37
ABSTRACT DIN EGITIM! DERGISI 2004, 13, 7-43 DURAKLAR 1 ' : .; Prof.Dr. Arninin KURTKAN BILGISEVEN The World is a stop which takes part between past and future stops of human. To explain what we mean, we should clarify meaning of "we came from God, we'll to God" that muslims say always. Coming from God isn't a peculiar feature to'only human: Everything in the World, even the whole World had come from God. Dünya, ve gelecek yer alan bir durak yeridir. Bununla ne demek anlatabilmek için, müslüman fertle- rin her dile getirdikleri "Allah'tan geldik, Allah'a dönücüyüz " sözünün ne anlama gerekir. Allah'tan gelmek sadece insanlara has bir özellik Kainattaki her hatta bütün'kainat Allah'tan Bu elbette, öteden beri var olan bir yerden bir yere kalan bir yer yoktur. Ezelden beri var olan tek Ebedi ve ezeli bir sahip (yanl bütün ve içinde yer alan kendi iradesi ile haline gelmesi de elbette mümkün ' j . ' • bilinmesi olan Ehadiyet, realize olarale Nefs-i Vahideyi ve Onun içinde de ruh-u insanileri (bir ile) i. Fak. Emekli Üyesi.

DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

ABSTRACT

DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43

DURAKLAR

• 1 ' • • • : .;

Prof.Dr. Arninin KURTKAN BILGISEVEN

The World is a stop which takes part between past and future stops of human. To explain what we mean, we should clarify meaning of "we came from God, we'll retuın to God" that muslims say always. Coming from God isn't a peculiar feature to'only human: Everything in the World, even the whole World had come from God.

Dünya, insanın, geçmiş ve gelecek durakları arasında yer alan bir durak yeridir. Bununla ne demek istediğimizi anlatabilmek için, müslüman fertle­

rin her fırsatta dile getirdikleri "Allah'tan geldik, Allah'a dönücüyüz "

sözünün ne anlama geldiğini açıklamamiz gerekir.

Allah'tan gelmek sadece insanlara has bir özellik değildir. Kainattaki

her şey, hatta bütün'kainat Allah'tan gelmiştir. Bu geliş elbette, öteden beri

var olan varlıkların bir yerden bir yere gelişi değildir. Allah'ın dışında kalan bir yer yoktur. Ezelden beri var olan tek varlıkYüce Allah'tır. Ebedi ve ezeli

bir varlığa sahip bulunmayanın (yanl bütün kainatın ve içinde yer alan insanın) kendi iradesi ile varlık haline gelmesi de elbette mümkün değildir.

' j . • ~ ' •

Allah'ın bilinmesi imkansız varlığı olan Ehadiyet, kısmen realize olarale

Nefs-i Vahideyi ve Onun içinde de ruh-u insanileri (bir yoğunlaşma ile)

i. Ü.İkt. Fak. Emekli Öğr. Üyesi.

Page 2: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

8 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

halketmiştir. Nefs-i . V ah ide' den kainatın ve bedenlerimizin halkedilmesi

isteği O'ndan bize yansıyan bir istektir. Zaten, göıiinmezlikten kısmen

g<;i~ünüşe geçerek bu çokluk alemini meydana getirebilecek tek varlık vardır

ve O da Allah'tır.

Sadece, insanlar ve cinler, kainattaki diğer varlıklardan farklı olarak

ruhlar halinde halkedilişten beri cüz-i iradeye sahip kılınmışlardır. Ruhları

halkedilmemişken (yani yok iken) cüz-i iradeleri de yoktu.

O halde, Allah' a dönüş iki açıdan ele alınabilir. iradi olmayan dönüş Al­

lah'a döndüıiilmedir. Hem sorumlu cüz-i iradeye sahip olmayan hayvanlar

ve nesneler, hem de sahip olduğu halde onu isteyerek dönme istikametinde

kullanarnayıp da,. eceli geldiğinde hesap vermek için döndüriilen insanlar,

iradi olmaksızın Allah'a döndüıiilme durumunda olan varlıklardır.

Acaba, bir ferdin, cüz-i iradesini kullanarak Allah'a dönmesi ne demek­

tir? Başlangıçta her şey Allah'ın Ehadiyet adı verilen sonsuz ve görünmez

nitelikteki varlığında tasarı olarak yer aldığına ve Elladiyetin dışında kalan

hiçbir şey olamayacağına göre, dönmek veya döndüıiilmek ne anlama geli­

yor? Dönen veya döndüıülen, eğer Allah'ın yüce varlığının dışında olsaydı, Rabbimizin bir mekana sığmış bir varlık olması gerekirdi. Halbuki O, hiçbir

mek~na (hiçbir yere) sığmaz. Mekanlar O'nun içindedir, mekanları

halkedendir. Halketmek ise bir manası itibariyle halden hale çevirmek de­

mektir. Kendi varlığını kısmen halden hale çevirerek bu görünen kainatı

halkedecek O'ndan başka hiçbir varlık da yoktur. Halkedilen hiçbir şey de

O'nun dışında değildir ..

Kur' andaki bir çok ayetlerde kıyametteki dirilişte,. hesap vermek üzere

Allah'ın ilahi mahkemesine döndürulüp götüıiilme. ifadeleri yer almıştır. Bu

anlamda geri döndüıiilme, Taa Elest abdinde verdiği sözü Elestin sonların­

dan itibaren .ve Deneme Cennetinde, kez~ Dünyada. tutup tutmarlığını ve ne

ölçüde tuttuğunu Yüce Allah'a göstermek üzere, amel defteri ile birlikte,

kulun bir hesaplaşma işlemi için Allah' a döndürölmesi dir. Diğer maddi

varltidar yine enerji haline döndüıiilerek Allah'ın emrine arnfide hale gelir­

ler. İnsanlar ve cinler ise aynı zamanda hesap vermek için Allah'a döndürü­

lürler. Bu dönüşü iradi bir dönüş saymak da mümkün değildir.

Sadece cüz-i iradeye sahip varlıklar için söz konusu edilebilecek dönüş,

Page 3: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 9

iradi dönüş de olabilir. Bu dönüş, kulun· kendi iradesini Yüce Allah'ın irade­

siyle tam bir uyum haline getirmesidir. Allah ezelde, insanı halketme proje­

sine sahipti. Çünkü, Allah insanın bütün maddi tatmin ayartıcılarına rağmen,

hepsinde Allah'ın gücünü göreFek, (Allah'la huzura erebilecek yaratılışta

olan) gönlünü, sırf Allah'a tutulmuş bir ayna haline getirmesini istiyordu.

Kainatın halkedilişi Yüce Allah'ın bu isteğinden kaynaklannuştır ve .varlık­ların hepsinin meydana getirilmesi de üç tarzda vuku bulmaktadır.· Bunlar­

dan birincisi ibda' dır. İbda, örneği olmayan bir fıtratı tasariayarak meydana getirmedir. İbda, kelimesi yaratma anlamına gelmektedir. Demek ki, ibda,

örneği olmayan şeyleri ortaya çıkarma olarak sadece· tasadama tarzındaki

meydana getirmedir. Meydana getirmenin ikincisi, halketme' dir. Halketmek,

bir şeyi bir kökenden var etmektir. Her halkediş, bir ibda planına göre ger­çekleşir. Allah'ın ibda gücü sınırsız olduğu için halkedebileceği güzellikler

de sınırsızdır. Bundan ötürü cennetler hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın

işitmediği, hiçbir gönlün nayal edemediği güzellikler sergilernesi açısından,

devamlı surette değişen ve bıkılmayan yerlerdir. Meydana getirmenin üçün­

cü tarzı ise, Tedbir' dir. Tedbir, sadece tabiat kanunlarını.devam ettirmekten, yani sırf fiziksel realiteye ait olayları yoluna koymaktan ibaret bir var ediş

fiili değildir. Tedbir, aynı zamanda, "iyiliğe iyilik, kötülüğe kötülük" konu­

sunun sosyal hayatta daima işlemesi için olayların Yüce Allah tarafından

sevk ve idare edilmesi işlemini de kapsamaktadır. 1

Halketme, "La mevcüde illallah" gerçeği gereğince her şeyi başka bir

şeyden halkeden Yüce Allah'ın köken olarakezeli varlığını da ifade etmek­

tedir. Zaten her türlü enerji dahi O'ndan ve madde ise enerjiden meydana gelmiştir.

Bu gerçekler karşısında şöyle bir soıu zihnimize takılabilir; acaba insan

ne zamandan itibaren vardır? Gerçi Allah'ın Ehadiyet varlığı zamansız ve

mekansızdır. O aynı zamanda maddesizdir. Maddenin Ehadiyetten itibaren

fiilen var olduğunu düşünebilmek de imkansızdır. Fakat, Yüce Allah, ezeli

olan Eha~iyet varlığında insanı halketme , arzu,: niyet ve projesine sahip

olmuştur. Bu anlamda insanı var etme tasavvuru, daima ehadiyette mevcut

H.B.Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İsmail Akgün Matbaası, Istanbul, 1953, cilt: I, s. 200, (46 No.Iu Dipnot).

Page 4: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

10 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

olinustur. Kain_atımız ne ilk, ne de son kainattır. Ama, hangi kainatın

halkedilmesi 'söz konusu olursa olsun mükemmel insanın belli bir kainattan

önceki varlığı, tasavvur halinde bir varhktır. O' nu ruh olarak halketmek

üzere önce nefs-i vahide (yani ruh-u ilahi) meydana getirilir ve onun içeri­

sinde nefs-i vahidenin daha fazla yoğunluk kazanması ile oluşan, ruh-u

insaniler halkedilirler. Bizim dünyamıza inecek ruhlar içinde, kendini Yüce

Allah'a yönlendirmeye en fazla meyledeni peygamberlerden biri Hz. Mu­

hammed olmuştur. O halde, Muhammed bir kuldur, ama Muhammediyet,

(içi, ruh-i insani ile doldurulacak çok mükemmel bir kalıp gibi) kuralları

Yüce Allah tarafından tespit edilmiş. olan bir müessesedir. Kendi kainatımız­

da bu en mükemmel insanlık müessesesine kendi adını veren Hz. Muham­

med oldu·ğu için biz buna Muhammediyet müessesesi diyoıuz. Ezeli ve ebedi

olan Allah'ın kainatları halkedişinde kimbilir hangi isimleri taşıyan hangi

gerçek insanlık temsilcileri o kalıba aynen uyarak o müesseseye kendi adla..:

rını vermişlerdir? Bundan sonra halkedilecek kainatlarda kimler ona kendi

adlarını vereceklerdir? Bilmiyoruz.

Şurası muhakkak ki, bütün peygamberler ve (peygamber olmayan) in­

san-ı kamiller kendi gönül aynalarını, (her şeyi o gönülden atıp) münhasıran

Yüce Allah'a yöneltıneye muvaffak olmuş ve olmaktadırlar. Allah'ın bütün

pu aynalarda, kendini, (kendine duyulan hayranlıkta ortaya çıkan) kendi

güzelliğini, ilmini ve kudretini görme isteği vardır. Kainatlar ve felekler

(yıldızları ile bütün gök sistemleri) bunun için halkedilmişlerdir. Eğer Yüce

Allah'ın isteğinden ve tasavvurundan ibaret olan o kalıbı dolduracak en

mükemmel insana ve insan-ı kamillere ait ibda gerçekleşmiş olmasaydı,

halketme işlemi gerçekleştirilmez ve felekler halkedilmezlerdi.

Bu durumda Allah'a dönüşün, yeniden Elladiyete dönmek olduğunu na­

sıl düşünebiliriz? İnsan Ehadiyette, sadece Yüce Allah' a ait bir insan tasav­

vuru olarak mevcuttur. Fiili olarak o ancak nefs-i vahide halkedildikten

sonra ruhen ortaya çıkmıştır. Nefs-i vahide'nin bir losını (zevceha) kainat

haline gelmiş ve insan bedeni bir evrimle insan haline getirilmiştir. Böylece

Elestte, Nefs-i vahidenin içinde halkedilen insan ruhları, Elestteki halleri ile

sııf ruh ve daha sonra deneme cennetinde ise ruh-beden varlığı olarak sınav-

Page 5: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 11

lardan geçiı·ildikten sonra dünyadaki insan bedenlerine üfürülmüştür.2

Bütün bu işl~mler, Allah'a bir gönül aynası tutmayı (nefsin tazyikii:ıe rağmen) kimleriri başarabilece~inin ortaya çıkması için yapılmıştır. Ö halde,

Allah'a geri dönüş, insanla;ın Ehadiyete döndürülülüp' de birer hayal ve

hatıra haline inkıUib ettirilmeleri olarak gerçekleşemez. Zira Yüce Allah,

maddi olan her güzellikte Rabbini görüp gösteren bu aynaları yok etmeyi istemez. Niçin yok etsin? Kainatları halk etmek, Yüce Allah için bir oyun,

bir eğlence· değil, gaye li ve hedefli bir faaliyettir. Bu husus AI-i • İmran sı1re­

sinin191. ayetinde, akl-ı selim sahiplerinden söz edilerek şöyle belirtilmiştir.

Al-i İmran: 191 -Onlar( o salim akıl sahipleri öyle insanlardır ki) ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken hep Allah'ı hatıriayıp anadar ve göklerin,. yerin yaratılışı hakkında inceden' ineeye dÜşünürler (ve şöyle derler.) "Ey Rabbimiz,' sen bunlari boşuna yaratmadın. Sen (bundan) pak ve

münezzehsin. "3

Bu ayetteYüce Allah'tan Rab olarak bahsedilmesi, O'nun terbiye edic~­lik karakterinin belirtilmek istenmesinden ötürüdür. Terbiye, insanların

gönül aynalarını temizlemeleri ve sırf Allah' a döndürülmüş hale getirmeleri

gayesine yöneliktir. Allah, bu alemi eğlenmek için halketmiş değildir.

(Duhan: 38) O, bizi dahi bundan men etmek için, dünya' hayatını boş işlerle

geçirenlerin onu bir eğlence süresi zannettiklerini ima ederek şöyle uyarır:

Muhammed: 36 -"Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Eğer iman eder (şirkten) kaçınırsaniz, size mükafatl~rınızı verir."4

, ,

Bu mükafat, gönlü, Allah'a tutulmuş bir ayna haline gelecek şekilde te­

rnizlemiş olmanın mükiifatıdır. Allah, bu aynalara sahip olmak için kainatı

halketmiştic Onları yeniden Elladiyete çekip almasİ onların (fiili varlıkları­

nın) yok edilmesi demektir. Zira Ehfldiyet, görmekten dahi aciz olduğumuz bir letafet (az yoğun olma) alemidir. Yoğun olan ruhlarımız O'na giremezler.

Zaten Allah'ı (onun. aslı olan Ehadiyet varlığını) görmek isteyen Hz. Mu-

2 A.K. Bilgiseven, imtihan, Filiz Kitabevi Yayını, Fakülteler Matbaası, İstanbul 2003, s. 120-135.

Çantay, I, s. 114-115. 4 Çantay, III, s. 912.

Page 6: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

12 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

sa'ya Yüce Allah,. bunun imkansız olduğunu bildirerek, Dağ'a tecelli edece­

ğini ve bu tecelliden sonra da~ın ne hale geleceğini görmesini bildirdi. Yüce

Allah'ın Ehadiyet varlığının bir nebze tecellisinin etkisi altında o dağ pa-·-·ra~parça olduğu zaman, Musa düşüp bayıldı ve ayıldıkt~ sonra da böyle bir

istekte bulunduğu için tevbe etti.

O halde; cennette Yüce Allah'ın bize görünmesi dahi, dünyadakinden daha ince perdelerle fakat yine de kısmi bir görünüştür. Daha yoğun perde-:

lerle o; bu dünyada dahi bizlere kısmen görünmektedir. Hak vücudu dediği­

miz bu kainat, O'nun kısmen, mevcudat alemine (perdeli olarak) tecellisidir.

Dağlarda dağ perdesinin, ağaçlarda· ağaç, insanlarda insan perdelerinin

ardında olan O'dur. Bu gerçeği görebilen fert, O'na dönmüştür, .O'nunla baş

başa kalmıştır. Böyle bir insan-ı kamil, bütün görüntüleri ters çeviren, yani

perdelerde (dağda, ağaçta, insanda) çınlçıplak Hak vücudunu perdesiz gören

kişidir. O'nun nazarında Hak gizli olmaktan çıkmış, perdeler gizli hale gelmiştir. İnsan'ın insan-ı kamil olabilmesi için perdelerin gizli (pinhan) hale

gelmesi gerektiğini Niyazii Mısri şöyle anlatıyor:

Hak vücudu aşikare, gayrisi pinhan gerek

İşte, bu manevi görüş gücüne ulaşabilen insan, Allah'a iradi dönüş yo­

luna girmiş ve böylece insan-ı kamil olmuştur. Şu halde, dünya bir kavşak .

noktasıdır. Zira Dünya hayatinda Allah'a iradi dönüşün, ancak manen, her yerde ve her şeyde O'nun tecellisini görüp, bu gerçeği bir an dahi batırdan

çıkarmamalda mümkün olabileceğini anlıyoruz. Ne var ki, bu anlayışa

ulaşma yolu herkes için aynı uzunlukta değildir. Sağcilar mukarreblere

nazaran cennetlerde dahi bu yolun hemen sonuna ulaşamayacak olan mü­

minlerdir. O halde, acaba, müminlerin cennette uzun devirler boyunca kala­

caldarını bildiren ayetleri, cennet hayatının ebedi olmadığı şeklinde yorum­

layan yorumcuların öne sürdükleri bir ifade olarak dikkate alırsak, mürninler

yolun sonuna nasıl geleceklerdir? Yani uzun devirleri takiben cennet hayatı (bazı ayetlerde belli edildiği gibi) sona erecekse, bunu takiben mürninler

nereye gidebilirler? Ruhlarının ve bedenlerinin akibeti ne olabilir?

Bu konuda Kur'an'da mevcut ayetler ilk bakışta çelişkili gibi görün­

mektedir. Zira cennetle ve cehennemle ilgili ayetlerden bazılannda cennetin ve cehennemin ebedi olduğu belirtilmekte, diğer bazılarında ise, onlarda,

Page 7: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 13

ancak uzun devirler boyunca kalınacağı ifade edilmiş bulunulmaktadır.

Nitekim, Nebe: 22 ve 23'te ceh~f\nemden şu .şekilde bahsedilmektedir:

Nebe: 22 -"Azgınlann varacağı yerdir. . . .• 'i. •', '

Nebe: 23 -"Orada çağlar boyu kalacaklardır."5

23'üncü ayetinArapçası aynen şöyledir:

"Ulbisiyne fiyha ahkaba"

Bu ayetteki alıkab kelimesi Qsmanhca'ya da girmiş bir kelime olup "u­

zun zamanlar" anlamına gelmektedir. Sonsuz zaman, elbette. uzun zaman

anlamına da gelir. Ama uzun zamanın, sonsuz zaman olarak anlaşılması

mümkün değildir. Ne kadar sürerse sürsün, uzun zamanın ebedilik anlamına geldiği iddia edilemez.

Keza, Hud suresinin !07. ayetinde cehennemliklerin cehennemde ve ay­

nı surenin 108. ayetinde de müminlerin' cennette, ancak gökler ve yer dur­

dukça sürekli olarak kalacaklan yani bu süre zarfında qnları oradan hiç kimsenin çıkaramayacağı ifade edilmiştir.

Hud: 106 -"Şakiy olanlara gelince: Onlar ateştedirler .... "

Hud: 107 -"Gökler ve yer durdukça orada ebedi kalıcıdırlar. Rabbinin ' ' . "' ,. '

dilediği (müddet) başka."

Hud: 108 -"Mes'ud olanlara gelince; onlar da cennettedirler. Rabbinin

dilediği (müddet) müstesna olmak üzere onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Bu

bir lutf-u ihs~ndır ki (tükenip) kesilmesi yoktur.6 . . '

Bu ayetler, insanların ahiret hayatının, Rabbimizin dilediği müddet açı­

sından kesintili olduğunu bildiren ayetlerdir. Kur'an'da insanların ahiret

hayatının ebedi olduğunu açıkça belirt~n ayetler de vardır. Bu türlü ayetlerin

ifadeleri arasında gerçekten bir çelişki olİip olmadığı konusu üzerinde dura-: ' . biliriz.

;ı •. '

Ahzab: 64 -c"Allah kafirlerf? lanet etmiş· ve oı;ılar için çılgın bir ateş ha-

5 S. Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Kılıç Kitabevi Yayını, Ankara, 1975, s. 581. 6 Çantay, I, s. 341-342.

Page 8: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

14 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

zırlaımştır.

Ahzab: 65. -"Orada ebedi olarak kalacilldar~"7

Halbuki, önce de belirtmiş olduğumuz gibi, En-Nebe: 23'te cehennem­

liklerin çağlar boyunca cehennemde kalacakları ifade edilmiştir.

Ahzab: 65 ile Nebe: 23 atasında ilk bakışta bir .çelişki var gibi

gözükmekte~ir. Halbuki hiçbir çelişki yoktur. Çünkü gerek cennetiikierin gerek cehennemliklerin cennetlerde ve cehennemlerde kalış süreleri ebedi

olsa da, cennet ve cehennen'ı gezegenleri ebedi değildir. Tıpkı dünyadan bu

ahiret gezegenlerine naldediliş gibi pek çok nakledilme işlerrileri (içinde

bulunulan) gezegenlerin ömrü sona ermek üzere iken orada yaşayanlar daha genç gezegeniere aktarılmak suretiyle vuku bulacaktır. Böylece ahiretin yer

ve gökleri değiştirilmele suretiyle, insanların ahiret hayatı ebedilik

kazanacaktır .. Her ahiret gezegeninde, o gezegenin halla, uzun devirler

boyunca kalacaklardır. Ama, astro-fizik .kanunları gereğince gezegenlerin hayatı sona erer. Bundan. ötürü )@:'den (yani üstünde yaşanılan cennet veya

cehennem gezegeninden) ve onun mensup olduğu gölderden başkasına

geçmek bir zamret olarak ortaya çıkar.

Yüce Allah, Dünya'dan ahirete geçiş esnasında da (Kaf: 3l'de) cenneti

ve (Fecr: 23'te) cehennemİ getirip yaklaştıracağını bildirmiştir. Bu yaklaş­

mayı, gök tabakalarını tıpkı bir kitabın sahifelerini çevirir gibi

gerçekleştireceğini de Enbiya: 104'te bildirmiştir.

Enbiya: 104 -"0 gün göğü, kitapları düter gibi (toplarız). İlk yaratmayri

nasıl başladıksa onu yine öyle çevii·ir (yok eder)iz. Üzerimize söz: biz bunu

mutlaka yapacağız. "8

Bu ayette bir ki'tabın sahifelerini çevirirken nasıl onun bir sahifesini ön­

ceki sallifeye yaklaştırıyo;salc, dünya hayatından sonra geçeceğimiz cennet

ve cehennem gezegenlerinin bulunduğu gök tabakasının da bize (veya bizim

ona) yaklaştırıtma durumunun öyh~ce gerçekleştirileceği bildirilmiştir. Bu

geçişin bir astro-fizik işlemle (bu işlem bir çok ayetlerde gök kapılarından

Ateş, s. 426.

Ateş, s. 330.

Page 9: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 15

geçiş olarak bahsedilmek suretiyle) başarılacağı da belli edilmiştir. Ayette,

önceki alemin (bu arada Dünya'nın da) yok edileceği ifade edilmiştir. Fakat, ileride bir cennetten başka bir cennete geçiyorken acaba insanların bedenleri

' ,'' • ' J ••

de değiştirilecek midir?

Ahirette ölümsüz olacağımız müjdesiheı~ gezegendeaynı bedenle yaşa­

mamız olarak mı söz konusu edilmiştir? Yoksa, peşpeŞe, birinden ötekine

nakledilerek ebediyen devam edecek olan cennet (veya cehennem) hayatı-.. . . . . . .: . '

mız, ruhumuzun yeni bedeniere nakledilmesi suretiyle mi sürüp gidecektir?

Kur' an' da o türlü ayetler vardır ki, onlardaki ifadeler • bize bir fikir verebilir. Mesela, Dünyadaki bütün canlılar kıyamette öldürüli.İp. de sadece

Yüce Allah baid kaldiğızamah O'nun kendine sorduğu ve yine kendisinin

cevap verdiği "Bu gün,bu mülkün sahibi kimdir?" sorusu (Mü' min: 16'daki soru) herhalde ahiretteki alemierin birinden öbürüne her. geçirilişimiz esna­

sında da tekrarlanacak bir sorudur.

Bu sorunun sadece Dünya'nın kıyametle yok edilmesi, zamanına has bir soru olduğunu düşünebilir miyiz? Bir cennet (veya ceh~nnem) geiegehinden

bir sonrakine geçiş esnasında ölüm ve yeniden dirilişle ruhların yeni .beden­

lerimize üfürülmesi olayının gerçekleşeceği ihtimalini doğru kabul etmemize

yol açabilecek diğer bazı ayetler de vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Kaf: 15 -"İlk yaratma il~ yorulup aciz mi kaldık ki (yeniden yaratmC~;ya­lım)."9

Bu ayet, Allah'ın halketme gücünü sayı ile sınırlandırmanın doğıu ol­

madığını belli etmektedir.

Vakıa: 61,62, 63, 64, Allah'ın bütün halketme işlemlerinin, yaşadığırhız

gezegenin toprağına gömülen insan tohumlarının çeşitli aşamaJan geçei·ek

insana has bedenler· şekline ·geçmesi ve o · bedenlere, kendilerine ait ruhlar

üfürülmesi suretiyle insan haline gelmesi olduğunu belli etmektedir. O halde

bu gerçek, bir tabiat konunudur. · "·

Vakıa: 61 -"Size böyle ölümü taktir ettik ki, sizin yerinize benzerlerini

getirelim ve (ya kılıklarınızı değiştirip) sizi bilmediğiniz bir biçimde (yahut

9 Ateş, s. 517.

Page 10: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

16 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

niteliklerde) yaratalım."

Bu ayetteki "yerinize benzerierinizi getirelim" ifadesi dünyadaki tek tek ,_ölumleri ve "bilmediğiniz bir biçimde yai'atalım" sözü ise hem dünyadan

ahirete ve hem de ahiretteki her bir cennet veya cehennem gezegeninden bir

sonrakine, tekamül etmiş biçimdeki bedenlerle, geçirilmeyi ifade ediyor olsa

gerektir. • 1

Vakıa: 62 -:-"And olsun ilk yaratmayı bildiniz (bunu) düşünüp İbret al-manız gerekmez mi?

Vakıa: 63 -"Ektiğinizi gördünüz mü?

Vakıa: 64 -"Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz."10

O halde, eğer bir gezegenden başka bir gezegene nakledilerek ahirette

ebedi hayata sahip • olmamız planlanmışsa, bu muhakkak tekamül etmemiz

için düşünülmüş bir tasandır. Allah bu tasarıyı uygulamaya koymaktan aCiz

değildir. Gerçi, Duhan: 56'da (Dünya hayatını takiben gidliecek cennetin

vasıfları önceki ayetlerde açıklandıktan sonra) şu ifade yer almaktadır:

Duhan: 56 -"Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar."11

Gerek dünyada, gerek ahiret gezegenlerinin birbirini takip eden. her bi­

dnde tek bir ölümden başka ölüm tadılmayacaktır. Yani re-enkarnasyon yoktur. Her cennet (veya cehennem) gezegeni yeni bedeniere sahip olmak

üzere tohumlarımızın, yaŞadığımız gezegenin arasat meydanında diriltilip de

insan haline getirildiği yerlerdir.

Dünyadan ahirete geçirileceğimiz zaman herhalde, dönmesi iyice yavaş­

l<ı-yan dünya, çok uzun bir süreyi kaplayan kıyamet vetiresinde (proses'inde,

aşamasında) düzeltilecek ve bir meydan haline getirilecektir. Dağların ufala­

nıp parçalarının bulut gibi dağılıp gittiğini bildiren ayetler bunu göstermek­

tedir. Zaten vaktiyle de belki düz bir parça halindeyken döndürolrnek sure­tiyle zamanla yuvarlatılmıştı. Kıyamette ise düz hale getirilecek (yer çekimi­

nin azalması ve aynı zamanda yavaş yavaş yaklaşan yeni gök tabakasının

ıo Ateş, s. 535.

ı ı S. Ateş, s. 497.

Page 11: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 17

çekiminin etkisi ile) Sur'a ilk üftirme ile son neslin de, toprağa gömülen

tohumları dahil, bütün insan tohumlarının ikinci üfiirmeyle bitki halinde

dışarı çıkması gerçekleşecektir. Bu çıkışın birdenbire olduğu söylenemez.

Bu işlemler (anılmaya değer "Olmadığı bir süre· boyunca) bedenlerimizin

evrimleştiği bitkilik ve hayvanımsı insanlık aşamasından sonra (bazılarımız

simsiyah, bazılarımız bembeyaz olmak üzere) mahşerde ortaya çıkmaımza

yol açacaktır; O halde, mahşer dümdüz hale gelmiş olan, öldüğümüz bu

dünyadadır.

Hesaplar görüldükten sonra Ya Sii1'deki: "Ey günahkarlar, bu gün siz

ayrılın" hükmü gereğince, kafirler ve günahkar müminlerle, cennetlik mü­

minler ayrı kafileler haline getirilecek ve h~psi, yaklaşan cehennem

gezegenine aktarılacaktır .. Eğer cehennem ve cenn~t gezegenleri, dünyaya

aynı zamanda yaklaştırılsalardı birbirlerinin , etki alanına girmeleriyle

astrofızik bir etki, boşaltınayı imkansız hale getirebilir. Böylece cennetlikler­

den ayrılmış olan cehennem halkı cel1ennemin yedi ülkesine kafileler halinde

sevkediliyorken, herhalde aynı gezegenin başka bir yer~ne sevkedilen

cennetlikler bir -gök tünelinden geçirilerek cennet gezegeni.ne

aktarılacaklardır. Bu ·geçiş, bir pusu gibi olan (Neb'e: 21) cehennemden bu

kurtuluş, herhalde cennetlikler için zaruri bir geçiştir. Ama, cehennem ateşi

onlara haram edildiği için onlar geçiyorlarken bu ateşin · etkisine maruz

kalmayacaklardır.

Bu anlattıklarımız Kur'an'a göre ölme ve dirilme kallunu~dur. Acaba

aynı kanun Elestten deneme cennetine geçişte niçin işlemedi? Çünkü kanun,

aynı şartlar altında aynı sebeplerden aynı neticel~rin doğmasıdır. Halbuki biz

Elestte ölmedik ve deneme cennetinde diriltilmedik, ruh-beden varlığı olarak

orada ilk defa halkedildik Şu halde şartlar farklıydı:

a) Elestte herkes ruh halindeydi, orada plüm olamazdı.

b) Herkes soruya evet demişti. Çünkü soru·menfı idi.

c)Deneme cennetindeki varlıklarımız halkedihnişti, tekrar diriltilmemişti.

d) Benzerliklerine rağmen, insanların .Elestte geliştirdikleri kendi şif-

releri (melekfıti bir faaliyetle Deneme Cenneti ve sonra Dünya toprağına ser­

pHecek olan kendi tohumlarına ait şifreler) onların Dünyada ataları olmaya

Page 12: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

18 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

elverişli bulunan fertlerin bellerinden (ileride) çekilecek özellikler olarak

evlatları olacakfertlere intikal ederken bir şifreler deposundan seçilen kendi­

>-· lerine ait şifreler olacağı onlara daha Elestte iken belli edilmiş ve onlar buna

şahit kılınmışlardı. Şu halde Araf: 172' deki ifade, geleceği geçmiş halinde

anlatmaktadır. Araf: ı 72 ve ı 73 şöyledir:

Araf: 172 -"Rabbin, Ademoğullanndan, onların bellerinden zürriyetle­

rini almış ve onları kendilerine şahit tutarak 'Ben sizin Rabbiiıiz değil mi­

yim?' (demişti). 'Evet (buna) şahidiz.' dediler. Kıyamet günü biz bundan

habersizdile", demeyesi niz.

Araf: 173 -"Yahut (ne yapalım) daha önce babalarımız (Allah' a) ortak

koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesil old(uğumuz için öyle yapt)ık. '(Gerçelderi) iptal edenlerin yaptıklan yüzünden bizi helale mı ediyorsun?'

demeyesiniz diye· (Allah'ın sizin Rabbiniz olduğu hakkında sizleri şahit

tutmuştu.)" 12 •

Şu halde mümin ve iyi fertlere veya kafir yahut kötü karakterli insanlara

bazı şifrelerin tohum özellikleri olarak yerilmesinde Cenab-ı Hak'kın ne

kimseyi kayırması, ne de herhangi bir kimseye haksızlık etmesi söz konusu­

dur.

Bu husus A'raf suresinin 172. ayetinden açıkça anlaşılmalctadır. Çünkü

bu sureye göre daha Elest alemindeyken başlayıp satır satır işleyen bir

bilgisayar programı gibi nesilden nesile intikal ettirilecek şifrelerin hangi

şahıslarda hangi bileşimler ve ölçüler halinde ortaya çıkacağını Elestteki

hallerinden bilen Cenab-ı Hak, kimin hangi nesillerden intikal edegelen

hangi özelliklere sahip kılınması gerektiğini tespit etmiştir. Bu tespit onların

enfüslerinin (iç filemlerinin) daha Elestte iken yoklanması ile, ileride zürriyet

olarak hangi karakteristiklere sahip olacakları ortaya çıkarılıp, kendileri

kendilerine şahit tutularak yapılmıştır. (Zaten bütün esmalan (realitelere ~ıit ilmi gerçeklerin ve teknik vasıtalann adlarını) bilip Allal1'ın sorusuna cevap

verenler de bu şifrelere daha Elestte layık halde olan fidem, yani insan olarak

halkedilecek insanlar olmuştur.) Deneme Cennetinde çoğalma olmadığı için

nesiller ancak dünyada belirmişlerdir. Bu suretle bir kısmı, ruhlan Berzah'ta

12 Ateş, s. 172.

Page 13: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 19

bekletilip zürriyet olarak Dünyada ruh-beden varlığına sahip kılınacak olan kişilerin dünyada belirecek bütün karakteristikleri böylece ortaya çıkmıştır.

Onların bu karakteristikleri Elest aleminde zaten açık bir kanıt olarak bizzat

bildikleri bir durumdur.

Bu işlem tıpkı şu işleyiş mekanizmasına benzemektedir; Mesela anne ve

babadan ev lada geçmesi kaçınılmaz bir netice olduğuna hükmedebileceğimiz kahtımsal bir özelliği taşıyacak fert, Elest aleminde bizzat o özelliğe sahiptir

ve o, bu durumu bilmektedir, buna şahittir. Bu durumda Yüce Allah ona;

"Sen falan şahısların zürriyeti olarak falan özellikle Dünyaya geleceksin, çünkü bu özelliğinin bizzat hakkettiğin şifrelerine şimdiden sahipsin, şu

Elest aleminde o şifreler sende belirmiştir." demek suretiyle onu bu duruma

şahit kılmaktadır. Bu şahitlik, onların kıyamet gününde "biz bu ikrardan

gafildik" dem~lerinin önlenmesi için yapılmış olmak.tadır.''13

Zaten Nuh peygamber de, bundan ötürü, kafirler hakkında (Nuh: 2Tde

belirtildiği gibi) "Kafirder başka da evlat doğurmazlar." buyurmuştur.

Acaba, daha mükemmel bedeniere ve daha glizel geze~enlere ~ahip ol­mamız, üzerinde yaşadığımız cennet veya cehennem gezegeni~e şekil değiş­tiriterek ve bedenlerimiz mükemmelleştirilerele gerçekleştirilemez mi?

Yüce Allah Er-Rum suresinin 19. ayetinde ölüden diri ve diriden ölü çı­

karmayı, 22. ayetinde göklerin ve yerin yaratılmasını ve 24. ayetinde de gökten bir su i ndirerek onunla ölümünden sonra yerin diriltilmesini ·ayetler

(yani aynı şartlarda geçerli tabiat kanunları) olarak tanıtmıik.tadır: Aynı

surenin 27. ayetinde ise şöyle buyurulmuştur.

Rum: 27 -"Yaratmaya başlayan O' dur. Sonra onu çeviri'p yeniden yara-

tır: Bu, O'na daha kolaydır.'' 14 ' '

Bu surenin yukarıda kaydettiğimiz kısmının Kur'andaki metni aynen

şöyledir.

"Ve hüvelleziy yebdeülhalka sümme yüiydühu ve hüve ehvenü aleyhi"

13 A. K. Bilgiseven, Kur'an'dan Beş Hikmet, Filiz Yayını, Fakülteler Matb, İst., 2001, s. 118-119.

14 Ateş, s. 406.

Page 14: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

20 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Ehven, daha hafif, daha kolay anlamlarına gelen bir kelimedir. O halde,

hangi cennet ·veya cehennem gezegeninde · yaşamışsak, orada şifrelerini

,_. mükemmelleştirdiğimiz bedensel tohumumuzun Sur' a ilk üfürme sonucu

ölmemizle toprağa gömülüp, Sur'a ikinci defa üfürülerek o gezegende daha değişik bedenlerle diriltilmesi bir .tabiat kanunudur. Başka bir gezegene

naklediliş bundan sonra gerçekleşir.

Bu peşt'eşe ölüm ve dirilişlerin gayesi, kimin ne kadar tekamül edebil­

diğinin ortaya çıkarılmasıdır. O halde Muhammed: 19'da belirtildiği gibi

dönüp dolaşıp da varacağımız her yeni gezegen e bir hesap defteri ,ile gitme­

miz gerekir. . .

Yüce Allah tarafından sevgili peygamberimize telkin edilen şu dua dahi,

herhalde Mekke'ye giriş ve çıkış için bildirilmiş bir dua· değildir. Çünkü

mü'minler Mekke'den önce çıktılar, sonra tekrar dönüp oraya girdiler.

Halbuki kanaatimizce bu dua, cennete giriş ve oradan daha sonra (başka bir

cennete daha girmek üzere) çıkış esnasında oraya (oranın vatandaşı olmaya)

layık olduğumuzu gösteren bir belge ile girişi sağlamak için yapılması

gereken bir duadır. Bu dua Hz. Muhammed vasıtasıyla bütün mü'minlere öğretiimiş olmaktadır:

İsra: 80 -"De ki "Rabbim, beni (girdireceğin yere) doğruluk girdirişiyle

girdir; beni (çıkaracağın yerden) doğruluk çıkarışıyla çıkar. (Beni nereye

göndereceksen, hoş bir şekilde oraya girdir ve çıkaracağın yerden de beni

hoş bir şekilde çıkar) Bana katından, yardım eden bir delil ver." 15

Bu delil, tıpkı, Dünyadan ahirete geçerken sahip olduğumuz hesap def­

terine benzeyen bir delil olup, daha sonraki cennete layık olduğumuzu

gösterecektir. Bu durum cennetlerde tekamülün devam edeceğini ve beden­

sel ibadetlerden muaf olmamıza rağmen aşk ibadeti açısından bir sınamadan

geçip, buna uygun bir belgeye hak kazanacağımızı göstermektedir.

O halde, birbirini mkip eden cennetler (veya cehennemler) ahiret hayatı­

nın duraklarıdır. Bunların birinden öbürüne geçerken bir terbiye sürecinden

geçtiğimiz ifade edilebilir. Zaten ayette Rab kelimesinin kullanılmış olması

15 Ateş, s. 289.

Page 15: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 21

da bu bakımdan anlamlıdır. Cennetin, bolluğu, debdebesi, şaşaası içinde,

üstelik bedensel ibadetlerden de muaf olduğumuz halde, nasıl ve ne bakım­dan terbiye edileceğimiz sorulabilir. Ama, aslında bize cennette. yöneltilen

imtihan sorusu da bu bolluktan~ bu debdebe ve şaşaadan başka bir şey değil­

dir. Bütün bunları gönlümüze yerleştirmeye haHi devam ediyorsak, başarılı

olmuş sayılamayız.

O halde, bizlere Elest aleminin sonlannda sorolmuş olan sınav sorusu,

sadece Deneme Cennetinde ve Dünyada değil, cennetlerde .dahi sorulmaya devam edilecek demektir? Rabbimiz kimdir veya nedir? Allah mı, madde

mi?

Dünya hayatında da aynı soruya maruz kaldığımızı hatırlamamız güç

olmayacaktır. Elestin' sonlarında, sırf ruh halinde olmamıza rağmen bize maddi zevkler (rüyadaki gibi) manen tattırılmıştı ve onların etkisi altında

kalanlar Rabbimizi unutUt) o zevklere dalıp gitmişlerdi.

Dünyada çocukluktan itibaren nasıl bir terbiye iİe hangi düzeyde manevi . . . 1 .

olgunluğa kavuştuğumuzu hatırlarsak, bazılarımızın cennette· bile çocuk gibi

kalacaklarını idrak edebiliriz. Bir sopa'yı at yapıp, güya ata bindiğimizi

farzederek, tatlı bir tatmin duygusu ile koştuğumuz o demlerde, arkadaşları­mızla o sopa için, "senin değil benim" kavgasını yaparken, onun gerçek at

olmadığını idrak ·hususunda nasıl da yanılgı içindeydik! Hayatımızın daha

sonraki dönemlerinde o sopanın yerini, kadın (erkek), mal, mevki, para

putları aldı. Nihayet o putlara aldanmaktan kurtulabildiğimiz taktirde Jenneti

kazanacağız. Bu defa cennet duraklarından olan ilk duraleta bir. bolluk, ve

debdebe ile sınanacak olduğumuzu bilmeliyiz. Hangilerimizin hangi durakta,

maddenin cazibesinden kurtulup. Allah aşkından zevk alınaya başlayacağı­

ımz, zamanla belli olacaktır. Ama. Yunus Emr~ gibi bu sınavı dünyahayatın­

da dahi kazanıp da:

isteyene ver sen onu

Bana seni gerek seni

diyecek hale gelebilecek qlanlan pek azdır. Bu· sınavı. kazanmanın müka­

fatı, daha gi.izel bir cennetin zevklerini daha iyi yaşayabilme, zira onları

haketmiş olma mükafatıdır. Onlara (vücuda hakim olan beyin gibi) hükme-

Page 16: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

22 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

debilen insan, .Hak vücuduna (kendi bedenine sahiplik derecesinde) sarif

olabilir. (yani istediği tasarrufu, dilediği işlemi yapabilecek hale gelir). Zaten

Niyazi Mısri de bu gerçeği belirtiyor:

Ne kim afakta hor görmezse arif

Vücudunda onu olamaz sarif

Bu duruma gelenler aynı seviyede değil, daha i.isti.in seviyede cennetiere

aktarılarak yeniden biraz daha tekamül edebilme yoluna sevkedilirler. Çünkü

o yenicennetler çok daha caziptir.

Acaba bu aktarılma işlemlerj n'asıl gerçekleşecektir? Gerçi Dünyada kı­

yametten önce de, başka gezegeıl'lere ulaşmanın yolları aranmaktadır. Ay'a zaten ulaşılmıştır. Bu ulaşmalarda insanlar tarafından (Kur' anın tabiri ile) bir

sultan giiç (yani yerçekiminden knrtulmayı. sağlayacak kadar kuvvetli bir

eneıji) kulla~ulmıştır. Ama uzaya gidenler sadece malıdut bir grup olabil­

mekte ve bu iş bir uzay aracı vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir.

Halbuki kıyamet koptuktan sonra insanlar (önceden ölmüş olanlar dahil)

kitleler halinde başka gezegeniere nakledileceklerdir. İleride bir cennet (veya cehennem) gezegeninden öbürüne nakledilişin nasıl olabileceği hususunda

. bir fikir edinmek üzere, kıyametten sonra cennete ve cehenneme sevkediliş işlemlerinin nasıl gerçekleşeceğini bildiren ayetleri.gözden geçirebiliriz.

Dünya ve dünyadan kaçıp gidebileceğimiz gezegenlerin kıyameti aynı

zamanda VJ.ıku bulacağı için anc;ak veni bir gök tabakasında cennetiikierin ve

cehennemliklerin, layık oldiıkları yerlere aktarılmaları gerekecektir. Kendi

arzumuzla kaçabileceğimiz · gök tabakası zaten yok edilmekte ve çekim

gerçeği alt üst olmaktadır. Bu durumda' dünyaya ait yer çekimini yenen bir

çekim gücüne sahip olan· cennet· ve cehennem gezegenlerinin dünyaya yak­

lastınlması ve zaten yok olacak dünyanın, kendi toprağındaki tohumlarından

evrimleşen bedenleri serbest bırakma durumuna geçmesi gereklidir. (Belki

de yaklaştırılmakta olan gök tabakasındaki gezegenlerin çekim gücü, halen

de, düşme olayının sadece yer çekiminden kaynaklanmadığını gösteriyor

olabilir). Bu yaklaştırılmayı belirten ayetler şunlardır:

Page 17: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR · 23

Kaf: 44 -"0 gün hepsi sür'atle çıkmak üzere arz kendilerinden ayrılır.

İşte bu, bize göre kolay olan bir haşirdir."16 (Bu ayette herhalde arz'a yakla­

şan gök tabakasının çekimi söz konusudur.)

Kaf: 31 -"Cennet Takvasahiplerine uzak olmayarak yaklaştırılmıstır." 17

El-Fecr: 23 -"Ki o gün cehennem de getirilmiştir."18

Cennet yaklaştırılıyorken, cehennemin getirilmiş olması ile, arz'ın çe­

kim gücünü yenen bir çekimin etkisi altında (Dünya toprağından evrimleşti~·

rilmiş olan) insanlar yeni gezegene· nakledileceklerdir. Bitki olarak çıkış, Kaf: 4 gereğince toprağm eksiltemediği şifreler açıga çıkmat suretiyle

gerçekleşecektiL

Dünya'dan başka bir ge~egene naklimizi s~ğlayan etki, sadece arz'ın çekim gücünün zayıflaması değil, aynı zamanda (belki halen de) bize yak­

laşmakta olan gök tabakasmın çekiminin iyice :ııtmış olmasıdır. . . .

İnsanların ( cennetlik ve cehennemlik olan) hepsinin, önce cehennem ge­zegenine aktarılmalarının sebebi de, Kaf: 31 gereğinde. cennet gezegeni

\ .

henüz yaklaşma halinde iken, El-fecr: 23'e göre cehennemin getirilmiş

olmasıdır. Böylece iki gezegenin etkileri aynı zaman içinde işlerlik kazanmış

olmayacaktır.

Topraktan .ilk çıkışın bitki (insan bitkisi) olarak gerçekleştiği hususu Nuh: 17' de açıkça ifade edilmiştir.

Nuh: 17 -"Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi."19

Kaf: 9 -"Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek tane(li ekin)ler bitirdik.

' ' Kaf: 1 :ı -"Ve o su ile, ölü bir memlekete can verdik .. İşte Çıkış da böyle-

dir.

Zuhruf: ll -"0 ki gökten bir ölçüye göre su indirdi de, onunla ölü bir

------------·-ırı Çantay, I!I, s. 932. 17 Çaııtay, m, s. 930. 18 Çantay, III, s. 1155. 19 Ateş, s. 570.

Page 18: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

24 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

memleketi canlandırdık İşte siz de böyle (canlandırılıp) çıkarılacaksınız."20

Bütün bu gerçekler, tohumlarımızın Dünya toprağından nasıl çıkarılaca-

, ... ğını da açıklamaktadır. Acaba ahirette, yer başka yere tebdil ediliyorken bir

cennet gezegeninden başka bir cennet gezegenine aktarılacağımız sırada da, aynı tabiat kanunu işlerlik kazanacak mıdır? Bu sorunun cevabını Rum

suresinin 30. ayeti üzerinde düşünerek vermemiz gerekir:

Rum: 30 :_"Sen yüzünü, Allah'ı birleyici olarak, doğrucadine çevir; Al­

lah'ın ym:atma kanununa (uygun olan dine dön) ki, insanlan ona göre yarat­mıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez."21

Bu "yaratma kanunu" ibaresi pe kastedilen husus, her yeni alemde ön­

ceden kendi değiştirdiğimiz (mükemmelleştirmek, ya da bozmak suretiyle

şifrelerini değişikliğe uğrattığımız) kendi ruhlarımızın, kendimize ait olmak üzere evrimleşmiş bedeniere girişi kanunudur. O halde, gezegenden gezege­

ne geçirilmek suretiyle devam edecek olan cennet hayatı ebedidir. Ama geçiş

sürelerinde hep aynı halk ediş kanunu işliyor olsa gerektir. Cehennem geze­

genleri de ebedi olmadığı halde, kafirlerin cehennemdeki hayatlarının (geze­

genlerin birinden ötekine geçiş için gerekli yeniden halkedilme süreleri dışında) sürekli olduğunu Kur'an bize bildirmektedir. Nitekim, EI~Maide:

72' de bu gerçek bildirilmiştir:

El-Maide: 72 -"And olsun, "AIIah ancak Meryem oğlu Mesih'tir" di­

yenler elbette kafır olmuşlardır. Halbuki Mesih demişti ki: "Ey İsrailoğulları,

benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah'alculJuk edin, zira kim Allah'a

ortak koşarsa muhakkak ki, Allah ona cenneti haram etmiştir ve onun vara­

cağı yer ateştir, zalimlerin yardımcıları yoktur.'.ıı

Gerek bazı kafider için cehennem hayatının ebedi olduğunu, gerek onla­

ra cennetin haram edildiğini bildiren ayetler o kadar açıktır ki, bu durumda

Allah'ın merhametinin icabı olarak onların cehennem hayatının sona ermesi

gerektiğini öne sürenlerin görüşleri üzerinde düşünmekte fayda vardır.

20 Ateş, s. 517,489. 21 Ateş, s. 406. 22 Ateş, s. ı ı 9.

Page 19: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 25

. ' \ : "

bahsedilmesinin imkansızlığı öne süıülmekte, zira ebediliğin sadece. Yüce

Allap'ın bir vasfı olduğu belirtilmektedir.

Halbuki, Allah'ın merhameti cehennemlikler açısından iki hususta işler­

lik kazanmaktadır; İlk olarale onlara son derece .dayanıklı bir beden yapısı

verildiği, zor şartlarda dahi .ölmediklerinin belirtildiği (Fatır: 36' dan ve

İbrahim: 17' den) anlaşılll!aktadır. İkinCi olaral.: da kulların cehennem haya­

tından buruk bir zevk aldıklarını söyleyebiliriz .. ;rvıesela, acı biber, annelerin

yaramazlık yapan çocuklarını (ağzına sürmekle) korkuttukları bir şey olduğu

halde, bazı insanlar on~ zevkle yerler. Yani onun ~cı olan tad'ından hoşlanır­lar. Bunun gibi cehennemlikler de cehennemin ızdıraplarından acı bir ze'vk

alırlar. Çünkü Dünyada iken Allah'tan haberleri yoktu. Şimdi ise O'nun

varlığından baberli hale gelmişlerdir. Allah'ın varlığını bilmekten daha

zevkli hiç bir şey yoktur. Ancak cehenneme, girmelerini takiben,.onlar kaina­

tın anlamlı bir eser olduğunu anlayıp, onu halkedeni (çok büyük, çok muh­

teşem bir güce sahip) tek balik olarak idrale eder hale geldikten sonra, Al­

lah'a değil, kendilerine düşman haline gelmişlerdir.

O halde niçin cehennem görevlisi olan meleklere şöyle yalvanyorlar: ' ' ·. \.

Ez-Zuhruf: 77-"Ey Malik, Rabbin bizi öldürsün." O da: "Siz behemahal (azapta) kalıcılarsınız." dedi (deı·)'m ·

Çünkü, utanç ve vicdan azabı ateşi onları cehennem ateşinden daha faz­

la yakmaktadır. Zaten Tahrim: 6'da oriJarın ikitürlü ateşle tutuşt~rulmuş bir

cehennemde bulundukları ifade edilmiştir:

23 Çantay, III, s. 878.

Page 20: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

26 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Et-Tahrin:ı: 6 -"Ey iman edenler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi,

öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı, insan'la Taş'tır."24

Burada "ateş" kelimesi "cehennem" anlamında kullanılmİştır. Bu ayet,

bize, cehennemin çok genç bir gezegen olduğunu belli etmektedir. Gezege­

nin bazı yerlerinde toprak teşekkül edebiimiş değildir. Cehennemiikierin

üzerine bastıkları yerlerin çoğu, henüz ufalanip toprak haline gelmiş olma­

yan sıcak bir taş (bir kaya) 'tabakasıdır. Her tarafta alev püskürten yanardağ­

lar olduğu anlaşılmaktadır. İnsanın kendi ateşi manevi bir ateş olduğu halde,

dıştaki ateş, bu taşların sıcaklığı ve yanardağların püskürttüğü kıvılcımların

verdiği sıcaklıktır. Yanardağlardan fışkıran lavlar yerlere yayılmış ve sertle­

şip kaya haline gelmiş, fakat hala sıcaklığı olan bir tabaka meydana getirmiş­tir. Şu halde insanlar cehennemde yanarak cezalandırılacaklardır.

Halbuki cinlerin (kendileri enerji varlıklar olmalarından ötürii) • kendi

cehennemlerinde yakarak ceza görecekleri ifade edilebilir. Onların maddi

cezaları dış alemin sıcaklığı ile yanmak değil, (derileri kavruldukça yenile­

nen insanlar gibi) yaktıkça biten enerjileri yenilenerek enerjilerini tüketmek­

tir. Buna bir cin'in Kur' anda yer alan şu sözlerind~n hükmediyoruz:

El-Cin: 15 -"Zulmedenlere gelince: onlar da cehenneme odun oldu­lar."2s

Cehennemin yanardağlada kaplı bir gezegen olduğunu belli eden ayet­

lerden ikisi Mürselat: 32 ve 33'tür.

El-Mürselat: 32 -"0 (ateş) öyle kıvılcım atar ki, her biri sanki bir saray-

El-Mürselat: 33 -"Her biri sanki sarı sarı erkek develerdir."26

Cehennem gezegeninde yedi ülke olduğunu da El-Hicr: 44'ten

anlıyoruz:

El-Hicr: 44 -"Onun yedi kapısı, her kapının da onlara. ayrılmış birer

--------·---··--·-24 Çantuy, HI, s. 1038. 25 Çantay, III, s. ı077. 26 Çaııtay, III. s. ı ı Ol!.

Page 21: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 27

nasiybi vardır.'m

Demek ki, bu yedi ülkenin halkları· günahlarının miktarına göre farklı

cehennem ülkelerine sevkedilmiş (o ülkelerin nasibi olari) gruplardır.

Toprağın teşekkül ettiği yerlerde yetişen ğıslin (Hakka: 36), zakkum

(Duhan: 43 ve dari dikeni (gaşiye: 6) bu halkların gıdasıdır. içtikleri su dahi

sıcaktır. Yağan yağmur da kaynar su gibidir:

Ed-Duhan: 48 ~"Sonra tepesinin üstüne o kaynar su azabından dökün."28

En kö~ü iklime ve en fena tabiat yapısına sahip olan cehennemde yer a­

lan haviye çukurlarının, etrafı yanardağtarla tamamen çevrili olan ,sıcak

çukurlar olduğu tahmin edilebilir.

Allah't!l, merhametine layık olup da, bir süre cehennemde kaldıktan

sonra cennete (zenginliği ve güzelliği en az olan cennete) alınacaklarından

katiyetle bahsedebileceğimiz kişiler, · günahları sevaplarından fazla olan

müminlerdir. O halde, En' am 128'de söz konusu edilen, Allah'ın cehennem-. 1

den çıkmalarını dilediği kişiler bunlardır. Söz konusu ayette, kıyamet gü-

nünde Yüce Allah'ın, hepsini bir araya toplayarak kendilerine hitap ettiği

(Dünya hayatları süresi sona ermiş olan) cinlere ve cinlerden yararianmış

büyücü ve falcı müminve kafidere yöneitHecek Rabhani hitap şöyle belir­tilmiştir.

El-En''am: 128 -"Hepsini bir araya topladığı gÜn: "Ey cin (şeytan)lar topluluğu (der), siz insanlarla çok uğraştınız." Onların insanlardan olan

dostları derler ki: "Rabbimiz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin

sürenin sonuna ulaştık.'' (Allah da) buyurur ki; "Durağınız ateştir. Allah'ın

dile(yip affet)mesi hariç, orada ebedi kalacaksınız.''29

Acaba bu af, sırf günahkar mürninleri kapsayıcı olup sadece onların, bir

süre cehennemde kaldıktan sonra, cerınete atmacaklarını mı ifade etmekte­dir? Yoksa bu af, aynı zamanda, 'bir gezegenden öbür gezegene geçirilerek

. ' '

devam eden cehennem hayatının sona ermesi· midir? Bunun, hala ayetleri . '

27 Çantay, II, s. 447. 28 Çantay, III, s. 887. 29 Ateş, s. 143.

Page 22: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

28 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

reddeden ka~rler için söz konusu olamayacağını, zira onlara zaten dayanıklı bedenler verildiğini düşündüren ayetler son derece açıktır.

O halde üzerinde durmamız gereken ikinci husus olmak üzere, bir ömür

boyunca süren (şirke veya küfre dayalı) günaha, ebedi olarak devam edecek ceza verilmesi meselesini ele almalıyız. Acaba bu durumu gıç_ ve ceza'nın denk olması prensibine aykın bir adaletsizlik olarak düşün~ bilir miyiz?

Böyle düşündüğümüz takdirde suçun ve cezanın (yahut da sevabm ve

mükafatın) sürelerinde eşitlik aranması gerektiğini düşünüyoruz demektir. Halbuki dünya hayatında bile, suç ile ceza arasındaki denklik, 'onların bü­yüklükleri ve ağırlık dereceleri itibariyle sağlanır. Mesela~ bir milletin askeri sırlarını birkaç gün içinde çalıp da düşmaniara satan bir casus yakalandığı zaman ona ömür boyu hapis cezası verilebilir: • Eğer cezanın süresini suçun işieniş süresi ile denk tutmayı adalet saymak gerekseydi, böyle bir casusun

birkaç gün hapiste tutulduktan sonra salıverilmesi gerekirdi. Halbuki Kur' an kısasta bizim için hayat olduğunu ifade etmektedir. O halde, küfr ve sirk gibi

ağır suçların lasas olarak karşılığı ne olmalıdır? Eğer iki tane Allah olsaydı, mesele kalmazdı. O Allah'lardan (başa) her ikisi de, kendilerine eş koşanlara eşit ceza uygularlar ve adaleti gerçekleştirmiş olurlardı. Ama, Allah bir'dir. Ondan ötürü Allah'a eş koşan kafırlere adalete uygun ceza verilmesi, önem kazanmaktadır. Aynı şekilde Allah'ın bir'Iiğine inanan ve iyi işler yapan

müminlere, ahirette, süreye tabi olmayan ( ebedi) cennet mükafatı verilmesi

konusunun da ele alınması gerekmektedir.

Şimdiye kadar, bazı ayetlere dayanarak Kur'an'da cennet ve cehennem

sürelerinin hem uzun devirler boyunca kesintisiz· süreceğini hem de ebedi olduğunu ifade ettik. Eğer ebedilik kesintisiz olsaydı "uzun devirler" ifadesi ayetlerde yer almazdı. Demek ki, Yüce Allah'ın ifade etmek istediği gerçek,

' , < <

aynı cennet (veya cehennem) gezegeninde yaşanılan müddetin kesintisiz

olduğu, fakat bu gezegen astro-fızik ömrünün sonuna yaklaştığı zaman, onda yaşayan insanların bir süre için cennet (veya ceheimem) h~yatının kesintiye

uğratılması gerçeğidir.

İçinde bulunduğumuz her gezegende Sur'abirinci defa üfürülmeyle öl­

dürülüp ruhlarımızın Berzah'ta uykuya sevkedildiği süre içinde, yine aynı gezegende sur'a ikinci defa üftirülerek teşekkül eden bedeniere ruhların

Page 23: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 29

üftirülmesi arasında geçen devre bizim için bir kesinti süresidir.

İnsan ruhu, ilk halk edildiği nefs-i ilahi (nefs-i vahide) içerisinde iken

sahip olduğu saflık seviyesine yeniden döndüğü zaman manevi devir tamam­

lanır. Aı:iıa yol bitmez. Zira bu yolun başlangıcı olan Elest Bezmi, Nefs-i

Vahidenin içerisinde vuku bulmuştu. Nefs-i Vahide yer yer yoğuntaşarak

onun içerisinde insanlara ait nefs-i insaniler halkedilmişti. Her yönden bu

ruhlara ulaşan Rabhani hitabetle, Elestte Yüce Allah tarafından eğitilen insan

ruhlan tek bir ümmet meydana getirmekte idiyken, maddi zevkterin manevi

hazzı (tıpkı rüyadaki gibi) onlara tattıtılmıştı. Böylece maddeye meyletmek­

ten ve Rabbini unutmaktan ileri gelen kirlenme daha Elestte başlamıştı.

Halbuki melelder madde eğiliminden yoksun yaratılmış varlıklar olarak

böyle bir denemeden ve kirlenmeden uzakkalmışlardır,

Daha Elestte iken kirlenmeye başlayan insan ruhları Barzah 'ta bekletil e­

rek, Zevceha'dan (yani nefs-i vahide'nin maddeleşmiş kısmından) türeyen • • 1 ' •

bedenlerle birleştirilmek suretiyle, Deneme Cennetinde ve Dünyada ruh-

beden varlığı olarak sınavlardan geçirilmişlerdir. Her cennetten. bir.sonraki

cennete geçirilişte de, aynı şekilde beldetilecek olan ruh-u insa~iler, cennet

toprağına Sur'abirinci üfÜrülüşle gömülen tohumlarından yine aynı toprakta

evrimleşmiş bedenlerle birleştirilip, şifrelerini hangi yönde ve ölçilde değiş­

tirmiş iseler ona uygun olan yeni bir cennete alctarılıp orada ruh-beden

varlığı olarak yaşatıliıcaklardır. Ruhun, topraktan evrimleşecek, bedenin

teşekkülü için geçen zamanı Berzah'ta bekleyişi uyku halinde ve bize çok

kısa gelen bir zaman dilimi içinde vuku bulacaktır. Gerçi Ehadiyet zamansız

ve mekansızdı'r. Zaman, halketme işlemi ile birlikte başlar ve her bir halkediş

fiili, bir zaman alır. Ama, her halketme süresi, Ezeli ve Ebedi olan Allah'a

göre sadece bir an gibidir. Bedenierimize göre ise (El-insan Ed Dehr suresi­

nin 1. ayetinde belirtildiği gibi) insanın anılmaya değer bir varlık olmayan

madde yapısı acısıı;ıdan uzun bir devredir. Lakin, Berzahta uyku halinde olan

ruhlar için, bu uzun devre çok kısadır. Bu tıpkı Şuna benzer; mesela, çocuk­

luk yıllarımzda, gece yorgun bir bedenle yatağa girip uyurluktan sanki bir

dakika sonra anneniz omzunuza dokunarak: "Haydi artık uyan, okula gide­ceksin." der. Siz ona: "Şimdi yattım, niçin uyandırıyorsun? Dersiniz. Anne-

Page 24: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

30 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

niz ise: "Olur mu evlfidım" der, "Sekiz saattir uyuyorsun."

Ruhun berzahtaki bekleyişi de bize çok kısa gelen bir uyku gibi olacak­

tır. Cennetten cennete ve bedenden bedene aktarılırken, her cennetteki

güzelliklerde sadece Rabbini görme terbiyesini edinen ruh, O'ndan başka

hiçbir şeyi göstermeyen bir ayna haline geldiği zaman, manevi devir (yani

nefs-i vahide'deki o ilk haline, d tertemiz olduğu seviyeye dönüş) tamam­

lanmış olur. Ama bu dönüş o seyiyeye dönüştür, yoksa nefs-i vahideye geri

dönüş değildir. Çünkü insan, zaten, Ehadiyetten çıkıp nefs-i vahideden

geçerek, sırn ile göğüs kafesi arasındaki bir noktaya su gibi akıp gelen ve o

noktadan insan vücuduna giren Trırık akımının tutması ile hayattadır. ,.

Nefs-i vahidede iken sahip olunan saflık ve temizlik haline dönmek, kir-

Jetilen gönül aynasını masiva tozlarından temizlemek demektir. Ama bu

temizliği başarmalda iş bitmiş olmaz. Çünkü aşık kulun hasret duyduğu

varlık Ehadi.yet'tir. Laki!l O'na geri dönüş imkansızdır. Çünkü Ehadiyette

biz yoktuk. Allah'ın bir tasavvurundan ibarettik. İşte ondan ötürüdür ki,

Yüce Allah, her yeni cennette mukarreb durumunda olan aşıkına yeniden

yeniye maddi güzellikler halinde tecelli ederek onu tatmin etmeye çalışır. Bu

yeni güzeliiiderin kendi gönül aynasını tozlandırmasını istemeyen mukarreb

kul ise, her cennette kendi· gönlünü yeniden pariatarak o aynada tek görüntü

olarak Rabbinin tecelli etmesini sağlar.

Rabbimize bu nasıl dönüştür ki, her cennet gezegeninde çağlar boyu ka­

lıyoruz ve (gezegenlerdeki gittikçe mükemmelleşen mhlanmız gitgide daha

güzelle.şen bedenlerimizle birleştirilerek) bitmez tükenmez bir yolu (ebedi

bir tekaınül yolunu) izliyornz? Fakat aksini dileyen, yani tekamülden vazge­

çerek, yine cennetten cenncw geçirilirken hep maddi güzelliklerin tutsağı

olarak ebedi hayat yaşayan müminler Rabbine varan bir yol izleyemiyorlar:

Neb'e: 39 -"Artık dileyerı Rabbine varan bir yol tutar."30

Dikkat edecek olursak ayette "Allah' a varan yol' dan bahsedilmektedir.

Her cennetten bir sonrakine geçiş, biraz daha terbiye edilmiş olan kul için

terhive ediciye (Rabbe) vaklasmaktır ve bunun sonu yoktur. Niçin sonu

30 Ateş, s. 582.

Page 25: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 31

yoktur? Çünkü Duhan: 56'ya göre:

Duhan: 56 -"Orada ilk ölümden başka ölüin tatmazlar (sürekli yaşar­lar)."31

Her cennette bir tek ölüm vardır ve onu dirilip başka cennete sevkediliş

takip eder. Böylece Yüce Allah Al-i İmran 27'de belirtildiği gibi daima

ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır ve böylece ahiret hayatını ebedi kılar.

Bu durum ebediyen devam edeceği için bazı ayetlerde ebedi kelimesi kullanılmıştır. Sadece günahkar, fakat mürnin olan fertlerin ahiret hayatları­

nın bir kısmı cehennemde, kalan kısmı ise ebedi olarale cennette geçecektir.

Eğer En'ain: l28'debelirtilen "Allah'ın dile(yip affet)ınesi hariç, orada

ebedi kalacaksınız" şeklindeki· ilahi hitap sadece günahkar ınüıninleri değil,

kafirleri dahi kapsaınaleta ise, onların daha mutedil ikliınli bir gezegene

alınmasının söz konusu olduğunu ifade edebiliriz; Zira bu insanların cehen­

nemİ, sadece kendi dışlarındaki cehennem değildir. Onlar içlerindeki piş­

manlık ve utanç ateşini kesinlikle söndüremezler. Böylece bu iç ateş (iç'teki

cehennem) ebedi olarak, dış alemi dahi cehenneınleştirir:

Nasıl utanmasınlar ki, putHıra, insanlara, Allah'ın halkettiği (ezeıl ve e­

bedi olmayan) varlıklara Allahlık ismit etmişlerdir. Hz. İsa'nın ve Hz.

Uzeyir'in AHalılığını kabul etmek ne demektir? Bir kul'un kullara ait günahı

dinleyip affetmesi nasıl mümkün olabilir? Kul, Allah mıdır? Onlar, engizis­

yon devrinin papazlarını kendi cehennemlerinden daha beter şartlara sahip

cehennemlerde yanar vaziyette gördükleri zaman, bu inançlarının ne kadar

yanlış olduğunu anlayacaklardır.

İçlerindeki pişmanlık ateşinin ebediyen sönmeyişi, ruhlarına ait olan ak­

lın ve hafızünın ebedi olunmasından kaynaklanır. Zira ruh, ebedidir. Ruh için

ölüm yoktur. Cennetin ve cehennemin ebedi oluşu;.biraz da, J:ıer yeni cennet

(veya cehennem) gezegenine alınmazdan önce elementlikten ve bitkilikten

hayvanımsı insanlığa ve insanlığa geçiş sürelerinin hiç hatırlanınayışından

ileri gelecektir. Niçin lıatırlanınaz? Çünkü bu süre içinde, ileride insanı

meydana getirecek olan eleınentlere; insan bitkisine ve hayvanımsı insana,

31 Ateş, s. 497.

Page 26: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

32 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

ruh-u insani üfürülmüş değildir. İnsan ruhu, kendi dışında cereyan eden bu

evrim safhasında berzah aleminde sanki uykudadır. Halbuki akıl ve hafıza

,_, (El-Hacc: 46'ya göre) ruhtadır. Evrimleşmis olan bedenlerine ne zaman,

mükemmellesmis, zira bir tecrübeden geçmiş, ruhları üflenirse, o zaman onlar sanki bir uykudan uyanmış gibi, kendilerini başka bir gezegene nakle­

dilir halde bulurken eski gezegendeki hayatlarını· hatırlarlar. Bu konuda,

psikolojik-biyolojik ve psikolojik-sosyal dengelerin, ruh-beden olarak

ha~kedilmedeki etkisine ait Kur'an ayetlerinin psikologlar ve sosyologlar

tarafından yorumlanmasına şiddetle ihtiyaç vardır.

Bu hatırlayışın vuku bulmadığı 'tek istisna Deneme Cennetinden Dünya­

ya nakledilişte gerçekleşen unutma halidir. Önceki hayat safhalarını (Elest'i

ve Deneme Cennetini) hatıriama hususunda peygamberimiz dahi başarılı

olamadığı içindir ki, Yüce .Allah ona Şüra: 52 'de; "Sen kitap nedir, iman

nedir, bilmez~in" diye hitap etmiştir. Halbuki o, önceki alemlerdeki sınav­

larda en önde gelen bir başarıyı elde etmişti.

Acaba, Elestten Deneme Cennetine, Dünyadan Cennet veya Cehennem

gezegenine ve daha sonra da ahiretin bir gezegeninden öbürüne her nakledi­

lişte önceki hayatlarımızı hatırladığımız halde Dünyaya indirilme safhasında

eskiyi hatıriama hususunda niçin başarılı olamıyoruz? Bu başarısızlık ruhun . '

devamlılığından kaynaklanan, eskileri idrak etmemize dair olan kanunun bir

istisnası mıdır? Böyle bir istisna o sebep-netice ilişkisini bir süm1etullah (bir

tabiat kanunu) saymamızı engellemez mi?

Tabiat kanunu, aynı şartlar altında aynı sebeplerin aynı neticeleri ortaya

çıkarınasının ifadesidir. Halbuki, deneme cennetinden Dünyaya iniş esnasın­

da diğer bütün naldedilme işlemlerindeki şartlardan farklı şartlar altında bir

nakil işlemi gerçekleşmişti.

Ruhumuzda gizli olduğu Kur'anda bildirilen aklın (ve hafızanın) önceki

alemleri hatırlamasının iki şartı vardır:

a) Önceki alemde bir tecrübe yaşamış, bir eğitim görüp? sınavdan geç­

miş olan olgunlaşmış ruhun aynı olgunlukta yeni bir alemde olgun bir bede­

ne üftirülmesi (ruh ve beden arasındaki denge) ilk şarttır. Bu şartın neticesi,

Elestte topluca halkedilen ruhların kendilerini başlangıçtan itibaren bir

cemiyette bularak, Rabbimizce eğitilip, Deneme Cennetinde bunu aniayacak

Page 27: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 33

olgunlukta olmak üzere olgun bedeniere naklidir (psikolojik-bivolojik den­

~).

b) Yeni cemiyetin, tıpkı Elestte Rabbimiz tarafından bize öğietildiği gi­

bi, lisan (Elestte hal dili) ve ·diğer kültür şartlarından ibaret bütünleştirici sosyal unsurlarının hazır ve bu unsurlara ait olan, işlenıneye elverişli psiko­lojinin insan ruhlarında zaten yer etmiş ve iyice kökleşmiş olması. Bu ikinci şart, insanın dış (sosyal) ve iç (psikolojik) alemleri arasındaki uyum ve

denge şartıdır (psikolojik-sosyal denge) ..

Dünya'ya geçiş aşaması dışında, diğer bütün mikil işlemlerinde bu şart­ların ikisi de işlerlik kazanmıştır ve kazanacaktır. Dünya ise bu dengeleri kurmanın yavaş yavaş öğrenildiği bir yerdir. Bunları (lisan, bilim ve. kültü­rün bu çeşitli unsurlarını) bebeklikten itibaren öğiendikten sonra, bir doğal felaket sonunda hepsini kaybetsek, bu dengeler bozulur. Biyolojik açıdan

olgunlaşmış bedenler olarak varlığımızı devam ettirsek de, konuşamayan, hiçbir işi yapamayan, ruhi olgunluğunu kaybetmiş canlılar olarak kalırız ve belki de yamyamlığa kadar gerileriz. · · ' ·

Biz, sosyalleşme kabiliyetini ve fiilen sosyalleşmi~ olma imkanım taa

Elestte kazandık Olgun insan = cemiyet denklemi taa Elest aleminden beri doğruluğu ortaya çıkmış olan bir denklemdir. ~erek Elestten Deneme Cen­

netine, gerek dünyadan ahiret gezegenlerine nakledilişleriinizde .• ~ralarda meleklerin sunduğu hazır bir kültür ve medeniyet bulduğumuz ve ona uya­

cak şekilde gelişmiş bedeniere ve ruhlara sahip olarak nakledildiğimiz söylenebilir. Fakat dünyaya indirilişimiz esnasında bu psikolojik-biyolojik denge ve keza psikolojik-sosyal denge mevcut değildir; Çünkü Dünyaya ilk

indirilenler hayyanımsı insanlar olarak Elestteki ilahi öğietiyi Elestin sonla­

rında kendilerine manen hıttırılati maddi zevklere dalarak unutmuş 'varlıklar­dı. Tam sosyalleşmeleri, yerleşik hayata ·geçmeleri ve daha sonra dünyaya getirecekleri Homo-sapien'ler için olgun .bir sosyal ve kültürel onam hazır-: lamaları zaman almıştır. Sonraki nesil olan Homo-sapien'ler ise doğumla

dünyaya geldikleri için henüz gelişmemiş bedeniere üfılrülen ve ruhsal anlayışları (bedenlerinin gelişmesi ölçüsünde yavaş yavaş gelişecek olan) beyin kılıfı ile örtülmüş nesillerdi. Atalannda psikoloiik-~osyal dengenin kurulması uzun çağları kaplamıştı. Doğumla dünyaya gelen nesillerin ise

Page 28: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

34 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

psikolojik-biyolojik dengeyi kurabilmeleri ömürlerinin belli bir süresini

kaplamaktadır. Zira çocuk, bu dengeyi henüz kazanmamış bir varlık olarak

hitap ~dilecek durumda olmaktan çıkmış bir ruha sahiptir .. Onun ruhundaki

(bedeni ile birlikte dünya hayatına uyum sağlayacak olan) sosyalleşme

istidadı, ancak bedenindeki biyolojik gelişme ile dengeli olarak, tedricen

ortaya çıkacaktır. Bundan ötürü Dünya'ya iniş esnasıJ?.dı,t1d şartlar farklıdır.

· Halbuki cennette, dünya tecrübesinde olgunlaşmış ruhlan, yetişkin ola­

rak malıserden cennete nakledilen. bedenlerine üflenen 'insanlar uykudan

uyanmış gibi kendilerini başka ve (bazı cennetlikler , daha mükemnıel) bir

gezegene ~alcledilm~ halinde bulurlar ve eski hallerini hatırlarlar.

Acaba cehennemlikterin de daha az sıcak ilclimli gezegeniere nakl edile­

celderini veya cehennemden affedileceklerini söyleyebilir miyiz?

Bunu Hz. İsa dahi bilmediğine göre, bizim de bilmemiz irıümkün değil­dir. Allah'~ karşı; "Sen merhametlisin,. 'elbette .onları affedersin" demek,

küstahlıktır. "Affetmezsin" demek ise,· terbiyeyi elden btralcmaktir. En iyisi

Hz. İsa'nın kıyamette vuku bulacak cevabındaki davranışı benimsemelctir.

Maide: ı ı 6 -"Allah demişti ki: Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi Allah'dan başka iki Tanrı edinin.' dedin? 'Haşa' 'dedi, 'Sen

yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer

demiş olsam, sC:m bunu bilirsin, sen benim nefesimde olanı bilirsin, ben senin

zatında olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin; sen."

Maide: ı ı 7 -"Ben onlara; "Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk

edin, diye senin bana emretmiş olduğundan başkı:ı bir şey söylemedim. Ben

onların içinde olduğum sürece onları kolladım, fakat sen beni vefat ettirince,

onları gözetleyen (yalnız) sen oldun. Sen her şeyi görensin."

Maide: ı ı 8 -"Eğer onlara azabedersen, onlar senin kullarındır (dilediği­ni yaparsın): 'eğer onları bağışlarsan, 'şüphesiz sen daima üstünsün, hikriıet

sahibisüt "32

. Görüldüğü gibi, Hz. İsa önce azap uygtılanması halini zilcredecektir. Fa­

l~at .bununla yetinmeyerek, onların bağışlanmalarını da bir ihtimal olarak

32 Ateş, s. I 26.

Page 29: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR • :, · 35

sözlerine ekleyecektir. Çünkü, birbirini takip eden cehennem gezegenlerinin her biri, birer· ibadethanedir. Cehennemde namaz ve oruç gibi ibadetler

• ' 1 • ' •

yapılmaz, fakat aşk ibadeti yapılır. Aşk ise namazdıın da, oruçtan da çok . .. . ' .

daha makbul olan bir ibadettir. Nitekim, kıyamet gününde hesaplar görülü-

yorken, mümi~ kulun Allah aşlo ile, Dünyada iken dökmüş olduğu.bir dam­

lacık gözyaşı teraziye kondu ğu, zaman, .terazinin sev;~p kefesi onu tartamaz hale gelir. Bu durum sevap ve güna~lan bir tera~i şeklinde g()steren eleranda görülür. Böylece sevap kefesi dibe vuran terazinin hal dili ile şunları söyle-

. ' ' ' ' '·ı . ,,

diği hususu bir gerçektir.

"Ya Rabbi, ben buriu tartamıyorum. Çünkü çok ·ağır. Benim ölçelderi­min tarlamayacağı kadar ağır çekiyor bu gözyaşı damlacığı."

İşte bundan ötürü, bir çok cehennem gezegenlerinden geçirdikten sorira o duraklarda, pişmanlılda ve Allah aşkı ile.gözyaşı döken o eski katirieri Yüce Allah'ın nasıl bir alGbete ulaştıracağını bilemeyiz. Zira onlar Bakara: 213 ve Yunus: ,19'da belirtildiği gibi, Elest:in başlangıç ·safhasında mürnin

durumunda idiler.· O tek ümmete onlar da dahildiler. Sonradan yollarını şaşırdılar. Ama şimdi, cehennemde duydukları bu pişmanlık var ya, belki de

. cennet mükafatına (huriler, saraylar ve diğer bir çok m,~ddi t~tminler dqlayı­sıyla) şülcreden ve Dünyada yaptııpan ibadetlerden gurur duyan sağcı mü-

• . ' ' : ' : ' . '· i '

minierin halinden daha üstün bir manevi yüceliş rolünii oynayabilir. Bileme-.· ' ' ' ,\

yiz. Lakin pişmanlık ateşinin hiç sönmeyen bir, manevi azap olarak baki kalacağı kesindir. . ·· ·, : > •· . · . .

ı::·

Acaba, ahiret hayatında Dünyada olduğu gibi bir sosyal mo bilite (hare­ketlilik, mevki ve durum yükselişi) var mıdır? Dünyada bir vasıfsız işçinin çocuğu olarak dünyaya gelen bir fert, cumhurbaşkanlığına dahi yükselebilir. Böylece yukanya doğru bir sosyal mobiliteye maruz kalmış olur. Veya,

zengin bir tüccar iflas ederek fakir~.eşip. aşağıya d?ğru bir hareketlilik göste­rebilir.

Ahiret hayatında her fert, haı)gi cenne.t veya cehennem ülkesinin ı' . ' \' : ., . :

vatandaşı olmaya hakkazandı ise o gezegenin astro-fızi}( varlığı devam ettiği sürece aynı durumda kalır. Yani hep ·~ynı zengiİılikl~r ve güzellikleriçinde yaşar. Fakat, acaba, bir cennet gezegeninden başka bir gök tabakasındaki değişik bir cennete geçirilirken durum değişikliğine (mobiliteye) maruz

Page 30: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

36 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

kalacak mıyız? · ·

Bu soruya müspet cevap verilemez, çünkü daha mükemmel cennetiere ,_geçirilme hakkını kazananlar, bütün zenginliklerde ve güzelliklerde daima

Allah'ı (Allah'ın tecellisini) idrak e?enlerdir, sadece O'nu görenlerdir. Zaten, böyle bir görüşe sahip olabildikleri için daha mükemmel bir cennet gezegenine geçirilmeyi hak etmişlerdir. Bu durum ise mobilite değildir,

Allah aşkından kaynaklanan manevi tekamüldür. Eğer bir cennet vatandaşı, yaşadığı cennette Allah'ın tecellisini değil de sadece masİva'yı (köşkleri, bahçeleri, ... ) görerek tatmin oluyorsa, o da başka bir gezegen e geçirildiğin­

de daha mükemmel olmayan aynı ~eviyedeki bir ülkenin vatandaşı olmaya hak kazanabilir. Böylece ne maddi" ve ne de manevi açıdan yükselmiş ola­

maz.

Ahiretteki tekamülün durakları olan her gezegen, bir sonraki durak'a gi­

riş esnasında nasıl bir yere layık olduğumuzu, sevgili peygamberimize telkin edilen isra: 80 'deki dua gibi doğruluk girişiyle girdirilmemizi sağlayacak

Rabhani bir vesika (sanki bir iyi hal kağıdı gibi bir kanıt) ile ulaşılan bir duraktır.

Cennette ulaşılacak olan bu iyi hal nedir? Muhakkak ki namaz ve oruç

gibi bedensel ibadetler değildir. Fakat bu iyi hal, cennetteki maddi zevklere kendini fazla kaptıracak yerde, cennetin her güzelliğinde her zaman Allah'ın kuvveden fiile geçmiŞ olan gücünü ve san'atını görerek, gönül aynasını

Allah aşkı ile pariatma halidir. "La mevcude illallah" -"Allah' dan başka varlık yoktur " anlayışını daha dünyada iken benimsemiş olan mukarrebler,

bu bakımdan cennette de sağcılardan daha ileri bir duruma geçebilirler. İşte ondan ötürü Yüce Allah Kur'anda "bilenle bilmeyen bir olmaz" buyurmuş­

tur.

Cehennemliklere gelince, gerçi Allah Nisa: 48'de şirk'i affetmeyeceğini belirtmiştir:

Nisa: 48 -"Şüphesiz ki Allah, kendisine eş tanınmasim affetmez. Ondan

başkasını, dilediği kimseler için affeder. Kim Allah'a eş tutarsa muhakkak

Page 31: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

. DURAKLAR 37

pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur.'m

Halbuki Ez-Zümer: 53 ve 54'te şirk istisnası yapılmaksızın hadden aşın

hareket edenlerin hepsi için ümit v~rici bir ifade yer almıştır:

Ez-Zümer: 53 -De ki: "Ey nefslerine karşı hadden aşın hareket edenler, Allah'ın rahmetinden ümidiriizi kesmeyin, çünkü Allah; bütün • günahlan

affeder. Şüphesiz ki O, çok affedicidir, çok esirgeyicidir."

Ez-Zümer: 54 -"Size azap gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na tes­

lim olun. Sonra yardı~a mahzar olamaisıniz."34

Bu ayetlerden Zümer: 5fl- ve Nisa:. 48, Dünya hayatının sonunda yapıla­

cak hesaplaşmada, Dünyada şirk ehli olanların günahlarının affedilmeyece­ğini ve onların mutlaka cehenneme gireceklerini belli etmektedir. Halpuki

Zümer: 53'te Allah'ın bütün günahları affedeceği. rrıfijd~si vardır. Yüce Allah'ın sözlerirde çelişki bulunması mümkün olı:nadığına göre, Zümer:

53' teki hitap, dünyada müşrik iken tevhid inancına geçeniere ve daha sonra­

ki cehennem gezegenleri halkına verilmiş bir müjde . olsa ger~ktir. Çünkü

onlar, uzun devreler· boyunca pişmanlıkla kavrulmuş gönülleri~i Allah'a. yöneltmişlerdir. Bundan ötürü ileride çok dalıa iyi tabiat. şartlarına sahip

(fazla genç olmayan) gezegeniere nakledilmeleri muhtemeldir. Doğrusunu

Allah bilir.

Zümer: 53'te cehennem vatandaşlannın dahi, daha mükemmele ulaştın­

lacaklarının müjdelenmiş. ()lması, onların ahiret hayatında. manevi bir te ka­

mü le maruz kalmalarından ileri geliyor olabilir. Bu durumda cennet ülkele­

rindeki halkların da tekamül etmeleri gerekeceğini tahmin edebiliriz. Çünkü

tekamül, sonu olmayan bir değişmedir. Acaba bütün cennet ülkelerinin (ve

her cehennem ülkesinin) halklanndan herkesin eşit ölçüde tekamül edecekle­rini söyleyebilir miyiz?

Bu soruya olumlu cevap verebilmek mümkün değildir. Çünkü ·insanların

Elestten beri getirdikleri ve zamanla değiştirdikleri asli tabiatları farklıdır.

Herkes kendi asli tabiatma göre hareket edeceği içindir ki, ahiretteki her yeni ' ' ı '

33 Çantay I, s. 129 . . 34

Çantay II, s. 800.

Page 32: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

38 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

gezegene geçiriliyorken, Ya Sin suresinde geçen "Bu gün siz ayrılın" (Ya S1n: 59) hükmüne göre y~ni bir hayat başlayacaktır. O halde, her ahiret durağı iki yöne yol veren bir kavsaktır. Bu yollardan biri aynı düzeyde,

öbürü daha üstün seviyede yerlere geçiş yoludur.

Bu konuda .Yüce Allah'ın sınırsız olan merhametinin bir numunesi ola-, ' .

rak birbirinin yakını olan ve birbirini seven müminlere birlikte olma fırsatını verişi zikredilebilir.

Nitekim, Dünyadan Adem cennetine alınan müminlerin imanlı eşi ve kendileriyle aynı yaşta olan çocu~arının aynı cennette yaşatılacağı müjdesi Ktir'anda yer almıştır?5 Halbuki o çocuklar artık çocuk değillerdir. Kendi ,. aileleri vardır. Çocuklarla komşuluk organizasyonunun nasıl sağlanacağı

meselesi Allah'ın bileceği bir iştir. Ancak, her mümine cennette hep aynı yaşta kalan (muhtemelen kendilerinin ve kafirlerin küçükken ölmüş çocukla­

rına ait ruhların hep aynı yaşta kalacak bedeniere üflirülmesiyle halkedilmiş) çocuklar verileceği de müjdelenmiştir (El-İnsan: 19). Kur'andald bu bildiri, küfr ehli ailelerde dünyaya gelen ve olgunluk yaşına ulaşmadan ölenlerin sorumlu ttihılmayacaklarını da göstermektedir. Onlar herhalde, ebedi cennet

hayatına kavuşturulacakhirdır.

İnsanlar ilk ulaştıkları cennet gezegeninin astro-fizik ömrü sona ermek üzere iken başka bir gezegene nakledildiklerinde uzun devirler boyunca alıştıkları eş ve çocuklardan ayrı düşmeyi de istemeyeceklerdir. Btmdan ötürü ebedi cennet hayatında yine onlarla birlikte olmalarının sağlanacağı

tahmin edilebilir.

Şimdi şu ild sorunun zihnimize takılınası kaçınılmaz bir neticedir:

1- Acaba, gezegenden gezegen e nakledilme nasıl olacaktır?

2- Bu nakil işleminin, az önce belirttiğimiz gibi insanlar öldürulüp de (aynı yaşta olmak üzere) yeniden, yeni bedeniere ruhlar üfürülmek suretiyle

yapılmasr şart mıdır? Nakil, onlar öldürülmeksizin yapılamaz mı?

Birinci sorunun cevabını bulabileceğimiz ayetler Neb'e: 18-19, A'raf:

35 Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, Cilt: 8, Bayrakit Yayını, Seçil Ofset, Matb, İstanbul, 2003, s. 274.

Page 33: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 39

40, Enfal: 36-37 ve İsra: 97'dir. Şimdi bu ayetleri kaydedelim. Bunlardan. bazıları kıyamette başka gezegeniere nakledilişimiz ile ilgili olmalda beraber aynı astro-fizik kanunlarını dile getirmektedir: .,.

Neb'e: 18 -"0 gün Sur'a Üfı.irü16cek de~ hepiniz bölük bölük geleceksi­niz."

Neb'e: 19 -"Gökacılmış,kapi.kapı olmus."36

A'raf: 40 -"Bizim ayetlerimizi yalan sayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler (yok mu?) onlar için gök kap~ları açılmayacak,, onlar deve iğne deliğinden girineeye kadar, cennete giremeyeceklerdir~ Biz . gü!fahkarları böyle cezalandırırız."37

Enfaİ: 36 -'"Küfr(ünde inad) edenler ise en ·son cehenneme süiülecek­lerdir."

Enfal: 37 -"Ki Allah"murdı:ı.rı (kafiri) temizden (mümind~n) ayırt etsin1 murdarı birbiri üstüne kovup topunu birden yığsın da onu cehenneme atsın.

} -' ' '• ' 1 ' '

Onlar en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir."38

İsra: 97 '-"Onların varacağı yer cehennemdir ki ateşi yavasladıkça biz · onun alevini arttırırız."39

Bu aye'tıerden Neb'e 18'de her ne kadarDünya hayatı~ın sonundaki sur denilen tabii olay ve Neb'e 19'da ise kıyametle ilgili olan gök kapıları söz

konusu edilmişse de bti olaylar astro-fizik kanunları olarak herhalde bir . '

gezegenden başkasına nakil esnasında karşılaşacağımız olaylardır. Gök

kapıları, dönen kara deliklerdir. Dönmeyen kara deliklerde, halka şeldindeki ışıklı gök kapıları iptal edilmiştir; Fakat dönen kara delikierin bu· halkaları

başka bir evrene açılan bir geçit gibidir.40 Zaten Kur' anda kıyamet gününde Yüce Allah'ın gökleri, bir kitabın sahifeleririi çevirir gibi toplayacağını

belirten bir ayetten daha önce de bahsetmiştik Şu halde Ya Sin: 59'da

36 Çantay, III, s. ı ı ı ı. 37 Çantay, ı, s. 221. _, 38 Çantay, ı, s. 260. 39 Çantay, Il, s. 497. 40 Haııs Von Aiberg, Arz'dan Arş'a Miraç, Kitsan Yayını, İst., ı988, Il, s. ı32.

Page 34: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

40 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

belirtildiği gibi,.rrıüminlerle, kafir ve münafıklar birbirlerinden ayınldıktan

sonra her bir bölük nasıl kendine ait yere sevkediliyorsa, aynı sevk işlemi

. gök kapıları kullanılarak daha sonraki cennet ve cehennem gezegenlerine

nakledilişte de gerçekleşecektir. Gök kapıları tabakadan tabakaya geçmeyi

sağlayacaktır.

Kendi gezegenimizden başkasına nakledilişin i~e yaşlanmış bir geze­

genden, çekim gücü normal olan bir gezegene doğru adeta üst üste yığılıp da

boşaltılmamız şeklinde vuku bulacağı hususu Enfal: 37'den anlaşılmaktadır.

Cehennemiikierin soğuınaya başlayan bir gezegenden çok sıcak başka geze­

gene nakledilmeleri· ise, onların mftiiız kaldıkları alevi n aıttınlması anlamına

gelebilir. Çünkü, daha genç gezegenlerde bol miktarda yanardağ vardır ve

bunlar ateş püskürtmektedirler. Bu avetlerinen ayrıntılı yorumları hiç şüphe­

siz astro-fizikçilerin yapacakları yorumlardır. Ama, Araf: 40'da, peşpeşe,

çeşitli cehenı:ıem gezegenlerine nakledilip de, her birinde uzun devreler

boyunca kaldıkları halde, hala ayetleri yalan sayanların,daha da uzun süre i

cehennem hayatını yaşayacakları belli olmaktadır. Ayette, onların ancak, o sırada başka bir alemde maddi bir yapıya sahip ve bir noktaya (bir iğne

deliğine) kıyasla kocaman bir deveye benzetilecek kadar hayatiyet dolu bir

evrenin, o küçücük kara noktadan (yani gökkapısı merkezinden)· geçirilip

·önce enerji ve sonra madde halinde başka bir aleme fışkırtılıp maddeleşmesi

ve onun gezegenlerinden birinin bir cennet haline getirilmesi gerçekleşme­

dikçe, cehennem hayatından kurtulaınayacakları vurgulanmıştır. Bu olgunun

çok zaman alacağı da açık bir gerçektir.

İkinci sorumuz, cennetten cennete, yahut cehennemden cehenneme veya

cehennemden cennete vuku bulacak ııakil işlemi esnasında insanların öldürü­

Iüp öldürülmeyecekleri konusuna giren bir ·soru idi. Şimdiye kadar, bazı

ayetleri açıklamaya çalışarak, cenrıer ve cehennem hayatının yenilenerek

devam eden bir ebedilik vasfına sahip olduğunu, fakat o gezegenlerde yaşa­

yanların uzun devreler boyunca onların üzerinde kaldıklarını belirttik. Ama,

gezegenler ölümlü olduğuna göre, her gezegenin ömrünün sonlarında Sur ile

topluca öldiirülüp, aynı. gezegenin rnahşer meydanında (topraktan çıkıp

yeniden dirilmiş olan) insanların tekrar uzun süreli bir hayat için hesaba

çekilmeleri söz konusudur. Bu da, vuku bulan bir toplu ölümden sonra Sur'a

ikinci defa üfürülmesiyle canlanma suretiyle mümkün olacaktır.

Page 35: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 41

O halde cennet hayatı ebedidir. Ama cennetler yok olan ve onların halk~

lan· öldükten sonra dirilen· varlıklardır. Geldiğimiz deneme cennetinde ölüm

olduğunu açıkça ifade eden ayet ise Araf 20'dir. Çünkü bu ayette seytanın

insanları yasak ağaçtan yemeleri fçin onlara bu ağaca yaklaştıkları taktirde

ebedi (ölümsüz) olacaklarını söylemek suretiyle vesvese verip onları kandır­

dığı ifade edilmiştir. O halde aynı cennet toprağı üzerinde ebedi hayatmüm~

kün olmadığı halde, şeytan bir kandırma isiemini başarmıştır. i

İkinci sorumuzun cevabını teşkil eden diğer ayetler; Meryem: 93, Er-

Rahman: 26-27, Hadid: 3'tür.

Meryem: 93 -"Göklerde ve yerde hiçbir kimse yoktur ki O çok esirge­

yi ci (Allah'a) kul olarak gelici olmasın."41

Er-Rahman: 26 -"(yer) üzerinde bulurian her canlı fanidir." 1 ' ·;

Er-Rahman: 27 -"(ancak} azametve ikram sahibi olan:Rabbinin zatı ba­

ki kalacaktır."

Hadid: 3 -"0, evvel ve ahirdir. Zahir ve batıridır."42

'' Kul olmak ne demektir? Allah'ın halkettiği bir varlık olup onun emirle-

rine tabi olmak demektir. Meryem: 93 'te her kıyamet gününde göklerdeki ve

yerdeki bütün varlıkların Allah'ın emrine itaat etmeleri söz konusudur. Bu

da, yerin başka yere ve . göklerin başka göklere dönüşmesi wku bulurken . .

yerdeki ve göklerdeki canlıların bir· hal den,' başka bir hale· geçmeleri husu-

sundaki Allah emrine uymalan ve hesaba çekilmeleridir.

Er-Rahman: 26'da söz konusu edilenfaniliğimiz sadece dünyahayatının : ' l: '

sonu açısından geçerli olmayıp, cennet ve cehennem gezegenleri tebdil ' '' ,, .·:

olunacağı zaman için dahi geçerlic!ir. Peygamberimize İsra: 80'de belletilen ' ' ~ '

duadaki doğruluk girişi ile girdirilmek, bir gezegenden öbürüne. geçerken,

evvelkinde Allah'ı hoşnut etmiş olmak dem~ktir. O halde ~er gezegen yok edileceği zaman üzerinde yaşayan insanların (cinlerin, meleklerin ve bütün

canlıların) Sur'a üfürülerek öldürülmesi ve ikinci bit üfılrüşle başka bir

gezegene geçmek üzere diriltilmeleri bir tabiat konunudur. Bu kanun, sadece

41 ' Çantay, II, s. 530.

42 Çantay, III, s. 966, 985.

Page 36: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

42 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

bu dünyanın.kıyametle yok edilmesi esnasında cari olan, bir kanun değildir. Ancak cennetiiiderin toplu ölümünün ızdırapsız bir şekilde yapılacağı tah­

min edilebilir.

Yok edilme olayının her vuku buluşunda Er-Rahman: 27'de' belirtildiği gibi sadece azarnet ve ikram sahibi olan Yüce Rabbimizin zatı 'baki kalır. Çünkü O, evvel ve ahir, batın ve zahirdir . .

Acaba, cennet ve cehennem gezegenlerinde Allah'ı hoşnut etmek ne demektir? "Sen hoşnutsun Tamından, Tanrın da senden hoşnut olarak, gir kullarımın arasına, gir cennetime" hükmü (Fecr: 27-30) sadece bu dünyadan

çıkıp da. girecek. olduğumuz :.~ennet için geçerli bir hüküm değildir. Bu hüküm ebediyen geçerlidir. Çünkü, peşpeşe gideceğimiz cennet gezegenJe.., rinde, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir gönlün hayal dahi edemediği o türlü zevkler vardır ki, bunlar bize tattırıldığında, bir kavşak noktasında olduğumuzu hissederiz. Bu tatma ile bizi, ya madde

sarhoş eder, ya da Allah aşkı. Birinci gruba girenler hep o zevklerle baş başa olacaldan aynı seviyedeki cennetiere sevkedilme yoluna sapmışlar demek­tir. İkinci ihtimali seçenler ise gönül aynalarını Allah aşkı ile daha fazla

pariatarak ~aha yüksek cennetiere hak kazanmak üzere; "beni doğrulukla çıkart" duası kabul edilmiş olan müminlerdir.

Onlar, daha Dünya hayatını yaşıyorken de, Dünyadan "doğrululda çık­ma" hedefini gaye edinmiş kişilerdir. Devletlerine sadakatla bağlanmış (Kur'andaki emre uyarak) vataniarına hainlik etmekten titizlilde uzak kal­

mışlardır. Çünkü, hakiki vatan Ehadiyet'tir, ama, dünyadaki vatanımız,

devletiniizin sınırları içindeki yerdir. Hür bir şekilde yaşadığımız ve ibadet­lerimizi yapabildiğimiz o yer için şehitler vennişizdir. Bundan ötürü Namık Kemal, toprağının mayası olan kendi vatanına hainlik etmek üzere, menfaat karşılığında düşmaniara yardım edenleri, insafsız avcıya (sayyad-ı b1 insafa)

hizmet eden köpeklere benzetmiŞHr:

"Cihanda insanın hamir-imayesi hak-i vatandır

Köpektir zevk alan sayyad-ı b1 insafa hizmetten"

Şu halde, Dünya'dan doğrulukla çıkmanın yolu (Allah'tan geldiğimize göre) önce Allah'a aşlda bağlanmak ve üzerinde yaşadığımız vatana (bütün

Page 37: DIN EGITIM! DERGISIisamveri.org/pdfdrg/D01239/2004_13/2004_13_BILGISEVENA.pdf · DIN EGITIM! ARAŞTIRMALARI DERGISI Yıl: 2004, Sayı: 13, 7-43 DURAKLAR Prof.Dr. Arninin • 1 KURTKAN

DURAKLAR 43

haksız menfaatlerden vazgeçerek) Allah aşkı ile hizmet etmektir.

Ne Allah aşkının sonu vardır, ne de gönül aynasını parlatmanın. Madde­ye ve maddi zevklere takılıp kalanlar, gönüllerine Allah'ı yansıtacak kadar

Allah aşkına garkolma yerine (yani bu doğru yolu seçecek yerde) çılonaz

yan sokaklara sapan eyven kişilerdir. Eyven kişi, hedefini unutmuş veya

şaşırmış olandır. İşte Niyazi Mısr1 bundan ötürü onların durumunu şöyle anlatıyor:

Eyven kişi yol alamaz

Maksudunu Tez bulamaz

Yoğ olmayan var olama..z

Varlığı dağıtmak gerek

Halbuki, maddi mükafatların en alalarına ebediyen layık olmanın yolu,

onları değil, A)lah'ı gönle yerleştirip, gönlü Allah'a tutulmuş bir ayna haline

getirmektir. Allah'a dönüşün, asla bundan başka bir yolu da yoktur.