAŞDEMİRHavva TELGülşen TERAKYEBesti ÜSTÜNSerap YILDIRIM

TEKNİK EDİTÖR / TECHNICAL EDITORArzu AYDOĞDU

DİL EDİTÖRÜ / LINGUISTIC EDITORCorinne LOUGUE CAN

PSİKİYATRİ HEMŞİRELERİ DERNEĞİNİN YAYIN ORGANIDIR

ISSUED BY THE PSYCIATRICNURSES ASSOCIATION

PSİKİYATRİHEMŞİRELİĞİDERGİSİJOURNAL of PSYCHIATRIC NURSINGC İ LT / V O L U M E 3 • S AY I / I S S U E 2 • Y I L / Y E A R 2 0 1 2

ISSN

13

09

-35

68

Türk Psikiyatri Dizini, Türkiye Atıf Dizini, Index Copernicus veGale/Cengage Learning’de dizinlenmektedir.

Indexed in Turkish Psychiatry Index, Turkiye Citation Index, Index Copernicus, and Gale/Cengage Learning.

ULUSLARARASI DANIŞMA KURULU / INTERNATIONAL EDITORIAL BOARDLeonard BOWERS Jeanne A. CLEMENT

John CUTCLIFFEPeter PHILLIPS

Roland VAN DE SANDE

Neslihan KESER ÖZCANFahriye OFLAZGül ÜNSAL

Page 4: PSHD 2012-2

PSİKİYATRİ HEMŞİRELİĞİ DERGİSİ JOURNAL of PSYCHIATRIC NURSING

ISSN 1309 - 3568

CİLT / VOLUME 3 SAYI / ISSUE 2 YIL / YEAR 2012

PSİKİYATRİ HEMŞİRELERİ DERNEĞİ YAYIN ORGANIISSUED BY THE ASSOCIATION OF PSYCHIATRIC NURSES

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü / Owner and Publishing Manager Psikiyatri Hemşireleri Derneği adına

Nurhan EREN

PSİKİYATRİ HEMŞİRELERİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULUASSOCIATION OF PSYCHIATRIC NURSES BOARD

Başkan / President Yasemin KUTLU Başkan Yardımcısı / Vice President Semra KARACA Genel Sekreter / Secretary General Hacer ATİK TOSUNLAR Genel Sekreter Yardımcısı / Vice Secretary General Zeynep KOÇ Sayman / Treasurer Arzu AYDOĞDU Sayman Yardımcısı / Vice Treasurer Hatice KIRTAŞ AŞIK Yönetim Kurulu Üyeleri / Members Hülya BİLGİN Nevin GONCE ONAN Neslihan KESER ÖZCAN

YAZIŞMA ADRESİ / CORRESPONDENCEe-posta / e-mail: [email protected]

Psikiyatri Hemşireleri Dergisi Yayın Koordinasyonu: KARE Yayıncılık • karepublishingTel: 0216 550 6 111 Faks: 0216 550 6 112 e-posta: [email protected]

Adres: Söğütlüçeşme Cad. No: 76/103, Sevil Pasajı, 34730 Kadıköy, İstanbul

Yayına hazırlama / Publisher: KARE Yayıncılık / KARE PublishingBasım tarihi / Press Date: Ağustos / August 2012

Reklam ve tanıtım sorumlusu / Advertisement Director: Hilal ÇEBECİ

Dört ayda bir yayınlanır / Published three times a year • Yayın türü / Type of publication: Süreli yayın / PeriodicalBaskı adedi / Circulation: 750 • Baskı / Press: Yıldırım Matbaacılık - İstanbulSayfa tasarım / Design: Ali CANGÜL • Kapak tasarım / Cover: Cengiz AKIN

Türk Psikiyatri Dizini, Türkiye Atıf Dizini, Index Copernicus ve Gale/Cengage Learning’de dizinlenmektedir. Indexed in Turkish Psychiatry Index, Turkiye Citation Index, Index Copernicus, and Gale/Cengage Learning.

Bu dergide yayınlananların telif hakkı Psikiyatri Hemşireleri Derneği’ne aittir. © 2012Material published in the Journal is covered by copyright © 2012 Association of Psychiatric Nurses. All rights reserved.

Bu dergide kullanılan kağıt ISO 9706: 1994 standardına uygundur.This publication is printed on paper that meets the international standart ISO 9706: 1994.

Türkçe ve İngilizce tam metinlere İnternet erişimi ücretsizdir (www.phdernegi.org). Free full-text articles in Turkish and English are available at www.phdernegi.org.

Page 5: PSHD 2012-2

Editörden .................................................................................................................................................................................................................................... iv

ORİJİNAL MAKALE (ORIGINAL ARTICLES)

Meme Kanseri Olan Evli Kadın Hastaların Eşler Arası Uyum ve Baş Etme Biçimleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi The Analysis of the Relationship Between Marital Adjustment and Coping Strategies in Married Women with Breast Cancer

Elçin BABAOĞLU AKDENİZ ..........................................................................................................................................................................................53

Ayaktan İzlenen Psikiyatri Hastalarında İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı Internalized Stigma and Self-Esteem in Outpatients with Psychiatric Illness

Havva TEL, Şükran ERTEKİN PINAR .........................................................................................................................................................................61

Antipsikotik İlaç Kullanan Bir Grup Yatan Hastada İlaç Yönetimi Eğitiminin Değerlendirilmesi Assessing Medicine Management Education in Psychiatric Inpatients Who use Antipsychotic Medicine Çiğdem TATAR YÜKSEL, Fahriye OFLAZ .................................................................................................................................................................67

Alkol Bağımlılarının Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi Investigation of Factors Affecting The Process of Psychotherapy of Alcohol Dependents Esra ENGİN, Ayşegül SAVAŞAN ...................................................................................................................................................................................75

DERLEME (REVIEW)

İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü The Effects of Infertility on Women’s Mental Health and Role of Psychiatric Nursing

Aysel KARACA, Gül ÜNSAL ..........................................................................................................................................................................................80

Depresyon Tanılı Birey ve Hemşirelik Yaklaşımı Individual with a Diagnosis of Depression and Nursing Approach

Şükran ERTEKİN PINAR, Havva TEL .........................................................................................................................................................................86

OLGU SUNUMU (CASE REPORT)

Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale: Olgu Sunumu Developmental and Situational Crisis Intervention: A Case Study

Arzu AYDOĞDU, Nazmiye KOCAMAN YILDIRIM, Mine ÖZKAN, Sedat ÖZKAN .....................................................................................92

Tez Tanıtımı ...............................................................................................................................................................................................................................98

Ölçek Tanıtımı ..........................................................................................................................................................................................................................99

Kitap Tanıtımı .......................................................................................................................................................................................................................100

Yazarlara Bilgi .......................................................................................................................................................................................................................101

Instructions for Authors ..................................................................................................................................................................................................103

İÇİNDEKİLER / CONTENTSiii

Page 6: PSHD 2012-2

Değerli Meslektaşlarımız,

Dergimizin 3. yılında biraz gecikmeyle de olsa sizlerle yola devam etmekten memnuniyet duy-maktayız. Her geçen sayıda psikiyatri hemşireliğinin teori ve uygulamalarında rehber oluşturacak özelliklere uygun araştırma, derleme ve olgu sunumlarını seçmeye çalışmaktayız.

Bu sayıda da psikiyatri hemşireliğinin gelişmekte olan rollerini yansıtan önemli araştırma ve derleme yazıları yer almaktadır. İlaç tedavilerinde uygulama ve etkinliğinin değerlendirilmesi aşa-malarında hemşirenin eğitsel işlevlerini yansıtan, antipsikotik ilaç kullanan bir grup yatan hastada ilaç yönetimi eğitiminin değerlendirilmesi başlıklı yarı deneysel bir çalışma, ayaktan izlenen psi-kiyatri hastalarında içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı, alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktörlerin incelenmesi gibi psikiyatri için zorlayıcı alanları ele alan iki yararlı araştırma ve fiziksel hastalıklar ve ruh sağlığı bağlantısını ele alan meme kanseri olan evli kadın hastaların eşler arası uyum ve baş etme biçimleri arasındaki ilişkinin incelenmesi konulu 4 araş-tırma yazısı yer almaktadır. Çağımızın en yaygın ruh sağlığı sorunlarından birisi olan depresyon tanılı birey ve hemşirelik yaklaşımı konusunda bir derleme çalışması ile, infertilitenin kadın ruh sağlığı üzerine etkileri ve psikiyatri hemşireliğinin rolü konulu derleme yazısı da yer almaktadır. Gelişimsel ve durumsal krize müdahale konusunda bir olgu sunulmaktadır.

Dergimiz, sizlerden gelen araştırma, derleme, olgu sunumlarıyla zenginleşecek ve psikiyatri hemşireliği alanında bilimsel bilgi birikimine hizmet etmeyi sürdürecektir. Bu sayının hazırlan-masında emeği geçen herkese teşekkür eder, dergimizin meslektaşlarımıza yararlı olmasını dileriz. İlgi ve desteğinizi bekler sevgi ve saygılar sunarız.

Saygılarımızla,

Dr. Nurhan ErenDoç. Dr. Nazmiye Kocaman YıldırımEditör

EDİTÖRDENiv

Page 7: PSHD 2012-2

Meme Kanseri Olan Evli Kadın Hastaların Eşler Arası Uyum ve Baş Etme Biçimleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

The Analysis of the Relationship Between Marital Adjustment and Coping Strategies in Married Women with Breast Cancer

Elçin BABAOĞLU AKDENİZ

ÖZET

Amaç: Bu araştırma, meme kanseri olan evli kadın hastaların eşler arası uyum ve baş etme biçimleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacı ile gerçekleştirildi.

Gereç ve Yöntem: Araştırma, meme kanserli kadın hastalar ve kont-rol grubu olarak kanser olmayan ve benzer özelliklere sahip kadın hastalar ile gerçekleştirildi. Örneklem, Hacettepe Üniversitesi Onko-loji Hastanesi’nde tedavi görmüş 50 meme kanseri hastası ve aynı hastanenin genel cerrahi servisine başvurmuş kanser olmayan 50 hastadan oluşmuştur. Çalışmada üç araç kullanıldı: Tanımlayıcı Bilgi Formu, Eşler Uyum Ölçeği ve Stresle Başa Etme Ölçeği. Veriler ki-kare testi, Mann-Whitney U-testi ve korelasyon analiziyle değerlen-dirildi.

Bulgular: Sosyodemografik özellikler açısından meme kanseri olan ve olmayan hastalar arasında istatistiksel fark bulunmadı. Eşler ara-sı uyum puanı ile etkili baş etme biçimi arasında pozitif yönde ilişki bulundu (r=0.32, p<0.05). Eşler arası uyum puanı ve etkisiz baş etme biçimi arasında da negatif yönde ilişki bulundu (r=-0.38, p<0.05).

Sonuç: Meme kanseri olan kadın hastaların evlilik uyumu arttıkça daha çok etkili, daha az etkisiz baş etme biçimi göstermektedirler. Hemşire değerlendirmelerinde eş uyumu ve baş etme biçimlerinin ele alınmasının, hastanın kanser yaşantısına daha iyi uyum yapma-sında yararlı olabileceği düşünülmektedir.

Anahtar sözcükler: Baş etme biçimi; eş uyumu; meme kanseri.

SUMMARY

Objectives: The aim of this study was to investigate the relationship be-tween marital adjustment and coping strategies in married women with breast cancer.

Methods: This research was carried out by comparing a group of women with breast cancer with a non-cancer control group bearing similar attri-butes. The sample included 50 women who have been treated for breast cancer at Hacettepe University Oncology Hospital and 50 from the general surgical service of the same hospital. In the study three instruments were used: Descriptive Knowledge Form, Dyadic Adjustment Scale, and Ways of Coping Inventory. The data were evaluated Chi-square test, Mann-Whitney U, and Correlation Analysis.

Results: There were no statistically significant differences in socio-demo-graphic characteristics of women with breast cancer and those without except the city of residence. A positive correlation was found between the scores of marital adjustment and effective coping in the correlation analy-sis. (r=0.32, p<0.05). There was also a negative correlation between the scores of marital adjustment and ineffective coping (r=-0.38, p<0.05).

Conclusion: Women with breast cancer can cope more effectively when marital adjustment of the couples increases. Nursing assessment about marital adjustment and patients’ coping strategies can be helpful for better adjustment to cancer experiences.

Key words: Coping strategies; marital adjustment; breast cancer.

ORİJİNAL MAKALE / ORIGINAL ARTICLE

Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu, İstanbul

İletişim (Correspondence): Dr. Elçin BABAOĞLU AKDENİZ.e-posta (e-mail): [email protected]

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):53-60Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):53-60

Doi: 10.5505/phd.2012.08208

Geliş tarihi (Submitted): 16.07.2012 Kabul tarihi (Accepted): 26.12.2012

53

Giriş

Meme kanseri, gerek dünya da gerek ülkemizde sık görü-len ve endişe yaratan kanser türleri arasında olup kadınların salt fiziksel değil, ruhsal olarak da sağlık durumlarını olumsuz etkilemektedir. Literatürde kadınların meme kanserine bağlı olarak anksiyete, depresyon, öfke, umutsuzluk, özkıyım dü-şünceleri, beden imajı ve benlik saygısı sorunları, cinsel işlev bozukluğu gibi ruhsal sorunlar yaşadıkları belirtilmektedir.

[1-4] Kinsinger ve ark.nın[5] (2011) bildirdiğine göre, meme kanserli hastaların %72.9’unda uyum bozukluğu, %27.1’inde majör depresyon gibi psikiyatrik semptomlar görülmektedir. Sherman ve ark.[6] da (2009) kadınların %30’unun meme kanseri ile yaşamaya uyum sağlayamadığı ve tanı aşama-sından itibaren çeşitli psikiyatrik sorunlarla karşılaştıkları-nı bildirmiştir. Aynı yazarlar, meme kanserinin tedavisinde uygulanan mastektomi, kemoterapi, radyoterapi ve hormon replasmanı gibi tedavilerin hastanın giderek fiziksel ve sosyal olarak bağımlılığını arttırdığını belirtirken bu durumun, var olan psikiyatrik semptomların şiddetlenmesine ve yeni sorun alanlarının da oluşmasına zemin hazırladığını eklemişlerdir.[6]

Drageset ve ark.nın[7] (2010) bildirdiğine göre, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sorunlar kanser hastalığı ile baş ede-meme sonucu ortaya çıkar ve hastanın uyumunun bozuldu-ğunun güçlü göstergelerindendir. Yine aynı yazarların bildir-

Page 8: PSHD 2012-2

diğine göre kanser yaşantısına uyum, hastanın kansere ilişkin algılamaları, geçmiş hastalık deneyimleri, uygulanan teda-vinin yaşam kalitesine olan etkileri ve hastanın sosyal des-tek sistemleri gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir.[7] De Nour ve ark.[8] da (1996) gerçekleştirdikleri çalışmalarında, kanserli hastaların destek kaynaklarını eşler, ebeveynler, ar-kadaşlar, komşular ve çocuklar olarak belirlemişlerdir. Ferrell de (1998) çalışmasında, hastaların kanser hastalığı ve tedavi sürecinde %70 eşlerden, %20 çocuklardan ve %10 da diğer yakınlarından destek aldığını belirtmektedir.[1]

Araştırmalar, meme kanseri olan kadının hastalığa ve te-daviye uyumunu artırmada eşinden alacağı desteğin önemini vurgulamaktadır.[1,6,7,9] Sherman ve ark.nın[6] (2009) 45 meme kanseri tanısı almış hasta ve eşleri ile gerçekleştirdikleri ça-lışmalarında, hastaların algıladıkları duygusal ve sosyal des-tek ile baş etme biçimleri arasındaki ilişki incelenmiş olup eşleri tarafından yeterli desteklendiğini algılayan hastaların, kanser yaşantısının getirdiği sorun alanları ile daha etkin baş ettikleri belirtilmiştir. Literatürde, etkin baş etme davranışla-rını olumlu yönde etkileyen duygusal ve sosyal desteğin sağ-lanabilmesinde, eşler arasındaki uyum düzeyinin önemli bir belirleyici olduğu belirtilmektedir.[5,10,11] Nitekim Baider ve ark.[12] da (1996), eşler arası uyum sorunları bulunan kanser hastalarının etkili baş etme davranış oranının, evliliklerinde ilişkileri uyuma dayalı olan hastalara göre 25 kat daha az ol-duğunu belirtmişlerdir.

Doğaner’in bildirdiğine göre (2000) Margolis ve arkadaş-larının yaptıkları bir çalışmada, meme kanseri olan evli kadın hastaların evlilik uyumlarında hastalık öncesine göre düşme olduğu bulunmuştur. Aynı yazarların bildirdiğine göre, kanser hastalarında evlilik uyumunun azalması ile birlikte depres-yon, anksiyete ve spiritual sıkıntı gibi bazı psikiyatrik semp-tomlar ortaya çıkmıştır.[13] Romero ve ark. da (2008), meme kanseri tanısı alan kadınların tanı aldıkları tarihten itibaren 8 yıl boyunca evlilik uyumlarını inceledikleri çalışmalarında, eşler arası uyumun kanser tanısı aldıktan 3 ay sonra giderek azaldığını ve buna paralel olarak hastaların, baş etme biçimle-rinin var olan sorunları çözmede yetersiz kaldığını, daha fazla psikiyatrik semptom yaşadıklarını belirtmişlerdir.[14]

Tümer’in bildirdiğine göre eşler arasındaki uyum, litera-türde genellikle eşlerin evlilikleri hakkında hissettikleri ile ilişkilendirilmiş olup uyumun değerlendirilmesinde eşlerin bireysel olarak evlilik doyumları ya da mutluluk düzeyleri temel alınmıştır.[15] Bazı araştırmacılar ise eşler arasındaki uyumu eşlerin ayrı ayrı duyguları olarak değil de eşler arasın-daki ilişkinin bir özelliği olarak değerlendirmişlerdir.[12,16,18] Wiesman’ın (2002) bildirdiğine göre de eşler arası uyum hakkında farklı bakış açıları olsa da bu konuda ortak buluşu-lan nokta eşlerin birbirleri ile iletişim ve etkileşimlerine da-yalı olarak algıladıkları memnuniyettir.[19] Konuyla ilgili ger-çekleştirilmiş diğer çalışmalarda da birbiri ile iletişim sorunu

olmayan eşlerde, bireylerin sorunları daha aşılabilir algıladığı, daha pozitif tutum sergilediği ve çözüme ulaşmada birlikte hareket edebildikleri görülmekte ve sorunlarla daha etkin baş edebildikleri dikkati çekmektedir.[19,20] Volf ve ark.nın[21] (1991) bildirdiğine göre ise çatışma ağırlıklı iletişim örüntü-süne sahip olan eşler, var olan sorundan kaçma, erteleme, öte-leme, yadsıma ve yansıtma gibi etkisiz baş etme davranışlarını sergilemektedirler.

Meme kanserinin kadınların yaşamında meydana getirdi-ği fiziksel, ruhsal ve sosyal değişimler sağlık profesyonellerinin titizlikle ele alması gerektiği sorunlardandır. Özellikle kon-sültasyon liyezon psikiyatrisi hemşireliği uygulama alanları göz önüne alındığında, bu alanda çalışan hemşirelerin temel görevleri hastaları bütüncül bir yaklaşımla değerlendirerek, onları güç ve bilgileri yetersiz kaldığında, hastalık deneyim-leri ile baş etmede ve yaşantılarından anlam bulmada destek olmaktır.[5,17,22-25] Nitekim Wilkinson (1996), onkoloji ala-nında hemşirenin rollerinden birinin hasta ve ailesinin hasta-lığa uyum sağlamasına yardım etme olduğunu vurgulamış, bu alanda çalışan hemşirelerin duygusal destek odaklı hemşire-lik girişimlerini kullanarak, bu süreçte hastalara baş etmeleri konusunda terapatik desteği verebileceğini belirtmiştir.[26] Bu girişimleri yapılandırabilmek amacıyla öncelikle meme kan-serli hastanın aile yapısı-baş etme becerileri ve sosyal destek kaynakları gibi hastalığa uyumunu etkileyebilecek değişken-lerin tanımlanması gerekmektedir. Konu ile ilgili gerçekleşti-rilen taramalarda, meme kanseriyle baş etme ve evlilik uyumu ile ilgili çalışmaların sınırlılığı ve Türk toplumuna özgü bir çalışmanın olmaması dikkati çekmektedir. Bu gerekçelerden hareketle çalışmanın amacı, meme kanseri olan ve olmayan hastalar arasındaki evlilik uyumu ve baş etme biçimleri ara-sındaki ilişkiyi inceleyerek, duygusal destek odaklı hemşirelik girişimlerine ve bu konuda gerçekleştirilecek olan çalışmalara bir veri tabanı olarak katkı sağlayabilmektir.

Gereç ve Yöntem

Bu araştırma meme kanseri tanısı alan ve almayan evli kadın hastaların stresle baş etme biçimleri ile eşler arasındaki uyum arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla karşılaştırmalı tanımlayıcı olarak yapılmıştır.

ÖrneklemAraştırma olgu ve karşılaştırma grubu olarak iki grup üze-

rinde gerçekleştirilmiştir. Olgu grubunu Hacettepe Üniversi-tesi Onkoloji Hastanesi’nde poliklinik hizmeti alan meme kanserli evli kadın hastalar oluşturmaktadır. Karşılaştırma grubu ise Hacettepe Üniversitesi Genel Cerrahi Polikliniği’ne kontrol ve ya herhangi bir sorun nedeni ile başvuran ve meme kanseri tanısı almayan hastalardan oluşmuştur.

Araştırmada olgu grubunun evrenini 2004 yılı Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’nde poliklinik hizmeti alan

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):53-6054

Page 9: PSHD 2012-2

meme kanserli evli kadın hastalar oluşturmaktadır. Evren büyüklüğünü belirleyecek istatistikî kayıtlara ulaşılamadı-ğından örneklem seçilmemiş ve bu nedenle son bir yıl içinde Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’nde ulaşılabilen tüm meme kanseri tanısı almış olan evli kadın hastalar ça-lışmaya alınmıştır. Çalışma, araştırmayı kabul eden 50 evli meme kanseri hastası ile gerçekleştirilmiştir. Kontrol grubu-nun evreni ise Hacettepe Üniversitesi genel cerrahi polikli-niğine başvuran ve meme kanseri tanısı almayan evli kadın hastalar oluşturmakta olup örneklem olgu grubunda oldu-ğu gibi ilgili kayıtlara ulaşılamamasından belirlenememiştir. Kontrol grubu için de olgu grubunda olduğu gibi 50 hastaya ulaşılmıştır.

Veri Toplama AracıVerilerin toplanmasında üç ölçme aracından yararlanıl-

mıştır. Bunlardan ilki araştırmacı tarafından hazırlanan has-taya ve hastalığa ilişkin tanıtıcı özellikler formudur. Bu form-da olgu ve karşılaştırma grubu için hastanın yaşı, öğrenim durumu gibi tanımlayıcı özelliklere ilişkin bilgiler yar almak-tadır. Diğer form Eşler Uyum Ölçeği (Dyadic Adjustment Scala) olup Spainer tarafından (1976) geliştirilmiş; Fışıloğlu ve Demir tarafından 1998 yılında Türkçeye uyarlaması yapıl-mıştır.[27] Otuz iki maddeden oluşan ölçek, evlilikte eşler ara-sındaki uyum düzeyini ölçmektedir. Eşler uyum ölçeği bazı maddeleri 6 ve bazı maddeleri de 7 dereceli olan Likert tipi bir ölçme arcıdır. Tüm ölçekten alınan en düşük puan 0 ve en yüksek puan 151’dir toplam puandaki yükselme evlilikteki uyumu göstermektedir. Her bir madde için 0’dan 5’e ve 0’dan 6’ya kadar puan verilmektedir. Tüm ölçeğin Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı 0.96’dır.[27]

Son olarak kullanılan ölçek Folkman ve Lazarus tarafın-dan geliştirilen Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (Ways of Coping Inventory) olup Türkçeye uyarlaması ve geçerlilik-güvenirlik çalışmaları Durak ve Hisli tarafından 1995 yılında gerçekleştirilmiştir.[28] Ölçekte baş etme davranışları, “ken-dine güvenli”, “iyimser”, “kendine güvensiz”, “boyun eğici yaklaşımlar” ve “sosyal desteğe başvurma” olmak üzere grup-lanmıştır. Toplam 30 maddeden oluşan 0-3 arası puanlanan bu ölçekte her faktöre ait puanlar ayrı ayrı hesaplanmakta; toplam puan ise hesaplanmamaktadır. Buna göre çalışmada; kendine güvenli yaklaşım, iyimser yaklaşım ve sosyal destek arama “Etkili Baş Etme Biçimi”, kendine güvensiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşım ise “Etkisiz Baş Etme Biçimi” ola-rak gruplanmıştır.[28] Cronbach alfa içtutarlılık katsayılarının ise, iyimser yaklaşım için 0.49-0.68, kendine güvenli yakla-şım için 0.62-0.80, güvensiz yaklaşım için 0.64-0.73, boyun eğici yaklaşım için 0.47-0.72 ve sosyal destek arama faktörü için 0.45-0.47 arasında olduğu belirtilmiştir.[28] Elde edilen verilere dayanarak her iki ölçeğin geçerli ve güvenilir olduğu bilinmektedir.

Verilerin ToplanmasıHastalara uygulanmış olan formlar hastalara araştır-

ma hakkında bilgi verildikten sonra araştırmayı kabul eden hastalara uygulanmıştır. Formlar kemoterapi ve radyoterapi ünitesine, özel ve poliklinik muayenesine gelen meme kan-seri olan hastalara araştırmacı tarafından birebir görüşme yöntemi kullanılarak uygulanmıştır. Aynı formlar, karşılaştır-ma grubunda yer alan ve meme kanseri olmayan evli kadın hastalara da uygulanmış olup görüşmeler onkoloji hastaları-na duygusal destek odaklı hemşirelik girişimlerinin gerçek-leştirildiği Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi Ruh Sağlığı Birimi’nde gerçekleştirilmiştir. Formların uygulama süresi her bir hasta için ortalama 25 dakika sürmüştür.

Verilerin DeğerlendirilmesiVerilerin istatistiksel analizlinde “SPSS for Windows

10.0” programı kullanılmıştır. Öğrenim durumu, çalışma du-rumu, evlilik süresi, çocuk varlığı ve sayısı, algılanan ekono-mik durum, cerrahi operasyon varlığı, aldığı tedavi bağımsız değişken olarak ele alınmıştır. Bu bağımsız değişkenler açı-sından meme kanseri olan evli kadın hastalarla meme kanseri olmayan evli kadın hastalar arasında istatistiksel olarak fark olup olmadığına ki-kare testi ile bakılmıştır. Ayrıca meme kanseri olan ve olmayan evli kadın hastaların arasında eşler arası uyum puanları, etkili baş etme biçimi puanı ve etkisiz baş etme biçimi puanları Mann-Whitney U-testi ile karşı-laştırmışlardır. Son olarak da meme kanseri olan ve olmayan evli kadın hastaların her 2 grup için ayrı ayrı eşler arası uyum puanı ile etkili baş etme biçimi ve etkisiz baş etme biçimi arasında ilişki olup olmadığı Korelasyon Analizi ile bulun-muştur.

Etik YönlerAraştırmanın etik izni Hacettepe Üniversitesi Etik Kuru-

lu tarafından verilmiştir. Araştırma öncesinde hastane yöne-timinden yazılı izin alınmıştır. Araştırmanın amacı açıklana-rak katılımcıların yazılı ve sözlü onamları alınmıştır. Ayrıca isimlerinin gizli tutulacağı katılımcılara bildirilmiştir. Görüş-me esnasında distress yaşadığını ve bu konuda danışmanlık almak istediğini belirten hastalara daha sonraki günlerde araştırmacı tarafından Ruh Sağlığı Birimi’nde duygusal des-tek odaklı danışmanlık hizmeti verilmiştir.

Bulgular

Olgu grubunu oluşturan meme kanseri olan kadın hasta-ların %38’i 1 ile 3 yıl süresince meme kanseri tanısı ile izlen-miştir. Bu hastaların %94’ü cerrahi operasyon geçirmiş olup %52’si herhangi bir tedavi almayıp genel kontroller için ku-rumdan faydalanmaktadır (Tablo 1).

Meme kanseri olan grup ve kanser olmayan karşılaştır-ma grubunu oluşturan hastaların tanımlayıcı özellikleri ve bu özelikler açısından hastalar arasında istatistiksel olarak an-

BABAOĞLU AKDENİZ E, Meme Kanserinde Eş Uyumu ve Başetme 55

Page 10: PSHD 2012-2

Tablo 1. Meme kanseri olan kadın hastaların tanımlayıcı özellikleri

Tanımlayıcı özellikler Sayı Yüzde

Tanı süresi (yıl) <1 18 36.0 1-3 19 38.0 4-6 6 12.0 ≥7 7 14.0

Mastektomi durumu Var 47 94.0 Yok 3 6.0

Alınan tedavi türü Kemoterapi 14 28 Radyoterapi 3 6 Kemoterapi ve radyoterapi 7 14 Tedavi almıyor 26 52

Toplam 50 100

lamlı bir fark olup olmadığı incelenmiştir (Tablo 2). Meme kanseri olanların %90’ı 35 yaş üstünde olup meme kanseri olmayanların ise %80’i aynı yaş aralığında bulunmaktadır. Meme kanseri olanların %70’i aldıkları sosyal desteği yeterli

bulurken karşılaştırma grubunda ise bu oran %54’dür. Meme kanseri olmayan kadınların %58’i sosyal destek kaynaklarını eş ve onun dışındaki diğer kişiler olarak bildirirken meme kanseri olan kadınların %70’inin sosyal destek kaynağını yalnız eşler oluşturmaktadır. Meme kanseri olan ve olmayan hastalar bu değişkenler açısından karşılaştırılmış ve yaşanılan il dışında iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır (C2: 4, 142, p<0.05).

Meme kanseri olan kadın hastalar ile karşılaştırma gru-bunu oluşturan meme kanseri olmayan hastaların eşler arası uyum puanları, etkili ve etkisiz baş etme puanları karşılaştırıl-mıştır (Tablo 3). Meme kanseri olan ve olmayan hastalar ara-sında eşler arası uyum puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamaktadır (p>0.05).

Meme kanseri olan hastaların stresle baş etme biçimleri ve eşler arası uyum arasındaki ilişki etkili baş etme biçimi ve etkisiz baş etme biçimi olarak 2 kategoride incelenmiştir (Tablo 4). Meme kanseri olanların eşler arası uyumu ile et-kili baş etme biçimi arasında pozitif yönde %32’lik bir ilişki mevcut olup bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır (r=0.32,

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):53-6056

Tablo 2. Meme kanseri olan ve olmayan kadın hastaların tanımlayıcı özellikleri

Tanımlayıcı özellikler Meme kanseri Meme kanseri X2 *p olan olmayan

Sayı Yüzde Sayı YüzdeÖğrenim durumu İlköğretim 19 38.0 21 42.0 1.582 SS=2 0.453 Lise 18 36.0 11 22.0 Yüksekokul 13 26 18 36.0

Yaş ≤35 5 10.0 11 22.0 4.046 SS=2 0.247 >35 45 90.0 40 80.0

Yaşadığı il Ankara 27 54.0 42 84.0 4.142 SS=1 0.042 Ankara dışı 23 46.0 8 16.0

Çalışma durumu Çalışıyor 13 26.0 21 42.0 Çalışmıyor 28 56.0 19 38.0 2.238 SS=2 0.327 Emekli 9 18.0 10 20.0

Algılanan destek durumu Yeterli 35 70.0 27 54.0 Yetersiz 15 30.0 23 46.0 1.145 SS=1 0.285

Destek kaynakları Yalnız eş 18 36.0 13 26.0 Eş ve diğer kişiler 16 32.0 29 58.0 4.061 SS=2 0.131 Eş hariç diğer kişiler 16 32.0 8 16.0

Evlilik süresi (yıl) 0-9 5 10 8 16.0 10-19 15 30.0 13 26.0 0.473 SS=2 0.789 ≥20 30 60.0 29 58.0

Çocuk sayısı 0 3 6.0 5 10.0 1 11 22 5 10.0 2.080 SS=3 0.556 2 20 20.0 27 54.0 3-5 16 32.0 13 26.0

Toplam 50 100 50 100

*p=0.05; **Standart sapma: Serbestlik derecesi; Ki-Kare testi.

Page 11: PSHD 2012-2

p<0.05). Bu bulguya göre evlilik uyumu yükseldikçe hasta-ların sorunlarla etkili bir şekilde baş edebilme becerileri de yükselmektedir. Etkisiz baş etme biçimi ile eşler arası uyum arasındaki ilişki ise negatif yönde %38’lik bir ilişki olup ista-tistiksel olarak anlamlıdır (r=-0.38, p<0.05).

Karşılaştırma grubu olarak araştırma kapsamına alınan meme kanseri olmayan hastaların eşler arası uyum ile stresle baş etme biçimleri arasındaki ilişki karşılaştırılmıştır (Tablo 5). Bu grupta da eşler arası uyum ile etkili baş etme biçimi arasında pozitif yönde %21’lik bir ilişki mevcut olup bu ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildir (r=0.21, p>0.05).

Meme kanseri olan hastaların evlilik uyumu ve etkili baş etme biçimlerinin incelendiği Şekil 1 ve Şekil 2’de eşler arası uyum yükseldikçe etkili baş etme biçiminin arttığı ve etkisiz baş etme biçiminin azaldığı dikkati çekmektedir. Bu bulgu eşler arasında uyum yükseldikçe etkisiz baş etme biçiminin azaldığı şeklinde yorumlanabilmektedir.

Tartışma

Araştırma bulgularına göre meme kanseri olan hastaların stresle baş etme biçimi ve eşler arası uyum arasındaki puan arasında pozitif bir ilişki olduğu; hastaların evlilik uyumu yükseldikçe baş etme davranışlarının daha etkin olduğu söy-lenebilmektedir. Nitekim meme kanseri olmayan hastaların

evlilik uyumu ve baş etme biçimi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde kanser tanısı almayan hastalarda, bu puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkiye rastlanmamış olması yukarıdaki bulgunun kanser yaşantısına spesifik bir bulgu olduğunu düşündürmektedir (Tablo 5). Tablo 2’deki bulgular incelendiğinde, yaşanılan il dışında her iki grup arasında istatistiksel fark olmadığı ve hastaların tanımlayıcı özellikler açısından birbirine benzer olduğu görülmektedir. Bu bulgu meme kanseri olan hastaların evlilik uyumları ve baş etme biçimleri arasındaki ilişkinin, tanımlayıcı özellikler arasındaki farktan kaynaklanmayacağını düşündürmektedir.

Konuyla ilgili gerçekleştirilmiş çalışmalarda, sosyal des-tek faktörü olarak eşlerinden yardım alan hastaların problem çözme becerilerinin, almayanlara göre daha olumlu oldu-ğu ve sorunlarıyla daha etkin baş ettikleri belirtilmektedir.[6,9,11,14,19,29] Mattchim ve Armer’in (2011) bildirdiğine göre de, kanser yaşantısına daha iyi uyum sağlayan hastaların evli olduğu, evlilik süresinin diğer gruba göre daha uzun olduğu ve bu süreçte en fazla desteği eşlerinden algıladıkları görül-mektedir.[30] Nitekim Sherman ve ark.[6] da (2009) boşanmış, dul veya hiç evlenmemiş kadınların, kanserin beraberinde ge-tirdiği sorun alanları ile baş etmede evli olan hastalara göre daha fazla güçlük yaşadıklarını bildirmişlerdir. Tablo 2’de verilen tanımlayıcı özellikler incelendiğinde, meme kanseri

BABAOĞLU AKDENİZ E, Meme Kanserinde Eş Uyumu ve Başetme 57

Tablo 4. Meme kanseri olan eşler arası uyum ve baş etme biçimi arasındaki ilişki

Eşler arası uyum

Stresle baş etme biçimi r *p

Etkili baş etme biçimi 0.32 0.025

Etkisiz baş etme biçimi 0.38 0.006

*p=0.05; Korelasyon analizi.

Tablo 5. Meme kanseri olmayan eşler arası uyum ve baş etme biçimi arasındaki ilişki

Eşler arası uyum

Stresle baş etme biçimi r *p

Etkili baş etme biçimi 0.21 0.383

Etkisiz baş etme biçimi -0.34 0.157

*p=0.05; Korelasyon analizi.

Tablo 3. Meme kanseri olan ve olmayan evli kadın hastaların eşler arası uyum puanı ile stresle baş etme biçimi puanının karşılaştırılması

Meme kanseri olan Meme kanseri olmayan

Puan türleri Sayı En küçük En büyük Ortanca Sayı En Küçük En Büyük Ortanca *p değer değer Değer Değer

Eşler arası uyum puanı 50 36 134 106 50 46 118 103 0.702Etkili baş etme biçimi puanı 50 14 44 32 50 15 39 28 0.261Etkisiz baş etme biçimi puanı 50 5 34 20 50 9 33 16 0.07

*p=0.05; Mann-Whitney U-testi.

Page 12: PSHD 2012-2

olan hastaların %60’ının 20 yıldan uzun süredir evli olduğu ve %36’ısının yalnız eşlerinden destek aldığı görülmektedir. Hastaların %68’inin ise algıladıkları destek kaynakları arasın-da diğer kişiler ile birlikte eşlerinin de yer aldığı görülmek-tedir. Yine aynı bulgulara göre hastaların %70’i bu desteği yeterli ve memnun edici olarak değerlendirmiştir ki bu da çalışma kapsamına alınan hastaların bu nedenle daha etkin baş etme davranışları gösterdiğini düşündürmektedir.

Konuyla ilgili yapılmış çalışmalarda da evlilik uyumu yükseldikçe hastaların kanser yaşantısının ortaya çıkardığı sorun alanlarıyla daha etkin baş etme davranışları göster-dikleri belirtilmektedir.[29,31,32] Tiryaki ve ark.nın[32] (2010) bildirdiğine göre, özellikle bu süreçte eşlerin, tedavi ile ilgili bir takım kararları alırken hastaların yanlarında bulunması, günlük yaşamın getirdiği sorumlulukları paylaşması ya da eş tedavi sürecinde iken ailenin devamı için hasta eşin sorumlu-luklarını üstlenmesi hastanın, bu deneyimde kendisine des-tek olunduğunu algılamasını sağlamaktadır. Yine aynı yaza-rın bildirdiğine göre, eşi tarafından desteklendiğini algılayan hastalar bu durumda kanser ve kanser yaşantının getirdiği sorunlarla daha etkin baş edebilmektedirler. Kraemer ve ark.[9] da (2011), bu yeni ve zorlu süreçte kendisinin duygusal ve sosyal olarak yeterince desteklenmediğini algılayan hastalar-da suçluluk, yalnızlık, umutsuzluk, eşe ve kendisine öfke gibi olumsuz duyguların ortaya çıktığını belirtirken bu duyguların hastanın, kanser yaşantısının oluşturduğu diğer sorun alanları ile baş etmesine olumsuz etkilerinin olduğunu vurgulamışlar-dır. Yine aynı yazarlar, bu hastaların evliliklerini çoğu zaman iletişim çatışmaları olan, soğuk ve mutsuz paylaşıma temelle-nen bir birliktelik olarak algıladıklarını belirtmişlerdir.

Baider ve ark.nın (1996) bildirdiğine göre kanser tanısı

evlilikteki uyum sorunları ve çatışmaları çoğu zaman artır-maktadır.[12] Özelikle iletişim sorunları olan çatışmalı evli-liklerde hastanın, kanserin oluşturduğu sorun alanları ile tek başına baş etmek zorunda kaldığı ve bu durumun hastanın psikolojik sağlığını olumsuz etkileyerek iyileşme sürecini olumsuz etkilediği belirtilmiştir. Aynı çalışmada buna neden olan faktörler, hasta açısından beden imajı ve benlik saygısı değişimleri ile açıklanırken, eş açısından ise bu durum kanser yaşantısı ile nasıl baş edileceğine ve hastanın yeni fiziksel gö-rüntüsüne dair duygu paylaşımının nasıl sağlanacağına ilişkin bilgi eksikliği ve buna bağlı olarak hastadan kaçma eğilimi ile açıklanmıştır.[12] King ve ark.nın[33] bildirdiğine göre (2000) ise birbirini destekleyen, koruyan ve uyuma dayalı evlilik pay-laşımları bulunan eşlerde gerek kanserin oluşturduğu gerekse de günlük yaşamın getirdiği sorun alanları ile hastaların daha etkin baş edebildikleri belirtilmiştir. Konuyla ilgili gerçekleş-tirilen diğer çalışmalarda da evlilik uyumu yüksek olan, ortak karar verilebilen evliliklerde meme kanseri olan hastaların mastektomi gibi radikal tedaviler sonucu ortaya çıkabilen fiziksel değişimler, beden imajı sorunları ve bunları takiben cinsel fonksiyon bozuklukları gibi evlilik yaşantısını olumsuz etkileyebileceği düşünülen sorunlarla daha etkin baş edebil-dikleri belirtilmiştir.[7,14,29,34] Fobair ve ark.[11] (2006), evlilikte mutsuz paylaşımları olan eşlerin hasta kanser tanısı aldıktan sonra, çatışma ve anlaşmazlıklarının giderek arttığını ve bu durumun özellikle kanser tedavisinin yoğun bir şekilde sür-düğü ilk bir yıllık dönemde ortaya çıktığını vurgulamışlardır.

Hastanın duygusal ve sosyal olarak desteğe en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde çatışmaların giderek şiddetlenmesi ev-liliklerin sonlanmasına ve bu durum da meme kanseri olan hastanın bugüne kadar süregelen baş etme örüntülerinin ve destek faktörlerinin yetersiz kalmasına ve bunu bağlı olarak

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):53-6058

140

120

100

80

60

40

2010 20 30 40 50

Etkili başetme biçimi puanı

Şekil 1. Meme kanseri olan hastaların eşler arası uyum ve etkili baş etme biçimi puanı arasındaki ilişki grafiği.

140

120

100

80

60

40

200 10 20 30 40

Etkili başetme biçimi puanı

Şekil 2. Meme kanseri olan hastaların eşler arası uyum ve etkisiz baş etme biçimi puanı arasındaki ilişki grafiği.

Page 13: PSHD 2012-2

da suçluluk, kendine güvensizlik, yalnızlık ve geleceğe ilişkin ümitsizlik gibi olumsuz ve yıkıcı duyguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.[4,28,35]

Literatüre göre, evlilikteki eşler arası uyum hastanın et-kili ya da etkisiz baş etme davranış biçimlerini kullanmasın-da belirleyici bir faktör olarak değerlendirilmektedir.[14,35,36] Özellikle Kinsinger ve ark.[5] (2011) meme kanseri olan kadınların, algıladıkları sosyal destek ve kansere uyum iliş-kilerini araştırdıkları çalışmalarında, kanser tanısından son-ra evlilik uyumları yüksek olan hastaların eşlerinin, tanıdan sonra hastadan uzaklaşmayarak kanser yaşantısının zorluk-larını birlikte taşıdıkları ve eşe olan ilgilerinin bir göstergesi olarak olumlu-destekleyici davranışlar gösterdiklerini belirt-mişlerdir. Evlilikteki uyumla ilgili diğer çalışma sonuçlarında da benzer bulgulara rastlanmış olup birbirini koruyan, duygu paylaşımı olan, sağlıklı iletişimin hakim olduğu evliliklerde kansere bağlı olarak gelişen fiziksel bütünlüğün, çekiciliğin bozulması gibi sorunların ve evlilik ilişkisine olan olası et-kilerinin paylaşılabildiği ve buna bağlı olarak da hastanın kansere ilişkin fiziksel ve ruhsal sorunların çözümünde daha güçlü, kararlı ve kendine güvenen bir yaklaşım sergilediği be-lirtilmiştir.[29,30,32] Yukarıda adı geçen bilgilere paralel olarak da, eşler arası uyum yükseldikçe etkili baş etme biçiminin de arttığı (Şekil 1), bunun tersi olarak ise eşler arası uyum arttıkça etkisiz baş etme biçiminin azaldığı görülmektedir (Şekil 2). Bu bulgu eşler arasında uyum yükseldikçe etkisiz baş etme biçiminin azaldığı şeklinde yorumlanabilmektedir. Kontrol grubunda ise aynı ilişkinin istatistiksel olarak an-lamsız çıkması bu ilişkinin kanser yaşantısına özgü olduğu-nu düşündürmektedir (Tablo 5). Yukarıdaki bulgular, meme kanseri hastaların eşlerini destek olarak algıladıkları ve etkili baş etme davranışlarından biri olan sosyal destek faktörünü kullanabildiklerini gösterebilmektedir.

Araştırma bulgularına farklı bir bakış açısıyla bakılacak olursa, çalışmaya katılmayı kabul eden meme kanserli has-taların olumlu düşünce yapısına sahip bireyler olabileceği ve etkin baş etme yöntemlerinden biri olan iyimser yakla-şım sergileme tutumlarının, evlilik uyumu ve baş etme dav-ranışlarına olumlu etki edeceği düşünülebilmektedir. Konu bilişsel olarak bu bağlamda ele alındığında olumlu düşünce yetisine sahip olan bireylerin olaylara yükledikleri anlamla-rın da daha yapıcı olacağı; bu bireylerin evliliğin beraberin-de getirdiği sorunlarla da olumlu bir şekilde baş edebileceği söylenebilmektedir. Böylesine bir durumun ise genel olarak baş etme biçimlerini etkileyeceği göz önüne alındığında et-kili baş etme biçiminin mi evlilik uyumunu; yoksa evlilik uyumunun mu etkili baş etme biçimini etkilediği tartışma konusudur. Kraemer ve ark.nın[9] bildirdiğine göre (2011), bilişsel olarak olumlu düşünme yetisine sahip olan meme kanserli kadınların evlilik uyumlarının olumlu düşünme ye-tisine sahip olmayanlara göre daha yüksek olduğu; gene bu

kadınların kanser yaşantısından olumlu bir anlam çıkararak sorun alanları ile daha etkili baş edebildikleri görülmekte-dir. Literatüre göre bilişsel olarak olumlu düşünce yetisine sahip olan kişilerin problem çözme becerilerinin de gelişmiş olduğu ve buna bağlı olarak da yaşamın beraberinde getirdiği güçlüklerle daha kolay baş edebildikleri görülmektedir.[18,19,30] Evlilik çatışmaları ile ilgili gerçekleştirilmiş bazı çalışmalar-da da evlilikte çatışmanın her zaman var olduğu, ancak bu durumun çözülme olasılığının eşlerin düşünce yapısı ve dav-ranış örüntülerine bağlı olarak değiştiği belirtilmektedir.[37,38] Kişilik yapısı olarak daha olumlu ve psikososyal olarak orta-ma daha kolay uyum yapabilen bireylerin çatışmaları çözüme ulaştırıp bireysel gelişimleri için bu durumu bir fırsat olarak değerlendirdikleri görülmektedir. Öte yandan olaylara daha olumsuz yaklaşan, psikososyal olarak uyumda güçlükler ya-şayan bireylerde de çatışma alanlarının giderek büyüdüğü ve evlilik birlikteliğine olumsuz etkileri olduğu belirtilmektedir.[3,37,38] Araştırma sonuçları bu literatür bilgileriyle değerlen-dirildiğinde, konuyla ilgili gerçekleştirilecek sonraki araştır-maların, kohort ve ya prospektif olarak planlanmasıyla evlilik uyumu ve baş etme biçimi arasındaki bu belirsizliğin açığa kavuşturulacağı düşünülmektedir.

Tablo 3’deki bulgular incelendiğinde meme kanseri olan ve olmayan hastaların eşler arası uyum ve baş etme biçimi puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlan-mamış olmaması dikkat çekmektedir. Bu durum, araştırmada kontrol grubuna seçilen bireylerin meme kanseri şüphesi ile genel cerrahi servisine başvurmuş tanı almayan hastalardan seçilmiş olması ve buna bağlı olarak vaka grubu ile benzer kaygıların varlığının araştırma sonuçlarına yansıması ile açık-lanabilmektedir.

Sonuç olarak, eşler arası uyum arttıkça meme kanseri olan evli kadın hastaların daha etkin baş edebildikleri, daha az etkisiz baş etme davranışı gösterdikleri görülmektedir. Bu alanda çalışan hemşirelerin hastalarla tedavi ve bakımın tüm aşamalarında etkileşim halinde oldukları göz önüne alın-dığında, meme kanseri olan evli hastaların eşler arasındaki uyum açısından da değerlendirilerek gereksinimlerinin belir-lenmesi ve duygusal destek sağlayıcı hemşirelik girişimlerinin planlanması hastanın kanser yaşantısına uyumu açısından ya-rar sağlayacaktır. Özellikle konsültasyon liyazon psikiyatri-si alanında çalışan hemşirelerin yapılandıracakları duygusal destek merkezli danışmanlıklarında, salt hastayı değil hasta-nın en önemli sosyal destek kaynağı olan öncelikle eşler ve daha sonra diğer aile üyelerini de sürece dahil etmeleri bu bağlamda yarar sağlayacaktır. Kanserin tüm aile sistemini etkileyen kronik bir hastalık olduğu göz önüne alındığında; hemşireliğin hastaya ulaşma kolaylığı avantajını, bu çalışma-ya benzer araştırma sonuçlarını da dikkate alarak hasta ve aile üyelerinin kanser yaşantısında karşılaşacakları sorunları önleme lehine kullanacağı beklenmektedir. Aynı zamanda

BABAOĞLU AKDENİZ E, Meme Kanserinde Eş Uyumu ve Başetme 59

Page 14: PSHD 2012-2

konuyla ilgili planlanacak farklı çalışmalarda evlilik uyumu ve olumlu düşünce yapısına sahip olma arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak prospektif çalışmaların planlanması; kontrol grubunun ise kanser tanısına ilişkin herhangi bir kaygıya ze-min hazırlamayacak hastalıklara sahip bireylerden seçilmesi önerilmektedir.

Araştırmanın Sınırlılıkları

Örneklem sayısının az olması, kontrol grubuna seçilen hastaların genel cerrahi servisine meme kanseri şüphesi ile başvurmuş ancak kanser tanısı almayan hastalardan seçilme-si, sonuçların evreni temsil etmemesi araştırma sınırlılıklarını oluşturmaktadır.

Kaynaklar1. Ferrell BR, Grant M, Funk B, Otis-Green S, Garcia N. Quality of life in

breast cancer. Part II: Psychological and spiritual well-being. Cancer Nurs 1998;21:1-9.

2. Ferrell BR, Grant M, Funk B, Otis-Green S, Garcia N. Quality of life in breast cancer. Part I: Physical and social well-being. Cancer Nurs 1997;20:398-408.

3. Stanton AL, Danoff-Burg S, Huggins ME. The first year after breast cancer diagnosis: hope and coping strategies as predictors of adjustment. Psy-chooncology 2002;11:93-102.

4. Anuk D. Kanser hasta ve eşlerinin ankisiyete-depresyon düzeyleri ile evli-lik niteliğinin sosyal çalışma açısından araştırılması. [Yayımlanmamış Yük-sek Lisans Tezi] İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü; 1997.

5. Kinsinger SW, Laurenceau JP, Carver CS, Antoni MH. Perceived partner support and psychosexual adjustment to breast cancer. Psychol Health 2011;26:1571-88.

6. Sherman DW, Haber J, Hoskins CN, Budin WC, et al. Differences in physi-cal, emotional, and social adjustment of intimate, family, and nonfamily patient-partner dyads based on a breast cancer intervention study. Oncol Nurs Forum 2009;36:E185-97.

7. Drageset S, Lindstrøm TC, Underlid K. Coping with breast cancer: be-tween diagnosis and surgery. J Adv Nurs 2010;66:149-58.

8. De Nour AC, Manor O, Hadani PE, Baider L, et al. Mutuality of fate: Adapta-tion and psychological distress in cancer patients and their partners. In: in Baider L, Cooper CL, Kaplan De Nour, editors. Cancer and the family. Chichester, England: John Wiley & Sons; 1996. p. 173-85.

9. Kraemer LM, Stanton AL, Meyerowitz BE, Rowland JH, et al. A longitudinal examination of couples’ coping strategies as predictors of adjustment to breast cancer. J Fam Psychol 2011;25:963-72.

10. Inoue S, Saeki T, Mantani T, Okamura H, et al. Factors related to patient’s mental adjustment to breast cancer: patient characteristics and family functioning. Support Care Cancer 2003;11:178-84.

11. Fobair P, Stewart SL, Chang S, D’Onofrio C, et al. Body image and sex-ual problems in young women with breast cancer. Psychooncology 2006;15:579-94.

12. Ostroff J, Steinglass P. Psychosocial adaptation following treatment: a family systems perspective on childhood cancer survivorship. In: Baider L, Cooper CL, Kaplan De-Nour A, editors. Cancer and the family. Chichester, England: John Wiley & Sons; 1996. p. 129-48.

13. Doğaner M. Meme kanserinde farklı tedavi tekniklerinin psikososyal et-kileri. Türk Psikoloji Bülteni 2000;16-9.

14. Romero C, Lindsay JE, Dalton WT, Nelson DV, et al. Husbands’ perceptions of wives’ adjustment to breast cancer: the impact on wives’ mood. Psy-chooncology 2008;17:237-43.

15. Tümer AB. Evli çiftlerde gözlenebilen çatışma odakları ve iletişim sorunları.

[Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi] İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü;1998.

16. Tufan B. Aile içi ilişkilerin ruh sağlığına etkisi üzerine bir inceleme. Hacette-pe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Dergisi 1983;1:1-9.

17. Flanagan J, Holmes S. Social perceptions of cancer and their impacts: implications for nursing practice arising from the literature. J Adv Nurs 2000;32:740-9.

18. Turan AH. Kanser hastalarında ankisiyete, depresyon, uyum güçlüğü prevelansı ve bunların psikososyal durumla ilişkisinin incelenmesi. [Ya-yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi] İstanbul: İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü; 1992.

19. Whisman M, Delinsky S. Marital satisfaction and an information-pro-cessing measure of partner schemas. Cognitive Therapy and Research 2002;26:617.

20. Berterö C. Types and sources of social support for people afflicted with cancer. Nurs Health Sciences 2000;2:93-101.

21. Volf C, Buddeberg C, Sieber M, Riehl EA, et al. Coping strategies and course of disease of breast cancer patient. Psychotherapeutic Psychoso-matic. 1991;55:151-6.

22. Gümüş AB. Meme kanserinde psikososyal sorunlar ve destekleyici girişim-ler. Meme Sağlığı Dergisi 2006;2:108-14.

23. Rustøen T, Wiklund I, Hanestad BR, Moum T. Nursing intervention to in-crease hope and quality of life in newly diagnosed cancer patients. Can-cer Nurs 1998;21:235-45.

24. Çam O, Gümüş AB. Meme kanserli kadınlar için duygusal destek odaklı hemşirelik girişimleri. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2006;10:52-60.

25. Güner İC. Meme kanseri ve eşlerin desteği. Gaziantep Tıp Dergisi 2008;15:46-9.

26. Wilkinson S. Kanser hemşireliğinin felsefesi. Onkoloji Hemşireliği Derneği ve Avrupa Onkoloji Okulu Kursu Notları. Ankara; 1996.

27. Fışıloğlu H, Demir A. Applicability of the dyadic adjustment of marital qual-ity with Turkish couples. European J Psychol Assessment 2000;16:214-8.

28. Hisli ŞN, Durak A. Stresle başaçıkma tarzları ölçeği: Üniversite öğrencileri için uyarlanması. Türk Psikoloji Dergisi 1994;10:56-73.

29. Wenzel LB, Fairclough DL, Brady MJ, Cella D, et al. Age-related differences in the quality of life of breast carcinoma patients after treatment. Cancer 1999;86:1768-74.

30. Matchim Y, Armer JM, Stewart BR. Mindfulness-based stress reduction among breast cancer survivors: a literature review and discussion. Oncol Nurs Forum 2011;38:E61-71.

31. Uçar T, Uzun Ö. Meme kanserli kadınlarda mastektominin beden algısı, benlik saygısı ve eş uyumu üzerine etkisinin incelenmesi. Meme Sağlığı Dergisi 2008;4:162-8.

32. Tiryaki A, Özçürümez G, Sağlam D, Yavuz M. Meme kanseri olan kadınların eşlerinin hastalığa tepkileri. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2010;11:95-101.

33. King MT, Kenny P, Shiell A, Hall J, et al. Quality of life three months and one year after first treatment for early stage breast cancer: influence of treat-ment and patient characteristics. Qual Life Res 2000;9:789-800.

34. Onen Sertöz O, Elbi Mete H, Noyan A, Alper M, et al. Effects of surgery type on body image, sexuality, self-esteem, and marital adjustment in breast cancer: a controlled study. Turk Psikiyatri Derg 2004;15:264-75.

35. Watson M, Greer S, Rowden L, Gorman C, et al. Relationships between emotional control, adjustment to cancer and depression and anxiety in breast cancer patients. Psychol Med 1991;21:51-7.

36. Northouse L, Templin T, Mood D. Couples’ adjustment to breast disease during the first year following diagnosis. J Behav Med 2001;24:115-36.

37. Gallo LC, Smith TW. Attachment style in marriage; adjustment and re-sponses to interaction. Journal of Social and Personal Relationship 2001;18:263-89.

38. Yuan L, Stephane S, Chantial T. Coping strategies as moderators of the re-lationship between attachment and marital adjustment. Journal of Social and Personal Relationship 1997:14:777-791.

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):53-6060

Page 15: PSHD 2012-2

Ayaktan İzlenen Psikiyatri Hastalarında İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı*

Internalized Stigma and Self-Esteem in Outpatients with Psychiatric Illness

Havva TEL,1 Şükran ERTEKİN PINAR2

1Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Sivas2Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, Sivas

İletişim (Correspondence): Şükran ERTEKİN PINAR.

e-posta (e-mail): [email protected]

ORİJİNAL MAKALE / ORIGINAL ARTICLE61

ÖZET

Amaç: Bu çalışma, psikiyatrik hastalık nedeniyle izlenen hastalarda içsel-leştirilmiş damgalama ve benlik saygısını belirlemek amacı ile yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki bu çalışma 1 Ekim–31 Aralık 2009 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin psikiyatri po-likliniğe başvuran ve ayaktan tedavi alan, çalışmaya katılmayı kabul eden 160 hasta ile yapılmıştır. Çalışmada veriler Kişisel Bilgi Formu, Ruhsal Has-talıkların İçselleştirilmiş Damgalanması Ölçeği ve Rosenberg Benlik Say-gısı Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik da-ğılım, t testi, Pearson korelasyon analizi ve ANOVA testleri kullanılmıştır.

Bulgular: Hastalarda içselleştirilmiş damgalama ile benlik saygısı arasın-da anlamlı bir ilişki bulunduğu, içselleştirilmiş damgalama puanları art-tıkça benlik saygısı puanlarının azaldığı (r=–.684, p=.000) saptanmıştır. Hastaların yaşadığı yer, medeni durum, tanı grubu ve çalışma durumuna göre içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı puanları arasında an-lamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0.05). Cinsiyet, eğitim ve yıllık has-taneye yatış sayısına göre hastaların içselleştirilmiş damgalama puanları arasında anlamlı fark olduğu (p<0.05), cinsiyeti erkek olan, okur-yazar ol-mayan ve yıllık en az bir kez hastane yatışı olan hastaların içselleştirilmiş damgalama puanlarının yüksek olduğu saptanmıştır.

Sonuç: Bu çalışmada, psikiyatri hastalarının içselleştirilmiş damgalama yaşadığı, içselleştirilmiş damgalama ile benlik saygısı arasında yakın ilişki olduğu, içselleştirilmiş damgalama puanları arttıkça benlik saygısı puan-larının azaldığı, cinsiyet, eğitim düzeyi ve yıllık hastaneye yatış sayısının içselleştirilmiş damgalama düzeyini etkilediği bulunmuştur. İçselleştiril-miş damgalama bireyin hastalığa uyumunu ve sosyal yaşamını çok yönlü etkilediğinden, sağlık çalışanlarının, özellikle de toplum sağlığı alanındaki sağlık çalışanlarının psikiyatri hastalarının algıladığı içselleştirilmiş dam-galama ve benlik saygısı düzeyini belirlemesi, bireyin benlik saygısını des-teklemesi, içselleştirilmiş damgalama ile baş etme ve içselleştirilmiş dam-galama ile mücadele etmeye yönelik planlamalar yapması gerekmektedir.

Anahtar sözcükler: Ayaktan tedavi; benlik saygısı; içselleştirilmiş damgalama; psikiyatrik hastalık; psikiyatri hastası.

SUMMARY

Objectives: The aim of this study is to determine internalized stigma and self-esteem in outpatients with psychiatric illness.

Methods: This study was carried out with 160 volunteer outpatients who came to the psychiatry clinic of a university hospital between 1 October and 31 December 2009. In the study, data was collected with Personal Informa-tion Form, the Internalized Stigma of Mental Illness Scale, and Rosenberg Self-Esteem Scale. Percentage distribution, t-test, Pearson correlation analy-sis, and ANOVA test were used in evaluating the data.

Results: There was a significant relationship between stigma and self-esteem in patients whose self-esteem scores decreased as stigma scores increased (r=–.684, p=.000). There was not a statistically significant differ-ence between stigma and self-esteem scores based upon patients’ place of residence, marital status, diagnostic group, and study group (p>0.05). There was a statistically significant difference between stigma scores of pa-tients based upon sex, education, and annual frequency of hospitalization (p>0.05); stigma scores were high inmales who were illiterate and who had at least one admission to the hospital annually.

Conclusion: In this study, it was found that psychiatric patients experience stigma. There was a close relationship between stigma and self-esteem; self-esteem scores decreased as stigma scores increased, and sex, educa-tion, and annual frequency of hospitalization influenced the stigma level. As stigma multi-influenced the adaptation to the disease and social life of an individual, health care professionals, especially those working in com-munity health care, should determine the stigma and self-esteem levels perceived by psychiatric patients, support the self-esteem of the individual, and make plans for the patient’s struggle against stigma in the commu-nity.

Key words: Outpatient treatment; self-esteem; internalized stigma; psychiatric ill-ness, psychiatric patients.

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):61-66Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):61-66

Doi: 10.5505/phd.2012.09719

Geliş tarihi (Submitted): 03.04.2012 Kabul tarihi (Accepted): 17.12.2012

Page 16: PSHD 2012-2

Giriş

Damgalama bir kişiyi diğerlerinden ayıracak şekilde, o ki-şinin gözden düşürülmesi, diğer insanlardan aşağı görülmesi, genel olarak kötülenmesidir.[1] Damgalama bazı hasta grup-larına karşı toplumun tavır almasından, onların toplumdan dışlanmasına kadar giden davranışlar bütünüdür.[2] Damga-lanmanın temelinde olumsuz inançlar ve bunun sonucu olan önyargılar yer almaktadır.[3] Damgalanma ile toplumda dam-galanan kişi veya grubun farklı olduğu vurgulanmakta, bu farklılıkları nedeni ile damgalanmış kişilere birçok olumsuz özellik atfedilmektedir. Bu nedenle damgalanma bazen has-talığın kendisi kadar zarar verici olmaktadır.[4,5] Damgalama ile ilgili bir diğer kavram ise içselleştirilmiş damgalamadır. İçselleştirilmiş damgalama, toplumun damgalayıcı görüşleri-nin hasta birey tarafından da benimsenmesidir. İçselleştiril-miş damgalama, kişilerin özel alanlarında deneyimledikleri duygu, düşünce, inanç ve korkular ile başkaları için tehlikeli olduğu ya da kendi yaşamını yönetmede yetersiz olduğu şek-lindeki inançlarını içermektedir. İçselleştirilmiş damgalama hastalık belirtilerini kötüleştirerek ve iyileşmeyi geciktirerek hastalara zarar vermektedir.[5,6] Damgalanmanın en fazla et-kilediği gruplardan birisi de psikiyatri hastalarıdır. West ve ark.[7] (2011) psikiyatri hastaları ile yaptığı çalışmada birey-lerin %36’sında içselleştirilmiş damgalama olduğunu sapta-mıştır.

Günümüzde psikiyatrik hastalığı olan bireyler hala tüm dünyada büyük bir damgalanma ve ayrımcılık ile karşı karşı-ya bulunmaktadır. Bu bireyler damgalanma endişesi ile teda-vi için sağlık kurumuna başvurmaktan çekinmekte, tedaviye başlandığında ise toplum tarafından dışlanmaları onların iyi-lik halinin sağlanmasında önemli bir engel oluşturmaktadır.[8] Ruhsal hastalığı olan bireylerin damgalanması, bu kişilerin tedaviye uyumunda sorunlara yol açtığı gibi onların sosyal iliş-kilerinde de ciddi sorunlara neden olmaktadır.[6] Damgalan-ma hasta kadar hasta yakınlarını da etkilediğinden hasta ve hasta yakınlarının sosyal yaşantılarını ve psikolojik süreçlerini olumsuz etkileyerek yaşam kalitelerini düşürmektedir.[5,9-11]

Damgalanma yaşayan kişiler durumundan utanma, ye-tersizlik duygusu yaşama, sosyal ilişkilerden kaçınma gibi nedenlerle kendilerini değersizleştirmekte, reddedilme kor-kusu yaşamakta, ümitsizliğe kapılmakta ve öz güvenlerini yitirmektedir.[9,12,13] Benlik saygısı kişinin kendisini değerlen-dirmesi sonunda ulaştığı benlik kavramını onaylamasından doğan beğeni durumudur. Bireyin kendini değerli, olumlu, beğenilmeye ve sevilmeye değer bulmasıdır. Benlik saygısı gereksinimi bireyin çevresindeki bireylerden aldığı değerlen-dirme ile yakından ilişkilidir. Bireyin sevildiğini, sayıldığını ve yaptığı işlere değer verildiğini öğrenmesi benlik saygısı gereksinimine doyum sağlamaktadır. Damgalama bireyin aşağılık, utanç duyguları yaşamasına, benlik saygısının azal-masına ve depresyona neden olmaktadır.[13,14] Damgalanma

ile benlik saygısı arasında negatif bir ilişki olduğu, damgalan-ma arttıkça benlik saygısının azaldığı belirtilmektedir.[15] Ya-pılan çalışmalarda da damgalamanın bireyin benlik saygısını olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir.[14,16,17] Ülkemizde toplumun ve hasta yakınlarının ruhsal hastalığı olanlara karşı tutumları çalışılmış olmakla birlikte hastaların içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısına yönelik yeterli çalışmaya rast-lanmamıştır.

Bu çalışma, psikiyatrik hastalık nedeniyle ayaktan izlenen hastalarda içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısını be-lirlemek amacı ile yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem

Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki çalışmanın evrenini Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nin psikiyatri polikliniğine başvuran hastalar oluşturmuştur. Çalışmanın örneklemini 1 Ekim-31 Aralık 2009 tarihleri arasında psikiyatri polikliniğe başvuran ve ayaktan tedavi alan şizofreni, duygulanım bozukluğu ve genelleşmiş anksiyete bozukluğu tanısı olan, 18 yaş ve üzeri, görme, işitme gibi iletişim engeli olmayan ve iletişim kurula-bilen, algılama sorunu olmayan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 160 hasta oluşturmuştur. Çalışmanın yapılması için ku-rumdan yazılı izin alınmıştır. Çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara çalışma hakkında bilgi verilerek aydınlatılmış sö-zel onamları alınmıştır. Çalışma verileri Kişisel Bilgi Formu, Ruhsal Hastalıkların İçselleştirilmiş Damgalanması Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ile toplanmıştır. Hasta-ların poliklinik muayeneleri sonrasında hastalarla yüz-yüze görüşülerek veri toplama araçları uygulanmıştır.

Araştırmanın bağımlı değişkenlerini Ruhsal Hastalık-ların İçselleştirilmiş Damgalanması Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği puanları, bağımsız değişkenlerini ise hastaların yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, yaşa-dığı yer, çalışma durumu, tıbbi tanısı, hastalık süresi, en son hastane yatışı, hastaneye yatış sayısı, ilaçlarını düzenli kullan-ma durumu, ilaçlarını alırken başkasından yardım alma du-rumu, tedaviye uyumu ve uyumsuzluk nedenleri, ailede ruhsal hastalığı olan bireylerin varlığı oluşturmaktadır. Araştırmada içselleştirilmiş damgalama ile benlik saygısı arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Araştırma verilerinin değerlendirilme-sinde yüzdelik dağılım, t testi, Pearson korelasyon analizi ve ANOVA testleri kullanılmıştır.

Veri Toplama AraçlarıKişisel Bilgi Formu: Bu form hastaların sosyo-demografik

özellikleri ve hastalık özelliklerine ilişkin bilgileri içeren so-rulardan oluşmaktadır. Araştırmacılar tarafından literatür ta-ranarak oluşturulan formda hastaların yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitim durumu, çalışma durumu, yaşadığı yer, tıbbi tanısı, hastalık süresi, en son hastane yatışı, hastaneye yatış

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):61-6662

Page 17: PSHD 2012-2

sayısı, ilaçlarını düzenli kullanma durumu, ilaçlarını alırken başkasından yardım alma durumu, tedaviye uyumu ve uyum-suzluk nedenleri, ailede ruhsal hastalığı olan bireylerin varlığı gibi sorulardan oluşan 15 soru bulunmaktadır.[18,19]

Ruhsal Hastalıkların İçselleştirilmiş Damgalanması Ölçeği (RHİDÖ): Ruhsal Hastalıkların İçselleştirilmiş Damgalan-ması Ölçeği 2003 yılında Ritsher ve ark. tarafından gelişti-rilmiştir. Ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Ersoy ve Varan (2007) tarafından ayaktan tedavi birimine başvuran psikiyatri hastaları üzerinde yapılmıştır. Ölçek iç-selleştirilmiş damgalanmayı değerlendiren bir öz-bildirim ölçeğidir. Toplam 29 maddeden oluşan ölçeğin yabancılaş-ma (6 madde), kalıp yargıların onaylanması (7 madde), al-gılanan ayrımcılık (5 madde), sosyal geri çekilme (6 madde) ve damgalanmaya karşı direnç (5 madde) olmak üzere 5 alt grubu bulunmaktadır. RHİDÖ’de yer alan maddeler “kesin-likle aynı fikirde değilim” (1 puan), “aynı fikirde değilim” (2 puan), “aynı fikirdeyim” (3 puan), “kesinlikle aynı fikirdeyim” (4 puan) şeklinde dörtlü bir Likert tipi ölçek üzerinde ya-nıtlanmaktadır. “Damgalanmaya karşı direnç” alt ölçeğinin maddeleri ters olarak puanlanmaktadır. RHİDÖ’nün toplam ölçek puanı beş alt gruptan alınan puanların toplanması ile elde edilmektedir. Ölçekten alınacak puan 29-116 arasında değişmektedir. Toplam puanın artması kişinin içselleştiril-miş damgalanmasının olumsuz yönde daha şiddetli olduğu anlamına gelmektedir. Ölçeğin iç tutarlık katsayısı Ersoy ve Varan’ın (2007) çalışmasında .93 bizim çalışmamızda .90 olarak bulunmuştur.[18,19]

Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği(RBSÖ): Rosenberg Ben-lik Saygısı Ölçeği 1965 yılında Rosenberg tarafından geliş-tirilmiştir. Ölçeğin ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik ça-lışması Çuhadaroğlu (1986) tarafından adölesan bireylerde yapılmıştır. Literatürde Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği’nin psikiyatri hastaları ile yapılan çalışmalarda kullanıldığı ve ge-çerli bir ölçüm aracı olduğu görülmüştür.[19,20] Bu ölçek 63 madde ve 12 alt gruptan oluşmaktadır. Ölçeğin ilk 10 mad-desi benlik saygısını ölçmektedir. Bu nedenle araştırmada ölçeğin benlik saygısını ölçen ilk “10” maddesinde yer alan benlik saygısı alt ölçeği kullanılmıştır. Ölçek maddeleri için “Çok doğru”, “Doğru”, “Yanlış” ve “Çok yanlış” şeklinde ya-nıt seçenekleri bulunmaktadır. 10 maddeden alınan toplam puan 0-1 ise benlik saygısı yüksek, 2-4 ise orta, 5-6 ise benlik saygısı düşük olarak değerlendirilmektedir. Ölçeğin iç tutar-lık katsayısı Çuhadaroğlu’nun (1986) çalışmasında .89 bizim çalışmamızda .73 olarak bulunmuştur.[21]

Bulgular

Hastaların %58.8’inin kadın, %54.4’ünün evli, %35.6’sı-nın ilkokul ve lise eğitimli, %60.6’sının herhangi bir işte çalışmadığı, %68.8’inin il merkezinde yaşadığı, %30.6’sının 2-5 yıllık hastalık süresi olduğu, %88.1’inin tekrarlı hastane

yatışları olduğu, %48.8’inin ailesinde ruhsal hastalıklı birey olduğu saptanmıştır (Tablo 1). Çalışmada hastaların yaşadı-ğı yer, medeni durum, tanı grubu ve çalışma durumuna göre içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı (p>0.05) saptan-mıştır.

Çalışmaya katılan hastaların yaşları 18-59 arasında ve or-talaması 34.12±10.34, toplam içselleştirilmiş damgalama pu-anları 29-116 arasında ve ortalaması 64.28±18.98’dır. Ölçeğin alt grubundan yabancılaşma puanlarının 6-24 ortalamasının 13.93±4.92, kalıp yargıların onaylanması puanlarının 7-28 ortalamasının 15.19±4.83, algılanan ayrımcılık puanlarının 5-20 ortalamasının 10.36±4.87, sosyal geri çekilme puanla-rının 6-24 ortalamasının 14.12±5.45, damgalanmaya karşı direnç puanlarının 5-20 ortalamasının 10.66±3.32 olduğu bulunmuştur. Benlik saygısı ölçeği puanlarının ise 0-6 ara-sında ve ortalamasının 2.45±1.75 olduğu saptanmıştır (Tablo 2). Hastaların içselleştirilmiş damgalama duygusu ile benlik saygısı arasında orta düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (r=−.684, p<.0001).

Çalışmada cinsiyete göre hastaların içselleştirilmiş dam-galama ve damgalamanın alt gruplarından yabancılaşma

TEL H ve ERTEKİN PINAR Ş, İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı 63

Tablo 1. Hastaların tanıtıcı özellikleri

Sayı Yüzde

Cinsiyet Kadın 94 58.8 Erkek 66 41.2Medeni durum Evli 87 54.4 Bekar 59 36.9 Dul 14 8.8Eğitim durumu Okur-yazar değil 7 4.4 İlkokul 57 35.6 Ortaokul 24 15.0 Lise 57 35.6 Üniversite 15 9.4Çalışma durumu Çalışıyor 97 60.6 Çalışmıyor 63 39.4Yaşadığı yer İl 110 68.8 İlçe 31 19.3 Köy 19 11.9Hastalık süresi (yıl) 0-1 39 24.4 2-5 49 30.6 6-9 24 15.0 >10 48 30.0Hastaneye yatış sıklığı Tekrarlı yatış 141 88.1 Yılda bir kez 14 8.8 Diğer 5 3.1Ailede ruhsal hastalıklı birey Var 78 48.8 Yok 82 51.2Toplam 160 100.0

Page 18: PSHD 2012-2

dışında tüm alt gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu (p<0.05), erkek hastalarda içselleştirilmiş dam-galama puanı ile damgalamanın alt gruplarından kalıp yar-gıların onaylanması, algılanan ayrımcılık, sosyal geri çekilme ve damgalanmaya karşı direnç puanlarının yüksek olduğu saptanmıştır. Cinsiyete göre benlik saygısı puanları arasında

istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p>0.05) bulunmuş-tur (Tablo 3).

Çalışmada eğitim durumuna göre hastaların içselleşti-rilmiş damgalama ve damgalamanın alt grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu (p<0.05), okur-yazar olmayan hastaların içselleştirilmiş damgalama ile damgala-manın alt gruplarından yabancılaşma, kalıp yargıların onay-lanması ve sosyal geri çekilme puanlarının yüksek, üniversite eğitimlilerde algılanan ayrımcılık puanlarının düşük olduğu saptanmıştır. Eğitim durumuna göre hastaların benlik saygısı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı (p>0.05) saptanmıştır (Tablo 4).

Çalışmada hastaların yıllık hastaneye yatış sayısına göre içselleştirilmiş damgalama ve damgalamanın alt grupları ara-sında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu (p<0.05), yılda bir kez hastaneye yatışı olan hastaların içselleştirilmiş dam-

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):61-6664

Tablo 2. Hastaların içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı ortalama puanları

Min-Maks Ort.±SS

Yabancılaşma 6-24 13.93±4.92Kalıp yargıların onaylanması 7-28 15.19±4.83Algılanan ayrımcılık 5-20 10.36±4.87Sosyal geri çekilme 6-24 14.12±5.45Damgalanmaya karşı direnç 5-20 10.66±3.32Toplam içselleştirilmiş damgalama 29-116 64.28±18.98Toplam benlik saygısı 0-6 2.45±1.75

Tablo 4. Hastaların eğitim durumuna göre içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı puanları

Cinsiyet Yabancılaşma Kalıp Algılanan Sosyal Damgalanmaya Toplam Toplam yargıların ayrımcılık geri çekilme karşı direnç içselleştirilmiş benlik saygısı onaylanması damgalama

Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS

Okur-yazar değil 18.28±4.95 19.14±6.09 12.00±5.47 18.00±5.47 11.14±1.86 78.57±20.58 3.71±1.11İlkokul 13.71±5.35 15.89±5.12 10.82±5.45 14.49±5.67 10.29±3.32 65.22±20.87 2.35±1.80Ortaokul 15.20±4.50 16.08±5.29 12.58±4.99 15.70±5.53 12.20±3.47 71.79±18.73 2.70±1.70Lise 13.52±4.64 14.26±4.10 9.33±4.07 13.42±5.29 10.40±3.43 60.94±16.73 2.45±1.74Üniversite 12.26±3.76 12.80±3.27 8.20±3.23 11.06±3.05 10.40±2.82 54.73±11.27 1.80±1.69F F=2.409 F=3.292 F=3.101 F=3.013 F=1.637 F=3.570 F=1.631p p=.050 p=.013 p=.017 p=.020 p=.168 p=.008 p=.169

Tablo 5. Hastaların yıllık hastaneye yatış sayısına göre içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı puanları

Cinsiyet Yabancılaşma Kalıp Algılanan Sosyal Damgalanmaya Toplam Toplam yargıların ayrımcılık geri çekilme karşı direnç içselleştirilmiş benlik saygısı onaylanması damgalama

Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS

Tekrarlı yatış 13.65±4.76 14.99±4.78 10.07±4.77 13.65±5.31 10.56±3.38 62.94±18.52 2.36±1.72Yılda bir kez 17.42±5.35 17.92±5.31 13.35±5.49 19.42±4.55 11.92±2.84 80.07±18.39 3.42±1.82Diğer 12.00±4.84 13.20±2.38 10.00±3.53 12.60±4.15 10.20±2.38 58.00±15.19 2.20±1.92F F=4.309 F=2.846 F=2.968 F=7.982 F=1.129 F=5.794 F=2.460 p p=.015 p=.061 p=.054 p<.0001 p=.326 p=.004 p=.089

Tablo 3. Hastaların cinsiyetlerine göre içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısı puanları

Cinsiyet Yabancılaşma Kalıp Algılanan Sosyal Damgalanmaya Toplam Toplam yargıların ayrımcılık geri çekilme karşı direnç içselleştirilmiş benlik saygısı onaylanması damgalama

Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS Ort.±SS

Kadın 13.48±5.15 14.35±4.84 9.58±4.73 1.28±5.28 10.21±3.19 60.92+18.55 1.73±.70Erkek 4.57±4.53 16.39±4.60 11.46±4.88 15.31±5.50 11.31±3.42 69.07+18.69 1.90±.64t t=–1.379 t=–2.679 t=–2.445 t=–2.351 t=–2.090 t=–2.726 t=–1.595p p=.170 p=.008 p=.016 p=.020 p=.038 p=.007 p=.113

Page 19: PSHD 2012-2

galama ile damgalamanın alt gruplarından yabancılaşma ve sosyal geri çekilme puanlarının yüksek olduğu saptanmıştır. Yıllık hastaneye yatış sayısına göre hastaların benlik saygısı puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p>0.05) bulunmuştur (Tablo 5).

Tartışma

Psikiyatrik hastalık nedeniyle ayaktan izlenen hastalar-da içselleştirilmiş damgalama ve benlik saygısını belirlemek amacı ile yapılan bu çalışmada, hastaların içselleştirilmiş damgalama duygusu ile benlik saygısı arasında orta düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Literatürde de benzer sonuçlar birçok çalışmada bildirilmiştir.[11,14,16-18,22]

Kişinin kendisini ruhsal hastalığından dolayı toplumun dışına itilmiş hissetmesi, doğal olarak benlik saygısının da düşmesine yol açacaktır. Toplumda ruhsal hastalığı olan bi-reylere karşı olumsuz tutumlar, bireylerin sosyalleşmesini en-gellerken, evlenme, çocuk sahibi olma ve çalışma haklarını, işe alınmalarını, ev kiralamalarını ve diğer insanlara yakın yaşama, komşuluk yapma olanaklarını kısıtlamaktadır. Bu durum hastanın toplumsal ilişkilerden iyice kopmasına ve bunlara bağlı olarak hastalıkla etkin baş edememesine yol açmaktadır.[23] Bireyin toplumdaki olumsuz yargıları kendisi için kabullenmesi ve bunun sonucunda değersizlik, reddedil-me korkusu, ümitsizlik, utanç, işe yaramazlık ve özgüvende azalma gibi olumsuz duygularla kendisini toplumdan geri çe-kerek diğer insanlarla ilişkilerinde azalma sonucunda benlik saygısında azalma hissedebilmektedir.[19,24] Benlik saygısının düşük olması, yaşam kalitesinde düşme, sosyal fonksiyonlarda yetersizlik, arkadaş bulma ve ilişkilerini sürdürmede güçlük, iş bulmada güçlük gibi sonuçlara yol açabilmektedir.[22]

Cinsiyete göre erkek hastaların içselleştirilmiş damgala-ma ve alt gruplarından kalıp yargıların onaylanması, algıla-nan ayrımcılık, sosyal geri çekilme ve damgalanmaya karşı direnç puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Dic-kerson ve arkadaşları da (2002) çalışmalarında ruhsal hasta-lığı olan bireylerin cinsiyetinin damgalamayı etkileyebilece-ğini belirtmektedirler.[25] Psikiyatri hastaları toplumda genel olarak saldırgan ve tehlikeli olarak düşünüldüğünden dolayı onlardan korkulmaktadır.[26] Erkek hastaların davranışları da kadınlara göre daha saldırgan ya da tehlikeli olarak algılan-dığından erkekler kadınlardan daha fazla damgalanmakta-dır.[19,25] Ersoy ve Varan’ın (2007) ayaktan izlenen ve farklı psikiyatrik tanısı olan 203 hasta ile yaptığı çalışmada erkek hastaların içselleştirilmiş damgalama puanlarının kadınlara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur.[19] Bu bulgu çalışma sonucu ile uyumludur.

Okur-yazar olmayan hastalarda içselleştirilmiş damgala-ma ve alt gruplarından yabancılaşma, kalıp yargıların onay-lanması ve sosyal geri çekilme puanlarının yüksek, üniversite eğitimlilerde algılanan ayrımcılık puanlarının düşük olduğu

saptanmıştır. Ruhsal bozukluğu olan kişilere yönelik olumsuz ve reddedici tutumlarda toplumun ruhsal hastalık ve tedavi-si konusundaki bilgisinin genellikle yetersiz ve yanlış olduğu belirtilmektedir.[27] Okur-yazar olmayan hastaların okuyarak öğrenme şansı olmadığından, bu bireyler hastalıklarını ancak çevresinden duyduklarına göre algılamakta ve değerlendir-mektedir. Bu nedenle içselleştirilmiş damgalama puanlarının yüksek olduğu düşünülmektedir. Lysaker ve ark. (2008) şi-zofreni ve şizoaffektif bozukluk tanılı 133 hasta ile Alonso ve ark. (2009) 815 psikiyatri hastası ile Coşkun ve Güven (2009) 200 psikiyatri hastası ile Sabancıoğulları ve Doğan (2011) 391 psikiyatri hastası ile Keser ve ark. (2011) 115 ayaktan iz-lenen psikiyatri hastası ile yaptığı çalışmalarda düşük eğitim düzeyine sahip olan hastalarda içselleştirilmiş damgalamanın daha çok yaşandığı saptanmıştır.[16,20,28-30] Bu sonuçlar çalışma bulgularımız ile uyumludur.

Yılda bir kez hastaneye yatışı olan hastaların içselleştiril-miş damgalama ve alt gruplarından yabancılaşma ve sosyal geri çekilme puanlarının, düzensiz yatışları olan, yılda iki kez ve iki yılda bir kez yatışı olan hastalara göre yüksek olduğu saptanmıştır. Sürekli psikiyatri servislerine yatmak, toplum tarafından hastalığın daha da olumsuz olarak algılanmasına ve bireyin kendisini damgalamasına yol açabilmektedir. Coş-kun ve Güven (2009) psikiyatri hastalarının içselleştirilmiş damgalama yaşamasında, hastaneye yatış sıklığının etkili ol-duğunu saptamıştır.[29] Çalışmamızda elde edilen bu sonuç literatürle uyumlu olmamakla birlikte, yılda bir kez hastaneye yatan hastaların toplam içselleştirilmiş damgalama ve damga-lamanın alt gruplarından yabancılaşma ve sosyal geri çekilme puanlarının yüksek olmasında; yılda bir kez yatışın genellikle hastanın iyilik halinin daha uzun olduğunu göstermesinin, iyilik dönemindeki hastanın da damgalanmayı daha gerçekçi ve yoğun algılayabileceğinin etkili olduğu düşünülmektedir.

Sonuç

Psikiyatri hastaları içselleştirilmiş damgalama yaşamak-tadır. İçselleştirilmiş damgalama ile benlik saygısı arasında yakın ilişki bulunmaktadır. Bu çalışmada hastalarda içselleş-tirilmiş damgalama ile benlik saygısı arasında orta düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunduğu, cinsiyet, eğitim düzeyi ve yıllık hastaneye yatış sayısının içselleştirilmiş dam-galama düzeyini etkilediği görülmüştür. Damgalanan ruhsal hastalığı olan birey ve aileleri tedavi yerine evde tecrit edil-meyi tercih etmektedir. Bu nedenle var olan damgalanma ile mücadele tedavi kadar etkilidir, hasta ve ailenin yaşam süre-cini olumlu kılmaktadır. İçselleştirilmiş damgalama bireyin hastalığa uyumunu ve sosyal yaşamını çok yönlü etkilediğin-den, sağlık çalışanlarının, özellikle toplum sağlığı alanındaki sağlık çalışanlarının psikiyatri hastalarının algıladığı içsel-leştirilmiş damgalama ve benlik saygısı düzeyini belirlemesi, bireylerin hastalık ve tedavisine yönelik bilgilendirilmesi, bi-

TEL H ve ERTEKİN PINAR Ş, İçselleştirilmiş Damgalama ve Benlik Saygısı 65

Page 20: PSHD 2012-2

reylerin benlik saygısının desteklenmesi, içselleştirilmiş dam-galama ile baş etmeye ve toplumda mücadele etmeye yönelik planlamalar yapması gerekmektedir.

Kaynaklar1. Özbaş D, Küçük L, Buzlu S. Ruhsal bozukluğu olan bireye sahip ailelerin

hastalığa karşı tutumları. Düşünen Adam 2008;21:14-23.

2. Kocabaşoğlu N, Aliustaoğlu S. Stigmatizasyon. Yeni Symposium 2003;41:113-7.

3. Çam O, Bilge A. Ruh hastalığına yönelik inanç ve tutumlar. Anadolu Psiki-yatri Dergisi 2007;8:215-23.

4. Bilge A, Çam O. Ruhsal hastalığa yönelik damgalama ile mücadele. TAF Prev Med Bull 2010;9:71-8.

5. Çam O, Çuhadar D. Ruhsal hastalığa sahip bireylerde damgalama süreci ve içselleştirilmiş damgalama. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2011;2:136-40.

6. Kuş Saillard E. Psychiatrist views on stigmatization toward people with mental illness and recommendations. Turk Psikiyatri Derg 2010;21:14-24.

7. West ML, Yanos PT, Smith SM, Roe D, et al. Prevalence of Internalized Stigma among Persons with Severe Mental Illness. Stigma Res Action 2011;1:3-10.

8. Taşkın EO. Damgalanma süreci ve şizofreniye yönelik damgalama. Anado-lu Psikiyatri Dergisi 2009;10(Ek 2):58-9.

9. Rosenfield S. Labeling mental illness: the effects of received services and perceived stigma on life satisfaction. Am Sociaol Rev 1997;62:660-72.

10. Markowitz FE. The effects of stigma on the psychological well-being and life satisfaction of persons with mental illness. J Health Soc Behav 1998;39:335-47.

11. Lundberg B, Hansson L, Wentz E, Björkman T. Stigma, discrimination, em-powerment and social networks: a preliminary investigation of their influ-ence on subjective quality of life in a Swedish sample. Int J Soc Psychiatry 2008;54:47-55.

12. Wright ER, Gronfein WP, Owens TJ. Deinstitutionalization, social rejec-tion, and the self-esteem of former mental patients. J Health Soc Behav 2000;41:68-90.

13. Karaaslan A. Benlik saygısı: Genel bir gözden geçirme. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 1993;9:71-4.

14. Berge M, Ranney M. Self-esteem and stigma among persons with schizo-phrenia: implications for mental health. Care Manag J 2005;6:139-44.

15. Verhaeghe M, Bracke P, Bruynooghe K. Stigmatization and self-esteem of persons in recovery from mental illness: the role of peer support. Int J Soc Psychiatry 2008;54:206-18.

16. Lysaker PH, Tsai J, Yanos P, Roe D. Associations of multiple domains of self-esteem with four dimensions of stigma in schizophrenia. Schizophr Res 2008;98:194-200.

17. Lysaker PH, Vohs JL, Tsai J. Negative symptoms and concordant impair-ments in attention in schizophrenia: associations with social functioning, hope, self-esteem and internalized stigma. Schizophr Res 2009;110:165-72.

18. Ritsher JB, Otilingam PG, Grajales M. Internalized stigma of mental illness: psychometric properties of a new measure. Psychiatry Res 2003;121:31-49.

19. Ersoy MA, Varan A. Reliability and validity of the Turkish version of the in-ternalized stigma of mental illness scale. Turk Psikiyatri Derg 2007;18:163-71.

20. Keser I, Saygin N, Turkan S, Kulaksizoglu B, et al. Evaluation of self-esteem with internalized stigmatization in the patients with mentally illness. Eu-ropean Psychiatry 2011;26:461.

21. Çuhadaroğlu F. Adolesanlarda benlik saygısı. [Uzmanlık tezi] Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü;1986.

22. Razali SM, Hussein S, Ismail TAT. Perceived stigma and self-esteem among patients with schizophrenia. International Medical Journal 2010;17:255-60.

23. Arkan B, Bademli K, Çetinkaya Duman Z. Sağlık çalışanlarının ruhsal hastalıklara yönelik tutumları: son 10 yılda Türkiye’de yapılan çalışmalar. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2011;3:214-31.

24. Kuş Saillard E. Psychiatrist views on stigmatization toward people with mental illness and recommendations. Turk Psikiyatri Derg 2010;21:14-24.

25. Dickerson FB, Sommerville J, Origoni AE, Ringel NB, et al. Experiences of stigma among outpatients with schizophrenia. Schizophrenia Bulletin 2002; 28: 143-153.

25. Dickerson FB, Sommerville J, Origoni AE, Ringel NB, et al. Experienc-es of stigma among outpatients with schizophrenia. Schizophr Bull 2002;28:143-55.

26. Bostancı N. Ruhsal bozukluğu olan bireylere yönelik stigma ve bunun azaltılmasına yönelik uygulamalar. Düşünen Adam 2005;18:32-8.

27. Taşkın O, Gürlek Yüksel E, Deveci A, Özmen E. Psikiyatri polikliniğine başvuran hastaların depresyona yönelik tutumları. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2009;10:100-8.

28. Alonso J, Buron A, Rojas-Farreras S, de Graaf R, Haro JM, de Girolamo G, et al. Perceived stigma among individuals with common mental disorders. J Affect Disord 2009;118:180-6.

29. Coşkun S, Güven Caymaz N. Bakırköy ruh sağlığı ve sinir hastalıkları has-tanesi ile özel bir psikiyatri ünitesine başvuran hastaların içselleştirilmiş damgalanma düzeyi yönünden karşılaştırılması. III. Ulusal Psikiyatri Hemşireliği Kongresi Özet Kitabı; 2009. s. 85-6.

30. Sabancıoğulları S, Doğan S. Psikiyatri hastalarında içselleştirilmiş dam-galanma ve etkileyen faktörler. 20. Anadolu Psikiyatri Günleri Özet Kitabı; 2011. s. 112.

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):61-6666

* IV. Ulusal Psikiyatri Hemşireliği Kongresi’nde poster bildiri olarak sunulmuştur (24–26 Haziran 2010, Samsun).

Page 21: PSHD 2012-2

Antipsikotik İlaç Kullanan Bir Grup Yatan Hastada İlaç Yönetimi Eğitiminin Değerlendirilmesi

Assessing Medicine Management Education in Psychiatric Inpatients Who use Antipsychotic Medicine

Çiğdem TATAR YÜKSEL,1 Fahriye OFLAZ2

ÖZETAmaç: Şizofreninin etkili tedavisinde antipsikotik ilaç kullanımına uyum sağlayamama her ne kadar yaygın bir engel oluştursa da, psikiyatri has-talarının kısa süreli yatışlarında ilaç uyumunun nasıl arttırılacağına ilişkin bilgi sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı psikiyatri hastalarının kısa süreli yatış-larında “Sosyal Beceri Eğitimi”nin “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün et-kinliğini değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışma bir üniversite hastanesinin psikiyatri klini-ğinde yatarak tedavi görmekte olan ve antipsikotik ilaç kullanan 8 hasta ile yapılmıştır. Yarı deneysel, tek grup pretest-posttest desende olan bu çalışmada kontrol grubu seçilmemiştir. Çalışmada “ilaç tedavisi yaklaşımı” modülü uygulanmıştır, uygulama süresi yedi gündür. Grup oturumları şeklinde yürütülen modülde, oturumlar, modül içerisinde yer alan üç baş-lığın her birinin ikişer gün ele alınması ile gerçekleştirilmiştir. İlk oturum, tanışma, veri toplama formu ve ön-testlerin uygulanması, ikinci ve üçüncü oturum “Antipsikotik İlaç Tedavisi”, dördüncü ve beşinci oturum “İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek”, altıncı ve yedinci oturum “Tedaviyi Değerlendirmek” konularının tartışılması ve son-testlerin uygulanması şeklinde yürütülmüş-tür. Veriler, veri toplama formu ile “Psikososyal Sosyal Beceri Eğitimi Uy-gulama Klavuzu”nda yer alan, ilaç tedavisi yaklaşımı modülü kapsamında verilen eğitimin hastaların bilgi düzeyine etkisini değerlendirmek için öne-rilen testin (ön-test/son-test) uygulanması yolu ile elde edilmiştir.

Bulgular: Sekiz katılımcıdan beşinin 27 yaş altında ve lise mezunu, yedi-sinin bekar olduğu, birinin ailesinde psikotik bozukluk tanısının olduğu saptanmıştır. Katılımcıların hiçbirisi daha önce kullandıkları ilaca ilişkin bir eğitim almamışlardır. İlaç tedavisi yaklaşımı modülü kapsamında ve-rilen eğitimin antipsikotik ilaç kullanan hastaların bilgi düzeyine etkisini ölçen teste ait puan ortalaması, eğitimden önce 14.8±2.2 iken, eğitim sonrası puan ortalamaları 18.0±1.1 olmuştur. İki ortalama arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.01). Puan ortalamaların-da meydana gelen artış katılımcıların bilgi düzeylerinin arttığını göste-rir. Hastalarla program süresince antipsikotik ilaç etkileri, psikoz ve ilaç uyum etkileri tartışılmıştır. İlaç yan etkileri ve hekimlerin iletişim bilgileri listesi hastalara verilmiştir. Hastaların hastalıkları ve ilaç kullanımlarına ilişkin sorunları daha iyi ifade ettikleri gözlenmiştir.

Sonuç: Antipsikotik ilaç kullanan psikiyatri hastalarının kısa süreli yatış-larında, ilaç tedavisi yaklaşımının modülünün uygulanması bilgi düzeyle-rinin artmasında ve ilaç kullanımına ilişkin davranışlarının değişmesinde etkili olmuştur.

Anahtar sözcükler: Antipsikotik; hemşirelik bakımı; ilaç yönetimi; sosyal beceri eğitimi.

SUMMARY

Objectives: Although non-adherence with the antipsychotic medication regimen is a common barrier to the effective treatment for schizophrenia, knowledge is limited about how to improve medication adherence in short term hospitalization of psychiatric patients. The purpose of this study was to assess the effectiveness of the “Medication Management Module” of “Social Skills Training Programme” in short term hospitalization of psychiatric pa-tients.

Methods: The study included eight patients using antipsychotic medi-cine who had been admitted to the inpatient psychiatry unit in a univer-sity hospital. No control group was chosen in this one-group pre-post test quasi-experimental design study. The “Medication Management Module” of “Social Skills Training Programme” was modified and applied to the partici-pants over seven days as daily, one-hour group sessions. In the first session, the group was formed and pre-tests and data collection tools were applied. In sessions two through seven, the following themes were discussed and posttests were applied: “Treatment with Antipsychotic Medicine,” “Learning the Side Effects of Antipsychotics,” and “Assessing the Treatment.” The data was collected using guidelines of the “Social Skills Training Programme” to assess the effectiveness of the education given within the “Medication Man-agement Module”.

Results: Among the eight patients, five were under the age of 27 and had grad-uated from high school, seven were married, and one had a family member diagnosed with a psychotic disorder. None were educated about the medica-tions before the module. The mean pretest scores of participants (14.8±2.2) were significantly higher when compared with that of posttest scores (18.0±1.1) (p=0.01). The increase in mean score indicates that education increased the level of knowledge. During the program, patients discussed psychosis, the ef-fects of antipsychotic medication, and compliance with medication times. A list of medication side effects and contact details of physicians were given to the patients. Patients showed improved ability to state problems related to medica-tion.

Conclusion: The application of “Medication Management Module” of “Social Skills Training Programme” in short term hospitalization of psychiatric patient using antipsychotic medicine is effective in improving knowledge and use of medication.

Key words: Antipsychotics; nursing care; medication management; social skills training.

ORİJİNAL MAKALE / ORIGINAL ARTICLE

1Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Hemşirelik Yüksek Okulu, Psikiyatri Hemşireliği Bilim Dalı, Ankara2Yeditepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, İstanbul

İletişim (Correspondence): Dr. Çiğdem TATAR YÜKSEL.e-posta (e-mail): [email protected]

67

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):67-74Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):67-74

Doi: 10.5505/phd.2012.68442

Geliş tarihi (Submitted): 26.09.2012 Kabul tarihi (Accepted): 29.12.2012

Page 22: PSHD 2012-2

Giriş

Ruhsal bozukluklar, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de hastalık yükü sıralamalarında ilk sıralarda yer almakta-dır. Bu tür bozukluklar bireye topluma ve aileye en çok acı veren, insan yetisini ve gücünü ağır derecede ve uzun süreli düşürmesi nedeniyle büyük ekonomik yitimlere neden olan, bilgisizlik, korku ve önyargıların en çok görüldüğü, sayılan bu özellikleri nedeniyle de tanı ve sağaltımın zor olduğu ve epidemiyolojik açıdan büyük hasta sayılarının söz konusu ol-duğu rahatsızlıklardır.[1]

Ruhsal bozukluklar arasında yer alan ve klasik sınıflan-dırmalarda kullanılan psikoz terimi; şizofreni, mani, sanrılı bozukluklar ve değişik nedenlere bağlı başka ağır, ruhsal dav-ranışsal bozuklukları içeren, kişinin gerçeği değerlendirme yetisinin bozulduğu durumlar için kullanılan bir tanımlama-dır.[1] Psikotik bozukluklar içinde en fazla yer tutan bozukluk şizofrenidir ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre şizofre-ninin yetişkin popülasyonundaki sıklığı %0.7’dir.[2] Şizofreni, Türkiye’de yaşam yılına uyarlanmış yeti kaybına yol açan has-talıklar arasında dokuzuncu sırada yer almaktadır.[3] Bozuk-luk, bu ciddi yeti kayıplarına paralel olarak hastanın sosyal ve mesleki işlevselliğinde de önemli kayıplara neden olmaktadır.

Şizofreni, mani, psikotik çökkünlük ve sanrılı bozukluk-ların tedavisinde kullanılan ilaçlara antipsikotik ilaçlar adı verilir.[1] İlaç tedavisi yoluyla, hastalık belirtilerinin şiddeti azalmakta veya tümüyle bir iyileşme sağlanmaktadır. Bu-nunla beraber antipsikotik ilaçlara iyi yanıt veren hastalarda bile rezidüel belirtiler, bilişsel belirtiler, toplumsal sınırlılık ve yaşam kalitesinde kötüleşme görülebilmektedir.[4] Bu durum, ilaçların etkilerinin belirli alanlarla sınırlı olması ya da uy-gunsuz kullanım ile açıklanmaktadır.

Yapılan çalışmalar psikiyatrik bozukluğu olan hastaların yaklaşık üçte ikisinin tedavilerinin bir döneminde, ilaç teda-visi nedeniyle semptomlarındaki azalmayı “tam bir iyilik hali” olarak değerlendirmekte olduğunu ve ilaç tedavisini bırak-tıklarını göstermektedir. Tedavinin iyi yönetilmemesi sıklıkla hastalığın yeniden alevlenmesine, yinelenmesine ya da hasta-nın tekrarlı şekilde hastaneye yatışına neden olmaktadır.[1,5,6] Bu nedenle hastalığın tedavisinde, hem ilaç tedavisinin etkili bir biçimde yapılması, hem de ilacın kullanımının sürekli-liğinin sağlanması gerekmektedir. Bu yüzden psikotik bo-zukluğu olan hastalara ilaç kullanımını destekleyecek ve ilaç yönetimini kolaylaştıracak bir takım beceriler öğretilmelidir. Bilişsel ve davranışçı terapi tekniklerini kullanan beceri ge-liştirme çalışmaları, bu becerilerin öğretildiği etkili yöntem-lerden biridir.[7-9] Hastalık yönetimine ilişkin bu programlar, semptomlar ile yinelemelerin azaltılmasına yönelik bilgileri sağlamakta, tedavi önerileri vermekte ve tedaviyi etkili bir biçimde yönetmek için gerekli stratejileri öğretmektedir. “Bi-lişsel Davranışçı Terapi ve Sosyal Beceri Eğitimi” şizofrenide

işlevselliği önemli ölçüde arttıran etkili girişimlerdendir. “Bi-lişsel Davranışçı Terapi”nin uygulandığı 35 klinik çalışma-nın meta analizinde,[10] çalışmaların büyük bir çoğunluğunun birincil tedavi hedefi olarak pozitif semptomlara odaklandı-ğını, buna rağmen “Bilişsel Davranışçı Terapi”nin işlevsellik üzerine de olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Kurtz ve Muesserin yapmış oldukları bir başka meta analiz çalışma-sında da yine, “Sosyal Beceri Eğitimi”nin (SBE) işlevselliği arttırdığı gösterilmiştir.[11]

Türkiye’de ise şizofreni hastalarında psikososyal tedavi ve rehabilitasyon için yapılan çalışmaların[12-16] olduğu, yay-gın olarak sosyal beceri eğitimi modüllerinin kullanıldığı ve şizofreni hastalarının[17-19] ve ailelerinin[20-22] yapılandırılmış eğitim programı ve girişimlerden yararlandıkları görülmek-tedir. Bu hasta grubunda özellikle ilaç tedavisine yönelik ya-pılandırılmış girişimlerin,[23-25] yapılandırılmamış girişimlere oranla üstünlüğü dikkat çekicidir. Bu anlamda yatan hasta grubuyla çalışan hemşireler açısından yapılandırılmış giri-şimler, zamanı etkili bir biçimde yöneterek etkili sonuçlar elde etmeyi sağlamaktadır.

Gereç ve Yöntem

Amaç; bu çalışmanın amacı antipsikotik ilaç kullanan psikiyatri hastalarının kısa sureli yatışlarında “Sosyal Beceri Eğitimi”nin, “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” (ITY) modülünün et-kinliğini değerlendirmektir.

Hipotez; antipsikotik ilaç kullanan psikiyatri hastalarının kısa sureli yatışlarında “Sosyal Beceri Eğitimi”nin, “İlaç Te-davisi Yaklaşımı” modülünün uygulanması hastaların bilgi düzeylerini arttırır.

Örneklem; çalışmanın örneklemini bir üniversite hastane-sinin “Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı”nda yatarak tedavi olan, antipsikotik ilaç kullanan, en az ilkokul mezunu, 18-60 yaş arasında, akut atak tedavisinden sonra grup orta-mına uyum sağlayabilecek düzeyde işlevselliği olduğu gözle-nen sekiz hasta oluşturmuştur. Çalışmanın yapılması için etik kurul onayının alınmasını takiben hastalara program hakkın-da bilgi verilmiş, araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar programa kabul edilmiştir. Dışlama ölçütü olarak psikotik tablonun gruba uyumu bozacak derecede devam etmesi, or-ganik ruhsal hastalığın (alkol ve madde bağımlılığı, mental retardasyon vb.) olması, hastanın “Sosyal Beceri Eğitimi” programının “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün uygulan-dığı 7 gün içerisinde taburculuğunun planlanmış olması, ka-bul edilmiştir.

Araç; ilaç tedavisi yaklaşımı değerlendirme formu: Bu ça-lışmada, davranışçı kuram ve teknikler esas alınarak Liber-man ve ekibi tarafından geliştirilmiş bir eğitim programı olan “Social and Independent Learning Skills: Medication Ma-nagement Module”un, “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” kullanılmış-

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):67-7468

Page 23: PSHD 2012-2

tır.[26] Bu modül Yıldız ve ark. (2002) tarafından Türkçe’ye çevrilmiş ve “Psikososyal Beceri Eğitimi Uygulama Klavuzu” adı altında uyarlanmıştır.[16] Bu kitapçıkta yer alan ve değer-lendirme materyali olarak önerilen test, araştırmanın başın-da ve sonunda, ön-test/son-test olarak kullanılmıştır. Bu test hastaların, hastalığı ve tedavisi, hastalığın ve tedavinin sosyal sonuçları hakkındaki bilgi ve tutumlarının neler olduğunu anlamak maksadı ile yapılandırılmıştır. Testin içeriğinde has-tanın, ilaç kullanmasını gerektiren durumlar, ne kadar süre ilaç kullanacağı, ilaç kullanmayı nasıl sonlandıracağı, ilaç kullanırken dikkat etmesi gereken hususlar, kullandığı ilaç-ların yan etkileri, güvenli ilaç kullanım kriterleri, hastalığına ilişkin bilgileri ve tutumlarını değerlendiren 20 adet önerme yer alır. Bazı önermeler yanlış, bazıları doğrudur. Hastalardan bu önermeleri “doğru” veya “yanlış” olarak değerlendirmeleri beklenir. Testten alınabilecek en düşük puan sıfır, en yüksek puan yirmidir.[16,26]

Veri toplama formu; araştırmaya katılan hastaların çeşitli demografik ve sosyokültürel özelliklerine ilişkin verileri elde etmek amacı ile araştırmacı tarafından oluşturulmuştur.

Süreç ve İçerik; bu çalışmanın yapıldığı eğitim hastanesin-de tedavi gören hastaların %98’ini askeri personel ve yakın-ları oluşturmaktadır. Çeşitli illerden sevk zinciri ile bu eğitim hastanesine gelen hastalar tedavilerini tamamladıktan sonra, bağlı bulundukları birliklere dönmekte ve ancak kontrolleri için belirli aralıklarla hastaneye geri gelmekte ya da tedavi-leri yaşadıkları kentlerde idame ettirilmektedir. Klinikte yatış süresi dışında hastaya ulaşmak ve takibini yapmak güçtür. Bu nedenle klinikte yatarak tedavi olan hastalara yönelik rehabi-lite edici bir uygulamaya gereksinim vardır.

Bu çalışma, “Sosyal Beceri Eğitimi” programının “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün yatarak tedavi olan hastalar için uygulanması amacı ile uyarlanmıştır. Bu konu ile ilgili alan yazın incelendiğinde, ilaç tedavisi yönetimine ilişkin eği-tim programları ile yapılmış randomize kontrollü çalışmala-rın[27-29] olduğu, bu çalışmaların ayaktan tedavi görmekte olan hastalar üzerine yoğunlaştığı, yatarak tedavi olan hastalarda “Sosyal Beceri Eğitimi”ne yönelik çalışmaların az olduğu tes-pit edilmiştir. “Sosyal Beceri Eğitimi”, Liberman modelinden uyarlanan, şizofreni hastalarında çeşitli alanlarda beceri geliş-tirmeyi temel alan yapılandırılmış bir yaklaşımdır.[26] “Sosyal Beceri Eğitimi” programında, “İletişim Becerileri”, “Sorun Çözme Becerileri”, “Psikoz ve Şizofreniyi Anlamak”, “İlaç Te-davisi Yaklaşımı”, “İnatçı Belirtilerle Baş Etmeyi Öğrenmek”, “Uyarıcı İşaretleri Tanımak ve İzlemek” gibi çeşitli modülleri vardır ve bu modüllerin tamamında hastaların hastalıkla daha kolay başa çıkabilmeleri, sosyal işlevselliklerinin arttırılması ve daha bağımsız yaşamaları amaçlanmaktadır.[30,31]

Modüllerin tamamının uygulanması yaklaşık sekiz ay sürmektedir. Bununla beraber bu süre, eğitimci tarafından

belirlenen seansların süresi ve sıklığına, hastaların öğrenme durumlarına ve verilecek eğitimin kapsamına göre değişebil-mektedir.[32,33] “Sosyal Beceri Eğitimi” modüllerin tamamının uygulanmasının mümkün olmadığı, zaman kısıtlılığı içeren çeşitli durumlarda hasta gereksinimlerine uygun olan bazı modüllerin seçilerek uygulandığı, bu kısmi uygulamaların da etkili sonuçlar verdiği alan yazında gösterilmektedir.[33-35]

Bu çalışmanın yürütüldüğü eğitim hastanesinin psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi olan antipsikotik ilaç kullanan has-taların akut atak döneminde oldukları ve ortalama yatış süre-lerinin bir ay olduğu göz önünde bulundurulduğunda, “Sosyal Beceri Eğitimi”nin tamamının uygulanabilmesi için gerekli olan sekiz aylık bir çalışmayı yapmak mümkün değildir. Bu nedenle çalışma kapsamında, akut atak tedavisi tamamlanan ve grup ortamına uyum sağlayabilecek düzeyde işlevselliği ol-duğu saptanan ve kısa süreli yatışı olan bu hastalara tedavileri-nin son haftasında “Sosyal Beceri Eğitimi” programının “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülü uygulanmıştır. Uygulanacak mo-dülün seçiminde şizofrenide hastalığın relaps nedenlerinden birinin antipsikotik ilaç kullanımı ile ilişkili aksaklıklar[1,5,6] olduğu bilgisi göz önüne alınmıştır. “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülü altında ilaç yönetimine ilişkin üç başlık mevcuttur. Bu başlıklar, “Antipsikotik İlaç Tedavisi”, “İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek”, “Tedaviyi Değerlendirmek”tir.

“Antipsikotik İlaç Tedavisi”, başlığı altında, antipsikotik ilaçların ne olduğu, ilaçların etkilerinin neler olduğu, ilaçları düzenli kullanmanın getireceği faydalara ilişkin eğitim veril-miştir. “İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek” basamağında hastalar; almış oldukları ilaçların neden olabileceği yan etkileri ve bu yan etkilerin ortaya çıkması halinde ne yapmaları gerektiğine ilişkin eğitim almışlardır. “Tedaviyi Değerlendirmek ve İzle-mek” basamağında ise, hastalar ilaçlarını uygun dozda, doğru zamanda ve uygun teknikle nasıl kullanacağını öğrenmişler-dir. Bu eğitimin temel amacı yanlış ilaç kullanma tutumları-nın değiştirilmesidir.

Uygulama: Bu çalışmada antipsikotik ilaç kullanan psi-kiyatri hastalarının kısa sureli yatışlarında “Sosyal Beceri Eğitimi”nin, “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün etkinliği-ne karar vermek için yarı deneysel, tek grup ön-test/son-test araştırma deseni kullanılmıştır. Örneklem seçim kriterlerine uyduğu saptanan hastalar (n=11) araştırmaya dahil edilmiştir. Bu hastalar ile ilk grup oturumu öncesi yapılan bir görüşme ile çalışmanın niteliği, içeriği, hedefleri hakkında konuşul-muş, araştırmaya katılmak isteyen hastaların (n=10) klinik içi faaliyetlerini (iş-uğraşı terapisi, günaydın toplantısı, tetkikler) engellemeyen saatler saptanmış, bu saatler hastalara duyurul-muştur. Her toplantıdan yarım saat önce toplantı saati tekrar hatırlatılmıştır.

Toplantı saatinden önce hastaların güvenliği açısından ka-palı durumda bulunan pencereler açılarak salonun havalan-

TATAR YÜKSEL Ç ve OFLAZ H, Antipsikotik Kullanan Hastalarda İlaç Yönetimi 69

Page 24: PSHD 2012-2

ması sağlanmış, yuvarlak oturum düzeni için toplantı salonu düzenlenmiş, eğitim için kullanılması planlanan materyal (yazı tahtası, tahta kalemi vs.) hazırlanmıştır. Hastalar ikinci oturumdan sonra, bir başka hatırlatma gerekmeksizin toplantı salonuna gelmişler ve oturma planında yerlerini almışlardır.

Araştırmacının kendisini takdim etmesinin ardından, ça-lışmanın niteliği, içeriği, hedefleri tekrarlanmış ve hastalardan kendilerini takdim etmeleri istenmiştir. Hastalar kendilerini isimleri, klinikte bulunma nedenleri, biliyorlar ise tanıları ve kullandıkları ilaçları söylemek suretiyle takdim etmişlerdir. Hastalardan her birinin isimleri kağıtlara yazılarak sandal-yelerinde diğer hastaların kolaylıkla görebileceği şekilde ya-pıştırılmıştır.

Hastalara veri toplama formları ve ön-testler dağıtılmış, bu formlar üzerinde yazan her soru tek tek okunarak, hastala-rın yanıtlarını yazmaları için yeterli süre tanınmıştır. Veri top-lama formundaki demografik ve sosyokültürel özelliklere iliş-kin verilerin toplanmasının ardından ön-testler uygulanmış, hastalardan ön-testte yer alan 20 adet önermenin doğru mu yanlış mı olduğunu değerlendirmeleri istenmiştir. Hastaların her biri her soruya yanıt vermeleri için desteklenmiş, gerekir-se sorular tekrar edilmiştir. Hastalar veri toplama formundaki sorulara yanıt vermeye ilişkin güçlük yaşamazlarken, ön-teste yanıt verirlerken bazı soruların birkaç kez tekrar edilmesi veya basitleştirilmesi gerekmiştir. Örneğin çok sayıda keli-meden oluşan önermelerin (11’inci, 12’nci ve 18’inci önerme) tekrar okunması gerekirken, mantık kullanarak cevaplanması gereken önermeler hastaların değerlendirmekte güçlük yaşa-dıkları gözleminden yola çıkılarak basitleştirilmiştir. Örneğin hastalar, 18’inci önermede yer alan hüküm cümlesi olumsuz olduğu için buna verilen olumsuz yanıtın, olumlu bir hükme yol açtığını değerlendirmekte zorluk yaşamışlar ve bu cümle-ler basitleştirilmiştir.

Örn.: “Hastalık tekrar şiddetlenmeye başladığında hiç dışarı çıkmadan hastalığın yatışmasını beklemeliyim.” öner-mesi (12’nci önerme), “Hastalığım tekrar arttığında, evde kalmalıyım” şeklinde ifade edilirken, “Sigara ve çay içip otu-rarak zamanı boş geçirmektense gezmeyi, arkadaş ziyaretini, kursa katılmayı ve diğer faaliyetleri seçmek daha iyi olur.” önermesi (18’inci önerme), “Zamanı boş boş geçirmek iyi de-ğil, faaliyetlere katılmak daha iyi” şeklinde basitleştirilmiştir. Ön-testlerin doldurulmasının ardından grup oturumlarına nasıl yürütüleceğine ilişkin bilgi (grubun amacı, oturumla-rın sıklığı, süresi, içeriği, kuralları) hastalar ile paylaşılmıştır. Sosyal Beceri Eğitiminin “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülü-nün uygulanma süresi yedi gündür. Grup oturumları şeklinde yürütülen çalışmada, her gün bir oturum gerçekleştirilir ve oturumların süresi yaklaşık bir saattir. Oturumlar, modü-lün içerisinde yer alan üç başlığın her birinin ikişer gün ele alınması ile gerçekleştirilmiştir. İlk oturum tanışma ve veri toplama formu ve ön-testlerin uygulanması, ikinci ve üçün-

cü oturum “Antipsikotik İlaç Tedavisi”, dördüncü ve beşinci oturum “İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek”, altıncı ve yedinci oturum “Tedaviyi Değerlendirmek” konularının içerikleri-nin tartışılması ve son-testlerin uygulanması şeklinde yürü-tülmüştür. “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün uygulandığı hafta boyunca her gün, hastanın ilaç almaya ilişkin verdiği tepkiler araştırmacı tarafından gözlenmiş ve araştırma kap-samında değerlendirilmiştir. Ev ödevi olarak verilen görevler hastalar tarafından aynı gün klinikte yapılmış, her bir ödevle ilgili geribildirim ve yorumlar, bir sonraki günkü oturumda ele alınmıştır.

“İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün uygulanmasında çe-şitli teknikler kullanılmıştır. Bu teknikler; eğitim vermek, de-neyimlerin paylaşılması, model alma, rol oynama, davranışın şekillendirilmesi, sorun çözümleri, şimdi-burada çözümleri, alıştırmalar, ev ödevleridir. Eğitimde, bilgilendirme, model olma, davranış provaları yapma, rol oynamalar, istenen yanıt için destekleme (koçluk etme), düzeltici geri bildirimde bu-lunma, davranışı biçimlendirme, uygun sosyal güçlendiricileri kullanma, alıştırmalar ve ev ödevleri verme gibi aktif öğretme yöntemleri kullanmıştır.

Her oturum hastalara verilen genel bilgiler ile başlatıl-mıştır. Genel bilgilerin ardından, rol oynama tekniği ile giriş yapılmış, sorunlar ve çözümleri tartışılmış, alıştırmalar yapıl-mış, ödevler verilmiş, her oturumda önceki oturumda verilen ödevler değerlendirilmiştir.

Hastalar oturumların devam ettiği bir hafta süresince ilaç kullanımlarına ilişkin davranışları (ilaçlarını zamanında almak üzere ikaz edilmeden geliyorlar mı, ilaç kullanımlarına, ilaç etki ve yan etkilerine ilişkin konularda sorular soruyorlar mı, bilgi paylaşıyorlar mı, ilaç etki ve yan etkilerine ilişkin belirti-leri tanıyarak ifade ediyorlar mı, ilaç tedavisini taburcu olduk-tan sonra özenli bir biçimde sürdürme isteği ile eğitimde kul-lanılan materyalleri kullanmaya ilişkin bir talep ve girişimleri var mı) hakkında araştırmacılar tarafından klinikte gözlenmiş, elde edilen veriler araştırma sonuçlarında gösterilmiştir.

Verilerin DeğerlendirilmesiVeriler bilgisayar ortamında, “SPSS for Windows ver.

11.0” paket programı ile ön-test, son-test değerlendirmesin-de örneklem sayısı az olduğu için Wilcoxon testi kullanılarak değerlendirilmiştir.

Bulgular

Araştırmadan elde edilen bulgular üç başlık altında ele alınmıştır.

Demografik ve Sosyokültürel Özelliklere İlişkin VerilerKatılımcıların çeşitli demografik ve sosyokültürel özellik-

lere göre dağılımı (n=8) Tablo 1’de gösterilmiştir. Sekiz ka-tılımcıdan beşinin 27 yaş altında ve lise mezunu, yedisinin

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):67-7470

Page 25: PSHD 2012-2

bekar olduğu, birinin ailesinde psikotik bozukluk tanısının olduğu, dördünün sigara, birinin yalnızca özel günlerde alkol ve sigara kullandığı saptanmıştır. Bu çalışmanın yürütülmesi esnasında, hastalıkların klinik seyrine ilişkin bir takım güç-lüklerle karşılaşılmıştır. Araştırmaya katılan hastalardan bi-rinde fikir çalınma sanrısı ve bir diğerinde de fikir okuma sanrısı olduğu üçüncü oturumdan sonra tespit edilmiştir. Bu durumun grup içerisinde yönetiminin güç olacağı ve grubun hedeflerini bozabileceği düşünülerek bu iki hastanın grup dı-şında modülü tamamlamaları sağlanmıştır. Bu nedenle araş-tırmaya katıldıkları halde bu iki hastadan elde edilen veriler araştırma sonuçlarına dahil edilmemiştir ve örneklem sayısı N=10 yerine N=8 olarak gösterilmiştir.

İlaç Tedavisi Yaklaşımı Uygulamasına İlişkin VerilerKatılımcıların eğitim öncesi (Ön-Test) ve eğitim sonrası

(Son-Test) aldıkları toplam puanlara göre dağılımı Tablo 2’de gösterilmiştir. “İlaç Tedavisi Yaklaşımı modülü kapsamında verilen eğitimin hastaların bilgi düzeyine etkisini değerlen-dirmek için önerilen testin (ön-test/son-test) puan ortala-ması eğitim öncesinde 14.8±2.2 iken, eğitim sonrası puan ortalamaları 18.0±1.1 olmuştur. İki ortalama arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.01).

Hastanın İlaç Yönetimine İlişkin Gözlemlerden Elde Edilen VerilerBu çalışmada verilen eğitimin içeriği ve biçimi giriş bö-

lümünde tanımlanmıştır. Eğitim boyunca kullanılan “An-

tipsikotik İlaç Tedavisi”, “İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek”, “Tedaviyi Değerlendirmek” başlıklı oturumlarda hastalara çeşitli görevler verilmektedir. “Antipsikotik İlaç Tedavisi” oturumunda verilen görev; hastaların ilaç tedavileri ile ilgili gereksinim duyabilecekleri kişilerin adres ve telefonlarını te-min etmeleridir. Hastalar, tedavilerini planlayan doktorların adreslerini (hastane) ve telefonlarını bir kağıda yazacaklar ve bir sonraki oturuma getireceklerdir. Böylece ilaçla ilgili bir sorunları olduğunda danışabilecekleri kişilerin adres ve tele-fonları bir kaynak olarak ellerinde yer alacaktır. Hastaların tamamının bu görevi yerine getirdikleri, bu görevin gerekçe-sinin (bir doktorla sürekli temas halinde olmaları gerektiği) farkında oldukları ve bunu sözel olarak ifade ettikleri gözlen-miştir. Hastalardan bazıları unutkanlık yaşadıklarını, bu kağı-dı saklamalarının önemli olduğunu anladıklarını, kaybetmek istemediklerini, o nedenle bu kağıdı cüzdanlarında taşımaya karar verdiklerini ifade etmişlerdir.

“İlaç Yan Etkilerini Öğrenmek” oturumunda hastaların yaşadıkları ilaç yan etkilerini daha doğru şekilde saptayabil-mek için “Antipsikotik İlaç Yan Etkileri ve Yapılabilecekler Listesi” (Tablo 3) hastalara verilir ve incelemeleri istenir. Kendi yaşadıkları yan etkileri tespit etmeleri ve ertesi günkü oturumda grup ile paylaşmaları söylenir. Listeleri inceledik-leri günün ertesi günü gerçekleştirilen oturumda hastalar bu listeyi cüzdanlarına sığabilecek büyüklükte düzenlenmiş şe-kilde yazılı olarak alıp saklamak istediklerini ifade etmişler-dir. Listeler uygun ebatlarda çoğaltılarak hastalara dağıtılmış, bu listeler sayıca çoğaltılarak klinik uygulamada da kullanıl-ması planlanmıştır.

“Tedaviyi Değerlendirmek” başlıklı oturumda verilen gö-revde ise hastalardan kendi ilaçlarını kullanma şekilleri üze-rine bir takvim yapmaları istenmiştir. Takvimin başlıkları, ilaçlar ve dozları, alınacak saatler ve ilacın muhafaza edildiği yerdir. Örnek bir takvim hastalara verilmiş (Tablo 4), kendi ilaçları için de aynısının oluşturulması istenmiştir. Katılım-cıların tamamı takvimi oluşturmuşlardır. Fakat takvimde yer alan “ilacın muhafaza edildiği yer” hanesi, tüm hastalar ya-tarak tedavi gören hastalar olduğu için “hemşireler saklıyor, yerini bilmiyorum, hemşirelerin durduğu yerde, hemşire des-kinde” gibi ifadeler ile doldurulmuştur. “İlacın alındığı saat” hanesi için iki hasta “hemşirenin verdiği saatte, sabah kahval-tıdan sonra” ifadelerini kullanmışlarsa da grubun diğer üyeleri tarafından saat belirterek yazmaları gerektiği vurgulanmış, bu

TATAR YÜKSEL Ç ve OFLAZ H, Antipsikotik Kullanan Hastalarda İlaç Yönetimi 71

Tablo 1. Katılımcıların çeşitli sosyodemografik özellikleri (n=8)

Özellik Sayı

Yaş ≤27 5 ≥27 3Cinsiyet Erkek 8 Kadın 0Öğrenim durumu İlkokul 1 Ortaokul 1 Lise 5 Üniversite 1Medeni hal Evli 1 Bekar 7Hastalık tipi Psikotik bozukluk 7 Psikotik bozukluk 1 Dışındaki bozukluklarMadde kullanımı Var Sigara kullanımı 4 Alkol+sigara kullanımı 1 Yok 3Ailede psikotikBozukluk tanısı Var 1 Yok 7

Tablo 2. Katılımcıların eğitim öncesi ve eğitim sonrası puan ortalamaları

N X S Z p*

Eğitim öncesi (Ön test) 8 14.8 2.2 -2.530 0.01Eğitim sonrası (Son test) 8 18.0 1.1

* Wilcoxon iki eş arasındaki farkın önemlilik testi.

Page 26: PSHD 2012-2

iki katılımcının da ilaç saatlerini net olarak yazmalarını taki-ben verilen görev tamamlanmıştır. Hastaların yedisi, taburcu olduktan sonra bu takvimin kullanılmasının daha çok işe ya-rayacağını, ilaç saatlerini ve ilaç yerlerini unutmamak için iyi bir yöntem olacağını ifade etmişler, taburcu olduktan sonra kullanmak üzere takvimin boş halini almak istediklerini be-lirtmişlerdir. Hastalardan biri takvimi kendisinin yapabilece-ğini ifade etmiştir.

Bunlara ek olarak eğitime katılan tüm hastalar, hastalık-larının psikotik bir bozukluk olduğunu, antipsikotik ilacın psikoza nasıl etki ettiğini, idame tedavinin niçin gerekti-ğini, idame tedavide ilacı almanın neler kazandıracağını ve almamanın neler kaybettireceğini grup oturumlarında sözlü olarak tartışmışlardır. Bazıları edindikleri bilgileri doktor ve hemşirelerine anlatmışlar, onlar ile öğrendiklerini paylaşmış-lardır. Hastalar, ilk oturumdan sonra ilaç alma davranışları

açısından gözlenmiş, tamamının ilaç saatinde ikaz edilmeksi-zin ilaç almak üzere hemşirelerine başvurdukları saptanmıştır. Hastaların hastalıkları ve ilaç kullanımlarına ilişkin sorunları daha iyi ifade ettikleri gözlenmiştir.

Tartışma

Şizofrenide psikososyal tedavilerin kullanıldığı bir çok çalışma mevcuttur.[4,8,11,25,36] Bu çalışmalarda sosyal beceri eğitimi, psikoeğitim ve rol terapileri kullanılmıştır. Psikosos-yal tedaviler içerisinde “Sosyal Beceri Eğitimi”nin kullanıl-dığı Glynn SM ve arkadaşları tarafından şizofren hastalar (n=61) üzerinde yapılmış bir çalışmada, “Sosyal Beceri Eği-timi” ön-test ve son-test puan ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.[37] Alanyazında ilaç yönetimine ilişkin yapılmış psikoeğitim programlarının var olduğu gösterilmiş, ilacın reçete edildiği gibi kullanılıp kul-

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):67-7472

Tablo 3. Antipsikotik ilaçların yan etkileri ve yapılması gerekenler

Yan etkiler Önlem

Güneş ışığına duyarlılık Güneş gözlüğü, şapka ya da güneşlik kullanmak, güneşe uzun süre maruz kalmaktan kaçınmak, güneşten koruyucu olan losyonlar (en az 16 faktör) kullanılabilir.

Ağız boğaz kuruluğu Sıvı alınımını arttırmak, ağzı sık sık su ile çalkalamak, şekesiz sakız çiğnemek, tatlandırıcılı şeker kullanmak çözüm olabilir.

Deride döküntü, allerjik tepkiler, Doktora bildirmek gerekir.renk değişikliği

Salya gelmesi ya da yutmada güçlük Yutma kaslarının kasılmasından kaynaklanır. Doktora bildirilmelidir.

Kabızlık Su alınımı arttırmak, fiziksel egzersizi arttırmak, yeşil yapraklı sebze ya da kepekli tahıl yemek, ılık limon suyu içmek çözüm olabilir. Yine de geçmezse doktora bildirmek gerekir.

Baş dönmesi Tansiyon düşmesinden kaynaklanır. Oturur ve yatar pozisyondan yavaş bir biçimde kalkmak sorunu çözebilir. Yine de rahatsız ederse doktora bildirmek gerekebilir.

Uyuşukluk, uyku hali Gün içerisinde kısa süreli istirahat yapmak, ilaç dozunu uyku saatine kaydırmak için doktora danışmak gerekir.

İştah artışı, kilo alma Egzersiz ve spor yapmak, diyeti kontrol etmek, yağlı ve tatlı yiyeceklerden kaçınmak, sebzeli yiyecekler yönelmek ve aşırı yemeyi azaltmak gerekir.

Görme bulanıklığı Gözlerini odaklamada güçlük, adaptasyon (uyum) gelişebilir. Fakat en iyisi beklemeden doktora bildirmelidir.

Titremeler Ellerde ve bacaklarda daha sık görülür. Beklemeden doktora bildirilmelidir.

Kas katılığı, ani kasılma Hareketlerde güçlük, vücut duruşunda bozulma, kaslarda kasılma. Hemen doktora bildirilmelidir.

Hareketlerde azalma (akinezi) Yüz ifadelerinde ve hareketlerde azalma vardır. Doktora bildirilmelidir.

Akatizi Vücutta, kol ve backlarda kas huzursuzluğu, sinirlilik, sakince oturamama ve iç huzursuzluğudur. Hafif hallerine egzersiz iyi gelebelebilir, fakat mutlaka doktora bildirilmelidir.

Cinsel zorluk, memeden süt gelmesi, İlaçların ciddi yan etkilerindendir. Mutlaka doktora bildirilmelidir.adet düzensizliği

Geç diskinezi Ağızda, dilde, dudaklarda, ellerde, parmaklarda ve vücutta yavaş ve istemsiz, ritmik olmayan kasılmalardır. Ciddi yan etkileri mutlaka doktora bildirilmelidir.

Tablo 4. Örnek ilaç takvimi

İlaçlar ve doz Alıncak saatler İlacın muhafaza edildiği yer

A Gece 21:00 Yatak odasındaki komidinin çekmecesinde

B Sabah 09:00 Salonda çekmecede

C Yemeklerden sonra (08:00, 20:00) Salonda çekmecede

Page 27: PSHD 2012-2

lanılmadığını değerlendiren araştırmalarda eğitim verilen grubun ilaç uyumunun standart bakım alanlara göre daha yüksek olduğunu gösteren[27-29] sonuçlar elde edilmiştir. Du-man ve ark. (2006) yatan hastalarla yaptıkları psikoeğitim ça-lışmasında hastaların en fazla ilaçlarla ilgili modüllerde soru sorduklarını, verilen bilgileri öğrenebildiklerini ve akılların-da tutabildiklerini belirtmişlerdir.[38] Yine ilaç ve semptom yönetimine ilişkin Çin’de yapılmış bir çalışmada da, Xiang ve ark. (2001), “Sosyal Beceri Eğitimi”nin şizofrenili hastala-rın relapslarını önlemede ve ilaç uyumlarını arttırmada etkili olduğunu göstermişlerdir.[39] Buna ek olarak, “Sosyal Beceri Eğitimi”nde “İlaç Tedavisi Yaklaşımı”nın destekleyici grup terapiye oranla daha etkili olduğunu,[40] davranış değiştirme programlarının, eğitim ve standart bakıma oranla daha etkili olduğunu[41] gösteren çalışmalar da mevcuttur. Bu anlamda alan yazın psikoeğitimin hastaların ilaç uyumunu arttırdığını işaret etmektedir ve bu veriler, yürütülen bu çalışmanın veri-lerini destekler niteliktedir.

Hastaların “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” boyunca sergiledik-leri davranışlar gözlemlenmiştir. Hastaların tedavi sürecinde ilaç saatlerinde çağırılmaksızın ilaç almak için hazır bulun-dukları, doktor ve hemşirelerine ilaca ilişkin öğrendikleri yeni bilgileri aktardıkları ve kullandıkları ilaçlara ve kendilerinde gördükleri yan etkilere ilişkin sorular sordukları gözlenmiştir. Hastalar tedavilerine aktif olarak katılmaktadırlar. Bu davra-nışın nedeninin psikoeğitim yolu ile katılımcıların hastalık hakkında bilgi düzeylerinin artması, ilaç tedavileri konusun-da etkin rol almaları, hastalığın semptomları ve ilaç kullanı-mına ilişkin bilgileri öğrenmek yolu ile kaygılarının azalması, özgüvenlerinin ve girişkenliklerinin artması olduğu düşünü-lebilir. Grup oturumları şeklinde yürütülen bu çalışmada gru-bun tedavi edici etkisinden de bahsetmek gerekir. Grup orta-mı, katılımcılara yalnız olmadıklarını, aynı sorunları yaşayan, kendisine benzeyen başka kişilerin de var olduğunu gösteren bir yapıya sahiptir. Grup, katılımcıların kendini rahatça ifade ettikleri, söylediği şeylerin gruptaki diğer katılımcılar tarafın-dan dinlendiği ve önemsendiği bir ortam yaratmak yolu ile de sosyal işlevsellikteki iyileşmeye katkıda sağlamaktadır.

Araştırmanın bir takım kısıtlılıkları vardır. Bu çalışmada hastaların ilaç tedavilerine yönelik bir müdahale yapılma-mıştır. Çalışmada bir kontrol grubu kullanılmamıştır. Bu anlamda yürütülen “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülünün olumlu sonuçlanmasının nedeninin ne kadarı psikiyatrik ilaç tedavisinin bizzat kendisinin sağaltıcı etkisine bağlıdır, ne kadarı eğitim programına veya grup ortamının terapötik etkisine bağlıdır tespit etmek oldukça güçtür. Bu noktada, verilen eğitim programının etkinliğini net olarak saptaya-bilmek maksadı ile karşılaştırılmalı çalışmalar yapılmasına ihtiyaç vardır.

Bu tür çalışmalarda hastaların edindikleri bilgilerin ka-lıcılığını değerlendirmek maksadı ile son-test ölçümlerinin

hastaların kontrole geldikleri dönemlerde tekrarlanması ge-rekmektedir.

Sonuç

Çalışma, kısıtlılıklarına rağmen şizofreni hastalarının “Sosyal Beceri Eğitimi”nin “İlaç Tedavisi Yaklaşımı”ndan ya-ralanacaklarını göstermektedir. Kısa süreli karşılaşılan hasta gruplarında da etkili bir uygulama olması nedeniyle bu grup hastalarla çalışan sağlık profesyonelleri açısından bir seçe-nek olarak düşünülebilir. “İlaç Tedavisi Yaklaşımı” modülü yapılandırılmış bir girişim olması nedeni ile yatan hastaların gereksinimlerine göre planlanan taburculuk eğitimleri kapsa-mında kullanılabilir.

Kaynaklar

1. Öztürk O. Ruh sağlığı ve bozuklukları. 9. Baskı. Ankara: Nobel Tıp Kitapevi Yayınları; 2002.

2. http://www.who.int/mental_health/management/schizophrenia/en/3. Ünüvar N, Mollahaliloglu S, Yardım N. Türkiye hastalık yükü çalışması, An-

kara: Aydogdu Ofset Matbaacilik; 2007.4. Doğan O, Doğan S, Tel H, Çoker F. Şizofrenide psikososyal yaklaşımlar:

Aileler. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2002;3:133-9.5. Doğan O. Şizofrenik bozukluklarda psikososyal yaklaşımlar. Anadolu Psiki-

yatri Dergisi 2002;3:240-248.6. Olfson M, Mechanic D, Hansell S, Boyer CA, et al. Predicting medication

noncompliance after hospital discharge among patients with schizophre-nia. Psychiatr Serv 2000;51:216-22.

7. Granholm E, McQuaid JR, McClure FS, Auslander LA, et al. A randomized, controlled trial of cognitive behavioral social skills training for middle-aged and older outpatients with chronic schizophrenia. Am J Psychiatry 2005;162:520-9.

8. Heinssen RK, Liberman RP, Kopelowicz A. Psychosocial skills training for schizophrenia: lessons from the laboratory. Schizophr Bull 2000;26:21-46.

9. Turkington D, Kingdon D, Rathod S, Hammond K, Pelton J, Mehta R. Out-comes of an effectiveness trial of cognitive-behavioural intervention by mental health nurses in schizophrenia. Br J Psychiatry 2006;189:36-40.

10. Wykes T, Steel C, Everitt B, Tarrier N. Cognitive behavior therapy for schizo-phrenia: effect sizes, clinical models, and methodological rigor. Schizophr Bull 2008;34:523-37.

11. Kurtz MM, Mueser KT. A meta-analysis of controlled research on social skills training for schizophrenia. J Consult Clin Psychol 2008;76:491-504.

12. Aker T, Sungur MZ. Şizofrenide bireysel bilişsel ve davranışçı terapi yön-temleri. İstanbul: PAREM Yayınları; 2001.

13. Deveci A, Esen-Danacı A, Yurtsever F, Deniz F ve ark. Şizofrenide psikoso-syal beceri eğitiminin belirti örüntüsü, iç-görü, yaşam kalitesi ve intihar olasılığı üzerine etkisi. Türk Psikiyatri Dergisi 2008;19:266-73.

14. Dogan S, Dogan O, Tel H, Çoker F ve ark. Şizofrenide psikososyal yaklaşım. Bahar Sempozyumları. VI, Kongre Bildirileri Özet Programı, (24-28 Nisan 2002, Antalya) 2002. s. 137.

15. Soykan Ç. Bir psikososyal rehabilitasyon uygulaması; gündüz hastanesi. [Çeviri editörü: Dilbaz N, Bayram G] Ankara: Şizofrenide yeni ufuklar. 1997. s. 161-70.

16. Yıldız M. Şizofrenide psikososyal tedaviler. IV Psikososyal beceri eğitimi uygulama klavuzu. İstanbul: PAREM Yayınları; 2001.

17. Yıldız M, Yazıcı A, Ünal S, Aker T ve ark. Şizofreninin ruhsal-toplumsal tedavisinde sosyal beceri eğitimi belirtilerle başetme ve ilaç tedavisi yaklaşımının Türkiye’de çok merkezli bir uygulaması. Türk Psikiyatri Der-gisi 2002;13:41-7.

18. Farkas M, Gagne C, Anthony W, Chamberlin J. Implementing recovery oriented evidence based programs: identifying the critical dimensions.

TATAR YÜKSEL Ç ve OFLAZ H, Antipsikotik Kullanan Hastalarda İlaç Yönetimi 73

Page 28: PSHD 2012-2

Community Ment Health J 2005;41:141-58.19. Jones C, Cormac I, Campbell C. Cognitive behavioural therapy for schizo-

phrenia. Cochrane Database Syst Rev 2002:CD000524.20. Chakrabarti S. Family interventions in schizophrenia: Issues of relevance

for Asian countries. World J Psychiatr 2011;1:4-7.21. Das S, Saravanan B, Karunakaran KP, Manoranjitham S, et al. Effect of a

structured educational intervention on explanatory models of relatives of patients with schizophrenia: randomised controlled trial. Br J Psychiatry 2006;188:286-7.

22. Paranthaman V, Satnam K, Lim JL, Amar-Singh HS, et al. Effective imple-mentation of a structured psychoeducation programme among caregiv-ers of patients with schizophrenia in the community. Asian J Psychiatr 2010;3:206-12.

23. Hamann J, Langer B, Winkler V, Busch R, et al. Shared decision making for in-patients with schizophrenia. Acta Psychiatr Scand 2006;114:265-73.

24. NICE Core interventions in the treatment and management of schizo-phrenia in adults in primary and secondary care (update). National Col-laborating Centre for Mental Health Commissioned by the National Insti-tute for Health and Clinical Excellence. Full Guideline DRAFT (September 2008).

25. Pekkala E, Välikangas L, Puukka M, Tjäderhane L, et al. The effect of a high-sucrose diet on dentin formation and dental caries in hyperinsulinemic rats. J Dent Res 2002;81:536-40.

26. Liberman RP, Social and ındependent living skills: medication-manage-ment module. Trainer’s manuel. Los Angeles, CA: UCLA Department of Psychiatry; 1986.

27. Anderson KH, Ford S, Robson D, Cassis J, et al. An exploratory, randomized controlled trial of adherence therapy for people with schizophrenia. Int J Ment Health Nurs 2010;19:340-9.

28. Gray R, White J, Schulz M, Abderhalden C. Enhancing medication adher-ence in people with schizophrenia: an international programme of re-search. Int J Ment Health Nurs 2010;19:36-44.

29. O’Donnell C, Donohoe G, Sharkey L, Owens N, et al. Compliance therapy: a randomised controlled trial in schizophrenia. BMJ 2003;327:834.

30. Herz MI, Lamberti JS, Mintz J, Scott R, et al. A program for relapse pre-

vention in schizophrenia: a controlled study. Arch Gen Psychiatry 2000;57:277-83.

31. Liberman LP, Wallace CJ, Blackwell G, Eckman TA, et al. Innovations in skills training for the seriously mentally ill: The UCLA Social and Independent Living Skills modules. Innovations and Research 1993;2:43-60.

32. Yıldız M. Şizofrenide psikososyal beceri eğitiminde içerik ve etkinlikler. Klinik Psikiyatri Dergisi 2001;4:119-23.

33. Bellack AS. Skills training for people with severe mental illness. Psychiatr Rehabil J 2004;27:375-91.

34. Xiang YT, Weng YZ, Li WY, Gao L, et al. Efficacy of the Community Re-Entry Module for patients with schizophrenia in Beijing, China: outcome at 2-year follow-up. Br J Psychiatry 2007;190:49-56.

35. Lak DC, Tsang HW. Rehab rounds: Cultural adaptation of the basic conversational skills module for a Chinese population. Psychiatr Serv 2004;55:988-90.

36. Huxley NA, Rendall M, Sederer L. Psychosocial treatments in schizophre-nia: a review of the past 20 years. J Nerv Ment Dis 2000;188:187-201.

37. Glynn SM, Marder SR, Liberman RP, Blair K, et al. Supplementing clinic-based skills training with manual-based community support sessions: ef-fects on social adjustment of patients with schizophrenia. Am J Psychiatry 2002;159:829-37.

38. Duman ZÇ, Kocaman N, Üçok A, Er F ve ark. Yatan hastalarda psikoeğitsel tedavi grubunun etkinliği. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 2006;19:64-71.

39. Xiang, YQ, Weng YZ, Hou YZ. The medication management and symptom management skills training are effective in preventing relapse of schizo-phrenics and increasing their drug compliance. Chinese Journal of Psy-chiatry 2001;34:153-6.

40. Eckman TA, Liberman RP. A large-scale field test of a medication manage-ment skills training program for people with schizophrenia. Psychosoc Rehabil J 1990;13:31-5.

41. Boczkowski JA, Zeichner A, DeSanto N. Neuroleptic compliance among chronic schizophrenic outpatients: an intervention outcome report. J Consult Clin Psychol 1985;53:666-71.

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):67-7474

Page 29: PSHD 2012-2

Alkol Bağımlılarının Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi

Investigation of Factors Affecting The Process of Psychotherapy of Alcohol Dependents

Esra ENGİN,1 Ayşegül SAVAŞAN2

ÖZET

Amaç: Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktörle-rin belirlenmesi, izlenecek terapötik sürecin seyrini belirleyebileceği gibi, bireylere özgü faktörlerin değerlendirilmesi açısından da önem taşımaktadır.

Gereç ve Yöntem: Araştırma, bireysel psikoterapi alan, alkol bağımlı-sı 63 bireyle yapılmıştır. Verilerin toplanmasında, Birey Tanıtım Formu ve bilişsel davranışçı psikoterapi yöntemiyle tedavi sürecini değer-lendirmede kullanılan ölçeklerden Beck Depresyon Ölçeği, Beck Ank-siyete Envanteri, Sosyotropi-Otonomi Ölçeği, Rotter’in İç-Dış Kontrol Odağı Ölçeği, Sürekli Öfke-Öfke İfade Tarzı Ölçeği ve Problem Çözme Envanteri kullanılmıştır.

Bulgular: Hastaların %73’ü henüz tedavi hedeflerine ulaşmadan te-daviye gelmeyi kesmiştir. Altı aylık izlem süresinde %57.1’i hiç kayma (lapse) yaşamamış, %20.6’sı bir kez, %17.5’i iki kez, %4.8’i üç kez lap-se yaşamıştır. Tedaviden kopan ve tedaviden kopmayan hastaların öfke içe, iç-dıç kontrol odağı, düşünen yaklaşım ve değerlendirici yaklaşımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu sap-tanmıştır (p<0.05). Hastaların laps yaşama durumlarına göre, gruplar arasında öfke kontrol puanları anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır (p<0.05).

Sonuç: Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktör-lerin öfke içe, öfke kontrol, iç-dıç kontrol odağı, düşünen yaklaşım, değerlendirici yaklaşım olduğu söylenebilir.

Anahtar sözcükler: Alkol bağımlıları; nüks; psikoterapi süreci; tedaviyi bırakma.

SUMMARY

Objectives: Determining the factors affecting alcohol dependents’ process

of psychotherapy is important in determining the course of the therapeutic

process to be followed and evaluating the factors specific to individuals.

Methods: Research was performed with the assistance of 63 alcohol-de-

pendent patients who received individual psychotherapy. Data was collected

with the Introductory Information Form and Beck Depression Inventory, Beck

Anxiety Inventory, Sociotrophy-Autonomy Inventory, Rotter’s Internal-External

Locus of Control Scale, State Trait Anger Expression Scale, and Problem Solv-

ing Scale to evaluate the process of psychotherapy with cognitive behavioral

treatment approaches.

Results: The study found that 73% of patients dropped out before reaching

treatment goals. In the six-month follow-up period, 57.1% of patients had no

lapses; 20.6% lapsed once, 17.5% twice, and 4.8% lapsed three times. Statisti-

cally significant differences were found in anger-in, internal-external locus of

control, thinking approach, and estimator approach between patients who

dropped out of the study and those who did not. There were significant differ-

ences in patients’ anger control in situations of lapse.

Conclusion: The factors affectıng the process of psychotherapy of alcohol de-

pendents include: anger control, internal-external locus of control, and thinking

and estimator approach.

Key words: Alcohol dependents; lapse; process of psychotherapy; drop out.

ORİJİNAL MAKALE / ORIGINAL ARTICLE

1Ege Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı, İzmir2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İzmir

İletişim (Correspondence): Hemş., Ayşegül SAVAŞAN.e-posta (e-mail): [email protected]

75

Giriş

Bağımlılık alanında psikoterapötik tedaviler oldukça yaygın biçimde kullanılmaktadır. Her biri ayrı yönlendirme çeşitliliği taşıyan psikoterapi türlerinden, bağımlı bireyin kendine özgü özellikleri, baş etme becerileri ve uyum yetileri değerlendirilerek, uygun olan yöntem seçilmelidir.[1,2] Tek ba-şına etkili bir tedavi yönteminin olmadığı ve birkaç yöntemin

birlikte uygulanmasının daha olumlu sonuçlarının olacağı da bilinmektedir.[3,4]

Alkol bağımlılığı relaps (nüks) ve remisyonlarla seyreden kronik bir hastalıktır. Yaşam kalitesinin arttırılmasının birinci koşulu olarak, alkol tedavi programlarının ilk amacı bağımlı bireyi olabildiğince uzun süre ayık tutabilmektir.[3,4]

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):75-79Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):75-79

Doi: 10.5505/phd.2012.42714

Geliş tarihi (Submitted): 29.06.2012 Kabul tarihi (Accepted): 18.12.2012

Page 30: PSHD 2012-2

Bilişsel-davranışsal bir tedavi süreci olan relaps önleme, bilişsel tekniklerle davranışsal becerileri bir araya getirerek istenen davranış değişikliklerinin oluşturulmasını ve sürdü-rülmesini sağlamaktadır.[4]

Psikososyal tedaviler arasında daha ön plana çıkmak-ta olan bilişsel terapi, bağımlılık yapan maddelerden uzak durma ile ilgili hedefler doğrultusunda çaba göstermeleri ve yeni yaşam becerileri edinmeleri konusunda bireylere yardım etmeyi hedefler. Bağımlı bireylerin çoğu, problem çözme, iletişim kurma, organizasyon, zamanı kontrol etme, kendini ifade etme ve gözlemleme yeteneklerini verimli ve doyurucu bir yaşam için yeterli olabilecek şekilde geliştirememişlerdir. Bilişsel terapi, bireylerin öz yeterliliklerini yeniden oluşturup yaşam streslerini azaltmak ve problemin döngüsel bir şekilde tekrarlama olasılığını azaltmak için gerekli olan yeteneklerin kazandırılmasına odaklanmaktadır. Dolayısıyla, bireylerin te-rapötik kazanımlarını sürdürmelerine yardımcı olmada etkili olduğu öne sürülmektedir.[5]

Bilişsel-davranışçı terapilerde terapi öncesi, sırası ve son-rasında değerlendirmeler yapmak amacıyla uluslar arası alan-da kullanılan çok sayıda ölçek yer almaktadır.[6] Psikoterapi sürecini etkileyen etmenlerin belirlenmesi açısından bu öl-çeklerin kullanılması önem taşımaktadır.

Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen fak-törlerin belirlenmesi araştırmanın amacını oluşturmaktadır.

Gereç ve Yöntem

Araştırma, özel bir psikiyatri kliniğine 2005 Aralık - 2006 Haziran ayları arasında, alkol bağımlılığı tedavisi nedeniy-le başvuran, bireysel olarak bilişsel davranış terapisi alan ve araştırmaya katılmayı kabul eden alkol bağımlısı 63 bireyle yapılmıştır. Verilerin toplanmasında Birey Tanıtım Formu, Beck Depresyon Ölçeği, Beck Anksiyete Envanteri, Sosyot-ropi-Otonomi Ölçeği, Rotter’in İç-Dış Kontrol Odağı Ölçe-ği, Sürekli Öfke-Öfke İfade Tarzı Ölçeği ve Problem Çözme Envanteri kullanılmıştır.[6] Veriler her bireyden, seansa başla-madan önce tarafsız olan araştırmacı tarafından toplanmıştır.

Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Beck ve ark. tarafından 1961 yılında geliştirilen, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik ça-lışmaları Hisli ve ark. tarafından 1989 yılında yapılan, dep-resyonda görülen somatik, duygusal, bilişsel ve motivasyonel belirtileri ölçmek üzere 21 maddeden oluşan bir ölçektir. Her madde 0 ile 3 arasında puan alır. Toplam puanın yüksek oluşu, depresyon düzeyinin ya da şiddetinin yüksekliğini gösterir.[6]

Beck Anksiyete Envanteri (BAE), Beck ve ark. tarafın-dan 1988 yılında geliştirilen, Türkiye’de geçerlik ve güvenir-liği Ulusoy ve ark. tarafından 1998 yılında yapılan, bireylerin yaşadığı anksiyete belirtilerinin sıklığının belirlenmesinde kullanılan ölçektir, 21 maddeden oluşur. Her madde 0-3 arası puan alır. Ölçekten alınan toplam puanların yüksekliği, bire-

yin yaşadığı anksiyetenin şiddetini gösterir.[6]

Sosyotropi-Otonomi Ölçeği (SOSOTÖ), Beck, Epste-in, Harrison ve Emery tarafından 1983 yılında geliştirilen ve Türkçe’ye Şahin, Ulusoy ve Şahin tarafından uyarlanan, 60 maddeden oluşan bir ölçektir. Sosyotropik kişilik (insanlarla ilişkiye önem veren) ve otonomik kişilik (başarıya, bağımsızlı-ğa ve özgürlüğe önem veren) özelliklerini ölçmeye yöneliktir.[6]

Rotter’in İç-Dış Kontrol Odağı Ölçeği (RİDKOÖ), Rotter tarafından 1966 yılında geliştirilen, Türkçe’ye uyar-laması Dağ tarafından 1991 yılında yapılan, bireyin, yaptığı davranışların sonuçlarının kendisinin yada kendi dışındaki odakların (örn. şans, kader) kontrolünde oluşuyla ilgili inan-cını değerlendirmek amacıyla geliştirilen bir ölçektir.[6] Yirmi dokuz maddeden oluşur. Bu maddelerin altısı dolgu maddesi olup, ölçeğin toplam puanları 0-23 arasında değişir. Yüksek puanlar dış kontrol odağı inancında artışı göstermektedir.[6,7]

Sürekli Öfke-Öfke İfade Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ), öfke ve öfkenin ifade biçiminin değerlendirilmesi amacıyla Spiel-berger (1988) tarafından geliştirilmiş ve Türkçe geçerlik gü-venirliği Özer (1994) tarafından yapılmıştır. Otuz dört mad-deden oluşan ölçek, sürekli öfke, öfke içte, öfke dışta, öfke kontrol olmak üzere dört alt ölçek içermektedir. Sürekli öfke bireyin genelde yaşadığı öfke durumunu ölçerken, öfke dışta, öfke içte ve öfke kontrol alt ölçekleri bireylerin öfkeyi ifade etme tarzlarını göstermektedir.[6,8,9]

Problem Çözme Envanteri (PÇÖ), bireyin problem çöz-me becerileri konusunda kendini algılayışını ölçen Heppner ve Petersen (1982) tarafından geliştirilmiş ve Şahin ve ark. (1993) tarafından Türkçeye uyarlanmış bir ölçektir. Aceleci, düşünen, kaçıngan, değerlendirici, kendine güvenli ve planlı yaklaşım olmak üzere 6 alt ölçekten oluşmaktadır. Ölçekten alınan toplam puanların yüksekliği, bireyin problem çözme becerileri konusunda kendini yetersiz olarak algıladığını ve o alt ölçeğin kullanılma olasılığının düştüğünü göstermektedir.[6,10]

Araştırma verileri “SPSS for Windows 16.0” programı ile değerlendirilmiş; verilerin dökümü yüzdelik, ortalama, stan-dart sapma ve analizleri ise Mann-Whitney U-testi, ki-kare testi ve Kruskal Wallis testi kullanılarak yapılmıştır.

Bulgular

Araştırma kapsamındaki hastaların yaş ortalaması 39.49±8.46’dır; 62’si erkek, 1’i kadındır. %69.8’i evlidir. Eği-tim yılı ortalaması 13.00±4.30’dur.

Hastaların %42.9’u tedavi seanslarına 1 ya da 2 kez, %28.6’sı 3-4 kez, %20.6’sı 5-6 kez, %7.9’u ise 7 ve üzerinde gelmişlerdir. Hastaların %73’ü (n=46) henüz tedavi hedefle-rine ulaşmadan tedaviye gelmeyi kesmiş, %27’si (n=17) ise tedavi hedefleri sonlanana kadar psikoterapi seanslarına ka-tılmışlardır. Altı aylık izlem süresinde tedaviye devam eden

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):75-7976

Page 31: PSHD 2012-2

hastaların %57.1’i hiç kayma (lapse) yaşamamış, %20.6’sı bir kez, %17.5’i iki kez, %4.8’i üç kez lapse yaşamıştır.

Araştırma kapsamındaki hastaların BDÖ toplam puan ortalaması 15.46±10.19; BAE toplam puan ortalaması ise 14.62±9.34’dür (Tablo 1).

SOSOTÖ için puan ortalamaları incelendiğinde, sosyot-ropi alt ölçeği puan ortalaması 70.75±18.29; otonomi alt öl-çeği puan ortalaması ise 78.73±14.69’dur (Tablo 1).

Araştırmaya katılan bireylerin RİDKOÖ toplam puan ortalaması 8.65±3.81’dir (Tablo 1).

SÖÖTÖ alt ölçek puan ortalamaları incelendiğinde ise sürekli öfke 22.65±5.76; öfke-içe 17.68±3.51; öfke-dışa 18.62±4.89 ve öfke kontrol puanı ise 19.97±4.45 olarak sap-tanmıştır (Tablo 1).

Bireylerin PÇÖ toplam puan ortalaması 94.22±24.50’dir. Alt ölçek puan ortalamaları ise aceleci yaklaşım 34.30±7.65, düşünen yaklaşım 12.84±5.67, kaçıngan yaklaşım 13.16±5.03, değerlendirici yaklaşım 8.48±3.33, kendine güvenli yaklaşım 15.41± 5.60, planlı yaklaşım 10.03±4.20 olarak belirlenmiştir (Tablo 1).

Hastaların medeni durumları lapsları (χ²=1.51, p>0.05) ve tedaviden kopmalarını (drop out) (χ²=3.16, p>0.05) etkile-memektedir. Hastaların lapsları ve tedaviden kopma durum-larına göre yaş ortalamalarının ve eğitim yılı ortalamalarının dağılımları arasında istatistiksel olarak bir fark saptanmamış-tır (p>0.05).

Tedaviden kopan ve tedaviden kopmayan hastaların öfke içe, iç-dıç kontrol odağı, düşünen yaklaşım ve değerlendirici

yaklaşımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark ol-duğu saptanmıştır (p<0.05) (Tablo 2).

Tedaviden kopan hastalar ve tedaviye devam eden hasta-ların öfke içe puanları arada anlamlı bir fark vardır (p<0.05) (Tablo 2). Sıra ortalamaları dikkate alındığında tedaviden kopan hastaların, tedaviden kopmayanlara göre öfke içe pu-anlarının daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Tedaviden kopan ve tedaviye devam eden hastaların iç-dıç kontrol odağı puanları arasında anlamlı bir fark vardır (p<0.05). Sıra ortalamalarına bakıldığında, tedaviden kopan-ların, tedaviden kopmayanlara göre iç-dıç kontrol odağı pu-anları daha düşük olduğu görülmektedir (Tablo 2).

Tedaviden kopan hastalar ve tedaviye devam eden has-taların düşünen yaklaşım puanları arasında anlamlı bir fark

ENGİN E ve SAVAŞAN A, Alkol Bağımlılarnın Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi 77

Tablo 1. Araştırmaya katılan hastaların verileri

Ort.±SS Min-Maks Puan aralığı

BDÖ 15.46±10.19 0-43 0-63BAE 14.62±9.34 1-39 0-63SOSOTÖ Sosyotropi 70.75±18.29 36-111 0-120 Otonomi 78.73±14.69 42-119 0-120RİDKOÖ 8.65±3.81 3-18 0-23SÖÖTÖ Sürekli öfke 22.65±5.76 13-37 10-40 Öfke-içe 17.68±3.51 12-28 8-32 Öfke-dışa 18.62±4.89 8-26 8-32 Öfke kontrol 19.97±4.45 13-29 8-32PÇÖ PÇÖ toplam 94.22±24.50 54-132 32-192 Aceleci yaklaşım 34.30±7.65 19-45 9-54 Düşünen yaklaşım 12.84±5.67 5-21 5-30 Kaçıngan yaklaşım 13.16±5.03 4-20 4-24 Değerlendirici yaklaşım 8.48±3.33 3-14 3-18 Kendine güvenli yaklaşım 15.41±5.60 6-28 6-36 Planlı yaklaşım 10.03±4.20 4-20 4-24

BDÖ: Beck depresyon ölçeği; BAE: Beck anksiyete envanteri; SOSOTÖ: Sosyotropi-otonomi ölçeği; RİDKOÖ: Rotter’in iç-dış kontrol odağı ölçeği; SÖÖTÖ: Sürekli öfke-öfke ifade tarzı ölçeği; PÇÖ: Problem çözme envanteri.

Tablo 2. Ölçek puanlarının tedaviden kopan ve tedaviye devam eden hastalara göre U-testi sonuçları

Tedaviden n Sıra U p kopma ortalaması

BDÖ Hayır 17 29.71 352.00 0.544 Evet 46 32.85 SOSOTÖ Sosyotropi Hayır 17 32.03 390.50 0.994 Evet 46 31.99 Otonomi Hayır 17 28.26 327.50 0.324 Evet 46 33.38 BAE Hayır 17 34.06 356.00 0.585 Evet 46 31.24 SÖÖTÖ Öfke-içe Hayır 17 24.56 264.50 0.045 Evet 46 34.75 Öfke-dışa Hayır 17 25.85 286.50 0.103 Evet 46 34.27 Öfke kontrol Hayır 17 39.35 266.00 0.051 Evet 46 29.28 Sürekli öfke Hayır 17 26.29 294.00 0.131 Evet 46 34.11 RİDKOÖ Hayır 17 39.41 265.00 0.048 Evet 46 29.26 PÇÖ Aceleci Hayır 17 26.82 303.00 0.170 yaklaşım Evet 46 33.91 Düşünen Hayır 17 20.24 191.00 0.002 yaklaşım Evet 46 36.35 Kaçıngan Hayır 17 24.74 267.50 0.054 yaklaşım Evet 46 34.68 Değerlendirici Hayır 17 23.38 244.50 0.022 yaklaşım Evet 46 35.18 Kendine güvenli Hayır 17 29.29 345.00 0.473 yaklaşım Evet 46 33.00 Planlı yaklaşım Hayır 17 26.00 289.00 0.108 Evet 46 34.22 PÇÖ toplam Hayır 17 25.24 276.00 0.073 Evet 46 34.50

BDÖ: Beck depresyon ölçeği; BAE: Beck anksiyete envanteri; SOSOTÖ: Sosyotropi-otonomi ölçeği; RİDKOÖ: Rotter’in iç-dış kontrol odağı ölçeği; SÖÖTÖ: Sürekli öfke-öfke ifade tarzı ölçeği; PÇÖ: Problem çözme envanteri.

Page 32: PSHD 2012-2

olduğu bulunmuştur (p<0.05). Sıra ortalamaları dikkate alın-dığında, tedaviden kopanların, tedaviden kopmayanlara göre düşünen yaklaşım puanlarının daha yüksek olduğu anlaşıl-maktadır (Tablo 2).

Tedaviden kopan ve tedaviden kopmayan hastaların de-ğerlendirici yaklaşım puanları arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sıra ortaları incelendiğinde, tedaviden kopanların, tedaviden kopmayanlara göre değerlendirici yak-laşım puanının daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır (Tablo 2).

Tedaviden kopan hastaların öfke içte, düşünen yaklaşım, değerlendirici yaklaşım puanları daha yüksek iken, iç-dış kontrol odağı puanı düşüktür.

Hastaların laps yaşamalarına göre, öfke kontrol puan or-talaması dışında, hiç bir ölçek puan ortalaması dağılımında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0.05).

Hastaların laps yaşama durumlarına göre, gruplar arasın-da (laps yaşamayanlar, bir kez, iki kez ve üç kez laps yaşayan-lar) öfke kontrol puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir [χ² (SS=3)=8.01, p<0.05]. Grupların sıra orta-lamaları dikkate alındığında, en yüksek öfke kontrol puanına laps yaşamayanların sahip olduğu, bunu sırasıyla bir kez, iki kez ve üç kez laps yaşayanların izlediği bulunmuştur.

Tartışma

Araştırmaya katılan bireylerin çoğunluğunu erkeklerin oluşturması, literatürle uygunluk göstermektedir.[7,9,11]

Hastaların %73’ünün henüz tedavi hedeflerine ulaşmadan tedaviye gelmeyi kesmiş olmaları, tedavi motivasyonlarının düşük olmasıyla açıklanabilir. Hastaların tedavi motivasyon-larının ölçülmemesi, araştırmanın zayıf yönünü olarak değer-lendirilebilir.

Hastaların BDÖ toplam puan ortalaması (15.46±10.19) İlhan ve ark.’nın (2004) alkol bağımlısı bireylerle yaptıkları çalışmada bulunan BDÖ puanından (9.9±9.6) yüksek olarak bulunmuştur.[12] Evren ve ark. (2010) remisyon (5.18±7.92) ve relaps (14.02±11.29) dönemlerinde farklı BDÖ puanları bulmuşlardır.[13]

Hastaların BAE toplam puan ortalamaları (14.62±9.34) İnce ve ark.’nın (2002) erken (22.5±13.5) ve geç (17.1±15.2) başlangıçlı alkol bağımlılarıyla yaptıkları çalışmada bulunan sonuçlardan düşük olduğu bulunmuştur.[14] Evren ve ark.’nın (2010) çalışmasında ise BAE puanı remisyonda 5.36±6.89; re-laps döneminde 13.4±13.24 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada bulunan BAE puanı Evren ve ark.’nın (2010) relaps dönemin-de bulduğu BAE puanıyla benzer olduğu görülmektedir.[13]

İnsanlarla ilişkiye önem veren kişilik özelliklerini göste-ren sosyotropi (70.75±18.29) ve bağımsızlığın, bireyselliğin, benliğin kontrolünün, kişisel hedeflerine ulaşabilme, sorun-

larına çözüm bulabilme gücünün göstergesi olan otonomi (78.73±14.69) puan ortalamalarına bakıldığında hastaların, orta ve orta düzeyin üzerinde sosyotropi-otonomi kişilik özellikleri gösterdiği düşünülmektedir.

RİDKOÖ ortalama puanı (8.65±3.81), Pektaş ve ark.’nın (2003) remisyondaki alkol bağımlılarıyla yaptıkları çalışmada bulunan ortalama puandan (11.5±3.3) düşük olarak bulun-muştur.[7] Ölçekten alınan yüksek puanların dış kontrol odağı inancında artışı göstermesi dolayısıyla, çalışmaya katılan bi-reylerin iç kontrol odağına daha yakın oldukları ve davranış-larının sonuçlarını ve olayların sorumluluğunu kendi içinde aradıkları şeklinde yorumlanabilir.

Araştırma bulgularına göre hastaların yaşadığı sürekli öfke düzeyi, puan aralığı ile değerlendirildiğinde orta düzeyden biraz yüksek olduğu bulunmuştur. Bağımlılığı olan bireylerin engellenme eşiğinin normal popülasyondan daha düşük oldu-ğu gösterilmektedir.[15,16] Engellenme sonucu yaşanan sürekli öfkenin de bu bireylerde yüksek olması beklenmektedir.

Engin ve ark.’nın (2006) alkol ve madde bağımlılarıyla yaptıkları çalışmada, hastaların sürekli öfke puan ortalaması 24.34±7.17, öfke içte puan ortalaması 19.26±4.37, öfke dışta puan ortalaması 18.46±4.80 ve öfke kontrol puan ortalaması 20.96±4.78 olarak bulunmuştur.[9] Bu çalışmadaki ortalama puanlar Engin ve ark.’nın (2006) bulduğu sonuçlarla sürek-li öfke (22.65±5.76) ve öfke-içe (17.68±3.51) puanları açı-sından farklılık gösterirken, öfke-dışa (18.62±4.89) ve öfke kontrol (19.97±4.45) puanları açısından benzerlik göster-mektedir. Engin ve ark.’nın (2006) çalışmasının örneklemini, yatan ve ayaktan tedavi gören hastaların oluşturmuş olması, sürekli öfke ve öfke-içe puanlarının farklılık göstermesini açıklayabilir.

PÇÖ alt ölçek puanları incelenerek en çok başvurulan problem çözme yolları bulunmuştur. Hastaların sırasıyla kendine güvenli, planlı, düşünen, değerlendirici, kaçıngan ve aceleci yaklaşımları kullandığı belirlenmiştir. Kendine güven-li, planlı, düşünen ve değerlendirici yaklaşımlar gibi daha iş-levsel yaklaşımların daha sıklıkta kullanılıyor olması hastalar için olumlu bir durum olarak değerlendirilebilir.

Demirbaş ve ark.’nın (2004) alkol bağımlılarıyla yaptıkla-rı çalışmada ise en çok başvurulan problem çözme yollarının sırasıyla kaçıngan, değerlendirici, düşünen, planlı, kendine güvenli ve aceleci yaklaşımlar olduğu belirlenmiştir.[10]

Tedaviden kopan hastaların öfke içe puanları, tedaviye devam edenlere göre daha yüksektir. Öfkenin içe yöneltilme-sinin tedaviden kopmada etkili olduğu söylenebilir.

Tedaviden kopan hastaların iç-dıç kontrol odağı puan-larının tedaviden kopmayanlara göre daha düşük olması, davranışlarının sonuçlarını ve olayların sorumluluğunu dı-şarıda değil, kendi içinde aramaları dolayısıyla yardım bek-

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):75-7978

Page 33: PSHD 2012-2

lentilerinin kalmadığı şeklinde yorumlanabilir. Kiran ve ark. (1984) ise tedaviden kopan alkol bağımlılarının kişilik özel-likleriyle ilgili çalışmalarında, tedaviden kopanların (10.71) iç-dış kontrol odağı puan ortalamaları, tedaviyi tamamlayan (13.15) alkol bağımlılarından düşük olmasına rağmen, arada fark bulunmamıştır.[17]

Tedaviden kopan hastaların düşünen ve değerlendirici yaklaşımları tedaviden kopmayanlara göre daha az kullanı-yor olmaları, daha işlevsel olan problem çözme yaklaşımlarını kullanamadıklarını gösterdiği ve bunun da tedaviden kopma-lara neden olduğu söylenebilir.

Laps yaşamayanların öfke kontrol puanlarının anlamlı düzeyde yüksek olması, öfkenin tanınması ve uygun bir şe-kilde ifadesinin, lapsları önleyebileceğini düşündürtmektedir.

Sonuç

Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen fak-törlerin öfke içe, iç-dıç kontrol odağı ve problem çözme yak-laşımlarından düşünen yaklaşım ve değerlendirici yaklaşım olduğu söylenebilir.

Sürekli öfkenin orta düzeyden yüksek olarak bulunması, tedaviden kopmalarda öfkenin içe yöneltilmesinin etkili ol-ması ve hastaların laps yaşamamalarında öfke kontrolünün etkili olması dolayısıyla, öfkenin tanınması ve uygun şekilde ifade edilmesinin önemini ortaya çıkarmakta ve üzerinde ça-lışılmasını gerektirmektedir.

Alkol bağımlılarının tedaviden kopmalarında etkili olan problem çözme yaklaşımları üzerinde durulmalı ve hastalar işlevsel problem çözme yaklaşımlarını geliştirmeleri konu-sunda desteklenmelidirler.

Psikiyatri hemşiresinin psikoterapi alanındaki rol ve so-rumluluklarının belirlenmesi de, kuramsal bilginin uygula-maya geçirilmesi açısından önerilebilir.

Kaynaklar 1. Kalyoncu A, Mırsal H. Madde bağımlılığında bireysel psikoterapi.

Bağımlılık Dergisi 2000;1:95-100.2. Çakmak D, Evren C. Alkol ve madde kullanım bozuklukları. İstanbul: Özgül

Matbaacılık; 2006. s. 50-2.3. Kalyoncu ÖA, Mırsal H, Pektaş Ö, Yazıcı H ve ark. Alkol bağımlılığında nüks

nedenleri: Kesitsel bir çalışma. Bağımlılık Dergisi 2001;2:64-7.4. Mırsal H, Kalyoncu ÖA, Pektaş Ö, Şatır T. Alkol bağımlılığında nüks.

Bağımlılık Dergisi 2000;1:22-6.5. Leahy RL. Bilişsel terapi ve uygulamaları. İstanbul: Litera Yayıncılık; 2007.6. Savaşır I, Şahin NH. Bilişsel-davranışçı terapilerde değerlendirme: Sık

kullanılan ölçekler. Türk Psikologlar Derneği Yayınları No: 9.7. Pektaş Ö, Mırsal H, Kalyoncu ÖA, Tan D ve ark. Remisyondaki alkol

bağımlılarında kontrol odağı. Bağımlılık Dergisi 2003;4:72-5.8. Özer AK. Sürekli öfke (SL-Öfke) ve öfke ifade tarzı (Öfke-Tarz) ölçekleri ön

çalışması. Türk Psikoloji Dergisi 1994;9:26-34. 9. Engin E, Gültekin K, Coşkunol H, Horozoğlu N. Alkol ve madde

bağımlılarında öfke ifadesi ve kişilerarası ilişki tarzı. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2006;22:211-23.

10. Demirbaş H, İlhan İÖ, Doğan YB. Alkol bağımlısı hastalarda bağımlılık süre-cinin problem çözme yolları ile ilişkisi. Bağımlılık Dergisi 2004;5:8-11.

11. Saatçioğlu Ö, Yapıcı A, Ciğerli G, Üney R ve ark. Yatarak tedavi gören bağımlı hastalarda nüksün değerlendirilmesi. Bağımlılık Dergisi 2007;8:133-7.

12. İlhan İÖ, Demirbaş H, Koçak OM, Doğan YB. Alkol bağımlısı erkeklerde dik-kat ve bellek işlevlerinin alkol kullanım öyküsüyle ilişkisi. Bağımlılık Der-gisi 2004;5:3-8.

13. Evren C, Çetin R, Durkaya M, Dalbudak E. Clinical factors associated with relapse in male alcohol dependents during six-month follow-up. Bulletin of Clinical Psychopharmacology 2010;20:14-22.

14. İnce A, Doğruer Z, Türkçapar MH. Erken ve geç başlangıçlı erkek alkol bağımlılarında sosyodemografik, klinik ve psikopatolojik özelliklerin karşılaştırılması. Klinik Psikiyatri 2002;5:82-91.

15. Deffenbacher Jl. Trait anger: Theory and implications. Advances in Per-sonality Assessment 1992;9:177-201.

16. Howells K, Day A. Readiness for anger management: clinical and theoreti-cal issues. Clin Psychol Rev 2003;23:319-37.

17. Rao K, Ray R, Vithayathil E, Nagalakshmi SV. Personality characteristics of alcoholics dropping out of treatment. Indian J Psychiatry 1984;26:386-9.

ENGİN E ve SAVAŞAN A, Alkol Bağımlılarnın Psikoterapi Süreçlerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi 79

* I. Uluslararası V. Ulusal Psikiyatri Hemşireliği Kongresi’nde sözel bildiri olarak sunulmuştur (22-24 Eylül 2011, İstanbul).

Page 34: PSHD 2012-2

İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü

The Effects of Infertility on Women’s Mental Health and Role of Psychiatric Nursing

Aysel KARACA,1 Gül ÜNSAL2

ÖZET

Aile, insan neslinin devamının sağlanmasında ve toplumun beklentile-rine uygun bireyler yetiştirilmesinde büyük önem taşıyan bir kurumdur. Üreme ve doğurganlık birey ve aileye özgü evrensel işlevler olarak gö-rülmekte ve çocuk sahibi olma evlilik kurumunun beklenen sonucu ola-rak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk sahibi olamama her iki cinsi de duy-gusal olarak etkilese de kadınların daha fazla stres ve baskı hissettikleri, anksiyete ve depresyon oranlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Son çalışmalar, infertil kadınların %50’sinin bu süreci yaşamları boyun-ca karşılaştıkları en sıkıntı verici durum olarak tanımladıklarını ve yaşa-dıkları psikosoyal acı çekmenin, kanser ve kalp yetmezliği gibi yaşamı tehdit eden hastalığı olanlarla benzer olduğunu ortaya koymuştur. İnfertil kadınların yüksek düzeyde stres ve anksiyete yaşamalarının altında yatan en önemli sebebin infertiliteye bağlı yaşanan annelik duygusunun kaybı, üretkenliğin kaybı, benlik saygısının kaybı, genetik devamlılığın kaybı olduğu bildirilmektedir. Bu derlemenin amacı, son yıllarda giderek yaygınlaşan ve çiftler için bir yaşam krizine dönüşebi-len infertilitenin kadınların ruh sağlığı üzerindeki etkileri ve infertilitede psikiyatri hemşirelerinin rolleri konusunda bir bakış açısı sağlamaktır.

Anahtar sözcükler: Damgalama; infertilite; kadın; psikiyatri hemşiresi; ruh sağlığı.

SUMMARY

Family is an important institution in maintaining human existence and

raising individuals in line with society’s expectations. Fertility and reproduc-

tion are seen as universal functions unique to women with raising children

as the expected result of the family institution. Incidence of infertility has

increased recently and can become a life crisis for a couple. Even though

not being able to have a child affects both sexes emotionally, women feel

greater amounts of stress, pressure, anxiety, and depression. Recent studies

have shown that 50% of infertile women indicated infertility as the most

challenging situation they have ever experienced. Moreover, their psychoso-

cial suffering resembles that of fatal disease such as cancer and heart fail-

ure. The most important underlying causes of high levels of stress and anxi-

ety that infertile women experience are the loss of maternity, reproduction,

sense of self, and genetic continuity. The aim of this compilation is to provide

a new perspective of the effects of infertility on women’s mental health and

the role of psychiatric nurses.

Key words: Stigmatization; infertility; woman; psychiatric nursing ; mental health.

Giriş

Üreme çok eski zamanlardan beri önemini koruyan bir kavramdır. Başlangıçta, eski çağlarda yaşayan düşünürler, insan üreme sistemini ve bu sistemdeki işlev bozukluklarını anlamaya ilişkin uğraşlarını yürütmüşler, sonrasında bilimin gelişmesiyle bilim adamları bu konudaki çalışmaları sürdür-müşlerdir. İnfertilite ile ilgili ilk metinler M.Ö 2200-1950 yıllarına dayanır. M.Ö 460-370 yılları arasında yaşamış olan Hipokrat da infertiliteden bahsetmiştir. Gebeliğin erken ta-

nısı ve kısırlığın önlenmesiyle ilgili reçeteler ilk olarak eski Mısır’da kullanılmıştır. İnsandaki ilk yapay döllenme ise 1776 ve 1799 yılları arasında Hunter tarafından elde edil-miştir. Üremeye ait ilk referanslar antik çağlara kadar dayanır ve ilk örneklerden biri de İncil’in emri olan “üretken olun ve çoğalın” dır. Dini inanışlara göre, Tanrı hem fertilitenin hem infertilitenin kaynağıydı. Bir kadının çocuk doğurabilme be-cerisi kadınlığının bir ölçüsü olarak değerlendirilmekte; in-fertilite, yanlış davranışın bir cezalandırılması olarak görül-mekteydi.[1-3]

Son 30 yılda üreme sağlığı ile ilgili hızlı gelişmeler infer-tilite kavramına olan ilgiyi ve beklentileri de arttırmıştır. Son yıllarda kabul gören infertilite tanımı; üreme çağındaki çiftle-rin en az bir yıl boyunca haftada üç dört kez korunmasız cin-sel ilişkide bulunmalarına rağmen gebeliğin oluşmaması ya da gebeliği sürdürememedir.[4-7] Dünyada infertilite oranla-rına bakıldığında farklı ülkelerde farklı oranlarda görüldüğü, dünyada 80 milyondan fazla kişiyi etkilediği öne sürülmekte ve infertilite oranının %5-30 arasında değiştiği belirtilmek-

DERLEME / REVIEW

1Düzce Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü, Düzce2Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, İstanbul

İletişim (Correspondence): Dr. Aysel KARACA. e-posta (e-mail): [email protected]

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):80-85Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):80-85

Doi: 10.5505/phd.2012.02486

Geliş tarihi (Submitted): 08.08.2012 Kabul tarihi (Accepted): 17.12.2012

80

Page 35: PSHD 2012-2

tedir. Sanayileşmiş toplumlarda çiftlerin %10-15’inin birincil ya da ikincil infertilite tanısı aldıkları tahmin edilmektedir. Bu oran Afrika ülkelerinde %30-50’ye yükselmektedir.[8] Türkiye’de de çiftlerin %10-20’inin infertilite tanısı aldığı düşünülmektedir.[7,8] Tüm dünyada çeşitli faktörlere bağlı olarak artan infertilite, bireylerde ve evlilik ilişkilerinde ya-rattığı duygusal sorunlar nedeniyle medikal bir durumdan çok bireysel ve eş ilişkilerini de içine alan gelişimsel bir kriz olarak görülmektedir.

Psikolojik faktörlerin infertilite ile ilişkisi uzun yıllar araş-tırmacıların ilgi alanı olmuş, ancak aradaki gerçek ilişkinin biçimine dair ortak bir noktaya varılamamıştır. Bu nedensel ilişkiye dair 3 farklı varsayım üzerinde yoğunlaşılmıştır: 1) Duygusal ve psikososyal sorunlar infertilite için risk faktö-rüdür. 2) İnfertilite ile ilişkili tanı ve tedavi süreci psikosos-yal sorunların nedenidir. 3) İnfertilite ve psikososyal sorunlar arasında karşılıklı bir ilişki vardır.[9]

Psikolojik Faktörlerin İnfertiliteye Etkisi

İnfertilitede psikolojik stres ile ilgili araştırmalar ilk 1950’li yıllarda başlamıştır. Bu çalışmalarda infertil kadın-ların %40-50’sinde psikolojik sorunların olduğunu ve bu sorunlarla infertilite arasında bir bağlantı olduğuna inanılı-yordu. Bu yıllarda psikanalitik kuramı takip eden birtakım yazarlar, gebeliği etkileyen ya da engelleyen olası bir neden olarak bilinçdışı çatışmaları öne sürmüşlerdir. Doyurulmayan bir çocuk arzusu, kadının anne rolüyle bağlantılı olduğunu ve infertilite yakınmalarının altında mutlaka gizil bir psikolojik çatışma yer aldığını ifade etmişlerdir.[3] Çalışmalarda infertil kadın ve erkeklerin nevrotik olduğu ve kadın ve erkeğin psi-kolojik ve kişilik özelliklerinin önemli olduğu sonucuna varı-lıyordu. Bu varsayıma göre duygusal ve psikososyal sorunla-rın infertil çiftlerin en az yarısında birincil neden olduğu öne sürülmüştür. Bu varsayım infertil pek çok olguda özellikle de açıklanamayan infertilitesi olan olgularda çözülmemiş ödipal çatışmaları nedeni ile çocuk sahibi olma, annelik ve kendi cinsel kimlikleri ile ilgili bilinç dışı çatışmaları olduğu yoru-muna dayanmaktadır.[10] Bu çalışmalar 1980’lerin ortalarına kadar bu teoriye uygun olarak devam etmiş ve infertilitenin psikojenik hipotezinin temelini oluşturmuştur.

Konuyla ilgili daha fazla çalışma yapılmaya başlanması ve hipotezlerin daha yakından incelenmesiyle infertil olan ve olmayan kadınların kişilik ve psikolojik özellikleri arasında-ki farkların ayırıcı özellik taşıyacak özellikte olmadığı anla-şılmıştır.[11] Ayrıca infertilite tanı yöntemlerinin artmasıyla organik kökenli infertilite keşfedilmiş, giderek infertilitede stresin neden değil sonuç olduğu düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır.[12]

İnfertilitenin Kadınlar Üzerindeki Ruhsal Etkileri

Son 20 yıldır infertilite ve psikososyal sorunları inceleyen

makalelerin sayısında artış olduğu göze çarpmaktadır.[11] Ge-nel olarak konuyla ilgili literatür incelendiğinde birçok çiftin infertiliteyi yaşamlarının en büyük krizi olarak tanımladıkları ve kadınların infertilite sürecinde erkeklere oranla daha faz-la stres, depresyon ve anksiyete yaşadıkları bildirilmektedir.[7,8,11,13-19] Aynı zamanda çalışmalarda infertil kadınlardaki depresyon oranının kanser, HIV pozitifliği, hipertansiyon, postoperatif bypass gibi yaşamı tehtid eden hastalıklara sa-hip olan kadınlardaki oranla benzer çıkması, infertilitenin kadınların ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini çarpı-cı şekilde ortaya koymaktadır.[12,20] Ayrıca infertil kadınların fertil kadınlara oranla daha nörotik, bağımlı, kendini suçlama ve intihar düşüncesi gibi yüksek psikopatoji gösteren bireyler oldukları bilinmektedir.[21-26] İnfertilitenin kadınların ruh sağ-lıklarını bu denli olumsuz etkilemesinin nedenlerini, bu süreç-te yaşanılan “kayıplar”, “üremeye yardımcı tedavilerin etkisi” ve “sosyokültürel etkiler” başlıklarıyla incelemek mümkündür.

Kayıplar

Kadınların her ay yaşadıkları adet dönemi, başa çıkmak zorunda oldukları ve duygusal olarak oldukça zorlayan bir kayıp dönemidir. Çünkü kadının adet olması hala gebe kala-madığının en önemli göstergesidir. Her ay düzenli bir şekilde gebeliğe hazırlanan ve ardından adet görmeyle son bulan bu döngü kadına yetersizliğini hatırlatır ve her ay bir kayıp ya-şanır.[11] Bu durum kadınlarda başarısızlık duygusunun (bu ayın da boşa geçmesi) yanında, hamilelik boyunca oluşan vü-cut değişimlerini ve emzirmeyi yaşayamama gibi kayıpları da yaşatabilir.[27,28] İnfertilite nedeniyle kadınların karşı karşıya kaldığı kayıplar görünmez kayıplar olarak tanımlanmakta ve şu şekilde sıralanmaktadır; hayallerin kaybı, genetik de-vamlılığın kaybı, kendini doğurgan bir kişi olarak algılama kaybı, başarılı hamilelik ve çocuk doğurma deneyiminin kay-bı, emzirme deneyiminin kaybı, ilişkilerin kaybı, aile yaşam siklusunda diğer aşamaya geçme ve potansiyel büyük anne olma umudunun kaybıdır. İnfertilite, kadın için anneliğin engellenmesi olarak görülebilir. Aynı zamanda infertilite, çocuk kaybı, kontrolün kaybı, kadınlığın kaybı, vücut sağlığı ve fonksiyonunun kaybı, statü kaybı, imgelem kaybı, kendine güvenin kaybı gibi benlik algısında değişim olarak da algıla-nabilir.[4,29]

Üremeye Yardımcı Tedavilerin Etkisi

İnfertilite tedavileri fiziksel, psikolojik ve finansal yükle-ri olan bir tedavidir.[7,9] Kadınlar bu süreçte erkeklere oranla daha fazla suçluluk, stres ve sorumluluk hissettikleri için ken-dilerini “mağdur” gibi görebilmektedir. Bu duygunun altında yatan nedenin infertilite kaynağı kendisi olmasa da tedavide kadın bedeni kullanılması olduğu düşünülmektedir.[27,30,31] Bunun yanısıra tedavilerin her aşamasının kadınlar için ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlamak için yapılan çalışmalara bakmak gerekmektedir. IVF/ET uygulanan 300 çiftle yapılan

KARACA A ve ÜNSAL G, İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü 81

Page 36: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):80-8582

bir çalışmaya göre tedavinin her basamağının ayrı psikolojik anlamı ve bedensel güçlükleri olduğu görülmüştür. Kadının yumurtalarının bazı ilaçlarla uyarılmasıyla başlayan süreçte kadınlarda kilo alımı, baş ağrısı, yorgunluk ve duygusal has-sasiyet gelişebilmektedir. Yumurtaların gelişimi takibinin gün be gün olması, kadının hem sorumluluk hissetmesine neden olmakta, hem de kadını duygusal olarak hassaslaştırabilmek-tedir. Yumurta toplanması ultrason eşliğinde basit bir giri-şimsel prosedürle yapılsa da maruz kalan kadınlarda hafif ile orta dereceli ağrıya sebebiyet vermesinden dolayı korku ve sıkıntı yaratabilir. Embriyo transferi ve embriyoların tutunma aşamasından sonra gebeliğin oluşmasına kadar geçen süre ise IVF/ET tedavisinin en stres verici basamağı olarak görül-mektedir. Kadınlar bu bekleme döneminde anksiyete, mut-luluk gibi karmaşık duygular yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Bütün bu süreçlerden geçip tedavisi başarısızlıkla sonuçlanan kadınların ise yetersizlik, boşluk, eksiklik, suçluluk, üzüntü, başarısızlık gibi duygular hissettikleri ve şiddetli yas reaksi-yonu gösterdikleri bulunmuştur.[2,24] Aynı zamanda üremeye yardımcı tedaviler sırasında kadınlarda yüksek anksiyete ve depresyon oranlarına rastlanmıştır.[18,32]

İnfertilite tedavilerinin bir diğer etkisi ise, çiftlerin te-davileri en özel alanı olan cinsel hayatlarına bir saldırı gibi algılamalarıdır. İnfertilite tedavileri bazı çiftlerde cinselliğin doğasını bozan bir durum yaratıp, önerilen zamanlarda ger-çekleştirilen bir tedavi biçimine ya da zorunluluğa dönüşe-bilirken, tedavi beklentisinin olmadığı durumlarda da cinsel ilişki gereksiz ve amacı olmayan bir eyleme dönüşebilmek-tedir. Bu çiftler için başarı ve başarısızlık, seksten zevk al-maktan çok bir çocuk üretmekle ölçülür hale gelmiştir. Sonuç olarak, kendiliğinden oluşan seksin doğallığı ile oynanması firijidite, empotans, anorgazm gibi seksüel sorunlara neden olmaktadır.[7,28,33]

Sosyokültürel Etkiler ve Damgalama

Pekçok kültürde gebelik ve ebeveynlik, yaşamın önemli gelişimsel basamaklardan biri olarak görülmekte ve üreme konusundaki yetersizlik sıklıkla sosyal bir damga yaratmak-tadır.[6] Çocuk, çoğu kültürde ekonomik, psikolojik ve sosyal değer boyutları olan, kişilere ayrıcalık ve itibar kazandıran bir faktördür.[20] Anne-babalar toplumsal cinsiyet rollerini ve sosyal normları çocuklarına daha doğdukları andan iti-baren iletirler (örneğin küçük çocuklara doğrudan annelik ve babalık rolleri ile ilgili oyuncaklar verilmesi). Bu kültürel aktarımlarla yetişen bireyler için ise infertilite, kadınlar için toplumun annelik beklentisini karşılayamamak, erkekler için de kültürün tanımladığı erkeklik yeteneğini gösterememek anlamına gelebilir.

Çocuk sahibi olma yeteneği toplumlarda kadın ve erkek için cinsel gücün bir belirleyicisi olabilmekte ancak çoğun-lukla bu yeteneğin bozulmasından kadın sorumlu tutul-

maktadır.[11,34] Annelik toplumda kadın için hala birincil rol olarak görülmektedir.[11] Neredeyse her toplumda infertil ka-dınlar fertilite problemlerinden dolayı sorumlu tutulmalarına rağmen geleneksel kültürlerde yaşayan kadınların infertiliteyi daha büyük bir yük olarak taşıdıkları görülmektedir. Örne-ğin Kamerun’da bir kadının statüsü ve değeri doğurganlığı ile ölçülmektedir. Çocuksuz Kamerun’lu kadınlar çoğu zaman kocaları tarafından terk edilip tek başına yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmaktadır.[35] Kuveyt’te de infertilite ta-nısı kadınların dışlanacaklarını düşündükleri için saklama eğiliminde oldukları görülmektedir. Arap kültüründe ise annelik kadın kimliğinin özü olarak algılanmakta infertilite nedeni ile kadınlar kocaları tarafından terkedilmekte ve şid-dete maruz kalmaktadır.[21] Nijerya toplumundaki kadınların kadınlığının anlaşılması için çocuk sahibi olması gerekmek-tedir. Çocuk sahibi olamayan kadının gerçek kadınlığa ulaşa-mayacağı ve toplumun diğer üyelerinden ayrıldıkları, sosyal faaliyetlerden ve törenlerden dışlandıkları ve yeni doğmuş bebeklere dokunmaktan men edildikleri bildirilmektedir.[36,37] Türkiye’de Van ilinde yapılan bir çalışmada infertil ka-dınların kocaları ve kocasının aile bireyleri tarafından şiddete uğradıkları ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada 122 infertil kadınla aile içi şiddet varlığı araştırılmış, toplamda 41 kadın (%33.6) infertil oldukları için şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır. Bu kadınların 32’sine (%78) şiddet ilk kez, infertilite tanısını almasını takiben eşleri tarafından uygulanmıştır.[38]

Damgalama, infertil bir kadın olarak kendini olumsuz al-gılama, toplumda yabancılaşma, izole olma, anlaşılmama ve aşağılanma, başkalarının davranışlarıyla ilgili olarak olumsuz öz algılamalar olarak tanımlanmaktadır.[39] İnfertil kadınla-rın eğitim düzeyi, sosyal statüsü, ekonomik durumu, anneliğe alternatif özelliğin olması, algıladığı toplumsal cinsiyet kav-ramı, infertiliteye verdiği anlam kadınların damgalanma algı-larında önemli göstergeler olarak belirtilmektedir.[12,39,40] Bu göstergelerden biri olan kadının toplumsal cinsiyet rolü onun anaç özelliklerine göre tanımlanmıştır. Toplumsal cinsiyet rollerine yatırım yapan kadınlar, infertiliteyi bir başarısızlık olarak görüp, infertilite deneyimleri sırasında daha çok stres yaşayabilmektedir. Yapılan bir çalışmada ABD’de yaşayan ka-dınların çocuk sahibi olmak konusunda toplumsal baskı his-settiklerini bildirmektedir. Bu çalışmada infertil kadınların belirttiği en önemli sorunun “sosyal normları yerine getirme-de yetersizlik” hissetmeleri olduğu görülmüştür. Sosyal norm-ları yerine getirememenin bireysel kimlik çatışmasına neden olduğu, kadınların bu durumu kişisel kimliğine tehdit olarak değerlendirdikleri ortaya çıkmıştır.[12] Bu tehditler kadının güçsüzlük ve damgalanma hissetmesine neden olmaktadır.[39] Eğitim düzeyi yüksek olan infertil kadınlar, daha düşük eğitim düzeyine göre daha az, kırsal yaşam şekli olan infertil kadınlar kentsel yaşam stiline sahip kadınlara göre daha fazla damgalanma hissetmektedir. Daha fazla damgalanma hisse-

Page 37: PSHD 2012-2

KARACA A ve ÜNSAL G, İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü 83

den kadın aynı zamanda daha fazla stres yaşamaktadır.[41,42]

İnfertilitede Psikiyatri Hemşiresinin Rolü

İnfertilitenin çiftlerin, özellikle kadınların yaşamları bo-yunca karşılaştıkları en zorlayıcı kriz deneyimi olduğu ger-çeği psikiyatri ve üreme sağlığı klinik uzmanlarının işbirliği içinde olmasını gerekli kılmaktadır.[43]

Çiftlerin infertilite ile baş ederken yaşadıkları fiziksel ve ruhsal değişimleri farkına varmalarını sağlayacak bir danışma-na ihtiyaç duydukları bildirilmektedir.[27] Psikiyatri hemşirele-ri infertil çiftlerin yaşadıkları duygusal sorunları, hayal kırık-lıklarını ve ilişki problemlerini ifade etmeleri için danışmanlık yapabilirler.[43] Literatürde psikiyatrist, psikiyatri hemşiresi, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve eğitim almış terapistlerin infertil çiftin psikososyal değerlendirmesini ve terapötik da-nışmanlığını yapabileceği bildirilmektedir.[9,18,43] Bu değerlen-dirmede ideal olan tanısal işlemlerin yapıldığı dönemde çiftin psikososyal danışmanlık almasıdır. Her infertil çifti görmek mümkün olmasa da hastalar yardımcı üreme teknikleri işlem-lerine veya donör inseminasyon, oosit bağışı, embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik gibi yöntemlere yönlendirildiğinde mutlaka psikososyal değerlendirmeden geçmesi gerektiğine inanıl-maktadır. Psikiyatri hemşiresi doğrudan çiftlerin ilk değerlen-dirmesini yapabileceği gibi infertilite hemşiresinin değerlen-dirmesi sonucunda psikososyal danışmanlık alması gereken çiftler için konsültan olarak da çalışabilir.

Psikososyal değerlendirme: İnfertilite hastalarına yapılan psikososyal değerlendirmede, çiftin mevcut problemleri, psi-kolojik öyküsü, şu anki ilişkilerini de içeren kapsamlı sosyal öyküsü, aile öyküsü ve şu anki mental durumu ele alınmalıdır. Bu değerlendirme infertil çiftlerde psikopatoloji geliştirebi-lecek ve uyumlarını güçleştirebilecek durumların belirlenip uygun başa çıkma yolarını devreye sokmak açısından oldukça önemlidir. Ayrıca çiftin infertilite krizi deneyimleyip dene-yimlemediği ya da krizin hangi aşamasında olduğunun be-lirlenmesi açısından da bu değerlendirmenin önemi büyük-tür. Değerlendirilen çiftlerin her biri başka aşamada olabilir. Ayrıca bireylerin baş etmelerinde etkili olabilecek özellikler (eğitim, sosyal yaşam, inanç, ekonomik durum, evlilik ilişki-leri, cinsel yaşam vb) de dikkatle değerlendirilmelidir.[9,18,44]

Psikososyal müdahaleler: Psikiyatri hemşiresinin diğer bir amacı psikososyal değerlendirmenin sonucunda elde edilen veriler ışığında bireylerin potansiyel veya mevcut uyum so-runlarına uygun müdahaleler geliştirmek olmalıdır. Bu mü-dahalelerin en başında bireyin suçluluk, öfke, çaresizlik, güç-süzlük gibi duygularının ifadesi için cesaretlendirmek ve bu sayede duygularına olan farkındalığını arttırmak olmalıdır. Amerika’da bir infertilite kliniğinde hemşirelerin kliniğe gelen hastalarla yaptıkları görüşmeler sonucunda çalışılan hastaların hepsi çocuk sahibi olamamakla ilgili duygularını (sinirlilik, belirsizlik, sıkıntılı, boşa çaba harcadığı hissi, kontrol kaybı ve

depresif duygulanımlarını) rahat bir şekilde ifade etmişlerdir. Araştırmacılar, hastaların bu duyguları hemşireler sayesinde farkına vardıkları ve tanımladıkları yorumunu yapmışlardır.[44]

Özellikle son 20 yıldır psikososyal sorunların infertilite-nin bir sonucu olduğu görüşü ve bu sorunların hem bireyin tüm yaşamına, hem de gebelik oranlarına olan etkisinin orta-ya konması psikiyatri çalışanlarının psikoteropötik (bireysel-grup) müdahalelere yönlenmesine neden olmuştur. Kadının algılamalarını, düşüncelerini, imajlarını ve olaylar arasındaki neden-sonuç ilişkilerini ortaya koymaya yardımcı olduğu için kognitif temelli psikoterapi uygulamaları, duygusal-problem odaklı terapi ve destekleyici terapi gibi terapiler ve stres ve kriz yönetimi uygulamaları psikiyatri hemşireleri başta olmak üzere ruh sağlığı çalışanları tarafından uygulanmakta ve bu programların etkinliği yapılan çalışmalarla kanıtlanmakta-dır.[32,33,43,45-47] Bu uygulamalar aynı zamanda infertil çiftlerin yaşadıkları infertilite krizi ile baş etmelerini güçlendirmek, yeniden yapılanmalarını sağlamak, bilgi-danışmanlık gerek-sinimlerini karşılamak, evlilik ve sosyal ilişkilerini güçlendir-mek amaçlarını da içermektedir.

Lee[46] (2003) tarafından oluşturulan “hemşirelik kriz programına” dahil olan infertil bireylerin kontrol grubuna göre anksiyete düzeyi, zihin ve vücut relaksasyonu ve sosyal izolasyonun azalması açısından anlamlı derecede fark bu-lunmuştur. Çalışma grubuna katılan katılımcılar bu yapılan girişimin oldukça etkili olduğunu belirtmişlerdir. Yapılan bir gözden geçirme çalışmasında da psikososyal girişimlerin (özellikle eğitim ve stres azaltma uygulamaları) bireylerin olumsuz duygulanımlarını azaltmada etkili olduğu ancak bu girişimlerin gebelik oranlarına olan etkisinin tam olarak açık-lık kazanmadığı belirtilmektedir.[45] Psikoterapötik girişimle-rin gebelik oluşmasını olumlu yönde etkileyip etkilemediği henüz kesin olarak söylenememektedir.[32]

Wischmann’ın[16] (2008) infertilitede yapılan psikososyal desteklerin etkinliğini araştırdığı bir gözden geçirme çalış-masında, bireylere verilen psikososyal danışmanlık ve psiko-terapilerin kısa bir zaman bile olsa (en az 10 seans) negatif etkileri azaltmak için oldukça etkili olduğu sonucuna ulaş-mıştır. Bu nedenle medikal tedavinin yanında destek grup-ların mutlaka verilmesi gerektiğini savunmaktadır. İnfertilite tedavisi için bekleyen çiftlere yapılan 12 oturumdan oluşan kognitif bilişsel terapi kadınlardaki psikolojik sıkıntı düzey-lerinde önemli oranda düştüğü görülmüştür.[48] Psikiyatri hemşireleri bireysel ve grup psikotereapi müdahalelerinde aktif rol almalı ve gerektiğinde bireyleri evlilik danışmanlığı, cinsel danışmanlık gibi alanlara da yönlendirmelidir.

Sonuç olarak, infertil kadınların çocuk sahibi olamamaya bağlı stres ve psikososyal sorunlar yaşadığı, bu sorunlar için-de sosyal beklentilere yanıt verememe, damgalanma, olumsuz kendilik algısı, görünmez çoklu kayıplar ve üremeye yardım-

Page 38: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):80-8584

cı tedavilerin psikolojik etkilerinin ön planda olduğu görül-mektedir. İnfertilite kliniklerinde psikiyatri ve üreme sağlığı klinik uzmanlarının işbirliği içinde olması gerekmektedir. İnfertilite tedavi aşamalarının tümü bedeni üzerinde gerçek-leşen kadınların stres düzeylerinin ve psikososyal sorunları-nın ele alınıp uygun müdahaleler geliştirilmesi, kadınların bu süreci daha sağlıklı atlatmalarına ve tedavi başarılarının artmasına olanak sağlayacaktır.

Kaynaklar1. Morice P, Josset P, Dubuisson JB. History of sterility in ancient times. I. Ste-

rility in Egypt. Diagnostic recipes for sterility and pregnancy in ancient Egypt. Contracept Fertil Sex 1995;23:423-7.

2. Bateman-Cass CS. The loss within a loss: understanding the psychological ımplications of assisted reproductive technologies for the treatment of infertility. San Diego: California School of Professional Psychology; 2000.

3. Erdem Atak İR. Açıklanamayan infertilitede kadınlık ve anne-kız ilişkisinde anneliğin iletimi. [Yayınlanmamış Doktora Tezi] İstanbul: İstanbul Üniver-sitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü; 2009.

4. Lohrmann JA. A Psychological investigation of women’s experience of suscessfully coping with infertility. [Unpublished Doctor of Philosophy thesis] 1995.

5. Yanıkkerem E, Kavlak O, Sevil Ü. İnfertil çiftlerin yaşadıkları sorunlar ve hemşirelik yaklaşımı. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2008;11:112-21.

6. Taşçı E, Bolsoy N, Kavlak O, Yücesoy F. İnfertil kadınlarda evlilik uyumu. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Dergisi 2008;5:105-10.

7. Eren N. İnfertil çiftlerde algılan sosyal desteğin infertilite ile ilişkili stres ve evlilik uyumu üzerine etkisİ. [Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi] Ankara: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD; 2008.

8. Ramazanzadeh F, Noorbala AA, Abedinia N, Naghizadeh MM. Emotional adjustment in infertile couples: systematic review article. Iranian Journal of Reproductive Medicine 2009;7:97-103.

9. Cwikel J, Gidron Y, Sheiner E. Psychological interactions with infertility among women. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2004;117:126-31.

10. Greil AL. Infertility and psychological distress: a critical review of the lit-erature. Soc Sci Med 1997;45:1679-704.

11. Peterson BD. Examining the congruence between couples perceived infertility- related stress and ıts relation ship to depression and marital adjustment in infertil men and women. [Unpublished Master of Science in Human Development thesis] Virginia: Polytechnic Institute and State University; 2000.

12. Miles LM, Keitel M, Jackson M, Harris A, et al. Predictors of distress in women being treated for infertility. Journal of Reproductive and Infant Psychology 2009;27:238-257.

13. Peterson BD, Newton CR, Rosen KH, Skaggs GE. Gender differences in how men and women who are referred for IVF cope with infertility stress. Hum Reprod 2006;21:2443-9.

14. Newton CR, Sherrard W, Glavac I. The Fertility Problem Inventory: measur-ing perceived infertility-related stress. Fertil Steril 1999;72:54-62.

15. Lee TY, Sun GH, Chao SC. The effect of an infertility diagnosis on the dis-tress, marital and sexual satisfaction between husbands and wives in Tai-wan. Hum Reprod 2001;16:1762-7.

16. Wischmann T. Implications of psychosocial support in infertility-a critical appraisal. J Psychosom Obstet Gynaecol 2008;29:83-90.

17. Bayley TM, Slade P, Lashen H. Relationships between attachment, ap-praisal, coping and adjustment in men and women experiencing infertil-ity concerns. Hum Reprod 2009;24:2827-37.

18. Kızılkaya Beji N (editör). İnfertilite hemşireliği. İstanbul: 2009. s. 72-84.19. Herrmann D, Scherg H, Verres R, von Hagens C, Strowitzki T, Wischmann

T. Resilience in infertile couples acts as a protective factor against infer-

tility-specific distress and impaired quality of life. J Assist Reprod Genet 2011;28:1111-7.

20. Sexton MB, Byrd MR, O’Donohue WT, Jacobs NN. Web-based treatment for infertility-related psychological distress. Arch Womens Ment Health 2010;13:347-58.

21. Fido A, Zahid MA. Coping with infertility among Kuwaiti women: cultural perspectives. Int J Soc Psychiatry. 2004;50:294-300.

22. Karlıdere T, Bozkurt A, Yetkin S, Doruk A ve ark. Psikiyatrik birinci eksen tanısı almayan infertil çiftlerde emosyonel semptomlar, sosyal destek ve cinsel işlev bağlamında cinsiyet farkı var mı? Türk Psikiyatri Dergisi 2007;18:311-22.

23. Tüzer V, Tuncel A, Göka S, Doğan Bulut S, et al. Marital adjustment and emotional symptoms in infertile couples: gender differences. Turk J Med Sci 2010;40: 229-37.

24. Lee SH, Wang SC, Kuo CP, Kuo PC, et al. Grief responses and coping strate-gies among infertile women after failed in vitro fertilization treatment. Scand J Caring Sci 2010;24:507-13.

25. Kırca N. İnfertilite tedavisinde başarılı olmuş kadınların tedavi sürecinde yaşadıkları psikososyal sorunların değerlendirilmesi. [Yayınlanmamış yüksek lisans tezi] Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü; 2011.

26. Ramezanzadeh F, Aghssa MM, Abedinia N, Zayeri F, Khanafshar N, Shariat M, et al. A survey of relationship between anxiety, depression and dura-tion of infertility. BMC Womens Health 2004;4:9.

27. Watkins KJ, Baldo TD. The infertility experience. Biopsychosocial Effects and Suggestions for Counselors 2004;10:82-85.

28. Çorapçıoğlu Özdemir A. İnfertilitenin ruhsal izdüşümleri. Türkiye Klinikleri J Int Med Sci 2006;2:34-40.

29. Podolska MZ, Bidzan M. Infertility as a psychological problem. Ginekol Pol 2011;82:44-9.

30. Lemmens GM, Vervaeke M, Enzlin P, Bakelants E, et al. Coping with infer-tility: a body-mind group intervention programme for infertile couples. Hum Reprod 2004;19:1917-23.

31. Benyamini Y, Bardarian YG, Gozlan M, Tabiv G, et al. Coping specificity: the case of women coping with infertility treatments. Psychology and Health 2008;23:221-41.

32. Schmidt L, Christensen U, Holstein BE. The social epidemiology of coping with infertility. Hum Reprod 2005;20:1044-52.

33. Alibaşoğlu H. İnfertilitede emosyonel semptomlar, evlilik uyumu ve cinsel işlev bağlamında cinsiyet farklılıkları. [Yayınlanmamış Psikiyatri Uzmanlık Tezi] İstanbul: SB Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 2010.

34. Günay O, Cetinkaya F, Naçar M, Aydin T. Modern and traditional prac-tices of Turkish infertile couples. Eur J Contracept Reprod Health Care 2005;10:105-10.

35. Weinger S. Infertile Cameroonian women: social marginalization and cop-ing strategies. Qualitative Social Work 2009;8:45-64.

36. Upkong D, Orji E. Mental health of infertile women in Nigeria. Turk Psiki-yatri Derg 2006;17:259-65.

37. Hollos M, Larsen U, Obono O, Whitehouse B. The problem of infertility in high fertility populations: meanings, consequences and coping mecha-nisms in two Nigerian communities. Soc Sci Med 2009;68:2061-8.

38. Yildizhan R, Adali E, Kolusari A, Kurdoglu M, et al. Domestic violence against infertile women in a Turkish setting. Int J Gynaecol Obstet 2009;104:110-2.

39. Gonzalez LO. Infertility as a transformational process: a framework for psychotherapeutic support of infertile women. Issues Ment Health Nurs 2000;21:619-33.

40. Donkor ES, Sandall J. The impact of perceived stigma and mediating so-cial factors on infertility-related stress among women seeking infertility treatment in Southern Ghana. Soc Sci Med 2007;65:1683-94.

41. Neff DL. The social construction of infertility: the case of the matrilineal

Page 39: PSHD 2012-2

KARACA A ve ÜNSAL G, İnfertilitenin Kadın Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri ve Psikiyatri Hemşiresinin Rolü 85

Nayars in south India. Soc Sci Med 1994;39:475-85.

42. Link BG, Phelan JC. Conceptualizing stigma. Annu Rev Sociol 2001;27:363-85.

43. Hart VA. Infertility and the role of psychotherapy. Issues Ment Health Nurs 2002;23:31-41.

44. Allan HT. Nursing the clinic and managing emotions in a fertility unit: find-ings from an ethnographic study. Hum Fertil (Camb) 2001;4:18-23.

45. Boivin J. A review of psychosocial interventions in infertility. Soc Sci Med 2003;57:2325-41.

46. Shu-Hsin L. Effects of using a nursing crisis intervention program on psy-chosocial responses and coping strategies of infertile women during in vitro fertilization. J Nurs Res 2003;11:197-208.

47. McQueeney DA, Stanton AL, Sigmon S. Efficacy of emotion-focused and problem-focused group therapies for women with fertility problems. J Behav Med 1997;20:313-31.

48. Tarabusi M, Volpe A, Facchinetti F. Psychological group support attenu-ates distress of waiting in couples scheduled for assisted reproduction. J Psychosom Obstet Gynaecol 2004;25:273-9.

Page 40: PSHD 2012-2

Depresyon Tanılı Birey ve Hemşirelik Yaklaşımı*

Individual with a Diagnosis of Depression and Nursing Approach

Şükran ERTEKİN PINAR,1 Havva TEL2

ÖZET

Depresyon derin üzüntülü bir duygu durumu içinde bireyin düşün-ce, konuşma ve hareketlerinde yavaşlama, durgunluk, değersizlik, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile fizyolo-jik işlevlerde yavaşlama gibi belirtilerin yaşandığı bir sendromdur. Depresyon duygulanım bozuklukları arasında en yaygın görülen bo-zukluklardan biridir. Toplumda depresyonun görülme oranı %5-10 olarak belirtilmekte ve 2020 yılında dünyada yeti yitimine yol açacak hastalıklar arasında ikinci sırada yer alacak hastalık olarak görülmek-tedir. Depresyon hasta ve ailesinin tüm yaşamını olumsuz olarak et-kileyebilmektedir. Hemşireler depresyonun tedavisi ve bakımında üstlendikleri rollerin yanı sıra hasta ve ailesi ile işbirliği yaparak has-tanın tedavisine göstereceği uyumda önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle hemşire depresyon tanılı hasta ve ailesini dikkatle izlemeli, hastanede ve toplumda sağlık bakımlarını sürdürmesini destekle-meli, bireyin fizyolojik durumunu, ruhsal belirtilerini ve ilaç kullanma durumunu etkin olarak değerlendirmelidir. Bu yazıda depresif hasta-nın özellikleri ve temel hemşirelik yaklaşımları ele alınmıştır.

Anahtar sözcükler: Depresyon; depresyonda hemşirelik yaklaşımı; hemşirelik.

SUMMARY

Depression is a syndrome in which an individual experiences symptoms such as slowness of speaking, thinking, and movement, calmness, worth-lessness, weakness, reluctance, pessimism, deep sadness, and slowness in physiological functions. Depression is one of the most common emotional disorders. The prevalence of depression in society is 5–10% and it is seen as the second-leading disease that will cause loss of functional ability in the world in 2020. Depression may negatively affect a patient and his or her family. Nurses have an important role in treatment of depression and in the adaptation of the patient to the treatment of the disease through coopera-tion with the patient and his or her family. Therefore, nurses should carefully monitor the patient with depression and his or her family, support the pa-tient to continue health care in hospital and society, and effectively evaluate the individual’s physiological condition, mental symptoms, and medication state. In this article, depressive patient’s characteristics and basic nursing approaches were discussed.

Key words: Depression; nursing approach in depression; nursing.

Giriş

Duygulanım, bireyin uyaranlara, olaylara, anılara, düşün-celere, neşe, öfke, üzüntü, nefret, kin, sıkıntı gibi duygusal tepki ile katılabilme yetisidir. Bireyin bir süre neşeli, üzün-tülü, sıkıntılı, taşkın ya da çökkün duygulanım içinde bu-lunması duygu-durum olarak adlandırılmaktadır. Normalde duygu durum belli sınırlar içinde dalgalanmalar gösterir. An-cak, belli bir duygu durumu aşırı düzeyde ve uzun süre de-vam ettiğinde duygulanım bozuklukları ortaya çıkmaktadır.[1] Duygulanım bozuklukları özellikle depresyon tüm hastalık-lar arasında en sık görülen bozukluklardandır.[2] Depresyon, derin üzüntülü bir duygu durumu içinde bireyin düşünce, konuşma ve hareketlerinde yavaşlama, durgunluk, değersiz-

lik, güçsüzlük, isteksizlik, karamsarlık duygu ve düşünceleri ile fizyolojik işlevlerde yavaşlama gibi belirtiler yaşadığı bir sendromdur.[1,3] Depresyonun toplumda yaşam boyu görülme oranı %13.2’dir.[4] Yapılan çalışmalarda depresyon prevelan-sının erişkin bireylerde %5-10 olduğu bulunmuştur.[2,5] Ül-kemizde yapılan çalışmalarda Doğan ve arkadaşları (1995) depresyonun yaygınlığını %18.8, Rezaki ise (1995) %11.6 olarak bulmuştur.[6,7] Depresyon riski kadınlarda erkeklere göre daha yüksektir. Depresyonun bir kadında ömür boyu gelişme olasılığı %10 ila %25 iken, bu oran erkeklerde %5 ile %12’dir.[8-13] Depresyonun sıklık ve yaygınlığı ile ilgili genel veriler incelendiğinde; Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2002 yılında depresyonun dünya genelinde %4.5, “Özürlü-lükle Kaybedilen Yaşam Yılları” değerlendirilmesinde %12 olduğu, ülkemizde ise 2004 yılı Ulusal Hastalık Yükü ve Ma-liyet Etkililik çalışmasında depresyonun %3.9 ile dördüncü sırada yer aldığı, 2011 yılı Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı sonuçlarına göre ise “Özürlülükle Kaybedilen Yaşam Yılları” değerlendirilmesinde depresyonun kadınlarda birinci sırada (%10.7), erkeklerde ikinci sırada (%6.4) olduğu görülmüştür.[14-16] Depresyonun 2020 yılında dünyada yeti yitimine yol açacak hastalıklar arasında ikinci sırada yer alacağı belirtil-mektedir.[11,17,18]

DERLEME / REVIEW

1Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, Sivas2Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Sivas

İletişim (Correspondence): Şükran ERTEKİN PINAR.e-posta (e-mail): [email protected]

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):86-91Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):86-91

Doi: 10.5505/phd.2012.14633

Geliş tarihi (Submitted): 03.04.2012 Kabul tarihi (Accepted): 04.11.2012

86

Page 41: PSHD 2012-2

Depresyon yineleyen bir hastalık olduğundan kronik-leşme olasılığı yüksektir. Depresyonun ortaya çıkmasından biyolojik ve genetik etkenler, cinsiyet, kültür, yaş, stres, me-deni durum, sosyoekonomik düzey, kişilik özellikleri, fiziksel hastalıklar, çalışma durumu, gebelik ve lohusalık süreci, bazı ilaçlar, cinsel kimlik tehdidi, alkol ve madde kullanımı, ge-lişimsel dönemler (menapoz, antropoz gibi), yaşam olayları gibi birçok faktör etkilidir.[5,10,17-20]

Depresyonda; depresif duygu durumu, hiç bir şeyden zevk almama, iştahta azalma veya artma, kilo kaybı, uykusuzluk veya aşırı uyku uyuma, psikomotor retardasyon veya ajitas-yon, yorgunluk, bitkinlik, suçluluk, değersizlik düşünceleri, ağlama, iş yaşamında gerileme, sosyal izolasyon, konsant-rasyon güçlüğü, cinsel isteksizlik, beden imgesinde değişim, ölüm düşünceleri gibi belirtiler görülmektedir.[5,17-20] Dep-resyon belirtileri bazen fiziksel yakınmaların gölgesinde ka-labilmekte ve açık olarak görülmeyebilmektedir. Bu nedenle hastadaki tüm belirtilerin çok iyi sorgulanması ve açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.[1,9,19]

Depresif hastaların çoğu kendilerini, hemşirenin zamanı-nı harcamayacağı kadar değersiz hissettiklerinden, bu hasta-larla yakın ve uzun süreli ilişki içinde olan hemşirelerin tutum ve davranışları, hasta üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle psikiyatri hemşireleri depresyonun tedavi ve bakım sürecinde üstlendikleri rolün yanında hasta ve aile ile işbirliği yaparak hastanın tedaviye uyumuna yardım etmektedir.[21,22] Türkiye’de birey ve ailenin yaşamını çok yönlü etkileyen bir hastalık olan depresyon ve tedavisi hakkında çok sayıda ya-yın bulunmakla birlikte depresyondaki hastaların özelleşmiş hemşirelik bakımının yer aldığı yayınlara rastlanmamaktadır. Bu makalede, depresyonun temel özellikleri, özelleşmiş te-rapötik girişimler, hemşirenin genel bakım ilkeleri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

Depresyon Tanılı Bireyin DeğerlendirilmesiDepresyon tanılı bireyin değerlendirilmesi görünüm ve

davranışlarının değerlendirilmesi ile başlar.[2,23] Depresif bir bireyin genel görünümüne bakıldığında genellikle hareket-lerde yavaşlama ve yüz ifadesinde donukluk vardır. Psikomo-tor retardasyon en çok göze çarpan belirtidir. Kambur durur-lar, başları öne eğiktir, bazen göz kırpmaları bile azalmıştır. Ağız kenarlarında çökkünlük, tedirginlik ve şaşkınlık görülür. Özellikle yaşlı hastalarda psikomotor ajitasyon görülebilir. El ovuşturma, gezinme, yerinde duramama, saç çekme gibi be-lirtiler olabilir. Bazı hastalar ise gülümseyen bir ifade taşıya-bilirler.[2,23]

Genelde bilinç bozukluğu belirtisi yoktur. Ağır stuporlu depresyonda bilinçte sislenme olabilir. Tipik olarak unutkan-lık vardır. Yaşlılarda bazen demans ile karışabilen kognitif bo-zukluklar olabilir. Bellek bozukluğu genellikle dikkatini belli bir konu üzerinde yoğunlaştıramama ile ilişkilidir. Dikkatini

toplayamama ve düşüncelerini belli bir konu üzerinde yo-ğunlaştıramama depresyonun sık görülen belirtilerindendir. Genelde yere, zamana ya da kişiye yönelim bozukluğu yoktur.[9,24]

Hastalığın ağırlığı ile orantılı olarak çeşitli algı bozuk-lukları görülebilir. Yanılsamalar, depersonalizasyon, dereali-zasyon ve varsanılar olabilir. Varsanılar nadir görülür, genelde işitseldir ve daha çok hastayı aşağılayıcı, suçlayıcı özelliktedir. Bazen görme ve koku varsanıları da olabilir.[9,23,24]

Konuşma yavaşlamıştır, depresif stupordaki hastada mu-tizm olabilir. Düşüncede bloklar, çevresel konuşma ve içerik-te fakirleşme görülebilir. Düşünce içeriğinde genellikle kayıp, suçluluk, kararsızlık, intihar ve ölüm düşünceleri vardır. Dep-resif hastanın hissettiği umutsuzluğun derecesi depresyonun şiddetinin ve intihar riskinin bir ölçütüdür. Kişiler kendileri-ne olan güvenlerini yitirmiş ve yetersizlik duyguları artmıştır.[23,24] Depresyon tanılı bireyi değerlendirmenin başlangıcında intihar eğilimi düşüncelerinin ve intihar potansiyeli varlığı-nın belirlenmesi büyük önceliğe sahiptir. Depresyon tanılı bireylerin yaklaşık üçte ikisi intiharı düşünür, tedavi edilme-miş veya tedavisi yetersiz kalmış hastaların %15’ten fazlası da umudunu yitirir ve kendi yaşamına son verir.[9] İntihar oranı majör depresyonu olanlarda %3.5, hastaneye yatarak tedavi gerektiren majör depresyon hastalarında ise %15’e kadar yük-selir.[11,25]

Depresyon tanılı bireyler tarafından belirtilen duygular anksiyete, değersizlik, suçluluk, çaresizlik, umutsuzluk ve kızgınlıktır.[8,9,26] Değersizlik duyguları kendini yetersiz his-setme, kendi değerini değerlendirmede gerçekçi bir tutuma sahip olmama şeklinde olabilir. Bu duygular, benlik saygısın-da azalmayı yansıtır. “İyi değilim; asla bir işe yaramayacağım” gibi ifadeler yaygındır. Suçluluk depresyonun yaygın bir be-lirtisidir. Çaresizlik en basit şeyleri yerine getirmede yetersiz-likle meydana gelir. Bu bireyler hiçbir şeyin asla değişmeye-ceğine inanırlar. Bu tam bir çaresizlik duygusudur ve bireyin bu ruhsal durumdan kurtulmak için bir kurtuluş yolu olarak intiharı göz önünde bulundurmasına yol açabilir. Çaresizlik duyguları ile birlikte ümitsizlik duyguları da gelir. Öfke ve irritabilite, çaresizliğin doğal sonuçlardır.[9,20,23] Fiziksel akti-vitede azalma ve toplumdan uzaklaşma sık görülür. Hastalar genelde yorgunluk ve bitkinlikten yakınırlar, bağımlı, edilgen ve çaresiz hale gelirler.[23]

Depresyonda uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, ka-bızlık, cinsel istekte azalma, erektil yetersizlik, mensturasyon bozuklukları görülebilir.[23] Yeme alışkanlığındaki ve bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklikler yaygındır. Depresyon tanılı bireylerin yaklaşık %60-70’i iştahsız olduklarını belirtirler. Psikomotor retardasyon olan hastalarda kabızlık çok fazla görülür. Genellikle psikomotor ajitasyonla bağlantılı olarak diyare daha az meydana gelir.[9]

ERTEKİN PINAR Ş ve TEL H, Depresyonda Hemşirelik Yaklaşımı 87

Page 42: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):86-9188

Depresyon Tanılı Bireyin Hemşirelik Yaklaşımı

Depresyon tanılı hasta ile çalışırken hemşire anksiyete, öfke ve çaresizlik duyguları yaşayabilmektedir. Hemşirenin yaşadığı bu duygulardan ve gerçek dışı beklentilerinden has-tanın bakım süreci olumsuz etkilenebilmektedir. Bu nedenle depresyon tanılı hasta ile çalışan hemşirenin kendi duygula-rını tanıması, gerçek dışı beklentilerini fark etmesi, bu duru-mun hastaya yansımasını önlemek için gerektiğinde yardım ve destek alması gerekmektedir.[9,27]

Depresyon tanılı hastanın bakımında, durumun tanımlan-ması aşamasında hastanın intihar potansiyeli olup olmadığı öncelikli olarak ele alınmalıdır. Depresyon tanısında intihar olguları gençlerde ve yaşlılarda oldukça yüksek olduğundan bireyin kendine yönelik şiddet riskinin hem hastanede hem de toplumda iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.[5,8] İntihar amaçlı kullanabileceği için depresif bir hasta hastaneye yattı-ğında yanındaki tüm ilaçların alındığından emin olunmalıdır.[9]

Hemşireler depresyonun tıbbi tedavisinde üstlendikleri rollerin yanı sıra hasta ve ailesi ile işbirliği yaparak hasta-nın tedavisine göstereceği uyumda önemli bir etkiye sahip-tir. Çünkü hemşireler hasta ile sürekli bir arada olan sağlık personelidir. Bu nedenle hemşire hastanın fizyolojik durumu, ruhsal belirtileri ve ilaç kullanmaya ilişkin yaklaşımını değer-lendirmelidir.[21]

Hasta taburcu olurken hemşire; depresyonun yineleyici özellikte bir hastalık olduğu, tedaviden beklenen sonuçları ve uzun süreli ilaç tedavisine uyumlarının tedavideki önemi konusunda eğitim yapmalıdır.[21] Hasta ve ailesine depresyon ve intihar düşüncelerinin belirtileri öğretilmelidir.[27] İzlemler sırasında hastaların endişeleri sürekli olarak değerlendirilme-li, hastanın gereksinimlerine yönelik gerekli bilgiler verilmeli ve ilaç yan etkileri ile baş etmelerinde hasta ve ailesine yar-dımcı olunmalıdır. Taburcu olan hastaların ilaç tedavilerine uyumlu olmaları konusunda sağlık kurumunda ya da evde gerekli destek, danışmanlık ve izleme hizmetlerinin sağlan-ması önemlidir. Hasta taburcu olduktan sonra ilaçlarını inti-har amacıyla kullanabileceği için sadece bir haftalık ilaç dozu verilmelidir.[21] Depresyon tanılı hastalar genellikle kendileri-ni değersiz gördükleri için fiziksel bakımlarını ihmal edebil-mektedirler. Hastanın fiziksel olarak kendini iyi hissetmesini sağlamak ve kendine olan güveni arttırmak için uygun hem-şirelik girişimlerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.[9,20]

Bakım sürecinde depresyon tanılı hastanın hemşirelik tanıları bireysel farklılıklar göstermekle birlikte, hemşirelik tanıları; düşünce sürecinde değişim, özbakım yetersizliği, beslenmede değişim, konstipasyon, diare, uyku düzeninde bozulma, kronik düşük benlik saygısı, bireysel baş etmede ye-tersizlik, umutsuzluk, güçsüzlük, sosyal etkileşimde bozulma, kendisine zarar verme riski ve aile sürecinde değişim olarak sıralanmaktadır.[9,20,27]

Depresyon Tanılı Bireyin Hemşirelik Tanıları, Tanımlayıcı Özellikler ve Hemşirelik Yaklaşımları

Hemşirelik Tanısı: Düşünce sürecinde değişim.Tanımlayıcı Özellikler: Aşırı içe kapanma, sözel iletişim-

de bozulma, umutsuzluk, çevrenin yanlış yorumlanması, san-rı, dikkat azlığı ve çabuk dağılması, ilgi ve dikkatin kendine yoğunlaşması, obsesyon, karar verme, sorun çözme, neden-sonuç ilişkisi kurma, soyut düşünme yeteneklerinde bozulma, duygulanımda uygunsuzluk, olumsuz düşüncelerin yinelen-mesi, aşırı engelleme, kutuplaşmış düşünce, seçici engelleme, keyfi çıkarsama.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Hastanın anksiyetesini azaltmak için gün içerisinde

hemşirenin kısa aralıklarla hastanın yanına gitmesi ve konuş-masa da yanında kalması,

−Beklentilerin açıklığa kavuşturulması ve hastanın boş zamanlarını etkin bir şekilde kullanabilmesi için hastaya gö-rüşmelerin ne zaman yapılacağının ve ne kadar süreceğinin bildirilmesi,

−Hasta ile güven ilişkisinin geliştirilmesi için hastanın yanına kararlaştırılan zamanda gidilmesi ve belirtilen süre kadar yanında kalınması,

−Hastanın düşünme ve konsantrasyon güçlüğü yaşaması iletişimde anlamayı zorlaştırdığından hastayla iletişimde ba-sit ve somut kelimeler kullanılması, hastanın sorulara cevap vermesi için hastaya zaman tanınması,

−Hastaya intihar düşüncesi olup olmadığının sorulması, hastanın intihar girişimi yönünden yakından izlenmesi ve gözlemlerin iyi değerlendirilmesi,

−Hastaya bakım sırasında hemşirenin neşeli davranışla-rı hastanın değersizlik hissetmesine neden olabileceğinden hastanın yanında gülme, şakalaşma ve neşeli davranmaktan kaçınılması,

−Hasta ile iletişim sırasında “her şey yoluna girecek” veya “herkesin zor zamanları vardır” gibi basmakalıp cümleler has-tanın duygularının önemsiz olduğunu düşünmesine neden olduğundan bu tür ifadelerden kaçınılması,

−Hastanın tartışmacı ve öfkeli davranışlarına tepkisel ola-rak karşılık vermek hastanın benlik saygısını azaltacağından savunucu olmadan hastanın öfke ifadesinin sağlanması,

−Depresyon tanılı hasta her şeyin olumsuz tarafını gör-düğünden hastanın olumsuz ifadelerini yargılayıcı olarak ele almaktan kaçınılması,

−Sanrıları kabul etmek hastanın sanrılarını gerçek kabul etmesine yol açacağından sanrılarına katılmaktan kaçınılması ancak hastanın bu düşüncelere gereksinimi olduğunun kabul edilmesi,

Page 43: PSHD 2012-2

ERTEKİN PINAR Ş ve TEL H, Depresyonda Hemşirelik Yaklaşımı 89

Hemşirelik Tanısı: Aktivite İntoleransıTanımlayıcı Özellikler: Başkalarından uzak durma, alışa-

geldiği aktivitelerden haz almama ve ilgi kaybı, konuşmama, göz iletişimi kurmama, konsantrasyon güçlüğü ve motivas-yon azlığı.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Konsantrasyon güçlüğü yaşadığı için hastanın aktivite-

lere katılımı sağlanarak iletişim potansiyelinin arttırılması, anksiyetenin azaltılması,

−Fiziksel aktiviteler gerginliği azaltabileceği için hastanın yürüyüş, hemşire ile beraber yatakları düzeltme, sandalyeleri düzeltme gibi çok az konsantrasyon gerektiren aktivitelere katılımının sağlanması,

−Doğru veya yanlış olarak değerlendirilmeyen aktiviteler hastanın kendini değersiz görmesini önlediğinden hastanın yürüyüş yapma, basit kart oyunları oynama, magazin türü dergiler okuma, resim çizme gibi aktivitelere katılımının sağ-lanması,

−Çevresi ile iletişime geçmek hastanın dikkatini kendin-den uzaklaştırdığı için hastanın önce teke tek ilişki kurması sonra aşamalı olarak iletişim kurduğu kişi sayısının artırılması,

− Sosyalleşme hastanın yalnızlık duygusunu azalttığı, çev-resinden saygı görmek kendine verdiği değeri arttırdığı için hastanın dans terapisi, sanat terapisi vb. grup aktivitelerine katılmasının sağlanması,

−Hastanın yaşadığı gerginlikle ortaya çıkan enerjinin vo-leybol oynama, boyama yapma, ping-pong oynama gibi akvi-telerle sağlıklı olarak uzaklaştırılması,

−Gün boyunca aralıklı olarak hastanın dinlenmesinin sağ-lanması ve gerekli olmadıkça ayakta kalmasının önlenmesi,

Hemşirelik Tanısı: Beslenmede DeğişimTanımlayıcı Özellikler: Yemek yemeyi reddetme, kilo kay-

bı, iştahsızlık, gereksinimden daha az beslenme, yiyeceklere ilginin yitirilmesi, kas tonüsünün azalması, sıvı-elektrolit dengesizliği.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Diyetisyenle işbirliği yapılarak hastanın boy ve kilosu-

na göre gerçekçi ve yeterli olan günlük kalori gereksiniminin belirlenmesi,

−Düşük kilo ve yetersiz beslenme hastanın kolayca has-talanmasına neden olabileceği için hastaya sık sık az mik-tarda, yüksek kalorili ve yüksek proteinli hafif yiyecekler verilmesi,

−Dehidratasyonu önlemek için hastaya sık sık yüksek proteinli ve kalorili sıvılar verilmesi,

−Konstipasyonu önlemek için posalı yiyeceklerin ve bol

sıvı alımının, bağırsak hareketlerini arttırmak için ise fizik egzersiz yapılmasının sağlanması,

−Hastanın aldığı çıkardığı ve kalori takibinin yapılması,−Birinin kendisi ile ilgilendiği düşüncesi hastanın kendi-

ne olan güvenini arttırdığı ve yemeğe teşvik ettiği için müm-künse yemek sırasında hastanın yanında kalınması,

−Hastanın kendi seçtiği yiyecekleri yemesi daha olası ol-duğundan hastaya hangi yemek ve içecekleri sevdiğinin so-rulması, seçenekler sunulması,

−Hastanın durumunun gözlemlenmesi, haftada bir tartıl-ması ve yeme düzeninin gözlenmesi,

−Hastaya uygun beslenme ve sıvı alımının öneminin öğ-retilmesi,

Hemşirelik Tanısı: Uyku Düzeninde BozulmaTanımlayıcı Özellikler: Sık sık uyanma, uykuya dalmada

güçlük, sabah erken kalkma ve tekrar uyuyamama, sürekli uykulu dolaşma, aşırı uyuma, uykuyu kaçış olarak kullanma, sürekli yorgunluk.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Yorgunluk depresyon duygularını yoğunlaştırabileceğin-

den aktivitelerden sonra hastanın dinlenmesinin sağlanması,−Gün içerisindeki uyumanın azaltılması gece uyuma ola-

sılığını arttıracağından hastanın yataktan çıkmaya, giyinmeye ve gün içerisinde yatak dışında kalmaya teşvik edilmesi,

−Sırt masajı, ılık süt, ılık banyo gibi yöntemler rahatla-mayı ve uyumayı sağlayacağı için akşamları bu yöntemlerin uygulanması,

−Kafeinin azaltılması uyuma olasılığını arttıracağı için akşamları kafeinsiz kahve, hafif ışık, hafif müzik ve sessiz ak-tivitelerin sağlanması,

−Uyku vaktinden önce hastayla daha fazla zaman geçirilerek anksiyetenin azaltılması ve güvenlik duygusunun artırılması,

−Hastanın uyku örüntüsü özelliklerinin yakından izlen-mesi ve kaydedilmesi,

Hemşirelik Tanısı: Kendine Zarar Verme RiskiTanımlayıcı Özellikler: İntiharla ilgili açık veya dolaylı

ipuçları, daha önce kendine zarar verme girişiminin olması, değersizlik duyguları, benlik saygısının düşük olması, yalnız-lık, umutsuzluk, çaresizlik, fiziksel ağrıyı gidermede yetersiz-lik.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Depresyonda olan insanların büyük bir bölümünün inti-

har girişimi düşünceleri olduğu için hastanın intihar ile ilgili açık ve dolaylı ipuçlarının değerlendirilmesi,

−Hastaya doğrudan doğruya “kendini öldürmeyi hiç dü-

Page 44: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):86-9190

şündün mü?” sorusu sorularak yalnızlık ve izolasyon duygu-larının azaltılması,

−Hastanın intihar planının ve bu planın öldürücülüğünün değerlendirilmesi,

−Risk faktörlerini değerlendirme, intihar riskini belirle-meye yardımcı olabileceği için yüksek risk faktörlerinin de-ğerlendirilmesi,

−Hastanın güvenliği bakımından zarar potansiyeli yüksek olan; kemer, kravat, kesici nesneler ve cam gibi nesnelerin hastanın çevresinden uzaklaştırılması,

−İntihar girişimi olan hastanın sürekli bire bir gözlemi hastanın güvenliğini artıracağı için her zaman hastane proto-kolüne uyulması, eğer hastanın intihar girişimi varsa, hastaya yönelik intihar önlemlerinin alınması,

−İntihar kararsız bir çözüm olduğu için hasta ile “sekiz saat boyunca kendimi öldürmeyeceğim” gibi intihar etmeye-ceğine dair yazılı bir anlaşma oluşturulması ve daha sonra bu anlaşmanın tekrar gözden geçirilmesi,

−İntihar girişimi olan bireyler çevresinde olup bitenleri tam olarak göremediği, birçok karmaşık duygu ve düşünceler yaşadığı için hasta intihar düşüncesi olduğunda ve bu düşün-celeri artmaya başladığında, hastanın hemşire veya doktoru ile görüşmesinin sağlanması,

−Hastanın gerçek duygularını anlatması için cesaretlendi-rilmesi, yaşamındaki umut kaynaklarını fark etmesinin sağ-lanması,

−Hastanın öfke duygularını uygun biçimde ifade etmesi-ne izin verilmesi ve öfkenin kaynağını tanımasına yardımcı olunması, kullandığı öfke ile uygun baş etme tekniklerinin desteklenmesi,

−Hastanın korkularının küçümsenmemesi, söylediklerin-den dolayı yargılanmaması,

Hemşirelik Tanısı: Bireysel Baş Etmede YetersizlikTanımlayıcı Özellikler: Bireysel ve toplumsal kaynaklara

ilişkin bilgi eksikliği, kaynakları kullanmada yetersizlik, stre-sörleri gerçekçi anlamlandırmada yetersizlik.

Hemşirelik Yaklaşımı:−Hasta çevresel koşulları kendine zarar vermede kullanı-

labileceği için güvenli bir çevrenin sağlanması, −Depresyon tanılı hastaların genellikle intihar potansiyeli

olduğu için hastanın sürekli olarak intihar potansiyeli açısın-dan değerlendirilmesi,

−Hastanın çevresi ile etkileşimde tepki verme yeteneğin-de bozulma olabileceği için hastanın yeni etkileşimlerinin sayısının sınırlı olması, bu nedenle hasta ile aynı personelin çalışması,

−Hastaya yaklaşımda hemşirenin aşırı neşeli olması has-

tanın kabul edilmeyen duygularını açığa çıkarabileceği için aşırı neşeli davranışlardan kaçınılması ve yumuşak bir ses to-nunun kullanılması,

−Hastanın karmaşık uyarılara tepki verme, kavrama ye-teneğinde bozulma olduğu zamanlarda hasta ile iletişimde basit ve açık ifadelerin kullanılması, karmaşık ifadeler ve yön-lendirmelerden kaçınılması,

−Kısa cevaplı sorular sormak hastanın iletişimini teşvik edeceği ve hastanın kendi duyguları ve ifadelerinde sorumlu-luk almasını sağlayabileceği için özellikle kısa cevaplı sorular sorulması, çok fazla soru sormaktan kaçınılması,

−Ağlama üzüntü, umutsuzluk ve mutsuzluk duygularının sağlıklı bir şekilde ifadesini sağlayabileceği için hastanın ağ-lamasına izin verilmesi, hasta isterse ağlarken yanında kalın-ması ve destek olunması, güven ilişkisini geliştirmede gizlili-ğin sağlanması,

−“Hiç kimse ölmek istemez”, “yaşam elbette değerlidir” veya “kendinizi biraz sonra daha iyi hissedeceksiniz” gibi bas-makalıp ifadeler kullanılması hastanın duygularının ifadesin-de rahatsızlık yaratabileceği için hasta ile iletişimde bu tür ifadeleri kullanmaktan kaçınılması,

−Duyguların ifadesi mutsuzluk, umutsuzluk, üzüntü gibi duyguların rahatlamasına yardım ettiği için sözel ve sözel ol-mayan tüm duygularını ifade etmede hastaya yardım edilmesi,

−Hasta sistematik problem çözme metotlarının farkında olmayabileceği için ve problem çözme sürecinin başarılı bir şekilde kullanımı hastanın kendine olan güvenini sağlayabi-leceği için olası seçeneklerin açıklanması, her bir alternatifin sonuçlarının incelenmesi, alternatiflerin geliştirilmesi ve se-çilmesi, sonuçların değerlendirilmesiyle problem çözme sü-recinin öğretilmesi.[9,20,26-29]

Sonuç

Depresyon tanılı hastaya yaklaşımda güvenli çevre oluş-turulması, hastanın yeterli dinlenmesinin, beslenmesinin sağlanması, bireysel bakımın sürdürülmesi, kendisine zarar vermesinin önlenmesi, fizyolojik ve psikolojik bütünlüğün sürdürülmesi, uyum sağlayıcı baş etme yollarının öğretilmesi veya geliştirilmesi, hastalık belirtilerinin önlemesi ve tedavi-nin sürdürülmesine yönelik müdahaleler yer almaktadır.[9,20,26] Depresyon tanılı hasta ve ailesine; hastalık, hastalık belirtile-rine yaklaşım, hastanın kullandığı ilaçlar, ilaçların etki ve yan etkileri, hastanın hastalık tablosunda gelişebilecek değişim-lerin değerlendirilmesi ve tedaviye uyumunu etkileyebilecek durumları içeren eğitim verilmesi hastanın iyilik halinin sür-dürülmesine katkı vermektedir. Aynı zamanda tedavi sonrası dönemde ailenin bireyi anlama ve kabul etmesini, hastanın kendini daha iyi hissetmesini ve hastanın tedavisinin bulun-duğu ortamda sürdürülmesini sağlamaktadır.[9,20] Depresyon tanılı hasta ve ailesinin yaşamlarının birçok yönünü etkilediği

Page 45: PSHD 2012-2

ERTEKİN PINAR Ş ve TEL H, Depresyonda Hemşirelik Yaklaşımı 91

için hemşireler, hasta ve ailesini dikkatle izlemeli, hastane-de ve toplumda sağlık bakımlarını sürdürmelidir. Hemşireler profesyonel rollerinden dolayı hastaneden taburcu olan has-taların izlenmesinden ve gerektiğinde evde müdahaleden de sorumlu olmalıdır.[21]

Kaynaklar1. Öztürk MO, Uluşahin A. Ruh sağlığı ve bozuklukları. Ankara: Hekimler

Yayın Birliği; 2008.2. Ahmed AS, Khoosal D. Assessment and management of depression. The

Foundation Years 2009;5:2-6.3. Savrun BM. Depresyonun tanımı ve epidemiyolojsi. İstanbul Üniversitesi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Depresyon, Soma-tizasyon ve Psikiyatrik Aciller Sempozyumu, İstanbul: 1999. s. 11-17.

4. O’Connor EA, Whitlock EP, Beil TL, Gaynes BN. Screening for depression in adult patients in primary care settings: a systematic evidence review. Ann Intern Med 2009;151:793-803.

5. Culpepper L, Judd CR, Moller MD, Nemeroff CB, et al. Clinicians on the front line: active management of depression and anxiety in primary care. JAAPA 2006:4-22.

6. Doğan O. Psikiyatrik epidemiyoloji. Sivas: ESFORM Ofset; 2011. 7. Rezaki M. Depression in patients who were admitted to a primary health

center. Turkish Journal of Psychiatry 1995;6:13-20.8. Aydemir C, Vedin Temiz H, Göka E. Cognitive and emotional factors in ma-

jor depression and suicide. Turk Psikiyatri Derg 2002;13:33-9.9. Varcarolis EM. Foundations of Psychiatric Mental Health Nursing. 3rd ed.

Philadelphia: W.B. Saunders; 1998.10. Kayahan B, Altıntoprak E, Karabilgin S, Öztürk Ö. On beş-kırk dokuz yaşları

arasındaki kadınlarda depresyon prevalansı ve depresyon şiddeti ile risk faktörleri arasındaki ilişki. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2003;4:208-19.

11. Ünsal A, Ayrancı Ü. Tozun M. Batı Türkiye’nin kırsal bir kasabasında kadınlar arasında depresyon sıklığı ve sosyodemografik özelliklerle ilişkisi. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008;9:148-55.

12. Simsek Z, Ak D, Altindag A, Günes M. Prevalence and predictors of men-tal disorders among women in Sanliurfa, Southeastern Turkey. J Public Health (Oxf ) 2008;30:487-93.

13. Okyay P, Atasoylu G, Onde M, Dereboy C, Beşer E. [How is quality of life affected in women in the presence of anxiety and depression symptoms?. Turk Psikiyatri Derg 2012;23:178-88.

14. World health statistics, Geneva, World Health Organization, 2007 from http://www.who.int/healthinfo/bodgbd2002revised/en/index.html.

15. Hastalık Yükü Final Rapor, Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik Proje-si. T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, Başkent Üniversitesi, 2004.

16. Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı (2011-2023). Ankara: T.C. Sağlık Bakanlığı; 2011.

17. Bernstein KS. Clinical assessment and management of depression. Med-surg Nurs 2006;15:333-41.

18. Kerr LK, Kerr LD Jr. Screening tools for depression in primary care: the ef-fects of culture, gender, and somatic symptoms on the detection of de-pression. West J Med 2001;175:349-52.

19. Sharp LK, Lipsky MS. Screening for depression across the lifespan: a re-view of measures for use in primary care settings. Am Fam Physician 2002;66:1001-8.

20. Viedebeck SL. Psychiatric Mental Health Nursing. 2nd ed. Philadelphia: W.B. Saunders; 2004.

21. Demirkıran F, Terakye G. Depresif hastaların ilaç tedavisine uyumları ve destekleyici hemşirelik uygulamalarının uyum düzeyine etkisi. Kriz Der-gisi 2001;9:29-39.

22. Eşsizoğlu A, Arısoy Ö. Hemşirelerin depresyona ve depresyon hastalarına karşı tutumları: karşılaştırmalı bir çalışma. Dicle Tıp Dergisi 2008;35:167-76.

23. Özkürkçügil A, Kırlı S. Depresyonda değerlendirme. Psikiyatri Dünyası 1998;1:26-34.

24. Yavuz R. Depresyonun kliniği. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakül-tesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Depresyon, Somatizasyon ve Psikiyatrik Aciller Sempozyumu 2-3 Aralık 1999, İstanbul: s. 29-34.

25. Çakır S. Genel tıpta depresyon. Klinik Gelişim 2009;22:61-4.26. Fortinash KM, Holoday-Worret PA. Psychiatric mental health nursing. Lon-

don: Mosby-Year Book; 1996. 27. Gorman LM, Sultan DF, Raines ML. Davis’s manual of psychosocial nursing

in general patient care. Philadelphia: F. A. Davis Company; 1996. 28. Carpenito-Moyet LJ. Hemşirelik tanıları el kitabı. Çev. Editörü: Erdemir F.

Ankara: Nobel Tıp Kitabevleri; 2005. 29. Kum N, (editör). Psikiyatri Hemşireliği El Kitabı. İstanbul: Vehbi Koc

Yayınları; 1996.

* 2. Psikiyatri Hemşireliği Günleri’nde poster bildiri olarak sunulmuştur

(28-30 Nisan 2008, İstanbul).

Page 46: PSHD 2012-2

Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale: Olgu Sunumu

Developmental and Situational Crisis Intervention: A Case Study

Arzu AYDOĞDU, Nazmiye KOCAMAN YILDIRIM, Mine ÖZKAN, Sedat ÖZKAN

ÖZET

Kriz, çeşitli duygusal zorlanmalar sonunda meydana gelen akut ve süresi sınırlı bir denge bozukluğudur. Bireyin yaşam süresi boyun-ca meydana gelen beklenen yaşam olayları gelişimsel krizleri, bi-reyin biyolojik, psikolojik ve sosyal bütünlüğünü tehdit eden olay-lar durumsal krizleri ortaya çıkarmaktadır. Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi’nde de özellikle Kadın Doğum ve Hastalıkları Anabilim Dalı ile işbirliğinde her iki krizi yaşayan hastalarla karşılaşılmakta-dır. Böyle bir olgu olan kadın hasta, 30 yaşında, 9 haftalık IVF te-davisi sonrası ektopik gebelik gelişmesi nedeniyle, yoğun ilaç ve cerrahi müdahalelerle abortus sağlanmaya çalışılan, 34 gündür klinikte yatışı devam eden, sol overini kaybetme riski yüksek bir hastadır. Ayrıca yakın dönem iş kaybı, aile ve eş ilişkilerinin bozul-ması, suisid girişimiyle abla kaybı, sağ over kaybı, çocukluk, ergen-lik döneminde yaşanan travmalar, ilk evliliğinde şiddet deneyimi, intihar girişimi ve boşanması gibi durumsal krizleri de mevcuttur. Bu yazıda olgunun krize müdahale süreci anlatılmıştır.

Anahtar sözcükler: Kriz; konsültasyon Liyezon psikiyatrisi; KLP hemşiresi.

SUMMARY

A crisis is an acute and short-term upset of an individual’s equilibrium as a result of various sources of emotional stress. Life events that are expected to occur during an individual’s life cycle constitute developmental crises, while situational crises emerge out of events that threaten an individual’s biological, psychological or social integrity. Patients who suffer from both types of crises are frequently encountered in Consultation-Liaison Psychia-try, especially when in collaboration with the Obstetrics and Gynecology Department. A 30 year old female patient, developed an ectopic pregnancy after nine weeks of IVF treatment and was admitted to the hospital’s inpa-tient unit for 34 days while efforts to terminate the pregnancy with intensive drug and surgical interventions continued. The patient was at high risk of losing her left ovary. She was also suffering from a series of situational crises including recent loss-of-employment, deterioration of family and spousal ties, her sister’s death following suicide, loss of the right ovary, trauma expe-rienced during childhood and adolescence, a history of violence during her first marriage, a suicide attempt and her divorce. This paper describes the crisis intervention process for the patient.

Key words: Crisis; Consultation Liaison psychiatry; KLP nurse.

Her insan yaşamının belirli yaşlarında kriz yaşayabilir. Krizi ortaya çıkaran etmen, mevcut olan sorunu birden akut hale getiren ve bardağı taşıran son damladır. Böyle bir kriz anında kişi çok çabuk bir şey yapması gerektiğini hissetme-sine rağmen ne yapacağını bilememektedir. Belli bir olayı iz-leyen ve hayati önem taşıyan kritik bir dönem olarak tanım-lanan kriz, çeşitli duygusal zorlanmalar sonunda meydana gelen akut ve süresi sınırlı bir denge bozukluğudur. Denge ne

kadar şiddetli bozulursa yeni dengenin kurulması yani krizin atlatılması da o oranda zaman alır, zorlayıcı olabilir.[1-3]

Krizin genel olarak gelişimsel ve durumsal krizler olmak üzere iki türü vardır. Gelişimsel krizler; bireyin yaşam süre-since meydana gelen, beklenen yaşam olaylarıdır. Evlenme, gebelik, çocuk sahibi olma, emeklilik gibi bir yaşam döne-minden diğerine geçiş yaşantılarıyla ilişkilidir.[1,3,4] Durumsal krizler önceden kestirilemeyen, bireyin biyolojik, psikolojik, sosyal bütünlüğünü tehdit eden, hastalık, kaza, ameliyat, ölüm, ilaç veya alkol bağımlılığı, iş kaybı, deprem, savaş gibi travmatik stresli olayların yaşanması ile ortaya çıkar.[3,4]

Her kriz farklıdır, fakat tüm krizler kriz reaksiyonları-nı azaltmak, durdurmak ve etkilenen bireyleri kriz öncesi fonksiyonlarına geri getirmek için acil müdahale gerektirir.[5] Kriz durumu, kişiye hem kendini geliştirebilme şansını veren, hem de ruh sağlığını etkileyebilen geçici bir dönemdir. Eğer olumlu sonuçlanırsa, kişi daha güçlenmiş ve yeni başa çıkma becerileri öğrenmiş olarak çıkar ve gelecekteki kriz-

OLGU SUNUMU / CASE REPORT

İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı, İstanbul

İletişim (Correspondence): Dr. Arzu AYDOĞDU. e-posta (e-mail): [email protected]

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi 2012;3(2):92-97Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):92-97

Doi: 10.5505/phd.2012.19483

Geliş tarihi (Submitted): 22.10.2012 Kabul tarihi (Accepted): 25.01.2013

92

Page 47: PSHD 2012-2

lerde bunları kullanabilir. Ama eğer olumsuz sonuçlandıysa, daha kötü bir uyuma, olası ruhsal bozukluğa ve intihara gö-türebilir.[4,6]

Krize müdahale, acil problem çözmeye ve pozitif, adaptif çözümü kolaylaştırmak için duygusal dengeyi tekrar kurma-ya odaklanan, kısa süreli aktif destektir. Krize müdahale özel bir önem ve dikkat ister.[4,7,8] Literatürde çeşitli krize mü-dahale modelleri ve yöntemler yer almaktadır. İlki, Caplan tarafından ortaya atılan denge modelidir. Bu model, bireyin kendisi ile sosyal çevresi arasında etkileşimini oluşturan bir dengenin varlığından bahseder. Albert Ellis, Donald Me-ichenbaum ve Aron T. Beck tarafından geliştirilen bilişsel modele göre, kriz durumlarında bireyin bilgi işleme süreç-lerinde dolayısıyla da düşünce sisteminde aşırı genellemeler, ciddi bozulmalar ve çarpıtmalar olmaktadır. Böylece bireyin yaptığı yüklemeler, çıkarımlarında da, başına gelenleri mu-hakeme etme, değerlendirme ve yordama süreçlerinde de bozulmalar olduğu vurgulanır. Kriz durumunun psikososyal geçiş dönemlerinden yola çıkılarak değerlendirilen psiko-sosyal geçiş modeline göre, birey genleri ve kuşaklar boyu öğrenmeleri olan bir organizma olarak ele alınır. Bu model hem gelişimsel ekolojik modeli, hem de bağlamsal ekolojik modeli kapsar. Gelişimsel ekolojik modelde, gelişim dö-nemleri ile krizdeki bireyin sosyal çevresinde var olup, kriz durumunun oluşmasına katkıda bulunan faktörler önemli-dir. Bağlamsal ekolojik modelde, krizin oluşmasına katkıda bulunan bağlamsal sosyal çevre elementleri üzerinde durul-maktadır.[7,9] Travmatik bir olayı başlangıçta ele almak için Roberts tarafından ACT modeli tasarlanmıştır. Bu model-de mevcut problem acil psikiyatrik, tıbbi gereksinimler ve travma tanılamayı içerecek biçimde değerlendirilir (Asses-ment). Kurumsal sosyal desteklere yönlendirilir (Connec-ting) ve travmatik reaksiyonlar değerlendirilir (Traumatic). Model yedi aşamayı içerir: biyopsikososyal kriz değerlen-dirmesi, terapötik ilişki, krizin boyutlarını tanımlama, duy-guların ifadesinin sağlanması, geçmiş başacıkma stratejileri ve alternatiflerin tespiti, eylem ve takip planı oluşturma.[5,9] Üç dinleme ve üç eylem adımını içeren Gilliland’ın 6-adım modeli yararlı bir krize müdahale modelidir. Dinlemenin önemli elementleri dikkat, gözlem, anlama, yargılamama, empatiyle tepki verme, özgünlük, saygı, kabul ve bakımdır. Dinleme adımlarında problem tanımı yapılır, danışanın gü-venliği ve destek sağlanır. Eylem adımları direktif olmayan ve işbirliği içinde danışanın çevresel desteği kadar tanıla-nan gereksinimleri ele alınır. Alternatiflerin incelenmesi, planlama yapılması ve sorumluluk alarak katılması konu-sunda anlaşılması eylem adımlarında gerçekleştirilir. Dass-Brailsford tarafından, modellerin entegrasyonu ve toplum psikolojisinin katkısıyla elde edildiği bildirilen güçlendirme modeli geliştirilmiştir. Bu model müdahale öncesi, tanılama ve sonlandırma adımlarını içerir.[5,9] Benzer biçimde Sayıl

krize müdahale sürecini üç evrede açıklamıştır; başlangıç, orta ve sonuçlandırma evresi. Olgunun krize müdahale yak-laşımında da kullanılan bu süreç aşağıda daha detaylı açık-lanmıştır.[4,6-8]

1. Başlangıç Evresi (1. Görüşme): Problemin belirlen-mesini ve terapötik amaçların formülasyonunu içerir. Bilgi alma, değerlendirme ve terapötik yaklaşım bir arada kulla-nılan yöntemlerdir. Şimdi ve burada ilkesi çerçevesinde krize neden olan olayın detaylı anlatılması sağlanır. Olayın nasıl başladığı, nasıl geliştiği belirlenir. Bireyin olayı nasıl algıladı-ğı, onun için anlamı ve gerçekçi ele alıp almadığı değerlendi-rilir. Durumun bireyi ne denli yaşamdan kopardığı araştırılır. İntihar düşüncesi, planı, risk faktörleri değerlendirilir ve risk varsa öncelikle ele alınır. En önemli sorun nedir ve nereden başlamak gerekir? sorularına birlikte cevap aranır. Bu evreden sonra yapılacaklar ile ilgili kontrat yapılır.

2. Orta Evre (2-5. Görüşme): İlk görüşmeyi izleyen aşa-madır, sosyal destek sitemlerinin yeterliliği ve başa çıkma mekanizmaları gibi konular görüşülür. Son durum ve yakın geçmişle, olayın ve mevcut durumun bağlantıları değerlendi-rilir. Olayın etkileri yeniden konuşulur ve değerlendirilir. Bu aşamada krizdeki bireyin benlik saygısı, kayıpları üzerinde durulur. Davranışlarındaki değişim gözden geçirilir. Görüş-meler boyunca fikir birliğine varılan noktalar hatırlatılır.

Geçmişteki sorunları, kullandığı başa çıkma yöntemleri-nin etkileri, zararları ve faydaları konuşulur. Etkili başa çık-ma yöntemlerini uygulamasına rehberlik edilir. Sosyal destek sistemleri harekete geçirilir. Yeni başarılar deneyimlemesi için kısa zamanda uygulanmak üzere görevler verilir. Mev-cut başarıları vurgulanır ve benzerlikler kurulmaya çalışılır. Çözümler için cesaretlendirilir. Çözümün krizdeki bireyde olduğu fikri desteklenir.

3. Sonuçlandırma (6. Görüşme): Bazı durumlarda bu seans iki seans olarak yapılabilmektedir. Geçmiş görüşme-ler gözden geçirilir. Sonlandırma ile ilgili dirençler üzerin-de çalışılır. Kat edilen yol, gelişimleri, değişimleri, ana konu ve etkin yaklaşımlar gözden geçirilir. Görüşmeler süresince yaptığı ödevler ve görevler vurgulanarak başarı deneyimleri yaşaması sağlanır. Bireysel fonksiyonları kriz öncesi düzeyine dönmüştür. Gelecek planlanır. Yaşamında bir dönemin zor-lanarak çözümlense de kapandığı vurgulanır. Kontrol rande-vusu verilir. Eğer bireyin fonksiyonları eskisine dönmediy-se kriz çözülmemiş olarak kabul edilir ve yeni müdahaleler planlanır.

Hemşireler sağlık hizmetlerinde değişik kriz durumla-rıyla karşı karşıya kalmaktadır. Hastalık tanısı almış olmak ve hastaneye yatış, hasta ve ailesi için önemli bir kriz nede-nidir. Özellikle kadın doğum, acil birimler, pediatri, geriatri gibi bazı alanlar ‘’krize aday’’ hasta ve yakınları ile doludur.[3] Bu alanlardaki sorunlar da Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi

AYDOĞDU A ve ark., Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale 93

Page 48: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):92-9794

(KLP) ekibi ile disiplin içi ve disiplinler arası işbirliği içinde sağlıklı çözümlere ulaşılmaya çalışılır. Bu yazıda, tek overini kaybetme riski yaşayan bir gebe kadının yaşadığı kriz süreci-ne müdahale yaklaşımı anlatılmıştır.

Olgu Sunumu

DS, 30 yaşında, kadın, ilkokul mezunu, 9 haftalık IVF te-davisi sonrası ektopik gebelik gelişmesi nedeniyle, 34 günlük yatışında yoğun ilaç ve cerrahi müdahalelerle abortus sağlan-maya çalışılan, sol overini kaybetme riski yüksek bir hasta-dır. “Mood çökkünlüğü” nedeniyle konsültasyon talebi sonrası yapılan psikiyatrik değerlendirmede yüksek intihar riski be-lirlenmiş, “majör depresyon” tanısıyla psikofarmakoterapi ve psikososyal bakımla takip önerilmiştir.

Olgu hakkında veriler ve hemşirelik tanıları;Kooperasyon ve Görüşmeye Yönelik Tutum. Çekimser, duy-

gudurumu depresif ve kaygılı, duygulanım sıkıntılı, huzursuz, gergin, öz bakımı yetersiz, dikkati dağınık, intihar düşünce ve niyeti yoğun ve ağrıları mevcut.

Gelişim Dönemi Özellikleri. 5 kardeş 2. çocuk, 2 yaşında ai-lesiyle İstanbul’a göç, 12 yaşında okuldan isteği dışında alına-rak erken iş hayatına atılmak zorunda kalması, aile içi fiziksel ve duygusal şiddet, 16 yaşında onaylanmayan kaçarak evlilik. 18 yaşında fiziksel şiddet nedeniyle ailesi tarafından onaylan-mayan boşanma, sığındığı enişteden fiziksel-cinsel istismar, aynı yaşta intihar girişimi, 19 yaşında yanında kaldığı ablanın intiharı nedeniyle kaybı, sonrasında evden kaçıp çalışmaya (çocuk bakımı) başlama.

Tıbbi-Psikiyatrik özgeçmişi. Travmatik yaşam öyküsü, şid-det, istismar, 18 yaşında intihar girişimi, atlatılamamış yas süreci, 23 yaşında sağ overde myom nedeniyle ooferoktomi ameliyatı, daha önce psikiyatrik tedavi almamış.

Soy geçmişi. Abla 30 yaşında ası yoluyla intihar ederek öl-müş.

Hastalık dışında ek psikososyal stres faktörleri, 26 yaşında eşinin ailesinin istemediği 2. evlilik, 1 yıl önce eşle kurulan ortak işin kaybı, mali sıkıntı, kayınpederinin yanlarına taşın-ması. Bir yıldır yoğun bebek isteği ve hamilelik için uğraşı ve tedaviler. Eşiyle iletişim sorunları, ailesiyle iletişimi çok sınır-lı, babayla hiç görüşmüyor, sosyal desteği arkadaşları dışında yetersiz.

Gelecek ile İlgili Planları. Çocuk sahibi olmakHemşirelik Tanıları. İntihar riski, Etkisiz baş etme, Aile

içi ilişkilerde bozulma, Strese bağlı aşırı yüklenme, Bireysel bakımda eksiklik, Kişisel dirençte azalma, Güçsüzlük, Umut-suzluk, Sorunlu yas tutma, Kişisel direnci güçlendirme isteği, Yalnızlık riski.

Serviste yattığı süreçte, tıbbi operasyon ve müdahaleler devam ederken 2 hafta boyunca 7 görüşme yapılmış olup bu

görüşmelerde; Başlangıç evresinde Birinci görüşme. DS tanışma sonrası, KLP hemşiresi ile

görüşme isteğini kabul etmek istemedi ama uygun ayrı bir oda olduğu belirtildikten sonra görüşmeyi kabul etti. Olgu-nun kendini rahat ifade edebilmesi için birebir görüşme or-tamı sağlandıktan sonra yapılan terapötik görüşmede hasta-nın kendini tanıtması istendi ve servise yatış nedeni soruldu. Hasta durumuyla ilgili kaygılarını, korkularını ve suçluluk duygularını şöyle ifade etti:

“Otuz dört gündür yatıyorum. Yumurtalığımı kurtaracak-larını söylediler ama durum değişmedi. Şimdi de ameliyatla tek olan yumurtalığımı almak istiyorlar. Almazlarsa ölürmüşüm. Alırlarsa da ben kendimi öldürürüm. Bir daha çocuk yapma şansımı elimden alırlarsa kendimi öldürürüm. Çocukları çok seviyorum. Bunun altından kalkamam. Birkaç yıl önce kist ne-deniyle yumurtalıklarımdan birini aldılar. Almayabilirlermiş. Beni uyarmadılar. Araştırmadım hata ettim çok suçluluk duyu-yorum”.

Hastanın kendine zarar verme düşüncesi nedeniyle intihar risk tanılaması yapıldı. Bebekle ilgili beklentilerinin farkında olması, sosyal destek eksikliği, geçmişte yaşadığı travmatik öykü, önceki intihar girişimi ve şu andaki yaşam koşulları, ilişkileri hakkında yukarıdaki bilgiler elde edildi. Birçok so-runla karşı karşıya kaldığı bu dönemde aniden bebeğe karar vermesi dikkat çekiciydi.

Servis çalışanları intihar riski konusunda bilgilendiril-di, güvenli ortam sağlamak amacıyla kesici, delici aletlerin, ilaçların yanına bırakılmaması, 24 saat gözetim altında tu-tulması, yatağının cam kenarından kapı tarafına alınması, hemşire bankosuna yakın bir odaya alınması, yanında sürekli bir yakınının olması gibi ortamda gerekli tedbirlerin alınması sağlandı.[10-12]

İkinci görüşme. Eşi, ailesi ve çevresiyle ilişkilerine, yaşa-dığı zorluklara, çatışmalara odaklandı. Yaşadıklarını sürek-li ağlayarak anlatıyordu. İfade ettiği bazı cümleler şöyleydi: “12 yaşında okumak istememe rağmen babam beni okuldan alıp çalışmak için tekstil atölyesine gönderdi. Biz çalışıyorduk o evde oturuyordu. Babamdan nefret ettim, uzun zamandır görüşmü-yorum. Ortaokulu çok sonra dışarıdan bitirdim”.

“Bir aydır burada yalnız kalıyorum. Ailemden başımda kala-cak kimsem yok. Onların da sağlık sorunları var ama hiç arayıp sormuyorlar. Şimdiye kadar ailemden kimse benle ilgilenmedi. Zaten hep yalnızdım. Beni hep güçlü zannediyorlar ama değilim. Şimdiye kadar kimseden destek almadım ama hep kullanıldım”.

“Eşimle de tartıştım. Anestezi olacağımı söyledim. Gelemeye-ceğini söyledi. Kavgalı olduğum kayınvalidemi göndermek istedi, kavga ettik”.

Geçmişi ve ilişkileri hakkında hasta bu görüşme ve

Page 49: PSHD 2012-2

AYDOĞDU A ve ark., Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale 95

sonrasında daha fazla kendini açtı, yardım almaya daha istekliydi.

Görüşme sırasında kayınvalidesi hastaneye geldi ve DS onunla tartışmaya başladı. Tartışmaya müdahale edilerek sonlandırıldı, odasına kadar eşlik edilerek yanında olundu. Arkadaşından yanında kalması istendi. DS ve arkadaşı bunu kabul etti. Ertesi gün için görüşme randevusu verilerek gö-rüşme sonlandırıldı.

Orta evrede Üçüncü görüşmede DS daha sakin görünüyordu. Akşam

arkadaşı yanında kalınca rahatladığını ifade etti. Ayrıca tekrar genel anestezi altında küretaj yapılmaya çalışılmış. Kayınva-lidesi de DS operasyondan çıkana kadar hastanede kalmış ve işlemlere yardımcı olmuş, bundan da memnundu. Ancak kü-retaj ile abortusun sağlanamaması ve aldığı kararlar nedeniyle endişe ve suçluluk duyguları yaşıyordu. Kendini şöyle ifade etti:

“Çocuğu eşim istemedi ben çok istedim. Özellikle önemli haya-ti olaylarda kimseyi dinlemiyorum, kendim karar alıyorum. Son-ra da hep kendimi suçluyorum. İstemeden oluyor. Hep sorumluluk duygusu yaşıyorum”.

“On altı yaşında evdeki baskıya dayanamayarak ailem onay-lamadığı halde evlendim. 1.5 yıllık evlilik süresince fiziksel şiddet gördüm. Ailem istememesine rağmen boşandım. Boşanmaktansa kendimi öldürmemi istediler. İntiharım da bile ailem beni suçla-dı, eşimi zor durumda bıraktığımı söylediler”.

DS boşanmış ve ablasının yanına gitmiş ancak orada da kötü deneyimler yaşamış ve ailesinin yanına dönmek zorunda kalmış. O süreci, “ailemle bu olaylardan sonra yaşamak isteme-dim ama ablam da eniştem tarafından şiddet ve tacize uğruyordu ben de aynı şeylere maruz kaldım. Sekiz ay ablama destek ol-mak için orada kaldım. Ablamı boşanmaya ikna etmeye çalıştım ama onu kurtaramadım, ben de sonunda ailemin yanına dön-mek zorunda kaldım” biçiminde ifade etti. Sonrasında ablası 30 yaşında kendini asarak intihar etmiş. “Benim için çok kötü bir dönemdi” dedi. Sessizlik oldu. Bir süre hastanın sessizliği paylaşıldı. Bu süre KLP Hemşiresine “Hasta cinsel bir taciz mi yaşamıştı? Bunu açmalı mıyım? Bu dönemde ele almak uygun olur mu? Görüşmeye nasıl devam etmeli?” gibi soru-ları düşünmek ve karar vermek için zaman sağladı. Hastaya yaşadığı dönemdeki zorlukları özetlendi, ablasıyla kalırken ve ablasının kaybından sonra yaşadıklarını açması istendi. Ancak hasta daha fazla anlatmak istemediğini söyledi. Ka-rar hastaya bırakılarak, istediğinde tekrar konuşulabileceği, yanında olunduğu mesajı verildi ve ertesi gün devam etmek üzere görüşme sonlandırıldı.

Dördüncü görüşme. DS’nin yorgun ve sıkıntılı olduğu göz-lendi. Dünkü görüşmenin etkisi olduğu düşünülürken gece iyi uyuyamadığını ve sebebini, “çevremdeki herkese karşı so-

rumluluk duygusuyla koruyucu davranıyorum bu beni çok ra-hatsız ediyor. Sonrasında hep ben üzülüyorum ama engel de olamıyorum” biçiminde açıkladı. Kendi çevresinde ve şu anda hastanede yatan hasta ve hasta yakınlarıyla bu konuda so-runlar yaşadığı anlaşıldı. “Artık benim de yardıma ihtiyacım var. Beni hep güçlü zannediyorlar ama artık değilim. Yardım etmelerini bekliyorum ama anlamıyorlar. Ben istemeden her-kese yardım ettim” dedi. Şimdiye kadar bir kez dolaylı yoldan yardım istediği, anne ve kardeşinden, ama yardım alamadığı anlaşıldı. Direkt sözlü yardım istemediğini “hep anlamaları-nı bekledim” biçiminde ifade etti. Dün gece yaşadığı olayı, duygularını, duygu yoğunluğunu, aklından geçen düşünceleri, davranışını tanımlaması ve alternatif düşünceler geliştirmesi üzerinde çalışıldı. Davranışlarının ve kararlarının sonuçları ve eyleme koyuş biçimleriyle yüzleşmesi için cesaretlendiril-di. Bilişsel-davranışçı yaklaşım yöntemleriyle kendi davranış-larına, sorumluluklarına sınır koyma ve yardım alma-kabul etme gibi asertivite becerileri üzerinde çalışıldı. Davranışla-rının yarar zarar analizi yapıldı. Kendi sorumluluk alanlarını netleştirmesine yardım edildi.

Beşinci görüşme. Önceki görüşme özetlendi. DS görüşme-den sonra annesini telefonla aradığını söyledi. Durumundan haberdar ettiğini, annesinin telefonda ağladığını ifade etti. Görüşmeden memnun kaldığını “sesini duymak iyi geldi” biçi-minde dile getirdi. Sonrasında kardeşinin aradığını, yanında olmak istediğini söylediğini ve bunu kabul ettiğini bildirdi. Aslında artık hastanede olmaktan, beklemekten, belirsizlik-ten rahatsız olduğunu dile getirdi. Bunun yanı sıra eve de git-mek istemediğini ve sebebini şöyle açıkladı: “Kayınpederim 3 aydır iş kaybı nedeniyle bizde. Beni hiç istememişti. Şimdi evde bizle beraber. Çok dağınık, pis biri. Evde bir sürü iş var. Bu ha-limle yapamam. O durumda orda da kalamam”. Kayınpederini zor durumda kaldığı için kendisi eve almış. Kocası istememiş. Eşiyle evlilikleri bu seneye kadar güzel gidiyormuş. Bir sorun yaşamamışlar hep birbirlerine destek olmuşlar. Eşiyle kurdu-ğu işin kaybı, babalarının eve yerleşmesi ve bebek tedavileri yüzünden tartışmaya başlamışlar. “Ben ona her zaman destek oldum ama o bana şimdi destek olamıyor, işe daha fazla zaman ayırmak zorunda kalıyor. Eşimden sürekli bir beklenti içinde-yim”.

DS’nin, yakın ilişkilerinde yaşadığı çatışmayı, kısır dön-güyü ve bu sorunlarla nasıl baş ettiğini fark etmesi üzerinde duruldu. Sorunlarıyla kendini suçlayarak, susarak, mesafe ko-yarak, kaçınarak ve çaresiz yaklaşım kullanarak baş etmeye çalıştığı tespit edildi, sonuçlarını görmesi için teşvik edildi. Sosyal destek sistemlerini harekete geçirmek, sorumlulukları dengelemek, kabullenmek, gerçekçi-alternatif bakış açısı ge-liştirebilmek ve hastanedeki zamanını etkin değerlendirebil-mek konuları ele alındı.

Altıncı görüşme. Doktorları, psikiyatri onayı ile hafta sonu izinli çıkarabileceğini, cerrahi ve diğer tedavilerin sonuç ver-

Page 50: PSHD 2012-2

Psikiyatri Hemşireliği Dergisi - Journal of Psychiatric Nursing 2012;3(2):92-9796

mediğini, bir kemoterapi ajanını denemeyi planladıklarını ve iki gün sonra son bir tedavi uygulayacaklarını bildirdi. KLP hemşiresi ve konsültan psikiyatri asistanı tarafından da izinli çıkması uygun bulundu.

Hasta hafta sonu eve gitmekle ilgili korkularını ve hasta-nede olmakla ilgili sıkıntılarını “boğuluyorum” biçiminde ifade etti. KLP hemşiresi boğuluyorum ifadesini açmasını istedi-ğinde, hasta “nefes alamayacağım, boğulacağım korkusu uzun zamandır var. Kapalı yerlerde kalamıyorum, özellikle de ağzına burnuna bir şey kapatılmasına dayanamıyorum” dedi. İlk ne zaman başladığı sorulduğunda, 19 yaşında ablasının evinden babasının evine döndükten bir süre sonra ablasının da intihar ettiği dönemde ailesi evden kaçmasın ve kendine zarar ver-mesin diye bir gün dolapta, bir hafta evde kilitli tutmuşlar. Bu dönemde tüm aile bireyleri sözlü, psikolojik ve fiziksel baskı yapmışlar. Bu olaydan sonra uzun süre kâbuslar (baba tacizi ve ailenin fiziksel şiddeti ile ilgili) görmüş.

“Çok kötü günlerdi. Ablamın intiharını çok zor atlattım. Hala ablamı kurtaramadığım, ona yardımcı olamadığım için üzülüyor, suçluluk duyuyorum. Tüm yaşadıklarımda bana tek destek verebilen tek kişi O idi. O, benim kadar cesaretli hiçbir zaman olamadı. Ailesinin ve eşinin baskısına hep boyun eğdi’’ biçiminde yaşadıklarını anlattı, üzüntü, suçluluk ve kızgınlık duyguları paylaşıldı, bu süreçle nasıl baş ettiği soruldu. DS bu dönemde daha önceki iş yerinden bir arkadaşının yardımıy-la başka bir şehirde bir otel sahibinin çocuğuna bakma işini bulmuş. Ailesine haber vermeden ve hiçbir eşyasını almadan Bodruma gitmiş.

“Gittiğimde bebeğe bakmakla kendimi toparlayabildim. Onunla hayata bağlandım, sorunlarımı unuttum, o büyüdükçe ben de onunla beraber sıkıntılarımı attım”.

Altı yıl kadar o aileyle beraber kalmış. Dört yıl öncesi evlenene kadar da yatılı olarak başka çocukların bakıcılığını yapmaya devam etmiş. Yaşadıklarını ağlayarak anlatan hasta “Hayatımda ne zaman bir çocuk olsa sorunlarla daha kolay baş edebiliyordum” ifadesinden sonra bir anda şaşkın ama sakin bir şekilde sessizliğe büründü. Yalnız kalmak istediğini söyle-di ve buna ihtiyacı olduğu anlaşılmıştı. İzin dönüşü görüşmek üzere randevulaşılarak görüşme sonlandırıldı.

Yedinci görüşme. DS yatağında sırtı dönmüş bir şekilde yatıyordu, fiziksel görüntüsü son derece değişmişti. DS olup olmadığını anlamakta, tanımakta zorlanan hastaya KLP hemşiresi görünümündeki değişimi olumlu bir ifadeyle geri iletti ve eve izinli gittiği süreçte neler yaşadığını sordu. Hasta sevinçli bir şekilde düşüğün müdahaleye gerek kalmadan dün gece gerçekleştiğini bildirdi. Güzel bir hafta sonu geçirdiğini, eve giderken annesini ve kız kardeşini eve davet ettiğini an-lattı. Gelmişler ve ev işlerinde yardımcı olmuşlar. Eşi kayın-pederini hafta sonu başka yere göndermiş. “İlk defa eşim evde bana bir şey yaptırmadı. Yemeği bile kendisi hazırlamış. Başka

zaman olsa üzülüp hasta halimle ben yapardım. Hiç ses çıkarma-dım. Teşekkür ettim. Annemin yanımda olması da çok iyi geldi. Ağrılarım vardı ve ben yatarak dinlendim”. Ertesi gün kuaföre gitmiş ve kişisel bakımlarını yaptırmış. Ağrısı başlayıp kana-ması olunca biraz endişelenmiş ve hemen hastaneye gelmiş. Düşük gerçekleşmiş. “Hayatımı düzenleyeceğim, sıkıntıları-mın ortasında çocuk sahibi olmak istemiyorum” kararını iletti. DS’nin mutluluğu paylaşıldı. Serviste yatmasına artık gerek kalmadığı için taburculuğuna karar verildiğinden hastaneden ayrılmadan önce KLP Bilim Dalına gelmesi sağlandı.

Sonuç evresinde genel hastanede yatan hastalarda tabur-culuğun KLP ekibinin kontrolü dışında gerçekleşebilmesi önemli bir güçlük olarak yaşanmaktadır. DS hastaneden ay-rılmadan önce KLP BD’nda ilaç tedavisi netleştirildi, psiki-yatri polikliniğinden randevu alması sağlandı ve krize mü-dahale sürecinde yaşadıkları kısaca bu yolla görüşülebildi. Geçmiş görüşmeler, kat edilen yol, gelişimleri, değişimleri, ana konu ve etkin yaklaşımlar gözden geçirildi.

Krizle müdahale sürecinde ulaşılan sonuçlar; ailesiyle ile-tişim kurup onları bilgilendirip hastaneye gelmelerini sağla-dı, eşine kendini ifade edebilmeye başladı, diğer hasta ve ya-kınlarıyla çatışmalarını çözümledi, depresif belirtilerin, öfke, huzursuzluk, gerginlik duygularının azaldığını ifade etti, öz bakımı belirgin değişti, intihar düşüncesi olmadığını ifade etti, gebeliğinin sonlanması gerektiğini kabullendi ve sol over kaybı olmadan gebelik kendi kendine sonlandı.

Geçmişte çoğul travmalar yaşamış olan hastanın overi-ni kaybetmeden spontan düşüğünün gerçekleşmesi sürecini sağlıklı bir şekilde tamamlamasına yardımcı olundu ancak geçmiş travmaları ve uzamış yas süreci ayaktan tedavideki psikoterapi sürecinde uzun dönemde ele alınması gerekecek-tir.

Kaynaklar

1. Sözer Y. Psikiyatride kriz kavramı ve krize müdahale. http://dergiler.an-kara.edu.tr/dergiler/21/61/577.pdf.

2. Fasıloğlu H. Psikolojik krize müdahale yöntemleri. http://e-psikoloji.com/forum/showthread.php?3247-Psikolojik-Krize-M%FCdahele-Y%F6ntemleri.

3. Kaçmaz N, Çetinkaya Z. Kriz ve krize müdahalede hemşirelik yaklaşımı. V. Ulusal Konsultasyon Liyazon Psikiyatrisi Kongresi (Uluslararası Katılımlı) Kongre Kitabı. İstanbul; 1998. s. 328-33.

4. Sayıl I, Berksun OE, Palabıyıkoğlu R, Devrimci Özgüven H ve ark. Kriz ve krize müdahale. Ankara: Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları No: 6; 2000.

5. Dass-Brailsford PA. Crisis interventions. Practical Approach to Trauma: Em-powering Interventions. USA:SAGE Publications; 2007. p. 93-114.

6. Szmukler GI. Krize müdahalenin psikiyatrideki yeri. (Özden A. Çeviri Edi-törü) Ankara Üniversitesi Psikiyatrik Kriz Uygulama ve Araştırma Merkezi Kriz Dergisi 1993;1:158-65.

7. Güney S. Travma ve krize ilişkin bir gözden geçirme: yöntemler ve farklılıklar. Therapia Dergisi 2012;3: 4-17.

8. Gorman LM, Raines ML, Sultan DF. Psychosocial nursing for general pa-

Page 51: PSHD 2012-2

tient care. Philadelpia: FA Davis Company; 2002.

9. James RK. Crisis intervention strategies. 7th ed., USA: Thomson Brokes/Cole; 2007. p. 20.

10. Yıldırım NK, Aydoğdu A, Kaçmaz N, Özkan M ve ark. Genel hastanede yatan hastalarda intihar riskini tanıma ve yönetme protokolü önerisi. XII. Ulusal Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi ve Psikosomatik Tıp Kongresi,

İstanbul; 2012.

11. Nicholas LM, Golden RN. Managing the suicidal patient. Clinical Corner-stone 2001;3:47-57.

12. The Joint Commission Sentinel Event Alert. A follow-up report on pre-venting suicide: focus on medical/surgical units and the emergency de-partment. 2010;17:1-4.

AYDOĞDU A ve ark., Gelişimsel ve Durumsal Krize Müdahale 97

Page 52: PSHD 2012-2

Bu çalışma, yaşlı bireylerin, yaşlılık dönemindeki biliş-sel değişikliklere uyumun sağlamasında Roy Adaptasyon Modeline temellenen hemşirelik bakımının etkinliğini belirlemek amacıyla ön test son test, kontrol gruplu yarı deneysel bir çalışma olarak gerçekleştirildi.

Araştırmanın örneklemini, yaşlı bakım evinde Aralık 2010-Haziran 2011 tarihleri arasında kalan 15 deney ve 15 kontrol grubu olmak üzere 30 yaşlı birey oluşturdu.

Çalışma verilerini toplamak için araştırmacı tarafın-dan geliştirilmiş anket formu, Folstein ve McHugh (1975) tarafından geliştirilmiş Standardize Mini Mental Test (SMMT), araştırmacı tarafından geliştirilmiş ve geçerlik-güvenirliği yapılmış Yaşlılarda Uyum Güçlüğünü Değer-lendirme Ölçeği (YUGDÖ) ve Roy Adaptasyon Modeli Tanılama ve Hemşirelik Bakım Planı Formu kullanıldı.

Araştırma sonucunda, deney grubunda uygulama önce-

si ve sonrası YUGDÖ ortalama puanları arasında anlamlı bir fark olduğu (z= -3.409, p<0.05); kontrol grubunda ise fark olmadığı (z= 0.000, p>0.05) bulundu. Uygulama ön-cesi ve sonrası SMMT toplam puanları açısından değer-lendirme yapıldığında, deney grubunda uygulama öncesi ve sonrası SMMT puanları arasında anlamlı bir fark oldu-ğu (z= -2.899, p<0.05); kontrol grubunda ise fark olmadığı (z= 0.000, p>0.05) bulundu. Deney ve kontrol gruplarının YUGDÖ puan ortalamaları arasında (z= -3.056, p<0.05) ve SMMT toplam puanları arasında (z= -3.993, p<0.05) anlamlı fark bulundu.

Bu çalışma sonucunda, Roy Adaptasyon modelinin yaşlılarda bilişsel değişikliklere uyum sağlamak amaçlı kul-lanılabilir olduğu belirlendi. Daha büyük örneklem gruplu çalışmalarla modelin test edilmesi etkinliği arttıracaktır.

Anahtar sözcükler: Bilişsel işlevler; hemşire; hemşirelik bakımı; Roy adaptasyon modeli; yaşlı.

TEZ TANITIMI

YAŞLI BİREYLERİN BİLİŞSEL DURUMUNU GELİŞTİRMEDE ROY ADAPTASYON MODELİNE TEMELLENEN HEMŞİRELİK BAKIMININ ETKİNLİĞİ

Tez Yazarı: Fatma Nevin ŞİŞMANTez Danışmanı: Doç. Dr. Yasemin KUTLUYılı: İstanbul, 2011Enstitü: İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezii

98

Page 53: PSHD 2012-2

FRABONİ YAŞLI AYRIMCILIĞI ÖLÇEĞİNİN TÜRKÇE UYARLAMASI VE PSİKOMETRİK ÖZELLİKLERİ

Yaşlı nüfus tüm dünyada gittikçe artmaktadır. TUİK (2011) verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 5.5 milyon (%7.2) yaşlı birey bulunmaktadır. Yaşlı ayrımcılığı (ageism) yaşlı nüfustaki artı-şın önemli sonuçlarından biridir. Yaşlılara yönelik ayrımcılığı ölçmek için değişik ölçekler bulunmaktadır. Fraboni Yaşlı Ay-rımcılığı Ölçeği’de (FYÖ) (Fraboni Scale of Ageism-FSA) yaşlı ayrımcılığını çok boyutlu bir yapıda ele alan 29 maddeden olu-şan bir ölçektir. Ölçek Fraboni ve arkadaşları (1990) tarafından geliştirilmiştir.

Ölçeğin Türkçe Uyarlaması ve Psikometrik özelliklerinin belirlenmesi Kutlu, Küçük ve Yıldız Fındık (2012) tarafından gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı ve ilişki belirleyici araştırma ti-pinde gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini Marmara bölge-sinde yaşayan 231 sağlıklı birey oluşturmuştur. Ölçeğin Kapsam Geçerlik İndeksi 0.98 olarak belirlenmiştir. Güvenirlik anali-zi sonucu ölçeğin 4 maddesi çıkarılmış ve ölçek 25 maddeden oluşmuştur. Türkçe ölçek için α değeri 0.84, yarıya bölme yön-

temiyle elde edilen güvenirlik katsayısı 0.81 olarak belirlenmiş-tir. Ölçeğin yapı geçerliği için Açımlayıcı Faktör Analizi kul-lanılmış ve orijinal ölçeğe benzer 3 faktörlü bir yapı, %38.31 varyans ile belirlenmiştir.

Türkçe ölçekte, 11, 18, 19, 20’nci maddeler olumlu ifadeler olup ölçek puanı hesaplanırken ters çevrilerek hesaplama yapı-lır. Ölçeğin en yüksek puanı 100, en düşük puanı ise 25’dir. Puan arttıkça yaşlıya yönelik ayrımcılık artmaktadır. Üç faktörlü olan Türkçe ölçekte Faktör 1 (1, 2, 3, 4, 13, 15, 16, 21, 23, 24, 25’nci maddeler) “Geleneksel İnançlar”; Faktör 2 (5, 6, 11, 12, 14, 18, 22) “Kaçınma”; Faktör 3 (7, 8, 9, 17, 19) “Ayrımcılık” olarak adlandırılmıştır.

Ölçeğin Türk Toplumunda Yaşlı Ayrımcılığını ölçmek için uygun bir ölçek olduğu belirlenmiştir.

Kaynak: 1. Kutlu Y, Küçük L, Yıldız Fındık Ü. Psychometric properties of the Turkish version of the Fraboni Scale of Ageism. Nursing and Health Science 2012; 14:464-471.

1. Gençlerin intiharı, yaşlıların intiharından daha üzücüdür. 2. Yaşlıların çoğu cimridir, para ve mülklerini saklayıp, biriktirirler. 3. Yaşlıların çoğu yeni arkadaş edinmek yerine eski arkadaşlarıyla görüşmeyi tercih ederler. 4. Yaşlıların çoğu geçmişte yaşarlar. 5. Yaşlılarla karşılaştığımda bazen göz teması kurmaktan kaçınırım. 6. Yaşlı insanların benimle sohbet etmeye çalışmasından hoşlanmam. 7. Çok yaşlı insanlardan karmaşık ve ilginç sohbetler beklenmemelidir. 8. Yaşlı insanların çevresinde iken depresif (karamsarlık) hissetme muhtemelen en sık rastlanan duygudur.9. Yaşlı insanlar kendi yaşlarında arkadaş bulmalıdırlar. 10. Yaşlı klüplerindeki toplantılara davet edilsem bile gitmemeyi tercih ederim. 11. Yaşlılar oldukça yaratıcı olabilir. 12. Şahsen yaşlı kişilerle pek fazla zaman geçirmek istemem. 13. Çok yaşlı insanların sürücü ehliyetini yenilemesine izin verilmemelidir. 14. Yaşlı insanların toplumun spor tesislerini kullanmaya ihtiyaçları yoktur. 15. Çok yaşlı insanlara küçük çocukların bakımında güvenilmemelidir. 16. Çoğu yaşlı insan en fazla kendi yaşıtlarıyla mutlu olur. 17. Yaşlıların kimseyi rahatsız etmeyecekleri bir yerde yaşaması en iyisidir. 18. Yaşlı insanlardan oluşan gruplar oldukça eğlencelidir. 19. Yaşlı insanlar politik konularda konuşmaları için cesaretlendirilmelidir. 20. Çok yaşlı insanlar ilginç ve kendine özgüdür. 21. Çok yaşlı insanlarda kişisel bakımın kötü olduğu düşünülür. 22. Yaşlı biriyle yaşamayı tercih etmem. 23. Çok yaşlı insanlar aynı hikayeleri defalarca anlattıkları için rahatsız edici olabilirler.24. Yaşlılar diğer insanlara göre daha fazla şikâyet ederler. 25. Yaşlı insanlar gereksinimlerini karşılamak için çok fazla paraya ihtiyaç duymazlar.

TÜRKÇE FRABONI YAŞLI AYRIMCILIĞI ÖLÇEĞİYönerge: Aşağıda yaşlılara yönelik ayrımcılığı belirlemek amacıyla geliştirilmiş bir ölçek bulunmaktadır. Soruları yanıtlarken 65 yaş ve üzerindeki yaşlı bireyleri düşünerek cevaplandırınız. Her bir ifade için “kesinlikle katılmıyorum”, “katılmıyorum”, katılıyorum”, “kesinlikle katılıyorum” seçeneklerinden sadece birini işaretleyiniz. Katılımınız için teşekkür ederiz.

Kesin

likle

Katıl

mıyorum

Katıl

mıyorum

Katıl

ıyorum

Kesin

likle

Katıl

ıyorum

ÖLÇEK TANITIMI99

Page 54: PSHD 2012-2

Warren S. BROWNER

Çeviri: Doç. Dr. Selahattin Özmen,

Uzm. Dr. Evrim Özmen

Bilimsel çalışmaların yapılmasının ardından toplantılarda sunulması ve hakemli dergilerde yayınlanması gerekir. Bu kitap, makaleye ve sunuma başlamaya, bitirmeye yardımcı olmanın yanı sıra çalışmaların bilimsel dergilerde yayınlayabilmesi için yol gös-tericidir. Makale yazmak veya sunum yapmak doğuştan gelen bir yetenek değil eğitimle geliştirilebilen bir beceridir. Pek çok araş-tırmacı klinik araştırmalar konusunda yetersiz eğitim almışlardır ve bazı temel istatistiksel konseptler ve yazarlık konusunda dene-yimleri yetersizdir. Konu üzerinde çalıştıkça tecrübe artar ve daha iyi olunabilir, ancak çoğu kişi bu konuda bir yerden başlamak için bir kılavuza ihtiyaç duyar.

Bu kitap aşağıdakileri içerir;

® Çalışmaların tıbbi dergilere ve bilimsel toplantılara kabulü için rehberlik

® Verileri sunarken yapmanız ve yapmamanız gerekenler ® Karmaşık istatistiksel terminolojinin basitçe açıklanması ® Yazmaya başlamak için kalıplar ve yazar tutulmasını önle-

mek ® Basit grafik ve tablolar hazırlamak için ipuçları ® İngilizceyi akıcı konuşamayanlar için öneriler ® Poster sunusundan en fazla faydayı sağlamak için öneriler ® Makale yazmak ve sunu hazırlamak için her bölümde kont-

rol listesi ® Yazarlık ve hakemlere cevaplar için içten öneriler

KİTAP TANITIMI

KLİNİK ARAŞTIRMALARI YAYINLAMAK VE SUNMAK

100

Zengin içeriğiyle araştırmacılar kılavuz olarak bu kitaptan ya-rarlanabilir. Bir araştırmada görev alan öğrenciler, asistanlar ve uz-manlar ile çalışmanın nasıl sunulacağı ve yayınlanacağı konusun-da ciddi bir eğitim almamış genç akademisyenler veya klinisyenler de bu kitabı faydalı bulacaklardır. Eğer araştırma yapmanın temel araç gereçleri konusundaki bilgi düzeyinizde eksiklikler olduğunu düşünüyorsanız bu kitapta çok faydalı bilgiler bulabileceksiniz.

Page 55: PSHD 2012-2

GENEL BİLGİLER

1. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi, Psikiyatri Hemşireleri Derneği’nin yayın orga-nıdır. Dergi, birinci basamak hizmetlerden rehabilitasyona kadar uzanan yelpa-zede, bilimsel, kuramsal ve felsefi temelli psikiyatri hemşireliği uygulaması, eğiti-mi, yönetimi ve araştırmaları ile ilgili çalışmalara yer vermeyi amaçlayan hakem-li bir dergidir. Derginin yayın dili Türkçe ve İngilizce’dir. 2. Dergide, psikiyatri hemşireliği ve ruh sağlığı alanındaki yeni bilgi ve gelişme-leri yansıtan araştırma makaleleri, özgün/tartışma yazıları, gözden geçirme/der-leme yazıları, olgu sunumları, çeviri yazıları (izinli), araştırma özetleri, editö-re mektup ile güncel bilimsel toplantı, kurs, kongre, proje, kitap ve tez tanıtım-ları yayımlanır.3. Dergi dört ayda bir yılda üç sayı yıl/cilt olarak yayımlanır. Yayınlanan üç sayı ile bir cilt tamamlanır.4.Yazıların bilimsel sorumluluğu yazar(lar)a aittir. Dergi yayın kurulu sorumlu tutulamaz. Yazıların daha önce başka bir yerde yayınlanmamış ya da yayınlan-mak üzere başka bir dergiye gönderilmemiş olması gerekir. 5. Dergide, Editörler Kurulu ve Danışma Kurulu tarafından değerlendirilerek uygun bulunan yazılar basılır. Basılması uygun görülmeyen yazılar geri iade edil-mez. Yayınlanan yazı ve resimlerin tüm hakları dergiye aittir. Dergiden alıntı ya-pıldığı takdirde dergi kaynak olarak gösterilmelidir.6. Araştırma yazılarında çalışmanın yapıldığı kurum belirtilmelidir. Yazarlar doğrudan çalışmayı yapan ve yazan kişiler olmalıdır, katkı sağlayanlar varsa te-şekkür bölümünde söz edilmelidir. 7. Yazı daha önce bilimsel bir toplantıda sunuldu ise yazının başlığında (*) işare-ti ile belirtilmeli ve işarete (*) metnin ilk sayfasının sonunda toplantı adı, yer ve tarihi belirtilerek açıklanmalıdır. Araştırma bilim uzmanlığı ya da doktora te-zinden oluşmuş ise başlıkta (*) işareti ile belirtilmeli ve metnin ilk sayfası sonun-da (*) işaretinden sonra Enstitüsü, Yılı, Yüksek Lisans veya Doktora tezi oldu-ğu açıklanmalı ve parantez içinde tez danışmanının adı ve soyadı yazılmalıdır.8. Etik: Deneysel çalışmaların sonuçlarını bildiren yazılarda, çalışmanın yapıl-dığı gönüllü ya da hastalara uygulanacak prosedür(lerin) özelliği tümüyle anla-tıldıktan sonra, onaylarının alındığını gösterir bir cümle bulunmalıdır. Yazarlar, bu tür bir çalışma söz konusu olduğunda, uluslararası alanda kabul edilen kıla-vuzlara ve T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından getirilen yönetmelik ve yazılarda be-lirtilen hükümlere uyulduğunu belirtmeli ve kurumdan aldıkları Etik Komite-si onayını göndermelidir. 9. Yazılar anlaşılır olmalı, yabancı sözcüklerin ve kısaltmaların Türkçe karşılık-ları ilk kullanıldıkları yerde parantez içinde tam olarak verilmelidir. Yazı için-de geçen ilaçların ticari adları yerine jenerik adları Türkçe okunduğu biçimiy-le verilmelidir.10. Yayınlanması düşünülen yazıların eleştiri ve öneriler doğrultusunda göz-den geçirilmesi yazarlardan istenebilir. Yazarların onayı alınmak koşulu ile ya-yın kurulunca yazılarda değişiklik yapılabilir. Gönderilen yazı ile ilgili gelişme-ler e-posta adresine bildirilir. Dergide yayınlanan yazılar için ücret ya da karşı-lık ödenmez. 11. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi’ne makale başvuruları online kabul edilmekte-dir. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi’nin web sayfasında (www.phdergi.org) “onli-ne makale gönder” sekmesi kullanılarak makale başvurusu yapılabilir.

YAZIM KURALLARI

Dergiye gönderilen yazılar Microsoft Word programında, A4 kâğıdı boyutların-da, kâğıdın bir yüzüne, her sayfa yanında 2.54 cm boşluk bırakılarak, 12 punto ve Times New Roman yazı karakterinde, 1.5 satır aralığında, iki yana yaslı ola-rak yazılmalıdır. Paragrafa başlarken 5-7 punto boşluk bırakılarak başlanmalıdır. Şekillerin ve çizelgelerin açıklamaları ile alıntılar, dipnotlar ve kaynaklar listesi-nin yazımında 1 (bir) satır aralığı kullanılmalıdır. Sayfa numaraları metnin baş-ladığı sayfadan başlayarak sağ alt köşede belirtilmelidir. Araştırma yazıları 15, derleme ve olgu sunumları 8 sayfayı geçmemelidir.Yazılarda, daha önceki çalışmalardan bahsederken doğrudan alıntı yapılmaz, ge-reken bilgiyi yazar kendi cümleleriyle ifade eder. Eğer alıntı yapmak gerekliy-se ve 40 kelimeden az bir kısım alıntı yapılıyorsa cümle, çift tırnak işareti “…..” içerisine alınarak ve kaynak sayfa numarası tırnak işareti kapandıktan sonra “…….“(s…..) verilerek belirtilir.Yazılar; başvuru mektubu, kapak, özet (Türkçe ve İngilizce), ana metin, kaynak-lar, ekler, tablolar, şekiller bölümlerinden oluşmalıdır.Başvuru Mektubu: Bu mektupta yazının tüm yazarlar tarafından okunduğu,

onaylandığı, orijinal bir çalışma ürünü olduğu ve çıkar çatışması olmadığı ifade edilmeli ve yazar isimlerinin yanında imzaları bulunmalıdır.Kapak Sayfası: Yazının Türkçe ve İngilizce başlığı, yazarların isimleri, unvanları, bağlı bulunulan kurum ve adresleri, iletişimden sorumlu yazarın adı, telefon ve e-posta adresi belirtilmelidir. Yazının 40 karakteri geçmeyen (boşluklar dâhil) kısa başlığı da bu bölümde belirtilmelidir. Başka yerde yayınlanmamış olduğu, bildiri olarak sunulmuş ise bilgisi, çalışmayı destekleyen herhangi bir birim varsa ismi bu sayfaya yazılmalıdır. Özet: Özet, kapak sayfasından sonra, ayrı bir sayfa olarak ve blok hizalama ile ya-zılmalıdır. Türkçe ve İngilizce başlık konularak yazının amacını ve içeriğini doğru ve yeterli bir şekilde kapsayacak biçimde 250 kelime olmalıdır. Cümleler, gerekli bilgiyi verecek kadar özet olmalı, birinci tekil ve çoğul kişi kullanılmadan, edil-gen çatıda ve geçmiş zaman kipinde kurulmalıdır. Türkçe özetlerde amaç, gereç ve yöntem, bulgular, sonuç, İngilizce özetlerde objectives, methods, results, conclu-sion bölümlerine yer verilmelidir. Araştırmanın konusu, deneklerin/katılımcıların/örneklemin özellikleri, hipotezler, veri toplama araçları ve bulgular kısaca belir-tilmelidir. Özette kaynak gösterilmemeli, sonunda en fazla beş kelimeden olu-şan Türkçe ve İngilizce anahtar sözcük yazılmalıdır. Kaynak sözcükleri seçerken Türkiye Bilim Terimleri sitesinden yararlanabilirsiniz (www.bilimterimleri.com).Ana Metin: Araştırma yazıları giriş, gereç ve yöntem, bulgular, tartışma, yazarın yorumu, kullanım alanı ve varsa teşekkür bölümlerinden oluşur.Giriş: Araştırma probleminin sunulduğu, bu problemle ilgili önceki çalışmaların özetlendiği ve yapılan araştırmanın güncel öneminin, hangi amaçla yapıldığının belirtildiği bölümdür. Giriş bölümü yazılmadan önce, şu noktalar göz önünde bulundurulmalıdır:• Bu çalışmanın önemi nedir?• Hipotezler ve deneysel tasarım, araştırma problemini çözümlemeye nasıl yar-dımcı olmaktadır?• Bu çalışmanın mevcut literatüre katkısı ve kuramsal doğurguları (implication) nedir?• Sınanan hipotezler hangi mantığa dayanılarak türetilmiştir?İyi bir giriş bölümü bu soruları cevaplayabilecek nitelikte olmalıdır. Bu soruları yanıtlamaya çalışırken, yazar iyi bir literatür taraması da sunmalı ve okuyucuyu adım adım bu soruların yanıtına getirmelidir. Literatür taramasında dikkat edil-mesi gereken noktalar şunlardır:• Okuyucunun tarama yapılan ve özetlenen literatür hakkında bilgili olduğu varsayılarak, çok geniş ve konuyla ilgili her türlü ayrıntıyı anlatan bir tarama yapılmamalıdır. • Önceki araştırmaların bulguları ve doğurguları ile diğer araştırmacıların özgün fikirleri sunulurken mutlaka kaynak gösterilmelidir. • Bulguların tartışmalı olduğu bir alanda, taraflardan birini kendi fikrinize yakın olduğu için tutmak veya diğerine karşı savunmak doğru değildir. Her iki görüşe de, sizin görüşünüz ne olursa olsun, eşit uzaklıkta olmak gereklidir.• Literatür taramasıyla ilgili olarak verilen bilgilerin, kronolojik bir veri karma-şasından çok kuramsal bir yapıda olmasına dikkat edilmelidir. Gerçekten ça-lışmayla ilgili olan araştırmalardan bahsedilmeli, fazla sayıda kaynağın olması onun iyi bir literatür taraması olduğunu göstermez.Son olarak, giriş bölümünde araştırma problemi ve literatür sunulduktan sonra araştırmanın amacı ve hipotezler verilmelidir. Gereç ve Yöntem: Bu bölümde araştırmanın hangi yöntemle yapıldığı, verinin nasıl toplandığı, katılımcıların/deneklerin örneklem özellikleri gibi konularda bilgiler verilir. Gereç ve yöntem bölümü şu alt başlıklardan oluşur:Katılımcılar: Araştırmaya katılanların özelliklerinin doğru biçimde verilmesi, bilimsel çalışmalarda çok önemlidir. Bunun nedeni, araştırma bulgularının ge-nellenebilirliği hakkında okuyucuya bir fikir vermektir. Ayrıca, araştırmanın tek-rarlanması durumunda diğer araştırmacılar, benzer sonuçları hangi özelliklere sahip katılımcılara ulaşırlarsa elde edebileceklerini bileceklerdir. Bu bölümde;• Deneklerin nasıl seçildiği (seçkisiz-rastlantısal [random])• Deneklerin farklı gruplara nasıl atandığı (seçkisiz-rastlantısal [random])• Deneklerin katılım esasları (gönüllü, ödeme, habersiz)• Deneklerin demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, vb.) hakkında bilgi verilmelidir.Kullanılan Araçlar: Bu bölümde ölçüm için kullanılan laboratuvar aygıtları, kulla-nılan testler, ölçekler, anketler tanıtılmalıdır. Kalem-kâğıt testleri, anketler ve ölçek-ler için psikometrik bilgiler de (güvenirlik ve geçerlik) bu bölümde sunulmalıdır.

YAZARLARA BİLGİ101

Page 56: PSHD 2012-2

İşlem: İşlem bölümü, araştırmanın veri toplama aşamasının özetlendiği bölüm-dür. Bu bölümde deneklere verilen yönergeler, farklı deneysel grupların nasıl oluşturulduğu, özel deneysel manipülasyonlar ve deneysel desen özetlenir. Ay-rıca, deneysel veya istatistiksel kontrol yöntemlerinden de burada söz edilebi-lir. İşlem bölümünde yazar neyi, nasıl yaptığını yeteri kadar ayrıntılı bir şekil-de anlatmalıdır.İstatistiksel Değerlendirme: Bu bölümde yazar(ların) araştırmada kullandığı is-tatistiksel yöntemler belirtilmelidir. Hipotezlerin istatistiksel olarak nasıl sınan-dığı ve bu sınamanın sonuçları iletilir.Bulgular: Bu bölümde, toplanan veri ve bu verinin istatistiksel analiz sonuçla-rı sunulur. Araştırmanın temel bulguları verilir. Sadece vurgulanması gereken is-tatistiksel veriler tablo veya grafik olarak sunulmalı, bu bilgiler ayrıca yazı için-de verilmemelidir. Elde edilen veriler en fazla 7 olmak üzere tablo/şekil/gra-fik veya resimlerle belirtilir. Tablolar Word programında dikey çizgileri olmak-sızın, numaralandırılarak ve tablo başlığının tüm kelimelerinin ilk harfleri bü-yük olacak şekilde hazırlanmalıdır. Başka kaynaktan alınan tablo/şekil/grafikle-rin altına kaynak belirtilmelidir. Kullanılan istatistiksel testler, kısaltmalar ve il-gili açıklamalar tablo/şekil/grafik altında (*) işareti konularak 8 punto olacak şe-kilde yazılmalıdır. Tablo, Şekil, Grafikler: Yazıda işleniş sırasına göre yerleştirilmelidir, yazıda kay-nakçadan ya da varsa eklerden sonra verilmeli, her biri ayrı sayfadan başlamalı-dır. Şekil, resim/fotoğraflar ayrı birer .jpg veya .gif dosyası olarak (piksel boyutu yaklaşık 500x400, 8 cm eninde ve 300 çözünürlükte taranarak), dosyaya eklen-melidir. İçerisinde renkli şekil, resim, tablo ve grafik bulunan yayına kabul edil-miş makalelerden, basım aşamasında renkli baskı ücreti istenebilir.Tartışma: Bulguların sunulmasından sonra bunların yorumlanması ve sonuçla-rının vurgulanması tartışma bölümünde yapılır. Tartışma bölümüne hipotezlerin ne şekilde doğrulandığı veya yanlışlandığı bilgisiyle girilmelidir. Araştırmanın bulguları ile benzer diğer araştırmaların bulguları arasındaki benzerlikler veya karşıtlıklar belirtilmeli, ayrıca araştırmanın eksik yönleri, güçlü yönleri ve litera-türe katkısı ile birlikte sunulmalıdır. Araştırmanın bulgularından yola çıkılarak ne tür kuramsal ve uygulamaya yönelik doğurguların olabileceği ve benzer araş-tırmaların iyileştirilerek nasıl daha iyi yapılabileceği tartışılmalıdır. Genel olarak tartışmada şu sorulara yanıt verilmelidir:• Benim bu bulgu sayesinde bilime ne tür bir katkım oldu?• Yaptığım çalışma, araştırma problemini çözümlememe ne şekilde yardımcı oldu?• Çalışmamdan ne tür sonuçlar ve kuramsal doğurgular çıkıyor?Kısaltmalar ve Ekler: Kısaltmalar ilk kullanıldıkları yerde parantez içinde veril-meli ve tüm metin boyunca o kısaltma kullanılmalıdır. Ekler, anket formları, öl-çekler, ek çizelgeler gibi bilgi ve belgelerdir. Ekler uygun başlık verilerek maka-le içindeki sunuş sırasına göre yeni bir sayfadan başlanarak, kaynakçadan son-ra verilmelidir.Teşekkür: Yazar(lar) gerekli gördüklerinde yazıya katkıları yazarlık düzeyinde olmayan, ancak belirtilmeyi hak ettiğini düşündükleri kişilere birkaç cümlelik kısa teşekkür yazabilirler. Burada, teşekkür edilen kişilerin katkıları (örneğin; pa-rasal ya da araç gereç desteği, teknik yardım, bölüm başkanının genel desteği gibi) açıklıkla belirtilerek (örneğin; “bilimsel danışmanlık”, “taslakta düzeltme”, “veri toplama”, “klinik araştırmaya katılma” gibi) yazılır.Kaynak Yazımı: Yazı içinde kaynak gösterimi, metin içindeki kullanım sırası-na göre düzenlenmelidir. Yazı içinde geçen kaynak numaraları köşeli parantez-le ve küçültülmeden belirtilmelidir. Kaynak listesinde yalnızca yayınlanmış ya da yayınlanması kabul edilmiş çalışmalar yer almalıdır. Kaynak bildirme “Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals” (http://www.icmje.org) adlı kılavuzun en son güncellenmiş şekline uyulmalıdır. Dergi adları Index Medicus’a uygun şekilde kısaltılmalıdır. Dört ya da daha az sayıda oldu-ğunda tüm yazar adları verilmeli, daha çok yazar durumunda dördüncü yazarın arkasından “et al.” ya da “ve ark.” eklenmelidir. Örnekler:Kitaplar (tek yazarlı, iki yazarlı, üç yazarlı)Carpenito LJ. Handbook of nursing diagnosis. 7th ed. Philadelphia: Lippin-cott; 1997. Terakye G. Hemşirelikte iletişim ve hasta hemşire ilişkileri. 2. baskı. Ankara: T. C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü; 1994. Gorman LM, Raines ML, Sultan DF. Psychosocial nursing for general patient care. 2nd ed. USA: F.A. Davis Company; 2002. Kökdemir D, Demirutku K. Akademik yazım kuralları kitapcığı. Ankara: Baş-

kent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimleri Fakültesi Yayınları; 2000.Çeviri KitapHofling CK, Leininger MM. Hemşirelikte ana psikiyatrik kavramlar (Kumral A, Çeviri Editörü). İstanbul: Vehbi Koç Vakfı Yayınları; 1960. (Orijinal çalışma basım tarihi 1961).Yalom ID. Kısa süreli grup terapileri: İlkeler ve teknikler. (Şahin NH, Çevi-ri Editörü). Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları; 1998. (Orijinal çalış-ma basım tarihi 1983.)Kitaptan BölümGroves MS, Muskin PR. Psychological responces to illness. In: Levenson JL, editor. Textbook of psychosomatic medicine. Washington: American Psychiat-ric Publishings; 2005. p. 67-88. Kocaman N. Pediatri servislerinde psikososyal bakım yönetimi. Tüzün DÜ, Her-güner S, editör. Çocuk hastalıklarında biyopsikososyal yaklaşım. İstanbul: Epsi-lon Yayıncılık Hizmetleri; 2007. s. 458-71.Editörlü Kitap (tek editörlü, iki editörlü, üç ve daha fazla editörlü kitap, editör-lü kitaptan bölüm)Karancı AN, (editör). Farklılıkla yaşamak aile ve toplumun farklı gereksinimle-ri olan bireylerle birlikteliği. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları; 1997.Stuart GW, Sundeen SJ, (editors). Principles and practice of psychiatric nursing. 4nd ed. St. Louis: Mosby Year Book; 1991.Connolly T, Arkes HR, Hammond KR, (editors). Judgement and decision ma-king. Cambridge: Cambridge University Pres; 2000.Süreli Yayınlar (tek yazarlı, iki yazarlı, üç yazarlı, altıdan fazla yazarlı makale)Lazarus RS. Coping theory and research: past, present, and future. Psychosoma-tic Medicine 1993;55: 234-247. Aydemir Ö, Güvenir T, Küey L, Kültür S. Hastane anksiyete ve depresyon öl-çeği Türkçe formunun geçerlilik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi 1997;8: 280-87.Schmid-Büchi S, Halfens RJ, Dassen T, van den Borne B. A review of psychosocial needs of breast-cancer patients and their relatives. J Clin Nurs 2008;17:2895-909. Bir derginin ek sayısı (supplementum)Kocaman N, Kutlu Y, Ozkan M, Ozkan S. Predictors of psychosocial adjust-ment in people with physical disease. J Clin Nurs 2007;16(3A Suppl.):6-16.İnternet KaynaklarıLee DS, Austin PC, Rouleau JL, Liu PP, Naimark D, Tu JV. (November 19, 2003). Predicting mortality among patients hospitalized for heart failure. The Journal of the American Medical Association, 290 (19), 2581-2587. Retri-eved November 23, 2003, from http://jama.ama-assn. org/cgi/content/abs-tract/290/19/2581.Borman WC, Hanson MA, Oppler SH, Pulakos ED, White LA. Role of early supervisory experience in supervisor performance. Journal of Applied Psycho-logy 1993;78, 443-449. Retrieved October 23, 2000, from PsycArticles database.Kökdemir D. (2 Kasım 2003). Ruyalar ve olasılıklar. 21 Kasım 2003, http://www.elyadal.org/dedektif/ruya2.htm.Resmi YayınlarAmerican Nurses’ Association. Statement on psychiatric mental health nursing practice and standards of psychiatric-mental health clinical practice. Washing-ton: American Nurses’ Publishing; 1994. TezAtik EH. Psikiyatri hastalarında anestezili elektro konvülsif tedavi uygulaması öncesi ortaya çıkan anksiyetenin giderilmesinde bilgilendirmenin etkinliği. [Ya-yınlanmamış yüksek lisans tezi] İstanbul: Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü; 2008.Hughey AC. The treatment of the Negro in South Carolina fiction. Unpublis-hed master’s thesis, University of South Carolina; 1993.Broşür ve Kurs KitapçığıIşıl Ö, Ünsal BG, Onan N, Çığrıkçı S. İntihar. Rehber Kitapçık. İstanbul: 2003.Işıl Ö. Evde bakım hizmetlerinde iletişim. Sertifikalı Evde Bakım Hemşiresi Yetiştirme Kurs Kitabı. İstanbul: 2004.Görsel ve İşitsel MedyaYeni Sinemacılar-Corazon International (Yapımcı Firma), Kızıltan, Ö. (Yönet-men), Çakar Ö. (Senaryo), (2006). Takva [Film]. Türkiye, Almanya (yapım yeri), http://www.takva.com.tr (resmi internet sitesi).

YAZARLARA BİLGİ102

Page 57: PSHD 2012-2

GENERAL INFORMATION

1. The Psychiatric Nursing Journal is a publication issued by the Psychiatric Nurses Association. The publication is a refereed journal aiming to cover studies relat-ing to psychiatric nursing practices, training, management, and researches on the basis of scientific, theoretical and philosophical approaches within the range extending from primary care services to rehabilitation. The journal is published in Turkish and English. 2. The journal covers research articles, original/discussion articles, reviews/com-pilations, case studies, translations (authorized), study abstracts, letters to the editor, announcements about current scientific meetings, courses, congresses, projects, and books, and theses relating to the new information and develop-ments in the area of psychiatric nursing and mental health.3. The journal is published three times annually, in January, May and September. The three issues comprise one volume.4. The scientific responsibility of the articles rests with the authors. The publication board of the journal cannot be held responsible in this regard. The articles may not have been published by another journal previously or currently be under consider-ation for publication in any other journal.5. The articles that are assessed and approved by the Publication Board and the Advisory Board will be published in the journal. Those articles determined not suitable for publication will not be returned. All rights relating to the text and pictures published will be reserved by the journal. If anything is quoted from the journal, the source should be cited.6. In research texts, the institution where the research takes place should be indicated. The authors should be the persons directly conducting the study and writing the relevant article; any contributors should be mentioned in the ac-knowledgments section.7. If the text has been presented in a scientific meeting, this should be indicated by (*) in the title, and the sign (*) should be explained at the end of the first page, indicating the name, location and date of the meeting.8. If the study is a master’s or doctoral dissertation, this should be indicated by (*) in the title, and the sign (*) should be explained at the end of the first page, indicating the Institute, Year, and whether it is a Master’s or Doctoral disserta-tion, with the name and surname of the advisor included in parentheses.9. Ethics: In articles including the results of experimental studies, after the details of the procedure(s) to be applied to the volunteers or the patients are explained in full, there should be a statement indicating that consent has been obtained. In such studies, the authors should indicate that they have complied with the provisions set out in internationally recognized guides and regulations and texts issued by the Republic of Turkey, Ministry of Health, and forward the approval of the Ethics Committee.10. The articles should be comprehensible, and the Turkish counterparts of for-eign words and abbreviations should be given in parentheses at their first men-tion. The Turkish generic names of drugs should be used in the articles instead of the commercial names. 11. The authors may be requested to review the articles considered eligible for publication in line with the comments and suggestions. The publication board may make alterations to the articles, provided that the consent of the author is obtained. Notification of the developments regarding the article will be sent by e-mail. No fees or provision will be paid for the articles to be published in the journal.12. Journal of Psychiatric Nursing accepts online manuscript submission. Users should go to the journal’s web site (http://www.www.phdergi.org/) and create an account before submitting their manuscripts.

SPELLING RULESThe articles sent to the journal should be written using Microsoft Word, A4 size, Times New Roman - 12 font, by leaving 2.54 cm margins, with 1.5 line spacing, and in justified format. The first sentence of each paragraph should be indented 5-7 spaces. Single-line spacing should be used in descriptions of the figures and tables, quotations, footnotes, and resources. The page numbers should be indicated at the bottom right corner, starting from the page with text. The study text should be a maximum 15 pages, and the collections and case studies should be a maximum 8 pages. Information from previous studies should not be quoted directly; the rel-evant information should be indicated in the author’s own words. If it is necessary to quote, and the total number of words quoted does not exceed 40, the sentence will be written in quotation marks “...”, and the resource and the page number will be given after the quotations are closed, “...” (p...).The articles should include the following: application letter, cover, abstract

(Turkish and English), main text, resources, annexes, tables, and figures.Application Letter: The application letter should indicate that the article has been read and approved by all authors, that it is an original study, and that there are no conflicts of interests. The signatures should be affixed next to the names of the authors.Cover: The cover should include the title of the study in Turkish and English; the names, titles, institutions and addresses of the authors; and the name, phone and e-mail of the author who is responsible for contacts. The short title of the article, not exceeding 40 characters (including spaces), should also be indicated. This page should include information that the article has not been published elsewhere, the relevant details if it has been presented as a paper, and the name of the supporting institution, if any.Abstract: The abstract should be one page following the cover, and written in block format. It should include the Turkish and the English title, and should consist of 250 words with sufficient explanation of the purpose and content of the article. The sentences should be summaries giving the necessary informa-tion, not be written using first person singular and plural, and be passive and in past tense. The Turkish abstracts should include amaç, yöntem, bulgular, and sonuç sections, while the English text should include objectives, method, results and conclusion sections. The subject of the study, characteristics of the subjects/participants/samples, hypotheses, data collection tools, and the findings should be summarized. The abstract should not include any resources; the Turkish and English key words, not exceeding five, should be included at the end.Main Text: The study articles consist of: introduction and purpose, method, findings and discussion, comment(s) of the author and the area of use, abbrevia-tions and annexes, and the acknowledgment section.Introduction and Purpose: The study problem is given, the previous studies re-lating to the problem are summarized, and the current importance and purpose of the study are indicated. The following points should be taken into consider-ation before writing the introduction:• What is the significance of this study?• How do the hypotheses and experimental design help to solve the study problem?• What are the contributions to the current literature and theoretical implica-tions of this study?• On what logic are the tested hypotheses based?An appropriate introduction should be able to answer these questions. In trying to answer these questions, the author should present a good literature review, and bring the reader to the answers of these questions step by step. The points to be taken into consideration in the literature review are as follows:• It should be assumed that the reader is informed about the literature being reviewed and summarized, so the review should not be overly comprehensive or include every detail about the subject. • It is compulsory to cite references while presenting the findings and implica-tions of previous studies and the original ideas of other authors.• In a field where there are controversial findings, it is not appropriate to support a party that has similar views, or defend such a party against the other. A neutral approach toward all views should be upheld.• The information given for literature review should be in a theoretical frame-work, rather than being a chronological data complexity. Only the relevant stud-ies should be mentioned; a lot of resources do not necessarily imply a good literature review. Finally, the purpose of the study and the hypotheses should be given at the end of the introduction following the study problem and the presentation of the literature.Method: This section includes information about the method of the study, the data collection tools and the characteristics of the participants/subjects.The Method section is divided into the following sub-titles:Participants: It is very important to demonstrate the characteristics of the par-ticipants in a scientific study. The aim is to give an idea to the reader about the generalizability of the study findings. In addition, if the study is repeated, the other researchers will know which participants with what characteristics will give similar results. This section should include the following information:• How the subjects were selected (random)• How the subjects were appointed to different groups (random)• Basis of participation of the subjects (voluntary, paid, non-informant)• Demographics of the subjects (age, sex, etc.).

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS103

Page 58: PSHD 2012-2

Tools Used: This section should explain the laboratory devices, tests, scales, and surveys used for any measurements. The psychometric information (reliability and validity) for written tests, surveys and scales should also be given in this section.Process: In this section, the data collection phase of the study is summarized.This section includes a summary of the different instructions given to the sub-jects, how the different experimental groups were formed, any special experimen-tal manipulations, and the experimental design. The experimental and statistical control methods can also be mentioned here. In this section, the author should sufficiently explain in detail what has been done and how it has been done.Statistical Assessment: This section should include the statistical methods used in the study by the author(s). The authors should explain how the hypotheses were statistically tested and how the results of such tests are presented.Findings: The data collected and statistical analysis results are presented in this section. The basic findings of the study are given. Only the statistical data to be emphasized should be presented in tables or graphics; such information should not be given in the text. The data obtained should be presented in a maximum of 7 tables/figures/graphics or illustrations. The tables should be prepared using Word, without vertical lines, and numbered; the first word in the title of the table(s) should be capitalized. References should be cited for the tables/figures/graphics taken from other resources. The statistical tests, abbreviations used and the related descriptions should be written in 8-font under the table/figure/graphic, using (*).Tables, Figures and Graphics: TTables, figures and graphics should be ordered according to the context of the text and attached after the resources or annexes, if any, each on a separate page. Any figures/photos/pictures should be added to the file as a separate .jpg or .gif file (approximately 500x400 pixels, 8 cm width and resolution of 300). For the articles accepted for publication that include colored figures, pictures, tables, and graphics, a fee may be requested for colored printing. Discussion: After the findings are presented, the relevant comments are made, and the results are emphasized in the discussion section. The discussion begins with how the hypotheses were verified or falsified. The similarities or conflicts among the findings of the study and other studies should be stated; the strengths, weaknesses and contributions of the study to the literature should be demonstrat-ed. Based on the findings of the study, the theoretical and practical implications should be discussed together with how similar studies can be improved. In general, the following questions should be addressed in the discussion:• With this finding, what contribution have I made to science?• How has this study helped me to solve the study problem?• What are the results and theoretical implications of my study?Abbreviations and Annexes: The abbreviations should be given in parentheses at their first mention, and the same abbreviation should be used throughout the text. The annexes should consist of survey forms, scales and additional tables. The annexes should be ordered according to their presentation order in the text, on a separate page following the references, with an appropriate title.Acknowledgements: The author(s) may add a few sentences of acknowledge-ments for individuals not contributing to the study as authors, but whom they want to thank. The contributions of the relevant individuals should be clearly stated (e.g., funds or material support, technical assistance, general support of the department head, etc.) and explained (e.g. “scientific consultancy”, “correc-tions on the draft”, “data collection”, participation in the clinical study”, etc.).Indicating the Resources: The resources should be indicated in the order they were cited in the text. The resource numbers within the text should be indicated in square brackets without minimizing. The references should include only the studies that have been published or approved to be published. The references should be in line with the updated “Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals” (http://www.icmje.org). The journal titles should be abbreviated in accordance with Index Medicus. If there are six authors or less, all names should be listed; if there are more than six, six authors should be listed, followed by “et al.” or “ve ark.”.Examples:Books (one author, two authors, three authors)Carpenito LJ. Handbook of nursing diagnosis. 7th ed. Philadelphia: Lippincott; 1997.Terakye G. Communication in nursing and patient-nurse relations. 2nd ed., An-kara: T.R. Ministry of Health, General Coordinatorship of Health Project; 1994.Gorman LM, Raines ML, Sultan DF. Psychosocial nursing for general patient-care. 2nd ed. USA: F.A. Davis Company; 2002.

Kökdemir D, Demirutku K. Booklet of academic spelling rules. Ankara: Başkent University, Faculty of Economics and Administrative Sciences; 2000.Translated BooksHofling CK, Leininger MM. Basic psychiatric concepts in nursing (Kumral A, Translation Editor). Istanbul: Vehbi Koç Trust Publications; 1960. (Original study, publication date 1961).Yalom ID. Short-term group therapies: Principles and techniques. (Şahin NH, Translation Editor).Ankara: Turkish Psychologists Association Publications; 1998. (Original study, publication date 1983).Section from BookGroves MS, Muskin PR. Psychological responses to illness. In: Levenson JL, editor. Textbook of psychosomatic medicine. Washington: American Psychiatric Publishings; 2005. p. 67-88.Kocaman N. Psychosocial care management in pediatric services. Tüzün DÜ, Hergüner S, editor. Biopsychosocial approach in child diseases. Istanbul: Epsilon Publishing Services; 2007. p. 458-71.Editor Books (one editor, two-editors, three or more editors, section from editor book)Karancı AN, (editor.) Living with differences, association of the family and the society with individuals with different needs. Ankara: Turkish Psychologists As-sociation Publications; 1997.Stuart GW, Sundeen SJ, (editors). Principles and practice of psychiatric nursing. 4th ed. St. Louis: Mosby Year Book; 1991.Connolly T, Arkes HR, Hammond KR, (editors). Judgment and decision mak-ing. Cambridge: Cambridge University Press; 2000.Periodicals (articles with single author, two authors, three authors, more than six authors) Lazarus RS. Coping theory and research: past, present, and future. Psychoso-matic Medicine 1993;55:234-47.Aydemir Ö, Güvenir T, Küey L, Kültür S. Hospital anxiety and depression scale.Validity and reliability of Turkish form. Turkish Psychiatric Journal 1997;8:280-7.Schidmit-Büchi S, Halfens RJ, Dassen T, et al. A review of psychosocial needs of breast-cancer patients and their relatives. J Clin Nurs 2008;17:2895-909.SupplementumKocaman N, Kutlu Y, Ozkan M, Ozkan S. Predictors of psychosocial adjust-ment in people with physical disease. J Clin Nurs 2007;16(3A Suppl.):6-16.Internet ResourcesLee DS, Austin PC, Rouleau JL, Liu PP, Naimark D, Tu JV. (November 19, 2003). Predicting mortality among patients hospitalized for heart failure. The Journal of the American Medical Association, 290 (19), 2581-2587. Retrieved November 23, 2003, from http://jama.ama-assn.org/cgi/content/abstract/290/19/2581.Borman WC, Hanson MA, Oppler SH, Pulakos ED, White LA. Role of early supervisory experience in supervisor performance. Journal of Applied Psychol-ogy 1993;78, 443-449. Retrieved October 23, 2000, from PsycArticles database.Kökdemir D. (2 November 2003). Dreams and probabilities. 21 November 2003, http://www.elyadal.org/dedektif/ruya2.htm.Official PublicationsAmerican Nurses’ Association. Statement on psychiatric mental health nursing practice and standards of psychiatric-mental health clinical practice. Washing-ton: American Nurses’ Publishing; 1994.ThesisAtik EH. Efficacy of information in eliminating anxiety before anesthetized electro-convulsive treatment in psychiatric patients. Unpublished graduate the-sis, Marmara University Social Sciences Institute. 2008.Hughey AC. The treatment of the Negro in South Carolina fiction. Unpublishedmaster’s thesis, University of South Carolina; 1993.Brochures and Course LeafletsIşıl Ö, Ünsal BG, Onan N, Çığrıkçı S. Suicide. Guide. Istanbul: 2003.Işıl Ö. Communication in in-house care services. Course Book for Training Certified In-House Care Nurses. Istanbul: 2004.Visual and Audial MediaYeni Sinemacılar-Corazon International (Producing Company), Kızıltan, Ö. (Director), Çakar Ö. (Scenario), (2006). Takva [Movie]. Turkey, Germany (pro-duction place), http://www.takva.com.tr (official website).

104INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

Page 59: PSHD 2012-2