42
ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOVDüello

ÖYKÜLER • CİLT 6

Page 2: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

© Önsöz: Alexander Chudakov, “Dr Chekhov: a biographical essay”Önsözün hakları Cambridge University Press’ten alınmıştır.

İletişim Yayınları 2895 • İletişim Klasikleri 136ISBN-13: 978-975-05-2923-8 • ISBN-13: 978-975-05-1989-5 (Tk. No.)© 2020 İletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM

1. Baskı 2020, İstanbul

DİZİ YAYIN YÖNETMENİ Murat BelgeYAYINA HAZIRLAYANLAR Barış Özkul, Güneş AkkorKAPAK Suat AysuKAPAK RESMİ Vladimir Makovski, “Bülbül Sevenler”, 1887UYGULAMA Hüsnü Abbas, Hasan DenizDÜZELTİ Büşra Bakan

BASKI Sena Ofset · SERTİFİKA NO. 45030

Litros Yolu, 2. Matbaacılar Sitesi, B Blok, 6. Kat, No: 4NB 7-9-11Topkapı, 34010, İstanbul, Tel: 212.613 38 46

CİLT Güven Mücellit · SERTİFİKA NO. 45003

Mahmutbey Mahallesi, Devekaldırımı Caddesi, Gelincik Sokak,Güven İş Merkezi, No: 6, Bağcılar, İstanbul, Tel: 212.445 00 04

İletişim Yayınları · SERTİFİKA NO. 40387

Cumhuriyet Caddesi, No. 36, Daire 3, Seyhan Apartmanı,Harbiye Mahallesi, Elmadağ, Şişli 34367 İstanbulTel: 212.516 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58e-mail: [email protected] • web: www.iletisim.com.tr

Page 3: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV

DüelloÖYKÜLER • CİLT 6

RUSÇADAN ÇEVİREN Mehmet Özgül

Düello, Anton Pavloviç Çehov’un 1890-1892 tarihleri arasında kaleme aldığı

öykülerden seçilerek hazırlanmıştır.

ALEXANDER CHUDAKOV’UN ÖNSÖZÜ VE CHARLES DU BOS’NUN SONSÖZÜYLE

Page 4: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV 29 Ocak 1860 günü Kırım’da bir liman kenti olan Taganrog’da dünyaya geldi. Bakkallık yapan Pavel Yegoroviç Çehov ve Yevgeniya Yakovlevna Çehova’nın üçüncü oğluydu. Taganrog Erkek Gramer Okulu’na yazıldı. Erken yaşta tiyatroya ilgi duydu ve ailesiyle birlikte oynadığı kısa skeçler yazmaya başladı. “Babasız” ve “Platonov” adında iki oyun yazdı. Babasının iflasından sonra aile Moskova’ya gitti; Çehov, Taganrog’da kalıp eğitimini özel dersler vererek sür-dürdü. Tıp okumak için Moskova’ya geldi ve burada Strekoza (Yusufçuk) dergisine Antoşa Çehonte gibi takma isimlerle haftalık öyküler yazmaya başladı. İlk eskiz derlemesi Melpomene’nin Masalları 1884’te yayımlandı. Bu dönemde tüberküloza yakalandı. Meşhur romancı Grigoroviç’in kendisine yazdığı mektupla yazarlığı ciddiye almaya karar verdi ve kendi imzasıyla ilk öykü derlemesi Karmakarışık Öyküler 1885’te yayımlandı. “İvanov”un ilk hali, Moskova’da Korsh Sahnesi’nde 19 Kasım 1887’de sahnelendi, aynı yıl ikinci öykü derlemesi Alacakaranlık yayım-landı. “Kuğunun Şarkısı” ve “Ayı” 1888 yılında ilk kez sahnelendi. Alacakaranlık ile Puşkin Ödülü’ne layık görüldü. Ağabeyi Nikolay, 1889’da tüberkülozdan öldü. Ertesi yıl Sibirya’daki Sahalin Adası’nı ziyaret etti. A.S. Suvorin ile birlikte Fransa ve İtalya’ya gitti. Bir sonraki yıl Moskova yakınlarındaki Melihovo arsasını satın alarak bir ev yaptırdı ve burada yaşamaya başladı. Burada geçirdiği beş yıl boyunca bir yandan en iyi öykülerini yazarken bir yandan da açtığı ufak klinikte, doktorluk mesleğini sürdürdü. “Martı”, 1896’da ilk defa sahnelendiğinde olumsuz tepkilerle karşılaştı. Ertesi yıl tüberküloz teşhisi konan Çehov, Avrupa’da istirahat etti. Bir sonraki yıl Yalta’ya döndü ve buradan bir arsa aldı. “Vanya Dayı”, Moskova Sanat Tiyatrosu’nda 1899’da sahnelendi, aynı yıl annesi ve kızkardeşiyle Yalta’daki yeni evine taşındı. 1898’de tanıştığı aktris Olga Knipper ile 1901 yılında küçük bir mera-simle evlendiler. Bu yıl “Üç Kız Kardeş”, Moskova Sanat Tiyatrosu’nca sahnelendi. Ertesi yıl sağlığı kötüleşmeye başladı. Tamamladığı son oyunu “Vişne Bahçesi”nin ilk gösteriminin yalnız üçüncü perdesine katılabildi. İyileşmek için gittiği Badenwe-iler’de hayata gözlerini yumdu. Eşi Knipper’e söylediği “Şampanya içmeyeli uzun zaman oldu,” cümlesi meşhur son sözleri olmuştur. Naaşı Novodeviçi Mezarlığı’na defnedildi. Hayata ve yazarlığa bakışını kendisi şöyle özetlemiştir: “Kısa ömrümde insanın erişebildiği her şeyi kucaklamak istiyorum. Konuşmak, okumak; dev bir fabrikada elime çekiç almak; denizi seyretmek, tarla sürmek. Nevski Bulvarı’nda, uçsuz bucaksız tarlalarda, okyanusta –hayal gücümün beni götürdüğü her yerde– bir başıma yürümek istiyorum.”

Page 5: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

İÇİNDEKİLER

ÖYKÜLERE DAİR GÖRSELLER ...........................................................................................7

KRONOLOJİ ........................................................................................................................................11

ÖNSÖZ

DR. ÇEHOV: BİR BİYOGRAFİ DENEMESİ / ALEXANDER CHUDAKOV. .........................................................................................................19

Düello

Hırsızlar .......................................................................................................................................... 35

Gusev .................................................................................................................................................... 55

Köylü Kadınlar .................................................................................................................... 71

Düello .................................................................................................................................................. 87

Moskova’da Yaşam.....................................................................................................205

Karım ................................................................................................................................................217

Gelgeç Gönüllü ................................................................................................................269

Page 6: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

Operadan Sonra .............................................................................................................299

Bir Yazı Parçası ..............................................................................................................303

Sibirya’da Sürgünde ................................................................................................307

Balığın Bir Genç Kıza Sevdalanması .........................................319

Komşular ....................................................................................................................................323

Korku.................................................................................................................................................345

SONSÖZ

ÇEHOV’UN YAŞAM DUYGUSU / CHARLES DU BOS .............................359

ÖYKÜLERE DAİR KÜNYE BİLGİLERİ .....................................................................371

Page 7: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

“Köylü Kadınlar” öyküsünün 1894 baskısının kapak ve iç kapağı.

Page 8: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un
Page 9: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

• “Düello” öyküsünün 1893 baskının iç kapağı ve bu öykü için İvan Bodansky’nin yaptığı illüstrasyon (sol sayfada).

• “Gelgeç Gönüllü” öyküsünün elyazmasından bir sayfa ve İvan Bodansky’nin yaptığı illüstrasyon (üstte).

Page 10: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un
Page 11: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

35

Hırsızlar

(Воры)

Yortu günlerinden birinin akşam sularıydı. İlçede sarhoşluğu, boş kafalılığı, övüngeçliğiyle ün salan sağlık memuru Yergunov hastane için alışverişe gittiği Repino kasabasından dönüyordu. Geç kalmasın, hastaneye erkenden dönsün diye doktor ona en yiğit atlardan birini vermişti.

Başlangıçta hava bayağı durgundu, kar filan da yağmıyordu, ancak hastaneye yedi-sekiz fersah yol kala ansızın şiddetli bir tipi çıktı, sağlık memuru yolunu şaşırarak hangi yöne gidece-ğini bilemedi.

At sürmekten pek anlamazdı, yol iz de bilmiyordu, hayva-nın yolu kendi başına bulup çıkaracağına güvenerek dizginle-ri saldı. Böylece aradan iki saat kadar geçti, at yoruldu, ken-disi ayazdan buz kesti, bir yandan da hastaneye değil de geri-sin geriye Repino’ya gidiyorlarmış gibi bir duyguya kapıldı. Ne var ki az sonra kar fırtınasının uğultusu arasından köpek hav-lamaları duyuldu, gittiği yöne doğru bulanık, kırmızı bir le-ke belirdi. Biraz daha ilerleyince yüksek bir çatal kapı ile uzun bir duvar, bunun arkasından bir kuyu tapıncağı gözüktü. Du-varın üstüne boydan boya, sivri uçları yukarı doğru dizi dizi çiviler çakılmıştı. Dakikalar ilerledikçe rüzgâr kar bulutlarını dağıttı, önünde kamışla örtülü, yüksek çatılı, basık bir ev gö-

Page 12: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

36

züktü. Evin yola dönük üç penceresinin birinden kırmızı bir ışık sızıyordu.

Burası nasıl bir yerdi? Sağlık memuru düşününce hastanenin altı-yedi fersah uzağında, yolun sağında Andrey Çirikov’un ha-nının bulunması gerektiğini anımsadı. Hancı, arabacılarla gir-diği bir kavga sırasında öldürülmüş, geriye yaşlı karısı ile Liyu-bka adında kızı kalmıştı. İki yıl kadar önce hastaneye muaye-neye geldiği sırada genç kızı tanımıştı. Gene de iyi bir ünü ol-mayan bir handı burası, böyle akşamın geç bir saatinde başkası-nın atıyla sığınılacak, tekin bir yer değildi. Ancak yapacak baş-ka şey kalmamıştı. Sağlık memuru torbasındaki tabancayı yok-ladı, sert sert öksürdü, aydınlık pencerenin camına kamçının sapıyla vurdu.

“Hey, kim var içerde? Hancı ana, kapıyı aç da girip biraz ısı-nalım!”

Kapkara bir köpek topaç gibi dönerek ayaklarının altına atıl-dı, ardından beyaz bir tane, onun ardından kara bir tane, böyle-ce on kadar köpek birbiri arkasından saldırdılar. Sağlık memu-ru azgın hayvanlardan en irisini gözüne kestirdi, kamçıyı hava-ya kaldırdığı gibi olanca gücüyle hayvanın sırtında şaklattı. Sal-dıran köpekler arasından uzun bacaklı olanı kulak çınlatan in-ce sesiyle bir ulumadır tutturdu.

Yergunov pencereyi birkaç kez daha tıklattı. Neden sonra evin önündeki ağaçların dallarına yığılan karlar pembeleşti, ka-pı gıcırdayarak açıldı, kalın örtülere bürünmüş, eli fenerli bir kadın karaltısı avluya çıktı.

Sağlık memuru, “Nineciğim, avlu kapısını açın da içeriye gi-rip ısınalım!” dedi. “Hastaneye dönüyordum, yolumu şaşırdım. Havanın durumunu görüyorsun... Korkulacak bir şey yok, ya-bancı değiliz.”

Kadın öfkeli bir sesle, “Bu havada çoktan evli evine, köylü köyüne döndü,” dedi. “Sonra ne diye deminden beri pencereye vuruyorsun? Avlu kapısı orada açık duruyor...”

Sağlık memuru atıyla avluya girdi, merdivenin önünde durdu.“Nine, adamına söyle de hayvanı ahıra çekiversin.”“Ben nine değilim.”

Page 13: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

37

Gerçekten de yaşlı bir kadın değildi karşısındaki. Feneri sön-dürüp karın aydınlığında yüzü belirginleşince sağlık memuru kara kaşlı Liyubka’yı tanıdı. Genç kız eve girerken, “Bu vakit-te işçiyi nereden bulacaksın?” dedi. “Kimisi Repino’ya yortuyu kutlamaya gitti, handa kalanlar da içip içip sızdılar. Bayram gü-nü içmeyip de ne yapsınlar?”

Sundurmanın altında atını bağlarken Yergunov karanlıkta başka bir atın kişnediğini işitti, eliyle eyerini yoklayınca bunun bir Kazak atı olduğunu anladı. Bu duruma göre han sahiplerin-den başka biri daha vardı içerde. Her olasılığa karşı atının eye-rini çözdü, satın aldığı öteberiyle birlikte içeriye eyeri de gö-türdü.

Sofadan sonra girdiği oda genişçe bir yerdi, sımsıcak ısıtıl-mıştı, döşemeler yeni yıkandığı için mis gibi kokuyordu. Aziz tasvirlerinin asılı olduğu duvarın dibindeki masada mavi min-tanlı, ufak sarışın sakallı, orta boylu, zayıf yapılı, kırk yaşla-rında bir köylü oturuyordu. Çevrede eline geçen her şeyi çalıp çırpmakla ün yapan, Kalaşnikov adındaki hırsızdı bu. Adamın babası ile amcası Bogalyovka köyünde han işletirler, kim geti-rirse çalıntı atları alır satarlardı. Kalaşnikov birçok kez hastane-ye uğramıştı; ancak muayene olmak için değil, doktor bey has-tanenin atlarından bir-ikisini satmak ya da doru kısrağını iğdiş bir atla değiştirmek ister mi diye onunla görüşmek için... Bri-yantinlenmiş saçları, kulaklarından birine takılı ışıl ışıl gümüş küpesiyle bayramlık bir havası vardı. Masanın üstünde duran hayli eski, resimli, büyük bir kitabı kaşlarını çatıp dudaklarını sarkıtarak ilgiyle inceliyordu. Sobanın yanında döşemeye uzan-mış yatan bir köylü daha vardı. Adamın yüzü, omuzları, göğ-sü bir gocukla örtülüydü; uyuyor olmalıydı. Bacaklarındaki, ta-banlarına parlak nal çakılı çizmelerin ucunda, çizmelerin altına yapışmış karın erimesinden sonra sular birikmişti.

Sağlık memuru içeri girince Kalaşnikov’a selam verdi. Üşü-yen dizlerini avuçlarının içiyle ovalayan Yergunov, “Bu ne ber-bat hava böyle?” dedi. “Tipi nasıl da savuruyor, bir görsen! Boynuma dolan kardan sırılsıklam ıslandım. Kimbilir, taban-cam ne durumdadır!”

Page 14: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

38

Böyle diyerek tabancasını çıkardı, elinde evirip çevirdi, son-ra yeniden torbaya soktu. Ancak tabanca adamın üzerinde her-hangi bir etki bırakmadı, eskisi gibi merakla kitabın resimleri-ne bakıyordu.

“Tipi ki ne tipi! O kargaşada yolumu şaşırdım, şuradaki kö-pekler olmasa yolu bulamadan ölüp gidecektim. Durup durur-ken al sana tatsız bir olay! Peki, hanın sahipleri nerede?”

“Kocakarı Repino’ya gitti, kızı da akşam yemeği hazırlıyor.”Ortalığa bir sessizlik çöktü. Sağlık memuru burnunu çekip

titreyerek durmadan ellerine hohluyordu. Çok yorulduğunu, üşüdüğünü anlasın istiyordu karşısındaki adam. Avludaki kö-peklerin ulumaları, havlamaları kesilmemişti. Sıkıntılı bir du-rum vardı.

Sonunda sağlık memuru dayanamayıp sertçe sordu:“Nerelisin? Bogalyovkalı mısın?”“Evet, Bogalyovkalıyım.”Yapacak başka bir şey olmadığı için sağlık memuru yeni ta-

nıştığı adamın köyünü düşünmeye başladı. Burası çukurun di-bine kurulmuş büyücek bir köydü. Gece ay aydınlığında bü-yük yoldan geçerken köyün bulunduğu karanlık çukura bakıp sonra başınızı gökyüzüne kaldırdınız mı, aydedenin dipsiz bir uçurumun tepesinde asılı durduğunu, buranın dünyanın bitim noktası olduğunu düşünürdünüz. Daracık bir yol kıvrıla kıvrı-la dimdik aşağı iner, arabayla giden biri dönemeçlerde durup bağırmaz, ıslık çalmazsa karşıdan gelen arabanın atlarıyla öyle bir çarpışırdı ki iki arabanın atlarını birbirinden ayırana aşkol-sun! Bogalyovkalı köylüler bahçecilikleriyle, bir de at hırsızlı-ğıyla ün salmışlardı. Zengin vişne bahçeleri baharda bembeyaz çiçeklerle donanır, yaz geldiğinde iri iri vişneler kovası beş ka-piğe alıcı bulamazdı. İstersen beş kapik öde, yiyemeyeceğin ka-dar vişne toplayıp evine götür... Heriflerin karıları karnı tok, sırtı pek, birbirinden güzel yaratıklardı; herhangi bir iş yapma-dıklarından, gündüzleri bile süslenip püslenerek otururlar, ev-lerinin önündeki toprak setlerin üzerinde vakit geçirirken bir-birinin saçında bit ayıklarlardı.

Yergunov bunları düşünürken birtakım ayak sesleri duydu,

Page 15: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

39

ardından yirmi yaşlarında bir genç kız, Liyubka, girdi içeriye. Kızın başında kırmızı bir eşarp vardı, ayakları çıplaktı; içeri-ye girince sağlık memurunu yan gözle şöyle bir süzerek, oda-da birkaç kez dolandı. Göğsünü kabartıp memelerini ileri çıka-ra çıkara, küçük adımlarla yürüyordu. Tertemiz ovulmuş dö-şemelere yalın ayak şap şap basmak hoşuna gidiyor olmalıydı, belki de bu nedenle ayaklarını çıplatmıştı.

Kalaşnikov hiç gereği yokken kendi kendine gülerek Liyubka’yı işmarla yanına çağırdı. Çağrıldığını gören genç kız masaya yaklaştı, beriki ona İlyas Peygamber’in üç atlı arabasıy-la göğe yükselişinin resmini gösterdi. Liyubka masanın üstüne abanmıştı, ucuna kurdele bağlı kızıl saç örgüsü nerdeyse yere değiyordu. Kalaşnikov’un gösterdiği resme bakarak o da güldü.

“Ne güzel bir resim, değil mi? Böylesine güzel bir şeyi daha önce hiç görmedim.”

Kalaşnikov bunları söylerken İlyas Peygamber yerine kendisi atların dizginlerini kavramak istercesine ellerini oynatıyordu.

Sobanın içinden bir uğultu koptu, köpekler birkaç tarla sıça-nı boğazlıyormuş gibi çığlıklar, haykırışlar yükseldi.

“Şuna bakın, cinler eğleniyor!” dedi Liyubka.“Yok canım, rüzgârın uğultusu,” karşılığını verdi Kalaşnikov.Sonra gözlerini sağlık memuruna dikerek sordu:“Siz ne dersiniz, Osip Vasilyiç? Bilime göre yeryüzünde cin

denilen yaratıklar var mıdır?”Sağlık memuru bir omzunu oynattı.“Sana nasıl söylesem, bilmem ki... Bilimsel olarak açıklana-

cak olursa cin diye bir şey yok, bunların hepsi boş inanç, an-cak kendi aramızda konuşursak vardır, hem de bal gibi vardır. Yaşadığım sürece onlarla birçok kez karşılaştım. Bakın, anlata-yım: Sağlık okulunu bitirdikten sonra bir süvari alayına atan-dım, alayla birlikte katıldığım savaşta yararlıklar göstererek ‘Kırmızı Haç’ kahramanlık nişanı aldım. Ayastefanos Antlaş-ması’ndan sonra da Rusya’ya dönerek Çiftçiler Birliği Hastane-si’ndeki bu göreve atandım. İşte böyle, yaşadığım fırtınalı yıl-larda başıma öyle şeyler geldi, öyle ilginç olaylarla karşılaştım ki bir başkası böylesini düşünde bile zor görür. Dediğim gibi,

Page 16: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

40

cinlerin, şeytanların her türlüsüne rastladım. Ancak bu dedik-lerim boynuzlu, kuyruklu cinsinden değil, sözün gelişi öyle. Benim gördüklerim gene de iblisin ta kendisiydi...”

“Nerede karşılaştın örneğin?” diye sordu Kalaşnikov.“Hangisini anlatsam, bilmem ki... Pek uzağa gitmeye gerek

yok, bu hanın yakınlarında karşılaştım bir keresinde. Gecenin geç vaktinde anmak uğursuzluk getirmesin ama o gün Golışi-no köyüne çiçek aşısı yapmaya gidiyordum. Her zamanki gi-bi binek arabasına binmiş, yanıma takım taklavat, gerekli ne varsa bütün malzememi almıştım. Yeleğimin cebinde değerli bir saatim de vardı. Bir yandan da korkuyorum. Hiç belli ol-maz, çevrede bir sürü it-kopuk dolaşıyor. Kahrolası Yılan De-resi’ne geldim, yokuş aşağı iniyorum, bir de baktım, karşıdan biri göründü. Saçları, gözleri kapkara, yüzü kurumla sıvanmış gibi... Doğrudan doğruya ata yaklaştı, sol dizgini kavrayarak, ‘Dur, bakalım!’ dedi. Gerçi kötü bir şey söylemedi ama atı, be-ni tepeden tırnağa süzdükten sonra dizgini bırakarak, ‘Nere-ye gidiyorsun?’ diye sordu. Dişleri beyaz beyaz sırıtıyor, göz-leri sanki kan çanağı... ‘Tüh, şeytanın ta kendisine çattık!’ diye geçirdim içimden. ‘Çiçek aşısı yapmaya gidiyorum,’ karşılığını verdim. Adam kolunu sıvadı, getirip burnuma dayayarak, ‘Öy-leyse bana da bir aşı yap!’ dedi. Onunla orada tartışacak deği-lim ya, bir an önce yakayı sıyırmak için aşısını yaptım. O sıra-da bir de baktım, aşı yaptığım neşter pas rengine boyanmış...”

Sobanın yanında uyuyan köylü yattığı yerde sağa sola dön-meye başladı, üstündeki gocuğu attı ve sağlık memuru, karşı-sında bir süre önce Yılan Deresi’nde karşılaştığı yabancıyı ta-nıdı. Uyanan köylünün saçları, sakalı, gözleri kurum gibi kap-kara, yüzü esmerdi; sağ yanağında da mercimek iriliğinde ko-yu bir ben vardı. Köylü, sağlık memurunu alaylı alaylı süzdük-ten sonra, “Dizgini elinden kaptığım doğru ama aşı konusun-da palavra atıyorsun!” dedi. “Çiçek aşısıyla ilgili aramızda ko-nuşma bile geçmedi.”

Sağlık memuru bozuldu.“Burada senden söz eden mi var? Yat yattığın yerde!” dedi.Uykudan yeni uyanan köylü daha önce hastaneye hiç gel-

Page 17: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

41

memişti, o bakımdan sağlık memuru adamı tanımıyordu, an-cak esmer yüzüne bakarak onun Çingene olması gerektiğine karar verdi. Adam yattığı yerden doğruldu, gerinerek, esneye-rek Liyubka ile Kalaşnikov’a yaklaşıp yanlarına oturdu, resim-li kitaba bakmaya başladı. Uykulu yüzünde bir duygusallık be-lirdi birdenbire.

Liyubka, “Bak, Merik,” dedi. “Bana böyle atlar getirirsen ben de melekler gibi göklere çıkarım.”

“Yalnız ermişler çıkar gökyüzüne. Senin gibi günahkârlar değil.”

Bunu sertçe söyleyen Kalaşnikov’du.Liyubka sofrayı kurmaya başladı. Önce iri bir domuz yağı to-

pağı, hıyar salatası ile tahta bir tabak içerisinde ince ince dilin-miş haşlama et koydu masaya, sonra tavada cızır cızır eden, la-hanayla karışık sucuk parçaları getirdi. Ardından kristal bir sü-rahide votka geldi, kadehlere boşaltılan içkiden çevreye mis gi-bi portakal kokusu yayıldı.

Kalaşnikov ile esmer Merik’in hep kendi aralarında konuş-maları, sanki odada başka kimse yokmuş gibi ona aldırış et-memeleri sağlık memurunun onuruna dokunuyordu. Oysa ca-nı onlarla konuşmak, birlikte yiyip içmek, köylülerin yanın-da mesleğiyle övünüp caka satmak, fırsat bulursa Liyubka’yla biraz gönül eğlendirmek istiyordu. Genç kız yemek süresince birkaç kez gelip yanına oturmuş, farkında değilmiş gibi biçim-li omuzlarıyla ona sürünmüş, elleriyle geniş kalçalarını sıvaz-layıp durmuştu. Sağlıklı, civelek, oynak, kıpırdak bir kadındı. Oturduğu yerde bir dakika durmuyor; yanındakine sokularak göğsüyle, sırtıyla sürtünüyor; dirseğini, dizini değdiriyordu.

Adamların birer dubleden sonra içmeyi bırakmaları da hoşu-na gitmedi sağlık memurunun, kendi başına içse o ortamda uy-gun kaçmazdı. Ancak dayanamadı, ikinci dubleyi içtikten son-ra üçüncüyü de yuvarladı, tavadaki sucuğu sildi süpürdü. İki köylünün uzak durmayıp onu da aralarına almaları için adam-ları pohpohlamaya karar verdi.

Başını iki yana sallayarak, “Sizin Bogalyovkalılar yiğit adam-lar vallahi!” dedi.

Page 18: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

42

“Ne bakımdan?” diye sordu Kalaşnikov.“Her bakımdan. İsterseniz at hırsızlarını ele alalım. At çalma

konusunda kimse elinize su dökemez!”“Sen buna yiğitlik mi diyorsun? Heriflerin hepsi sarhoş, hır-

sızlıktan başka bir şey bilmezler.”Bir süre suskunluktan sonra Merik lafa karıştı:“Bir zamanlar öyleydi, yiğit denecek adamlar vardı ama şim-

di Filya’dan başkası kalmadı. Onun da gözü görmüyor.”Kalaşnikov içini çekti.“Öyle, Filya’dan başka kimse kalmadı. En azından yetmiş ya-

şındadır şimdi; bir gözünü Alman göçmenler çıkardılar, öbü-rü ise zaten iyi görmüyor. Eskiden öyle miydi ya? Köy korucu-su ona ‘Şeyh Şamil’ adını takmıştı, herkes öyle derdi. Oysa şim-di ‘Kırpık Filya’ diyorlar da başka bir şey demiyorlar. Ben onun gibi bir adam tanımadım. Liyubka’nın babası rahmetli Andrey Grigoryiç’le ikisi bir gece Rojnovo kasabası yakınındaki süvari alayına baskın yaptılar, nöbetçilerden korkmayıp en iyisinden dokuz atı kaçırdılar, sonra da ertesi sabah Çingene Afonka’ya götürüp hepsini yirmi çil altına sattılar. Gördünüz mü? Ya şim-dikiler ne yapıyorlar? Tanrı’dan korkmadan uykudaki sarhoş-ların atını çalıyorlar, içip içip sızanların ayağındaki çizmeyi çı-karıp götürüyorlar. Korkudan kıçları sıkmadığı için de çaldık-ları atı iki yüz fersah uzaktaki bir pazarda satmaya çalışırken, üstelik çıfıtlar gibi sıkı pazarlık yaparken yakayı ele veriyorlar. Bu salakların eğlenmeleri de başka bir rezillik. Eğlenmeyi bile beceremediklerine göre tükür gitsin suratlarına!”

“Merik de öyle mi?” diye sordu Liyubka.“Merik, Bogalyovkalı değil o, Harkov’un Mijiriç köyünden-

dir. Mertliğine, yiğitliğine gelince, o konuda üstüne yoktur. Bi-tirim adamdır kısacası.”

Liyubka, Merik’in yüzüne sevinerek, kurnaz kurnaz baktık-tan sonra, “Onu buz deliğinin içine sokmaları boşuna değil-miş,” dedi.

Sağlık memuru merakla sordu:“Nasıl bir olay bu? Anlatsanıza...”Merik güldü.

Page 19: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

43

“Şu şey, canım. Bir gün Filya, Samoylovkalı Malakan çiftçi-lerin üç atını çalmış, onlar da bunu benim yaptığımı sanmış-lar. Çiftçilerin kendileri on kişiydi, yanlarına adamlarını da ala-rak otuz kişi toplanmışlar. Ben nereden bileyim? Bunlardan bi-ri pazarda yanıma sokulup dedi ki: ‘Merik, gel de sana panayır-dan getirdiğimiz yeni atları göstereyim.’ Bilirsiniz, atlara me-raklıyımdır. Adamların yanına gittiğimde otuzu birden tepeme çullandılar. Ellerimi arkaya kıvırıp ırmak kıyısına götürdüler. ‘Şimdi sana atları gösteririz!’ dediler. Irmağın buz tutmuş yüze-yinde hazır bir delik vardı, birkaç metre ilerisinde bir delik da-ha açtılar. Sonra bir urganın ucuna ilmik attılar, getirip kolları-mın altından geçirdiler. Urganın öbür ucuna iki deliğe ulaşacak uzunlukta bir sırık bağladılar. Sırığı bir delikten sokup öbürün-den çıkardılar. Sonra beni tekmelerle, sopalarla ite kaka birin-ci deliğe soktular. Üstümdeki gocukla, çizmelerimle cumbur-lop, buz gibi suyun içine ittiler! Sırığın ucundan beni çeke çe-ke öbür delikten çıkardılar.”

Liyubka ürperdi, sanki üşümüş gibi büzüştü.“Ya, işte öyle... Önce buzun altında soğuktan her yerimi ateş

bastı. Dışarı çıkardıklarında tüm gücüm tükendiği için karla-rın üstüne serilip yattım. Malakanlar gene üzerime saldırdılar; sopalarla dirseklerime, dizlerime vur babam vur! Kollarım, ba-caklarım kırıldı sandım. Nasıl da canım yandı! Bir süre sonra üstümdekiler dondu, kaskatı kesildim. Onlar gidince güçlük-le ayağa kalkabildim. Neyse, oradan arabayla bir kadın geçiyor-muş, bana acıdı da alıp evine götürdü.”

Bu arada sağlık memuru beşinci ya da altıncı kadehini bitir-mişti. Bu kadar çok içkiden sonra kafasının içi birden aydınlan-dı, o da olağanüstü şeyler anlatarak ötekilerden aşağı kalmadı-ğını, onlar gibi gözüpek bir adam olduğunu göstermek istedi.

“Penza ilinde bir keresinde...”Böyle başlamıştı ki fitil gibi sarhoş olduğunu ya da daha ön-

ce bir-iki kez yalanının ortaya çıktığını göz önüne alan adamlar onu dinlemek bile istemediler. Hatta sorduğu birkaç soruyu ya-nıtsız bıraktılar. Bu da yetmemiş gibi, onun yanında aralarında senli benli bir konuşmaya daldılar. Demek oluyor ki onu adam

Page 20: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

44

yerine koymuyorlardı. Sağlık memuru donmuş gibi kaskatı ke-sildi, canı konuşmak istemediği için sustu.

Kalaşnikov’un davranışları ağır başlıydı. Değerini bilen, otu-raklı adamlar gibi konuları en can alıcı noktalarıyla anlatıyor-du. Esnediği zaman da ağzının üzerinde istavroz çıkarıyordu. Onun bu davranışlarını görenler, onun yoksulları soyup soğa-na çeviren azılı bir hırsız olduğunu, iki kez hapse düştüğünü, mahkemenin verdiği Sibirya’ya sürgün cezasından ise son anda kendisi gibi soyguncu, yaramaz adamlar olan babası ile amcası-nın ödediği diyetle kurtulduğunu akıllarına bile getirmezlerdi.

Merik’e gelince, anasının ipini pazara çıkarmış, malın gözü bir herifti. Liyubka ile Kalaşnikov’un kendisini hayranlıkla süz-düklerini gördükçe ortalıkta cakalı cakalı dolaşıyor, ellerini ku-rumla böğrüne dayıyor, göğsünü şişiriyor, oturduğu yerde ça-tır çatır geriniyordu...

Yemek bitince Kalaşnikov yerinden kalkmadan kutsal tas-vire dönüp dua etti, Merik’in elini sıktı. Öteki de dua edip Ka-laşnikov’un elini sıktı. Bunun üzerine Liyubka sofrayı toplaya-rak naneli kurabiyeler ile kavrulmuş fındık, kabak çekirdeği tü-ründe çerezler getirdi. Ardından iki şişe tatlı şarap koydu masa-ya. Kalaşnikov kadehini doldurup Merik’in kadehiyle tokuştu-rarak, “Toprağı bol olası Andrey Grigoryiç nur içinde yatsın!” dedi. “Rahmetli daha sağken burada ya da kardeşi Martin’in ye-rinde toplanır, aman ne eğlenirdik ne eğlenirdik! Ah, aramız-da geçen o güzel konuşmaları bir bilsen! Bu ikisinden başka eğ-lenceye Filya ile Stukotey Fiyodor da katılırdı. Ben eğlenmek diye buna derim!”

Dışarı çıkan Liyubka az sonra başında yeşil bir eşarp, boy-nunda boncuklarla geri döndü.

“Merik, bak, Kalaşnikov bana neler getirdi!” dedi.Gidip aynanın karşısına dikildi, boyundaki boncukların şı-

kırdaması için birkaç kez başını salladı. Sonra oradaki sandığın kapağını açarak içindeki giysileri art arda çıkarmaya başladı. Kırmızılı-mavili benekleri olan basma bir entari, elinde oynar-ken kâğıt gibi hışır hışır eden kırmızı, eteği kırmalı başka bir entari, ışıldayarak harelenen lacivert bir eşarp gösterdi. Bunca

Page 21: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

45

güzel giysisi olmasına kendisi de inanamıyormuş gibi ellerini çırparak, sevinçle gülüyordu.

Kalaşnikov balalaykayı akort ederek bir şarkı çalmaya baş-ladı. Çaldığı şey hüzünlü bir şarkı mıydı, yoksa neşeli mi, sağ-lık memuru bir türlü anlayamadı. Çünkü insanı ağlatacak de-recede hüzünlü bir ezginin ardından neşeli bir ezgi geliyordu. Merik ansızın ayağa fırladı, durduğu yerde ökçeleriyle döşeme-yi dövmeye başladı. Sonra ellerinin parmaklarını açtı, masadan sobaya doğru topukları üzerinde hızla yürüdü, sobadan sandı-ğa doğru sekti, oradan bir yerini ısırmışlar gibi havaya zıpladı, nal çakılı tabanlarını birbirine çarptı, çömelerek dizleri üzerin-de yürümeye başladı. Liyubka her iki elini birden havaya kal-dırdı, müthiş bir çığlık atarak Merik’in peşinden yürüdü... Ön-ce sanki birisinin arkasından gizlice sokulup yumruk vurmak istercesine yan yan ilerledi, sonra Merik’in yaptığı gibi topukla-rıyla döşemeyi takır takır dövmeye başladı, öyle bir an geldi ki olduğu yerde topaç gibi dönerek yere çöktü, bu sırada kırmı-zı entarisinin eteği çan gibi dört bir yana açıldı. O böyle gösteri yapar da Merik durur mu! O da dizleri üzerine çöktü, korkunç gözlerini dikip sırıtarak, sanki genç kızı ayakları altında tepele-mek istercesine hızla ona doğru yürüdü. Bunun üzerine Liyub-ka ayağa fırladı, başını arkaya devirdi, kollarını havada kuşun kanatları gibi birkaç kez salladıktan sonra döşemenin üzerinde süzülürcesine odada birkaç tur attı.

Sandığın üstünde oturarak dans edenleri seyreden sağlık me-muru, “Kız değil, ateş parçası, ateş! Böyle biri için elindekilerin hepsini versen gene yetmez!” diye düşündü.

Çok üzülüyordu: Niçin basit bir çiftçi olarak kalmayıp sağlık memuru olmuştu? Sırtına resmî ceket giyip yeleğinin göğsü-ne ucunda yaldızlı küçük bir anahtar bulunan zincir iliştireceği yerde beli ip kuşaklı mavi bir mintan giyerek köylüler gibi do-laşırdı o zaman. Canının istediği kadar şarkı söyler, dans eder, içki içer, Merik’in yaptığı gibi Liyubka’nın beline sarılırdı...

Topukların döşemeyi dövmesinden, bağrışmalardan, çığlık-lardan dolabın içindeki kap kacak şangırdıyor, mumun alevi hop hop zıplıyordu.

Page 22: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

46

O hoplayıp sıçramalar sırasında Liyubka’nın boynundaki gerdanlığın ipi koptu, boncuklar döşemeye saçıldı, başında-ki yeşil yazma kayarak yere döştü. Liyubka değil, odada dö-nüp duran kırmızı bir buluttu sanki, yalnızca kızın kara gözle-ri ışıldıyordu. Merik’in kolları ile bacakları hani neredeyse ko-pup havaya fırlayacaktı.

İşte Merik son kez ayaklarını yere vurarak döşemenin üstün-de çakıldı kaldı. İyice yorgun düşen, soluk soluğa kalan Liyub-ka direğe yaslanırcasına gelip başını onun göğsüne dayadı. Bu-nun üzerine Merik genç kızı kucakladı, yüzüne dik dik baktı; yumuşak, tatlı bir sesle, şaka yapıyormuş gibi, “Senin kocaka-rının paraları nerede saklı, çok iyi biliyorum,” dedi. “Ananı öl-düreceğim, senin boğazını kesip hanı ateşe vereceğim. Herkes sizlerin yangında yanıp kül olduğunuzu düşünedursun, ben çaldığım paralarla Kuban’a gideceğim, orada at sürüsü besleyip koyun yetiştireceğim...”

Liyubka karşılık vermedi, adamın yüzüne suçlu suçlu bak-tıktan sonra, “Merik, Kuban iyi bir yer mi?” diye sordu.

Beriki yanıt vermedi, sandığın yanına giderek üzerine otur-du, derin düşüncelere daldı. Belli ki Kuban’ı düşünüyordu.

Kalaşnikov, “Eh, artık ben gideyim!” diyerek ayağa kalk-tı. “Filya çoktandır yolumu gözlüyordur. Hoşça kal, Liyubka!”

Kalaşnikov giderken onun atını da götürmesin diye sağlık memuru adamın peşinden avluya çıktı. Tipi hızını kesmemiş-ti. Beyaz kar bulutları avludaki çalı çırpıyı, yaban otlarını önü-ne katmış, sürükleyip duruyordu. Avlu duvarının dışında, kır-larda ise beyaz kefen giymiş devler geniş yenlerini savura savu-ra ortalıkta dolaşıyorlar, birileriyle kavga ediyormuşçasına dü-şe kalka koşuyorlardı. O ne şiddetli fırtınaydı Tanrım! Çıplan-mış kayınağaçları, vişneler fırtınanın nobran okşamaları kar-şısında yere eğilip eğilip doğruluyorlar, sanki, “Tanrım, bizle-ri niçin toprağa bağladın? Özgürlüğümüzü niçin elimizden al-dın!” dercesine ağlaşıyorlardı.

Kalaşnikov, “Dübrrr!” diye bağırdıktan sonra atının üstüne sıçradı. “Haydi aslanım!”

Avlu kapısının kanatlarından biri açıktı, öbür yarısının arka-

Page 23: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

47

sına tepeleme kar yığılmıştı. Kalaşnikov’un kısa boylu, kısa ba-caklı atı karnına değin karların içine gömüldü, binicisiyle bir-likte az sonra bembeyaz karlar arasında gözükmez oldular.

Sağlık memuru odaya geri döndüğünde Liyubka’yı döşeme-ye saçılmış boncuklarını yerde sürünerek toplarken buldu. Me-rik ortalıkta yoktu.

Sıranın üstüne uzanıp gocuğunu başucunun altına katlaya-rak koyan sağlık memuru, “Hoş kız! Şimdi şu Merik olmaya-caktı ki!” diye geçirdi içinden.

Yattığı sıranın yanında döşemede sürünerek boncuklarını toplayan Liyubka onu büsbütün kışkırtıyordu. Şu Çingene par-çası olmasa hemen kalkar, kızın beline sarılırdı. Ondan sonra ne olacaksa olsun! Gerçi kızdı daha ama anasının kızı olduğu bel-liydi. Kızlığı bozulmamış olsa bile böyle bir batakhanede onun kızlığını nasıl yitirdiğini kim arayıp soracaktı? Liyubka boncuk-ları topladıktan sonra odadan çıktı. Mum dibi sonuna dek ya-nıp bittiği için alev şamdanın içindeki kâğıdı tutuşturdu. Bunun üzerine sağlık memuru tabanca ile bir kutu kibriti yanına koy-duktan sonra mumu söndürdü. Kutsal tasvirin önündeki kan-dil ölgün ölgün göz kırpıyor, bundan dolayı insanın gözleri ağ-rıyordu. Kandilin alevi yalpaladıkça tavanda, döşemede, dola-bın üstünde gölgeler oynaşıyor; iri memeli, taş gibi Liyubka ise ortalıkta dolaşıyordu. Genç kız danstan iyice yorgun düşmüştü.

“Ah, şu Merik olmayacaktı ki... Kahrolası!” diye düşündü sağlık memuru.

Kandil son kez göz kırptı, çıtırtı çıkararak söndü. Bir süre sonra biri, belki de Merik odadan içeri girerek oradaki sıranın ucuna oturdu. Bir ara ağzındaki pipodan derin bir nefes çekti, bu sırada üzerinde koyu ben bulunan esmer yanağı bir anlığı-na aydınlandı. Tütünün berbat bir kokusu vardı, sağlık memu-runun boğazı gıcıklandı.

“Piponun dumanı ne pis kokuyor, yere batası!” dedi. “Şuna bak, midem bulandı!”

“Öyle deme! Pipo tütününün içine yulaf çiçeği karıştırıyo-rum, insanın göğsüne iyi gelir.”

Piposunu sonuna dek içtikten sonra yere tükürdü, odadan

Page 24: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

48

çıktı. Aradan yarım saat kadar geçti geçmedi, sofa birdenbire aydınlandı; sırtında gocuğu, başında şapkasıyla Merik gözük-tü; yanında da elinde mumla Liyubka vardı.

Liyubka yalvaran bir sesle, “Gitme, Merik, bu gece burada kal!” dedi.

“Hayır, Liyubka, beni yolumdan alıkoyma!”Genç kızın sesi daha bir yumuşadı.“Beni dinle, Merik. Biliyorum, anamın parayı sakladığı ye-

ri bulacaksın, beni de, onu da öldürdükten sonra başka kızları sevmek için Kuban’a gideceksin. Ama buna aldırdığım yok. Sen-den tek istediğim bu gece yanımda kalman, benim bir tanem!”

Merik gocuğunun kuşağını sararken, “Hayır, beni tutma!” dedi. “Çıkıp biraz dolaşacağım!”

“Neyle dolaşacaksın? Buraya yaya geldin, binip gideceğin bir atın yok ki...”

Merik genç kızın kulağına eğildi, bir şeyler fısıldadı. Bunun üzerine Liyubka kapıya baktı, gözyaşları arasında bir kahka-ha attı.

“Kör olası, kütük gibi sızmış, uyuyor!”Merik kızı kucakladı, öptü, kapıdan dışarı çıktı. Sağlık me-

muru tabancasını cebine soktuğu gibi yerinden fırladı, adamın arkasından yürüdü. Ancak Liyubka sofada onun önüne dikile-rek dış kapıyı sürgüledi.

“Önümden çekil!” dedi Yergunov. “Bırak da dışarı çıkayım!”“Çıkıp da ne yapacaksın?”“Ata bakacağım.”Liyubka onu tepeden tırnağa kurnaz kurnaz süzdü, tatlı bir

sesle, “Ata bakıp da ne yapacaksın, bir tanem?” dedi. “Ata ba-kacağına bana bak!”

Bunu söyledikten sonra sağlık memurunun yeleğinin göğ-sündeki zincirin ucuna takılı yaldızlı anahtara dokundu.

“Bırak! Adam benim atı götürecek!”Sağlık memuru, kızın omzuna öfkeyle bir şaplak indirdi, onu

kapının önünden uzaklaştırmak için göğsüyle itti. Ancak Liyu-bka sürgüye sımsıkı yapışmıştı, çelik gibi kenetlenmiş parmak-ları sürgüyü bırakmıyordu.

Page 25: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

49

“Bırak diyorum sana! Adam atı götürecek.”“Bir yere götürmez!”Genç kız derin derin soluk alarak ağrıyan omzunu ovaladı,

adamı kurnaz kurnaz, tepeden tırnağa bir daha süzdü, yüzü kı-zardı, gülmeye başladı.

“Gitme şekerim! Yalnız başıma canım sıkılır...”Sağlık memuru genç kızın gözlerinin içine baktı, bir an dü-

şündükten sonra onu kollarının arasına aldı. Beriki karşı koy-muyordu.

“Bırak da çıkayım! Hadi, yaramazlık etme!” dedi yalvarırca-sına.

Kızdan çıt yoktu.“Ama demin Merik’le konuştuklarını işittim. Onu sevdiğini

söylüyordun.”“Söylemişsem ne olmuş? Canım kimi isterse onu severim.”Böyle diyerek parmağıyla yeniden zincirin ucundaki anahta-

ra dokundu, alçak sesle, “Bunu bana versene!” dedi.Sağlık memuru anahtarı zincirinden çıkarıp verdi. Bu sıra-

da genç kız boynunu ileri uzattı, kulak kabarttı, yüzü birden ciddileşti. Sağlık memuru onun bakışlarının soğuklaşıp sinsi-leştiğini anladı hemen, aklına atı geldi, kızı kolayca iterek dı-şarı çıktı. Sundurmanın altında uyuyan domuz tembel tembel horulduyor, inek boynuzunu tak tak duvara vuruyordu. Sağlık memuru bir kibrit çaktı, domuz ile inekten başka dört bir yan-dan ışığa doğru atılan bir sürü köpekle karşılaştı. Ama ortalıkta kendi atı yoktu. Ellerini sallayıp köpeklere bağırarak, kar yığın-larına bata çıka güçlükle yürüyerek avlu kapısının dışına çıktı, karanlığın derinliklerine bakmaya başladı. Ama ne kadar dik-katli bakarsa baksın uçuşan kar tanelerinin çeşit çeşit görüntü-ler oluşturmasından başka bir şey göremedi. Karanlığın için-den orada bir ölünün beyaz suratı sırıtıyor, şurada, beyaz tül-ler içinde amazon kızın bindiği bir kır at şaha kalkıyor, ilerde sürüyle beyaz kuğular havalanıyordu. Öfkeden, soğuktan tit-reyen sağlık memuru ne yapacağını şaşırarak tabancasını çek-ti, köpeklere birkaç el ateş etti ama tekini bile vuramadan geri-sin geriye hana koştu.

Page 26: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

50

Sofaya girdiğinde ilk dikkatini çeken, birinin odadan dışarı fırladığı, kapıyı arkasından iterek hızla çarptığıydı; içerisi zin-dan gibi karanlıktı. Sağlık memuru odaya girmek için kapı-ya yüklendi ama açamadı, kapı arkadan sürgülenmişti. Bunun üzerine kibrit üstüne kibrit çakarak mutfağa yürüdü, mutfak-tan geçip küçük bir odaya girdi. Odanın duvarlarında etekler, entariler asılıydı, içerisi dereotu, peygamberçiçeği kokuyordu; köşede ise üzerinde bir yığın yastık bulunan bir karyola vardı. Burada Liyubka’nın annesi kalıyor olmalıydı. Sağlık memuru buradan geçip başka küçük bir odaya girince Liyubka’yla kar-şılaştı. Genç kız bir sandığın üstünde, küçük basma parçaların-dan dikilmiş, alacalı bulacalı bir yorganla örtünmüş olarak ya-tıyor, uyuyor numarası yapıyordu. Başucunda bir kandil vardı.

Sağlık memuru sertçe, “Atım nerede?” diye sordu.Genç kız istifini bile bozmadı. Bunun üzerine sağlık memuru

kızın üstündeki yorganı çekerek daha sert bağırdı:“Sana soruyorum, atım nerede? Hadi, yanıt versene, şeyta-

nın dölü!”Liyubka yataktan aşağı atladı, dizlerinin üzerine çöküp bir

eliyle gömleğini, öbürüyle yorganı tutmaya çalışarak sırtını du-vara dayadı. Sağlık memurunun yüzüne yakayı ele vermiş vah-şi bir hayvan gibi korkuyla, tiksintiyle bakıyor, adamın her ha-reketini kurnaz bakışlarla izliyordu.

“Çingene’nin atımı nereye götürdüğünü çabuk söyle! Yoksa canını çıkarırım!”

“Git karşımdan, kahrolası herif!”Yergunov kızın gömleğini boynuna yakın yerden bütün gü-

cüyle tutup çekti, gömlek yırtılınca dayanamayıp kızı kucakla-dı. Liyubka öfkeyle kıvranıyor, kolları arasından sıyrılmaya ça-lışıyordu. Bir fırsatını bulunca kolunun birini kurtardı –öbürü yırtılan gömleğin içinde kalmıştı–, yumruğuyla adamın tepesi-ne vurdu. Bir an ağrıdan Yergunov’un gözlerinin önü karardı, kulakları çınladı, kafasının içi allak bullak oldu. Adım adım ge-rilerken bu sefer şakağına ikinci yumruğu yedi. Ayakta sende-leyerek, yere düşmemek için kapının pervazına tutunmaya ça-lıştı, bu sırada kendini eşyalarını bıraktığı birinci odada buldu.

Page 27: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

51

Oracıkta sıranın üstüne uzandı, biraz kendine gelince, gereği olmadığı halde kibrit üstüne kibrit çakmaya başladı. Kibriti ya-kıyor, üfleyip söndürüyor, sonra masanın üstüne fırlatıyordu. Böylece hepsini yakıp bitirdi.

Bu arada ortalık aydınlanmış, horozlar ötmeye başlamıştı. Başı eskisi gibi ağrıyor, sanki demiryolu köprüsünün altında duruyormuş gibi, tepesinin üstünde uğultular dolaşıyordu. Go-cuğunu sırtına geçirdi, şapkasını giydi, gitmek için kalktığın-da atın eyeri ile hastane için satın aldıklarını yerinde bulamadı. Torbanın içi tamtakırdı. Az önce avludan odaya dönerken biri-nin dışarı fırlaması boşuna değildi demek ki...

Köpeklerden kendini korumak için mutfaktan ocak demi-rini aldı, evin kapısını ardına değin açık bırakarak avluya çık-tı. Kar fırtınası dinmiş, ortalık sütliman olmuştu. Avlu kapısın-dan dışarı yürüdüğünde çepeçevre ölüm sessizliğiyle karşılaştı. Sabahın durgun havasında tek bir kuş bile yoktu gökyüzünde. Yolun iki yanından başlayan seyrek orman bozararak enginle-re doğru uzanıyordu.

Sağlık memuru hastanede nasıl karşılanacağını, doktorun neler söyleyeceğini aklına getirince hayli canı sıkıldı. Bu ko-nuyu enikonu düşünmeli, sorulacak sorulara önceden uygun yanıtlar hazırlamalıydı. Ancak kafasını toparlayamıyordu, dü-şündükleri bir anda uçuşup dağılıyordu. Aklında yalnız Liyu-bka ile geceyi birlikte geçirdiği iki köylü erkek vardı, başka bir şey düşünemiyordu. Liyubka kafasına ikinci kez vuruşunda ye-re kayan yorganı almak için eğilmiş, çözülen saç örgüsü sırtına, göğsüne dağılmıştı. Zihnine bu görüntü takılınca sağlık memu-runun aklı başından gitti. Doktorların, sağlık memurlarının, tüccarların, yazıcıların, köylülerin ne işi vardı şu dünyada? Öz-gür kuşlar, vahşi hayvanlar, Çingene Merik gibi insanlar da ba-şına buyruk yaşayamazlar mıydı? O zaman hiçbir şeyden kork-mazlar, kimseden çekinmezlerdi. Sabahleyin kalkılacağını, öğ-lende öğle yemeği yeneceğini, akşamleyin yatılacağını, dokto-run sağlık memurundan daha üstün olduğunu, herkesin kendi evinde yaşaması, kendi karısını sevmesi gerektiğini kim çıkar-mış, böyle şeyleri kim uydurmuştu? Belki de bunun tam tersi

Page 28: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

52

daha doğruydu, insanlar geceleyin öğle yemeği yiyip gündüzle-ri uyuyamazlar mıydı? Ah, şimdi sahibinin kim olduğunu sor-madan bir atın sırtına atlasa, rüzgârla yarışırcasına kırlarda, or-manlarda, dağlarda koştursa, kızlarla canının istediği gibi gezip tozsa, insanlarla çekinmeden alay etse ne mutlu olurdu!

Sağlık memuru elindeki ocak demirini karların üstüne fır-lattı, oradaki bir kayın ağacının buz gibi beyaz gövdesine alnı-nı dayadı, koyu düşüncelere daldı. Tekdüze renksiz yaşamı, al-dığı ufacık aylık, başkalarına bağımlılığı, eczanenin işleri, has-talarla bitip tükenmeyen uğraşmaları tiksindirici, öğürtü verici geliyordu adamcağıza.

“Başka kadınlarla gönül eğlendirmenin günah olduğunu kim söylemiş?” diye sordu kendi kendine. “Bunu söyleyenler Me-rik gibi, Kalaşnikov gibi özgür yaşamamış, Liyubka diye bir kı-zı sevmemiş insanlardır. Böyleleri, yaşadıkları sürece azla ye-tinmişler, yaşamdan zevk almadan ömür tüketmişler, kurbağa-ya benzer karılarından başka kadın sevmemişlerdir.”

Şimdi düşünüyordu da, eğer bugüne değin hırsız, soyguncu, hatta haydut olmamışsa ya beceremediği ya da uygun bir fırsa-tını bulamadığı içindi.

Aradan bir buçuk yıl geçti. Hastanedeki işinden kovulduktan sonra boşta gezen Yergunov, Paskalya Yortusu’ndan sonraki bir bahar günü gece geç vakit Repino’daki bir meyhaneden çıkmış, sokaklarda sarsak sarsak dolaşıyordu.

Yürüye yürüye kırlara çıktı. Baharın kokusu sinmişti her ye-re; ılık, okşayıcı bir rüzgâr esiyordu. Yukarda yıldızları sön-müş, sessiz bir gökyüzü vardı. Tanrım, gökyüzü ne kadar de-rindi, dünyayı boydan boya nasıl da sarmıştı! Yeryüzünün ku-ruluşu bunca güzeldi de ne diye insanları ayıklar ile sarhoşlar, çalışanlar ile işsizler diye ikiye ayırmışlardı? Niçin ayıklar ile çalışanlar huzur içinde kendi evlerinde yatıp kalkıyordu, öte yandan işsizler yersiz yurtsuz ortalıkta dolaşıyordu? Bir yerde çalışmayanlar neden aylık almıyorlardı, aç kalıyorlardı, istedik-leri gibi giyinip kuşanamıyorlardı? Bu kuralları kim koymuştu? Kuşlar, ormanlardaki hayvanlar ne diye bir yerden aylık alma-dıkları halde kendi bildiklerince zevkle yaşıyorlardı?

Page 29: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

53

Uzaklarda, ufkun bir köşesinde gözleri okşayan bir kızıl-lık titreşiyordu. Yergunov durup uzun uzun bu kızıllığa baktı, sonra düşünmeye başladı: Bir gün önce akşamleyin başkasın-dan çaldığı bir semaveri götürüp meyhaneye, içkiye yatırmıştı. Günah mıydı bu yaptığı? Günahsa niçin günahtı?

O sırada önünde, yoldan iki araba geçmekteydi; birinde bir köylü kadını, öbüründe ise yaşlı, şapkasız bir adam vardı. Yer-gunov yaşlı adama dönerek sordu:

“Dede, uzakta gördüğüm şu yangın nerede çıktı, biliyor mu-sun?”

“Adrey Çirikov’un hanı yanıyor, oğul.”Yergunov bir buçuk yıl önce bir kış günü bu handa başından

geçenleri, Merik’in övünüp çalım satmalarını anımsadı. Çinge-nenin boğazlarını kesmek istediği Liyubka ile anasının yangın-da çatır çatır yanışı geldi gözünün önüne, Merik’i kıskandı. Ge-riye dönüp yeniden meyhaneye doğru yürürken, sokak boyun-ca gördüğü zengin meyhanecilerin, celeplerin, toptancıların, demircilerin evlerine bakarken şöyle düşünüyordu:

“Geceleyin kimse görmeden bunlardan birini soysam ne gü-zel olur!”

Page 30: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un
Page 31: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

55

Gusev

(Гусев)

I

Hava kararmıştır, gece bastırmak üzeredir.Hava değişimine gönderilen er Gusev yattığı ranzadan doğ-

rularak alçak sesle, “Beni dinliyor musunuz, Pavel İvanıç?” di-yor. “Suçan’da bir askerin anlattığına göre bindikleri gemi ko-caman bir balığa çarpmış, geminin dibi delinmiş.”

Vapurun revirinde herkesin Pavel İvanıç diye çağırdığı ama rütbesini, mesleğini kimsenin bilmediği adam söyleneni işit-memiş gibi susuyor.

Yeniden bir sessizlik çöküyor ortalığa... Rüzgâr vapurun gü-vertesindeki donanımların üzerinde uğuldayarak esiyor, usku-run gürültüsü duyuluyor, dalgalar hışırdıyor, ranzalar gıcırdı-yor ancak bütün bunlara kulak çoktan alışmış olduğu için, san-ki vapurda herkes uyuyormuş, derin bir sessizlik varmış gibi ge-liyor insana. Hastalar için sıkıntılı bir durum. Koğuştaki öteki üç hasta –ikisi karacı er, biri denizci– bütün gün iskambil oyna-dıktan sonra yataklarına uzanmışlar, uykularında sayıklıyorlar.

Vapur sallanmaya başlıyor. Gusev’in tepesindeki ranza kal-kıp kalkıp iniyor, soluk alıyor sanki. Bu sallantıda yere takır tu-kur bir şey düşüyor, maşrapa olmalı.

Page 32: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

56

Gürültüye kulak kabartan Gusev, “Rüzgâr zincirlerinden bo-şandı,” diyor.

Pavel İvanıç bu sefer öfkelenerek karşılık veriyor:“Sen de durmadan garip garip şeyler söylüyorsun. Bilmem,

gemi balığa çarpıp dibi delinmiş, rüzgâr zincirinden boşan-mış... Rüzgâr vahşi hayvan mı ki zincirinden boşansın?”

“İnanmış Hıristiyanlar öyle derler de...”“İnanmış Hıristiyanlar senin gibi cahil de ondan... Kafası boş

insanlar daha neler neler söylemez ki! Adamsan beynini çalış-tır, neyin doğru neyin yanlış olduğunu düşün! Mankafa!”

Pavel İvanıç’ı çok çabuk deniz tutuyor. Vapur sallanmaya başladığında her şeye sinirleniyor, en ıvır zıvır işlere bile kızı-yor. Oysa Gusev’e sorarsanız ortada kızacak bir şey yok. Öyle ya, vapur kocaman bir balığa çarparak dibi delindi ya da rüz-gâr zincirinden boşandı dediyse bunda kızacak ne var? Dağ iri-liğinde bir balığın kaya gibi sert sırtı olamaz mı? Dünyanın bit-tiği yerde niçin kayadan duvarlar bulunmasın, öfkeli rüzgâr-lar kayalara neden zincirlenmiş olmasın? Eğer rüzgârlar zinci-rinden boşanmıyorsa ne diye denizin üzerinde kudurmuş kö-pekler gibi uluyor, oradan oraya koşturuyor? Biri onları zinci-re vurmuyorsa hava dinginleştiğinde nerede duruyor bu rüz-gârlar?

Gusev uzun süre dağ iriliğindeki balıkları, paslanmış kalın zincirleri düşünüyor. Bundan canı sıkılınca doğup büyüdü-ğü köyünü düşlemeye başlıyor. Uzakdoğu’da beş yıl askerlik görevinden sonra şimdi memleketine dönmektedir. Gözünün önünde kışın karların dört bir yandan çevrelediği, köyünün ya-kınındaki büyük gölet canlanıyor... Göletin bir yanında uzun bir bacası olan, tuğla rengi bir porselen fabrikası yükseliyor; fabrikanın tepesinde kapkara duman bulutu asılıdır. Göletin öbür yanında ise kendi köyü... Sokağın başındaki beşinci ev-den kızağa binmiş ağabeyi Aleksey çıkmaktadır. Kızağın arka-sında iri keçe çizmeleriyle ağabeyinin oğlu Vanka ile gene ke-çe çizmeli yeğeni Akulka oturmakta. Aleksey fitil gibi sarhoş-tur, Vanka gülüyor, iyice sarınıp sarmalandığı için Akulka’nın yüzü gözükmüyor.

Page 33: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

57

“Bu hava çocukları soğuktan dondurmasa bari. Tanrım yav-rucaklara akıl versin, analarını babalarını saysınlar, büyükleri-nin sözünden çıkmasınlar,” diye bir dua mırıldanıyor Gusev.

Hasta denizci uykusunda kalın sesiyle sayıklıyor o sırada:“Bak arkadaş, bu ayakkabıya yeni taban çaktırmak gerekir!”Gusev’in aklı karışıyor birden, köyünün yakınındaki gölet

durup dururken gözleri olmayan kocaman bir dana kafasına dönüşüyor, at ile kızak bir yere gitmeksizin koyu bir duman içinde dönmeye başlıyor. Ancak Gusev, ağabeyi ile yeğenleri-ni gördüğü için gene de kıvançlıdır. Duyduğu sevinçten soluğu daralıyor, sırtı ürperiyor, parmakları titriyor.

“Ulu Tanrım akrabalarımla görüşmeyi nasip etti,” diye sayık-lamaya başlıyor.

Ama hemen gözlerini açarak karanlıkta içecek su arıyor. Su-yu bulup içtikten sonra yatağına uzanıyor; gene kızak, gözsüz dana başı, duman, bulutlar canlanıyor zihninde. Böylece orta-lık aydınlanana dek çeşitli görüntüler sürüp gidiyor...

II

Karanlığın ortasında önce mavi bir yuvarlak belirginleşiyor; bu, vapurun lombozudur. Sonra Gusev yavaş yavaş yanında-ki ranzada yatan Pavel İvanıç’ı seçiyor. Adam yatağında otura-rak uyumaktadır çünkü yatsa hemen soluğu daralacak... Ada-mın yüzü toprak rengini almış, burnu sivrilip uzamış, gözleri zayıflıktan irileşmiş, şakakları çökmüş, saçları uzamış. Seyrecik bir sakalı var. Onun yüzüne bakarak hangi sınıftan geldiğini anlamak olanaksız: Beyefendi takımından mı, tüccar mı, köy-lü mü? Ama duruşuna, saçlarının uzunluğuna bakılırsa dindar bir adam, manastır çömezi filan olabilir. Konuşmasına bakı-lırsa keşişten başkası değildir. Çektiği hastalıktan, sürekli ök-sürmekten, boğucu sıcaktan tükenmiş; güçlükle soluk alıyor, durmadan kuruyan dudaklarını oynatıyor. Gusev’in kendisine baktığını fark edince yüzünü ona çevirerek, “Artık anlamaya başladım... Evet, evet, şimdi her şeyi anladım,” diyor.

“Neyi anladınız, Pavel İvanıç?”

Page 34: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

58

“Sizin gibi ağır hastaların bir köşeye çekilip dinlenecek yerde boğucu sıcağın, susuzluğun, sürekli sallantının bulunduğu, kı-sacası her an ölümün beklediği böyle bir vapura bindirilmeleri-ne şaşıp kalıyordum, anladığım kadarıyla şimdi her şey açıkça ortada... Doktorlar sizlerden kurtulmak için vapura koymuş-lar hepinizi, sizin gibi hayvanlarla uğraşmaktan bıkmışlar. Bes-belli, para ödemezsiniz, insanları uğraştırır durursunuz, üste-lik ellerinde ölürseniz hastanenin şanına leke sürersiniz; öyley-se hayvandan ne farkınız var? Ayrıca sizlerden kurtulmak öy-le zor bir iş değil ki. Bunun için iki şey yeterlidir: Birincisi, ko-mutanlarınızda vicdan, insanlık denen duygu kalmamalı; ikin-cisi, vapur işletmecilerini atlatmanın bir yolunu bulmalı. Birin-cisini göz önüne almasak da olur, neden dersen, bu konuda za-ten bizim milletin üzerine yoktur; ikinci duruma gelince, biraz becerikliysen kolayca işini yürütürsün. Dört yüz tane turp gi-bi sağlam erin, denizcinin arasına üç-beş hasta katsan göze bat-maz nasıl olsa. Böylece sizleri sağlıklı yolcular arasında vapu-ra bindirirler, o kargaşada bir şeyin farkına varmaksızın sayı-ma girersiniz ama vapur iskeleden ayrılıp güvertede felçlilerin, veremlilerin süründüğünü gördüklerinde çoktan iş işten geç-miş olur...”

Gusev, Pavel İvanıç’ın neler söylediğini anlamıyor, adamın onu suçladığını sanıyor.

“Güvertede yatmamın nedeni, kalkıp yürüyecek gücümün olmaması... Bizi vapura bindirdiklerinde çok üşümüştüm,” di-ye kendini savunmaya çalışıyor.

“Böyle rezillik görülmemiş! Uzun bir yolculuğa dayanama-yacağınızı bile bile sizi vapura bindirdiler. Olacak şey mi? Bel-ki Hint Okyanusu’na varırsınız, ya ondan ötesi? İnsan düşün-mek bile istemiyor. Yurdunuza bağlılığınızın, onurlu hizmeti-nizin karşılığı böyle mi ödenmeliydi?”

Pavel İvanıç’ın gözleri öfkeden ateş saçıyor, yüzünü tiksin-tiyle buruşturduktan sonra soluk almakta güçlük çekerek şöy-le söylüyor:

“Böylelerini gazeteye vermeli! Ayıplarını yüzlerine vurup re-zil etmeli!”

Page 35: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

59

Hasta iki karacı er ile denizci uyanmışlar, gene iskambil oy-nuyorlar. Denizci ranzasına yarı uzanmış durumda, karacı er-ler ise denizcinin yanında rahatsız bir biçimde döşemede otu-ruyorlar. Erlerden birinin sağ kolu sargılar içinde, sargılı eli ko-lunun ucunda kocaman bir şapka gibi görünüyor. Çocukcağız bu elini kullanamadığı için kâğıtları sol eliyle sağ koltuğunun altına ya da dirseğinin büklümüne sokarak oynuyor. Vapurun sallantısı dayanılacak gibi değil. İnsan ne ayağa kalkabiliyor ne çay içebiliyor ne de ilaç yutabiliyor...

“Emir eri miydin askerdeyken?” diye soruyor Pavel İvanıç, Gusev’e.

“Evet, emir eriydim.”Pavel İvanıç üzüntüyle başını sallıyor.“Aman Tanrım! Emir eriydin ha? Düşünün ki bir çocuğu ba-

ba evinden koparıyor, onu beş bin fersah uzağa gönderiyor, ve-rem illetine teslim ediyorsunuz. Peki, bütün bunlar ne için? Yüzbaşı bilmem kime ya da teğmen falancaya hizmet etsin diye mi? Bunda nasıl bir mantık aramalı?”

“Emir erliği zor değil ki Pavel İvanıç... Sabahleyin kalkarsın, komutanın çizmelerini boyar, odasını toplarsın, ondan sonra yapacak bir iş kalmaz. Teğmen bütün gün plan çizmekle uğ-raştığı için istersen evinde rahatça otur dua et, kitap oku, ister-sen sokağa çıkıp dolaş. Herkesin askerliği böyle kolay olsa...”

“Ya, ya, pek güzel! Teğmen plan çizmekle uğraşsın, sen de bütün gün mutfakta otur, memleket özlemi çek! Önemli olan plan çizmek değil, insanca yaşamaktır! Herkesin bir tek yaşamı vardır, onu iyi kullanmak gerekir.”

“Orası öyle de kötülük yapmazsan kimse sana bir şey demez ki... Kötüler ise ne kendi evlerinde ne de asker ocağında rahat yüzü görürler. Düzgün yaşadığın sürece sana kim ne yapacak? Subaylarımız okumuş insanlar, bizleri anlarlar. Beş yıl boyunca bir gün olsun disiplin cezası yemedim. Yalnız bir kerecik teğ-menim bana dayak attı.”

“O da neden?”“Kavga çıkardığım için. Benim elim çok ağırdır, Pavel İva-

nıç. Kaldığımız eve dört Çinli gelmişti, odun taşıyorlardı. Nasıl

Page 36: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

60

oldu, şimdi pek anımsamıyorum, bir şeye canım mı sıkıldı ne-dir... Adamlarla kavgaya tutuştum, dördüne birden sopa çek-tim, birinin burnundan şarıl şarıl kan aktı. Teğmen pencereden bizi gözlermiş. Öyle kızdı ki geldi beni patakladı.”

“Sen budalanın birisin! Hiçbir şeye aklının erdiği yok! Senin gibilere acımak gerekir!”

Andrey İvanıç vapurun sallantısından ötürü iyice yorulmuş durumda, gözlerini kapayarak susuyor. Başı bazen arkaya dev-riliyor, bazen de göğsüne düşüyor. Rahat etmek için ranzaya uzanmayı deniyorsa da nefes darlığı buna engel oluyor.

Bir süre sonra, “Dört Çinliyi neden dövdün?” diye soruyor.“Ne bileyim. Odun taşımak için eve geldiler diye herhalde...”Ortalığa bir sessizlik çöküyor. İskambil oyuncuları iki sa-

at kadar hevesle, birbirlerine sövüp sayarak oynamayı sürdü-rüyorlarsa da sonunda vapurun sallanmasından dolayı yorulu-yorlar, kâğıtları atarak yataklarına uzanıyorlar. Gusev’in gözle-rinin önünde köyündeki gölet, fabrika, doğduğu ev canlanıyor yeniden. Ağabeyi kızakla gidiyor, Vanka gülüyor, Akulka kür-künün önünü açmış, ayaklarını dışarı çıkarmış. Sanki, “Ey in-sanlar, bakın, benim keçe çizmelerim Vanka’nınkilerden daha yeni!” dercesine.

“Altı yaşına girdin ama hâlâ akıllanmadın! Soğukta ayakları-nı dışarı çıkaracağına amcana su getir de kana kana içsin! Sana şeker veririm,” diye sayıklıyor Gusev.

Şimdi de köylüsü Andron omzunda çakmaklı tüfek, elinde vurduğu tavşanla yolda gidiyor. Arkasında ise yaşlı çıfıt İsay-çik, bir kalıp sabun vererek tavşanı elinden almak için And-ron’u kandırmaya çalışıyor. Evlerinin girişinde kara bir dana, ağabeyinin karısı Domna bir yandan gömlek dikiyor, bir yan-dan da ağlıyor. O sırada gözsüz dana başı ile koyu duman geli-yor Gusev’in gözünün önüne...

Vapurun üst katında birisinin bağırdığı, birkaç kişinin rap rap koştuğu duyuluyor. Ya güvertede ağır bir şey taşıyorlar ya da bir patlama filan oldu. Yeniden koşuşturuyorlar. Kötü bir olay mı geçti yoksa? Gusev başını kaldırıyor, kulak kabartıyor, iki asker ile denizcinin iskambil oynadıklarını görüyor. Pavel

Page 37: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

61

İvanıç ise yatağında oturmakta, dudaklarını kıpırdatmakta. Ha-va boğucu sıcak, soluk almak güç, insanın canı su içmek istiyor ama su kan gibi ılık, iğrenç... Sallantı dersen, bitmek bilmiyor.

İskambil oynayan askerlerden biri tuhaf hareketler yapmaya başlıyor birdenbire, ispatilere karo diyor, sayıları şaşırıyor, kâ-ğıtları elinden düşürüyor. Sonra korku içinde, aptal aptal gü-lümsüyor; herkesi dikkatle süzerek, “Durun, ben biraz yata-yım,” dedikten sonra karyoladan inip döşemeye uzanıyor.

Öteki karacı er ile denizci bundan bir şey anlamıyorlar. Ya-tan ere sesleniyorlar ama ondan yanıt gelmiyor. Eli sargılı as-ker, “Yoksa kendini iyi hissetmiyor musun, Stepan?” diye so-ruyor. “İstersen papazı çağıralım. Ne dersin, çağıralım mı?” De-nizci de, “Stepan, su iç biraz. İşte su,” diyor.

Gusev yattığı yerden öfkeyle bağırıyor:“Maşrapayı dişlerine ne vurup duruyorsun, odun kafalı? Ço-

cuğun durumunu görmüyor musun?”“Ne olmuş durumuna?”“Görmüyor musun, soluk almıyor, ölmüş! Nah, kalın kafalı!

Öyle cahilsiniz ki şaşıyorum doğrusu!”

III

Vapurdaki sallanma durmuştur. Pavel İvanıç’ın keyfine diyecek yok, artık sağa sola çatmıyor. Yüzünün canlı, alaycı, meydan okuyan bir anlatımı var, “Şimdi size öyle gülünç şeyler anlata-cağım ki kahkahadan kırılacaksınız!” demek istiyor sanki. Yu-varlak pencere açık, Pavel İvanıç’ın üzerine ılık bir meltem esi-yor. Dışarıdan insan sesleri, kürek şıpırtıları geliyor. Tam lom-bozun dibinde birinin incecik, berbat sesiyle şarkı söylediği işi-tiliyor, sandalla vapura yanaşan Çinlilerden biri olmalı.

Pavel İvanıç alaycı alaycı gülerek, “İskele açıklarında demir attık,” diyor. “Önümüzde topu topu bir ay kaldı, ondan sonra ver elini Rusya! Evet, değerli askercikler! Odessa’ya varır var-maz ben doğruca Harkov’a geçeceğim. Harkov’da edebiyatçı bir arkadaşım var. Onu görünce diyeceğim ki: ‘Bak, dostum, sen şimdi şu vıcık vıcık aşk konularını, doğanın güzelliklerini be-

Page 38: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

62

timlemeye bırak da iki ayaklı rezillerin ne haltlar karıştırdığını anlat biraz! Sana öyle konular vereceğim ki!’”

Bir an düşündükten sonra, “Gusev, herifleri nasıl atlattığımı biliyor musun?” diyor heyecanla.

“Kimi atlattın, Pavel İvanıç?”“Vapur işletmecilerini, canım... Anlıyor musun, vapurda yal-

nız birinci mevki ile üçüncü mevki bulunuyor. Köylüleri, ya-ni aşağı katmandakileri (tabakadakileri) üçüncü mevkiden baş-ka bir yere bindirmiyorlar. Öte yandan giyimin kuşamın biraz düzgün, efendi kılıklı, memur görünüşlü oldun mu, hadi baka-lım, birinci mevkiye! Acından gebersen de beş yüz rubleyi ve-rip birinci mevkiye binmek zorundasın. ‘Bu düzen neyin nesi-dir, kimin işine yarar? Yoksa Rus aydınlarının onurunu böy-le mi yüceltiyorsunuz?’ diye soruyorum. Öyle bir şey de de-ğil... Neymiş, efendim? Aklı başında insanlar üçüncü mevkiye yakışmazlarmış, orası berbat bir yermiş. Aklı başında insanla-rı düşündükleri için onlara teşekkür etmeliyim. Ama cebimde beş yüz ruble yoksa ne yapacağım? Devleti yağmalamadım, ya-bancıları sömürmedim, kaçakçılık yapmadım, zorla kimsenin parasına el koymadım... Ayrıca birinci mevkide yolculuk yapa-cak adam mıyım ben? Rus aydın sınıfından mı sayılıyorum ya-ni? Bunları adamlara anlatmak mümkün değil! Ben de ister is-temez aldatma yoluna saptım. Sırtıma partal bir ceket giydim, ayaklarıma hantal çizmeler geçirdim, suratımı sarhoşlarınki gi-bi çarpıtarak vapur acentasının yolunu tuttum. ‘Beyefendi haz-retleri, bana bir bilet!’ dedim. Beni üçüncü mevkiye aldılar.”

“Aslında siz hangi sınıftansınız, Pavel İvanıç?”“Ruhban sınıfından. Babam namuslu bir papazdı. Ülkemizin

ileri gelenlerine karşı gerçekleri çekinmeden savunduğu için zamanında çok eziyet çekti.”

Konuşmaktan yorgun düştüğü, soluk almada güçlük çektiği halde konuşmasını sürdürüyor:

“Ben de gerçekleri insanların yüzüne haykırmayı severim... Hiç kimseden, hiçbir şeyden korkum yoktur. Bu bakımdan se-ninle aramızda dağlar kadar fark var. Sizler kara cahil, kör, yıl-gın insanlarsınız; gözünüz gerçekleri görmez, gördüklerini-

Page 39: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

63

zi anlamazsınız. Size bir zamanlar rüzgârın zincirlerinden bo-şandığını söylemişler, onu öyle bellemişsiniz. Çünkü ilkelsiniz, hayvandan farkınız yok. Size kötek atanın eline öpmek için sa-rılırsınız. Sırtı kürk paltolu bir zibidi sizin gibileri cascavlak so-yar, sonra da önünüze birkaç kuruş atınca, ‘Beyim, elinizi öpe-yim!’ diye yalvarırsınız. Paryasınız hepiniz, acınacak durumda-sınız. Ama ben size benzemem. Bilinçli yaşarım. Bir kartalın, atmacanın uçarken gördüğü şeylerin hepsini bir bir görür, an-larım. Kötülüklere karşı durmayı kendime amaç edindim. Bi-rinin başına buyruk davrandığını, ikiyüzlülük ettiğini, yalan söylediğini, boş yere böbürlendiğini gördüm mü, hemen kar-şısına dikilirim. Bu konularda benimle kimse başa çıkamaz, İs-panyol engizisyonu karşıma çıksa susmam! Dilimi kesseler mi-miklerimle bağırırım, toprağın altına gömseler haykırarak sesi-mi duyururum. Daha olmadı, aç kalır, öldürürüm kendimi; ka-ra vicdanların tepesine gülle gibi düşerim. Beni öldürürlerse bu sefer de gölgem peşlerini bırakmaz. Tanıdıklarım bana, ‘Siz çe-kilmez bir adamsınız, Pavel İvanıç!’ derler. Böyle bir ün kazan-dığım için ne kadar övünsem azdır. Uzakdoğu’da üç yıl görev yaptım ama arkamda yüz yıla yetecek kadar anı bıraktım. Ça-tışmadığım görevli kalmadı. Rusya’daki dostlarım, ‘Sakın bu-raya dönme!’ diye yazıyorlar. Yazsınlar, inat olsun diye gidiyo-rum işte! Yaşamın asıl anlamı bence budur! Ben ancak böyle yaşamaya değer veririm.”

Gusev onu dinlemeksizin lombozdan dışarıya bakıyor. Fi-ruze rengi duru suların üzerinde, güneşin göz kamaştırıcı, ya-kıcı ışıklarının altında bir kayık salınıp duruyor. Kayığın için-de belden yukarısı çıplanmış Çinliler kafesler içindeki kanar-yaları yukarı uzatarak, “Ötüyor! Ötüyor!” diyerek satmaya ça-lışıyorlar.

Sandala başka bir sandal çarpıyor, buharlı bir çatana yanla-rından geçip gidiyor. Derken, üçüncü bir sandal yanaşıyor va-pura, sandalda oturan şişman Çinli elindeki küçük sopalarla pirinç pilavı yiyor. Denizin suları tembel tembel yükselip alça-lıyor, beyaz martılar sandalın üstünden ağır ağır süzülerek ge-çiyorlar.

Page 40: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

64

Gusev, şişman Çinliye bakıyor, “Elime geçse de şu şişkoya bir güzel sopa çeksem!” diye düşünürken isteksiz isteksiz es-niyor. Bütün doğa uykuya yatmış gibi bir duygu içindedir, o gevşeklikle uyuklamaya başlıyor. Zaman hızla akıp gitmekte-dir. Farkına varmadan gün sona eriyor, farkına varmadan ka-ranlık bastırıyor. Vapur artık demir almıştır, yoluna devam et-mektedir.1

IV

Aradan iki gün daha geçiyor. Pavel İvanıç eskisi gibi yatakta oturmuyor, sürekli yatıyor. Gözleri kapalı, burnu daha bir siv-rilmiş gibi.

“Pavel İvanıç! Hey, Pavel İvanıç!” diye sesleniyor Gusev. Pa-vel İvanıç gözlerini açıyor, dudaklarını kıpırdatıyor.

“Hasta mısınız?” diye soruyor Gusev.Adamcağız güçlükle soluk alıyor.“Önemli değil... Hatta... daha iyiyim şimdi... Görüyorsun...

yatabiliyorum... Hastalığım azaldı...”“Tanrı’ya şükürler olsun, Pavel İvanıç.”“Kendimi sizlerle karşılaştırınca siz zavallılara acıyorum. Ne

de olsa ciğerlerim sağlam... benim öksürmem midem yüzün-den... Önümde Kızıl Deniz değil, cehennem olsa vız gelir bana! Ayrıca kendi hastalığıma, içtiğim ilaçlara eleştirel bir gözle ba-kıyorum. Ya siz? Hepiniz cahilsiniz. Durumunuz hiç de iç açı-cı değil. Sonunuzu iyi görmüyorum.”

Deniz sallamıyor ama hava boğucu sıcak, içerisi hamam gibi. Yalnız konuşmak değil, başkasını dinlemek bile zor. Gusev diz-lerini kucaklayıp başını kollarının üzerine koyuyor, memleket düşlerine dalıyor. Böyle sıcak havada karları, soğuğu düşünmek ne hoş! Kışın kızakta gittiğinizi gözünüzün önüne getirin, atlar ansızın ürkerek gemi azıya alıyorlar. Yol, hendek, yar demeden kudurmuşçasına koşuyorlar. Köyü baştan başa geçtikten son-ra donmuş göletin üstünden, fabrikanın önünden kırlara yöne-

1 Uzakdoğu’da görev yapan askerler deniz yoluyla Çin Denizi’nden, Hint Okya-nusu’ndan geçerek Rusya’ya dönecekler – ç.n.

Page 41: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

65

liyorlar. Fabrikadaki işçiler, karşıdan gelenler, “Yakalayın! Yaka-layın!” diye bağırıyorlar ama atları tutup da ne olacak? Bırakın, soğuk rüzgâr yüzünüzü bıçak gibi kessin, ellerinizi dondursun; at nallarının yerden kopardığı kar topakları şapkanıza düşsün, ensenize dolsun, göğsünüze çarpsın, koşumlar kopsun, falaka-lar parçalansın, kızak vın vın inlesin! Hele sonunda kızak tepe-taklak devrilince o hızla yüzüstü kar yığınlarına kapaklanmak ne büyük zevk! Ayağa kalkarsın, üstün başın kara bulanmıştır, bur-nundan buz salkımları sarkar. Başında şapkan, ellerinde eldiven yoktur, kuşağın çözülmüştür. Herkes güler, köpekler havlar...

Pavel İvanıç gözlerini aralıyor, Gusev’e bakarak alçak ses-le, “Senin komutanın çalıp çırpması var mıydı?” diye soruyor.

“Ben nereden bileyim, Pavel İvanıç? Böyle şeylerden haberi-miz olmazdı.”

Uzun bir süre sessizlik içinde geçiyor. Gusev dalıp gittiği sı-rada arada bir sayıklıyor, su içiyor. Hem konuşmak hem baş-kalarının konuşmalarını dinlemek zor geliyor ona, bu yüzden konuşmanın uzayıp gitmesini istemiyor. Birbiri ardından saat-ler geçiyor, önce akşam, sonra gece oluyor, ancak Gusev, bun-ların farkına varmadığı için oturduğu yerde hep kış günlerinin ayazını düşlüyor.

Revire birilerinin girip çıktığı anlaşılıyor, öksürmeler duyu-luyor, ancak birkaç dakika sonra her şey sessizleşiyor. Eli sargı-lı hasta, “Tanrı rahmet eylesin, nur içinde yatsın,” diyor. “Çok huzursuz bir adamdı.”

“Kimden söz ediyorsun?” diye soruyor Gusev.“Ölen adamdan. Az önce alıp yukarı götürdüler.”“Ha, evet... Nur içinde yatsın.”Gusev böyle diyerek esniyor.Eli sargılı asker kısa bir suskunluktan sonra, “Gusev, sence

cennete gider mi?” diye soruyor.“Kim?”“Pavel İvanıç, canım...”“Gider, gider... Çok eziyet çekti. Sonracığıma, ruhban sını-

fındanmış, papazlardan epeyce akrabası vardır. O nedenle öle-nin arkasından duayı eksik etmezler.”

Page 42: ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello - İletişim Yayınları · ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV Düello ÖYKÜLER • CİLT 6 RUSÇADAN ÇEVİRENMehmet Özgül Düello, Anton Pavloviç Çehov’un

66

Sargılı asker kalkıp Gusev’in yanına, ranzaya oturuyor, alçak sesle, “Gusev, sen de bu dünyada kalıcı değilsin,” diyor. “Rus-ya’ya kadar dayanabilecek misin, bilmem...”

“Yoksa doktor ya da hemşire böyle bir şey mi söyledi?”“Onların söylemesine gerek var mı? Açıkça gözüküyor. Öle-

cek adam duruşundan belli olur... Ne yiyorsun ne içiyorsun; korkunç derecede zayıfladın. Veremin sonu böyledir işte. Se-ni işkillendirmek değil amacım, dinsel gereklerini yerine geti-resin diye söylüyorum. Koynunda paran varsa subaylara tes-lim et.”

Gusev içini çekiyor.“Geleceğimi eve de yazmamıştım. Öldüğümden kimsenin

haberi olmayacak.”Hasta denizci kalın sesiyle, “Haberleri olur,” diyor. “Öldü-

ğün zaman vardiya defterine kaydederler, Odessa’ya varınca da askerlik şubesine bilgi verirler. Oradan bağlı olduğun bucağa pusulan gider.”

Böyle bir konuşma Gusev’in içine korku salar, yaşama iste-ğiyle yanıp tutuşmaya başlar. Ancak ne içtiği kan gibi ılık su-dan ne açık lombozdan ciğerlerine doldurduğu sıcak havadan ne de memleketiyle, soğuk kışla ilgili hayallerden zevk alır... Sonunda öyle bir duruma girer ki revirde bir dakika daha kal-sa öleceğini sanır.

“Oh, dayanamıyorum, arkadaşlar!” diyor. “Yukarı çıkmak is-tiyorum. Tanrı aşkına oraya götürün beni!”

Eli sargılı asker razı olur.“Peki, ben seni götürürüm. Boynuma sarıl.”Gusev askerin boynunu kucaklar, beriki onu sağlam koluyla

belinden tutarak güverteye çıkartır. Hava değişimine gönderi-len askerler, denizciler güvertede üst üste yatmaktadırlar. Öyle çoklar ki aralarından geçip gitmek neredeyse olanaksız.

Eli sargılı asker, “Ayaklarını yere sıkı bas,” der. “Gömleğim-den tutarak usul usul arkamdan yürü.”

Hava karanlık. Ne güvertede ne direklerde ne de çepeçev-re denizde tek ışık var. Vapurun tam ucunda bir nöbetçi hey-kel gibi kıpırtısız dikilmektedir, sanki ayakta uyuduğunu sa-