562

Irving Stone - Turuzturuz.com/storage/Turkologi-2-2019/6322-1-Michelangelo... · 2019. 6. 4. · Irving Stone 1903 yılında San Francisco'da doğmu§, 1989'da Los Angeles'ta ölmü§tür

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Irving Stone

    1903 yılında San Francisco'da doğmu§, 1989'da Los Angeles'ta ölmü§tür. Yazdığı biyografık romanlada tanınmı§tır. Abraham Lincoln, Charles Darwin, John Adams, Vincent van Gogh, Michelangelo, Sigmund Freud, Jack London gibi isirolerin hayatlarını romanla§tırmı§tır.

    Yazarın Vincent van Gogh hakkında yazdığı eser en ba§arılı eserlerinden biridir ve 1956 yılında, Kirk Douglas'ın ba§rol oyunculuğuyla beyaz perdeye aktarılmı§tır. Öne çıkan eserlerinden bir diğeri olan Michclangelo hakkındaki romanı için de uzun yıllar İtalya'da ya§amı§tır.

    Yazarı n, Freud' a dair yazdığı İnsan Ruhunun Derinliklerinde ve Jack London'a dair Doludizgin Bir Denizci

    ]ack London isimli eserleri Türkçeye kazandırılmı§tır.

  • Michelangelo

    lztırap ve Co§ku

    I. Cilt

    Irving STüNE

    Türkçesi: FeyzaAKGÜN

  • Michelangelo

    Iztırap ve Co§ku

    I. Cilt

    ÖzgünAdı The Agony and the Ecstasy

    Cümle Yayınları: 27 Biyografi Dizisi: 8

    Yayın Yönetmeni Muhsin METE

    Son Okuma Ay§eDEMİR

    Teknik Hazırlık Kelime Yayıncılık

    Kapak ve Sayfa Tasarımı Sarakusta

    www .sarakusta.com. tr

    Bu kitabın tüm yayın hakları © Kelime Yayıncılık tarafından © 1961 Doubleday'den alınmııtır.

    Birinci Baskı, Kasım 2015

    Takım Numarası: 978-605-9147-16 -3

    ISBN: 978 -605-9147-17-0

    Yönetim Adresi Kelime Yayıncılık Reklam Tic. Ltd. Şti.

    Re§it Galip Cad. Ham Sok. No: 23/2 G.O.P 1 ANKARA Telefon: (0312)437 08 85- 437 08 86

    Faks: (0312) 437 08 87 e-posta: [email protected]

    www.cumleyayinlari.com

    Baskı Durnar Ofset

    Bahçekapı Mah. 2477 Sokak No: 6 Şa§maz- Etimesgut 1 ANKARA Telefon: (0312) 278 82 00 pbx

    Faks: (0312) 278 82 30 [email protected]

    Cümle Yayınları, Kelime Yayıncılık'ın tescilli markasıdır.

  • Sunu§

    1475 yılının Mart ayında, hem ya§amı süresince hem de ölümünden yüzyıllarca sonra adından söz ettirecek olan Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simani dünyaya geldi. Annesini henüz altı ya§ındayken kaybeden Mi�helangelo, babasının bütün itirazlarına rağmen Domenico Ghirlandaio'nun çırağı olarak sanat dünyasına adım atar. Çocukluk yıllarından beri kendisini etkisi altına alan yontma i§i onu sanat dünyasının dahi olarak adlandırılan sayılı üyesinden biri haline getirecektir. Ta§ ile Settignano' da Toppolino ailesinin yanındayken tanı§ır. Bu süre içerisinde keski ve çekiç tutmayı, ta§ların farklılıklarını öğrenir. Sonrasında, babası tarafından ders alması için Urbino'nun yanına verilir. Ancak o, Urbino'nun derslerini dinlemektense çizim yapmayı yeğler.

    Michelangelo, bir Rönesans adamıdır, ya§adığı dönemde, Floransa'nın sanatı seven ve sanatçıya değer veren atmosferi içinde bulunur. Urbino'nun yanında devam etmeyeceğini açıkça ifade eden Michelangelo, Domenico Ghirlandaio'nun atölyesine verilir. Burada, resim konusundaki kabiliyetini ortaya koysa da asıl tutkusunun mermer olduğunu bilmektedir. Heykel Bahçesi'ne kabul edilip Bertoldo'nun yanında çırak olarak çalı§mak ve mermere biçim kazandırmak için büyük bir istek duyar. Bunu gerçekle§tirdikten sonra İtalya'da sanatçıların hamisi Lionarda de'Medici'nin koruması altında birbirinden görkemli

  • 6

    eserler yaratmaya ba§lar. KendisineMedici Sarayı'nda yer bulan Michelangelo, Plato Akademisi'nden bilginierin tartı§malarına katılma fırsatı bulmu§tur. Ne yazık ki Lorenzo de'Medici 1519 yılında hayata gözlerini yumar ve Michelangelo'yu o dönemde bir sanatçının kar§ıla§abileceği zorluklarla ba§ba§a bırakır. Bu dönemde Merdivendeki Meryem ve Sentarların Sava§ı adlı rölyeflerini yapar. Henüz otuzuna gelmeden yaptığı, Pieta ve Davud heykelleri ile İtalya'da üne kavu§Ur.

    Michelangelo'nun biyografisini ya da onunla ilgili kaleme alınmı§ ba§ka eserleri okurken dikkatimizi en çok çeken noktalardan birisi sanatçının çalı§kanlığıdır. Michelangelo hayatı boyunca sade bir ya§antıyı tercih etmi§, yiyeceğin, kıyafetin hatta dinlenmenin bile a§ırısından uzak tutiDU§tur kendisini. Çağda§ları, çevresine geni§ hayran kitlesi toplayıp, cemiyet ya§antısının içinde yer bulup gösteri§li bir hayat sürerken Michelangelo, atölyesine kapanıp yıllar sürecek çalı§maları tek ba§ına yürütmܧtÜr. Büyük bir özveriyle kadavralar üzerinde yaptığı incelemeler ve gözlemler ona insan anatomisinin gizemlerini açmı§ ve tasvirlerindeki gerçekçiliğc katkıda bulunmu§tur.

    1503 yılında Katolik kilisesinin ba§ına Papa II. Julius geçer. Bu hırslı lider kendisini mermere adamı§ olan sanarçıyı Siscine Şapeli'ni süsleyecek freskler için görevlendirince, Michelangelo bu görevi almamak için İstanbul' a gelip Osmanlı padi§ahı için çalı§mayı bile dü§ünür. Ne var ki Sistine Şapeli'nin tavanı zorlu süreç sonrası tamamlandığında Michelangelo' nun, kendisi için kullanılan "II Divino" (Tanrısal) sıfatının haklılığı ortaya konmu§ olur. Öyle ki hayattayken biyografisi yazılan ilk sanatçı olma ayrıcalığına da eri§ir. Kilisenin tavanında insanlığın hikayesini anlatır.

    Michelangelo'nun hikayesini bütün bu çok yönlülüğüyle anlatınayı hedefleyen elinizdeki biyografik roman ise lrving Stone'un, sanatçının izlerini takip ettiği yıllar süren titiz çalı§masının bir ürünüdür. Yazar, Michelangelo'yu sadece bir heykeltıra§ olarak

  • 7

    okurun kar§ısına çıkarmaz, merrnerden ba§ka renkleri ve kelimeleri de ustalıkla kullanan sanatçı yı bu yönleriyle de göstermeyi amaçlar. Kitabı okurken terniz ve ferah Floransa sokaklarında

    Michelangelo'nun arkasından yürüyecek, kadavrayla ilk kar§ıla§rnasından duyduğu korkuyu iliklerioize kadar hissedecek, o, gücünün son damlasına kadar 'rnerrnerin içine saklanrnı§ olan figürleri' bulup çıkarmaya çalı§ırken beraber yarulacak ama her defasında ula§ılan mükemmelliğin ve ba§arının hazzını hissedeceksiniz.

    Hacİınce yoğun olan ve dolu dolu bir ömrü anlatan bu eseri çevirmenin elbette kendine göre zorlukları vardı. Hayata

    Michelangelo'nun gözlerinden bakmak, onun kendisini sağlığından edecek dururnlara sokabilen sanat tutkusunu anlayabilmek ve bunu aynı §ekilde Türk okuyucusuna aktarabilrnek bunların ba§ında geliyordu. Tüm bu süreç boyunca desteğini esirgemeyen ve tecrübesiyle yol gösteren abiarn Ay§e Demir' e, bu güzel eserle bulu§rnarnıza imkan sağlayan Cümle Yayınları'na te§ekkürü bir borç bilirim.

    Feyza AKGÜN Ekim, 2015

  • Michelangelo Iztırap ve Co§ku

    Kubbeye daha keskin gözlerle bakmak içine Sistine'ye döndü.

    Mimari yapı onun yeni bakı§ açısına uyum sağlamıyordu. Yeni

    bir kubbeye ihtiyacı vardı. Fakat Papa'ya dönüp, tuğlaları, sıva

    ları, üzerindeki asker odalarını ve ötesindeki yekpare çatıyı yerle

    bir etmekten daha iyi bir fikri vardı: Yalnızca fresklerini en iyi

    §ekilde gösterme amacına hizmet için in§a edilmi§ gibi görüne

    cek bamba§ka bir tavan. Kendi ba§ına çalıpn bir mimar olarak;

    muazzam kubbeyi elde edebileceği tek malzemeyle, boya ile ye

    niden in§a etmek zorunda kalabilirdi.

    Safi yaratıcılığı kullanarak tavanı dönü§türmeliydi. Duccio blo

    ğundaki oyuk gibi kusurlarından dahi istifade etmeliydi. Yaratı

    cı güçlerini ba§ka türlü kullanılmayacak yönlere kanalize etme

    liydi. Ya daha da güçlenecek ve bu kubbe alanını deği§tirecekti

    ya da kubbenin direnci onu ezecekti. İnsanlık alemiyle dolup ta

    §an bir tavanda kararlıydı. Ve tabii ki bu alemin yaratıcısı Yüce

    Tanrı da olacaktı orada; nefes kesen güzelliği, zayıflıkları ve yok

    edilemez güçleriyle resmedilmi§ insanoğlu ve her §eyi mümkün

    kılma özelliğiyle Tanrı, evreni tersyüz edebilecek anlamlı ve

    kubbenin gerçeğe, ona bakan dünyanınsa dü§e dönü§tüğü bu çarpıcı canlılığı yansıtmalıydı.

  • Birinci Bölüm

    Stüdyo

    İkinci kattaki aynanın önüne geçti. Çökük yanaklarını, elmacık kemiklerini, düz ve geni§ alnını ve ba§ının epeyce arkasında duran kulaklarını, dağınık bukleler halinde önüne dü§en koyu renk saçlarını, ayrık ama ağır kapaklı arnher renkli gözlerini gizliyordu.

    "İyi tasarlanmamı§ım" diye ciddi bir dikkatle dü§ündü on üç ya§ındaki çocuk, "Ağzıma ve çeneme ağır basan alnımla, ba§ım kurallara uymuyor. Birisi §akül kullanmalıymı§ ."

    Tele benzeyen sının gibi vücudun arkasında uyuyan erkek karde§lerini uyandırmamak için yava§ça çevirdi. Sonra da arkada§ı Granacci'nin ıslığını duyabilmek için Via dell' Anguillara'ya doğru kulak kesildi. Boyanın hızlı darbeleriyle hatlarını yeniden çizmeye ba§ladı. Göz yuvarlaklarını geni§letti, alnı yuvarlakla§tırdı, dar yanaklarını büyüttü, daha dolgun, çenesiniyse daha geni§ yaptı. "ݧte" diye dü§ündü. "Şimdi daha iyi görünüyorum." Duamo'nun dı§ yüzeylerinin planlarda deği§tirildiği gibi

  • 1 2

    yüzün de doğumdan önce yeniden çizilemiyar olması çok kötüydü.

    Serin sabaha kar§ı açtığı üç metre yükseklikteki pencereden ku§ sesleri girdi. Çizim kağıdını yatağın ba§ucundaki yastığın altına sakladı ve caddeye açılan sarmal merciivenden sessizce indi.

    Arkada§ı Francesco Granacci kendinden bir karı§ uzun, saman sarısı saçları ve tetikte mavi gözleri olan 19 ya§ında bir gençti. Granacci ona bir yıldır, Ghirlandaio'nun stüdyosundan gizlice ödünç alınmı§ baskı da dahil olmak üzere çiz im malzemesi ve V ia de i Bemaccordin' in kar§ısındaki evlerinde kalacak yeri sağlıyordu.

    Zengin bir ailenin çocuğu olmasına rağmen Granacci on ya§ ında, Flippino Lippi' nin çıraklığını yapmı§tl. On üçündeyse Carmine'de St. Peter, İmparatorun Yeğeninin Yükseli§i adlı tabloda merkezi karakterdi. Masaccio bunu yarım bırakmı§tı. Şimdilerde ise Ghirlandaio'nun çıraklığını yapıyordu. Granacci kendi resimlerini ciddiye almazdı ancak ba§kalarının sahip olduğu yeteneği ke§fedecek gözlere sahipti.

    Granacci "Bu sefer gerçekten benimle geliyorsun değil mi?" diye heyecanla sordu.

    "Kendi doğum günü hediyem." "I . . .,, yı.

    Genç adamın koluna girdi ve eski Roma kolezyumunun oval biçimli alanına in§a edilmi§ olan Via dei Bentaccordi dönemecine yönlendirdi. Stinche hapishanesinin yüksek duvarlarını geçtiler.

  • 1 3

    "Domencio Ghirlandaio hakkında söylediklerimi unutma. Be§ yıl ona çıraklık yaptım ve onu iyi tanırım. Mütevazı ol. Çıraklarının onu takdir etmesinden ho§lanır."

    Bunları konu§urken Via Ghibellina'ya dönmü§lerdi. Şehrin ikinci duvarının sınırlarını belirleyen Ghibelline kapısının hemen üzerindeki, sol tarafta rengarenk avlusuyla Bergello'nun görkemli ta§ sütununu geride bıraktılar. Sonra sağa Procconsul caddesindeki Pazzi Sara yı' na döndüler. Genç adam kabaca yontulmu§ duvarın üzerinde elini sevgiyle gezdirdi.

    "Acele et ." diye dürttü Granacci. Bu Ghirlandaio, çizimine ba§lamadan önceki en iyi zamandır." Dar sokaklarda birbirine uyum sağlamayan adımlarla yürüdüler. Ta§ saraylar ve pörtlek sundurmalara açılan ayınalı ta§ hasarnaklı dı§ merdiveniyle Old İrons'ı geçtiler. Via dei Corsa'ya doğru ilerlediler ve sağ taraflarında Via dei Tedaldini'nin dar aralığından Duamo'nun kızıl tuğlalarını gördüler, bir blok sonra, sol taraflarında kemerleri, pencereleri ve Floransa göğünün §afak mavisini delip geçen bronz ta§ kulesinin tepe noktalarıyla Pallozzo della Signoria vardı.

    Ghirlandaio' nun stüdyosuna ula§mak için eski pazar meydanını geçmeleri gerekiyordu. Omurgasından a§ağı doğru kesilip geni§çe açılmı§ taze sığır etlerinin kasap tezgahlarında asılı durduğu Ressamlar Sokağı'ndan Ghirlandaio'nun açık kapısını gördükleri Via dei Tavaldini'ye kadar kısa bir yürüme mesafesi vardı.

    Michellangelo bir an için Donatelio'nun St. Mork heykeline baktı. Orsmanmichele'nin uzun ni§inde duruyordu.

  • 14

    "Heykeltıra§lık en yüce sanattı ." diye haykırdı. Sesi titriyordu.

    Granacci iki yıllık arkada§lıkları süresince arkada§ının heykeltıra§lık hakkındaki bu görü§ünü gizlemesine §a§ırdı.

    Sessizce "Sana katılmıyorum," dedi. "Şa§kın §a§kın bakmayı bırak, yapılacak i§lerimiz var."

    Genç, derin bir nefes aldı. Beraber Ghirlandaio'nun atölyesine girdiler.

    2

    Stüdyo keskin boya ve odun kömürü kokan, yüksek tavanlı geni§ bir odaydı. Ortada çevresi bir düzine uykulu genç çırakla sarılı kaba kalastan bir masa vardı. Çıraklar taburelere tünemi§lerdi. Yakın kö§ede genç bir adam havanda boyaları i§liyordu.

    Paralel duvarlar boyunca tamamlanmı§ fresklerin renk taslakları, kartelaları yığılmı§tı. Bu freskler Ognissanti Kilisesi' nin 'Son Ak§ am Yemeği' ve Roma' daki Sistine Kilisesi'nin "Calling of the First Apostle'siydi.

    Korunaklı arka kö§ede, yükseltilmi§ bir platformda kırk ya§larında bir adam oturuyordu. Masası stüdyodaki tek düzenli yerdi.

    Kalemler, fırçalar, eskiz defterleri, makaslar düzgün biçimde dizilmi§ti. Diğer alet edavat kancalara asılmı§tı ve raflarda resimli el yazmaları vardı.

  • 1 5

    Granacci, ustasının masasının önünde durdu. "Sinyör Ghirlandaio, sana bahsettiğim Michelangelo."

    Tek bir vuru§la İtalya' daki herhangi bir ressamdan daha çok §ey görüp kaydetmesiyle ünlü bir çift gözün kendisini ele§tirmekte olduğunu hissetti. Ancak genç adam da, mart soğuğuna kar§ı omuzlarına kırmızı bir pelerin atını§, mavi paltosuyla kendisinden yüksek bir noktada oturan ressamın zihin portfolyosunu olu§turmak için, gözlerini gümü§ uçlu bir kalem gibi kullandı. Dolgun mor dudaklarıyla hassas bir cildi, gözlerinin altında belirgin kemikli yapısı, çökmü§ avurdarı, omuzlarına doğru yıpranmı§, ortadan ikiye ayrılmı§ gür saçları vardı.

    Sağ elinin elastik parmakları boğazına sarılmı§tl. Granacci'nin birkaç gün önce söyledikleri aklına geldi.

    "Sanatını anlamaya ba§ladığıma göre Floransa'nın bütün duvarlarını fresklerle kaplamama izin verilmemesi çok acı."

    "Baban kim?" diye sordu Ghirlandaio.

    "Lodovico di Lionarda Buonaroti-Simoni."

    "Bu adı duymu§tum. Kaç ya§ındasın sen?

    "On üç. "

    "Biz çıraklığa on ya§ında ba§latırız. Üç senedir neredeydin?"

    "Urbino gramer okulunda Latince ve Yunanca öğrenerek zaman öldürüyordum."

    Ghirlandaio'nun §arap rengi dudaklarının kenarında olu§an seğirme onun cevaptan ho§landığını gösteriyordu.

  • 1 6

    "Çizim yapabilir misin?"

    "Öğrenme yeteneğim var."

    Granacci arkada§ına yardım etme isteğiyle fakat Michelangelo'nun kopya etmesi için Ghirlandaio'nun baskılarını ödünç aldığını açıklayamadan:

    "Eli çok iyidir. Settignino' da babasının evinin duvarlarına çizimler yaptı. Bir satır . . . "

    "Ah, bir duvar ressamı," "Ya§lılık yıllanın için bir rakip."

    Michelangelo o kadar gergindi ki Ghirlandaio'yu ciddiye aldı.

    "Hiç renk denemedim, benim sanatım değil."

    Ghirlandaio cevap verecekti ama sonra kendini kontrol etti :

    "Eksikliğin mütevazılık değil. Sen benim rakibim olamayacaksın, yeteneğin olmadığından değil, renkleri önemsemediğinden."

    Michelangelo, yanındaki Granacci' nin iniirisini duymadı ama hissetti.

    "Öyle demek istemedim."

    "On üçten küçük gösteriyorsun. Bu stüdyodaki ağır i§ler için de çelimsizsin."

    "Çizim yapmak büyük kaslar gerektirmez. "

    Yanlı§ §eyler söylemek için kı§kırtıldığını hissediyordu. Üstüne üstlük sesini de yükseltmi§ti. Bu gaflar üzerine

  • 17

    çıraklar, döndü. Bir an sonra Ghirlandaio'nun iyi mizacı kendini gösterdi.

    "Pekala, benim için çizim yaptığını varsay. Ne çizerdin?"

    Michelangelo'nun gözleri köylü gençlerin sonbahardaki §arap festivalinde üzüm salkımlarını nasıl kırdıklarını gösteren resimleri yutarcasına atölyenin içinde gezindi.

    "Neden stüdyo olmasın?"

    Ghirlandaio küçümseyici biçimde güldü. Münasebetsiz bir durumdan kurtarılmı§ gibiydi.

    "Granacci, Buonarroti'ye kağıt ve karakalem ver. Şimdi, eğer itirazın yoksa, ben i§ime dönüyorum!"

    Michelangelo kapının yanında, atölyeyi çok iyi gören bir yer buldu. Çizim yapmak için bir sıraya oturdu. Granacci yanında oyalanıyordu.

    "Neden böyle bir tema önerdin? Ağırdan al. Burada olduğunu unutacaktır . . . "

    Gözü ve elleri iyi birer ortaktı. Geni§ odanın zorunlu parçalarını kavrıyordu. Stüdyoya girdiğinden beri nefes alı§veri§i ilk defa normaldi. Omzunun üzerinden birisinin eğildiğini hissetti.

    "Henüz bitirmedim." dedi.

    "Yeter." Ghirlandaio kağıdı aldı ve kısa bir süre inceledi.

    "Ba§ka bir stüdyocia çalı§mı§sın! Rosselini'nin stüdyosunda mı çalı§tın?"

  • 18

    Michelangelo, Ghirlandaio'nun ondan ho§lanmadığını biliyordu. Floronsa' daki diğer ressamların atölyesini idare etmekteydi. Altı yıl önce Ghirlandaio, Batticelli ve Rosselini yeni bi tir ilmi§ Sistine Kilisesi' nin duvar panellerini yapmak için Papa 6. Sixtus tarafından Roma'ya çağırılmı§lardı. Rosselini en canlı kırmızıları ve en koyu mavileri kullanarak, her bulutu, kuma§ı ve ağacı altın sarısıyla aydınlararak ba§piskoposun gözünü boyamı§ ve can atılan ödülün sahibi olmu§tu.

    Çocuk, kafasını hayır anlamında salladı.

    "Üstat Urbino bakmadığı zamanlarda okulda çızım yaptım. Santa Croce' deki Giotto'yu ve Carmine' deki Masaccio'yu kopya ettim."

    Yumu§amı§ biçimde "Granacci haklıymı§. Güçlü bir elin var."

    Michelangelo elini uzattı, avucunu yukarı çevirdi.

    "Bu bir ta§ yontucunun eli," diye yanıtladı gururla.

    "Fresk stüdyolarında ta§ yontuculara pek ݧimiz dü§mez. Seni on ya§ında bir çırak olarak ba§latacağım. İlk sene için bana altı florin ödemelisin . . . "

    "Hiçbir §ey ödeyemem."

    Ghirlandaio sertçe baktı:

    "Buanorratiler fakir değildir. Baban seni bir ustanın yanına vermek istediğine göre."

    "Resimden her bahsettiğimde babam beni döver. "

  • 19

    "Ama baban Doktor ve Eczacılar lancasının anla§masını imzalamadıkça seni alamam. Bunu söylediğinde seni tekrar dövmeyecek mi?

    "Senin beni kabul etmedeki ısrarın savunmam olacak. Ona ilk sene için altı, ikinci sene için sekiz ve üçüncü için on florin ödemen gerek."

    Ghirlandaio küplere bindi:

    "Bu duyulmamı§ bir §ey. Sana öğretmenlik yapma ayrıcalığı için para ödemek ha! "

    "O zaman senin için çalı§mam. Tek yol bu."

    Boya öğütücü havanı havada bo§ bo§ çeviriyordu. Omzunun üstünden bu salıneyi seyrederken çıraklar çalı§ıyormu§ gibi görünmeye uğra§madılar. Usta ve muhtemel çırak rolleri deği§mi§ti. Sanki Michelangelo'yu isteyen ve ona ihtiyacı olan Ghirlandaio idi. Michelangelo, Ghirlandaio'nun dudaklarının "Hayır" §eklini aldığını görebiliyordu. Direndi, tavrı hem ya§lı adama hem de kendisine kaqı saygılıydı. Ghirlandaio'ya, bu zahmete değecek, dereesine bakıyordu:

    "Y apmalısın."

    En küçük bir zayıflık gösterse, Ghirlandaio ona sırt çevirecekti. Ama bu kararlı meydan okuma öncesinde ressam kindar bir hayranlık duydu. "Sevgiye layık olan ve sevilen" bir adam olarak bu §Öhrete ula§mı§tl.

    "Tornabvani korosunu senin kıymetli yardımın olmaksızın bitiremeyeceğimiz çok açık. Babanı buraya getir. "

  • 20

    Tekrar Via dei Tavolini'delerdi. Etraflarında sabah tüccarları ve mܧteri kaynıyordu. Granacci kolunu sevgiyle küçük çocuğun omzuna attı.

    "Her kuralı yık tın. Ama kabul edildin."

    Michelangelo'nun yüzü bir arkada§ına nadiren güldüğünden aydınlandı. Amber renkli gözlerinde mavi sarı hareler parlıyordu. Bu gülümseme, boya kaleminin ayna önünde el yardımıyla yaptığını; ba§tan yapmayı ba§ardı. Mutlu bir gülümsemeyle ayrılan dudakları daha dolgundu, çünkü beyaz di§leri görülüyordu, öne doğru çıkmı§ ince çenesi yüzünün üst yarısıyla heyketimsi bir simetri olu§turuyordu.

    3

    Şair Dante Alighieri aile evinin ve Bedia ta§ kilisesinin önünden geçmek Michelangelo'ya müzede gezmek gibi geliyordu. Çünkü Toskanalı, ta§a bir a§ığın sevgilisine gösterebileceği yumu§aklıkla i§lerdi. Etruria içinde ta§ ocakları açar, öküzlerle bu ta§ları yurdarına ta§ırlardı. Keser, §ekillendirir ve onları evlere, saraylara, kiliselere, avlulara, kalelere ve duvarlara dönü§türürlerdi. Ta§, Toskana toprağının en bereketli meyvelerindendi. Çocukluktan itibaren onun dokusunu ve kokusunu bilirlerdi.

    Dı§ katmanı kadar, içindeki özünü, yakıcı güne§in altında yahut yağmurda, dolunaycia ve ilikleri dolduran tramaontana rüzgarında nasıl davranacağını . . . Michelangelo ve ondan önceki nesiller boyunca ataları 1 500 yılda, yerli pietra seranayı, berrak ta§ı i§lemi§ti.

  • 2 1

    "Doumo'yu görmeden ya§ayamam!" dedirten soluk kesici ta§ §ehri in§a etmi§lerdi. Via Dell Buanorrati ailesinin Anguvillara' da kiralanmı§ evlerinin zemin katındaki marangoz dükkanına geldiler.

    "Elveda dedi tilki kürkçüye" diye takıldı Granacci.

    "Ah, ben bir deri alacağım" diye sertçe cevapladı.

    "Ancak tilkinin aksine buradan canlı çıkacağım."

    Via dei Bentaccordi'nin keskin kö§esine döndü. Caddenin kar§ısındaki alıırın açık üst kapısından ba§larını uzatmı§ olan iki ata el salladı ve aile mutfağının arka merdivenine çıktı.

    Üvey annesi sevilen turtasını yapıyordu. Tavuklar soğan, maydanoz, yumurta ve safranlı sosa batırılmı§, peynir, un, karanfil ve zencefılli raviolinin içine sarılmı§ jambon ve et ; hamur, hurma ve badem katlarının arasındaki tavuk sosiyle yan yana konulmu§tU.

    Bütün yemek bir turta §ekline getirilmi§ ve pi§irilmek üzere konulacağı sıcak köze hazır olsun diye hamurla kaplanmı§tl.

    "Günaydın benim annem."

    "Ah, Michelangelo. Sana özel bir §eyim var bugün: Ağızda §arkı söyleyen salata!"

    Lucrezia di Antonio di Sandro Ubaldini da Gaglio; böyle bir genç kadın, saçlarına kır dü§mܧ 43 ya§ındaki be§ çocuklu dula varır da dokuz ki§ilik Buanarroti halkına yemek yapar mıydı?

  • 2 2

    Her sabah saat dörtte kalkıp Pazar meydanına giderdi. Bu vakit İtalyan çiftçilerin taze meyve sebze, yumurta, peynir, et ve kümes hayvanlarıyla dolu midilli arabalarını Arnavut kaldırımlı sokaklardan geçerek geldikleri varı§ saatine denk geliyordu. Köylülere gerçekten yardım etmiyor olsa bile, en taze ve ince ye§il fasulye, piselli ve bezelyeler, kusursuz incirler, §eftalilerden olu§an ürünleri daha tezgaha yerle§tirmeden havada seçerek yüklerini hafıfletmi§ oluyordu.

    Michalengelo ve dört karde§i ona Il Migliore, 'En iyisi' , derlerdi. Çünkü onun yemeğine giren her malzeme en iyisi olmalıydı.

    Şafaktan önce, sepetleri ganimetlerle tepeleme dolmu§ olurdu. Giyime hiç önem vermez, düz esmer yüzüne hafifçe belli olan favori ve bıyıklarına, ka§ların gerisinde sıkıca arkaya toplanmı§ mat saçlarına aldırmazdı.

    Ancak Michelangelo onun turta pi§irirken kızarmı§ yanaklarına ve gözlerindeki heyecana bakarken ondan yayılan ı§ığı fark etti. Ekmek kırıntılarına muskat ve ince çekilmi§ tarçın tozu serpmek için ocaktan İtalyan çini kavanozlara doğru otoriter ve zarif biçimde yürüyordu. Sabahın o yedi saati boyunca programının neresinde olduğunu saniyesi saniyesine bilirdi.

    Üvey annesinin evliliklerinin her a§amasında uysal olduğUnu da bilirdi: Mutfak hariç. Mutfakta Marzocco'nun en iyi sava§ geleneğine sahip aslanıydı. Floransa'nın koruyucu aslanı. Varlıklı Floransa'ya dünyanın dört bir yanından egzotik yiyecekler geliyordu. Sarı sabırlar, zerdeçal, kakule, kekik, mercankö§k, mantarlar, trüfler, toz fındık, galina. Heyhat! Çok pahalıya mal oluyorlardı.

  • 2 3

    Michelangelo'nun dört karde§iyle payla§tığı odası, yatak odasına biti§ikti. Şafak vaktinde üvey annesi giyinirken babasıyla kavgalarını sık sık duyardı.

    "Her gün bir balya ringa balığı ve bin tane portakal istiyorsun. "

    Açlık? Hiçbir Buonarroti 300 yıldır ak§am yemeğini kaçırmamı§tır. Her hafta Settignino'dan taze dana eti getirmiyor muyum sana?''

    "Pazarlar süt danası domuz ve güvercinle doluyken neden her gün dana eti yiyelim?"

    O günlerde Lodovico hesap defterlerine kederle bakardı. Genç ve sorumsuz karısının onu felakete sürüklemesine neden olacak pahalı pirinç, karanfil, §eker, domuz yağı, badem ve hindili bromangiereden bir lokmanın bile boğazından geçmesine imkan kalmazdı. Ne var ki kokular mutfak kapısının altından yava§ça oturma odasına ve çalı§ma odasına süzüldükçe kokuları, siniri, öfkesi uçar gider, saat on birde kurt gibi acıkmı§ olurdu.

    Lodovico bu fevkalade ak§am yemeğini bir çırpıcia siler süpürür, sandalyesini geriye çekip geni§ parmaklarıyla §i§kin göbeğine vurup, sıradan bir Toskana gününü kasvetten ve beyhudelikten kurtaracak tek cümleyi söylerdi.

    "İyi yedim!"

    Bu övgüyle Lucrezia, kalanları hafif bir ak§am yemeğinde yenilmek üzere kaldırırdı . Hizmetçisine tencereleri ve tabakları yıkamak üzere bırakır ve yukarı çıkıp hava iyice kararana kadar uyurdu. Gün bitmi§, eğlencesi sona ermi§ti.

  • 24

    Sabahki cazibenin tam tersi bir süreç ya§ayan Lodavico öyle değildi. Saatler geçip de yemek sindirildikçe lezzedi tatların hatırası uzakla§ır, kafa kemiren o soru yeniden küplere binmesine sebep olurdu. Bu §a§aalı ak§am yemeği ne kadara mal olmu§tu?

    Michalengelo §Öminesinin önünde me§e bir oturak olan oturma odasına geçti. Duvara dayanmı§ iki metrelik körük ve deri sandalyeler, ailenin kurucusu tarafından yapılan sefih parçalada doluydu. Via dei Bemaccordi'ye ve ahırlara bakan yan oda babasının çalı§ma odasıydı. Bu oda için Lodovico alt kattaki marangozhaneye üçgen bir masa yaptırmı§tı.

    Eski kollezyum dönemecinin olduğu caddeyi birle§tiren bu kö§ede 4 5 derecelik bir açı vardı. Lodovico burada gri paqömen hesap defterlerine gömülmü§tÜ. Michelangelo hatırladığı kadarıyla, babasının tek aktivitesi para harcamayı engellemek ve 1 250'de kurulmu§ ve §imdi Settignano'daki 10 dönümlük çifdik ve yasal olarak ihtilaflı tapusuyla bir kiralık ev olan Buonarroti servetinin ipe sapa gelmez kalıntılarını nasıl devam ettireceği üzerine olurdu.

    Lodovico oğlunun geldiğini duydu ve ba§ını kaldırdı. Doğa sadece bir konuda ona cömert davranmı§tl. Saçları. Saçı uzadıkça sakalına uzanan gösteri§li bir bıyıkla bu havalı görünܧÜnü destekliyordu. Saçları kırla§mı§tl. Alnında hesap kitaplarına ve aile kayıtlarına kafa yormakla kazanılmı§ dört derin çizgi bulunuyordu. Küçük kahverengi gözleri melankoli içinde, Buanarroti'nin kayıp servetinin izini sürüyordu. Michelangelo, babasının kapıyı üç kilide kilideyen tedbirli bir adam olduğunu biliyordu.

  • 25

    "Günaydın, peder bey!"

    Lodovico iç geçirdi . .

    "Çok geç doğmu§um. Yüz yıl önce Buonarroti'lerin asmaları su cukları bağlanırdı. "

    Michelangelo, babasını, hayatının Eski Ahit' i olm u§ aile kayıtlarına gömülürken izledi.

    Lodovico her bir Buonarroti nesiinin sahip olduğu araziyi, evleri, i§leri ve altınları kuru§u kuru§una bilirdi. Bu ailenin tarihi onun i§iydi . Sonuçta her oğlu bu efsaneyi ezbere bilirdi.

    "Biz soylu yurtta§larız." derdi Lodovico, "Ailemiz Medici, Strozzi ya da Tornabuani aileleri kadar eskidir. Buonarroti adı 300 yıldır bizimle ya§ıyor." Sesi enerji ve gururla yükseldi. "300 yıldır Floransa'da vergi ödüyoruz. "

    Michelangelo'nun, babasının yanında oturması yasaktı ve emredildiğinde çekilmek zorundaydı. Guelphlerin Floransa' da gücü ele geçirdikle rinde, ailelerinin 1 3 . yy' ın ortasındaki hızlı yükseli§ini öğrenmeye iten §ey ilgiden ziyade görevdi. 1 260'da bir Buonarroti Guelph ordusunda danı§man olm u§ tu; 1 392' de Guelph partisinde yönetici, 1 343'ten 1469'a kadar bir diğer Buonarroti, Floransa Priori'sinin diğer adıyla, on kez §ehir konseyinin üyeliğini yapmı§tl. Şehirdeki en onurlu pozisyondu. 1 326- 1475 arasında sekiz Buonarroti, Santa Croce belediye ba§kanı olmu§tU. 1 375 ve 1473 yılları arasında da 1473'te atanan Codavica ve erkek karde§i Francesco'nun da bulunduğu Santa Croce konseyinde, buonomini olan on iki ki§i vardı.

  • 26

    Sönmekte olan Buonarroti'nin son resmi i§i 1474'te bundan 1 3 yıl önceydi. Lodosico podesta, dı§ seyahatlere giden belediye ba§kanı olarak atanmı§tı. Michelangelo da, Apennines'in yüksekterindeki Caprese ve Chisi di Verno' nun birle§tirilmi§ köyleri için burada kaldıkları altı yıllık zamanda doğmu§tU.

    Babası, Michelangelo'ya çalı§manın asil bir sarraf olmak kadar değerli olmadığını öğretmi§ti. Ancak oğlu, Ludovico' nun kazanmak için çalı§ mak yerine para harcamanın yollarını ararken daha çok çaba sarfettiğini gözlemliyordu. Buanorrati kalesinde dağınık birkaç kaynak kalmı§tl. Bunlar, hiçbir §ey harcamaması ko§uluyla, hayatını bir beyefendi olarak sürdürmesine yeterdi. Bütün beceri ve adanmı§lığına rağmen Ludovico' nın serveti eriyordu.

    Üç metre yüksekliğindeki pencerenin girimisinde durup kemiklerini mart güne§inde ısıtırken Settignano' da Arn o vadisine nazır evlerini hatırladı. O zamanlar evleri sevgi ve kahkahalarla dolu olurdu. Ama o 6 ya§ındayken annesi öldü. Ve babası ümitsizlik içinde kendini çalı§maya verdi. Halası Cassandra' nın ev i§lerini ele aldığı dört yıl boyunca Michelangelo çok yalnızdı onlarla ya§ayan büyükannesi ve kaqı tepede ya§ayan ta§ i§çisinin karısı Mona Alessandra dı§ında kimse tarafından istenmiyordu.

    Annesinin onu emziremeyecek kadar hasta olduğu zamanlarda Michelangelo'yu emzirmi§ti.

    Dört yıl boyunca, babası yeniden evlenene kadar. Lucrezia, Floransa'ya ta§ınmaları için ısrar etmi§ti. Her fırsatta Topolinas'a kaçarlardı. Gümü§-ye§il zeytinlerin arasın-

  • 27

    dan kendine yol yapar, arazinin sınırını olu§turan dereyi geçer, üzüm bağlarının arasından doğru kar§ıki tepeye tırmanırdı. ݧte burada yeni bir Floransa sarayı için yassı in§aat ta§larının çıkarıldığı kom§u ta§ ocağından 'Pietra serena'ları kesmekle uğra§ırdı. Ta§ i§çisinin kendi çocuklarıyla beraber küçüklüğünden beri eğitildiği bu bahçede bütün mutsuzluğunu unuturdu. Kendine küçük bir çekiç ve parçalada uğra§ması için keski verilmi§ti.

    Michelangelo kendisini Settignano' daki ta§ yapılı binadan Via della Anguillara' da bulunan bu eve çekti.

    "Baba, Domenica Ghirlandaio'nun stüdyosundan §imdi geldim. Ghirlandaio beni çırağı olarak almaya karar verdi."

    4

    Olu§an sessizlik sırasında Michelangelo caddenin kar§ısında ki§neyen atı duydu. Lucrezia hala §Öminedeki közleri karı§tırıyordu. Ludovico çocuğun üzerinde hakimiyet kurmak için iki elini de kullanarak doğruldu. Oğlunun sanatçı olma konusundaki anlamsız isteği güçsüz Buonarroti'yi sosyal uçuruma dü§ürecek son sebep, damla olabilirdi.

    "Ama ben seni pahalı bir okula gönderdim. Zar zor temin edebildiğim o parayı sen eğitim görüp de kendi değirmenlerine ve dükkanlarına sahip olana kadar loncada yükselebilesin diye ödedim. Floransa'nın en büyük servetleri böyle olu§maya ba§ladı. Medicilerinki bile."

    Lodovico'nun sesi yükseldi. "Hayatını ressam olarak bo§a harcamana izin vereceğimi mi sanıyorsun? Soyadımıza

  • 28

    utanç getiresin diye! 300 yıldır hiçbir Buonarroti elleriyle çalı§acak kadar alçalmamı§tır."

    "Doğru, biz tefecilik yaparız ." diye sinide atıldı çocuk.

    "Biz İtalya' da en saygın loca olan Sarraf loncasına aitiz ."

    "Faizcilik onurlu bir meslektir." Michelangelo kaçı§ı mizahta aradı.

    "Yağmur ba§ladığında Francesco amcaının Orsanmichele'nin önündeki tezgahı nasıl katiayıp kaldırdığını gördün mü? Elleriyle ondan daha hızlı çalı§an kimse yoktur."

    Adının zikredilmesi üzerine Francesco amca ko§arak odaya girdi. Daha beyaz açık çehresiyle Lodovico'dan iri bir adamdı. Buonarroti ortaklığının çalı§an diğer yarısı.

    Lodovico' dan ayrılmadan iki sene önce yüklüce bir para kazanmı§, evler almı§ ve kendisine iyi bir konum edinmi§ti.

    Yabancı döviz için aklı çelinip kötü bir yatırım yapınca her §eyini yitirip karde§inin evine dönmek zorunda kalffil§tl. Şimdi yağmur ba§ladığında katlanabilen masasının üzerinden kadife örtüyü taparlar, bacağının arasındaki para çantasını yakalayıp ıslak caddeleri ko§arak terzi arkada§ı Amonare'ye giderdi. Arnortone masa açmasına izin, veren ki§iydi.

    Francesco boğuk bir sesle:

    "Michelangelo bir kase dolusu sütte karga görmezsin! Buonarroti'leri yaralamaktan ne gibi sapıkça bir zevk alıyorsun?"

  • 2')

    Çocuk suçlamalar kar§ısında sinirlendi.

    "Hepiniz gibi ben de adımızla gururlanıyorum. Neden ben de bütün Floransa'nın hayran olduğu de Ghiberti'ninin kapılarındaki, Donatelio'nun heykellerindeki ve Ghirlandaio' nun freskolarındaki ince i§çiliği öğrenmiyorum? Floransa bir sanatçı için iyi bir §ehir."

    Lodovico elini omzuna koydu ve ona adıyla seslendi. Be§ oğlundan en çok sevdiğiydi. Ona çok umut bağlamı§tı; üç yıl boyunca Urbino'da eğitim görmesi için para göndermesini sağlayan cesareti sevgisinden kaynaklanıyordu. Hocası bu parlak çocuğun Yunan ve Latin metinlerdeki harfleri öğrenmek yerine çizim yaptığını babasına bildirmeyecek kadar gururluydu.

    Retorikte ise ikna edici Urbino'nun deği§tiremeyeceği mantık kurallarına sıkı sıkıya bağlıydı.

    "Michelangelo, sanatçılar hakkında sarf ettiklerio ancak bir bankta oturmu§ sohbet eden bir hakimin sözleri kadar doğrudur. Aptallığın kaqısında elimden seni dövmekten ba§ka bir §ey gelmez. Ancak artık 1 3 ya§ındasın. Mantık eğitimi alman için para ödedim, böylece seninle mantık alı§tırması yapabilecektik. Ghiberti ve Donatello sanatçı olarak öldüler. Ghirlandaio, onun da sonu öyle olacak. Sosyal konumlarını bir aqın bile yükseltemediler. Ve Donatello, hayatı sona ermek üzereyken o kadar sefil bir durumdaydı ki Cosima de' Medici ona yardım maa§ı bağlamak zorunda kaldı. "

    Çocuk bu saldırı kar§ısında parladı:

    "Donatello o duruma, arkada§ları ve asistanları ihtiyacı olduğunda alabilsinler diye bütün parasını tavandan sar-

  • 30

    kan bir sepete koyduğu için dü§tÜ. Ghirlandaio bir servet kazanıyor."

    "Sanat e§eğin kafasını gül suyuyla yıkamak gibidir," diye atıldı. Francesco, Taskana bilgeliği atasözleri ağırdır, hem çaban hem de su bo§a gider. Herkes bir enkazın kendi ellerinde altına dönü§ebileceğini dü§ünür! Bu ne tür bir rüya?"

    "Bildiğim tek rüya" diye bağırdı Michelangelo. Lodovico'ya döndü.

    "Sanat benim damarlarıma kadar i§lemi§ . " "Michelangelo'nun, Buonarroti servetini geri kazanacağını dü§ünürdüm," diye bağırdı Lodovico. "Daha temkinli konu§malıymı§ım! Şimdi nasıl bayağı olunur onu öğreteceğim."

    Çocuğa küfürler yağdırmaya ba§ladı, sağ dirseği sertçe bükülmü§tÜ, böylelikle kolunu bir sapa gibi kullanabiliyordu. Gençliğinin bu önemli evresinde yeğeninin ba§arısızlığını istemeyen Francesco da çocuğa vurmaya ba§ladı. Elinin tabanıyla kulağını tokatlıyordu.

    Michelangelo ba§ını dilsiz hayvanların fırtınada eğdikleri gibi eğdi. Kaçmak bir anlam ifade etmeyecekti, yoksa tartı§ma daha sonraki bir zamanda devam ederdi. Gırtlağının ta içinden babaannesinin lafları gelip dökülüverdi.

    1

    "Sabır! Kaderinde kandisine uygun bir ݧ verilmeden doğan kimse yoktur."

    Gözünün ucuyla, Cassandra halasının büyük cüssesını kapı aralığında gördü. Halası aldığı her nefesin ete dö-

  • 3 1

    nü§tüğü iri kemikli bir kadındı. Devasa büyüklükteki uyluklara, kalça ve bağra uygun toklukta sese sahip olan Cassandra mutsuz bir kadındı. Mutluluk dağıtmak gibi bir görev de addetmemi§ti.

    "Mutluluk" dedi. Cassandra, "Öteki dünyaya kalmı§." Neler döndüğünü öğrenmek isteyen Cassandra halanın gümbürdeyen sesi §imdi kulağını kocasının tokatlarından daha çok acıtıyordu. Sonra aniden bütün sesler ve küfürler kesildi. Odaya büyük annesinin girdiğini anladı. Güzel olmamakla birlikte biçimli bir ba§ı olan, siyahlar içinde silik bir kadındı. Anaerkilliğini sadece kriz zamanlarında kullanırdı. Lodovico annesini gücendirrnek istemezdi.

    Sandalyesine çöküverdi.

    "Tartı§ma bitmi§tir! Bütün dünyayı arzulaman için büyütmedim ben seni, para kazanıp Buonarroti soyadına hizmet et yeter. Bir daha çıraklık meselesini duymayacağım."

    Michelangelo üvey annesinin mutfaktan çıkamayacak kadar turtasına dalmı§ olmasından memnundu; oda ba§ka izleyiciler için fazla kalabalıktı.

    Monna Alessandra hesap masasındaki oğlunun yanına gitti.

    "Yün loncasına katılıp yün eğirmesiyle, eczacı loncası ve boya karı§tırmak arasında ne fark var? Oğlanları geçtim, be§ kazı geçindiremeyecek bir para bırakacaksın."

    Sesinde sitem yoktu; kötü kararları ve pn§sızlığıyla ailenin çökü§ünü ba§latan kendi kocası Lionarda Buonarroti değil miydi?

  • 32

    "Be§i de kendi geçimlerini sağlamadı; bırak Lionarda istediği gibi kiliseye girsin, Michelangelo da stüdyoya. Artık onlara yardım edemeyeceğimize göre neden köstek olalım?"

    "Ghirlandaio'nun çırağı olacağım, Baba. Kağıtları imzalamalısın. Hepimiz için iyi olacak."

    Lodovico ku§kuyla oğluna baktı. Kötü ruhlar tarafından ele mi geçirilmi§ti? Arezzo'ya gidip §eytan mı çıkarmalıydı?

    "Michelangelo beni delinecek §eyler söylüyorsun."

    Son ve yakıcı okunu fırlattı. "Ghirlandaio'nun yanında yapacağın çıraklık için verilecek 1 scudomuz bile yok."

    Michelangelo'nun beklediği andı. Sakince:

    "Paraya gerek yok, Ghirlandaio çıraklığım için bana para ödemeyi kabul etti."

    "Ödeyecek!" diye hücum etti Lodovico. "Sana öğretmenlik yapma ayrıcalığı için neden bana para ödeyecekmi§?"

    "Çünkü güçlü bir yumruğum olduğunu dü§ünüyor."

    Uzunca bir sessizlikten sonra Lodovico deri sandalyesine yava§ça yerle§ti. "Kime çektin bilmiyorum. Tanrı bizi bir arada tutmasaydı, dağılmı§tık. İnan ki kime çektin bilmiyorum. Buanorroti'lere çekmediğin açık. Her §eyin annenin tarafına Rucllai'lere benziyor. " Rucllai adını koca bir lokma kurdu elmayı tükürür gibi söyledi, bu ismin Buonarroti evinde ilk defa söyleni§iydi. Dindarlıktan çok §a§kınlıkla istavroz çıkardı.

    "Gerçekten bir azizden daha çok yendim nefsimi."

  • 3 3

    5

    Domenica Ghirlandaio'nun dükkanı İtalya'daki en haraketli ve ba§arılı olandı. Be§ yıllık kontratın üç senesini tamamladığı Santa Maria Novella'daki Tornabuani korosunun 2 5 fresk tuva! panosuna ve ayınalarına ek olarak İnnocenti Hastanesi'ne Kralların Adanmı§lığı'nı resmetmek için ön anla§ma imzalamı§lardı. V e bir katedtalin ana kapısını mozaikle dizayn edeceklerdi. Her birkaç günde bir kom§u kasabalara at üzerinde seyahat ederdi. Buralarda küçük bir sunaktan, dük sarayının salonuna varıncaya kadar her §eyi boyamasını isterlerdi. Asla i§in pe§ine dü§meyen Ghirlandaio hiç birini geri çeviremezdi. Atölyedeki ik gününde Michelangelo'ya §unları söyledi:

    "Eğer köylü bir kadın, süslemen için sana bir sepet getiriyorsa, elinden geldiğince güzel yap. Çünkü o da bir saray duvarındaki fresk kadar önemlidir."

    Michelangelo burayı hareketli, uyumlu buldu. 28 ya§ındaki Sebastiano Mainardi çırakların sorumlusuydu. Uzun siyah saçları Ghirlandaio'nunkiyle bir örnek kesilmi§ti. Çıkık kemikli bir burnu, di§lek ağzı ve ince soluk bir yüzü vardı. Ghirlandaio'nun kayın biraderiydi. Bir fırınemın afacan oğlu olan Jacopodell' İndaco'nun ısrarla söylediği üzre bu i§te onun rızası olmamı§tı. "Ghirlandaio, ailesi için çalı§sın diye kız karde§iyle evlendirmi§ti. Yani tetikte ol. "

    Jacopo'nun birçok zalimliği gibi bunda da bir parça doğruluk payı vardı. Ghirlandaio sanatçı bir aileydi. Floransa kadınlarının ba§larına taktıkları ghirlanda adında §Ik bir taç vücuda getirmi§ uzman bir sarraf olan babalarının

  • 34

    atölyesinde eğitim görmü§lerdi. Domenico' nun diğer iki karde§i David ve Benederro da ressamdı. Benedetto, sadece kadın mücevherlerinin ve çiçeklerin küçük ve net harlarını boyamak isteyen bir minyatürcüydü; en küçükleri David ise abisiyle beraber Sanra Maria Novella'da çalı§mak üzere sözle§me imzalamı§tı.

    Domenico Ghirlandaio babasının stüdyosundan, bir mozaik ustası olan Boldovinetti' ninkin e geçti. Yirmi birine kadar burada kaldıkran sonra gönülsüz de olsa kendi arölyesini açmak için ayrıldı.

    "Resim, çizim yapmaktır. Ölümsüz resim ise mozaiktir," derdi. Ancak pek az ki§i mozaik İstediğinden freske döndü. İtalya' daki en iyi özümseyici ve derleyici oldu. Cimabue zamanındaki eski fresk ressamlarının öğrenmeleri gereken her §eyi öğrendi ve kendi zeka ve farklılığını kattı.

    Genç ressam kendisine, San Gimignuna Kilisesi'nde ustaca yaptığı freskler için yardım ettikten sonra Ghirlandaio genç Mainardi'ye bir ka yınbirader olarak kucak açtı.

    San Gimignuna 7 6 kuleye sahip ko m§ u bir §ehir di. Michelangelo'yu yedeğine alan Mainardi, Ghirlandaio'ya çok benziyordu; iyi huylu ve yetenekliydi, Verrocchio atölyesinde iyi bir eğitim görmü§tÜ, resmi her §eyden çok severdi ve freskte güzellik ve cazibenin çok önemli olduğu konusunda Ghirlandiao ile hemfikirlerdi. Tabloların, ya İncilden ya da Yunan mirolojisinden anlatacak bir hikayesi olmalıydı. Ama bu hikayenin geçmi§ini ara§tırmak, önemi ya da geçerliliği konusunda hüküm vermek ressamın görevi değildi.

  • 35

    "Resmin amacı" diye açıkladı Mainardi en genç çırağına, "Dekoratif olmaktır, hikayeleri resimlerle hayata getirmektir. Şehit edilen azizierin üzücü resimleriyle bile olsa insanları mutlu etmek için. Bunu aklından hiç çıkarmazsan Michelangelo, ba§arılı bir ressam olursun."

    Michelangelo sonra öğrendi ki, her ne kadar Mainardi çırakların kahyası olsa da maymun suratlı 16 ya§ındaki J acqo da idareciydi, hiç ݧ yapmadan her an me§gul görünebilmek gibi bir yeteneği vardı. 1 3 ya§ındaki çocuğu ciddi bir uyarıyla kar§ılamı§tı:

    "Bir Hristiyan durmadan çalı§maya layık değildir. " Çırakların oturma masasına döndü ve sevinçle ekledi.

    "Biz Floransa' da her ay ortalama dokuz gün tatil yaparız. "

    Granacci yakıcı bir ifadeyle, "Senin için pek önemi yok, Jacopo, i§ günlerinde de çalı§mıyorsun."

    Sözle§mesinin imzalanıp da parasının ödeneceği sihirli güne kadar olan iki hafta uçup gitti. Michelangelo ilk avansı olan iki florini kazanmak için ne kadar az çalı§mı§ olduğunu fark etti. Şu ana kadar eczaneden boyaları almaya giden ve güzel bir kıvam alması için kum eleyip fıçı içerisinde yıkayan ayakçı olarak görev yapmı§tt.

    Dı§arısı henüz aydınlanmamı§ken, küçük karde§i Buonarroto'nun üzerinden atlayarak yatağından çıktı. El yordamıyla uzun çoraplarını ve dize uzanan gömleğini aradı. Bargello' da bir pervazdaki kancadan sarkan cesedin altından geçti; bu adam iki hafta önce asılırken ölmeyi beceremeyip de o kadar kindar sözler sarfetmi§ti ki sekiz sulh hakimi onu yeniden asmaya karar vermi§ti.

  • 36

    Ghirlandaio çocuğu o kadar erken gördüğüne §a§ırdı. Kısaca günaydın dedi. Günlerdir "St. John'un Neophyt'yi Vaftizi" üzerine çalı§ıyordu ve İsa konseptini netle§tirmediği için üzgündü. Çalı§masını elinde bir tomar ödenmesi gereken faturayla bozan karde§i David'e daha çok öfkelenmi§ti. Domenico hesapları sol eliyle ittirdi, sağ eliyle tedirgin çizmeye devam etti.

    "Bu dükkanı neden sen i§letmiyorsun David, beni de resınimi tamamlamam için yalnız bırakmıyorsun?"

    Michelangelo salıneyi kaygıyla izledi: Bu günü unutacaklar mıydı? Granacci arkada§ının ifadesini gördü. Masasından kalktı, David'in yanına gidip kulağına bir §eyler fısıldadı. David kemerincieki deri kesesine uzandı. Odayı geçerek Michelangelo'nun yanına gitti, eline iki fl.orin ve sözle§me defterini uzattı. Michelangelo ilk ödemenin kar§ısına imzasını attı. Doktorlar ve Eczacılar Anla§masında öngörüldüğü üzere sonra tarihi yazdı.

    1 6 Nisan 1488

    Kendisini bu florinleri babasına verirken dü§ündükçe sevinç, damarlarında gezindi. İki florin Medicilerin serveti etmezdi ama Buonarroti hanesinin etrafındaki kasvetli havayı dağıtmasını umuyordu. Çıraklar arasındaki CO§kulu §amatayı sonradan fark etti, Jacopo:

    "Anla§ıldı, dükkanın arkasındaki ara sokak duvarı üzerindeki cüceyi ezberden çizeceğiz. En doğru röprödiksiyonu yapan kazanır ve ak§am yemeğini ısmarlar. Cieco, Baldinelli, Granacci, Bugiordini, Tedesco hazır mısınız?"

  • 37

    Michelangelo göğsünde tuhaf bir acı hissetti; dı§lanıyordu. Granacci, kom§usunun resim yeteneğini fark edene kadar samimi bir arkada§t olmamı§tt ve yalnız bir çocukluk geçirmi§ti. Sık sık oyunlardan dı§lanırdı. Niçin? Küçük ve hastalıklı olduğu için mi?

    Çok espri yapamadığı, ileti§im kuramadığı için miydi? Bu grubun arkada§lığını kazanmayı umutsuzca istedi; ama kolay olmayacaktı. İlk haftanın sonunda Granacci, Michelangelo'ya, ya§ıtlarıyla geçinebilmesi için bir ders vermek zorunda kalacaktı.

    1 3 ya§ında, irice kemikli Giuliano Bagiardi, stüdyoya girdiği ilk andan itibaren Michelangelo'ya arkada§ça yakla§mt§ olan basit yaratılı§lı bir gençti. Bir grup kadın çizimi üzerinde çalı§ılıyordu. Bugiardini insan fıgürü çizemezdi ve buna ilgisi de yoktu.

    "Ne faydası var ki?" diye ısrar etti. "Elleri ve yüzü dı§ında hiçbir §ey gösteremeyeceğiz . "

    Çuvala benzer dt§ hatları görmesi üzerine, küt bir kalem kapan Michelangelo hızlı vuru§larla kadınların ağır elbiseleri altındaki bacakları çizdi ve böylelikle onlara hareket kazandırdı. Bugiardini ağır göz kapaklarını açıp kapayarak figürlerinin canlanmasını izledi.

    Kıskançlık duymuyordu, düzeltmelere de alınmadı. Asıl alınan Ghirlandaio'ya on ya§ında çırak olan Cieco idi. Sivri dilli Cieco haykırdı :

    "Çıplak kadın modelle çalı§mt§sın!

    "Floransa' da öyle bir §ey yok," diye kar§t çıktı Michelangelo.

  • 38

    Floransa'nın eski istilalarının meyvesi kızıl saçlara ve çelimsiz kemiklere sahip Tedesco, içinde dü§manlık barındıran bir sesle, "O zaman kadınların göğüslerinin ve kalçalarının hareketini nasıl biliyorsun da, kıyafetinin içine gerçek insan çizebiliyorsun?"

    "Tarlada fasulye toplayan ya da ba§larında çalı çırpı sepeti ta§ıyan kadınların hareketlerini izlerim. Gözünün gördüğünü elierin çiz e bilir. "

    "Ghirlandaio bundan ho§lanmayacak," karga gibi sesiyle bağırdı J acopo.

    O ak§am Granacci:

    "Kıskançlık uyandırmamaya dikkat et. Cieco ve Tedesco uzun zamandır çıraklık yapıyor. Onların yıllarca eğitim alarak yapabildiklerini kendiliğinden yapabiliyor olmanı neden haklı bulsunlar ki? Onların çalı§mala.rını öv. Kendini sakla."

    Şimdi, çırakların masasında J acopo oyunun detaylarını tamamlıyordu.

    "Süre 1 0 dakika. Kazanan §ampiyonluk ve ev sahipliği tacı giyecek."

    "Ben neden yarı§amıyorum, Jacopo?" diye seslendi Michelangelo.

    Jacopo ka§larını çattı. "Sen acemisin, muhtemelen kazanamayacaksın, ödemene de imkan yok. Geri kalanlarımız için adil olmaz. "

    ineinen Michelangelo rica etti, "Katılmama izin ver Jacopo. Göreceksin, kötü olmayacak."

  • 39

    "Peki" Jacopo gönülsüzce kabul etti. "Ama sana fazladan zaman verilmeyecek Herkes hazır mı?"

    Heyecanla, Michelangelo karakalemi, kağıdı kaptı ve yarı genç adam yarı satirden olu§an eğri büğrü bir fıgürün dı§ hatlarını i§lemeye ba§ladı. Arka ta§ duvarlarda onlarca kez gördüğü Urbino'nun okulunda öğrencilerin, hocaların istediği Homeros'un İlyada'sından ya da Virgil'in Aeneid' in den olağanüstü §ekilde hatırlamaları gibi, Michelangelo da hafızasından çizgileri çağırabiliyordu.

    "Malzemelerinizi masanın ortasına dizin. "

    "Süre doldu." diye seslendi Jacopo. j

    Michelangelo masaya ko§tu, çizimini koydu ve diğer çizimlere hızlıca baktı. Ne kadar yabancı ve yarım göründüklecine inanam adı. J acopo ağzı açık ona bakakaldı.

    "İnanamıyorum. Herkes baksın. Michelangelo kazandı ! "

    Kutlama çığlıkları yükseldi. Cieco ve Tedesco tartı§malarından bu yana ilk defa ona gülümsediler. Gururla ı§ıldadı. En yeni çıraktı. Ve herkese yemek ısınarlama hakkı kazanmı§tı . . .

    Herkese yemek ısmarlamak! Michelangelo'nun midesi 2 altın florini yutmu§çasına ağrıdı. Ba§ları saydı; yedi ki§i vardı . İki litre kırmızı §arap içerlerdi, çorba, et kızartması, meyve . . . Babasına vermek için sabırsızlandığı florinlerde koca bir delik demekti.

    Osteria yolunda, herkes yürekten kahkahalarla ilerlerken Michelangelo dü§ünce makarasını geriye sardı. Granacci' nin yanına adım attı.

  • 40

    "Enayi yerine konuldum değil mi?"

    "Evet . "

    "Beni neden uyarmadın?"

    "Bu kabul töreninin bir parçası."

    "Babama ne diyeceğim?"

    "Bilseydin, kötü çizebilir miydin?"

    Yüzüne mahçup bir gülümseme yayıldı.

    "Kaybetmelerine imkan yoktu."

    6

    Ghirlandaio'nun stüdyosunda resmi bir eğitim yöntemi uygulanmıyordu. Temel öğreti, Ghirlandiao'nun masasının yanına çivilediği §U tabelada yazıyordu.

    "En iyi rehber doğadır. Her gün bir §ey çizmekten vazgeçmeyin."

    Michelangelo her kim ne i§le uğra§ıyorsa onu öğrenebiliyordu. Ondan sır saklanmıyordu . . .

    Ghirlandaio desenin tamamını her bir tuvalin kompozisyonu ve diğerleriyle uyumunu olu§turdu. Önemli port�elerin bir çoğunu o yaptı, ama diğer yüzlercesi stüdyocia payla§tırıldı. Bazen tek bir fıgür ya da pilaster üzerine birkaç ki§i çalı§ırdı. Mükemmel bir görü§ açısının olduğu kilisede Ghirlandaio bütün tabloyu, paneli kendisi yaptı. Onun dı§ında büyük parçalar Mainardi, Benedetto, Granacci ve Bugiardini tarafından tamamlanırdı. Görülmesi

  • 4 1

    zor olan yan aylamalar üzerinde Cieco, Baldinelli ve 1 3 ya§ındaki diğer çırağın çalı§masına izin verildi.

    Michelangelo masa masa dola§ır ayak i§lerini yapardı. Kimsenin durup da ona öğretecek zamanı yoktu. Ghirlandiao'nun, Givonna Tornabuani portresini tamamlamasını izledi. Ayrı bir i§ gibi boyandı ve sonra Visitation tablosunun büyük resim taslağını çizdi.

    "Yağlı boya kadınlar içindir," dedi alayla. "Ama bu fıgür freskle iyi bir uyum sağlayacak. Yeni insanlar icat etmeye kalkı§ma asla, tablolarına sadece gerçek hayattan aldığın ki§ileri çiz ."

    David ve Benedetto, stüdyonun uzak kö§esindeki uzun bir masayı Mainardi ile payla§ıyorlardı. Benedetto asla serbest çizim yapmazdı. Michelangelo onun, önündeki kağıdın matematiksel ölçümleriyle resmedilene insanın karakterinden daha çokça önem verdiğini dü§ündü.

    Yine de ölçü aletleriyle ustaca çalı§ırdı. Michelangelo'ya §unları söyledi:

    "Unutma yüz üç bölüme ayrılır: Birincisi saç ve alın sonra burun, sonra çene ve ağız. Şimdi bir adamın orantısını ele alalım. Kadınları ayrı tutuyorum. Çünkü onlardan hiçbiri mükemmel orantıya sahip değildir. Kol ellerle beraber uyluk kemiğinin ortasına kadar uzanır . . . böyle. Bir adamın uzunluğu sekiz tane ba§ı kadardır. Kolları açıkken geni§liğine e§ittir. Erkeklerin sol tarafında bir kaburga kadınlarınkinden eksiktir . . . "

    Michelangelo, Benedetto'nun geometrik planını §akül ve pergelle çizmeye çalı§tı.

  • 42

    Yalnızca ölü bedenleri sığdırılabildiği tabur kısırlıyordu.

    Mainardi' nin ise hassas bir eli vardı. V e kendine güveni çalı§masına hayat, canlılık kazandırıyordu. Bütün tabloların ve aylamaların en önemli kısımlarını boyadı. Magi'nin Adanmı§lığı için de renk kalıbı hazırlıyordu. Michelangelo'ya, çıplak bölümlerin üzerinden iki kez giderek sulu boyayla bedeni nasıl renklendireceğini gösterdi.

    "İlk renk tabakası taze cilderi olan genç insanlar içindir. Şehirde yeti§IDi§ tavuk yumurtasının sarısıyla ravlanmalıdır; köy tavuklarının kızıla çalan sarıları, ya§lı ya da esmer insanlar için uygun olur."

    Mainardi' den, karnın görünür ha.le gelmesi için ye§ili kullanmayı; ka§ çevresini ve burnun üstünü beyaz kullanarak aydınlatmayı; göz kapaklarıyla kirpikleri siyah kullanarak çerçevelerneyi öğrendi.

    J acopo' dan teknik bilgiden ziyade §ehirde ki haberleri aldı. Jacopo'dan hiçbir kötülük kaçmazdı. Hayatını erderolice ya§ayıp hiç tökezlemeden devam edebilirdi. Ancak bir ku§ gübre kokusunu nasıl sezgisel olarak duyuyorsa onun da burnu insan doğasının kötü tarafının kokusunu alırdı. J acopo §ehrin dedikoducusuydu; günlük §arap dükkanlarına, berberlere ziyarette bulunur, Palazzi önündeki banklarda oruran ya§lı adamlardan, kö§e ba§larındaki hayat kadınlarından §ehrin skandallarını ve hikayelerini dinlerdi. Çünkü bunlar en iyi tedarikçilerdi. Her sabah arölyeye giderken bütün kaynaklarına uğrayabileceği en dolambaçlı yolu seçerdi; Ghirlandaio'nun yerine vardığında sepeti gece haberleriyle dolu olurdu. Kim aldarılmı§, sanat projesine kim çağrılacak . . .

  • 43

    Ghirlandaio, Cennini'nin resım sanatı üzerine yazılmı§ olan ilmi eserine sahipti. ] acopo okuma bilmezdi ancak çırakların masasına bağda§ kurup oturur, ezberlediği pasajları okuyormu§ gibi yapardı.

    "Bir ressam olarak hayatınızı, sanki din, felsefe ya da herhangi bir bilim dalında çalı§ma yapıyormu§ gibi düzenlemelisiniz; bu demek oluyor ki ölçülü olarak günde iki defa yenip içilecek . . . Ellerinizi ta§ ve demir çubuk atmaktan doğan yorgunluktan koruyacak, ihtiyatlı ve temkinli davranacaksınız. Bir diğer sebep ise elleri rüzgardaki yapraklardan daha fazla titreyip sallanacak kadar sarsak hale getirecek durumlardır ki, bu hanım arkada§lara olan ziyarederin sıkla§tırılmasından kaynaklanır."

    J acopo ba§ını geriye attı ve tavana köpükler saçarak güldü, sonra kadınlar hakkındaki bilgisi Ptolemy'nin astronomisi hakkında bildiğinden az olan §a§kın Michelangelo'ya döndü.

    "Artık neden resim yapmadığımı biliyorsun Michelangelo, Ghirlandiao'nun fresklerinin rüzgardaki yapraklar gibi titrek olmasını istemiyorum!"

    Cana yakın ve uyumlu David kesiderio geni§letilmesi konusunda iyi eğitim görmܧtÜ. Onları, kilise paneli boyurundaki büyük resim tasiaklarına dönü§türebiliyordu.

    Yaratıcı bir ݧ değildi ama beceri gerektiriyordu. Küçük bir resmin karelere nasıl bölünebileceğini ve taslağın aynı sayıda daha büyük karelere ayrılacağını, her bir küçük kare içindeki içeriğin taslaktaki parçaya denk dü§ecek §ekilde kopya edileceğini küçük çizimde fark bile edil-

  • 44

    meyen bir hatanın büyük resim taslağı haline geririlirken nasıl ortaya çıktığını gösterdi.

    Babasının ambarını badanalarken zorlandığını ortaya koyan hanral vücuduyla Bugiardini; anatomik olarak harasız olmasa da Visiration figürlerine tinsel bir heyecan kazandırmayı ba§armı§tı. Michelangelo'yu bütün bir ak§am yemeği boyunca çizim ba§ında oturttu. İki saat sonra Buigardini "Porrrene bakınca, yüzünün ifadesini hemen yakalamı§tım."

    Michelangelo kahkahayı bastı.

    "Bugiardini bir gözümü §akağıma çizmi§sin ! Baksana! Buigardini önce Michelangelo'nun yüzünü sonra da eskizi inceledi. "Bana öyle geliyor ki gözün ram da çizdiğim yerde."

    "O zaman doğanın kusuru olmalı" diye yanıtladı çocuk. Michelangelo ve Granacci eve giden yolu uzatarak büyük bir kalabalığın toplandığı Piazza della Signoria'ya girdi. Loggia della Signoria'nın merdivenlerine çıktılar. Buradan sarayın trabzanını görebiliyorlardı. Trabzanda ince bir türbana ve dökümlü ye§il bir kaftana bürünmܧ Türk sulranının elçisi Signoria'nın meclis üyesine bir zürafa sunuyordu. Michelangelo bu sahneyi resmetmek istedi ama bu karma§anın sadece bir parçasını yakalaya.bileceğini biliyordu. Granacci'ye kendisini bir satranç tahtası gibi hissettiğini söyleyerek yakındı. Bilgisi ve cahilliği sırayla deği§en siyah beyaz kurulara benziyordu.

    Ertesi gün öğlen yemeğinde Lucrezcia'nın kızarmı§ etinden ölçülü bir §ekilde yedi ve stüdyoya döndü. Stüdyo

  • 45

    bo§tU çünkü diğerleri öğlen uykusuna yatmı§lardı. Ustasının resmini çalı§maya karar verdi. Ghirlandaio'nun masasının altında ' "Masumların Katledili§i" olarak etiketlenmi§ bir yığın buldu. Onu çırakların masasına götürdü ve bir düzine fresk kağıdını yaydı. Dikkatlice baktığında Ghirlandaio'nun hareketi resmedememi§ olduğunu fark etti. Kılıçları havada askerler, ko§an anneler ve çocuklar onda karma§a ve duygusal kaos olu§turdu.

    Yine de bu kabataslak çalı§malar sadelik ve otorite içeriyordu. Çizimieri kopya etmeye ba§ladı ve arkasında birisinin durduğunu fark edene kadar yarım düzine eskizi bitirmi§ti.

    Döndüğünde Ghirlandaio'nun yüzündeki ho§nutsuzluğu gördü.

    "Neden çizimiere bumunu soktun? Sana kim izin verdi?"

    Michelangelo kalemini bıraktı, korkmu§tu.

    "Gizli olduğunu bilmiyordum. Öğrenmek istedim. " Soğukkanlılığını yeniden kazanarak, "Ne kadar hızlı öğrenirsem o kadar çabuk yardım edebilirim. O altın florinlerin hakkını vermek istiyorum. "

    Bu mantıklı söyleminden çok çocuğun gözlerindeki yoğunluk Ghirlandaio' nun sinirini yatı§tırdı.

    "Peki sana biraz zaman ayıracağım."

    "O zaman bana nasıl kalem kullanacağımı öğret."

    Ghirlandaio en yeni çırağını masasına oturttu, üstünü topariadı ve iki e§ kağıt çıkardı. Michelangelo'ya küt

  • 46

    uçlu bir kalem verdi. Kendisine de bir tane aldı ve çapraz çizgilerle tararnaya ba§ladı.

    "Bu benim kaligrafım: gözler için daireler, burun için kemikli uçlar, i§te böyle, ağız tasviri için kısa ucu kullan ve alt dudağı i§aretle ."

    Michelangelo ya§lı adamı hızlı el hareketleriyle takip etti, Ghirlandaio figür çizerken bacaklarını bitirmekle uğra§mayıp uca doğru inceltip bıraktığını fark etti. Ghirlandaio birkaç vuru§la figürün üzerine inandırıcı drapeler resmedebiliyordu. Elbisesini hafif bir zerafetle tutan bir kadın yapabiliyor vücut hatlarına §iirsel bir akı§ verirken, figüre benlik, §ahsiyet ve karakter kazandırabiliyordu.

    Michelangelo mest olmu§ görünüyordu. Hiç bu kadar mutlu olmamı§tl. Kalem tutan bir sanatçıydı, sesli dü§Ünen, zihninin derinlerine inen, sezgilerini anlamak için kalbini ve önündeki objeyi kavrayabilmek için elini yoklayan bir sanatçı. Saatlerce bu masada oturmak, modelleri yüzlerce farklı açıdan resmetmek isterdi.

    Ghirlandaio çocuğun yüzündeki isteğin ve ellerindeki nqenin farkındaydı. .

    "Michelangelo sadece çizmi§ olmak ıçın çizmemelisin. Bu figür bir freskle kullanılmaz."

    Çırağın kendisini ne kadar iyi takip ettiğini gorunce, Ghirlandaio masasından iki çizim daha aldı: Otuzuna gelmemi§ saf dekoratif biçimde resmedilmi§, iri gözlü dolgun suratlı ve pürüzsüz yanakları olan dü§ünceli bir adamın neredeyse gerçek boyuttaki ba§ı ile Roman bazi-

  • 47

    lika korosundaki bir adamın kompozisyon güzelliğinde gerçekle§tirilmi§ vaftizi.

    "Nefes kesici" diye soludu Michelangelo kağıtlara uzanarak "Masaccio'nun öğretmesi gereken her §eyi öğrenmi§sin. "

    Ghirlandaio'nun esmer yüzünden kan çekildi; a§ağılanmı§ mıydı? Bir kopyacı muamelesi mi görüyordu? Ne var ki çocuğun sesi gururla doluydu. Ghirlandaio ne§elendi; en ham çırağı ustasına iltifat ediyordu. Çizimieri ondan aldı, "Eskizler hiçbir §eydir. " sadece tamamlanmı§ freskler sayılır. Bunları yok edeceğim."

    Stüdyonun d§ ında Cieco ve Baldin elli' nin seslerini duydular. Ghirlandaio masadan kalktı, Michelangelo kağıtları ve yeni kalemi topladı. "Masumların Kadedili§i"ni yeniden pakededi. Çocuklar odaya girdiğinde bağlamı§ ve kö§esine bırakmı§ bulunuyordu.

    Ghirlandaio, yeni bir panel tasarlarken çalı§tığı ve eskiz yaptığı bir folyoyu masanın büyük çekınceesinde kilidi tutuyordu. Granacci, Michelangelo'ya, Taddeo Goddi, Lorenzo Monaco, Fra Angelico, Paola Uccello, Pollaivala Pro Filippa Lippi ve diğer pek çokları gibi usta olarak nitelendirdiği adamların çizimierinden olu§an bu koleksiyonun toparlanmasının yıllar aldığından bahsetti. Şehre bolca bah§edilen bu kilise mihraplarını ve fresklerini seyrederek saatlerini büyülenmi§ bir §ekilde geçirmi§ ama bu çalı§madan hiçbirini görmemi§ti.

    Portfolyoyu görüp göremeyeceğini sorduğunda "Elbette hayır." diye yanıtladı Ghirlandaio.

  • 48

    "Ama neden?" diye sordu umutsuzca. "Floransa'nın en iyi teknik ressamlarının tekniklerini ve dü§ünme biçimlerini görmek için harika bir fırsat ."

    "Her sanatçı kendi portfolyosunu olu§turur," dedi Ghirlandaio "Kendi zevk ve kararları doğrultusunda. Kendi koleksiyonumu 25 yılı a§kın bir sürede tamamladım. Sen de kendininkini toparla! "

    Üç ki§ilik bir heyet tarafından, kom§u §ehre giderken kendilerine e§lik etmek üzere çağrıldığında Benozzo Gazzoli'nin mızraklı nü gencinin eskizi üzerine çalı§ıyordu Ghirlandaio. Çizimi çekmeceye kilitlerneyi unuttu.

    Diğerlerinin ak§am yemeğine gideceği zamana kadar bekleyen Michelangelo masaya gidip Benozzo Gozzolinin çizimini aldı . Yarım düzine denemeden sonra gerçekçi olduğunu dü§ündüğü bir kopyasını çıkardı, sonra aklına birden heyecanlı bir fikir geldi. Ghirlandaio'yu bununla kandırabilir miydi? Eskiz otuz senelikti, seneler içerisinde kağıt lekelenmi§ ve sararmı§tı. Arka bahçeden biraz toprak alıp küçük bir kağıt üstünde onu ovaladı. Bir süre sonra kopyasını bahçeye çıkardı ve kağıdının rengi yava§ça bozulmaya ba§ladı.

    Eski kağıdın kö§eleri duman rengindeydi. Ate§ yanan stüdyoya geri döndü, test etmek için rengi bozulmu§ parçaları, bir süre sonra da kendi kopyasını ate§e tuttu.

    ı

    Sonra bu imitasyon çizimi Ghirlandaio'nun masasına koydu, gerçeğini de sakladı.

    Haftalar boyunca her hareketini izledi. Öğretmeni portfolyoya ne zaman bir, Castagna, Signorelli ya da Verrocc-

  • 49

    hio koymayı unutsa çocuk bir reprodüksiyon için geride bekledi, eğer ak§ama doğru bir saatteyse çizimi eve götürdü ve ailenin geri kalanı uyuduğunda, a§ağıdaki §Ömineyi yaktı ve kağıdı uygun renklerle lekeledi.

    Bir ayın sonunda bir düzine mükemmel eskizden olu§an bir portfolyosu olmu§tu. Bu durumda ustaların çizimierinden olu§ an folyosu Ghirlandaio' nunki kadar kalındı.

    Ghirlandaio hala çırağına ders vermek için ak§am yemeğinden erken dönüyordu; siyah tebe§irle gümü§ noktaların nasıl yapılacağı ve etkinin beyaz tebqirle nasıl artırılacağı gibi dersler veriyordu. Michelangelo bir ara nü modelleri çalı§ıp çalı§mayacaklarını sordu.

    "İlla ki kıyafet eklemek zorundayken neden nü çizmeyi öğrenmek istiyorsun? İncil' de bunu karlı kılacak sayıda nü yok."

    "Bazı azizler var," diye yanıtladı çocuk, "Oklarla vurulduklarında ya da yakıldıkları zaman üzerlerinde neredeyse hiç kıyafet olmamalı. "

    "Doğru ama azizierin anatamisini kim ne yapsın, maneviyada aramıza girer."

    "Karakter olu§turmamıza yardımcı olmaz mı?"

    "Hayır. Gösterilmesi gereken bütün karakterler yüz ile gösterilebilir. Ve belki de ellerle. Pagan Yunanlerden beri kimse nü üzerinde çalı§madı. Hıristiyanlar için resim yapmalıyız. Bununla birlikte vücudumuz çirkindir. Çıbanlar, humma ve dı§kıyla dolu beden orantısızdır.

  • 50

    Palmiyeler, selviler ve çiçekli portakal ağaçlarıyla dolu bir bahçe, sonunda denize inen merdivenleri olan mimari bir ta§ duvar . . . . Bunlar güzeldir ve tartı§ılmaz. Resim büyüleyici, yenileyici ve sevimli olmalıdır. İnsanın vücudunun böyle olduğunu kim iddia edebilir? Kıyafetlerinin altında zarifçe yürüyen figürler çizmek isterim. "

    7

    Haziranın gelmesiyle birlikte yaz sıcağı Floransa'ya göz açtırmıyordu. Çocuk uzun pantolonunu giydi ve çıplak ayaklarına sandaletini geçirdi. Üzerinde ince pamuklu bir gömlek vardı. Stüdyonun kapıları açılmı§ ve masalar ye§il yapraklı ağaçların altına ta§ınmı§lardı .

    Son Giovinni festivali için dükkan sıkıca kilitlenmi§ti. Michelangelo erkenden kalktı, karde§leriyle §ehrin ortasından akan Arno'ya yürüdü.

    Duamo'nun arkasında diğer çıraklada bulu§madan önce çamur kahvesi sularda yüzüp oynadı.

    Meydan cenneti temsil eden zambaklada süslenmi§ geni§ mavi tentelerle doluydu. Her bir lonca, allı pullu yıldızların serpi§tirildiği, melek yüzlü çocuk resimleri ve ı§ıklarla çevrelenmi§, kalın bir pamukla kaplanmı§ tahta bir çerçevenin içinde koruyucu azizlerinin olduğu bir bulut irl§a etmek zorundaydı. A§ağıdaki demir dallarda melek §eklinde giyinmi§, kemer takmı§ çocuklar vardı.

    Geçit töreninin ba§ında Santa Maria del Fiore haçı bulunuyordu, arkalarında beyaz giyinmi§ erkekler, ayakkabıcılar ve yün kırkıcılar §arkı söylüyordu. Daha arkala-

  • 5 1

    rında ise garip maskeler takmı§ altı gez yüksekliğinde sütunlar üzerindeki devler, Kitab-ı Mukaddes'ten sahneler sergileyen aktörlerin bulunduğu yirmi iki burç geliyordu: Şeytanın cennetten kovulmasını, Meleklerin Sava§ı'nı betimleyen St. Michael burcu, Tanrı'nın Adem ile Havva'yı yaratmasını anlatan Adem burcu, Adaletin Temini'ni canlandıran Musa burcu vardı.

    Michelangelo'ya tablo nihayetsiz göründü. İncil' den hikayeleri sevmezdi, ayrılmak istedi. Sahnenin büyülemi§ olduğu Granacci sonuna kadar kalmak için ısrar etti. Duomo' da büyük bir kalabalığın toplandığı sırada vaiz kürsünün önünde tıklım tıkı§ toplanmı§ ki§ilerin cüzdanlarını ve altın tokalarını çalan bir Bolonez yakalandı. Kilise ve meydandaki kalabalık etrafına ܧܧÜp "Asalım! Asalım!" diye bağırarak yürürken çırakları da aralarına katıp ba§komiserin yanına gittiler. Hırsız oracıkta pencereden sallandırıldı.

    Günün ilerleyen saatlerinde mah§eri bir rüzgar ve dolu fırtınası §ehri vurdu. Renkli tenteleri yıktı, kapalı hava için hazırlanan ko§u yolunu baraklığa dönü§türdü.

    Bugiardini, Cieco, Buldinelli, Michelangelo, Vaftizhane kapısından içeri ko§ turdular.

    "Bu fırtına o rez il Bolonez' in kutsal bir günde Doumo' da hırsızlık yaptığı için oldu," diye bağırdı Cicero.

    "Hayır, hayır öyle değil, " diye kar§ı çıktı Bugiardini, "Tanrı kutsal bir günde bir adam astığımız için bizi cezalandırdı."

  • 52

    Michelangelo'ya döndüler. O sırada Ghiberti'nin ikinci kapı setinin saf altından oymalarını yapıyordu. Kapıların on görkemli panelinde kat kat insanlar, hayvanlar, §ehirler dağlar ve Eski Ahir'teki saraylar yerle§tirilmi§ti.

    "Ne dü§ünüyorsun?" diye sordular, Miclehangelo:

    "Bence bu kapılar cennet kapıları."

    Ghirlandaio'nun stüdyosundaki "Aziz John'un Doğumu", Santa Maria Novella'nın duvarına nakledilmek için hazırdı . Ne kadar erken varını§ olsa da, sonuncu gelen Michelangelo oldu. Herkesin heyecanla etrafta ko§turması, resim taslaklarını, eskiz demetlerini, fırçaları, boya §İ§elerini, kum ve limon sepetlerini, çuvallarını toparlamaları, çubukları sivriltıneleri kar§ısında gözleri fal ta§ı gibi açıldı. Yükler kendisinden daha küçük bir e§eğin çektiği küçük bir arabaya dolduruluyordu. Via del Bole' den geçerek Santa Maria bölgesine gelindiğini gösteren Güne§ ݧareti'ne girerken Ghirlandaio bir kumandan gibi ba§ tarafta duruyordu. En yeni çırak olan Michelangelo arabayı sürüyordu. E§eği sağa yönlendirdi ve kendisini §ehirdeki en eski ve en güzel meydan olan Santa Maria N ovello' da buldu.

    E§eği durdurdu, kilise, önünde belirdi. 1 348' de Giovanni Rucelai, yapının ön cephesini mükemmel siyah, beyaz merrnede dizayn eden Leon Battista Alberti'yi atayana kadar tamamlanmamı§ haldeydi. Michelangelo, Giovanne Ruchellai'yi amca sayardı . Rucellai ailesini dü§ününce bir çarpımı hissetti, çünkü Buonarroti hanesinde bu ismin anılması yasaktı. Via della Vigna Nova'daki saraya hiç girmemi§ olmasına rağmen önünden geçerken an-

  • 53

    tik Yunan ve Roma heykelleriyle süslenmi§ geni§ bahçelerin içini görebilmek, devasa binayı tasarlamı§ olan Albertini' nin mimarisine bakmak için adımlarını yava§latırdı.

    Gangling Tedesco tahliye ustasıydı. On üç; ya§ındaki bu çocuklara fırtına gibi emirler yağdırıyordu. Michelangelo koltuğuncia bir tomar eskizle bronz kapılardan içeri girdi ve iç;erdeki esanslı soğuk havayı içine çekti.

    Kilise, 90 metrelik bir Mısır haç;ı gibi önünde uzanıyordu.

    Üç; sivri kemeri ve devasa bir dizi sütün arkasında, Ghirlandaio' nun üç; yıldır ç;alı§tığı atlara yakla§tıkç;a birbirine yakla§ıyordu. Yan duvarları parlak fresklerle süslenmi§ti. Michelangelo'nun ba§ının hemen üzerinde Giotto'nun ah§ap çarmıhı bulunuyordu.

    Ana koridorcia İtalyan sanatında seyahate ç;ıkmı§ç;asına her adımdan lezzet alarak yava§ yava§ yürüdü: Giotto, ressam, heykeltıra§ ; Cimabue tarafından bir ç;obanken, kaya üzerine ç;izim yaparken ke§fedilmesi efsane olmu§tu. Onu, karanlık Bizans hayatının kurtarıcısı olacağı stüdyosuna götürmü§tÜ. Giotto, ta Masaccio resme ba§layıp Floransa sanatını yeniden hayata getirene kadar 90 yıl boyunca taklit edilmi§ti. Kilisenin sol tarafında üçlemesinin ya§ayan, parlak kanıtı vardı.

    Nefin kar§ısında Brunelleshi çarmıhını gördü. Strozz ailesinin freskli §apeli ve Orcagna karde§lerin heykelleri ; Ghiberti bronzlarıyla ana altların ön kısmı ve sonra ihti§amın ete kemiğe bürünmü§ hali Rucellia §apeli, 1 3 . yüz

  • 54

    yılın ilk yarısında Doğuda nasıl ho§ kırmızı boya üretileceğini öğrenen bir aile bireyi sayesinde servet edinmi§ olan kendi annesinin ailesi tarafından in§a edilmi§ti.

    Her ne kadar Santa Maria Novela'nın en büyük hazinelerini barındırıyor olsa da Michelangelo Rucellai §apeline giden merdivenlerin birkaçından fazlasını çıkamamı§tı. Aileye gönülsüz sadakate uzak durmu§tu. Şimdi aileden ayrılabileceğine ve Santa Maria Novella'da çalı§acağına göre giri§ hakkını kazanmamı§ mıydı? Annesinin ölümüyle bütün ileti§imin kesildiği, Maria Banda Rucellai'nin kızı Francesca Rucellai del Sera'dan sonra be§ oğluna ne olduğunu umursamayan bu tarafa davetsiz misafir gibi girmek.

    Ta§ıdığı paketi bir tarafa bıraktı. Ve yava§ça merdivenlerden çıktı. İçinde Cimabue Madonna, Nino Pisanon'un mermerden Bakire ve Çocuk olan kiliseye girer girmez dizlerinin uzerine çöktü; çünkü burası anneannesinin gençliği boyunca, annesinin de bayram günlerindeki aile toplantıları sırasında ibadet ettiği yerdi. Gözya§ları gözlerini yakarak ta§tı. Dua etmesi öğretilmi§ti ama bunlar sadece dilindeydi. Şimdi dudaklarından kendiliğinden döküldüler. Güzel Madannolara ya da annesine mi dua ediyordu? Gerçekten fark var mıydı? Onunla ilgili anıları Hanım'ınkilere dönü§mܧtÜ. Ayağa kalktı, Pisana Bakite'sinin yanına gitti ve kemikli parmaklarını mermerden kuma§ üzerinde hassasça gezdirdi. Sonra dönüp, kiliseden ayrıldı.

    Bir an merdivenin ba§ında durup iki ailenin birbirine ne kadar zıt olduğunu dü§ündü.

  • 5 5

    Rucellai'ler bu kiliseyi 1265 yılında in§a ettirmi§lerdi, aynı senelerde de Buonarroti ailesi servete kavu§mU§tu. Rucellai'er i§inin ehli insanları tanırdı, neredeyse sanatlarının yaratıcısı olanları: Resimde Cimabue 14 . yüzyılın son senelerinde ve 1 365 'te Nino Pisano. Şimdi bile, 1488'de, Medici'lerle tadı bir rekabet içindeydiler.

    Yunanistan, Sicilya ve Roma'da çıkarılan mermerler yüzünden Buonarroti'ler ise hiçbir kilise yaptırmamı§lardı. Benzer varlığa sahip aileler yaptırırdı. Neden onlar yaptırmamı§tı?

    Koronun arkasında arkada§larının malzemeleri iskeleye ta§ıdıklarını görebiliyordu.

    Buonarroti ailesinin geçmi§te de günümüzde de dindar olmamaları yeterli bir sebep miydi? Lodovico'nun söylemleri dindar ifadelerle süslenmi§ olurdu. Ama Monna Alessandra oğlu için:

    "Lodovico hiçbirine uymasa da kilise kurallarının hepsini onaylar." derdi.

    Buonarroti'ler her zaman para sahibi sert adamlar olmu§lardı. Para hakkında doğu§tan gelen bir kurnazlıkları vardı ve onu ate§li bir §ekilde korurlardı. Bir Toskanalıya zenginlik için tek kaynak olabilecek arsa ve toprağa yatırıma olan istekleri, Buonarroti'leri sanat için bir servet harcamaktan kurtarmı§ mıydı?

    Michelangelo, Buanorrati ailesinde en basitinden bile resim veya heykel gördüğünü hatırlamıyordu. Bu, evlerde nesilden nesile aktarılan dini çalı§maların olduğu, dünyanın en yaratıcı §ehrinde 300 yıldır varlık gösteren bir

  • 56

    aile için ba§arılması zor bir i§ti. Rucellai kilisesinin fresklerine son bir kez bakmak için döndü, Buonarroti'lerin cimrilikle kalmayıp, sanat dü§manı olduklarını fark ederek kalbi parçalandı. Çünkü onlar sanat eserlerinin sahiplerini de küçümserlerdi.

    İskelenin üzerindeki Bugiardini ona seslendi. Bütün stüdyo uyum içinde hareket ediyordu. Bir gün önce panelin üzerine kalın bir kat sıva çekmi§ti, §imdi de sadece boyanacak kısmını temizliyordu. Baldinelli ve Tedesco Cieco ile beraber ıslak panelin üzerine sermi§ oldukları büyük resim taslağını kaldırdılar.

    Ghirlandaio, sivri fıldi§i çubukla yeni sıvanın üzerindeki figürlerin hadarını kazıdı ve sonra kaldırılması için i§aret verdi. Genç çıraklar iskeleden güçlükle indiler. Ama Michelangelo, Ghirlandaio'nun mineral toprak renklerini küçük su §i§elerinde karı§tırmasını, fırçasını sıkıp resmine ba§layı§ını seyretmek için kaldı.

    Kendinden emin ve o gece pilaster kurumadan i§ini tamamlayabilmek için hızlı bir §ekilde çalı§malıydı. Eğer geç kalırsa, kilisede olu§an hava akımı boyanmamı§ pilaster üzerinde çatlaklar olu§turacaktı ve bu parçalar lekelenip küflenecekti. O gün ne kadarını bitirebileceğini kestiremezse, kalan pilaster ertesi gün kesip çıkarılmak zorunda kalacaktı ki, bu da fark edilir bir iz olu§tururdu. Rö1!u§ yasaktı, sonradan eklenen renkler, freskte renk deği§tirmeye neden olan, karartan tutkal içeriyordu. Bu da freskin renk deği§tirerek kararınasına sebep olurdu.

    Michelangelo bir koca suyla ayakta bekliyor, Ghirlandaio'nun hızlı hareket eden fırçasının hemen

  • 57

    önüne su serperek nemli kalmasını sağlıyordu. Hiçbir korkağın fresk yapmaya kalkı§amayacağı sözünün anlamını ilk defa gerçekten kavramı§ tt. Ghirlandaio' nun cesurca ilerleyip, ba§ının üzerinde içi olgun meyvelerle dolu sepet ta§ıyan kızı resmedi§ini seyretti. Dalgalanan elbisesi Floransalı kızları hamile kadın gibi gösteren modaya uygundu. Mainardi yanındaydı. Elizabeth' i ziyarete gelmi§ Tornobuani ailesinin varlıklı ve ya§lı iki halasını çiziyordu. Benedetto iskelenin en üstündeydi.

    Çapraz kiri§li tavanı özenle, ayrıntılı biçimde boyuyordu. Granacci'ye arka planın merkezindeki hizmetçi kız verilmi§ti, hizmetçi Elizabeth' e bir tepsi getiriyordu.

    David bol oymalı yatağa yaslanmı§ Elizabeth üzerine çalı§ıyordu. Kendisine kapı ve pencere çerçevelerinin verildiği Bugiardini, Michelangelo'yu yanına çağırdı, biraz su serpmesini i§aret etti, sonra Elizabeth'in ba§ının üzerine çizdiği minik pencereye hayranlıkla bakarak geri çekildi.

    "Hiç bu kadar güzel bir pencere görmܧ müydün?"

    "Fevkalade, Bugiardini," diye yanıtladı Michelangelo.

    "Özellikle arasından bakabildiğimiz §U açıklık."

    Bugiardini çalı§masını inceledi, §a§kın ama gururlu:

    "O kısmı da mı beğendin? Tuhaf, orayı henüz boyamamı§tım."

    Ghirlandaio, Mainardi'nin de yardımıyla Floransa ipekleri ve mücevherleriyle özenle donatılmı§ genç ve seçkin Givonna Tornabuoni'yi çizerek tabioyu doruğa ula§tırdı.

  • 58

    Ne yüksek baskılı yatağında oturan Elizabeth, ne de peykede oruran bir güzelin memesini emen John'la ilgileniyordu. Doğrudan Ghirlandaio'ya bakıyordu. Tablo be§ günlük sıkı bir çalı§mayla olu§turuldu. Michelangelo'nun boyama izni yoktu. ikiye bölünmܧtÜ. Bir yanı stüdyocia sadece üç aydır bulunuyor olmasına kaqın duvarı boyamak için diğerleri kadar yetkin olduğunu diğer yanı da bütün bu hummalı çalı§manın onunla bir ilgisinin olmadığını söylüyordu. Dı§lanmanın kendisini çok üzdüğü anlarda korodan ve stüdyodan kaçıp kendi dünyasına çekilmek istiyordu. Sonuna doğru pilaster kurumaya ba§ladı. Y anık limon karbonik asitini havadan geri alarak renkleri sabitledi.

    Michelangelo pigmentlerin renkli pilastere uygulanmasının hata olduğunu dü§ünüyordu, yüzeyde kalıyorlardı. Şimdi bütün tuval renklerini ı§ıktan, soğuktan ve nemden koruyacak olan cila ile kaplıydı. Olağanüstü olansa her geçen gün yava§ça kuruyan boyaların Ghirlandaio'nun stüdyocia elde ettiklerine daha çok benziyor olmasıydı.

    Sonraki Pazar günü ayin için Santa Maria Novella'ya yalnız gitti. ibadet eden Floransalılar kısa kadife farsettiler, hacimli devetüyü pelerinler, süslü kürk i§lenmi§ uzun §apkalar içindelerdi. Resimlerden sızmı§ gibi görünen bu canlılık ve tazelik kaqısında kendini mahçup hissetti. Sekiz kadın mozaiklerden yapılmı§ natürmortlardı.

    Kesinlikle John'un Elizabeth ve Zachaias'in mütevazı ailesine katılı§ı gibi değildi. İtalya'nın ticaret prensinin evinde düzenlenmi§ dini hava ve içerikten bütünüyle yoksun bir toplantıydı.

  • 59

    Tablonun önünde dururken Ghirlandaio'nun Floransaya a§ık olduğunu fark etti. Bu §ehir onun diniydi. Hayatını bu §ehrin insanlarını, saraylarını, zarifçe dö§enmi§ odalarını, mimarisini, ya§am dolu caddelerini, dinini, dini politik gösterilerini resmederek geçiriyordu. Ne göz vardı ! Ondan hiçbir §ey kaçamazdı. Kimse onu Floransa'yı resmetmesi için atamadığından, Floransa'yı Kudüs'e çevirmi§ti. Filistin Çölü, Toskana' dır.

    Bütün İncil insanlarını da modern Floransalılara . . . Floransalılar Hristiyandan çok pagan oldukları için herkes Ghirlandaio'nun safıstike portrelerinden memnundu.

    Michelangelo üzgün bir halde kiliseden çıktı. Suretler enfesti. Ama öz neredeydi? Ba§ında birbirinin üzerine çıkan dü§ünceleri açıklığa kavu§turmaya çalı§ırken puslu gözleri etrafta geziniyordu. Gördüklerini nasıl kaydedebileceğini öğrenmeyi o da isterdi. Ancak 'ne gördüğünün' her zaman daha önemli olacağını hissetti.

    8

    Duomo'ya sürüklendi. Genç adamlar gülüp, geçit alayını seyretmek için soğuk mermer basamaklarda toplanmı§lardı. Floransa' da her gün panayır olurdu. Pazar günleri Doğu'yla ticareti sayesinde Venedik'i gölgede bırakmı§ olan İtalya'nın bu en zengin §ehri, otuz üç finans sarayının herkese refah sağladığını kanıtlamak için sokağa dökülürdü. Floransa kızları sarı§ın ve narin olurlardı, ba§ları dik yürürler, ba§larına renkli örtüler örter, uzun kollu, uzun yakalı ve kat kat pileli elbiseler giyerlerdi. Göğüsleri daha ince bir kuma§ altında ana hatlarıyla belli olurdu.

  • 60

    Daha ya§lı erkekler koyu renkli pelerinler giyiyor ama varlıklı ailelelerin genç erkekleri bacakları ayrı renklere boyanmı§ ve ailelerinin armalarıyla kaplı pantolonları sayesinde Duomo merdivenleri ve Vaftizhane arasında büyük farklılık yaratıyordu. Beraberlerindeki maiyetleri onları aynı kıyafetle takip ederlerdi. ] acopo, katedralin çentikli bronz tuğla kaplı ön yüzüne yaslanmı§ eski zaman etoburlarından birisinin tepesinde oturuyordu. Buradan, gelip geçen kızlar hakkında ardı arkası gelmeyen yorumlar yapıyor, rezil bakı§larıyla en yüce övgüsünü sarf ediyordu:

    "Yatağa atılabilir."

    Michalengelo Jacopo'nun yanına gitti, elini sevecenlikle etaburun üzerinde gezdirdi ve parmaklarını, sava§an insanların ve atların cenaze alayına doğru uzattı:

    "Şu mermer figürlerin hayatta olup, nefes alıp verdiklerini hissedebiliyor musun?"

    Sesinde öylesi bir iftihar vardı ki arkada§ları dönüp ona baktı.

    Şimdi sırrı Floransa' nın alacakaranlığına karı§ffil§tı, V aftizhaneyi ve katedrali tutu§turan günbatımına . . . Açlığı durumu düzeltti :

    "Ta1,1rı ilk heykeltıra§tı; ilk figürünü yarattı: Adem ve kanunlarını koymak istediğinde hangi materyali kullandı? Ta§. On Emir Musa için ta§a kazınmı§tı. İnsanların kendileri için yonttukları ilk aletler nelerdi? Ta§. Duamo'nun merdivenlerine yayılmı§ §U ressarnlara bak. Kaç heykeltıra§ var orada?"

  • 6 1

    Çıraklar bu patlama kaqısında donup kaldılar. Jacopo bile kızları incelerneyi bıraktı. Hiç bu denli tela§lı konu§tuğunu duymamı§lardı. Sönen ı§ıkta gözleri amber gibi ı§ıldıyordu. Artık neden heykeltıra§ kalmadığını anlattı; ressamların kolayca kullanabileceği fırçaların, kalemlerin ve karakalemin aksine çekiç ve keski için harcanan güç hem vücudu hem de zihni aynı ölçüde yoruyordu.

    J acopo yuhaladı. Granacci genç arkada§ına cevap verdi.

    "Eğer sanatın ölçütü a§ırı yorgunluksa, keski ve ağır kaldıraçlarıyla dağdan merrneri çıkaran ta§ ocağı i§çisi heykeltıra§tan daha soyludur, demirci sarraftan, duvarcı mimardan."

    Michelangelo'nun yüzü kızardı. Kötü bir giri§ yapmı§tl. J acopo, Tedesco ve diğer iki çırağın pis pis sırıran suratıarına baktı.

    "Ama sanat eserinin gerçeği yansıttığı ölçüde değerli olduğunu kabul etmelisin? O zaman heykel gerçek forma yakla§ır, çünkü merrnede çalı§tığı zaman figür dört tarafta da ortaya çıkar . . . "

    Kelimeler, genellikle aralıklı, birbirinin üzerine dökülüyordu. "Ressam, resmini düz bir zemine ta§ıdı ve perspektifi de kullanarak insanları, gördüklerinin bütün bir sahnenin tamamı olduğuna inandırmaya çalı§tl.

    Resimdeki bir insanın etrafında yürümeye çalı§, veyahut bir ağacın! Bir göz aldanmasıydı, bir sihirbazlık numarası. Şimdi, heykeltıra§, ah! O bütün gerçekliği i§ledi. Bu yüzden gerçekliğin salıtelikle olan ili§kisi gibi heykeltıra§lık da resim arasında benzer bir ili§ki vardır. Bir

  • 62

    ressam hata yaparsa ne olur? Yamalar ve tamir eder. Bir b3.§ka boya tabakası daha olu§ur. Oysa heykeltıra§ merrneri sahip olduğu formuyla görmek zorundadır. Kırılan parçaları yapı§tıramaz. Bu nedenle artık heykeltıra§lar yok çünkü bin kez daha fazla karar ve görü§ hassasiyeti gerektiriyor."

    Birden durdu ve zorla bir nefes aldı.

    J acopo tüneğinden atladı, devraldığını gösterir bir §ekilde kollarını uzattı. Zekiydi, resmi severdi ve üzerinde çalı§amayacak kadar tembel olmasına rağmen resimden anlardı.

    "Heykeltıra§lık ba§ belasıdır. Ne yapabilirler? Bir adam, bir kadın, bir aslan, bir at. Sonra yine en ba§a. Tek düze. Ama ressam bütün evreni çizebilir: gökyüzünü, güne§i ve ayı ve yıldızları, bulutları ve yağmuru, dağları, ağaçları, nehirleri, denizleri. Heykeltıra§ların hepsi sıkıntıdan yok oldu. "

    Sebestiana Mainardi gruba katıldı ve ayakta dinlemeye ba§ladı. E§iyle haftalık yürüyü§lerine çıkmı§lardı. Bütün Floransalılar gibi kadınlardan daha çok ho§landıkları Duomo'ya döndü ve bu gençlerin arasına katıldı. Çoğunlukla soluk olan yüzü yer yer renkliydi.

    "Bu, doğru! Heykeltıra§ sadece güçlü bir kola ve bo§ bir zihne ihtiyaç duyar. Evet, ba§ ; heykeltır3_§ın basit tasarımını çizdikten sonra keskilerle ve çekiçlerle çalı§tığı yüzlerce saat boyunca aklından neler geçer. Hiçbir §ey! Ancak bir ressam resmin tamamlayıcı parçalarını birle§tirmek için aynı anda binlerçe §ey dü§ünmek zorundadır.

  • 63

    Üçüncü boyut yanılsaması yaratmak ustalıktır. Ressamın heyecanlı, heykeltıra§ınsa sıkıcı bir hayat sürmesinin nedeni budur."

    Michelangelo'nun gözlerinden öfkeli ya§lar döküldü, içinde hissettiği ta§ §ekillerini kelimelere dökemediği için kendisine küfretti.

    "Resim ölümlüdür: §apeldeki bir yangın, a§ırı soğukla resim solmaya, çatlamaya ba§lar. Ama ta§ ölüm