26
The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3662 Number: 53 , p. 65-90, Winter II 2016 Yayın Süreci / Publication Process Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 24.08.2016 31.12.2016 KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖNE- MEÇ: "ASR-I SAADET" TAHAYYÜLÜNDE DEĞİŞEN ERKEK ZİHNİYETİ THE MASCULINE CROSSROAD IN THE CONSTRUCTION OF FEMALE PIETISM: THE CHANGING MENTALITY OF MALE IN THE IMAGINATION OF "THE ERA OF BLISS" Doç. Dr. Fatma Zehra Fidan Celal Bayar Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öz Son on yıllarda Türk toplumundaki kadın dindarlığının değişimi ve dönüşümü farklı etkenlere bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bu etkenlerin en önemlilerinden olan İslâmcı erkek aktörlerin din algısındaki farklılaşma, kadın dindarlığının yeniden inşa- sında merkezi öneme sahiptir. Bu çalışma, Türkiye toplumundaki kadın dindarlığının değişim ve dönüşümünde dindar erkek etkisinin nasıl olduğunu anlamak amacıyla ya- pılmıştır. Araştırma sorunsalı, kadın dindarlığının yeniden inşasında etkin olan diğer değişkenlerden bağımsız olarak, İslâm ideolojisine sahip erkek aktörlerdeki dinsel algı değişiminin İslâmcı kadınları nasıl etkilediğine odaklanmaktadır. Araştırma sorunsalı- nın çözümlenmesi için İslâm ideolojisini benimseyen on yedi kadınla derinlemesine gö- rüşme yapılmış, görüşmelerden elde edilen veriler söylem analiziyle incelenmiştir. Ka- dınlardan on biri 80'li yılların dinsel algısı doğrultusunda altısı ise 90'lı yılların dinsel al- gısı doğrultusunda dindarlık yönelimlerini inşa etmişlerdir. Araştırmada şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Öncelikle, İslâmcı erkek aktörlerin geleneksel değerleri dinsel olana tercih etmesi ve gündelik hayattaki sorunları din yerine gelenek merkezli çözme yönelimi dindar kadın aktörlerde erkek dindarlığını sorgulayan bir reaksiyon meydana getirmiştir. Dindar erkek aktörlerin toplumsal cinsiyet rollerinin paylaşımıyla ilgili yönelimlerinin değişmesi bu reaksiyonun karşılıklı olduğunun işaret- çisidir. Sosyo ekonomik temelleri olan bu yönelim, erkeklerin, ev içi kadınlık rollerini önceleyen dindar kadınlardan çok toplumsal yaşamda modern rollerle yer alan kadınları tercih etmeleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu süreçte dindar kadınları değişim ve dönü- şüme yönelten birincil duygu hayal kırıklığıdır. Anahtar Kelimeler: Kadın Dindarlığı, Erkek Dindarlığı, Asr-ı Saadet Tahayyü- lü, Modernite, Yeni Kimlik İnşası

KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

The Journal of Academic Social Science Studies

International Journal of Social Science

Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3662

Number: 53 , p. 65-90, Winter II 2016

Yayın Süreci / Publication Process

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date

24.08.2016 31.12.2016

KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖNE-

MEÇ: "ASR-I SAADET" TAHAYYÜLÜNDE DEĞİŞEN ERKEK

ZİHNİYETİ THE MASCULINE CROSSROAD IN THE CONSTRUCTION OF FEMALE

PIETISM: THE CHANGING MENTALITY OF MALE IN THE IMAGINATION

OF "THE ERA OF BLISS" Doç. Dr. Fatma Zehra Fidan

Celal Bayar Üniversitesi Fen-edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü

Öz

Son on yıllarda Türk toplumundaki kadın dindarlığının değişimi ve dönüşümü

farklı etkenlere bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bu etkenlerin en önemlilerinden olan

İslâmcı erkek aktörlerin din algısındaki farklılaşma, kadın dindarlığının yeniden inşa-

sında merkezi öneme sahiptir. Bu çalışma, Türkiye toplumundaki kadın dindarlığının

değişim ve dönüşümünde dindar erkek etkisinin nasıl olduğunu anlamak amacıyla ya-

pılmıştır. Araştırma sorunsalı, kadın dindarlığının yeniden inşasında etkin olan diğer

değişkenlerden bağımsız olarak, İslâm ideolojisine sahip erkek aktörlerdeki dinsel algı

değişiminin İslâmcı kadınları nasıl etkilediğine odaklanmaktadır. Araştırma sorunsalı-

nın çözümlenmesi için İslâm ideolojisini benimseyen on yedi kadınla derinlemesine gö-

rüşme yapılmış, görüşmelerden elde edilen veriler söylem analiziyle incelenmiştir. Ka-

dınlardan on biri 80'li yılların dinsel algısı doğrultusunda altısı ise 90'lı yılların dinsel al-

gısı doğrultusunda dindarlık yönelimlerini inşa etmişlerdir.

Araştırmada şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: Öncelikle, İslâmcı erkek aktörlerin

geleneksel değerleri dinsel olana tercih etmesi ve gündelik hayattaki sorunları din yerine

gelenek merkezli çözme yönelimi dindar kadın aktörlerde erkek dindarlığını sorgulayan

bir reaksiyon meydana getirmiştir. Dindar erkek aktörlerin toplumsal cinsiyet rollerinin

paylaşımıyla ilgili yönelimlerinin değişmesi bu reaksiyonun karşılıklı olduğunun işaret-

çisidir. Sosyo ekonomik temelleri olan bu yönelim, erkeklerin, ev içi kadınlık rollerini

önceleyen dindar kadınlardan çok toplumsal yaşamda modern rollerle yer alan kadınları

tercih etmeleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu süreçte dindar kadınları değişim ve dönü-

şüme yönelten birincil duygu hayal kırıklığıdır.

Anahtar Kelimeler: Kadın Dindarlığı, Erkek Dindarlığı, Asr-ı Saadet Tahayyü-

lü, Modernite, Yeni Kimlik İnşası

Page 2: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

66

Fatma Zehra Fidan

Abstract

In the last decades the change and transformation of the woman pietism in

Turkish Society have taken place depending upon various determinants. Being one of

the most important of these factors, perceptional differentiation of the religion of the Is-

lamist male agents has a great importance in the rebuilding of the woman pietism. This

study has been carried out with a view to figure out how the religious males affect the

formation and change of the woman pietism in Turkish Society. Research problem has

focused on the perceptional differentiation of the religion of the Islamist male agents and

its effect on women being independent of other variables which were active in there

construction of the women piety. In order for the research question to be analyzed, in-

depth interview has been made with seventeen women who have adopted Islam ideolo-

gy and the data obtained from the interview has been examined with the discourse anal-

ysis.

These results have revealed in the study: First of all, both Islamist male agents’

prefering traditional values rather than religious ones and their tendency to solve the da-

ily problems with tradtional methods instead of religious ways have brought about a re-

action in which the religious woman agents question the male religiousness. The change

in the tendency of the religious male agents about the role divisions of the gender is a

strong indicative of this reaction’s being mutual. Having socio-economic bases, this ten-

dency has appeared in the form in which men would prefer the women who take part in

the social life with more modern roles to the religious women who prioritize the domes-

tic feminine roles. In this process the primary emotion which has directed relgious wo-

men to change and transformation is disappointment.

Keywords: Woman Pietism, Male Pietism, Era of Bliss Imagination, Modernity,

Building of a New Identity

Giriş

Türkiye’deki kadın dindarlığı, yakın

geçmişteki devresel değişimler ve dönüşüm-

ler perspektifinden anlaşılabilecek bir konu-

dur. Dindarlığın doğasındaki çok katmanlılık

onun toplumsal tezahüründe de karşımıza

çıkarak konunun çok yönlü ve incelikli anali-

zini zorunlu kılar. Göle’nin (1998), modern-

leşme projesi ve 1980’lerde toplumsal etkisini

arttıran İslâmcı hareketi başlangıç noktası

yaparak mercek altına aldığı Türkiye kadın

dindarlığı, 2000’li yıllarda farklı bir perspek-

tiften okunması gereken bir olgu haline gel-

miştir.

1980’li yıllar, başörtüsü sorununun

Türkiye toplumunun gündemine oturduğu

bir döneme tekabül eder1. Bu dönemde

1Ortadoğu ülkelerinde ve Avrupa’da 80’li yıllarda

şiddetlenen ‚türban mücadelesi‛nde Türkiye farklı

bir tarihe sahiptir (Najmabadi, 2006). Tesettür ve

tesettürün farklı şekilleri Cumhuriyet Türkiye’sinin

seküler karakterini tehdit eden politik hareketlerle

eşdeğer kabul edilmiş (Motha, 2007), modernitenin

tesettürlü kadın varlığını özellikle kamusal alanda

İslâmcı kadın hareketi, ideolojik söylemin

uzantısı olarak modernizme geliştirdiği karşıt

tavırla (Gellner, 1992), kadınların o güne ka-

dar sahip oldukları kimlikleriyle var oluşları-

nı değil, Asr-ı Saadete dayalı bir ideal İslâmî

düzen üzerine odaklanmaları gerçeğini ortaya

çıkarmıştır. O dönemde başörtüleri nedeniyle

ezilmişliğin ve mağduriyetin en başat aktörle-

ri olarak kodlanan İslâmcı kızlar, gerek ör-

tünme şekilleriyle gerekse İslâm dinine yakla-

şımlarıyla kendilerini geleneksel dindarlıktan

ayırmakta, Batı modernliğine alternatif geliş-

tirme iddiasındaki bir hareketin aktif ve gö-

rünür aktörlerini temsil etmektedirler (Göle,

1998; Acar, 2010; Arat, 2010; Çayır, 2000).

Tesettürün, İslâmîleşen siyasetin, ka-

dın erkek ilişkilerinin, kamusal kentsel alanın

ve günlük yaşam pratiklerinin en görünür

silme, onu dönüştürme misyonuna rağmen İslâmî

karşıt söylem bu yaklaşımı kadının İslâmî kimliğinin

yok oluşu/ edilişi olarak değerlendirmiştir (Najmaba-

di,1993).

Page 3: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 67

amblemi olduğu bu süreçte, modernizm ve

İslâm arasındaki çatışma zemininde mahre-

miyet ve kimlik, medeniyet ve modernlik

gerilimi vardır. Çağdaş İslâmî hareketlerin en

önemli özelliği, kadınların kamusal alanda

görünürlüğü ve siyasi aktörlüğü olarak belir-

ginleşmekte, kadınlar ev içi rollerinde de ge-

leneksel İslâm yorumlarına karşı çıkarak yeni

bir inşada başat rol oynamaktadırlar. Bu bağ-

lamda söz konusu hareketlerin aktörleri mo-

dern eğitime, kentsel yaşama, siyasal ve ka-

musal görünürlüğe sahip olmakla birlikte laik

ve modern değerleri sahiplenmemektedirler.

Onlar batıcı seçkinlerin kendilerini meşrulaş-

tırdıkları batılılaşmış habitus alanını sorunsal-

laştırmakta, ‚batılı‛ ile ‚medeni‛ arasındaki

özdeşlik ilişkisine karşı çıkarak İslâm temelli

bir medeniyetin öncülüğünü yapma iddiası

taşımaktadırlar (Göle, 2000).Burada amaç,

aktörlerin zihinsel ve bedensel algı, beğeni ve

eylem şemaları biçiminde ‚konulmuş‛ bir

tarihsel bağıntılar bütünü olan habituslarını

farklı farklılaşma ilkeleriyle yeniden kurmaktır

(Bourdieu, 2006). Bu döneme kadar kamusal

alanda görünür olmayı başaran ve belki de bu

yüzden gelenek karşıtı düşüncelerin hedefi

olan İslâmcılık, İslâm’ın ‚altın çağını‛, Pey-

gamberin ve sahabelerin yaşam sürecini, vah-

yin insan toplumuna uygulanma yollarını

gösteren ideal bir toplum modeli sunar.

İslâm’ın temel özelliklerine ve idealleştirilmiş

geçmişe dönüş için yapılan çağrı, İslâm’ın

özgünlüğünü ve tarihselliğini yeniden ortaya

koyar. Hz. Peygamberin ve sahabelerin haya-

tına dair anlatılar, modern deneyimin ışığında

sürekli kendisine başvurulan gelenekler halini

almaktadır (Mardin, 2007; Mardin, 2007a).

Özellikle İslâmcı kadınlar, rol modellerini

Peygamber zamanındaki kadınlara bakarak

oluşturmakta ve davranışlarını ona göre te-

mellendirmektedir (Göle, 2008).

80’li yıllarda öteki olarak kodladıkları

feministlerle işbirliğine ve mücadeleye

gir(ebil)en 90’lı yıllardaki İslâmcı kadın aktör-

lerin bu ‚ötekiyle uzlaşma‛ yönelimi, kadın

dindarlığındaki dönüşümün ipuçlarını taşır.

İslâmcı erkeklerden nispeten bağımsızlaşan

İslâmcı kadın aktörler, ne’liklerin ive kimlikle-

rini önceki dönemden daha derin şekilde sor-

gulayarak özneleşme sürecine girmişlerdir.

Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş

hayatında var olabilmek‛ şeklinde özetleyen

bu aktörlerin 80’li yıllardaki kadınlardan en

önemli farklarından biri, ‚görünmeyi‛ kendi-

leri için sorun addetmemeleridir (Çayır,

2000).90’lı yılların sonuna kadar devam eden

bu sürecin, İslâm’ın görünürlüğünü sağlamak

için tesettürlü Müslüman kadının ön planda

olma çabasının ürünü olduğu söylenebilir

(Moore, 2007).

2000’li yıllara gelindiğindeyse, 28 Şu-

bat postmodern darbesinin merkezî önem

taşıdığı toplumsal etkilerle (Özdalga, 2006)

belli ölçüde evrilmeye giren Türkiye kadın

dindarlığının gidişatı, Yılmaz’ın (2015) tespit-

lerinin aksine2, dinsel kuralları yapı söküme

uğratmak pahasına değişmiş ve dönüşmüştür.

Günümüzde tezahür eden tablo, kendisinden

önceki dönemlerden önemli ölçüde ayrılan

özellikler taşıması bakımından dikkat çekici-

dir. Bu dönemde, geçmişte uğruna modern

toplumda bireyi önemli ve geçerli kılan pek

çok sosyal kazanımların feda edildiği tesettür

dindarlık ölçütündeki önceliğini yitirmiş,

İslâmî yaşantı daha çok ahlaki değerlerde

merkezileşerek somut imgelerinden belli öl-

çüde arın(dırıl)mıştır. Dinsel yaşantıda dine

hizmet misyonunun ilk sıraya alındığı son

dönem kadın dindarlığında, sahip olduğu

İslâm ahlakıyla yüksek mevkilere gelmek,

toplumun her kademesinde güzel ahlakı ser-

gilemek gaye-i hayal olmuş, bu bağlamda orta-

2 Yılmaz (2015), Dişil Dindarlık adlı çalışmasında 2000’li

yıllardaki İslâmcı kadın hareketinin 90’lı yılların bir

devamı olduğunu, hareketin bu dönemde kendisini

yenilemediğini söyler. Kadın hareketlerini dernekler/

vakıflar veya kamusal/ siyasal alandaki eyleyişlerin

dışındaki tezahürleriyle de ele almak gerektiğinden

(Göle, 1998), Yılmaz’ın bu tespitine katılmak mümkün

görünmemektedir. Bu savımızın dayanağı olan kadın

dindarlığının özgün tezahürleri için bakınız: Fidan, F. Z.

(2015). Modernlik ve Dindarlık Arasında Kadın. İstanbul:

Opsiyon.

Page 4: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

68

Fatma Zehra Fidan

ya çıkan adanmışlık misyonu dindarlığın en

önemli bileşini haline gelmiştir (Fidan, 2015).

Kadın dindarlığının toplumsal tezahü-

ründe son on yıllarda meydana gelen bu deği-

şim ve dönüşümün çoklu uzantıları vardır.

80’li yıllarda Türkiye toplumunda etkinleşen

İslâmcı kadın hareketinin reformist karakteri,

İslâm’ın geleneksel yorumlarına keskin bir

karşı duruşla dinin en doğru yaşama şeklini

ikame edeceğini iddia ediyordu. Modernleşme

projesinin kadın üstündeki düzenlemeleri

sayesinde Ortadoğu’daki Müslüman kadınla-

rın mücadelelerinden büyük farklılık gösteren

bu yönelim (Barlow ve Akbarzadeh, 2006),

İslâm dini çerçevesinde belirginleştirilen top-

lumsal cinsiyet rollerini kadınları ezmek değil

onları hakiki konumuna getirmek olarak de-

ğerlendirmekte, İslâm’ın kadınlara diğer kül-

türler ve dinlerde bulunmayan eşsiz bir statü

verdiğini iddia etmekteydi (Ahmed, 1986). Bu

bağlamda Müslüman toplumlarda din ve ge-

leneksel kültürün taşıyıcıları olarak inşa edilen

kadın (Pereira ve Ibrahim, 2010), modern top-

lumdaki İslâmcı kimliğin inşasında bir kez

daha merkezî rol almış, kadın odaklı gerçek-

leştirilen yeni inşanın en temel dayanağı saadet

asrını yeniden canlandırma ideali olmuştur

(Mardin, 2007; Mardin, 2007a; Göle, 1998).

Ancak İslâmcı ideolojinin bu inşasının üstün-

den geçen onlu yıllarda,idealize edilen top-

lumsal yapı oluşturulamamış, Asr-ı Saadet ha-

yali kurulduğu gibi kalmayarak zorunlu bir

değişime ve dönüşüme uğramıştır. Modernlik

ve Dindarlık Arasında Kadın adlı çalışmamızda,

kadın dindarlığının geldiği bu noktada dindar

erkeklerin dinselliği algılamadaki ve yorum-

lamadaki değişim ve dönüşümlerinin etkin

olduğu ortaya çıkmıştır (Fidan, 2015).

Bu çalışmanın amacı, kadın dindarlı-

ğının son on yıllarda değişip dönüşmesinde

dindar erkek etkisinin nasıl olduğunu, bu

etkilerin hangi bağlamda gerçekleştiğini an-

lamaktır. Anlama girişimi şu sorular izleğinde

gerçekleşmiştir: İslâmcı kadın aktörler dinsel

ideolojilerini gerçekleştirmek amacıyla birlikte

yola çıktıkları İslâmcı erkek aktörlerde um-

duklarını bulmuşlar, modern dünyada ‘Asr-ı

Saadet toplumu kurma’ hayalini gerçekleşti-

rebilmişler midir? Gerçekleştirebildilerse bu

başarının dayanakları, gerçekleştiremedilerse

başarısızlığın temel nedenleri nelerdir? Evli-

liklerin başında İslâm ideolojisi temelinde

yapılan anlaşmalar evlilik sürecinde uygula-

nabilmiş midir, uygulanamadıysa bunun ne-

denleri nelerdir? Bu soruların cevapları kadın

dindarlığının yeniden inşasını nasıl etkilemiş-

tir?

Bu sorulara cevap bulmak amacıyla,

evliliklerini, dinsel idealleri olan ‚Asr-ı Saadet

hayalini gerçekleştirme/ İslâm’ı en doğru şe-

kilde yaşama‛ hedefi doğrultusunda yapan

on dört kadınla ve dinsel yaşantıya evlendik-

leri kişi vesilesiyle giren üç kadınla derinle-

mesine görüşme yapılmıştır. Bu kadınların

hepsi dinî yaşantıyı tercih ederek İslâm ideo-

lojisine hizmet etmek amacıyla evlenmiştir.

Bu amaç bağlamında farklı dinsel cemaatlere/

dinsel gruplara mensup olan kadınlar dinî

yaşantılarını mensup oldukları cemaatlerin/

dinsel grupların misyonları çerçevesinde inşa

etmişlerdir. İzmir, İstanbul, Bursa, Ankara ve

Mersin’de yaşayan kadınlar, araştırmanın

amacı ve kapsamıyla ilgili bilgilendirilmiş,

kimlik bilgilerinin/ ses kayıtlarının korunması

konusunda temin edilmişlerdir. Ses kayıtları

tarafımızca çözümlenmiştir. Bütün kadınlara

aynı sorular sorulmuş, konuya uygun ko-

nuşma metinlerinden sadece biri analiz edil-

miştir.

Görüştüğümüz kadınların dindarlığı

deneyimleme ve dinsel ideolojiyi yaşama

süreçleri farklıdır. Kadınlardan altısı dindarlı-

ğını 80’li yılların İslâm ideolojisine göre inşa

etmiş ve evlilik yaşamındaki toplumsal cinsi-

yet rollerini bu bağlamda şekillendirmiştir.

Kadınların onbiri ise dinselliklerini 90’lı yıl-

lardaki algıya göre şekillendirmiş ve evlilikle-

rini buna göre inşa etmişlerdir. Kadınların

dindarlık anlayışlarını temsil eden dönem,

onların yaşlarından ve kamusal alana dahil

olma ve dindar kadının çalışmasıyla ilişkili

savlarından çıkarılmıştır. Ayrıca kadınlar

kendi dindarlık yönelimlerini betimlerken

80’li ve 90’lı yıllardaki dinsel yönelim farklılı-

Page 5: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 69

ğını vurgulamışlardır. Kadınlardan ellili yaş-

larda olanlar dindarlık yönelimlerini 80'li

yılların dinsel ideolojisine göre, geri kalanlar

ise dindarlık yönelimlerini 90'lı yılların dinsel

ideolojisine göre belirleyenlerdir. Katılımcı-

lardan dördü lise mezunu, biri lise terk, biri

yüksekokul terk, diğerleri –bunların ikisi ya-

rım bıraktıkları üniversite tahsilini sonradan

tamamlamıştır- üniversite mezunudur. Ka-

dınlardan sekizi halen çalışmakta, üçü emekli,

diğerleri ev hanımıdır. Katılımcılardan ikisi

boşanmıştır; bunlardan biri lise mezunu, iki

çocuk annesidir, eski eşinin dışarıdan ödediği

sigorta primleri sayesinde en düşük kademe-

den emekli olmuştur. Diğeri iki çocuklu üni-

versite mezunu veteriner hekimdir, kamuda

görevlidir. Kadınlardan biri on yıldır eşinden

ayrı yaşamaktadır; resmi boşanma süreci de-

vam etmektedir. 80’lerdeki başörtüsü yasağı

nedeniyle memuriyeti bırakan, sonrasında

farklı işlerde çalışan elli altı yaşındaki bu katı-

lımcı sigorta primlerini dışarıdan ödeyerek

emekli olmuştur. Katılımcılardan on dördü-

nün araştırmaya dahil edilmesinde temel

ölçüt, ‚İslâm’ı en iyi şekilde yaşama ve dine

hizmet etme‛ ideali doğrultusunda evlenmiş

olmalarıdır. Bu ideal üzerine evlenmeyen,

eşlerinin etkisiyle dinsel yaşantıya giren üç

kadının evliliklerinin temelinde, öncelikle

karşılıklı sevgi ve sevdiğiyle beraber olma

isteği vardır. Dinsel önceliklerle yapılan evli-

likleri değerlendirmede yararı olacağı düşü-

nülen bu üç katılımcı araştırmacıyı haklı çı-

karmış, farklı bakış açıları konuyu daha iyi

anlamaya katkı sağlamıştır. Görüşmeler ya-

rım saat ile bir buçuk saat süren zaman aralık-

larında gerçekleşmiş, on dördünde ses kaydı

yapılmış, üçü ise kadınlarla yapılan sohbet

sonrasında araştırmacı tarafından not edilmiş-

tir. Analizde, sorularımıza cevap vereceğini

düşündüğümüz konuşma metinleri söylem

analiziyle irdelenecek, alıntı yapmadığımız

veriler doğrudan bilgi olarak kullanılacaktır.

Yöntem

Sosyal bilimlerde, özellikle de sosyo-

lojide en sık kullanılan araştırma yöntemle-

rinden biri olan derinlemesine görüşme (Yıl-

dırım ve Şimşek, 2011) yöntemi, bireylerin

deneyimlerine, tutumlarına, duygularına,

şikayetlerine, görüşlerine ve inançlarına iliş-

kin bilgi elde etmede en etkili yöntemlerden

biridir (Briggs, 2003). Derinlemesine görüş-

menin temel amacı, herhangi bir konuda ken-

disiyle ilgili bilgi edinmek istenilen bireyin iç

dünyasına girmek ve o konuyla ilgili bakış

açısını anlamaktır (Patton, 2003; Yıldırım ve

Şimşek, 2011). Weber kaynaklı Anlamacı sos-

yolojide toplumsal eylemin anlamı, araştırma-

cının dikkat kesilmesi gereken yegâne nokta-

dır ve bir toplumsal durumun niteliğini an-

lamak istiyorsak ona katılanların veya onu

yaratanların onu nasıl tanımladığına bakmak

gerekir (Çiftçi, 2011).

Söylem Analizi

Her birey, anlamlı ötekilerle karşılaş-

tığı bir sosyal yapıda kurulan gündelik hayat-

ta, önemli ötekilerle anlaşma karşılıklı etkile-

şim yoluyla mümkün olur (Berger

&Luckmann, 2008). Dinamik bir süreç olan dil

(Chafe, 2001),bu etkileşimde diğerlerini ve

kendimizi anlamayı sağlayan bir araçtır. Bu

ortamda gerçekleştirdiğimiz her türlü sözsel

ve davranışsal ifadeler, sosyal bilimsel olarak

önemli anlamlar taşıyan birer söylemdir (Pot-

ter, 2004).Hızla büyüyen ve gelişen bir yöne-

lim olan(Schiffrin, et al., 2008) söylem anali-

zinin (Wetherell ve Potter, 1987) açıklayıcı

repertuvarlar (söylemsel kaynaklar), özne

pozisyonları (Willig, 2008) ve ideolojik ikilem-

ler (Billig, et al., 1988) olmak üzere üç analitik

ilgi odağı vardır. Açıklayıcı repertuvarlardan

söz edebilmek, konuşma metninde aynı kişi-

lerce inşa edilmiş, metinler arasında tekrarla-

nan özür, dayanak gösterme, meşrulaştırma,

ikna etme vb. gibi açıklayıcı repertuvar işlev-

lerini gösteren temaların, metaforların, imajla-

rın ve kalıpların fark edilmesiyle mümkün

olur (Wetherell ve Potter, 1988). Özne pozis-

yonları, açıklayıcı repertuvarları (söylemsel

inşaları) kimin yaptığının tespitiyle ortaya

çıkar (Willig, 2008). Söylemsel bir pratik olan

konumlandırma, söz konusu kişilerin yeni

Page 6: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

70

Fatma Zehra Fidan

pozisyonlara geçebildiği bir beceridir; konum-

landırmalar farklı şekillerde gerçekleşir ve

değişkenlik gösterir (Van Langenhove, ve

Harré, 1999). Bir nesneyi sağduyunun karar-

sız, çelişkili ve ikili yapısıyla inşa eden ko-

nuşmalar ise ideolojik ikilemleri gösterir (Bil-

lig et al., 1988).

Söylemsel İnşalar

İslâmî Hükümler Geleneğin Gölge-

sinde Kalmıştır

Yaptığımız görüşmelerin tamamın-

da,yaşam tarzını belirlemede gelenek ve gö-

reneklerin başat rol oynadığı ortaya çıkmıştır.

Müge, aile ortamında yaşamakta zor-

landığı İslâm’ı en iyi şekilde yaşamak idealiy-

le dindar bir erkekle evlenen İslâmcı kızlar-

dan biridir. Eşi, evlilik öncesinde sahip oldu-

ğu dinsel ideolojiyi evlilik sonrasında da sa-

vunmaya devam etmiş, ancak sosyal aktöre

göre, İslâm’ı geleneksel bakış açısının üstüne

çıkaramamıştır.

‚Geleneklerine yeniliyolar< O aşıla-

cak bi süreç o gelenek... Ailede kadına nasıl

davranılacağı ille de işlendiyse yöresel olarak

bazısı bunu dinliyo bazısı dinlemiyo< Oysa

Hazreti Ayşe validemiz hep konuşmuş, gü-

nümüzde de aslında güzel örnektir hayata

taşınmamış<(<) Kadının direk yönetme-

sinden yana değilim, o kadının nefsi yok mu

şeytanı yok mu? O da masum erkeği elinde

oynatabilir biçok masum erkek de var farklı

olanlar da var.‛ (Müge, 52 yaşında).

Sosyal aktör, çoklu değerler silsilesi-

nin etkileriyle bir mücadele sürecine giren

dindar erkeğin yenildiği geleneği tarihsel bağ-

lamında ele almakta, bir bakıma geleneğin

taşıdığı güce atıf yapmaktadır. Asıl sorunun

dinsellikten ziyade ‚kadına davranma biçimi‛

olduğunun anlaşıldığı konuşma metninde,

erkeğin üstündeki aile etkisine vurgu vardır.

Saadet asrının en önemli sosyal figürlerinden

biri olan Hz. Ayşe’nin diğer özelliklerinden

ziyade ‚konuşmuş‛ olmasına yapılan vurgu,

sosyal aktörün konuşamadığı bir evliliğin ipuç-

larını barındırmaktadır. Saadet asrını günü-

müze taşıma idealinin başarısızlığına yapılan

vurgudan hemen sonra kadın nefsini merkeze

alan ifadelerde yer alan yönetme, katılımcının

karşıt tavır aldığı geleneksel söylemlere içkin

anlamlar barındırması bakımından dikkat

çekicidir.

Sermin, üniversite eğitimini yarıda bı-

raktıktan sonra, dinsellikle ilgili çatışmalar

yaşadığı ailesinin yanında huzur bulamadığı

için evlenmeye karar vermiş, İslâm’ı bütün

rükünleriyle yaşamasa da yaşamaya talip do-

ğulu bir gençle hayatını birleştirmiştir.

‚Hani ben başta üniversitede oku-

yan, başörtüsü için okulu dahi bırakabilcek

kafa yapısında bi kızı tercih ettiğine göre

samimidir diye düşündüm. Hani ‘seninle

İslâmiyeti yaşarım (seni) onun için de tercih

ediyorum’ dedi ama evlendikten sonra işte

örfler adetler toplum baskısı gelenekler her

şeyin önünde oldu. İslâmiyeti yaşamada da

olsun ne bileyim öğrenmede de olsun arka

planda kaldı. Yani biz İslâmiyetle değil örf-

lerle adetlerle geleneklerle mücadele etmek

zorunda kaldım yani biz amacından sapmış

bi mücadele biçimi oldu benimkisi. (Sermin,

50 yaşında)‛

Sosyal aktörün ifadeleri, ‚İslâm’a bir

kişiyi olsun kazandırmak‛ amacına matuf

kabul ettiği evlilik teklifiyle ‚adanmışlık mis-

yonu‛nun farklı bir uzantısını göstermektedir.

Dini yaşamaya talip bir eşle başladığı evlilik

yaşamında, eşinin ve eşinin ailesinin o güne

kadar inşa ettikleri geleneksel yapının dışında

bir yönelim göstermediklerini söyleyen Ser-

min, cihat ruhuyla girdiği bu süre-

ci‚amacından sapmış bir mücadele‛ olarak

tanımlamaktadır. Katılımcı, dinsel duygu ve

düşüncelerini kaybetmediğini, ancak yaşadığı

hayal kırıklıklarından sonra asıl mücadeleyi

kendi iç dünyasını geliştirme adına sürdür-

düğünü ifade etmektedir.

Weber’den (2012) mülhem adanmışlık

kavramı, öte dünyacı asketik ruhun dünyevi

hedeflerden sıyrılarak beden üzerinde dün-

yevi motivasyonu kontrol etme yeteneğini

ifade eden bir hakimiyet kurmaya çalışmasın-

dan öte, dünyevi statülerden feragat etme,

dinsellik alanına bir kişiyi kazandırma gibi

eylemsellikler çerçevesinde belirginleşmiştir.

Page 7: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 71

Söz konusu adanmışlık yöneliminde başarısız

olduğu sonucuna varan sosyal aktör, yine

Weber’den (2012) mülhem ‚kişisel mükem-

melleşme yoluyla kurtuluşa erme‛ izleğinde

iç dünyasını geliştirme yoluna gitmiştir.

Sınıf arkadaşıyla evlenen, eşi aracılı-

ğıyla dinselliğe ve dinsel ideallere yönelen

Özge’nin konuyu ele alış biçimi ise ideolojik

olmaktan çok duygusaldır.

‚Doğruyu söylemek gerekirse zaten

severek içsel olarak seçtiğimiz insanlarla ev-

lendik. Gerçekten çok sevdiğiniz bi insanın her

türlü isteği bence öncelikli gelir. Yani itaat

etmek mi diyeyim... Eşimin söylediği şeyler

ailede her zaman yapılır. (<) Bence örf sanki

biraz daha baskın geliyo belki Türk toplu-

munda genel olarak böyledir. Bence insanın

sevdiği kişiden gelen şey< Bi kadın olarak

bana yakın gelir yapmak isteriz. (<) Çatışma

olduğu oluyo tabi öyle bi çatışmada istemeye-

rek itaat ediyorum gibi geliyo.‛ (Özge, 38 ya-

şında)

Geleneksel kültüre sahip bir ailede ye-

tişen dindar erkeğin, ‚her istediğinin yapıl-

masına alışmış‛, doktorluk mesleği bakımın-

dan da ailede saygı gören bir birey olduğu

anlaşılmaktadır. Ancak katılımcının bunu

ifade etme biçimi, sosyal gerçekliğin farklı

uzanımlarına işaret etmektedir. Özge’nin,

şahıs zamirlerini kullanma biçimindeki hare-

ketlilik dikkat çekicidir. Sevgi duyulan birinin

‚her türlü‛ isteğinin önceliğinin vurgulandığı

ifadelerde, ya ikinci tekil şahıs kullanılarak ya

da söylem genelleştirilerek sevdiğine uyma/

itaat etme durumu bireysel bir özellik olmak-

tan çıkarılmıştır. Türk toplumundaki baskın

geleneksel normların içselleştirilmiş görün-

düğü konuşma metninde, sosyal aktörün itaat

söylemini kullanmadaki çekincesi anlamlıdır.

Yüksek eğitimli, çalışan bir kadın (doktor)

olarak eşe uyumluluğun itaat olarak kodlan-

masından duyduğu rahatsızlığın verdiği çe-

kinceyle kavramdan uzaklaşan sosyal aktör,

konuşmanın sonunda davranış biçimini yine

aynı kavramla betimlemiştir. Sevenin sevdi-

ğinden gelen şeyleri kabul etmesinin yaygın-

lığına ve genelliğine yapılan vurgunun ya-

nında, meydana gelen çatışmalarda istemeye-

rek boyun eğiş, Bourdieu-Wacquant’ın (2012)

ifade ettiği gibi bilinçli ve kararlı bir taviz

değildir, ancak o, herhangi bir ideolojiden

bağımsız duygu yönelimli bir tavırdır.

Erkekler Kadın Zaaflarına Yenilmiş-

lerdir

İslâm ideolojisi temelli yaşam tarzının

inşasında ortaya çıkan en önemli sorunlardan

biri, İslâmcı erkek aktörlerin öteki kadınlara

ilişkin tutumlarıdır.

‚En önemli mevzu kadın mevzu

bence. Erkeğin o şeyi geçti biliyo musun,

hani erkeğin ebedi hayatta da birlikte olu-

cam< Hadiste hani der ya, ‚evinizdekinin

kötü taraflarını görmeyin‛ bu şey olmadı.

İşte sürekli elimin altında birileri olsun<

Psikolojiyle dindarlık başka şeyler oluyo.

Aldığın emanetin kıymetini bilmeme< Yani

ille adam evdeki kusurlu falan diye gitmiyo

başka kadınlara. İşte iman bazı konularda

işlemiş bazı konularda işlemiyo, girmemiş

oraya. Bu psikolojik bozukluğu meşrulaştı-

rıyo. (Din ile) Nefis onu istiyo o boş bulduğu

bi noktadan dörtnala gidiyo. Verdiği zararın

farkında değil, farkında olsa da umursamıyo

verdiği duygusal ne bileyim çok yönlü zarar-

ları. Ama biliyo musun bu işlere giren hep

hüsran, aileler çocuklar hep hüsranda<

Kalbi hep böyle hep birileri ona hayran olsun

aşık olsun ona< Rububiyetbi nevi kendi

rububiyetini kurmuş o noktada. Halbuki

namazında bi adam bu... Ama aynı zaafları

olan kişilerin sabrettiklerini de gördüm.

Adam evde çok mutlu bile olmasa sabrediyo,

dinim zarar görmesin diye ahiret hayatım

zarar görmesin diye. Benim için bunlar mak-

bul.‛ (Meryem, 53 yaşında)

Eşinin kadınlar konusundaki yanlış

tutumlarından ötürü iki çocukla boşanmak

zorunda kalan Meryem, dinin insan yaşamın-

daki işlevleriyle ilgili önemli noktalara işaret

etmektedir Boşandığı erkeğin kadınlara ilişkin

yönelimini ‚psikolojik bozukluk‛ olarak kod-

layan sosyal aktör, dindar erkek kimliğinde

Page 8: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

72

Fatma Zehra Fidan

dinselliğin ulaşamadığı noktalara işaret et-

mekte, dindar erkeğin kadın yönelimini nefse

uyma olarak nitelendirmektedir. Dindar erke-

ğin karşı cins tarafından sevilme, beğenilme

yöneliminin şiddetini dinsel kodlarla ifade

eden Meryem, kullandığı rububiyet3 kavramıy-

la erkeğin giriştiği güç ve iktidar tutkusunu

imlemektedir. Erkeğin öteki kadın yönelimi-

nin başta ailesine daha sonra da kendisine

hüsran getirdiğini ısrarla vurgulayan katılım-

cı, zaaflarını dinsel duygu ve düşünceleri

bağlamında zapt-u rapt altına alan dindar er-

kek aktörlere olan saygısını ortaya koymakta-

dır.

Meryem’in ifadelerine bakılırsa, bo-

şandığı kişi İslâm dinine göre zina etmemiştir;

ilişkide bulunduğu kadınlarla dinî nikah

kıymış, normal bir evlilik sürecindeki gibi

olmasa da dinî nikah kıydığı kadınların mad-

di ihtiyaçlarını karşılamıştır. Dolayısıyla eğer

merkeze koyulan dinsel kurallarsa, dine aykı-

rı bir eylem gerçekleşmemiştir. Ancak erkeğin

dinsel meşrulaştırımını sağlayan dinî nikah,

birlikte olunan kadınlarla ilgili bir takım so-

rumlulukları (ekonomik vs.) yerine getirmeyi

sağlasa da, söz konusu birliktelik toplum tara-

fından bilinmezliği ve kabul edilmezliği yü-

zünden tam bir evlilik ilişkisi olamamaktadır.

Eşinin öteki kadınlara yöneliminin dinsel

uygunsuzluğundan ziyade ailede meydana

gelen duygusal deformasyonlara4 vurgu ya-

pan katılımcı, dindar erkeğe dinen meşru

kılınan çok evliliği kendi anlam dünyasında

onaylamamakta, erkeğin bu yönelimini nere-

deyse din dışı olarak kodlamaktadır. Burada,

dinselliğin algılanmasında ve eylemselleşme-

sinde duygusal süreçlerin bir kere daha öne

çıktığı (Fidan 2015) görülmektedir. Moderni-

3Rububiyet, ‚Cenab-ı Hakkın, her zaman, her yerde, her

mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir

ve malikiyeti ve besleyiciliği keyfiyeti‛ anlamına gelir

(Yeğin, 1983: 588). 4Araştırmada ‚duygusal deformasyon‛ kavramı,

‚insanlara karşı sevgi, saygı, güven duymada zorlanma,

yeni ilişkilere girmeye cesaret edemeyecek kadar içine

kapanma, gündelik hayat rutinini eskiden olduğu

düzeyde huzurlu yaşayamama, geleceğe umutlu

bakamama‛ anlamlarında kullanılmıştır.

tenin iddialarına ters argümanlarla geleneğin

inşasını destekleyen, anlam dünyasını hakiki

dinsellikle inşa etmeye yönelen sosyal aktör,

evlilik ilişkisinin temeline modern toplumun

kurallarını (tek eşlilik) koymuştur. Meryem,

içinde var olduğu pek çok kültür edimini

dinsel kimliğin yeniden inşasıyla yapı söküme

uğratmasına rağmen5, duygusal temelli bir

ilişkide dindar eşinin din temelli davranış

örüntüsünü psikolojik davranış bozukluğu

olarak değerlendirerek din dışı kodlamıştır.

Elimizdeki çalışmada ve yayına hazırlanan

Çarşaflı Dindarlık adlı kitabımızda, bu ve ben-

zer deneyimleri yaşayan kadınlarda görülen

ortak tavrın, dindar erkeğin birden fazla ev-

lenmeye veya flört etmeye yönelmesi duru-

munda buna karşı çıkmak olduğu ortaya çık-

mıştır. Kadınlar bu karşı çıkışı din dışı bir

tavır olarak kodlamamaktadır, çünkü İslâm

dinine göre kadın bu duruma katlanmak zo-

runda değildir. Diğer yandan, kadınların ifa-

delerine göre, dindar erkek çok eşliliğe yöne-

limini fıtri bulmakta, dinin buna izin verdiğini

savunmakta ve kendisini dinselliğin dışında

kodlamamaktadır. Bu bağlamda dinsel olanın

algılanmasında, yorumlanmasında ve eyleme

geçirilmesinde kadın ve erkek tavrı arasında

çelişkili ancak dinsel meşrulaştırımı bulunan

keskin farklılıklar söz konusudur.

Konuyla ilgili dikkat çeken bir başka

husus, dindar erkeğin eşinden başka bir kadı-

na yönelimiyle ilgili kadın yorumlarının teme-

lindeki duygu ve düşüncelerdir. Tanrıya olan

bağlılığın ihlali ve tanrının vaatlerinin saygı-

sızca reddi olan günah (Weber, 2012), dindar

eşlerin boşanma sebebi olan ‚öteki kadına

yönelim‛ eylemiyle ilgili olarak farklı pers-

pektiflerde ortaya çıkmaktadır. Dindar erkek,

zaaflarını meşrulaştırdığı dinî nikahın top-

lumca kabul gören tam bir evlilik olmadığının

farkındadır, bu noktadaki günahını ‚hayra

5Meryem ailesine ve çevresine rağmen dinsel inançları

nedeniyle örtünmüş, üniversiteyi terk etmiş, yaşam

alanını cinsler arası ayrılık kuralına göre düzenlemiştir.

Bunları hayata geçirirken toplumsal dışlanma ve yasalar

caydırıcı olmamış, adanmışlık ruhuyla bir takım sosyal

kazanımları feda etmiştir.

Page 9: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 73

daha fazla vermek‛le telafi etmeye çalışmak-

ta, paratoner eylemlerle (Fidan, 2015) Tanrı kar-

şısındaki durumunu düzeltme yoluna gitmek-

tedir. Dindar kadın ise, erkeğin yönelimi so-

nucu ortaya çıkan çok yönlü yıkıma şiddetle

vurgu yaparken, aslında kendisi ve çocukları

için önemli olan şeyin dinsel kuralların ‚kılı-

fına uydurulmasından‛ çok bu durumun

yıkıcılığını işaretlemektedir. Erkeğin yönelimi

sonucunda ortaya çıkan kötü durumların

(hüsran) hemen ardından kişisel zaaflarının

üstesinden gelen dindar erkeklerden örnek

verilmekte, iyilik, dinsel ve duygusal olarak

inşa edilmektedir. Bu noktada iyilik, kutsal bir

tutum ve bu tutumun ortaya çıkardığı tutarlı

davranış olarak bütünleyici bir güç olarak

ortaya çıkmaktadır (Weber, 2012).

Yaptığımız çalışmalarda erkeği söz

konusu iyilikten uzaklaştıran insani durumun

nefse dayandırılması ve bu bağlamda nefs

terbiyesine yapılan vurgu, kadınlar arasında

ortak bir yönelim olarak belirginleşmektedir.

On dokuz yıllık eşiyle olan beraberliğini ‚öte-

ki kadın‛ sorunu nedeniyle sona erdiren Me-

lek, ‚işte nefs terbiyesi gerekiyor. O olmadığı

sürece her şey farklı görüş kazanıyor, zaman-

la dünya görüşü değişiyor. Hani başka hadis-

leri öğrenmiyolar çok evlilikle ilgili şeyleri

kılıfa uyduruyolar. Oturmamış, özümsenme-

miş bazı şeyler sonradan açığa çıkıyor‛ ifade-

leriyle dinselliğin kaynağındaki sorunlara

işaret etmektedir. Sosyal aktörün ifadelerinde

dindar erkekle ilgili işaret edilen çok boyutlu

konular vardır. Konuşma metnine göre, bire-

yin kendi tercihiyle dinselliğe adım atması

yeterli değildir, sağlıklı dinî yaşantının deva-

mı için ruhsal bir edim olan nefs terbiyesinin

sürdürülmesi gerekir. Aksi takdirde zaman

içinde dinselliğin sınırları aşınmakta, daha

önce kabul görmeyen yönelimler meşrulaştı-

rılmaktadır. Başka bir deyişle, dini anlama,

yorumlama ve eyleme geçirme biçimleri din-

sellik aleyhine dönüşmektedir. Sosyal aktörün

dindar erkeğin dinselliğiyle ilgili ifadelerin-

deki ‚oturmamış, özümsenmemiş‛ kavramla-

rı ayrıca önem taşır. Buna göre, nefsin istekle-

rine göre davranmanın önemli gerekçelerin-

den biri, dinî konuların erkek aktörün bilişsel

süreçlerinde yüzeysel düzeyde kalmasıdır.

Ancak dindar erkeğin evliliğin on dokuzuncu

yılında böyle bir hataya yönelmesi farklı ge-

rekçeleri de barındırmaktadır.

‚Bi noktadan sonra eşler güzel gel-

memeye başlıyor, tenkit eder oluyorlar. Za-

man içinde etrafa bakıyor, o onu yapmış, o da

yapmış falan kendi nefsini meşrulaştırıyor,

yine başa dönecek olursam nefsine uyuyor

yani‛ (Melek, 56 yaşında) ifadelerinde görül-

düğü gibi, dindar erkeğin diğer kadınlara

yönelimi, din duygusundan bağımsız olarak

öteki kadına yönelen erkeklerle benzer bir

çizgide buluşmaktadır. Bu noktada dindar

erkekten beklenen kemal nokta, nefsin istekle-

rine karşı mücadele ederek onu yenmesi ve

evliliği bozucu etkilere karşı güçlü olmasıdır.

Görüştüğümüz kadınlarda erkeğin kadın

zaafı fıtrat temelli değerlendirilmekte, erkek

bu zaafiyeti yüzünden olmasa da, zaafına

yenilmesi nedeniyle suçlanmaktadır. Kendi-

leriyle görüşülen dindar kadınların dinselliği

yaşamayla ilgili değişen düşüncelerinin arka

planında çoğunlukla bu ve benzer konularda

erkekleri tarafından uğratıldıkları hayal kırık-

lıkları bulunmaktadır.

Ataerkil Aile Yapısı İslâmî Kuralları

Kuşatmıştır

Yaptığımız görüşmelerde, İslâm ideo-

lojisi temelinde yapılan evliliklerde, özellikle

erkeğin ataerkil aile özelliklerinin, bu evlilik-

lerde hüküm ferma olması beklenen İslâmî

kurallara baskın geldiği ve dinselliği kuşattığı

ortaya çıkmıştır.

‚Şimdi aile içinde erkeğin bakışı an-

layışı verdiği değer noktasında kadın değer

görüyo. Sen mesela ne kadar temiz olsan

kıymetli olsan da değer görmediğin noktalar

da olabilir. Herkes kendi frekansındaki in-

sanları çok sever yani seviyeli insanları sevi-

yeli insanlar, görgülü insanları görgülü in-

sanlar... Şimdi bazı yerlerde çok güzel değer

gören kadınlarımız var hatta hak etmedikleri

değeri görenler var, toplumda ben bu kimli-

Page 10: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

74

Fatma Zehra Fidan

ğe büründüğüm günden beri hep saygı gör-

düm her kesimden üstelik dinsizler tarafın-

dan da çok saygı gördüm< Erkeklerin bey-

ninde töre vesayrenin etkili olduğunu düşü-

nüyorum. Bu etkilerle kadının Allah'ın ema-

neti olduğunu bazı yerlerde unutuyolar gibi.

Kültür farklılığı olabilir mizaç ne bileyim

frekans farklılığı, o tamamen ailenin o insa-

nın beynini doldurması... Ataerkil ailenin

insanın beynini yıkaması o insan ne kadar

eğitim görürse görsün. Kadına karşı bu du-

rum, aslında bence erkeği de rahatsız ediyo

çünkü bi taraftan ailesini atamıyo... Adamın

muhabbeti yok değildir çok sevgisi vardır

ama etkiler var ya...‛ (Müge, 52 yaşında)

Katılımcının ifadelerinde, kadına (ge-

line) gerektiği gibi değer vermeyen erkek

ailesinin ‚değer/kıymet bilmez‛ olarak kod-

lanmasına karşın, ailesel etkilerle karısına

gerektiği gibi davran(a)mayan dindar erkeğin

daha yumuşak bir değerlendirmeyle ele alın-

dığı görülmektedir. Sosyal aktör, dindar/ te-

settürlü bir kadın olarak toplumun din dışı

kesimlerince bile kabul görmesine rağmen

eşinin ailesi tarafından kabul görmeyişini

‚seviye ve frekans‛ farklılığına dayandırmış-

tır. Geleneksel kültür normlarıyla bezendiği

anlaşılan erkek ailesini ‚seviye ve görgü ba-

kımından‛ eksik olarak kodlayan Müge, bu

özellikleri taşıyan aile yapısının dindar erkek

üstündeki etkisini çarpıcı bir ifadeyle ‚Ataer-

kil ailenin insanın beynini yıkaması o insan ne

kadar eğitim görürse görsün.‛ imlemiştir.

Bireyin içinde yetiştiği kültürün baskın etkisi-

ne vurgu yapan ve özünde geleneksel top-

lumlardaki toplumsal cinsiyet sorunlarına

dayanan bu ifadeler, aynı zamanda dindar

erkeğin içine düştüğü çelişkili durumları da

ortaya koymaktadır. Sosyal aktöre göre, din-

dar erkek eşinin kıymetinin farkında olmasına

rağmen geleneksel kültür normlarına göre

düşünen ve beğenilerini o merkezde geliştiren

ailesinin değer yargılarını aşamamaktadır.

Geleneksel erkek ailesiyle modern dindar

kadın arasındaki bu uyuşmazlığın temel ne-

denleri açık değildir, ancak net olan, iki taraf

arasında karşılıklı gerginliğin ve dışlanmışlı-

ğın varlığıdır. Bu, kendisini dindar olarak

tanımlamayan ailelerde de sıklıkla görülebi-

len bir durumdur. Ancak konunun bizim için

önemi, söz konusu sorunun dinsellik bağla-

mında ulaştığı noktadır. Son tahlilde, katılım-

cının ‚seviye, frekans, mizaç farklılıkları‛ gibi

çok yönlü kodladığı bu iletişimsel süreç din-

selliğin müdahalesiyle çözüme ulaşmadığı

gibi, sosyal aktörün idealize ettiği dinselliğin

hakiki anlamda ortaya çıkışını da engellemiş

görünmektedir. Geleneksel aile ilişkisi örün-

tüsünde gerçek vazifesini unutmakla itham

edilen dindar erkek ‚emanete sahip çıkma-

yan‛ olarak konumlandırılmış, ailesi kadar

olmasa da dinin gerektiği gibi yaşantıya

dökülememesinden sorumlu tutulmuştur.

Bu örneklerden yola çıkarak, gelenek-

sel kültüre dayalı aile yapısı başta olmak üze-

re, farklı ailesel özelliklerin dinsel yeniden

inşayı zorlaştırdığını söylemek mümkündür.

Dindar Erkek İslâm İnancını Kulla-

narak Dindar Kadını İstismar Etmiştir

Araştırmada, özellikle 80 kuşağındaki

İslâmcı kadınların dindar erkeklerle ilgili

olumsuz düşüncelere ve kırılgan duygulara

sahip oldukları gözlenmiştir.

‚Yani yakın çevreme baktığım za-

man onların da öyle olduğunu görüyorum.

Yakın çevremdeki arkadaşlarıma baktığım

zaman erkeklerin İslâmiyeti koz olarak kul-

landıklarını kendi yorumladıkları şekilde

ama (vurgulu ifade) kendi yorumladıkları

işlerine geldikleri gibi anladıkları şekilde

kadınları istismar ettiklerini düşünüyorum.

Kadınların bu konuda daha iyi niyetli olduk-

larını düşünüyorum daha samimi olduklarını

düşünüyorum, erkekler içerisinde de mu-

hakkak vardır ama yüzdeliğe vurduğumuz-

da erkeklerin bu konuda kadınları istismar

ettiğini düşünüyorum< Yani işlerine öyle

geliyor (vurgulu tekrar). Kendilerini yetişti-

rememişler bu konularda da çok bilgi sahibi

değiller kaba kuvvete başvuruyolar. Kaba

kuvvet derken ille dayak falan demiyorum

erkeklik hegemonyası var onu baskı olarak

kullanıyolar. Ama bu toplumda da bu kabul

görmüş bişey bu konuda da çokça zorlanmı-

Page 11: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 75

yolar açıkçası, zaman ve zemin buna mü-

sait.‛(Sermin, 50 yaşında)

80’li yıllardaki başörtüsü yasağı ne-

deniyle üniversite tahsilini son sınıfta bırakan

Sermin, evliliğinin onuncu yılında tahsilini

tamamlamış ancak çalışma hayatına atılama-

mıştır. Kimlik sunumunu ‚dindar bir erkek‛

olarak yapan erkeklerin geleneksel kültür

normlarını dinselleştirerek kadınlara dayattı-

ğını savunan bu konuşma metni, ataerkil top-

lum yapısındaki kadın sorunlarına işaretlerle

doludur. Ataerkinin dini kullandığını ve ken-

disini dayatırken dinsel kurallara sığındığını

iddia eden sosyal aktör, düşüncelerini ifade

ederken yalnızca bireysel yaşantısına dayan-

mamakta, dindar ailelerde şahit olduğu bazı

durumlardan hareketle de tezini savunmak-

tadır. Daha önce belirttiğimiz gibi, Sermin,

‚dindar olmayan ancak dini yaşamaya talip

olan‛ bir erkekle evlenmiş, evliliğinde bu

adanmışlığına beklediği cevabı bulamayarak

içsel mücadelesine yönelmiştir. Katılımcının

kendi deneyimlerindeki ataerkil sömürüyü

betimlemesi araştırmanın odağından uzakça

dursa da, tanıklık ettiği dindar ailelerdeki

davranış örüntüsü önem taşımaktadır. Dini

yaşamaya yönelen kadınların erkeklere göre

‚daha samimi ve iyi niyetli‛ olarak kodlandı-

ğı konuşma metninden, kadınların dinsellik-

lerini yaşamak uğruna kendilerinden daha

fazla ödün verdiklerini, bundan gocunmadık-

larını çıkarmak mümkündür. Buna göre, din-

dar kadınlar dinleri uğruna evlilik öncesinde

eğitim hayatlarını ve sosyal statülerini feda

etmişler, evlilikleri süresinde de gerek evlili-

ğin devamı gerekse dinsel duygunun bir

uzantısı olan nefs terbiyesi için istemedikleri

pek çok duruma uygun davranmak zorunda

kalmışladır. Görüşmenin tamamına yayılan

bu ifadelerden sonra İslâmcı kadınlar için

yapılan betimleme onların dini yaşamaya

yönelik daha safi niyetlere sahip kişiler oldu-

ğudur. Dindar erkeklerin dini ‚kendi işlerine

geldiği gibi‛ yorumlayarak kadınlara dayattı-

ğını savunan Sermin, bu yönelimdeki erkeğin

bilgi birikiminin yeterli olmadığı, bu bağlam-

da şuurlu dindar kadınla baş edemediği için

kapıldığı yetmezlik duygusunu şiddete (kaba

kuvvet) başvurarak kapatmaya yöneldiği

düşüncesindedir. İfadelerini şiddetin psikolo-

jik yönüne yaptığı vurguyla belirginleştiren

katılımcı, toplumda kabul gören erkek üstün-

lüğünü de vurgulayarak ataerkil düşünce

sisteminin yaygınlığına, gücüne ve din dışılı-

ğına işaret etmektedir. Katılımcının ifadele-

rinde, dindar erkeklere ve bahse konu kadın

istismarına zemin hazırlayan toplumsal yapı-

ya karşı derin öfke ve eleştiri belirgin şekilde

ortaya çıkmaktadır.

İslâmcı feminist savların en temel ar-

gümanlarından biri, İslâm toplumlarında

kadını ikincilleştiren din yorumlarının gele-

nek kaynaklı olduğudur. Buna göre dinin,

araştırma konumuzla ilişkili olarak İslâm’ın

kadını aşağılayan veya ikincilleştiren her

hangi bir iddiası yoktur; günümüzde tezahür

eden tablo ataerkil kültürün din kılıfına geçi-

rilmiş halidir. Konuyla ilgili önemli değerlen-

dirmeleri bulunan Tuksal, Garudy’nin ‚Erkek

hâkimiyetine dayalı 6000 yıllık ataerkil top-

lum yapısından bu yana, insanlık kadın boyu-

tu yönünden kötürümdür‛ (aktaran Tuksal,

2000: 191) cümlesinden de esinlenerek,

Kur’an’ın pedagojik bir yöntemle başlattığı

ıslah hareketinin pek çok alanda başarıyla

uygulandığını, ancak özellikle kadınlarla

ilgili konularda hikmetten nasipsiz cahilî önyar-

gılar karşısında önemli bir aşama kaydede-

meden kesintiye uğratıldığını savunmaktadır.

Tuksal’ın bu iddiasını kendi deneyim-

leri bağlamında farklı argümanlarla savunan

bazı katılımcılar, son dönem dindarlık anlayı-

şında önemli ölçüde kadın istismarı olduğunu

vurgulamışlardır.

‚Evvelki hayatımda da sömürünün

her çeşidine karşıydım ben... Oldum olası

karakter olarak imanını sömürcekse Allah

rızası adına senin üstünde hegemonya kura-

caksa oralarda uyanık olmak lazım. Biz onla-

rı görmedik dolayısıyla hayatımızın önemli

bi kısmı bu şeylerle geçti< Sömürüldüm<

Hem öyle... Yani öyle hissediyorum bi nok-

Page 12: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

76

Fatma Zehra Fidan

tada ama artık öyle değilmiş sana verilen

hakkı sen sonuna kadar kullanıcaksın. Haya-

tının o karesini çalıyolar ‘rıza’ deyip... Evet

inancını... Bizim uyanık olmamız gerek. As-

lında biz hatalıyız hayatını niye veriyosun

ki? Hayatı sana verene hayatını ada. Bu ne-

dir? Bu, doktora şunu demek oluyo, bi mes-

leğin var doktorluk onu bırak sen git hasta-

bakıcılık yap veya git yerleri süpür... Burala-

ra karşı çok dikkatli olmak lazım. Hayat hak-

kını bize hayatı verene karşı kullanmamız

lazım.‛(Müge, 52 yaşında)

Müge’nin ifadelerindeki öfke öncelik-

le kendisine yönelmiştir. Çok kadınla beraber-

liği dinle meşrulaştıran eşinden boşanan katı-

lımcının, evlilik sürecinde maruz kaldığı tu-

tum ve davranışları sömürü olarak kodlaması

önemlidir. İstemediği bir yaşam tarzına (ku-

malı evlilik) kutsala dayanarak (Allah rızası)

ikna edilmeye çalışılan, bu süreçte ekonomik

bağımlılığı sonuna kadar istismar edilen Mü-

ge, hayatının bir kısmının ‚çalındığını‛ iddia

etmektedir. Kendi uyanık olmayış halini sor-

gularken sorunun yaygınlığına işaret eden bir

yönelimle biz zamirini kullanan sosyal aktör,

Müslüman kadını kendi hakları ve adanmışlık

yönelimiyle ilgili bir farkındalığa davet et-

mektedir; farkındalık seküler bir özellik taşı-

maktan çok dinseldir. Bu ifadelerde dine/

İslâm davasına adanmışlık halinden çok bu

yönelimdeki eksen kaymasına işaret var gibi-

dir. Buna göre dindar kadın, dinselliğini en

ideal şekilde yaşamak için pek çok şeyden

vazgeçerek adanmışlık hali sergilerken aslın-

da belli ölçüde haktan kaymış, erkeğ(in)e

adanmıştır.

Kadın üstündeki erkek istismarının

dile getirildiği her iki konuşma metninde de

vurguyla kullanılan hegemonya kavramı, er-

keklerin kadınlar üstündeki üstünlüğüne ve

baskısına işaret etmesi bakımından feministler

tarafından sıkça kullanılan argümanlardan

biridir. Ancak katılımcının, dindar kadınların

üstünde kurulan dindar erkek hegemonyası-

na karşı güçlü olunması ve kendilerine verilen

hakların kullanılması gerektiğine dair ifadesi-

nin temelinde feminist düşünce değil dinsellik

bulunmaktadır. İslâm dininde sömürünün her

türüne karşı siper alınabilecek haklar ve silah-

lar bulunduğunu söyleyen Müge, özünde bu

haklara sahip olan dindar kadınların genel

olarak bunları kullanmadığına işaret etmekte,

konuyla ilgili hemcinslerini şuurlu olmaya

davet etmektedir. ‚Hayat hakkının hayatı

verene adanması‛ güçlü tavsiyesiyle noktala-

nan ifadeler, görüldüğü gibi kadınların din-

sellik noktasından uzaklaştığını değil ona

daha fazla yakınlaştığını göstermektedir.

Öteki kadın sorunu nedeniyle eşinden

ayrılan Melek’te de yaşadığı deneyimlerden

ötürü dinsel olandan uzaklaşma değil daha

çok dine yönelme hali tespit edilmiştir.

‚Hamdolsun benim görüşümde bi

değişiklik olmadı. Ağladım üzüldüm hala

bazen psikolojik şeyler yaşıyorum. (<) İşte

şimdi de atlamış bitmiş değil ama hiç aklıma

gelmiyor. Hatta zaman zaman üzülüyorum.

İlk tepkisi insanın sabrını ölçermiş ya, niye

ağladım niye üzüldüm diye üzülüyorum,

bubi imtihandı sonuçta. Sonra dönmeye kalk-

tı, işte çevremdekiler affetmenin sevabından

falan bahsedip ‚affet‛ dediler ama ben af-

fetmedim. Bu da benim gurur şeyim olabi-

lir.‛(Melek,56 yaşında)

Aldatılan kadınların nerdeyse tama-

mında görülen duygusal deformasyon Me-

lek’in deneyiminde eski etkisini kaybetse de

varlığını sürdürmektedir. Yaşadığı deneyim-

lerden sonra dinsel olanı suçlamak veya on-

dan uzaklaşmak yerine dine daha çok bağla-

narak hayata tutunma yolunu seçen sosyal

aktör, öteki kadınla ilgili sorunlara karşı ver-

diği ilk tepkiyi sorgulamakta, bu bağlamda

kendisini insanî kemal noktasından uzak kod-

lamaktadır. Sosyal aktörün, tabi olduğu

dergâhın eğitim yöntemleriyle iç dünyasını

geliştirme yoluna gitmesi, Weber’den (2012)

mülhem ‚kişisel mükemmelleşme yoluyla

kurtuluşa erme‛ izleğinde değerlendirilebile-

cek bir yönelimdir.

Araştırmaya katılan kadınlara göre,

on yıllar öncesinde inşa edilen dindar erkek

prototipi gündelik dinsel yaşamda karşılığını

bulmamıştır.

Page 13: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 77

‚(<) İnanan bi erkek...(vurgulu ifa-

de) Hiçbir zaman asla ve asla (vurgulu ifade)

başka bi alternatif görmedik ama şu boyutu

bilmiyoduk, insanlarda nefis olduğunu...

Kondurmuyoduk kendilerine yenilebilecek-

lerini kusurlu olabileceklerini... Bizim gözü-

müzde melekleşmişlerdi. Kendimiz nasılsak

öyleydi ama öyle değil işte (vurgulu ifade)...

Aslında kötü değil, hatası kötülüğünden

değil, insan<‛(Müge, 52 yaşında)

İslâmcı kadınların dindar erkeklerin

kadın zaaflarıyla ilgili duygu ve düşüncelerinin

çarpıcı bir özeti olan bu konuşma metni, İslâm

davası için yola koyulan kadınların erkek/ eş

temelli hayal kırıklıklarının önemli gösterge-

lerinden biridir. Aldatılma, temeline ‚İslâm

davası için yaşama ve mücadele etme‛ ideali-

nin konulduğu evliliklerin sona ermesinde en

etkili sebep olmuş, beraberinde ekonomik

bağımsızlığın gerekliliği gibi modern sorunla-

rı getirmiş, böylece İslâmcı kadın için yıllar

öncesinde ötelenen iş/ meslek ve çalışma ko-

nuları kadın için en hayati meselelerden biri

haline gelmiştir. Öncesinde ‚melekleşmiş‛

olarak nitelendirdikleri dindar erkeklerin

insani zaaflarını zaman içinde anlama yoluna

giden veya buna mecbur kalan İslâmcı kadın

aktörler, yıllar öncesinde arkasına sığındıkları

gerçek dinsel yaşam ve ideal evlilik zırhların-

dan çıkıp modern toplum dünyasının gerçek-

lerine uyanmışlardır. Bu bağlamda güçlenme,

kadınların en çok vurgu yaptıkları bir gerekli-

lik olarak kodlanmış, kavramın içeriği yalnız-

ca dinsel değil sosyo ekonomik realitelerle de

doldurulmuştur.

Geleneksel Yapının Tahakkümünü

Kırmada İslâm İnancı ve Kadının Sosyo-

ekonomik Durumu Başat Etkidedir

Araştırmaya katılan kadınlardan yal-

nızca biri (Hülya, 42 yaşında), gündelik dinsel

yaşamda etkin olan geleneksel tahakkümün

kırılmasında İslâmî bakış açısının ve kadının

sosyo-ekonomik durumunun başat etkiye

sahip olduğunu savunmuştur. Evliliğindeki

temel problemlerin kültürel unsurlardan kay-

naklandığını söyleyen Hülya, bağlandıkları

dinin bu sorunları çözmede işlevsel olduğu-

nu, ancak kadının sosyo-ekonomik durumu-

nun problem çözmeye en az onun kadar katkı

sağladığını ifade etmiştir.

‚(Eşim) doğulu< Çocukluğundan

beri kardeşleriyle de öyle benim kayınpede-

rim, evi de idare eden o, çocuklarına da öyle

olmasını istedi. Benim eşim ilk evlenen çocu-

ğu dolayısıyla böyle bi baskı kurma vardı

üstümüzde. Ben de bunun İslâmî olmadığını

ifade ettim. Böyle bi hakkı olmadığını bize

bizim hayatımızı yönlendirme gibi bi hakkı

olmadığını söyledim. Bunun İslâm’a dayan-

madığını kültürel olduğunu söyledim. Biz bi

gün bildiğimiz bi İslâm aliminin bi yazısını

okuduk. Yazıyı okuduğumuzda ‚ana babala-

rın istekleri değil ihtiyaçları İslâm’da esastır‛

şeklinde bi hüküm vardı orda. (...) İşte biz o

yazıda daha sonra başka kaynaklardan bak-

tığımızda tabi ana baba başımızın tacı, istek-

leri bizim için özellikle vazife noktasında

değerlendireceğimiz şeyler ama isteklerin bi

sınırı var bi aileyi özellikle huzursuz edicek

şekilde isteklerin İslâm’a göre bi hakkı

yok<‛ (Hülya, 42 yaşında)

İzmir’li olan, dindar ve demokratik

bir ailede yetişen Hülya böylesi bir yaklaşımı

kabul etmemiştir. Sosyal aktörün problem

çözmede eşine yaklaşımı stratejiktir. Hülya

eşine temel amacının ‚İslâm’ın istediği bir

hayat tarzını ikame etmek‛ olduğunu, eğer

varsa, yanlış yönelimlerinden hemen vazge-

çeceğini vurgulamıştır. Hülya’nın eşi, gele-

neksel kültürün bir ürünü olmasına ve onu

benimsemesine rağmen karısının itirazına çok

yönlü bakabilmiş ve objektif tavır alabilmiştir.

Aile bütünlüğünü sağlamada ulaşılan

bu başarının arka planında dinsel duygu ve

bağlılıktan başka nedenler var mıdır? Kadının

yüksek eğitimli ve çalışan olması problem

çözmede işlevsel midir?" soruları araştırma

sorunsalının analizi için

‚Kesinlikle, çünkü sadece benim

eşim değil< Ben bence genel olarak erkekler

kadını güçlü ve ayakları üstünde durur gör-

düğünde saygısı artıyor ve ona belki bi kısım

Page 14: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

78

Fatma Zehra Fidan

kültürden gelen başka bir kısım tutumları

sergilemiyor. Hani beni eşimin başta da aile-

sine karşı savunmasında bile İslâmî kriteri

ortaya koyup çözmemizde bile yine biraz

beni güçlü görmesinin etkin olduğunu düşü-

nüyorum. (Hülya, 42 yaşında)

İslâm inancından bağımsız olarak dü-

şünüldüğünde de pek çok ailesel sorunlara

neden olabilecek olan erkek ailesinin gelenek-

sel tavrı, çok sık rastlanmayan bir yöntemle

çözülmüş görünmektedir. Katılımcının ko-

nuyla ilgili yaklaşımı çok yönlerden problem

çözücüdür; erkeğe ve erkek ailesine yönelik

baskıcı anlamlar içermemektedir. Hülya önce-

likle en temel kaygısının ‚dini doğru yaşa-

mak‛ olduğunu muhatabına bildirmiş, doğru

bildiği yanlışlıklarından dönme sözü vererek

çözüme yönelmiştir. Ayrıca, eşlerin ortak

kanaat ettikleri İslâm alimleriyle istişare6sonu-

cunda ortaya çıkan dinsel yorumlar kadının

yaklaşımının haklılığına dinsel temel sağla-

mıştır. Ancak sosyal aktörün bu sorunun çö-

zümünde odak noktaya koyduğu asıl etken,

sahip olduğu dinsel bilgi donanımının ve

ekonomik özgürlüğün yanında eşine karşı

ortaya koyduğu güçlü tavırdır. Sosyal aktörün

sahip olduğu güç, kuvvetli bir inançla bağla-

nılan dinsel ideolojiye ait bilgi donanımı, yük-

sek eğitim ve devamında gelen ekonomik

bağımsızlık gibi durumların hepsini içeren bir

kimlik inşasına dayanmaktadır. Bir batı ken-

tinde yetişen ve dinselliği eşi tarafından da

kabul gören dinsel metinlere dayanarak içsel-

leştiren bir kadının, din tarafından ortaya

koyulan temel tavsiyelerden çıkarak gelene-

ğin kurallarına uygun davran(a)mayacağı net

fikrini muhataba ulaştırmasını mümkün kı-

lan, bu güçlü kimlik inşasıdır.

Konuyla ilgili aynı düşünceyi taşıyan

Nur, evlilik hayatındaki sorunları Hülya ka-

dar bilinçli karşılayamamış, uzun bir süre

kendisiyle aynı ideolojiyi taşıyan eşinin kötü

6 ‚Meşveret etmek, fikir danışmak, müşaverede

bulunmak‛ (Yeğin, 1983:299) anlamına gelen istişare,

dinsel grupların dinselliği ikamesinde başvurduğu

önemli bir yöntemdir (Fidan, 2015).

muamelelerine maruz kalmıştır.

‚(Ekonomik gücün etkisi) var tabi

yani şöyle, o bana güç verdi. Hani ben çalış-

masaydım bi mesleğim bi gelirim olmasaydı,

sonrasını göze almasaydım masaya yumru-

ğumu vuramazdım. Vurmadan da düzel-

mezdi< Öncesinde biz öğrenmişiz itaat et,

ses çıkarma uyumlu ol falan filan. Mıy mıy

mıy mıy adamın karşısında eziksin. Meğer

adam bunu istiyomuş masaya yumruğun

vurulmasını istiyomuş< Adam zevk alıyo ya

ben bağırdığımda< Ama dediğim gibi geli-

rim olmasaydı boşanmayı göze alamasaydım

öyle bağıramazdım mıymıy giderdi, giderdi

ve düzelmezdi. Yani benim anladığım şu,

erkek karşısında güçlü bi kadın görmek isti-

yo kardeşim, bu kadar!..Gücünü ona göster-

men gerekiyo ama ben bunun sadece çalış-

mayla olacağını düşünmüyorum, mesela hiç

çalışmadığı halde kocasına sözünü dinleten

kendisine saygı duyduran çok kadın var ama

ben cesaret edemezdim yani öyle giderdi<‛

(Nur, 42 yaşında)

Dindar kadının modern hayata ek-

lemlenmesinin en önemli dayanaklarından

biri haline gelen ‚güç kazanımı‛, Nur’un ifa-

delerinde kişisel bir zorunluluğa dönüşmüş-

tür. Modern bir aile kültüründen dini en iyi

şekilde yaşama idealine evrilen geçmiş yaşan-

tısında öğrendiği dinsel tavsiyeleri eleştirel bir

dille öteleyen sosyal aktörün ifadeleri, dinsel

algının kadını ikincil ve ezik bir konuma soka-

bileceğinin işaretlerini taşımaktadır. Kadınla

ilgili İslâmî yorumlarda öne çıkan itaat, kav-

ramın anlamına içkin olarak kadının erkek

karşısında alt konumda olduğunu kabul et-

meye dayanmaktadır. Zayıfın güçlü-

ye,alttakinin üst konumdakine göstermesi

gereken bir tavır olan itaat, bir taraftan dinsel

bir kural, diğer taraftan da evliliğin devamı-

nın sağlanmasında pragmatik araçsallığıyla

belirginleşmektedir. Kendi güç gösterisinden

(masaya yumruğunu vurmak) çok eşinin bu

tavra gösterdiği tepkiyle ilgili şaşkınlığını

gizleyemeyen Nur, erkeğine bağımlı olmadan

da yaşayabileceğine dair gücünü ortaya koy-

duktan sonra sorunlarını büyük ölçüde çöz-

Page 15: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 79

müştür. Sosyal aktör, saygı duyulan ve sözü-

ne itibar edilen bir kadın olmayı bütünsel

olarak ekonomik özgürlüğe dayandırmasa da

kendi deneyiminde ekonomik bağımsızlığın

sağladığı güç ve cesaretin göstergesi olmuş-

tur.

Evlilik Yaşamında İslâm’ın Gerek-

tirdiği Gibi Yaşayamamak Karşılıklı Bir

Eksikliktir

Katılımcılardan ikisi ise modern

toplumda dinin yaşanmasındaki eksikli-

ğin kadın veya erkek değil insan temelli

olduğunu savunmuştur. Modern toplumda

dinsel yaşamın yeniden inşasının bütünsel bir

problem olduğunu söyleyen Ayfer, aynı ideali

paylaşarak evlendiği eşiyle yaşadığı sorunları

öz eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmekte-

dir.

‚Bize zor gelse de dinin istediğini

seçmek... Her zaman yapamıyorum ben ama

mücadele içindeyim yani Allah'tan yardım

istiyorum. Dinimin dediğini yapmak istiyo-

rum ama şeytanım güçlü... Geçmişten gelen

bilinçaltında modeller var yani aile modelleri

var onları böyle pırt diye söküp atamıyosu-

nuz. (<) Evet ben bunu ilk yıllarda hissetmi-

yodum doğrusunu söyleyim. Biz Efendimizi

sadece kısmen tanımışız o dönemde sadece

irşat cihat... O yönünü daha çok dinlemişiz

özümsemişiz. Efendimizin bi insan olarak

ailesine muamelesi... Benim eşim de mesela

geçmişten dindar birisi o da o noktalara dik-

kat etmemiş. Halbuki Efendimiz bi aile reisi,

bi baba... Bilgi eksikliğimiz varmış bu konu-

da. Kişiliğimize göre, ailemize göre hareket

ettiğimizin farkında değilmişiz.‛ (Ayfer, 42

yaşında)

Katılımcının kullandığı şahıs zamiri

(biz), dinsel yaşamın inşasının genel zorluklar

içeren bir süreç olduğunu işaretlemektedir.

Bu genel soruna içkin olan bireysel durumu-

nu birinci tekil şahıs zamiriyle imleyerek or-

taya koyan sosyal aktörün, gündelik yaşamın

farklı güzergâhlarında dinin gerekliliklerini

yapmakta zorlandığı, bu zorluğu aşmak için

kendisiyle mücadele ettiği anlaşılmaktadır.

Ailesel kazanımların derinliğine yapılan vur-

gu, geçmiş yaşam deneyimlerinin dinsel ye-

niden inşayı zora sokan bir güce sahip oldu-

ğunu ortaya koymaktadır. İslâm peygamberi-

nin Müslümanlar tarafından gerektiği gibi

anlaşılmadığı öz eleştirisi, aynı zamanda ilk

gençlik dönemlerinde peşinden gidilen dinsel

ideolojinin tek yönlü içselleştirildiği, takipçi-

ler tarafından bütünsel olarak ele alınmadığı

eleştirisini de ihtiva etmektedir. Sosyal aktö-

rün bu eleştirel süreçte kendi dinselliğiyle

yüzleşmesi ve dinsel olanı deneyimlediğini

zannederken bireysel özellikleri ve toplumsal

etkileri kapsayan kişilik özelliklerine göre

yaşadığının tespiti, farkındalığı yüksek bir

bilinç durumunu göstermektedir. Eleştirel

değerlendirmeleri sonucunda idealize ettiği

dinsellikle ilgili yeni kazanımlara ulaştığı anla-

şılan sosyal aktör, konuyla ilgili eşini suçla-

mamakta veya onu kendi karşısında konum-

landırmamakta, aksine idealize edilen mü-

kemmelleşme sürecinde onunla birlikte oldu-

ğu duygusunu öne çıkarmaktadır. Katılımcı-

nın, dini yaşayamamakla ilgili bireysel eleşti-

rini birinci tekil şahısla yaparken, bireylerin

bilinçaltı modellerinin dışına çıkamayarak

dine uygun yaşayamama problemiyle ilgili

ifadesini genelleştirmesi önemli ipuçları ba-

rındırmaktadır. Buna göre, dinsel kimliğin

yeniden inşasıyla ilgili bütünsel sorunlar var-

dır, bunlar genellikle kültürel arka plana da-

yanmaktadır. Bu sorunların çözümü ise mo-

dern toplumun bilimsel argümanlarıyla değil,

idealize edilen asırda olduğu gibi,dinsel otori-

teye (peygamber) uymakla mümkündür.

İslâm İnancı Problem Çözmede İş-

levseldir

Evliliklerini karşılıklı sevgi ve saygı

temelinde kuran, dinsel yaşantıya eşiyle bir-

likte giren kadınlar İslâm’ın her türlü sorunu

çözmede işlevsel olduğunu savunmaktadırlar.

‚Eşim hayatı boyunca bi cam bebek

gibi beslenmiş korunmuş hizmet edilmiş bi

adam< Bencil tarafları vardı ama bana karşı

değildi. Diğer insanlara karşı bencildi kendi

sınırları vardı< O benden bi ay sonra nama-

Page 16: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

80

Fatma Zehra Fidan

za başladı, bu adamcağız her geçen gün ev-

rim geçirdi. (<) din dönüştürdü<(vurgulu

ifade)‛(Rahime, 36 yaşında).

Konuşma metni, karşılıklı sevgi teme-

linde kurulan bir ilişkide aktörlerin dine yö-

nelimlerinin sağladığı kazanımlara vurgularla

doludur. Bu yönelimde tarafların dinsel ola-

rak birbirlerinden büyük beklentileri olmadığı

açıktır, yeni başlanılan bu yaşam şekli birlikte

öğrenilmektedir. Bu süreçte, dinselliğin eşin-

de her daim olumlu değişimler meydana ge-

tirdiğini söyleyen Rahime, evliliği paralelinde

güçlenen dinselliğinin evliliğine olduğu kadar

bireysel ve toplumsal yaşamına da katkı sağ-

ladığı düşüncesindedir.

Araştırmada, sevgi ve saygı temelli

evlilikler kuran, dinselliği eşiyle birlikte de-

neyimleyen katılımcıların kültürel etkenlerle

ortaya çıkan bazı sorunları sevgi temelinde

uyum davranışı göstererek çözmeye yönel-

dikleri görülmüştür. Bu kadınlarda gündelik

yaşamın farklı kategorilerinde dinselliğin

deneyimlenmesiyle ilgili erkek odaklı prob-

lemlere ve hayal kırıklığına rastlanmamıştır.

Bu durum, tarafların birbirleriyle ilgili dinsel

beklentilerinin az oluşuna veya olmayışına

bağlı olabileceği gibi, duygusal süreçlerdeki

yoğunluğun problem çözücü etkisini de gös-

terebilir.

Dinî Gelenek Tarafından Belirlenen

Toplumsal Cinsiyet Rolleri Kadının Gelişi-

mini Engellemiştir

Araştırmada, dindar erkeklerin din-

dar kadınlara ilişkin beklentilerinin moderni-

tenin dayattığı değerler bağlamında değiştiği

ortaya çıkmıştır. Buna göre, İslâmcı kadın

aktörler erkeklerinin gözünde ilk zamanlar-

daki sosyal etkilerini kaybetmişler ve sıradan-

laşmışlardır. Ramazanoğlu’nun (2008), dindar

erkeğin zaman içinde ‚İslâm mücahidesinden

sıradan ev kadınına‛ dönüşen karısını esas

kadın olmaktan çıkardığı, sosyal yaşamın fark-

lı kategorilerinde aynı mekanı paylaştığı teset-

türsüz kadınların esas kadına dönüştüğüyle

ilgili ifadeleri de bu savı desteklemektedir.

‚Öyle bi sürü tanıdığım var, üniver-

site mezunu olmasa da belli bi din görüşü

var eşiyle öyle evlenmiş. Belli bi süre sonra

kadın çoluk çocuğa karışıyo kocası zamanla

beğenmiyo belki. Hani adam zamanında

annesinin seçtiği veya birilerinin önerdiği

dindar kızla evlenmiş zamanında ses çıkar-

mamış kabul etmiş ama sonradan kızı be-

ğenmiyo hani adam karısını beğenmiyo kü-

çük görüyo aşağılıyo falan< (Aysun, 42 ya-

şında)

Bu noktada Kandiyoti’nin (2010) re-

formcu Osmanlı erkekleri için sorduğuna

benzer şöyle bir soru makul olacaktır: Asr-ı

Saadet hayaliyle kendi ideolojilerine uygun

kadınlarla evlenen dindar erkeklere ne olmuş-

tur da zaman içinde kadınlarla ilgili talepleri

değişmiştir? Bu soruyu cevaplandırmanın

güçlüğü ortadadır ve kesin sonuçlara erkek-

lerle yapılacak araştırmalarla ulaşılabilir. An-

cak dindar erkeğin konuyla ilgili taleplerinin

bir başkaldırıdan çok dinsel ideolojinin yön-

tem değiştirmesi olarak belirginleştiğini söy-

lemek mümkündür. Çünkü İslâmcı erkek

aktörler dinsel inançlarından ve İslâm davası

için mücadele etme isteklerinden vazgeçmiş

değillerdir, Osmanlı aydınları gibi dinsel sis-

teme bir karşıt duruş geliştirmemişlerdir.

Onlar, dinselliğin modern toplum yaşamına

uygun biçimlere evrilmesi taraftarıdır ve bu

taraftarlık kadınlarla ilgili önemli bir değişimi

öngörmekte, bu değişimin kadınlar tarafından

benimsenmesini ve içselleştirilmesini bir hiz-

met nosyonu olarak kodlamaktadırlar.

Bu noktada, İslâmcı kadın aktörleri

düşünce değişimine sevk eden dindar erkek

tavrının arka planı biraz daha netleşmektedir.

Araştırmaya katılan -özellikle 80 kuşağındaki-

kadınlarda ortaya çıkan duygusal yapı bozum

çok boyutludur. Bir zamanlar aynı davaya baş

koydukları, yalnızca dindar olma özellikleri

sebebiyle kendilerine eş kabul ettikleri erkek-

ler, davanın yürütülmesi sürecinde bir kayıp

yaşamamışlardır. Oysa kadınlar İslâm davası

uğruna okullarını, mesleklerini terk etmiş,

ideallerini gerçekleştirmek için aynı zamanda

dava arkadaşları olan dindar erkeklere kendi-

lerini emanet etmişlerdir. Gençliklerinin en

verimli zamanında bütün sosyal kazanımları-

Page 17: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 81

nı çoğu kere ailelerine rağmen feda eden bu

kadın aktörler kendi zekâlarının ve kabiliyet-

lerinin farkındadır. Ancak zaman içinde evri-

len dindar erkeğin zihninde bu zekâ ve kabi-

liyetleri görünmez olmuş, bir zamanların

saygın İslâm mücahideleri silik ev kadınlarına

dönüşmüşlerdir.

Kadınların Eve Kapatılması Bir Ha-

taydı

‚(Kadın) kesinlikle olması gereken

yerde değil yani şey var algılamada basit

hatalar yapılıyo diye düşünüyorum bi Hz.

Hatice örneğini hiç... Onları yeterince tanı-

madığımız için galiba. Hazreti Hatice n'ap-

mış ticarette de annelikte de önde olmakta da

çok başarılıydı. Biz hani sanki günahlardan

korunmak adına içerde durmayı tercih etmi-

şiz. İşte okumayı... Eğitim hayatında da çok

geriye düşebilmişiz< Kadınlar keşke evdey-

ken çocuklarını iyi yetiştirmeye yönelik dolu-

lukta olsaymış, o da olmadı. Ev işleriyle oya-

landı boş işlerle malayani işlerle oyalandı

ama hakkını vere vere çocukları da çok do-

nanımlı yetiştiremedik.‛ (Nilgün, 42 yaşında)

Nilgün’ün ifadeleri, modern toplum-

da inşa edilmek istenen dinsel kimlik ve buna

bağlı olarak ortaya çıkması hedeflenen top-

lum düzeni konusunda ulaşılan düşünsel

noktayı göstermektedir. Katılımcının Asr-ı

Saadet döneminin kadın figürlerine dayana-

rak yaptığı temellendirme, dinsel olanın eleş-

tirisinden çok onun yanlış yorumlandığı yö-

nündedir. 90’lı yıllarda dinsel yaşantıya giren,

2000’li yılların dinsel yaklaşımıyla yeniden

kimlik inşasını gerçekleştiren, modern top-

lumda ‚dine hizmet edebilmek‛ için tesettü-

ründen vazgeçen sosyal aktör, 80’li yıllardaki

eve kapanma/ sosyal kazanımlardan feragat

etme düşüncesini eleştirirken, bu minvalde

yapılan fedakarlığın hareket noktasına uygun

sonuçlara ulaşmadığını savunmaktadır. Nil-

gün’ün, toplumsal yaşama aktif şekilde katıla-

rak dini yaşamanın inzivaya çekilmekten

daha önemli olduğuna yaptığı vurgu, adan-

mışlık misyonuyla ortaya çıkan kimlik inşası-

nı güçlendirmekte, tesettür sorunu yüzünden

eve kapanan dindar kadın aktörleri hakiki

dinsel olandan uzak bir noktada konumlan-

dırmaktadır. Nilgün’e göre, dinsel kaygılarla

(tesettür) sosyal yaşamın farklı kategorilerin-

den çekilen dindar kadın, iddia ettiği gibi

sağlam nesiller yetiştiren bir anne olarak yerini

dolduramamış, boş (malayani) işlere dalarak

vakit ve itibar kaybetmiştir. Katılımcı, teset-

türden vazgeçmeyerek okulları öğretmenle-

rin, hastaneleri doktorların boş bıraktıklarını,

böylece önemli bir görevi (dinsel hizmet)

akamete uğrattıklarını savunmaktadır. Nil-

gün’e göre bundan daha acısı, İslâm adına

yaşadıklarını iddia eden bu kadınların boş

bıraktıkları yerleri evlerindeki annelik ve ka-

dınlık rolleriyle de telafi edememeleridir.

Katılımcının ifadelerinde sosyolojik olarak

önem taşıyan sağlamlık ve boşluk, İslâm ideo-

lojisine sahip bireylerin yeni bir toplumun

inşasında üstlendikleri misyonun mahiyetini

gösteren dikkat çekici kavramlardır.

İslâmcı kadın aktörlerin bazı dinsel

kuralları hiçe sayarak sosyal yaşamda yer

alışını ‚bozulma ve çözülme‛ olarak nitelen-

diren katılımcımız ise bu durumdan dindar

erkekleri sorumlu tutmaktadır.

‚Allah erkeği yarattı ve sonra kadını

yarattı, kadını ona imtihan olarak onu yarat-

tı. Kadın ikinci olarak yaratıldı. Önce erkek

zikrediliyor. Erkek bu imtihanı kaybettiği

için kadın da bozuluyor yani bozulma erkek-

ten başlıyor. Kadının bu denli bozulmasında

erkeğin kadın zaafı var bence. Kadını zorda

bırakıp onu kötü yanlış yollara sevk eden

bence erkektir< Kadının dünyevileşmesinin,

önceki tevessül etmediği şeylere başvurma-

sından erkek sorumlu.‛(Elif, 53 yaşında)

Konuşma metninde, dinde erkeğin

üstünlüğüne yapılan vurgu aynı zamanda

onun kadınla ilgili sorumluluğunu da içer-

mektedir. Buna göre, kadından önce yaratıl-

dığı için ondan üstün olan, ancak zaafları

nedeniyle imtihanı kaybeden erkeğin tasviri

İslâm’ın kutsal metinlerine dayanmaktadır.

Elif’e göre, tıpkı geçmişte olduğu gibi günü-

müzde de erkek kendi zaaflarına yenilmiş ve

Page 18: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

82

Fatma Zehra Fidan

dinin öğütlediği ahlak seviyesine çıkamamış-

tır. Erkeğin bu zaafiyeti dindar kadının kö-

tü/yanlış şeylere yönelmesine neden olmuş-

tur. Sosyal aktörün ‚kötü/ yanlış‛ olarak tas-

vir ettiği dindar kadın yönelimleri, mekânsal

ayrılık kuralının gözetilmediği ortamlarda

çalışma, bu uğurda tesettürden taviz verme

gibi eylemlerdir. Buna göre, erkeğin yanlış

davranışları yüzünden zorda kalan kadın

evlilik öncesinde yapmayı düşünmediği şey-

leri yapmış (çalışmış, yarım kalan okulunu

bitirmiş vs.), dolayısıyla dünyevileşmiştir.

Zorda kalmak, İslâmcı kadınların yıllar önce-

sindeki dinsel savlarından vazgeçerek mo-

dern toplum dünyasının kurallarına uygun

bir yaşam kurma çabalarının temelindeki en

önemli göstergedir bizce. Araştırmaya katılan

kadınların zorda kalma deneyimleri farklılıklar

gösterir. Eşinden boşanıp çocuklarına bakma

yükümlülüğüyle baş başa bırakılan kadınlar,

ekonomik sorunların dayatıcılığıyla zorda

kalarak önceki dinsel savlarını dönüştürmüş-

ler, modern toplumda ayakta kalabilmek için

yaptıkları mücadeleyi dinselleştirmişlerdir.

Evliliğinde boşanma noktasına gelmeyen

ancak eşinin çalışma hayatındaki yükselen

sosyal konumuna ayak uydurabilmek, başka

bir deyişle silik ev kadınından güçlü çalışan

kadına evrilebilmek için yıllar sonra çalışma

hayatına atılan kadınların zorda kalışı, dün-

yevileşen erkek zihniyetini anlamada ipuçları

taşır7. Dinsel idealleri uğruna tahsili yarım

7Kadınların itiraz ettiği dindar erkek prototipinin

ekonomik konularla ilgili tavrı Giddens’ın (2014)

işaret ettiği modern erkek dönüşümünü hatırlatmak-

tadır. Giddens, son on yıllarda kadınlarda meydana

gelen feminist temelli değişimlerin erkeklerin duygu,

düşünce ve yönelimlerini çok yönlü etkilediğini

savunur. Buna göre, kadınların güçlenmeleri erkekle-

ri bir taraftan sahip oldukları varsayılan güçler konu-

sunda karmaşaya düşürmüş diğer taraftan ise onları

tarihsel yüklerinden ve sorumluluklarından kurtar-

mıştır. Son dönem feminist kadın itirazlarının muha-

tabı olan modern erkek de ekonomik sorumluluğu ve

geçim yükünü üstlenmekten vazgeçmiştir (2014). Bu

durumun Türkiye toplumunda, üstelik toplumsal

cinsiyet rollerinin din odaklı paylaşımını savunan

İslâmcı kesimdeki yansıması konunun analizinde

önem taşır. Türk toplumundaki dindar erkekler de

tarihsel ekonomik sorumluluklarından belli ölçüde

bırakan kadınların bu fedakarlıkları çevresi

tarafından olduğu gibi algılanmamıştır. Bu,

kadınların benlik saygısını belli ölçüde kay-

betmelerine yol açmış, kadınlardan bazıları

kayıplarını telafi etmek için yarım kalan tah-

sillerini tamamlamışlardır. Maruz kaldıkları

davranış örüntüleri nedeniyle travmatik sü-

reçler yaşayarak zorda kalan ve yeni davranış

örüntüleri geliştiren kadınlar, samimi duygu-

larla bağlandıkları dinlerine değil, dini yanlış

yorumlayarak ve ona uygun ahlak örüntüsü

geliştirmeyerek kendilerini hayal kırıklığına

uğratan İslâmcı erkek aktörlere karşıt tavır

almışladır.

Konuyla ilgili verilerin sadece bir

kısmını irdeleyerek ulaştığımız bu nokta,

araştırma sorunsalını çözümlemede yol aldı-

ğımızın delillerini taşımaktadır. Söylem anali-

zinin önemli bir ayağı olan özne konumların/

konum alışların irdelenmesi araştırma soru-

nunun çözümlenmesine katkı sağlayıcıdır.

Özne Konumları

Söylemsel bir pratik olan konumlan-

dırma, kişilerin yeni pozisyonlara geçebildiği

bir beceridir; gündelik hayatta insanlar sürekli

kendilerini ve diğerlerini konumlandırırlar.

Konumlandırma, güçlerin farklı görünümler-

de ve düzlemlerde ortaya çıktığı sosyal ya-

şamda, insanların ötekileri ‚bireysel farklılık-

ları‛ nedeniyle işaretledikleri bir durumdur.

Bu, insanların içinde bulunduğu durumlara

göre farklılaşır, dolayısıyla bir birey farklı

nedenlerle birkaç farklı konumda yer alabilir

(Langenhove&Harré, 1999).

Aldığı Emanetin Kıymetini Bilme-

yen Erkek

Araştırmaya katılan kadınların ta-

mamında, eşlerin birbirine emanet8 olarak

verildiği duygu ve düşüncesi hakimdir, ancak

kavramın kullanımı daha çok kadınların er-

keklere emanet verildiği anlamıyla tezahür

etmektedir. Mesela erkeklerin kadınlarına, bu

bağlamda ailelerine yeterince sahip çıkmaya-

sıkılmış ve geçim yükünü kadınlarıyla paylaşmak

istemiş olabilirler. 8Kadınların erkeklere emanet edilmesi argümanı Veda

Hutbesi’ne dayandırılmaktadır (Özdemir, 2005).

Page 19: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 83

rak kendi hevesleri doğrultusunda hareket

ettiklerini ifade eden kadınlar, kendilerinin

aldıkları emanete ne kadar sahip çıktıkların-

dan, söz gelimi, erkeklerinin namuslarını/

onurlarını koruduklarından söz etmemişler-

dir. Bu dikkat çekici ayrıntı, emanetin kadın-

larca, İslâm’da erkeğe yüklenen evin geçimini

temin etme, çocukların ihtiyaçlarını karşılama

ve hayat arkadaşına vefalı olma gibi konular-

da sorumluluk alma olarak algılandığını gös-

termektedir. Kadınların erkekler için inşa

ettikleri aldığı emanetin kıymetini bilmeyen erkek

özne konumu, saadet asrına ve günümüzdeki

iyi örneklere dayandırılan aldığı emanetin kıy-

metini bilen erkek özne konumunun tam karşı-

sında yer almaktadır. Erkeği dinsel bir gerek-

çeyle suçlayan bu yaklaşımda, kadınların

kendilerini söz konusu hatadan uzaklaştırdık-

ları görülmüştür. Onlar kendilerini, -dinsel

olarak temel görevleri olmadığı halde9- çocuk-

larının maddi manevi bütün ihtiyaçlarını ve

bakımlarını üstlenmiş olmak bakımından

kocalarının bu yanlış tutumundan ayırmakta-

dırlar.

İslâm’ı koz Olarak Kullanarak Kadı-

nı İstismar Eden Erkek

İslâmcı kadınlarda öfke uyandırdığı-

na şahit olduğumuz en önemli konu, dinin

kadın istismarına alet edilmesidir. Kadınların

nezdinde, din uğruna yaşadıkları tüm acılara

rağmen, İslâm dini masumiyetini ve yüceliği-

ni korumaktadır. Onlara göre din onların

çektiği acılarla doğrudan ilişkili değildir, an-

cak dinin geleneksel yorumları erkeklerin en

fazla benimsediği ve kendilerine dayattığı

konulardır. Bu bağlamda geleneğin din kılıfı-

na sokularak kadına dayatılması, samimiyet-

sizlik ve açık bir istismardır. Bu noktada,

Müslüman toplumlarda geçmişten gelen kül-

tür ve ideolojiyle karakterize edilen cinsiyet

ilişkilerine bakmak yerindedir. Bu toplumlar-

da İslâm, yalnızca aşırı ayrıcalıklı değil, aynı

zamanda tarih dışı cinsiyet düzenlemeleriyle

9Özellikle eşinden boşanan kadınlarda ortaya çıkan bu

görüş, İslâmî gelenekteki toplumsal cinsiyet rollerinin

dağılımına dayanmaktadır.

özümsenmektedir. Bu durum cinsiyet ve din

ilişkilerini analiz etmekten kaçınma, İslâm’a

değişmez, tekil ve farklılaşmamış olarak mu-

amele etme, kadın üstündeki İslâm etkisini

aşırı basitleştirme, eğer kadın edilginse üze-

rinde değişmez bir baskı ve onun kendilik

rollerini vermeme/ kabul etmeme (Hale, 1992)

gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır.

Kendisini Yetiştirmeyen ve Bilgisiz-

liğini Kaba Kuvvetle Örten Erkek

Araştırmaya katılan özellikle 80 kuşa-

ğındaki kadınlar, dindar erkeklerin dinle iliş-

kili bilişsel süreçlerini ve buna bağlı olarak

dinsellik yönelimlerini eleştirmişlerdir.

‚Erkekler ne yazık ki kadınlar kadar

bilinçli değiller kadınlar kadar okumuyolar

bu konularda kadınlar kadar yetişmiş değil-

ler, öyle olduklarını düşünüyorum. Bizlere

göre daha geleneksel, örfler adetler onlarda

daha böyle ön planda, kadın bu konuda daha

cesur olduğunu düşünüyorum ve daha bi-

linçli. Erkekler de kadınlardan öğrenmeyi

bilmiyolar bi perdeleri var o konuda bu yüz-

den eşinden bişey öğrenmeye çok az erkeğin

açık olduğunu düşünüyorum.‛ (Sermin, 50

yaşında)

Sermin’in çizdiği erkek profili, dinsel

kurallar yerine gelenek, örf ve adetleri koya-

cak kadar bilgisiz ve bilinçsizdir. Bu eksiklikleri

telafi etme bakımından herhangi bir gayretten

uzak kodlanan erkeklerin, dinsel olan yerine

gelenek ve göreneklere uyma yönelimlerini

ifade etme şekli önemlidir. Katılımcı, gelenek-

sel kültürün baskın etkisine karşı mücadele

bağlamında erkekten daha cesaretli kadın özne

konumunu cesaretsiz ve bilgisiz erkek özne ko-

numunun tam karşısına inşa etmiştir. Erkek-

lerin itham edildiği bu ifadelerin devamında,

onların dinsel bilgi ve yönelim konusunda

kadınlardan bir şey öğrenmeye açık olmadık-

ları vurgulanmakta, dinselden ziyade ataerki-

nin gücü eleştirel olarak bir kere daha tespit

edilmektedir. Katılımcının tespit ettiği bu

durum, mevcut din algısının ve geleneğin

belirlediği toplumsal cinsiyet rolleriyle tutar-

lıdır; erkek üstün olması bakımından kendi-

Page 20: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

84

Fatma Zehra Fidan

sinden öğrenilen ve itaat edilen, kadın ise

devamlı öğrenmek zorunda olan ve itaat

edendir.

Konuyla ilgili örnekler çeşitlidir; ka-

muda yüksek düzey bir yönetici olan dindar

eşinin kendisine ‚kadınlar bir şeye benzeseydi

kadından peygamber olurdu‛ cümlesini her

fırsatta yinelediğini söyleyen Ayşe (50 yaşın-

da), eşine duyduğu öfke ve kırgınlığı dinsel

bilgi temelinde ortaya koymaktadır. ‚Neden

hadiste ‘iki kızını istikamette yetiştiren cen-

nettedir’ diyo. Bunlar çok anlamlıdır bence

erkeklerin ezberlediği dört ayet zaten...‛ ifa-

deleri, bir taraftan -erkeklerin algıladıklarının

tersine- dinde kadının yüksek konumuna işaret

ederken diğer taraftan dini kendi istekleri

doğrultusunda anlayan ve yorumlayan erkek

tavrına bir eleştiri niteliğindedir. Bu söylemler

paralelinde inşa edilen kendisini yetiştirmeyen

ve bilgisizliğini kaba kuvvetle örten erkek özne

konumu, hem saadet asrındaki hem de son

dönemdeki kendisini yetiştiren ve bilgili erkek

özne konumunun karşısında yer almaktadır.

Erkeğe atfedilen kaba kuvvet, fiziksel şiddet-

ten ziyade psikolojik şiddeti içeren anlamlar

bağlamında ele alınmaktadır.

Allah Rızası Adına Kadın Üstünde

Hegemonya Kuran Erkek

Kadınlar arasında sıkça kullanıldığına

şahit olduğumuz hegemonya kavramı, gelene-

ğin dinselliğe galebe ettiği iddiası temelinde

belirginleşmektedir. Dinin insanda meydana

getirdiği/ getirmesi gereken değişim ve dönü-

şümlerle ilgili saadet asrından örnekler veren

kadınlar, erkeklerin dinin dönüştürücü pota-

sından ziyade geleneğe teslim olduklarını ve

bu bağlamda hegemonik bir davranış örüntü-

sü geliştirdiklerini savunmaktadırlar. Kadın-

ların çoğunluğu tarafından kabul edilen bu

değerlendirme, Allah rızası adına kadın üstünde

hegemonya kuran erkek özne konumunun inşa-

sını getirmiştir.

Seviyeli/ Görgülü İnsanları Sevme-

yen ve Onlardan Anlamayan Seviyesi/ Gör-

güsüz İnsanlar

Eşlerinin aileleri tarafından farklı ne-

denlerle ötelenen kadınların kendilerini on-

lardan ayırdıkları gözlenmiştir. İslâmcı kadın

aktörlerin, dini anlama, yorumlama ve yaşa-

ma bakımından kendilerini ebeveynlerinin

dindarlık anlayışından kesin olarak ayırdıkla-

rı bilinmektedir (Fidan, 2015). Aynı durum

erkeğin ailesine karşı da geliştirilmiştir, ancak

kadınların kendi ailelerine karşı aldıkları eleş-

tirel tavır yalnızca dinsel algı kaynaklıdır.

Evlilik ilişkisi nedeniyle dahil oldukları aile-

lerle yaşadıkları sorunları yalnızca dinsel algı

temelinde değerlendirmeyen, bu bağlamda

geleneksel kültürün baskın rolünü her fırsatta

vurgulayan kadınlar, yaşadıkları pek çok

acının nedeni olarak gördükleri eş ailesine

yüksek dozda bir tepkisellik içindedirler. Din

anlayışının farklılığından öte genel sosyal

problemleri içeren bu durum, kadınların duy-

gusal süreçleriyle yakından ilişkilidir. Erkek

ailesinin seviyeli/ görgülü insanları sevmeyen ve

onlardan anlamayan seviyesiz/ görgüsüz insanlar

özne konumundaki inşası, sosyal aktörün

seviyeli ve görgülü kadın olarak tespit ettiği

kendi beninin karşısında gerçekleşmektedir.

Son tahlilde, erkek ailesiyle ilgili yaşanan

sorunların büyük ölçüde dinsellikten çıktığı,

bilindik ailesel problemlere dönüştüğü, ancak

dinselliğin bu problemleri çözmede mutlak

anlamda işlevsel olamadığını söylemek

mümkündür.

İdeolojik İkilemler

Katılımcıların ifadeleri, savundukları dinsel

ideolojiyle ilgili çelişkiler barındırmaktadır.

Çelişkilerin farkındalığı, katılımcıların tâbi

oldukları dine eleştirel bir tutumdan ziyade

dinsel meşrulaştırımı geliştirmiştir.

Kurtarıcı Olduğu Savunulan Din/

Sorunları Çöz(e)meyen Din

İslâm ideolojisine göre yapılan evlilik-

lerde dinsel yaşamı inşa etmedeki tek sorun

ataerkil aile etkisi değildir; bireylerin içinde

yetiştiği ailelerin çok yönlü özellikleri dindar-

lığın yeniden inşasını doğrudan etkilemekte-

dir.

‚Biz dindarlığından dolayı tercih et-

tik eşlerimizi ama şöyle bişey var ahir za-

manda kimse dindarlığıyla terbiye olmuyo<

(bu durumda) Dinin işlevi nerde kaldı dünya

Page 21: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 85

işleri burada imtihan olarak karşımıza çıktı.

Şimdi çatışma yaşıyo dindar kişi dinimi yaşı-

yorum diyo orda saf bi bağlanma var Cenab-ı

Hakka< Dindarlığı yüzünden evleniyolar

ama ne oluyo kişiliği, ailesinden getirdiği

özellikler ön plana çıkıyo, bununla dindarlı-

ğını bağdaştıramıyo, dindarlığını bağdaştı-

ramadan yaşıyo< Karşısındaki de öyleyse

eğer bunlar hayatlarını dindarlıklarıyla bağ-

daştıramadan bi sürü çatışma yaşıyolar<

Çünkü biz ahir zamandayız dindarlığı ta-

mamen hayatına geçirmek gibi bişeyi de

öngörmüyorum ben, çünkü biz sonradan

dindar olduk, Peygamber Efendimizin ya-

nında büyümedik çok dindar ailelerden gel-

medik.‛ (Elif, 53 yaşında).

İslâmcı aktörlerin modern toplumda

içine düştüğü çelişkilerden bir kısmını net

olarak ortaya koyan bu ifadeler, özünde

İslâmcı ideolojinin kendi savlarını zayıflatır

niteliktedir. Çünkü insanın seküler bir düşün-

ce ve yaşam biçiminde donatıldığı yanlışlıklar-

dan arınmasının en etkin yolu olarak idealize

edilen dinsel inanç ve devamındaki yaşam,

Elif’in ifadelerinde geçerliliğini belli ölçüde

yitirmektedir. Günümüz insanının dindarlı-

ğıyla terbiye olmadığını ifade ettikten hemen

sonra dindarlığın işlevinin içinin bir bakıma

boşaldığının ortaya çıkışı, sosyal aktörü sa-

vından döndürmemiştir. Bunun yerine, aslın-

da olması gereken ancak olamayan bir inan-

ma ve yaşama biçimine ulaşılamaması,

İslâmcı aktörlerin zihinlerinde idealleşen saa-

det asrındaki manevi etkiden uzak olmaya

bağlanmıştır.

Dinselliği ve devamındaki tercihle-

rindeki saf niyetin aile içindeki kazanımlara ve

o güne kadar inşa edilen kişiliğe çarptığı bu

durum, sosyal aktör tarafından içselleştirilmiş

görünmektedir. Elif’in ifadelerinde, bireyin

kişiliğinin gelişmesi sürecindeki ailesel etkile-

rin gücü (Bilgin, 2007), bir bakıma dinsel

inançların ve ‚dini olduğu gibi yaşama‛ ideal-

lerinin önüne geçmekte, katılımcının dinselli-

ğin yeniden inşasında yaşadığı güçlük belir-

ginleşmektedir. Geçmiş aile yaşantısının bi-

reyler üstündeki kuvvetli etkisinin mutlak

kabulü, sosyal aktörü günümüz modern top-

lumunda (ahir zaman) dinin bütün yönleriyle

yaşanamayacağı düşüncesine götürmüştür.

Aile yaşantısının bireylerin kimlik inşasındaki

ve gündelik hayatı şekillendirmedeki etkisi-

nin bir kez daha ortaya çıktığı (Fidan, 2015a)

konuşma metninde, yeniden inşa edilmek

istenen dinselliğin bireyin yaşantısına bütün-

sel olarak nüfuz edemediği anlaşılmaktadır.

Sosyal aktörün kendi dinselliğini eleştirel bir

dille irdelediği bu ifadeler, merkezinde dinin

bulunmadığı kültür ortamında yetişmiş birey-

lerdeki dindar kimlik inşasındaki çok yönlü

çelişkilerin de işaretçileridir.

Zaafları Meşru Dairede Tatmin Eden

Din/ Zaaflarına Yenilen Dindar Erkek

Kadınların ifadelerindeki dikkat çeki-

ci noktalardan biri, dindar erkeklerin kadın-

larla ilişkili zaaflarının fıtri kabul edilmesi, bu

bağlamda erkeklerin zaafları yüzünden değil

bu zaaflarına yenildikleri için suçlanmasıdır.

Suçlamanın yanında, erkeklerin kadın zaafı

konusundaki dinsel bilgi ve kabul nedeniyle,

karşı cinslere yönelim konusunda kadınların

belli ölçüde erkekleri anlama yoluna gittikleri

de gözlenmiştir. Ancak son tahlilde, kadınla-

rın bir zamanlar bütün zaaflardan arınmış

olarak kodladıkları erkeklerinden beklentileri

onların günaha karşı daha güçlü olmaları,

toplumsal düzlemde de yanlış olarak kabul

edilen bir edimin dinsel meşrulaştırımlarla

kendilerine dayatılmamasıdır. Bu noktada

dindar kadın ve erkek aktörlerin çelişkili gi-

rizgâhlarda yol aldığı görülür. Kadın, dinsel

meşruiyeti bulunan nikah edimini meşru ka-

bul etmez ve dinin kendisine verdiği ‘kuma

kabul etmeme’ özgürlüğüne dayanırken, er-

kek, fıtratına Aşkın tarafından verilmiş bir

arzunun helal yollardan temin edilmesinin din

dışı olarak kodlanamayacağını savunmakta-

dır10. Ancak erkeğin bu savı, erkeğin modern

toplumda dinî nikahla ilişki kurduğu kadına

10Dindar erkeklerin bu savları kendi ifadelerine değil,

yaşam deneyimlerini anlatan kadınların aktarımlarına

dayanmaktadır.

Page 22: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

86

Fatma Zehra Fidan

normal şartlarda devam eden bir ilişki suna-

mamasıyla önemli ölçüde dinselin sınırların-

dan çıkar ve bir bakıma kendi kendini çürü-

tür. Kadınlar zaaflarına yenilen erkek özne ko-

numunu hem saadet asrındaki hem de günü-

müzdeki örnekler doğrultusunda zaaflarına

yenilmeyen erkek özne konumları karşısında

inşa etmişlerdir. Kadın fitnesinin alabildiğine

yoğun olduğu modern toplumda zaaflarına

yenilmeyerek dinini ve dolayısıyla yuvasını

koruyan erkek, kadınların zihinlerinde saygın

bir noktada konumlandırılmışlardır. Bu saygın

örneklerin varlığı, kadınları dindar erkeklerle

ilgili genelleştirme yapmaktan alıkoymakta-

dır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Kadın dindarlığı, şimdiye kadar yapı-

lan çalışmalarda dindar erkek etkisi bağla-

mında olması gerektiği kadar ele alınmamış-

tır. Halbuki İslâmcı kadın hareketlerinin orta-

ya çıktığı 80’li yıllardan günümüze kadarki

süreç, dindar kadınlar üstündeki dindar erkek

etkisinin farklı aşamalarla somutlaştığı bir

dönemdir. ‚İslâmcı hareket içinde yer alan

erkek aktörlerin dinsel yaşamın şekillenme-

siyle ilgili zihinsel dönüşümleri şimdiki gibi

geçekleşmeseydi kadın dindarlığının bugün-

kü hali nasıl olurdu‛ sorusunu cevaplandır-

mak mümkün değildir. Ancak elimizdeki

çalışma sonrasında, kadın dindarlığının gü-

nümüzdeki şeklini almasında İslâmcı erkek

aktörlerin önemli bir rolü olduğunu söylemek

mümkündür. Bu çalışmanın amacı, kadın

dindarlığının son on yıllarda değişip dönüş-

mesindeki dindar erkek etkisinin nasıl oldu-

ğunu, bu etkilerin hangi bağlamda gerçekleş-

tiğini anlamaktı. Amacımız doğrultusunda

takip ettiğimiz izlekte şu sonuçlara ulaşılmış-

tır.

İslâmcı kadın hareketinin aktörleri,

dinsel ideolojilerini gerçekleştirmek için yola

koyuldukları on yıllar içinde, öncelikle, mo-

derne maruz kalarak zihinsel olarak değişen

ve yeni bir dindar erkek kimliği inşa eden

erkekleriyle karşılaşmışlar, böylece din ve

dinsel yaşam üzerine yeniden düşünme süre-

cine girmişlerdir. Aldıkları dinsel kararlarla

ailelerine ve toplumsal yaşam kurallarına

karşı çıkan İslâmcı kadın aktörler, toplumsal

yaşamın farklı girizgâhlarında dinsel görü-

nüme bürün(dürül)en erkeksi eylemlerle kar-

şılaşmış, bu karşılaşmadan sonra din ve din-

sellik algılarını yeniden inşa etmişlerdir.

İslâmcı kadınlar üstündeki dindar er-

kek etkisi şu bağlamlarda ortaya çıkmıştır.

Dinsel ideoloji temelinde kurulan ev-

liliklerde karşılaşılan sorunlara getirilen çö-

zümler din temelli olmamış, erkeğin içinde

şekillendiği geleneksel kültür normları kadın-

lara dayatılmıştır. Gündelik hayatta karşılaşı-

lan sorunların çözümünde ‘geleneğin din

yerine konulduğu’ tespiti katılımcıların ortak

görüşüdür. Geleneğe rağmen dinsel olanı

tercih ederek öncelikle kendi kimlik inşasına,

sonrasında ise başta ailesi olmak üzere içinde

yetiştiği sosyal ilişkiler ağına karşı çıkabilen

dindar erkek sayısı oldukça azdır.

Geleneksel kültür etkisi bağlamında

ataerkinin hakim kılındığı bir anlayışın dinsel

olana galebesi, daha çok aile ilişkilerinde da-

yatıcı bir etkiyle kendisini göstermektedir.

Ataerkil düşünce yapısının kadını öteleyen ve

ikincilleştiren yaklaşımına dinsel gerekçelerle

karşı çıkan İslamcı kadın aktörler, İslâmcı bir

mücahit oldukları düşüncesiyle evlendikleri

eşlerinden bekledikleri desteği bulamamışlar-

dır. Görüşmelerden elde ettiğimiz veriler,

kadınların konuyla ilgili yoğun bir hayal kı-

rıklığı içinde olduğunu ortaya çıkarmıştır.

İslâmcı kadınlar, kişisel deneyimlerinde başta

aileleri olmak üzere dinsel yaşam idealine

karşı çıkan bütün etkenlerle savaşan, gerekli

buldukları noktada sosyal kazanımlarını iten

aktörlerdir. Bu bağlamda, eşlerinden benzeri

bir mücadele bekleyen kadınların bu beklenti-

leri karşılıksız kalmış, İslâmcı kadın aktörlerin

sosyal anlamda hiçbir kayıp yaşamayı göze

alamayan İslâmcı erkek aktörlerin dava adamı

niteliğiyle ilgili düşünceleri yapı söküme uğ-

ramıştır. İslâmcı erkeğin genel tavrının ‘dini

için her şeyi göze alan bir dava adamı’ olmak-

tan çok ‘kendi çıkarları için dini kullanan kişi’

pozisyonuna gelmesinin ilk işaretleri, erkekle-

Page 23: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 87

rin ailelerinin geleneksel yaklaşımlarına karşı

din dışı duruşlarından gelmiştir. Geleneksel

kültür normlarından kaynaklanan aile içi

problemler dinin sağladığı reçetelerle çözü-

lememiş, boşanma gerçekleşmese bile çekir-

dek aileler uzun yıllar devam eden sorun

yumağıyla uğraşmak zorunda kalmışlardır.

Problemi İslâm reçetesiyle çözebilen tek örne-

ğin hem evlilik yaşantısının çok sağlıklı oldu-

ğu hem de geniş aileyle olan ilişkilerin zaman

içinde sağlıklı bir düzeye ulaştığı gözlenmiş-

tir.

İslâmcı kadın aktörlerin erkekleriyle

ilgili duygu ve düşüncelerini yapı söküme

uğratan asıl konu ise dindar erkeklerin öteki

kadınlara ilişkin tutumları olmuştur. 80’li

yılların başlarında dini en iyi şekilde yaşama

ve dine hizmet etme idealiyle yeni bir toplum

kurma yoluna giren İslâmcı kadınlar, döne-

min dinsel ideolojisi tarafından belirlenen

toplumsal cinsiyet rollerinin gerektirdiğini

yapmış, evlerine kapanarak annelik ve ev

hanımlığı görevlerini üstlenmişlerdir. Ancak

dindar erkeklerin özellikle çalışma hayatında

karşılaştıkları diğer kadınlarla ilişkili tutumla-

rı erkek zaaflarının dini meşrulaştırımla ey-

leme dönüşmesini gündeme getirmiştir. Din-

dar erkeğin nazarında eve kapanan karısı

zaman içinde silikleşerek sıradan bir ev kadı-

nına dönüşmüş, modern toplumda sosyal

kazanımlarıyla yer alan modern kadın bir

zamanların İslâm mücahidesine tercih edil-

miştir. Bu noktada İslâmcı kadın ve İslâmcı

erkek açısından çelişkili izlekler ortaya çıktığı

gözlenmiştir. Erkek doğal donanımını kutsala

dayandırarak öteki kadın talebinin din dışı

olmadığını savunmuş, kadın ise erkeğin bu

konuyla ilgili tutumunu ‚samimiyetsizlik,

vefasızlık ve nefse boyun eğme‛ olarak kod-

layarak durumu kabullenmeme yoluna git-

miştir. Modern toplum yaşamında dini nikah-

la meşrulaştırdığı çok eşlilik eylemini dinsel-

de olduğu gibi sürdürememe erkeğin çelişkisi

olarak ortaya çıkarken, dinin en iyi şekilde

yaşanması için her şeyden feragat eden

İslâmcı kadının konuyla ilgili modern bir tavır

sergilemesi ve bu tavrı meşrulaştırması kadı-

nın çelişkisi olarak belirginleşmektedir. Kadı-

nın ekonomik bağımsızlığının olmayışı nede-

niyle sömürüye açık hale geldiği bu süreçte,

duygusal deformasyonlarla sonuçlanan du-

rumlar ortaya çıkmıştır. Özellikle 80 dönemi

kadınlarında gözlemlediğimiz bu gibi olay-

larda, kadınlar ya çaresizlikten dolayı boşa-

namayarak mutsuz bir evliliği yürütmek zo-

runda kalmış yada boşanarak aile desteğiyle

hayatını sürdürme yoluna gitmiştir. 80 döne-

mi kadınlarında görülen halay kırıklığı ve

davanın ilk zamanında verdikleri kararlarla

ilgili pişmanlık 90 ve sonrasındaki kadınlarda

o yoğunlukta görülmemiştir.

90 dönemindeki dinsellik algısıyla

İslâm davasına katılan kadınlar genellikle

okullarını bitirip belli bir işte çalışan sosyal

aktörlerdir. Kadının eğitimli olmasının ve

özellikle çalışmasının, gerek erkek ailesine

gerek kişisel sorunlara, gerekse öteki kadına

dayalı problem çözümünde oldukça işlevsel

olduğu gözlenmiştir. Kadının özellikle eko-

nomik özgürlüğe dayanan gücünü ortaya

koyabildiği bu evliliklerde, kadının sahip

olduğu sosyal ve ekonomik kazanımlar so-

runların çözümünde, çözülemiyorsa herhangi

bir desteğe ihtiyaç duymadan boşanmada ve

kadının boşanma sonrasındaki yaşamını daha

güvenli kurmasında işlevsel olmuştur. 90’lı

yıllardaki evlilik tiplerinde söz konusu sorun-

lar kadınların rasyonel girişimleriyle ve kendi

güçlerini ortaya koymalarıyla 80’li yıllara

nazaran daha kolay çözüme ulaşmış görün-

mektedir. Bu noktada ev hayatının, kadının

bedensel ve fiziksel emeğine sürekli el koyan

doğal mekanizmasının dinselliğin inşasıyla

değişmediğini söylemek mümkündür. Orta

sınıf ev kadınlığının yapısal çelişkilerine

İslâmî yaşam felsefesiyle çözüm bulma yöne-

limi ataerkinin kendisini yenileyen tezahürüy-

le çelişkili izlekler ortaya çıkarmış (Köse

2014), bu süreçte kadınların savunduğu dinsel

ideoloji eyleme dönüşememiştir.

Elimizdeki çalışmada, sözü edilen ya-

şam deneyimlerine bağlı olarak özellikle

Page 24: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

88

Fatma Zehra Fidan

80’lerde inşa edilen dindarlık tipolojisinin

değiştiği, kadının güç arayışının dinin eski

yorumlarından ayrılarak moderne eklemlen-

diği, İslâm mücahideliğinin çalışan/para ka-

zanan güçlü modern dindar kadın tipolojisiy-

le özdeşleştiği ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda

para kazanmayı erkek işi, ev ve çocukların

bakımını kadın işi olarak tanımlayan toplum-

sal cinsiyet rolleri paylaşımı etkinliğini büyük

ölçüde kaybetmiş11, modern toplum yaşamın-

da kendi gücüyle var olan ve aynı zamanda

dinini yaşayan kadın tipolojisinin inşası kuv-

vet kazanmıştır.

Çalışmada geldiğimiz bu noktada,

konuyla ilgili kesin cümleler kurmanın zorlu-

ğu açıktır. Kadının aktif oluşunu destekleyen

sosyo-dinsel hareketlerle kadının ezilmişliği-

nin sürdürülmesi feminist analizler için nasıl

bir ikilemse (Mahmood, 2011), bir zamanlar

dinsel ideoloji uğruna eve kapatılan kadınla-

rın erkek odaklı etkiler nedeniyle evden dışarı

çıkmaları ve dinselliklerinin rotasını bir za-

manlar öteledikleri moderne doğru çevirme-

leri aynı şekilde ikilemdir. 80’li yıllarda dini

en ideal şekilde yaşama/ yaşatma idealiyle

modern yaşamın kendilerine sunduğu kaza-

nımlardan feragat eden ve o süreçte İslâmcı

erkek aktörlerin tartışılmaz desteğini alan

kadınlar, aynı erkek aktörlerin farklı boyutta-

ki etkileri nedeniyle savrulmuşlardır. Bu sü-

reçteki erkek etkisi, İslâmcı kadınların dini

algılama ve yorumlama şekillerine doğrudan

nüfuz edip dinselliğin farklı yorumlanarak

yeniden idealize edilmesi sonucunu doğur-

muş, İslâmcı kadın hareketinin ortaya çıktığı

yıllardaki anlayışa göre sapma olarak değer-

lendirilebilecek düşünme ve yaşam biçimleri

günümüzde dinsel bir ideale dönüşmüştür.

Bu süreçteki kadın mücadelesi Kan-

diyoti’nin feminist kadın hareketindeki kadın-

11 Bu sav hem elimizdeki araştırma hem de Modernlik ve

Dindarlık Arasında Kadın adlı çalışmamız için doğru olsa

da Türkiye kadın dindarlığının geneline atfedilemez.

Yayına hazırlanan Çarşaflı Dindarlık- İsmailağa Cemaati

Kadınlarına Tutulan Bir Mercek adlı çalışmamızda,

toplumsal cinsiyet rollerinin modern dindar kadınlar

tarafından ötelendiğini iddia ettiğimiz şekilde yapıldığı

ortaya çıkmıştır.

lar için betimlediği tabloyla benzeşmektedir.

Özgürlük mücadelelerini veren kadınlar, bir

taraftan muhafazakâr toplumsal güçlerin teh-

didi altındaki kendi resmi hakları için uğra-

şırken diğer taraftan insanlık onur ve güven-

liklerini tehdit eden endemik kanunsuzlukla

savaşmak zorunda kalmışlardır (Kandiyoti,

2007). 80’li ve 90’lı yıllarda dini en doğru şek-

liyle yaşama idealiyle yola çıkan kadınlar da,

bir taraftan İslâm anlayışına karşı çıkan ailele-

ri, diğer taraftan dindarlık anlayışlarının en

görünen simgesi olan başörtüleri yüzünden

kendilerini dışlayan toplumsal yaşam, başka

bir taraftan ise ortak ideal ile yola çıktıkları

İslâmcı erkeklerin farklı boyutlardaki tazyik-

leriyle mücadele etmek zorunda kalmışlardır.

Kandiyoti’nin kavlince, bu tam da ‚çekiç ile

örs arasında kalmak‛ gibi bir durumdur.

Dindar kadının bu sıkışıklıktan kendisini

kurtarması ve dinselliğini yeniden inşa etmesi

şüphesiz ani bir refleksle değil, zaman içine

yayılan sorgulamalar sonucunda ortaya çık-

mıştır.

KAYNAKÇA

Acar, F. (2010). Türkiye’de İslâmcı Hareket ve

Kadın, (Yay. Haz.: Ş. Tekeli). 1980’ler

Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Ka-

dınlar içinde (73-91). 4. Baskı. İstanbul:

İletişim.

Ahmed, L. (1986). Women and the Advent of

Islam, Signs, 665-691.

Arat, Y.(2010). Feminizm ve İslâm: Kadın ve

Aile Dergisinin Düşündürdükleri,

(Yay. Haz.: Ş. Tekeli). 1980’ler Türki-

ye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar

içinde (91-103). 4. Baskı. İstanbul: İle-

tişim.

Barlow, R. & Akbarzadeh, S. (2006). Women's

rights in the muslim world: reform or

reconstruction?. Third World Quar-

terly, 27(8), 1481-1494.

Berger, L.P. &Luckmann, T. (2008). Gerçekliğin

sosyal inşâsı: Bir bilgi sosyolojisi incele-

mesi (Çeviren: V. S. Öğütle), İstan-

bul:Paradigma.

Billig, Michael et al. (1988). Ideological Thinking

Page 25: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

Kadın Dindarlığının İnşasındaki Eril Dönemeç: “Asr-ı Saadet” Tahayyülünde Değişen Erkek Zihniyeti 89

in Everyday Thinking, London:Sage.

Bilgin, Nuri (2007). Kimlik İnşası, İzmir: Aşina

Kitaplar.

Bourdieu, P. (2006). Pratik Nedenler (Çeviren:

H. U.Tanrıöver), İstanbul:Hil.

Bourdieu,P.&Wacquant, L. (2012). Düşünümsel

Bir Antropoloji İçin Cevaplar 6. Baskı

(Çeviren: N. Ökten), İstanbul: İletişim.

Briggs, Charles L. (2003). Learning how to ask:

A socio linguistic appraisal of the role of

theinterview in social science research,

Cambridge: Cambridge University

Press.

Chafe, W. (2001).The analysis of discourse

flow, The handbook of discourse analysis,

671-687.

Çayır, K. (2000). İslâmcı Bir Sivil Toplum Ör-

gütü: Gökkuşağı İstanbul Kadın Plat-

formu, İslâm’ın Yeni Kamusal Yüzleri

içinde (41-68). İstanbul: Metis.

Çiftçi, A. (2011). Bilgi- Sosyolojik Din Sosyolo-

jisinde Bir Kavram: Durum Tanımı,

Din Sosyolojisi ve Yöntem. Toplum Bi-

lim Yazıları 2.içinde (49-70). Ankara:

Özkan Matbaacılık.

Fidan, Fatma Zehra. (2015). Modernlik ve Din-

darlık Arasında Kadın. İstanbul: Opsi-

yon.

Fidan, F. Z. (2015a). Gündelik Yaşamın İnşa-

sında Ailevi Tezahürler: Kadın Yaşa-

mında Anne Etkisi, UHBAB Uluslara-

rası Hakemli Beşeri ve Akademik Bilimler

Dergisi içinde (61-76). Cilt: 4. Sayı: 11.

Gellner, Ernest. (1992). Postmodernism, Reason

and Religion, London and New York:

Rutledge.

Giddens, A. (2014). Mahremiyetin Dönüşümü 3.

Baskı (Çeviren: İ. Şahin), İstanbul: Ay-

rıntı.

Göle, Nilüfer. (1998). Modern Mahremi 5. Ba-

sım, İstanbul: Metis.

Göle, N. (2000). Modernist Kamusal Alan ve

İslâmî Ahlak, İslâm’ın Yeni Kamusal

Yüzleri içinde. İstanbul: Metis. 19- 41.

Göle, Nilüfer. (2008). Melez Desenler, İstanbul:

Metis.

Hale, S. (1992). The rise of Islam and women

of the national Islamic front in Sudan,

Review of African Political Eco-

nomy, 19(54), 27-41.

Kandiyoti, D. (2007). Between the hammer

and the anvil: post-conflict reconst-

ruction, Islam and women's rights,

Third World Quarterly, 28(3), 503-517.

Kandiyoti, D. (2010). Ataerkil Örüntüler: Türk

Toplumunda Erkek Egemenliğinin

Çözümlenmesine Yönelik Notlar,

(Yay. Haz.: Ş. Tekeli). 1980’ler Türki-

ye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar

içinde (327-340). 4.Baskı. İstanbul: İle-

tişim.

Köse, Elif. (2014). Sessizliği Söylemek, Dindar

Kadın Edebiyatı, Cinsiyet ve Beden, İs-

tanbul: İletişim.

Langenhove, L.,and R. Harré (1999). Positio-

ning and the writing of science, Positi-

oning theory: moral contexts in internati-

onal action içinde. 102-115.

Mahmood, Saba. (2011). Politics of piety: The

Islamic revival and the feminist subject,

Princeton UniversityPress.

Mardin, Şerif. (2007). Din ve İdeoloji, İstanbul:

İletişim.

Mardin, Şerif. (2007a). Bediüzzaman Said Nursi

Olayı, İstanbul: İletişim.

Motha, S. (2007). Veiled women and the affect

of religion in democracy, Journal of law

and Society, 34(1), 139-162.

Moore, M.K. (2007). Visible through the Veil:

The Regulation of Islam in American

Law, Sociology of Religion, 68(3), 237-

251.

Najmabadi, A. (2006). Gender and secularism

of modernity: How can a Muslim

woman be French?, Feminist Studies,

239-255.

Najmabadi, A. (1993). Veiled discourse-

unveiled bodies, Feminist Studies, 487-

518.

Özdalga, Elizabeth. (2006). İslâmcılığın Türkiye

Seyri, İstanbul: İletişim.

Pereira, C. &Ibrahim, J. (2010). On the bodies

Page 26: KADIN DİNDARLIĞININ İNŞASINDAKİ ERİL DÖN MEÇ: ASR I …isamveri.org/pdfdrg/D03989/2016_53/2016_53_FIDANFZ.pdf · Temel amaçlarını ‚İslâmî kimliğiyle evde ve iş hayatında

90

Fatma Zehra Fidan

of women: The common ground

between Islam and Christianity in Ni-

geria, Third world quarterly, 31(6), 921-

937.

Potter, J. &Wetherell, M. (2004). Discourse

Analysis, (Editor: M. Hardy & A.

Bryman) içinde, Handbook of Data

Analysis(pp.607-624). London: Sage.

Patton, Michael Quinn. (2003). Qualitative

Evaluation Checklist, Evaluation

Checklist Project.

www.wmich.edu.evalctr/cheklists.

(Erişim tarihi. 02. 04. 2015).

Ramazanoğlu, Yıldız. (2008). İkna Odası, İs-

tanbul: Timaş.

Schiffrin, D. P. ; Tannen, D. & Hamilton, E. H.

(Editors) (2008). The handbook of disco-

urse analysis. John Wiley&Sons.

Tuksal, Hidayet Şefkatli. (2000). Kadın Karşıtı

Söylemin İslâm Geleneğindeki İzdüşüm-

leri, Ankara: Kitabiyat.

Özdemir, H. A. (2005). Son Peygamber’in

(SAV) Son Mesajı Olarak Vedâ Hut-

besi, Din bilimleri Akademik Araştırma

Dergisi, 5(4), 95-112.

Van Langenhove, L. &Harré, R. (1999). Positi-

oning and the writing of science, Posi-

tioning theory: Moral contexts of intenti-

onal action. 102-115.

Weber, M. (2012). Din Sosyolojisi (Çeviren: L.

Boyacı), İstanbul:Yarın.

Wetherell, M.& Potter, J. (1988). Discourse

Analysis and the Identification of In-

terpretative Repertoires, (Editor: C.

Antaki) içinde, Analysing Everyday

Explanation. London: Sage.

Wetherell, Margaraeth& Potter, John. (1987).

Discourse and Social Psychology: Beyond

Attitudes and Behaviour, London:Sage.

Willig, C. (2008). Foucaultcu Söylem Analizi

(Çeviren: S. A. Arkonaç), Introducing

Qualitative Research in Psychology.

London: Open University Press.

Yeğin, Abdullah. (1983). Osmanlıca- Türkçe Yeni

Lügat, İstanbul: Hizmet Vakfı.

Yıldırım, Ali. & Şimşek, Hasan. (2011). Sosyal

bilimlerde nitel araştırma yöntemleri,

Seçkin Yayıncılık.

Yılmaz, Zehra (2015). Dişil Dindarlık, İslâmcı

Kadın Hareketinin Dönüşümü, İstanbul:

İletişim Yayınları.